• Sonuç bulunamadı

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.3. Kopya nedir?

2.3.4. Kopya Yönteminin Yaratıcılıktaki Rolü İle İlgili Görüşler

Bu yöntem, birbirine yakın üç anlayış içinde uygulanıyordu. a) Noktalarla kopye yapmak. b) Karelere bölerek kapye yapmak. c) Doğrudan doğruya kopye yapmak. diye… 17. ve 18. yüzyıl içlerine kadar sanayileşen Avrupa toplumlarında endüstri gereksinimine paralel bir sanat ve iş eğitimi anlayışı gelişiyordu. Okullarda öğrencilerin resim ve iş derslerinde çalışma yöntemi, kopye anlayışına bağlı biçimde ele alınıyordu. Bunun nedeni, endüstriyel gelişimin gereksinimlerini karşılamak için çabuk, hatasız, doğru çizimler oluşturmak alışkanlığının tüm öğrencilere kazandırılması amaçlanıyordu. Çocuğun yaratıcılığı değil, hep ticari amaç güdülüyordu. Bu yöntemin ise, çocuğa kazandıracağı bir eğitim değeri olamazdı. Bu itibarla, yanılgıya rağmen kopya yönetimi okullarda uzunca bir zaman sürüp gitti. Ne var ki, çocuğun yaratıcılığına ters düşen kopyacı anlayış bir yerde etkinliğini yitirerek başka yeni yöntemler ortaya çıktı (Türkdoğan, 1984: 24).

Artut’a (2006) göre, her ne kadar bazı eğitimciler kopyanın gerekli olduğunu, öğrenmenin taklit yolu ile oluştuğunu ve sanat eğitiminde kopya çalışmalarının her

aşamasında gerekli olduğunu ileri sürenler çıksa da günümüz sanat eğitiminde kopya; sanatsal öğrenmeyi geciktiren, zorlaştıran, gelecekte yaratıcı, özgün çabalar içinde başarılı olamayan taklit eğilimli, kendine güvensiz bireylerin yetişmesini olanaklı kılabilir (s.127).

Geçmişte öğretmenler kopya yapmanın yaratıcılık için bir engel olduğu düşüncesindeydiler. Öte yandan bugün de her ayrıntının bütünüyle bir sanat yapıtından kopya edilmesi olanaksızdır ve bir suçtur. Buna aşırma denir. Çok ayrıntılı çalışma kağıtları hazırlayan öğretmenler sanat öğretmiyor el becerisi geliştiriyor diye kınanmaktadırlar. Anaokullarında kullanılan kimi çizim ve boyama kitapları buna örnek verilebilir. Öğrenciler kendi biçimlerini kendilerini çizebilir ve boyayabilirler (Kırışoğlu ve Stokrocki, 1997: 2.20).

Maccarıo’ya (2010) göre, dışarıdan herhangi bir etki, çocuktaki kendiliğindenlik ve içtenliği, doğallığı yok eder, o halde dışarıdan herhangi bir kural ya da ilke konmamalı, bu doğallık korunmalı, sadece öğrenciler iyi güdülenmelidir. Öğretme çabası ise, özgür anlatımı ortadan kaldırır. Aksi halde çocuk resimleri, sanat olma özelliğini kaybeder, sanat nasılsa çocukların doğal gelişimine paralel olarak kendiliğinden gelişir görüşü savunulmuştur. Sanatsal gelişme, büyümenin doğal bir sonucudur. Anahtar sözcükler, ‘yaratıcılık, özgür deneyim ve kendini anlatmadır. Anlatım, çocuğun çalışma süreci içerisinde yaşadığı mutluluk ve bu süreçteki deneyimlerinden edindikleri, bitmiş işten çok daha önemlidir. Bu görüşe göre çocuk resimleri, olağanüstü değerli olup, sanat yapıtı niteliğinde değerlendirilmelidir (s.299- 230).

