• Sonuç bulunamadı

İlköğretim 2. kademe (6. sınıf) görsel sanatlar dersinde kopya yönteminin öğrencilerin sanatsal çalışmalarına etkisinin incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İlköğretim 2. kademe (6. sınıf) görsel sanatlar dersinde kopya yönteminin öğrencilerin sanatsal çalışmalarına etkisinin incelenmesi"

Copied!
159
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

RESİM-İŞ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

İLKÖĞRETİM 2. KADEME (6. SINIF) GÖRSEL SANATLAR DERSİNDE

KOPYA YÖNTEMİNİN ÖĞRENCİLERİN SANATSAL ÇALIŞMALARINA

ETKİSİNİN İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Melike TEKİN

Ankara Mayıs, 2011

(2)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

RESİM-İŞ ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

İLKÖĞRETİM 2. KADEME (6. SINIF) GÖRSEL SANATLAR DERSİNDE

KOPYA YÖNTEMİNİN ÖĞRENCİLERİN SANATSAL ÇALIŞMALARINA

ETKİSİNİN İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Melike TEKİN

Tez Danışmanı Doç. Dr. Meliha YILMAZ

Ankara Mayıs, 2011

(3)

JÜRİ ONAY SAYFASI

Melike TEKİN’ in “İlköğretim (6.Sınıf) Görsel Sanatlar Dersinde Kopya Yönteminin Öğrencilerin Sanatsal Çalışmalarına Etkisinin İncelenmesi” başlıklı tezi 31/05/2011 tarihinde, jürimiz tarafından Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı, Resim-İş Öğretmenliği Bilim Dalı’ nda Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Başkan: Yrd. Doç. Dr. Mehmet ŞEREN ………. Üye (Tez Danışmanı): Doç. Dr. Meliha YILMAZ ………. Üye: Yrd. Doç. Dr. Meltem DEMİRCİ KATIRANCI ……….

(4)

i   

TEŞEKKÜR

Araştırmam sırasında bilgi ve deneyimleriyle beni yönlendiren, desteğini ve yardımlarını esirgemeyen değerli tez danışmanım Doç. Dr. Meliha YILMAZ’ a sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Çalışmamda öğrenci resimlerinin değerlendirmesini yapan ve yardımlarını esirgemeyen değerli hocalarım Prof. Dr. Serap BUYURGAN ve Yrd. Doç. Dr. Meltem DEMİRCİ KATIRANCI’ ya, çalışmamın yöntem ve analizine ışık tutan ve yardımlarını esirgemeyen değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Mehmet Arif ÖZERBAŞ’ a teşekkürlerimi sunarım. Çalışmamın uygulama sırasında hoşgörü ile yaklaşıp benden yardımlarını esirgemeyen Abay İlköğretim Okulu öğretmenlerine, görsel sanatlar dersi öğretmeni Elif AYDIN ve öğrencilerine çok teşekkür ederim.

Çalışmam süresince benden manevi desteğini esirgemeyen, araştırmamda büyük yardımlarını gördüğüm sevgili kuzenim Seda DEMİR’ e, desteğiyle her zaman yanımda olan sevgili arkadaşım Selin GÜNEŞTAN’ a teşekkür ediyorum. Ayrıca yüksek lisans eğitimim sırasında beni her yönden destekleyen ve beni her daim yüreklendiren başta annem ve babam olmak üzere tüm aileme sevgilerimi ve teşekkürlerimi sunuyorum.

(5)

ii   

ÖZET

İLKÖĞRETİM 2. KADEME (6.SINIF) GÖRSEL SANATLAR DERSİNDE KOPYA YÖNTEMİNİN ÖĞRENCİLERİN SANATSAL ÇALIŞMALARINA ETKİSİNİN

İNCELENMESİ

TEKİN, Melike

Yüksek Lisans, Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı Resim-İş Öğretmenliği Bilim Dalı

Tez Danışmanı: Doç. Dr. Meliha YILMAZ Mayıs-2011, 148 sayfa

Araştırmada, İlköğretim 6. Sınıf görsel sanatlar dersinde kopya yönteminin öğrencilerin sanatsal çalışmaları üzerinde etkisinin olup olmadığı araştırılarak ele edilen bulgular doğrultusunda sonuçlara ulaşılmıştır. Araştırmada bilimsel araştırma yöntemi olarak, deneysel yöntem kullanılmıştır. Araştırmanın yönteminde 6. Sınıf öğrencilerinden oluşan denek havuzundan random atama ile deney- kontrol grupları oluşturulmuştur. Kontrol grubuna hazırlanan ders planına göre ders işlenmiş ve “Oyunlarımız” ı konu alan bir çalışma yaptırılmıştır. Deney grubuna ise, önce aynı konuya uygun seçilen İbrahim Balaban’ın “Salıncakta Çocuklar” isimli eserinin kopya resmi yaptırılmıştır. Daha sonra, kontrol grubuna uygulanan ders planının aynısı uygulanmış, ardından “Oyunlarımız” konulu bir çalışma yaptırılmıştır. Deney sonunda deney ve kontrol gruplarının yaptıkları “Oyunlarımız” konulu çalışmalar değerlendirme kriterleri doğrultusunda uzmanlar tarafından değerlendirilerek elde edilen bulgular araştırmanın özünü oluşturmuştur.

Araştırmanın evrenini ve örneklemini Ankara Yenimahalle ilçesine bağlı Batıkent semtinde bulunan Abay İlköğretim Okulundaki 6. Sınıf öğrencilerinden toplam 50 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada, veri kaynakları öğrenci çalışmaları olup veri toplama tekniği olarak resim inceleme yöntemi kullanılmıştır. Öğrenciler tarafından oluşturulan resimler 3 uzman tarafından değerlendirilmiştir. Verilerin analizinde, uzmanların her bir öğrencinin resmine, her bir kriter için verdikleri puanların ortalaması alınarak puan setleri oluşturulmuştur. Bu puanlar yüzde ve frekans hesaplamaları ile

(6)

iii   

U ile elde edilen istatistiksel sonuçlara göre alt amaçlara yanıt aranmıştır.

Araştırmadan elde edilen bulgular ve sonuçlar şöyledir:

Değerlendirme kriterlerinden elde edilen bulgular doğrultusunda anlamlı farklılıklar saptanıp kopya yönteminin öğrenci çalışmaları üzerindeki etkileri tespit edilmeye çalışılmıştır. Kopya yöntemi uygulanan deney grubu ile kopya yöntemi uygulanmayan kontrol grubu arasında “Kompozisyonda Özgünlük, Hayal Gücünü Kullanma”, “Biçim Zenginliği, Özgünlüğü, Ayrıntılara Yer Verme”, “Renk Kullanımı (Renk Karışımları, Renk Zenginliği, Özgün Renk Kullanımı), “Mekan”, “Hareket-Ritim”, “Çalışmanın Konuya Uygunluğu” kriterlerinin istatistiksel analiz sonucuna göre anlamlı bir farklılık yoktur sonucuna varılmıştır. “Çalışmanın Tamamlanması” kriterinden deney grubu ve kontrol grubu arasında istatistiksel analiz sonucuna göre deney grubu lehine anlamlı bir farklılık elde edilmiştir. Kopya yönteminin öğrencinin yaratıcılığının gelişimine etkisi açısından incelenen kriterlerin istatistiksel analiz sonucuna göre, deney ve kontrol grupları arasında anlamlı bir farklılığa ulaşılamamıştır. Bu bulgulardan hareketle kopya yönteminin öğrencinin yaratıcılığına etkisinin olmadığı sonucuna varılmıştır.

(7)

iv   

ABSTRACT

EXAMINATION OF THE EFFECTS OF COPYING METHOD IN VISUAL ARTS

CLASS IN PRIMARY SCHOOL 2ND LEVEL (6TH GRADE) ON THE ARTISTIC

STUDIES OF STUDENTS

TEKİN, Melike

Postgraduate, Department of Fine Arts Education Department of Art-Craft Teaching

Thesis Supervisor: Assoc. Prof. Meliha YILMAZ May-2011, 148 pages

In this study, it was investigated whether the copying method in visual arts class in primary school 6th grade has an effect on the artistic studies of students and conclusions were made according to the findings obtained. Experimental method was used in the study as the scientific research method. In the method section of the study, experiment-control groups were made by random assignment from subject pools consisting of 6th grade students. The classes were made according to the lesson plan prepared for the control group and a study about “Our Games” was performed. In the experiment group, a copy of İbrahim Balaban's work "Salıncakta Çocuklar" (Children on the Swing) which had been selected according to the theme was made. Then the same lesson plan as applied to the control group was applied and a study with the title "Our Games" was made. At the end of the experiment, studies carried out by experiment and control group about “Our Games” were evaluated by experts based on the evaluation criteria and the findings constituted the basis of the study.

The population and the sample group of the study was made up of 50 students in total which are in 6th grade in Abay Elementary School in Batıkent district in the county of Yenimahalle in Ankara. In the study, data sources were studies by students and painting examination method as data collection technique. Paintings made by the students were evaluated by 3 experts. In data analysis, score sets were established by taking the average scores given by experts for the painting of each student based on each criterion. These scores were tabulated together with calculations of percentages

(8)

v   

investigated based on the statistical results obtained in Mann-Whitney U.

Findings and results obtained in the study are as follows:

The effect of copying method on students' studies were tried to be investigated by determining significant differences based on the findings from the evaluation criteria. It was concluded that there was no significant difference between the experiment group in which the copying method was applied and the control group in which the copying method was not applied based on the statistical analysis results of the criteria "Originality in Composition, Using the Imagination", “Richness, Originality in Form, Including Details”, “The Use of Colors (Color Mixtures, Color Variety, the Use of Original Colors), "Space", "Motion-Rhythm", "Suitability of the Study to the Theme". A significant difference was obtained for the criteria “Completion of the Study” in favor of experiment group based on the results of statistical analysis between experiment group and control group. According to the results of the statistical analysis examined in terms of the effect of copying method to the development of creativity in students, no significant difference was observed between the experiment and control groups. From this fact, it was concluded that the copying method has no effect on the creativity of the student.

