• Sonuç bulunamadı

Teknoloji çağında cep telefonu kullanım alışkanlıkları ve motivasyonlar: Selçuk Üniversitesi öğrencileri üzerine bir inceleme

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Teknoloji çağında cep telefonu kullanım alışkanlıkları ve motivasyonlar: Selçuk Üniversitesi öğrencileri üzerine bir inceleme"

Copied!
216
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

GAZETECİLİK ANABİLİM DALI

TEKNOLOJİ ÇAĞINDA CEP TELEFONU KULLANIM

ALIŞKANLIKLARI VE MOTİVASYONLAR:

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİ

ÜZERİNE BİR İNCELEME

Enes BAL

DOKTORA TEZİ

Danışman

Prof. Dr. M. Bilal ARIK

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Ö

ğre

nci

ni

n

Adı Soyadı ENES BAL Numarası 084122001004 Ana Bilim /

Bilim Dalı GAZETECİLİK

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tezin Adı

TEKNOLOJİ ÇAĞINDA CEP TELEFONU KULLANIM ALIŞKANLIKLARI VE MOTİVASYONLAR: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(3)
(4)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğre

nci

ni

n

Adı Soyadı ENES BAL Numarası 084122001004 Ana Bilim /

Bilim Dalı GAZETECİLİK

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı PROF. DR. M. BİLAL ARIK

Tezin Adı

TEKNOLOJİ ÇAĞINDA CEP TELEFONU KULLANIM ALIŞKANLIKLARI VE MOTİVASYONLAR: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME

ÖZET

Bilgi ve iletişim teknolojilerinin hızla hayatımızı dönüştürdüğü bu dönemde, yeni bir iletişim teknolojisi olarak cep telefonları artık sosyal ve kültürel bir fenomen haline gelmektedir. İletişimde yer ve zaman kısıtlamasını ortadan kaldıran cep telefonları, ileri teknolojik unsurları da içine katarak günden güne başta gençler olmak üzere toplumun tüm bireylerini kuşatmaktadır. Bu bağlamda toplumsal alanda gençler tarafından büyük ilgi gören cep telefonlarına yönelik araştırmalar da son yıllarda giderek artmaya başlamıştır.

Benzer şekilde gençleri odak noktasına alan bu çalışma da, kullanımlar ve doyumlar perspektifinden hareket ederek Selçuk Üniversite öğrencileri özelinde gençlerin cep telefonu kullanım alışkanlıklarını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Rastlantısal örneklem tekniği kullanılarak seçilen 1175 denek üzerinde yapılan araştırmada verilen cevaplar T-testi, Ki-kare testi, tek yönlü varyans analizi, korelasyon analizi ve de faktör analizi gibi istatistik testleri kullanılarak yorumlanmış ve faktörler açıklanmaya çalışılmıştır. Buna göre üniversite öğrencilerinin cep

(5)

telefonu kullanımında etkili olan beş faktör önem sırasına göre şu şekilde ortaya çıkmıştır: Moda/statü, işlevsellik/sosyalleşme, eğlence/rahatlama, mobilite ve bilgilenme. Araştırma sonuçlarına göre, kadınların erkeklere göre cep telefonları üzerinden daha fazla konuştuğu ve mesajlaştığı tespit edilmiştir. Diğer taraftan erkekler ise cep telefonlarının 3-G özelliğinin olması ve oyun imkânı sağlaması gibi teknik özelliklere daha çok önem atfetmektedirler.

Anahtar Kelimeler: İletişim araştırmaları, kullanımlar ve doyumlar

(6)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğre

nci

ni

n

Adı Soyadı ENES BAL Numarası 084122001004 Ana Bilim /

Bilim Dalı GAZETECİLİK

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı PROF. DR. M. BİLAL ARIK

Tezin İngilizce Adı

CELL PHONE USAGE HABITS AND MOTIVATIONS IN TECHNOLOGY AGE: A STUDY ON SELCUK UNIVERSITY STUDENTS

ABSTRACT

In this age, as information and communication technologies are transforming our lives faster than ever, cell phones have become a social and cultural phenomenon. By removing time and place restraints in communication, and by inclusion of ever advanced technologies, cell phones are surrounding day by day the lives of all members of the society and in particular those of the youth. Thus, studies focusing on cell phones in connection with youth have increased.