“Çocuğa yönelik araştırmaların yaygınlaştığı, sanat eğitiminde yaratıcılık, kendini anlatma ve tam insan yetiştirme gibi söylemlerin çokça dillendirildiği dönem ülkemizde de yaşanır” (Kırışoğlu, 2009: 23). Yaratıcılığın sanat eğitiminde ki önemi büyüktür. Birçok öğretim yönteminin de hedefi olan yaratıcılık çocuğun resimlerinde geliştirilmesi ön görülen bir niteliktir.

Yaratıcılık, günümüzde hayli sık sözü edilen bir kavram haline gelmiştir. Bu kavramın, yaratıcılığı yüceltmek yerine yıpratan ve sanatla yakından uzaktan ilgisi olmayan birçok alanda kullanıldığına hep birlikte şahit oluyoruz. Çocuk, çeşitli

etkinlikler aracılığıyla problemlerini çözmeyi, yeni araçları, durumları keşfetmeyi öğrenir. Önemli olan, yaratıcı düşünmeyi erken yaşta aşılamaktır (Striker, 2005: 17).

Kırışoğlu (2005), “kopya sanat öğretiminde tek yol olmamalıdır. Bir başka deyişle çalışmalarda ağırlık yalnız kopyaya verilmemelidir. Kopya yansıtma becerisinde tek araç olarak alınıp, çizgi öğretimi sürekli başkalarının yaptıklarına dayandırılmamalıdır. Böyle bir yaklaşım imge zenginleştirileceği yerde düşünme kısırlığı ve yaratıcılıktan yoksunluk yaratır” (s.199) şeklinde ifade etmiştir.

Sanat eğitimi kapsamında yaratıcılığın geliştirilebilir bir durum oluşturması çocuğu eğitim için ilk koşullardan olmuştur.

- “Çocuk doğuştan yaratıcılığa eğilimlidir, yeteneklidir, çocuk resimleri başlı başına bir değerdir.

- Dışarıdan öğretim anlamında herhangi bir girişim bu doğallığı, yaratıcılığı ve kendiliğindenliği bozar.

- Çocuklar kopya ve taklitten uzak kendi içten çizgilerini yaratmalıdır” (Kırışoğlu, 2009: 24).

 

Bu görüşler ile yaratıcılığın korunması, kaybedilmemesi gerektiği vurgulanır. Bu açıdan kopyadan uzak kendine özgü bir çalışma yürütülmesi gerektiği düşüncesi ortaya çıkmaktadır.

Striker (2005) , öğrenme zorluğu çeken çocuklar, yaratıcı sanat etkinliklerinden en büyük faydayı sağlarlar, fakat ne yazık ki kopya veya boyama gibi basmakalıp etkinliklere ağırlık vererek bu çocukların yaratıcı gücü görmezden gelinmektedir. Aslında gereken zaman, yer ve malzemeler sağlandığında, doğru yönlendirmenin de yardımıyla bu çocukların ifade yeteneği inanılmaz derecede gelişebilmektedir. Bu noktada çocuğun gerçek yaşının değil, zeka yaşının veya gelişim derecesinin göz önünde bulundurulması ve denetlemenin bu şekilde yapılması gerektiğini söylemekte yarar var. Direktifler çocukların anlayabileceği şekilde verilmeli, özellikle yaşça küçük

çocuklara her aşamada gerekli açıklamalar yalnızca bir kez yapılmalıdır (s.16-17) şeklinde ifade eder.

“Şöyle yazar Cozens: “Kanımca başkalarının eserlerini kopya etmek için gereğinden daha fazla zaman harcanıyor; bu ise imgelemin zaafa uğramasına yol açıyor. Dahası, doğayı kopya etmek için de aşırı zaman harcanabileceğini ileri sürmekten çekinmeyeceğim” (Gombrich, 1992: 185).

Kopyaya yönelik bulunulan bu görüşler ile kiminde uzlaşan kiminde ayrılan fikirlere rastlanır. Bu bakımdan kopya yönteminin çocuğun sanatsal gelişimine nasıl etki yarattığı ise önemli bir durum yaratmaktadır.

2.4. 9-12 Yaş Arası Çocukların Gelişim Özellikleri (Mantık Dönemi)