(9)

vi   

BAŞLIK SAYFASI

JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI

TEŞEKKÜR ………..i ÖZET……….ii ABSTRACT……….………iv İÇİNDEKİLER………...vi TABLOLAR LİSTESİ………..….viii ŞEKİLLER LİSTESİ………..viii BÖLÜM I: GİRİŞ………...………...…1 1.1. Problem Durumu……….…………1 1.2. Amaç………...………4 1.3. Önem………..……5 1.4. Varsayımlar………7 1.5. Sınırlılıklar………...…...7 1.6. Tanımlar/Terimler………..8 1.7. Kısaltmalar……….……….9

BÖLÜM II: KAVRAMSAL ÇERÇEVE………10

2.1. Görsel Sanatlar Eğitimi, Kapsamı ve Amacı……..………..10

2.2 Çocukta Yaratıcılık………..………..12

2.2.1. Çocuğun Yaratıcılığını Geliştiren Etmenler……….………14

2.2.2. Çocuğun Yaratıcılığını Engelleyen Etmenler………...17

2.2.3. Görsel Sanatlar Eğitiminde Yaratıcılık……….19

2.3. Kopya Nedir? ……….………..21

2.3.1. Kopya Kuramı……….…….23

2.3.2. Kopyanın Tarihsel Gelişimi………..……25

2.3.3. Görsel Sanatlar Eğitiminde Kopya Yöntemi………35

2.3.4. Kopya Yönteminin Yaratıcılıktaki Rolü İle İlgili Görüşler………..…37

2.4. 9-12 Yaş Arası Çocukların Gelişim Özellikleri (Mantık Dönemi)………..40

2.4.1. Bilişsel ve Duygusal Gelişim………...40

2.5. İbrahim Balaban’ın Hayatı ve Sanatı………....42

(10)

vii    4.1. Araştırmanın Modeli……….50 4.2. Evren ve Örneklem………...51 4.3. Verilerin Toplanması………52 4.4. Verilerin Analizi………...53 BÖLÜM V: BULGULAR ve YORUMLAR………..54

BÖLÜM VI: SONUÇ ve ÖNERİLER………....72

6.1. Sonuç………72

6.2. Öneriler……….77

KAYNAKÇA………..79

EKLER………....84

EK-1: Kontrol Grubu Esas Alınarak Hazırlanan Ders Planı………...84

EK-2: Değerlendirme Kriterlerinin Onaylı Örneği………...91

EK-3: Deney Grubu Öğrencilerinin “Oyunlarımız” Konulu Resimleri………..…92

EK-4: Kontrol Grubu Öğrencilerinin “Oyunlarımız” Konulu Resimleri………..117

EK-5: 6. Sınıf Öğrencilerinin Uygulama Esnasında Çekilen Fotoğrafları………142

EK-6: Öğrenci Çalışmaları Uzmanlar Tarafından Değerlendirilirken………..143

EK-7: İbrahim BALABAN “Salıncakta Çocuklar” ………..………144

(11)

viii   

Tablo 1: Deney ve Kontrol Grubuna Uygulanan Sontest………52

Tablo 2: Kriterlere İlişkin Mann-Whitney U Testi Sonucu……….………54

Tablo 3: Grupların 1. Kriterden Aldığı Puanlara Göre Frekans ve Yüzde Dağılımları………55

Tablo 4: Grupların 2. Kriterden Aldığı Puanlara Göre Frekans ve Yüzde Dağılımları………57

Tablo 5: Grupların 3. Kriterden Aldığı Puanlara Göre Frekans ve Yüzde Dağılımları………59

Tablo 6: Grupların 4. Kriterden Aldığı Puanlara Göre Frekans ve Yüzde Dağılımları………61

Tablo 7: Grupların 5. Kriterden Aldığı Puanlara Göre Frekans ve Yüzde Dağılımları………63

Tablo 8: Grupların 6. Kriterden Aldığı Puanlara Göre Frekans ve Yüzde Dağılımları………65

Tablo 9: Grupların 7. Kriterden Aldığı Puanlara Göre Frekans ve Yüzde Dağılımları………67

Tablo 10: Grupların 1. 2. 3. Kriterden Aldığı Puanlara Göre Frekans ve Yüzde Dağılımları………...…...69

Tablo 11: Yaratıcılık Kriterlerine İlişkin Mann-Whitney U Testi Sonucu……….71

ŞEKİLLER LİSTESİ Şekil 1: Sontest Kontrol Gruplu Seçkisiz Desen……….51

Şekil 2: 1. Kriter Puanlarının % Dağılım Grafiği………...……….56

Şekil 3: 2. Kriter Puanlarının % Dağılım Grafiği………...……….58

Şekil 4: 3. Kriter Puanlarının % Dağılım Grafiği………..…………..60

Şekil 5: 4. Kriter Puanlarının % Dağılım Grafiği………62

Şekil 6: 5. Kriter Puanlarının % Dağılım Grafiği………...…….64

Şekil 7: 6. Kriter Puanlarının % Dağılım Grafiği………66

Şekil 8: 7. Kriter Puanlarının % Dağılım Grafiği………68

(12)

BÖLÜM I

GİRİŞ

Araştırmanın bu bölümünde, problem durumu, araştırmanın amacı, araştırmanın önemi, araştırmanın varsayımları, araştırmanın sınırlılıkları, tanımlar ve kısaltmalar konusunda bilgi verilmiştir.

1.1. Problem Durumu

Geniş bir tarihe sahip olan sanat, her millet ve her toplumda iz bırakmış, insanlığın kültür hayatının büyük bir parçası olarak varlığını sürdürmüştür. Sanat insanın kendisini ifade etmede büyük rol oynayan önemli bir alandır. Her duyguyu içinde barındıran ve her düşünceye açık olan bu alan, tarihin süzgecinden geçerek bugün eğitim yuvalarında öğrencilere kazandırılan bir ders niteliği taşımaktadır. Bu derslerden biri olan görsel sanatlar dersi, öğrencilerin kendilerini duygu ve düşünceleriyle özgürce ifade edebildikleri, bilişsel ve duyuşsal gelişimlerini hızlandıran, yeteneklerini ortaya koyan ve yaratıcılıklarını geliştiren önemli bir derstir. İnsanın içsel dünyasını keşfeden ve kişilik gelişiminde etkili olan görsel sanatlar dersi, bireyin hayata karşı bakış açısını geliştirir ve çevresine daha pozitif bakmayı, güzel olanı görmeyi sağlamaktadır.

Sanatın eğitsel geniş yelpazesi görsel sanatlar eğitimi için büyük olanaklar sağlamaktadır. Eğitim çerçevesi içinde sanatın insana aktarımı belirli disiplin ve programlar doğrultusunda olacaktır. Görsel sanatlar eğitimi, bu yönde öğrencinin kazanımlarını göz önünde bulundurarak belirli amaçlar doğrultusunda birtakım yol ve yöntemler izlemektedir. Buna yönelik görsel sanatlar eğitimi, sanat eğitimi yöntemleri arasında sayılan kopya yönteminden de faydalanmaktadır. Kopya yöntemi günümüzde bir çok yönden tartışılan ama halen derslerde kullanılmakta olan bir sanat eğitimi yöntemidir.

(13)

Kopya, çağlar boyu farklı yönleriyle belirmiş ve türlü amaçlar doğrultusunda uygulanmış bir yöntemdir. Wilson’ların da ortaya koydukları kopya kuramı görüşü, sanat eğitimine önemli bir boyut kazandırmıştır.

B. Wilson ve M. Wilson, 1977 yılında yayınladıkları bir makalede; çocukların, resim yapmayı öğrenmeye başladıklarında, kopya yaparak işe koyulduklarını belirten görüşlerini ortaya atarak, sanat eğitimi çevrelerini şaşkınlığa uğratmışlardı. Bu görüşleriyle Wilson’ lar, Lowenfeld’ in “baskın doğalcı sanat eğitimi kuramı” na karşı çıkmış oldular. Kendileriyle görüşülen öğrencilerden bazıları, yüzlerce çizim programı kullanıyorlardı; sözgelimi, çizgi romanlardan kopya yaparken (Kırışoğlu ve Stokrocki’ den Aktaran: Yolcu, 2004: 101). Çocuklar resim yapmayı öğrenirken kopya yaptıklarını belirten Wilson’lar bu görüşleri ile sanat eğitiminde önemli bir etki yaratmışlardır.

Böylelikle kopyanın öğrenci resimlerinde keşfedilir bir konu olduğu bu kuram

ile ortaya çıkmıştır. Öğrencilerin kopya resim yaparken sanatsal yönlerini ne şekilde etkiledikleri görüşü birçok eğitim bilimcisi tarafından ortaya konulan bir sorun niteliği taşımaktadır. Öğrencilerin resim yaparken bir objeyi ya da nesneyi taklit etme eğilimine yönelik resim yapması, kopyanın görsel sanatlar dersinde kullanımıyla da birlikte çocuğun sanatsal gelişim özelliklerini zedeleyen bir durum olup olmadığı sanat eğitimi için önemli bir durum oluşturmuştur.

“Eğitimciler çocuğun gösterdiği bu eğilimden hareketle, kopyanın öğretici ve geliştirici boyutları üzerinde araştırmalarını yoğunlaştırmışlardır; hangi tür kopya geliştiricidir, hangisi engelleyicidir? Kopyada anlamamız gereken nedir?” (Kırışoğlu, 2005: 196).

“Kırışoğlu’ na (2005) göre, “anlatıma güç kazandıran gördüğünü yansıtma becerisinin öğretiminde çeşitli yollar vardır. Kopya da bu yollardan biridir”( s.196). Bu görüş ile kopya, öğrencilerin gördüğünü yansıtarak resim yapmada kolaylık sağlayan ve öğrenmeyi kolaylaştıran bir yöntem olarak ifade edilir.

Kopyanın eğitimcileri en çok korkutan yanı, öğrencinin kolayca bağımlı hale gelebileceği ve yaratıcı yetinin gelişmesini engelleyeceği korkusudur. Gerçekten de

(14)

çocukların tam da popüler kaynaklardan kopyaya yöneldiği bir dönemde eğitimci tarafından kopya çalışmalarının yaptırılması, çocuğun kendisi tarafından bu eğiliminin onaylandığı şekilde algılanarak kolayca kopyaya bağımlı hale gelmelerine neden olabilir (M. Yılmaz, 2010: 239).

Bu güne kadar kopya yöntemi ile ilgili yapılmış bilimsel çalışmalar kopya yönteminin öğrenci çalışmaları üzerindeki etkisini araştırmıştır. Kimi sonuçlara göre yaratıcılık için engelleyici olduğu görüşü kopya yönteminin kullanımı için olumsuz bir durum yaratsa da, kimi sonuçlar kopya yönteminin teknik beceriyi geliştirdiği yönünde olmuştur. Farklı yönleriyle ve amaçlarıyla ele alınan kopya yöntemi, sanat eğitimi için olumlu ve olumsuz yönleriyle belirse de sanat eğitimi uygulamalarında kullanılmakta olan bir yöntemdir.