Similarly, this study aims to explore the cell phone using habits on the example of Selcuk University students from a “uses and gratifications” perspective. 1175 participants selected randomly, have been surveyed and subjected to statistical tests including T-test, Chi-square test, one-way variance analysis, correlation analysis and factor analysis. The resulting findings suggested that the factors most effective

(7)

on cell phone using habits of university students has been found as fashion-status, functionality-socialization, entertainment-recreation, mobility and information gathering as listed in order of importance. It has been also found that women spoke more and used SMS more than men by cell phone while men attached more importance to technical features of their cell phones like 3G ability and game play ability.

Key words: Communication studies, uses and gratifications approach, youth,

(8)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ... II DOKTORA TEZİ KABUL FORMU ... III ÖZET ... İV ABSTRACT ... Vİ İÇİNDEKİLER ... IVİİİ ŞEKİLLER LİSTESİ ... Xİ TABLOLAR LİSTESİ ...Xİİ EKLER ... XVİ ÖNSÖZ ... XVİİ GİRİŞ ...1 BİRİNCİ BÖLÜM KİTLE İLETİŞİM ARAŞTIRMALARI VE KULLANIMLAR VE DOYUMLAR YAKLAŞIMI 1.1. İLETİŞİM KAVRAMI VE KİTLE İLETİŞİM OLGUSU ... 6

1.1.1. Süreç ve Anlam Olarak İletişim ... 6

1.1.2. Kitle İletişimi ve Kitle İletişiminin Temel Özellikleri ... 10

1.2. KİTLE İLETİŞİM ARAŞTIRMALARINA GENEL BİR BAKIŞ ... 16

1.3. KİTLE İLETİŞİMDE ETKİ ARAŞTIRMALARI ... 24

1.3.1. Güçlü Etkiler Dönemi (1910-1940) ... 28

1.3.2. Sınırlı Etkiler Dönemi (1940-1960) ... 31

1.3.3. Yeniden Güçlü Etkiler Dönemi (1960 ve Sonrası) ... 34

1.4. İZLEYİCİNİN AKTİFLİĞİ TEZİ VE İZLEYİCİ MERKEZLİ İLETİŞİM ÇALIŞMALARI ... 37

1. 5. KULLANIMLAR VE DOYUMLAR YAKLAŞIMI ... 40

1.5.1. Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımının Temelleri ... 40

1.5.2. Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımının Genel Özellikleri ... 43

1.5.3. Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımına Getirilen Eleştiriler ... 48

(9)

İKİNCİ BÖLÜM

YENİ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ VE CEP TELEFONLARI

2.1. TEKNOLOJİ KAVRAMI ... 53

2.2. İLETİŞİMDE TEKNOLOJİK DÖNÜŞÜMLER ... 55

2.3. YENİ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ ... 58

2.4. İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİNE FARKLI KURAMSAL YAKLAŞIMLAR ... 62

2.4.1. Teknolojik İyimserlik Yaklaşımı ... 63

2.4.2. Teknolojik Kötümserlik Yaklaşımı ... 66

2.5. YENİ BİR İLETİŞİM TEKNOLOJİSİ OLARAK CEP TELEFONLARI 69 2.5.1. Dünyada ve Türkiye’de Cep Telefonun Gelişim Süreci ... 69

2.5.2. Türkiye’de Cep Telefonu Sektörüne İlişkin Veriler ... 74

2.5.2.1. Operatörlerin Gelir ve Kârları ... 74

2.5.2.2. Haberleşme Verileri ... 75

2.5.2.3. Mobil Pazar Verileri ve Abone Profili ... 75

2.5.2.4. Mobil Trafik Hacmi ... 79

2.5.3. Cep Telefonlarının Özellikleri ... 80

2.5.4. Cep Telefonu Kullanımı ve Genç Bireyler ... 85

2.6. CEP TELEFONU KULLANIMI İLE İLGİLİ YAPILMIŞ ARAŞTIRMALAR ... 90

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN CEP TELEFONU KULLANIM ALIŞKANLIKLARI VE MOTİVASYONLARINA İLİŞKİN SAHA ARAŞTIRMASI BULGULARI 3.1. METODOLOJİ ... 102