Sanatın okullarda bir disiplin, bir konu olarak yer alması gerektiği görüşü son otuz yıldır sanatın her boyutta öğretimin de gündeme getirmiştir. Doğalcı, algıcı yaklaşımların kopyayı yaratıcılık gelişiminde engelleyici görerek reddetmesine karşılık “sanata doğru eğitim” ya da “Disiplin odaklı sanat eğitimi” kopyaya geliştirici bir yol olarak bakmaktadır. Kopya sanatsal öğretimin eleştirel, kültürel ve uygulamalı her alanında öğretici bir yol olarak yeri geldiğinde düşünülür. Ama en çok yarar beklenen alan çizgi öğretimi, yansıtma becerisidir (Kırışoğlu, 2005: 195).

Kopya yönteminin yaratıcılıktan ayrı, öğrencinin çizgi becerisini geliştiren bir yöntem olarak belirmesi kopya yönteminin sanat eğitiminde teknik beceriyi geliştiren bir yöntem olarak ele alınmasına neden olmuştur. Bu şekilde kopyanın sanat eğitimindeki rolü ile olumlu ve olumsuz yönlerinin ortaya çıkması kopyanın kullanımı açısından çelişkili durumlar yaratmıştır.

Günümüz sanat eğitimine baktığımızda ise, taklit ve kopyadan tamamen uzaklaşılmış olduğu söylenemez. Konuya, sanat eğitimcilerinin tutumu açısından bakıldığında gerçekle ifade edilenle, uygulanan arasında ciddi bir çelişki olduğu görülür. Sözel ifadede kopya, sanat eğitimcilerinin hemen hemen tamamı tarafından kabul edilemez bulunmakla birlikte, okullardaki uygulamalar bunun tam tersinin gerçekleştiğini göstermektedir (M. Yılmaz, 2010: 234).

(15)

Kopya, sanat eğitimi yöntemi olarak görsel sanatlar dersinde öğretmenler tarafından kullanılan bir yöntemdir. Kopya yönteminin görsel sanatlar dersinde eğitsel açıdan nasıl bir rol üstlendiği ve buna yönelik öğrencinin sanatsal çalışmalarına etkisi önemli bir konu olmuştur. Bu araştırma da, 6. Sınıf öğrencilerinden oluşan deney-kontrol gruplarının uygulama çalışmaları ele alınarak kopya yönteminin çocuğun sanatsal çalışmalarına etkileri incelenmiş, sonuçlar ortaya konulmaya çalışılmıştır.

1.2. Amaç  

Bu araştırmanın amacı, ilköğretim 6. Sınıf görsel sanatlar dersinde kopya yönteminin öğrencilerin sanatsal çalışmaları üzerinde etkisinin olup olmadığını araştırmaktır.

Alt Amaçlar

1. Kompozisyon’ da özgünlük, hayal gücünü kullanma açısından deney grubu ve kontrol grubu arasında anlamlı bir fark var mıdır?

2. Biçim zenginliği, özgünlüğü, ayrıntılara yer verme açısından deney grubu ve kontrol grubu arasında anlamlı bir fark var mıdır?

 

3. Renk kullanımı (renk karışımlar, renk zenginliği, özgün renk kullanımı) açısından deney grubu ve kontrol grubu arasında anlamlı bir fark var mıdır?

 

4. Mekan ifadesi açısından deney grubu ve kontrol grubu arasında anlamlı bir fark var mıdır?

 

5. Hareket-ritim ifadesi açısından deney grubu ve kontrol grubu arasında anlamlı bir fark var mıdır?

6. Çalışmanın konuya uygunluğu açısından deney grubu ve kontrol grubu arasında anlamlı bir fark var mıdır?

(16)

7. Çalışmanın tamamlanması açısından deney grubu ve kontrol grubu arasında anlamlı bir fark var mıdır?

 

8. Öğrencinin yaratıcılığının gelişimine etkisi açısından deney grubu ve kontrol grubu arasında anlamlı bir fark var mıdır?

1.3. Araştırmanın Önemi

6. Sınıf öğrencilerinin gerçekçilik duygusu, doğru olana ulaşma çabası resimlerinde ki benzetme endişelerini de beraberinde getirmektedir. Görsel sanatlar dersine yansıyan bu durum çocuğun sanatsal gelişim sürecinin bir göstergesidir. Çocuk bu süreç içerisinde bire bir objelerin, nesnelerin doğru bir şekilde aktarımına yönelecek ve çevresindeki herşeyi kendi gerçekliğiyle benzetme güdüsüyle resim yapmaya başlayacaktır.

Bu doğal süreç içerisinde sanat ilkeleri doğrultusunda farklı yol ve yöntemler ile yeni teknikler geliştirip çocuğun sanatsal gelişim süreci desteklenmektedir. Sanat eğitimi, çocuğun kendisini daha rahat ifade etmesine yardımcı olacak ve yeteneklerini geliştirmesine fayda sağlayacaktır. Bu katkı öğrencinin sanatsal çalışmaları için görsel sanatlar dersinde izlenen doğru yöntem ve tekniklerle mümkün olacaktır. Ele alınan kopya yöntemi öğrencilerin bu yaş özellikleri içerisinde uygulandığında, öğrencilerin sanatsal çalışmalarını ne yönde etkilediği önem taşımaktadır.

Oldukça eski bir dönemi kapsayan kopya, görsel sanatlar dersinde öğretmenler tarafından bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Fakat bu yöntem bazı eğitimcilere ve düşünürlere göre olumlu ve olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Kimi eğitimcilere göre; hedeflenen amaçlara ulaşma doğrultusunda öğrenciye pratik kazanımlar sağlamak için kullanılan bir yöntem olarak düşünülse de kimi eğitimciler, kopya yönteminin olumsuzluklarından bahsetmektedir. Yolcu’ ya (2004) göre, “kopya, sanat eğitiminde bir amaç değil bir araç olarak kullanılırsa; değiştirici, geliştirici ve hatta yeteneği olanlarda gelişimi hızlandırıcı olabilir. Bunun tersi ise, elbette kopyaya karşı çıkanları haklı yapacak kadar engelleyici ve köreltici olabilir” (s.102). Kırışoğlu’na (2005) göre, “kopyanın biçimi önceden saptanan hedeflere göre seçilmelidir. Kılı kırk yararcasına bir

(17)

yapıttan kopya, kişiye daha çok çözülmüş problemleri ve hazır sonuçları öğretir, teknik beceriyi güçlendirir. Konuya ön bilgiyle yaklaşılan kopyalar ise, kişiye sorun çözmede ipuçları sunar ve böylece onun yaratıcılığına olanak verir” (s. 200). Buna karşılık Erinç (2004) , “sanatta kopyalama, birebir, adeta tıpkı basım gibi olmak durumunda değildir. Ana hatlarıyla çakışması bile, kopyalama sayılması için yeterli olabilir. Sanatta kopyalama, çağımızın, sosyo-ekonomik bir zaafı olduğu kadar, bu zaafın yarattığı kişilik sorununu da temsil etmektedir” (s. 69). …, çağımızda sanatta kopyalamanın söz konusu bile olmayacağı hemen söylenebilir. Çünkü kopyalama, temelinde kişiliği yok eden bir olgu olarak karşımıza çıkıverir. Yani kopyalama, kişiliksiz olmayla eşanlama gelir” (s.65). M. Yılmaz’a (2010) göre, “yalnızca teknik becerinin kazanılması adına, yaratıcı yetiye ket vurulması ve estetik beğeninin yanlış yönlendirilmesi gibi, kaybın kazançtan fazla olması gibi bir durumla karşı karşıya kalınmamalıdır. Kaldı ki teknik becerinin kazandırılması ve çizgi gücünün artırılmasında kopya, tek öğretim yöntemi değildir. Kopya, sanat eğitiminde kullanılan pek çok öğretim yönteminden biri ise, teknik becerinin edinilmesinde kopya yerine sakıncalı olmayan başka öğretim yöntemleri tercih edilebilir (s.236).

Sanat eğitiminde uygulanan kopya yöntemi bir eserin taklit edilmesidir. Bu yöntem sanat eğitimi derslerinde öğretmenler tarafından kullanılmakta olan bir yöntemdir. Kopya yönteminin sanat eğitiminde kullanılması ve öğrencilerin bu yöntem ile sanatsal çalışmalarına olumlu yada olumsuz etki yaratması, yöntemin uygulanabilirliği açısından sorun niteliği taşımaktadır. Kimi eğitimcilerin, kopya yönteminin yaratıcılığa olumsuz etki ettiği, öğrencinin hayal gücünü sınırladığı görüşünde olmasına karşılık, kimi eğitimciler tarafından kopya yönteminin öğrencilerin teknik becerilerini geliştirdiği yönünde olumlu etkileri belirtilmiştir.

Bu çalışma, kopya yönteminin öğrencilerin sanatsal çalışmalarına etkisinin ve sanat eğitimine katkısının incelenmesi açısından bir araştırma niteliği taşımaktadır. Araştırmanın sonuçlarından ve bulgularından yararlanılabileceği ve böylece başka araştırmalara kaynak niteliği taşıması düşüncesi açısından önemli bulunmaktadır.

Bu araştırma kopya yönteminin;  

(18)

- Sanat eğitiminde kullanımının uygun olup olmadığı konusundaki yaklaşımlara katkıda bulunması açısından,

- Tartışmalara ışık tutması açısından,

- Yaratıcılığa etkisinin ortaya konulması açısından önemli bulunmaktadır.

1.4. Araştırmanın Varsayımları  

1. Araştırma kapsamı içinde İlköğretim 2. Kademe 6. Sınıf öğrencilerinin oluşturduğu 25’er kişilik deney-kontrol grubu sayı bakımından yeterli kabul edilmiştir.

2. Belirlenen kriterler kopya yönteminin öğrencilerin sanatsal çalışmalarına etkisini ölçmek açısından yeterlidir.

3. Deney ve kontrol grubu öğrencilerinin eşit özelliklere sahip olduğu varsayılmaktadır.

4. Deney ve kontrol gruplarına yaptırılacak uygulama ve ders planı için seçilen konunun öğrenci seviyesine uygun olduğu varsayılmaktadır.

5. Kopya uygulaması için seçilen eserin öğrenci seviyesine uygun olduğu varsayılmaktadır.

6. Ders planı içeriğinde belirlenen motivasyon aşamalarının, öğrenci seviyesine uygun olduğu varsayılmaktadır.

1.5. Araştırmanın Sınırlılıkları

1. Araştırmanın örneklemi, Ankara ili Yenimahalle ilçesi Batıkent semti Abay İlköğretim Okulu 6. Sınıf öğrencileri ile sınırlandırılmıştır.

(19)

2. Araştırmanın uygulama çalışması, ilköğretim 6. Sınıf öğrencilerinden deney-kontrol gruplarındaki 25’er öğrenciden oluşan toplam 50 öğrenci ile sınırlandırılmıştır.

3. Verilerin toplanmasında öğrencilerin sanatsal çalışmalarının değerlendirilmesi açısından kullanılan kriterler, 3 uzman tarafından onaylanan toplam 7 kriter ile sınırlandırılmıştır.

4. Uygulama çalışmasında deney-kontrol çalışma gruplarının kullanacağı boya tekniği, uygulaması rahat, pratik olması ve öğrenci seviyesine uygunluğu açısından guaj boya ile sınırlandırılmıştır.

1.6. Tanımlar/Terimler

Biçim: “Herhangi bir varlığın dış çizgileri bakımından niteliği, biçimi ortaya koyar. Genişliği ve yüksekliği olan alanlara “biçim” denir” (M. Yılmaz, 2009: 30).

Çalışmanın Konuya Uygunluğu: Belirlenen konunun çalışmalara aktarımı, işlenmesi.

Çalışmanın Tamamlanması: Çalışmadaki yüzeyin tümüyle değerlendirilmesi.  

Hareket-Ritim: “Her iki ilke de birbiriyle yakından ilgilidir. Hareket, bir sanat eserindeki nesnelerin hareket hissi uyandıracak şekilde düzenlenmesidir. Ritim de harekete bağlıdır ve tekrarlardan meydana gelir. Ritim, görsel bir hareket yaratmak için tekrarlanan öğelerin dikkatli düzenlenmesiyle orta çıkar” ( Boydaş’ tan Aktaran: M. Yılmaz, 2009: 38).

Kompozisyon: “Ayrı ayrı parçaları uyumlu biçimde bir araya getirerek bir bütün oluşturma işi” (Türk Dil Kurumu [TDK], 2005: 401).

Mekan: Çalışma yüzeyinde, nesnelerin birbiriyle olan ilişkilerinde boşluk-doluluk ilişkisinin ele alınmasıdır.“Uygulama çalışmalarında, konunun daha etkili hale gelebilmesi için boşluk doluluk (konu-mekan) ilişkisinin iyi ayarlanması gerekir” (S. Buyurgan ve U. Buyurgan, 2007: 113).

(20)

Özgünlük: Özgünlük, yaratıcılıkla ilgili birçok kişinin düşündüğü bu sıfat, bu nitelik, verilen bir uyarıya bireyin alışılmamış bir tepkisiyle ilgili olmak zorundadır. Eşsizlik, geleneklere uymama ve alışılmamışlık, bir sınıfta sadece kendi türünün teki olma, bu tepkiyi karakterize eder (Özsoy, 2003: 148).

Renk: Işığın cisimlere çarptıktan sonra yansıyarak gözümüzde bıraktığı etkidir. Fiziksel olarak beyaz ışık, kristal bir prizmadan geçirildiğinde kırılmaya uğrayarak tayf diye adlandırılan yedi değişik rengi oluşturur. Kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mordan oluşan renk tayfı zamanda gök kuşağı renkleri olarak da isimlendirilir (S. Buyurgan ve U. Buyurgan, 2007: 113-114).

1.7. Kısaltmalar Çev. : Çeviren

TDK. : Türk Dil Kurumu YÖK. : Yükseköğretim Kurulu

                                   

(21)

     

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Görsel Sanatlar Eğitimi, Kapsamı ve Amacı

“Sanat eğitimi insanlarda duyarlılık sınırlarını zorlar, o sınırın daha genişlemesini olanaklı kılar. Bu yolla insan kendini bir kez de bu yönü ile tanıma olanağı bulur ve “Kişi” olma, olabilme yolunda daha bilinçli ilerler” (Erinç, 1998: 81). Görsel sanatlar eğitimi ise kişi olabilme yetisini bilinçli olarak kazandırmada olumlu etkiler yaratan, çocuğun daha küçük yaşlarda kendisini ve bireysel özelliklerini keşfetmesin de kolaylık sağlayan bir derstir.

Görsel sanatlar kapsamlı ve tarihi geniş, derin bir alandır. Görsel sanatlar eğitimi, bu geniş alanı bir eğitim sistemi çerçevesi içinde bireylere, düzenli ve disiplinli bir şekilde aktarmayı sağlamaktadır. Yani sanat eğitimi, bireylerin kültür kapılarını aralayarak ve bu doğrultuda sanat sevgisi aşılayarak yeni fikirler geliştirip üretmeyi hedeflemektedir. Bireylerin bilişsel, duyuşsal, devinişsel bileşenlerini geliştirip bilinçli ve yetenekli bireyler yetiştirmede önemli bir yapı oluşturur. Bunun için eğitim yuvalarında görsel sanatlar eğitimi uygulamalı bir ders olarak öğrencilere kazandırılmaktadır.

Görsel sanatlar eğitimi bir konu alanı olarak okul izlencelerinde; resim dersi, resim-iş dersi, iş bilgisi, görsel sanatlar eğitimi ve bugün tam yerleşmese de görsel sanatlar ve kültür eğitimi gibi adlar ile yer almıştır. Alanı tanımlayan bütün bu adlar ve içerdikleri anlamlar dünyada olduğu gibi ülkemizde de sanat eğitimi tarihini özetler gibidir (Kırışoğlu, 2009: 17).

Örgün eğitim kurumlarında sanat öğretimi, sanat eğitimi ile birlikte; uygulama ağırlıklı olarak kuramsal boyutu ile birlikte yürütülür. Çağdaş sanat eğitimi programları

(22)

hem sanatın öğretilebileceği yönünü, hem de insanın estetik eğitimini önceleyen ve aynı zamanda sanatın diğer alanlarına ilişkin entelektüel bilgi ve temel uygulamalarla yer veren bir anlayışa göre biçimlendirilmeye çalışılmıştır. Bu anlamda yürürlükte olan ilköğretim sanat programı “Görsel Sanatlar Eğitimi” olarak tanımlanmaktadır. Bu adlandırma uygun bir adlandırmadır (Artut, 2010: 4).

İlk ve orta dereceli okullara yönelik Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılandırmacı yaklaşımla hazırlanan yeni görsel sanatlar müfredatında, görsel sanatların alanlarına yönelik disiplinlerarası yaklaşımla çalışmalar yaptırılması ön görülmektedir.

Görsel sanatlar eğitimi, genellikle; resim, heykel, mimarlık, endüstri ve moda tasarımı, digital-video sanatı, enstalasyon, grafik-baskı sanatları gibi, her biri uzmanlık alanlarını gerektiren sanatın birbirinden farklı disiplin alanlarını kapsar. Bunların dışında yaratıcı drama, müze eğitimi ve kısmen de olsa sahne ve görüntü sanatlarını da içine alabilen son derece geniş bir alandır (Artut, 2010: 4). Bu kadar geniş bir yelpazede yer alan görsel sanatlar, bireyin günlük yaşamının da bir parçası olduğunu göstermektedir. Bireyin her an karşılaştığı görsel sanat ürünlerini anlamak için Görsel Sanatlar Eğitimi zorunludur. Özellikle küçük yaşlarda bu alana yönelik elde edilen kazanımlar, bireyin ileriki dönemlerine olumlu yansımaktadır. Bu yüzden Görsel Sanatlar Eğitimi İlköğretim birinci kademede okuyan bireylere ve daha sonra da ortaöğretim düzeyindeki öğrencilere hassasiyetle verilmesi gerekmektedir (Alakuş ve Mercin, 2009: iv).

“Sanat eğitiminde iki anlayış söz konusudur. Bunlar, sanat yoluyla eğitim ve sanat için eğitim anlayışıdır. Eğitim sürecinde her iki anlayıştan da yararlanılmaktadır. Sanatı tanımak, kavramak da önemlidir, sanat yoluyla evreni, yaşanan gerçeği tanımak da önemlidir” (Etike, 1995: 49). Sanat eğitimi bu aşamada sanatın öneminden bahsettiği gibi, görsellik ve estetiği bütünleştirip zenginleştirerek bizlere renkli bir hayat sunmaktadır.

Görsel sanatlar eğitim, ayrıca öğrencilerin elde ettikleri bilgileri, günlük yaşantıları ve diğer derslerde öğretilen konuları da içine alarak bunlar arasında mantıklı bağlantılar kurmalarını sağlamayı amaçlamaktadır. Bu yöntem günümüz eğitim anlayışı

(23)

kapsamında da önemle ele alınan disiplinlerarası yaklaşımının bir yansımasıdır (M. G. Yılmaz, 2009: 16). Bilindiği gibi sanat eğitiminin amaçlarının başında “sanatın evrensel dilini kullanabilme” gelir. İnsanın, sanatsal düşünce yoluyla kendini dışa vurması büyük önem taşır. Bireyin kendi öznel evrenini tanıması ancak kendi dışındaki nesnel evreni tanımasıyla olasıdır. Bu yolla kazanılan deneyimler, kişinin kendini anlatmada önemli bir araç olabilir ve kişiyi özgünleştirebilir. Özgün anlatım çabası, özgün düşünmenin temelini oluşturan eleştirel düşünmeyi ve sentez-yorum yapmayı birlikte getirmektedir (Alakuş, 2005: 28).

Görsel sanatlar eğitimi, öteki sanat alanlarında olduğu gibi öğrenci ile öğretmen, öğrenci ile yapıtı arasında sürekli diyalogla gelişen bir öğrenme sürecidir. Bu süreç, hangi yapıda ve açıklıkta programlarda yer alırsa alsın, yine de öğretmene esneklik tanımayı gerektirir. Öğretmen programın ilkeleri içinde, konu saptamada, çalışmaların yerini değiştirmede, yeniden sınırlamada ve özellikle öğrenme sürecinde, yeni yöntemler uygulamada özgür olmalıdır (Kırışoğlu, 2005: 152).

Görsel sanatlar çok yönlü düşünme olanağı sağlayan bir ders niteliği taşımaktadır. Bireylerde düşünce zenginliği yaratan ve algı gücünü geliştiren, çocukları pozitif düşünmeye yönelten görsel sanatlar eğitimi, bireylerin kişilik gelişiminde olumlu bir etki yaratmaktadır.

İnsandaki yaratıcı gücü ortaya çıkaran, özgür, yapıcı, araştırıcı, düşünen, üreten, özgüvenli bireyler haline getiren, öğrencinin potansiyelini en üst düzeyde kullanması konusunda destekleyen, geliştiren, topluma katkıda bulunma kapasitelerini artıran bir derstir. Bu nedenle önemli olan sanat eğitimi derslerinin içinde bulunduğu kısır döngüden çıkarmak yeni boyutlar kazandırmak gerekir (Aykaç, 2010: 94).

2.2. Çocukta Yaratıcılık

Yaratıcılık kavramı, günümüz gelişmiş toplumlarında en çok kullanılan ve sürekli olarak yaygınlaşmaya, anlaşılmaya ve üzerine araştırmalar yapılmaya devam edilen bir kavram olarak güncelliğini korumaktadır. Bunun nedeni elbette boşuna değildir. Bireylerin ve toplumların karşılaştığı amansız sorunlara alışılmışın dışında

(24)

farklı, etkili ve hatta eğlenceli çözümler üretebilmesi yaratıcı davranışla mümkün olabilmektedir. Bu nedenle yaratıcılık, günümüz insanın en çok ihtiyaç duyduğu bir süreçtir (Yolcu, 2010: 31).

“Her bireyde var olan geliştirilmeyi ve desteklenmeyi bekleyen yaratıcılık, hem düşünsel hem de duygusal yaşamı ifade etmektedir” (Turla, 2004: 15). Bu nedenle çocuğun yaratıcılığının, kişisel ve toplumsal davranış özelliklerinin gelişiminde önemli bir yeri vardır.

Türkdoğan (1984), çocuklarda da yaratıcılık bilinç altı ve bilinç üstü birikimlerin çatışması sonucu ortaya çıkar. Hiçbir şeyin yoktan meydana gelemeyeceği gibi, çocuğun da yaratıcılık için çalışması, zihinsel etkinliği ve algı birikimi zorunluluğu vardır. Bunun için de çocuğa, doğa ile kaynaşma, çevre ile bütünleşme ortamı hazırlamak sanat eğitimcisinin ödevlerinin başında gelir (s.30-31) şeklinde ifade etmiştir.

Çocukların yaratıcı özellikleri algılarının gelişmişlik düzeyi ve zihinsel faktörler ile ortaya çıkan yaratıcı zekalarının yanı sıra imgelem gücüyle de yakından ilgilidir. Buda öğrencilerin algı gücünden hayal edebilme yetisini ortaya koyan bir etmendir. Bu sayede çocuk yaratıcı zekası ile hayal gücünü geliştirmektedir.

“Çocukların dünyasında görünüş ile gerçekliğin birbirinden ayrılması, anlamını bütünüyle yitirir. Bu çocuk en akla gelmedik şeyleri, en akla gelmedik amaçlar için kullanabilir-ters döndürülmüş bir miğfer olup çıkabilir. Çocukların oyunları bakımından bu nesneler, işlevlerini tam olarak yerine getireceklerdir” (Gombrich, 1992: 107).

Diğer taraftan, yaratıcılığının değişik alanlarda değişik boyutlarının olduğu dikkate alındığında, inceleme ve araştırmaların yapıldığı alana göre farklı sonuçlar elde edilebileceği de göz ardı edilmemelidir. Sözgelimi, teknik alanda yaratıcı davranışlar gösterdiği halde sanatsal yaratıcılığı olmayan bir çocukta, sanat alanında yaratıcı davranışlar gösterdiği halde teknik alanda yaratıcılığı olmayan bir çocuğun, aynı özellikleri göstermesi düşünülemez (Yolcu, 2004: 175).

(25)

Çocukların kendi ilgi alanlarına göre yaratıcılıklarını ifade edebileceği durumlar değişebilir. Ayrıca, çocuklar yaratıcı davranış özelliklerine göre de farklılık gösterebilirler.

Çocukların yaratıcılık gücünü nitelerken, onların doğuştan getirdikleri farklılıklarını görmezlikten gelemeyiz. Bu nedenle eğitimciler çocukları, görücü, yapıcı ve karışık görüntüde çocuklar diye tiplere ayırırlarken bir başka özelliklerinden ötürü de, çekingen ve cesaretli çocuklar diye bir başka ayrıcalık daha tanırlar. Çocukları çekingen veya cesaretli gösteren etkenlerin başında onların psikolojik yapıları olmakla beraber asıl çocukları bu farklılığa götüren etkenin çevre olduğu unutulmamalıdır. Gelişim içinde bulunan çocuğun köy veya kentte yaşaması, aile, okul, sokak ve oyun arkadaşları gibi tüm çevre unsurları, sanat ve iş eğitimi yönünden de dikkatle üzerinde durulması gereken etkenlerdir (Türkdoğan, 1984: 31-32)

“Çocuğun iç dünyasının anlaşılması, iç çatışmalarının ortaya çıkarılması onun çok yönlü gelişiminde önemli bir etmendir. Bu yönüyle çocuk resimleri çocuğun tanınmasında, gelişmesinde ve ruh sağaltımında araçlar bir işleve sahiptir” (Kırışoğlu, 2005: 55-56).

Çocukların yaratıcılıklarını geliştirmek için ailelerin ve eğitimcilerin dikkat etmesi gereken durumlar vardır. Çocukların sanatsal gelişimleri için eğitimciler, çocukların yaratıcılıklarını özgür bir şekilde kullanmalarını hedeflemektedirler.

2.2.1. Çocuğun Yaratıcılığını Geliştiren Etmenler

“Yaratıcılığın gelişimi, kişinin diğer gelişim alanlarından oldukça farklıdır. Bu yüzden anne baba ve eğitimcilerin, çocukların yaş düzeyleri ve bireysel farklılıklarına göre gösterdikleri yaratıcı düşünme özelliklerini bilmeleri gereklidir” (Turla, 2004: 18).

Yakınsal düşünmenin gereklerini ve önceden belirlenmiş programları uygulama alanına sokmak, ıraksal düşünmeyi ve buna bağlı olarak ilgili etkinliklerin gerçekleştirilmemesi geleneksel eğitimin belirgin özellikleridir. Oysaki gerekli olan

(26)

geleceğin sorunları ile yaratıcı, bilimsel bir anlayış ile uğraşacak kuşakların kazanılması modern, çağdaş eğitimin en önemli sorunlarının başında gelir (Artut, 2006: 196).

Yaratıcı düşünme öğretimle geliştirilebilir. Özellikle ıraksal düşünmeye bağlı davranışlar yeni imgeler elde etme, bunları usda birleştirip ayrıştırma, bunu gerece aktarma, gereç üzerinde düşünme, çizgiler, şekiller, renkler arasında niteliksel ilişkiler kurma, uzamsal, anlatımsal ve estetik düzenlemeler bulma, sanatsal yaratıcılıkta öğrenilen ve öğretilen davranışlardır (Kırışoğlu, 2005: 185).

Yaratıcılık, yaratıcı kişilik özeliklerine bağlı olarak bilişsel ve duyuşsal yetilerinin gelişimi ile mümkün olmaktadır. Yaratıcılık gelişimi çocukluk döneminden başlayarak kişinin çevresiyle olan etkileşimi ve kendi kişisel gelişiminin de etkisi altında kalmaktadır. Bunun için çocuğa olan yaklaşım onun yaratıcılık ile ilgili gelişimini olumlu ya da olumsuz etkilemektedir.

Çocuğun yaratıcılığının gelişiminde Honig’in ilkeleri doğrultusunda temel yaklaşımı şudur: Çocuğu bir birey olarak kabul etmek, ona saygı duymak; ona rağmen değil onunla birlikte ona yardımcı olmak. Bu sayede çocuk, kendisine yardımcı olan yetişkinin yönlendirmeleri ya da sağladığı ortam karşısında tedirginlik ve sınırlama hissetmeden kendini özgürce ifade edebilme fırsatını yakalamış olur. Unutulmamalıdır ki özgünlük, özgürlük ortamında gelişir (Yolcu, 2010: 56-57).

“Tüm bunların yanı sıra, öğrencilere yaratıcı bir öğrenme ortamı sunulmalıdır.

Bunun için öğretmen, sınıfta bir hoşgörü ortamı yaratmak zorundadır. Böylece öğrenciler, başkalarının ne düşündüğünü çok önemsemeden, başarısızlık korkusundan uzak bir biçimde, düşüncelerini rahatça açıklama fırsatı bulacaktır” (Tuna, 2005: 63).

Yaratıcılık gelişiminde önemli etkenlerden biri olan uygun ortamın sağlanması, öğrencinin rahat bir ortamda çalışmasını ve bunun sayesinde de kendisini rahat bir şekilde ifade etmesini sağlayacaktır. Öğrencinin özgürce çalışabilmesini sağlayacak uygun ortam ve materyaller sağlanırsa, çocuğun özgün şeyler üretebilmesi ve kendini özgürce ifade edebilmesi bu sayede mümkün olacaktır.

(27)

“Yaratıcılığın önemli lokomotiflerinden biri de güdülemedir. Olumlu yönde güdüleme (motive edilen) ve kendine güven duygusu artmış çocuklar, kendilerini daha rahat ifade ederler. Baskı altında kalmadan rahat ve istekli olarak sanatsal çabalara girişen çocuk, yaratıcı davranış sergilemede özgürdür ve başarılı olacaktır” (Yolcu, 2010: 57).

Öğrenci derste isteksizse, bunun başlıca sebeplerinden biri; konuya ve etkinliğe karşı ilgi duymamasıdır. Sanat eğitimcisinin ilk yapması gereken iş, öğrencinin ilgisini temin etmek, motivasyonunu sağlamaktır. Diğer tüm alanlardan ziyade, öğrencinin ilgisi sağlanmamış bir görsel sanat dersinin hiçbir şekilde amacına ulaşması mümkün değildir. Öğrencinin ilgisi ise, ancak motivasyonla sağlanabilir (M. Yılmaz, 2010: 199).

“Resim derslerinde çocukların yaratıcılıklarına önemli derecede etki eden etmenlerden biri de hiç kuşkusuz seçilen konudur” (Yolcu, 2010: 63). Konu seçiminde öğretmenlerin, çocuğun yaş özelliklerine dikkat edilerek seçilmesi önemli bir husustur.

Konunun öğretmenler tarafından seçilmiş olması çocukların kendilerini ifade

etmelerinde bir engel teşkil etmez. Yaratıcılık bir sorun çözme süreci olduğuna göre, çocuklar öğretmenler tarafından belirlenen bir konu yoluyla sanatsal bir sorunla karşılaştırılması yanlış olmayacaktır. Bu durum onların özgürce kendilerini ifade etmelerine engel bir yaklaşım değildir. Aksine bir tutum, resim derslerini hoşça vakit geçirilen bir oyun ve eğlence dersi haline getirir ki, böyle bir atmosferde yaratıcılık gelişmez. Ne var ki, seçilen konu çocuğu düşünmeye, yeni çözümler aramaya ve saptanan amaca ulaşmaya yöneltmeyecek nitelikte ise, konunun öğretmenler tarafından seçilmiş olmasının da bir anlamı olmayacaktır (Yolcu, 2010: 63).

O halde seçilen konu çocuğu düşünemeye itecek ve çözümler aramaya yöneltecek nitelikte olmalıdır. Doğru konu seçimi, çocuğun yaratıcılığını geliştirmesi açısından önemli bir durum yaratmaktadır.

Yaratıcı edimlerde çocuğu yetişkinlerden daha avantajlı kılan faktör, oyundur. Oyun yoluyla gerçekliğe çalım adan çocuk, özgür olduğu kadar, özgün de davranabilir. Oyun, çocuğun çevresini istediği gibi değiştirebilmesine fırsat verir. Bu yolda onu engelleyebilecek katı gerçeklikler yoktur. Çocuk kendi gerçekliğini oyun yoluyla

(28)

yansıtır; yaratıcılığını çok rahat biçimde sergileyebilir. Yetişkinlerin kendi dünyası, onları bu dünyalarında (oyunda) etkileyememekte, sınırlayamamaktadır. Bu nedenledir ki çocuğun yaratıcılığını geliştirebilmek ve okulun katı kuralcı yaklaşımlarından kurtarabilmek için oyuna, yaratıcı drama etkinliklerine çokça yer verilmektedir; verilmelidir. Bu yolla çocuk “kendi” olabilmekte, oyun yoluyla kendini gerçekleştirebilmektedir (Yolcu, 2010: 55).

Çocuğun etkin olduğu bir ders ortamı oluşturularak düşüncesini yaratıcı bir şekilde ifade etmesini sağlamak gerekmektedir.

Çocukların mantığa ters düşen bazı davranışları desteklenmeli, çok boyutlu düşünmeleri için öğrenme ortamında değişik ve zengin uyarıcılar kullanılmalıdır. Bu amaçla örneğin beyin fırtınası, eksik resim tamamlama, arkası yarın türü oyunlar ve canlandırmalardan yararlanılmadır (Tuna, 2005: 63).

2.2.2. Çocuğun Yaratıcılığını Engelleyen Etmenler

“İnsanlar farklı zeka düzeylerinde olabildikleri gibi, farklı yaratıcılık seviyelerinde de olabilir. Zeka seviyemizi, başta genetik faktörler sonra da çevresel faktörler belirler. Yaratıcılık seviyemizi de, doğuştan getirdiklerimiz gibi çevre de olumlu ya da olumsuz etkilemektedir” (Tuna, 2005: 61).

Çocukların yaratıcılıklarına etki eden çevresel faktörler bazen onlar için engelleyici olabilmektedir. Çocukların resimlerine yapılan yorumlar yada yönlendirmeler çocukların kendilerini ifade etmelerinde, özgürlüklerini engelleyen olumsuz bir duruma neden olabilir. Yaratıcılığın geliştirilmesi için katkıda bulunulması gerekirken bunu olumsuz bir duruma çevirebilir. Ayrıca, yaratıcılık özellikleri için kişilik durumları da önem taşımaktadır.

Yaratıcılık ayrı durumlar arasında ilişki kurma, geniş düşünme, soru sorma, tartışma, derin düşünme, deneme, keşfetme ve sınama gibi birçok birbirine bağlı davranışı kapsar. Bu davranışların her biri öğrenilen davranışlardır. Kişinin doğuştan getirdiği kapasitelerle uygulamada ortaya koyduğu yaratıcı davranışlar arasındaki

(29)

boşluk ancak çocuğa ve gence yaratıcı düşünmenin öğretilmesiyle kapatılabilir. Çevresindekilerden farklı soru soran öğrencinin susturulduğu, kimi davranışlarla aykırılık sergileyen çocukların hoşgörüyle karşılanmadığı, kimi sorulara farklı yanıtlar bulan öğrencilerin kabul görmediği ortamlarda elbette yaratıcılığın gelişmesinden söz edilemez (Kırışoğlu, 2005: 184).

Çocuğun yaratıcılığını engelleyen etmenler arasında sayılan çocuğa müdahale, özgür düşüncelerin bastırılması, çocuğun susturulması kendine olan güvenini kaybetmesine neden olmaktadır. Kendini rahatça ifade edemeyen çocuk ürkek ve korkak davranışlar sergilemektedir. Böyle bir durumda yaratıcılığın gelişmesi de mümkün olmayacaktır.

Kişinin kendini rahatça ifade edebileceği ve yaratıcılığını özgür bir şekilde sergileyebileceği bir ortam oluşturmak, ayrıca bunun için gerekli materyallerin sağlanması çocuğun yaratıcılık gelişimini etkileyen önemli bir husustur.

“Sanat çalışmaları özgürlük, bolluk ve güven ortamı gerektirir. Yine, araç ve gereci yetersiz, yapılan çalışma üzerine konuşma ve tartışma olanağı bulunmayan, konu sanat bile olsa, her çocuktan aynı yanıtın beklendiği özgür sorun çözmenin yer almadığı ortamlarda yaratıcılık gelişemez” (Kırışoğlu, 2005: 184). Eksik kalan bir ortam düzeyi, yaratıcılık için engelleyici bir durum teşkil etmektedir.

Yaratıcılığın gelişmesine olumsuz etkide bulunan bir diğer etmen ise görsel sanatlar derslerine ayrılan süredir. Yolcu (2010), ne yazık ki, resim derslerine ayrılan süre oldukça yetersizdir. Bir ders saati içinde, araç-gereçlerin hazırladığı, konunun verilmesi, duyuşsal ve duygusal yetilerin harekete geçirilmesi gerektiği gibi gerçekleştirilemez. Zamanın yetersizliği karşısında tedirgin olan çocuk, verilen görevi yerine getirmeyi hedefleyen bir tutumla bir anlamda yasak savmaktadır. Kendisini rahat hissedemeyen çocuk, düşünmeye ve oluşturulan sorunun çözümüne yaratıcı bir düşünceyle ulaşması mümkün olmayacaktır (s.63-64).

Çocuğun yaratıcılığını engelleyen etmenler arasında kişinin kendisine olan güvensizliği de nedenler arasında sayılır. Bireysel engelleri “Tuna (2005), kendine güvensizlik, hata yapma, eleştirilme korkusu, mükemmeli isteme ve uyumculuk,

(30)

engellerden korkma, bir konu üzerinde yoğunlaşma ve sabırla çalışma güçlüğü, bilişsel çelişkilere direnç, kimlik duygusundan dolayı savunma mekanizmaları” (s.62) olarak tanımlar.

Yaratıcılığı engelleyen bu etmenlerin yanı sıra görsel sanatlar dersinde uygulanan yöntemlerden biri olan kopya yöntemi, birçok araştırmacı tarafından yaratıcılığa etkisi açısından ele alınmış bir konudur. Çocuk resim yaparken yaratıcılığını, özgünlüğünü ortaya koymaktadır. Kopya yöntemini öğrencinin yaratıcılığının gelişimine etki etmediği görüşü ile yaratıcılığı engelleyici bir durum teşkil ettiği belirtilmiştir.

Öğretmenin taklit yoluyla oluştuğunu söyleyen eğitimcilerin açtığı yolda, sanat eğitiminde de kopya yoluna başvurulmuş; fakat, bire bir denilebilecek (her ne kadar bire bir kopya mümkün değilse de) bir kopya uygulaması, çoğu çevrelerce haklı olarak eleştirilmiştir. Çünkü, yaratıcı davranışa ihtiyaç duyulmayan böyle bir uygulamada, yaratıcılığı geliştirme amacı güden sanat eğitimine herhangi bir katlı sağlanamaz (Yolcu, 2004: 101).

2.2.3. Görsel Sanatlar Eğitiminde Yaratıcılık

20. yüzyılın eğitim görüşünde yaratıcılık, bir anahtar sözcüktür. İnsanların olanı koruyan değil, onu değiştiren, yenileyen doğrultuda eğitilmesi yaratıcı düşünmenin ve davranışın gelişmesiyle olanaklıdır. Bu aynı zamanda kişisel ve toplumsal bir gereksinimdir. Ancak, uzun yıllar eğitimin her alanında ve her ders için geçerli olması gereken yaratıcılık eğitimi, hep görsel sanat eğitiminin işlevi gibi görülmüştür. Bu bağlamda ele alınan yaratıcılığın, çocuğun tamamen özgür olduğu, rastlantısal güzelliklerin anında değerlendirildiği bir ortamda gerçekleşmesi beklenir. Görsel sanat bu tür davranışa en çok olanak veren bir derstir ve çocukta bir gizilgüç olarak var olan yaratıcılığın ortaya çıkarılması ve geliştirilmesi için sanat araçtır (Kırışoğlu, 2005: 6).

Görsel sanatlar eğitimi, öğrencilerin yaratıcılıklarını ortaya koyabilmeleri açısından kişinin kendini özgürce ifade edebileceği bir ders niteliği taşımaktadır. Bunun

(31)

için planlı bir şekilde hareket edilen derste uygulama programı dersin amacına yönelik olmasına dikkat edilmektedir.

“Öyle ise sanat yolu ile geliştirilen yaratıcılığın her alana yönlendirilmesi söz konusu olmayacağı gibi, sanatsal yaratıcılığın ancak planlı ve programlı bir eğitimle gelişeceği açıktır. Bir gereçten ötekine, bir konudan bir başkasına atlayarak yapılan sanat dersinde ne öğrenme olur, ne de yaratıcılık gelişir” (Kırışoğlu, 2005: 7).

Araştırmacılar gösterdiler ki, sanatsal yaşantılar ve deneyimler işleme, alıştırma ve hayal gücünü uyarmak ve yaratıcı düşünce geliştirmek için bulunmaz özelliktedir. Görsel sanatlar dersi alan öğrenciler, kil ile çalışırken, resim yaparken ya da üçboyutlu araç gereçlerle çalışırken yaptıkları ilk çabalarında yaratıcı olabilirler. Diğer alanların aksine, sanat araç ve gereçleriyle yaratıcı çalışma yapılmadan önce bir büyük geçmiş birikime ve bilgiye gereksinim duyulmaz (Özsoy, 2003: 48).

Kişinin yaratıcılığını geliştiren görsel sanatlar dersi, çocukların bu yönde kendilerini ifade etmede kolaylık sağlayan önemli bir derstir. Çocuklar çalışmalarını yaparken kendilerini sınırlandırılmış hissetmeden özgürce ve rahatça ifade edebilirler.

“Görsel Sanatlar Dersindeki etkinlikler iyi düzenlenebilirse hayal etmenin, özgün çözümler üretmenin, hızlı ve akıcı düşünmenin uyarıldığı ve dolayısı ile yaratıcılığı geliştirecek bir ortam yaratılabilir. Derste bir duygu ya da düşüncenin malzeme aracılığı ile ifade edebildiği ürünler ortaya çıkarken görsel zeka uyarılmaktadır” (Maccarıo, 2010: 301). Duygu ve düşüncelerin ifade edilirken uyarılan görsel zekanın yanı sıra kişinin duygu ve düşünlerinin ifadeye dönüşmesi de önem taşımaktadır. Buda kişinin anlatımcı yönünün gelişimi için önemli bir etkendir.

“Sanat eğitiminin temel ilkesi olan yaratıcılık, tüm insanlarda var olan, fakat kişiden kişiye farklılık gösteren bir özelliktir. Doğuştan getirildiği için öğrenilemez, ancak gerekli eğitim ortamı düzenlendiğinde geliştirilebilir” (M. Yılmaz, 2009: 20). “Görsel sanatlar, görsel-uzamsal yetilerin geliştirilmesine, öğretimin bu yetiler üzerine kurulmasına yönelik çalışmaları içerir. Görsel sanatlarda yaratıcı süreç duyudan kavrama, kavramdan yaratmaya doğru gelişir” (Kırışoğlu, 2009: 51).

(32)

“Sanatsal yaratma eyleminin gerçekleşmesi için gereken ön koşullar; 1.Deneyimler, birikimler,

2.Donanımlı ortam,

3.Özgür ortam, olarak belirlenebilir” (Etike, 1995: 25).

Görsel sanatlar dersinde bu ön koşulların gerçekleşmesi için gerekli ortamın çocuklara sağlanması gerekmektedir. Yaratıcı sürecin gelişmesi çocuğun sanatsal gelişimi için önemli bir süreçtir. Bu yetilerin gelişmesinde çocukların yaratıcı düşünme özelliklerinin dışa vurulması ve dersteki faaliyetlerle öne çıkarılması gerekmektedir.

Görsel sanatlar dersi, yaratıcılık özelliklerinin kazanımında çocuklara sağladığı uygun ortam ve yöntemler ile hem duyuşsal hem de bilişsel gelişimlerinde önemli bir durum teşkil etmektedir. Bu açıdan sanat yolu ile geliştirilen yaratıcılık, görsel sanatlar dersinde nitelikli bir eğitim programı ile çocuğun yaratıcılık gelişimini desteklemektedir.

2.3. Kopya nedir?  

“Kopyalama çağımıza kadar iki anlamda kullanılmıştır. Birinci anlamı, sanat eserinin tıpa tıp kopyalanması, ikincisi ise belli sanatçının tekniğinin, üslubunun ya da özgünlüğünün aynen benimsenmesidir” (Erinç, 2004: 62-63). “Kopya bir tanım ve de kavram olarak çeşitli anlamlar içerir. Bunlar; kılı kırk yararak bir şeyin tıpkısını üretmek, bir başka kaynaktan yararlanmak, fikir almak, çoğaltmak gibi anlamdadır” (Kırışoğlu, 2005: 196).

“Bazı kaynaklardan yararlanma anlamındaki kopya ise, kılı kırk yarar bir kopya anlayışının işlevinden farklıdır. Bu tür kopyada kişi, anlatımı etkili kılmak için ipucu bulunca, bunu az değişikliklerle kendi uygulamalarında kullanabilir” (Yolcu, 2004: 101-102).

Kopyalamanın belirli bir amaç doğrultusunda ne şekilde uygulanacağı da söz konusudur. Tıpkıbasım şeklinde olan kopyalar da ise bir eserin olduğu gibi aynen taklit edilmesi anlamını taşımaktadır.

(33)

Bir tıpkıbasım üretmek isteyen herkes, tek tek öğelerin yan yana getirildiklerinde nasıl oyunlar oynayabileceklerini bilir. Çünkü bir tıpkıbasımdan söz edebilmek; ancak kopya ile özgün eserin aynı büyüklükte olmaları koşuluyla olasıdır. Çünkü renkli bir yüzeyin büyüklüğü, bu yüzeyin tonunu da etkiler; buna göre bütün renkler, örttükleri alanın büyüklüğüne göre farklı görünümler aldıklarından, küçültülmüş bir tıpkıbasım, tek tek renkler özgün esere uysa bile yanlış izlenim bırakacaktır. (Gombrich, 1992: 300).

İmge zenginleştirme ve bellik eğitimi amacıyla yapılan kopyalarda ise yapıt ya da örnek, öğrenciye bir süre gösterildikten sonra kaldırılır. Öğrenci belleğinde kalanı çizer. Kısa aralıklarla bakılıp sonra kaldırılan örneklerle yapılan bu tür kopya çalışmalarında bellik imgeleri zenginleştirilir. Bunun yanında canlı imgeler edinmede yeteneği belirgin olanların gelişimleri de hızlanır. Bu kişilerde gördüklerini değiştirmeden göz önünde tutma yetisi güçlüdür. Bu yetilerini çizgi deneyimi ile birleştirerek, bir başka deyişle güçlü bir devim duyusal davranışla bir arada yürüterek gelişim sağlanır. Yine bu tür kopyalarda, okul yaşında benzetmenin fazla zorlayıcı olmasının istenmediği durumlarda da yapılır. Burada çocuğun gördüğünü doğru kopya etme becerisinden çok kendi yorumunun geliştirilmesi ve belleğin zenginleşmesi amaçlanır. Kopyada aynı çalışma biçimi gençlerde de uygulanır. Genç, birçok kaynaktan ayrı zamanlarda görerek elde ettiği görsel birikimi, canlı imgelerini ya da bellek imgelerini birleştirerek bir yapıt oluşturmada kullanır. Sıradan konuşma dilinde buna görsel anlamda yararlanma da denir (Kırışoğlu, 2005: 199).

Günümüz sanat eğitiminde kopya dendiğinde ise, şu uygulamalar akla gelir. Bunlardan ilki, bir şeyin aynısını üretmek anlamındadır. Kopya çalışmalar; karelere bölerek, noktalayarak, kopya kağıdıyla aktarma yaparak vb. kompozisyonun biçimsel özellikleri aktarıldıktan sonra aynen renklendirme yapılarak gerçekleştirilir. Yine aynısını üretmek anlamında diğer yöntem bakarak çalışmadır. Yani eser, kopya yapan kişinin sürekli karşısındadır. Bu tür kopyalarda kopya yapan kişinin önceki deneyimlerinin, usdaki bilgilerinin hiçbir etkisi yoktur. Bir başka kişinin kendine uygun başka bir amaç için izlediği yol aynen izlenmiş olacaktır (M. Yılmaz, 2010: 222).

Kopyalama, çağlar boyu farklı amaçlar doğrultusunda kullanılmış ve farklı yöntemlerle uygulanmıştır. Burada amaç, kopya edilecek eserden faydalanmak, esinlenmektir.

(34)

“Başlangıçta nokta ve karelere ayırarak kopya yapmanın dışında modelden (çeşitli objeler-nesneler) çalışmanın yararlı olduğu bilinen bir gerçektir” (Artut, 2006: 127). Modelden çalışma sanat eğitiminde atölyelerde uygulanan, modelden ölçü alarak aynen kaydedilmesi şeklidir.

Bazen de kopya, görsel anlatıma ipuçları aramak için sanat eserleri ya da grafiksel kaynaklara yönelme şeklinde karşımıza çıkar. Örneğin çocuk ya da ergen kendine ait olan kompozisyonun herhangi bir yerinde güçlük çektiği bir biçimi ifade edebilmek amacıyla, bir bölümün kurgusunu nasıl oluşturacağını bilemediği durumlarda ya da fikir alma grafiksel kaynaklardan kısmen kopya yoluna gidebilir. Örneğin öğrenci, bayram töreni konulu kompozisyonun çoğunluğunu kendi imgesel birikimi ve yaratıcılığıyla oluşturmuştur, ancak yansıtmak istediği şiir söyleyen çocuğun hareketini tam olarak ifade edemediği için bu figürün biçimsel anlamdaki ifadesinde görsel kaynaklardan kopya ya da yararlanma yoluna gitmiştir (M. Yılmaz, 2010: 223).

Kopya çalışmalarda izlenen eserin nasıl kopya edileceği de belirlenecek uygulamaya göre önem taşır. Bu şekilde bir amaca yönelik izlenecek bu yöntem ile kopya resim sağlanacaktır. Bunlardan biri de eserden kısmen faydalanma şeklindedir.

“Kopya etme süreci, daha önce varolan bir örneğe dayanılmaksızın düşünülemez ve her zaman kalıpla düzeltme arasındaki karşılıklı ilişkiyi temel alır. Sanatçı, böyle bir kalıbı bilmeden ve ona egemen olmadan herhangi bir duyusal izlenimi yansıtamaz” (Gombrich, 1992: 123).

2.3.1. Kopya Kuramı

“Kopya kuramı, bir eserin kopyasının, hiçbir şekilde orjinaliyle birbirine benzemeyeceği düşüncesini savunan görüştür. Bu kuramı savunanlar, aslı ile kopya arasındaki farkları abartılı bir biçimde ortaya koyarak her şeyin ne kadar benzersiz olduğunu göstermeye çalışırlar” (M. Yılmaz, 2010: 232).

Gombrich, sanatçıların çağlar boyu nasıl sanat yapacaklarını kopya ve taklit yolu

(35)

sanatın kopya kuramı olarak bilinir. Gombrich, ‘doğru portrenin, tıpkı yararlı bir harita gibi şema ve düzeltme yapılarak uzun bir yolda elde edilen son ürün olduğu’ kanısındadır. Bu ürün, Gombrich’ e göre görsel deneyimin bire bir kaydı olmayıp ilgili bir örneğe sadık kalarak inşasıdır. Nelson Goodman ise yansıtmanın ya da resimsel anlatımın bir taklit olmaktan çok bir yorum olduğunu ve bu tip ürünlerin özgünlerinden ya da tıpkı örneklerinden temelde farklı ve bitirilmemiş olduğunu işaret etmiştir (Kırışoğlu ve Stokrocki, 1997: 2.19-2.20).

Sanatçının başka bir eseri kopya ederken aslında kendi yorumlarını da katarak

kopya ettiği ve taklidin de aslında yorumlanarak ortaya çıktığı gerçeğini savunan bu görüş, bir sanatçının eseri başka sanatçılar tarafından kopya edilse bile temelde orjinalinden farklı olduğuna dikkat çekmektedir.

Sanat eğitiminde, baskın doğalcı kuramdan yıllar sonra Brent ve Marjorie

Wilson öğrencilerin antropolojik açıdan nasıl sanat öğrenecekleri konusunu araştırır. 1977 yılında, Wilsonlar’ın, çocukların kopya yaparak resim yapmayı öğrendiklerini savunan ikonoklastik görüşleri sanat eğitimi dünyasını şaşkınlığa uğratır. Bu görüşler, Lowenfenld ve Brittain’in çocukların hiçbir şeyi kopya etmemeleri ve büyüklerin, çocukların düşlerine hiçbir şekilde etki yapmamalarını savunan baskın doğalcı kuramıyla neredeyse taban tabana zıttır (M. Yılmaz, 2010: 233).

Wilson’lara göre, çocuklar resimlerini yaparken aslında daha önceden gördükleri

grafiksel kaynakları hatırlarlar, bunlar dergiler, kartpostallar olabilir ve bu şekilde resimlerini yaparlar.

Wilson’lar, çocuk resimlerindeki imgelerin kaynaklarını araştırırlar. Sonraki

yıllarda 147 lise ve kolej öğrencisi üzerinde yaptıkları araştırmalarda, öğrencilerden akıldan resim yapmalarını isteyerek onların geçmişte olan imge bağlantısını bulmaya çalışırlar. Araştırma sonucunda, öğrencilerin çizdiği her imgenin daha önceki grafik kaynaklara dayandığını, hatta bu eski imgelerin kimi durumlarda hala var olduğunu savunan görüşlerini ortaya koyarlar (M. Yılmaz, 2010: 233).

Kopya etmenin sürecine ilişkin bu araştırmalardan, ortaya bir başka önemli gözlem daha çıkmaktadır: Birinin bir figürü çizme biçimiyle, onun aynı figürü görme

(36)

biçimini birbiriyle karıştırmamak gerekir. Profesör Zangwill, bu konuda şunları yazmaktadır: “Çok basit figürlerin betimlenişi bile ruhbilimsel açıdan asla basit sayılamayacak bir oluşumdur; bu oluşum tipik olarak kurucu veya daha iyi deyişle yeniden üretici karakterdedir ve bizim deney için seçtiğimiz kişiler bunun iletişimi, geometrik veya sözsel formüller aracılığıyla gerçekleşmektedir” (Gombrich, 1992: 84).

O halde kopya kuramına göre sanatçı, kopyasını yapacağı eserin, objenin ya da nesnenin aslında salt benzerliğinin yanı sıra sanatçının yorumuyla farklı bir anlam kazanacağı düşüncesindedir. Bu da ancak sanatçının akıl süzgecinden geçerek kendine göreliğini ortaya çıkaran bir yorumlamayla ilgilidir.

2.3.2. Kopyanın Tarihsel Gelişimi

İnsanlığın var olduğu günden bu yana sanatın da insanlık ile varlığını sürdürdüğü bilinen bir gerçektir. Çok eski bir dönemi kapsayan ve tarihin süzgecinden geçerek günümüze kadar ulaşıp varlığını sürdüren sanat, geçmişinde mağara resimlerine kadar dayanmaktadır. O zamandan bu zaman değin sanatın ortaya çıkışıyla birlikte insanların sanata yönelişleri ve buna yönelik görüşleriyle birçok düşünürün ve araştırmacının öne sürdüğü fikirler arasında bulunan taklit teorisi sanata farklı bir bakış açısı kazandıran bir durum yaratmıştır.

“Batı’da 18. yy.’a kadar “Sanat nedir? sorusuna verilen ilk cevap sanatı bir yansıtma, benzetme, ya da taklit olarak görme eğilimindeydi” (Moran, 2005: 17). Sanatın bir yansıtma olduğunu söyleyerek, taklit etmenin sanata yönelik verilecek ilk cevap olması, sanatın ele alacağı konular içinde bir önem niteliği taşımaktadır. Antik Çağ’da öne çıkan filozofların görüşleriyle sanatın bir taklit olduğu düşüncesi, kopyaya farklı bir pencereden bakmamızı sağlamaktadır.

“Resmin de edebiyatın da, özü ya da ideali değil de görüngü dünyasını (duyular dünyasını) yansıttığı inancında olduğu için, Platon’u birçok bakımdan bu kuramın temsilcisi olarak inceleyebiliriz” (Moran, 2005: 20).

(37)

İlk kez platon, sanatı bir yansıtma, taklit olarak ele alır. O’na göre; Mutlak gerçek, kavramsal olan idealar dünyasıdır. Nesneler ya da fenomenler, yani içinde bulunduğumuz, duyularla algılanan dünya, ancak idealar dünyasının bir yansıması, kopyası ya da taklididir. Görünen tüm nesneler, fenomenler, evrensel ideaların bir yansıması, taklidi olduğuna göre, bu dünyayı sanatına aktaran sanatçının dünyası(sanat eseri), taklidin taklidi olmaktadır. Nesneler dünyası, bu gerçeklik sıralamasında ikinci derecedeki varlığı yansıtmakta olup, bu ikinci derecedeki gerçekliği kopya eden sanatçının eseri ise, üçüncü derecede bir gerçekliği ortaya koymaktadır. Özetle, görünen dünya, ideaların bir taklidi olduğuna göre, sanat “taklidin taklidi, kopyanın kopyası” olmaktadır (M. Yılmaz, 2010: 223-224). Bu kurama göre sanatçı, görünür dünyayı, görülen dünyanın nesnelerini ve insanlarını elverdiğince görünümlerine sadık kalarak yansıtır ya da yansıtmalıdır. Bu doğalcı (natüralist) anlayışın eski Yunan’da da yaygın olduğu bilinmektedir. Genel olarak sanatın görünür dünyayı, yani duyular alemini yansıttığı inancında olan Platon, bir çok yönden bu kuramın temsilcisi sayılır (San, 1985: 27).

“Platon üç türlü ‘öykünme’ (mimesis) ayrımı yapmaktadır: 1) Payalma, katılma

2) Aynı, gibi, özdeş olma

3) Benzeme” (Bozkurt, 2000: 93).

“Bu bağlamda da bütün yaratılmış şeyler, nesneler kendi ezeli arketiplerinin ya da formlarının taklitleridirler. İmgeler de bu ezeli, öncesiz-sonrasız arketiplerin ya da formların resimlerinde, dramatik şiirlerde ve şarkılarda yansıtılmalarından başka bir şey değildirler” (Bozkurt, 2000: 93).

Platon’a göre, insanlar bu dünyadaki algıladıkları, duydukları şeylerle aldanmaktadırlar. Duyu organlarıyla algıladıkları her şeyi kopya olduklarının bilincinde değildirler ve bunları gerçek zannetmektedirler. Sanatta bu yanılsamanın taklidini yapar.

“Sanat doğayı taklit ettiğine göre sanatçılar (şairler), gerçekler (hakiki özler) yerine görünüşlerle uğraşırlar, yani kopyanın kopyasını yapar ve insanları hakiki gerçekliklerden uzaklaştırırlar” (Bozkurt, 2000: 94). Platon sanatçıların da bu dünyaya

Şekil

Şekil 1: Sontest Kontrol Gruplu Seçkisiz Desen
Tablo 1: Deney ve Kontrol Grubuna Uygulanan Sontest
Tablo 2: Kriterlere İlişkin Mann-Whitney U Testi Sonucu
Tablo 3: Grupların 1. Kriterden Aldığı Puanlara Göre Frekans ve Yüzde Dağılımları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu bağlamda çalışmada kamu sektöründe çok önemli bir yeri olan kamu sağlık teşkilatında örgütsel etkililik konusu, görgül olarak değerlendirilmekte, sorunlar

sınıf Fizik Dersi Öğretim Programına ait kazanımlarla ilgili öğretmen görüşlerine başvurulduğunda, kazanımların % 95,3‟ ünün bilgi kazanımı açısından

Tek sıra derin kolda toplanan gruptan bir kiĢi arkadaĢlarının 5 m uzağına ve karĢılarına durur, komutla beraber topu öndeki arkadaĢına pas olarak verir, pası

Greiffenhagen (2000) yaptığı araştırmada akıllı tahtaların matematik öğretiminde ne kadar işe yaradığını keşfetmeyi amaçlamıştır. Bir matematik öğretmeni

Bu bölümde öğretman adaylarının cinsiyet ve bölümleri, kişisel mobil cihazları, bu cihazlar üzerinden sürekli internet bağlantısı durumları,

Bu araştırma Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Uygulamalı Sanatlar Eğitimi Anabilim Grafik Eğitimi Bilim Dalında, Prof. Ahmet Atan danışmanlığında

Çocuklarımız, onların müzikal deneyimlerini sağlama ve yönlendirmede aktif rol alan bir öğretmenle müzik eğitimi alabilmeli, çocuğun duygusal, zihinsel, fiziksel ve estetik

X ve γ ışınlarına tutulan amino asitlerde oluşan serbest radikaller üzerine birçok çalışma yapılmıştır.Bu çalışmaların ilkinde Ghosh ve arkadaşları glisin tek