3.1.1. Araştırmanın Sorunu ... 102

3.1.2. Araştırmanın Amacı ve Önemi ... 103

3.1.3. Araştırmanın Modeli ... 104

3.1.4. Araştırmanın Evren ve Örneklemi ... 104

3.1.5. Soru Formu ve Ölçüm Araçları ... 104

3.1.6. Verilerin Analizi ve Kullanılan Testler ... 106

3.1.6.1. Faktör Analizi ... 106

3.1.6.2. Bağımsız Örneklem T-Testi ... 108

3.1.6.3. Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) ... 108

3.1.6.4. Korelasyon Analizi ... 109

(10)

3.2. BULGULAR VE YORUM ... 114

3.2.1. Katılımcıların Cinsiyeti ... 114

3.2.2. Katılımcıların Yaşı ... 115

3.2.3. Katılımcıların Bağlı Bulundukları Fakülte ve Yüksekokullar ... 115

3.2.4. Katılımcıların Eğitim Gördükleri Program ... 116

3.2.5. Katılımcıların Öğrenim Gördükleri Sınıflar... 117

3.2.6. Katılımcıların İkamet Etme Biçimleri ... 117

3.2.7. Katılımcıların Aylık Ortalama Harcama Tutarları ... 117

3.2.8. Cep Telefonu Kullanım Tecrübesi ... 118

3.2.9. Sahip Olunan Cep Telefonu Sayısı ... 119

3.2.10. Günlük Cep Telefonu Kullanma Süresi ... 120

3.2.11. Günlük Kısa Mesaj Gönderim Sayısı ... 122

3.2.12. Günlük Kısa Mesaj Alım Sayısı ... 123

3.2.13. Katılımcıların Cep Telefonu ve Operatör Değiştirme Durumu ... 125

3.2.14. Katılımcıların Aylık Cep Telefonuyla Görüşme Gider Durumu ... 130

3.2.15. Cep Telefonu Satın Alırken Etkili Unsurlar ... 132

3.2.16. Cep Telefonu Tercihindeki Etkili Teknik Özellikler ... 136

3.2.17. Cep Telefonu Kullanımında Tercih Edilen Özellikler ... 141

3.2.18. Cep Telefonu Kullanım Nedenleri ... 145

3.2.18.1. Moda ve Statü Motivasyonu ... 149

3.2.18.2. İşlevsellik ve Sosyalleşme Motivasyonu ... 152

3.2.18.3. Eğlence ve Rahatlama Motivasyonu ... 156

3.2.18.4. Mobilite Motivasyonu ... 159 3.2.18.5. Bilgilenme Motivasyonu ... 162 SONUÇ VE ÖNERİLER ...166 KAYNAKÇA ...173 EKLER ...187 ÖZGEÇMİŞ ...199

(11)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil-1: Rosengren'in Kullanımlar ve Doyumlar Modeli ... 42

Şekil-2: Mobil İşletmecilerin Yıllık Net Satış Gelirleri ... 74

Şekil-3: Mobil Şebeke İşletmecilerinin Yıllık Net Kâr Değerleri ... 75

Şekil-4: Toplam Yıllık Arama Trafik Miktarları ... 75

Şekil-5: Mobil Abone Sayısı ve Toplam Nüfusa Göre Penetrasyon ... 76

Şekil-6: Türkiye ve Bazı Avrupa Ülkelerinin Mobil Penetrasyon Oranları ... 76

Şekil-7: Ön Ödemeli ve Faturalı Mobil Abone Oranları ... 77

Şekil-8: Mobil İşletme Bazında Toplam Abone Sayıları ... 77

Şekil-9: Mobil İşletmecilerin Abone Sayısına Göre Pazar Payları ... 78

Şekil-10: Mobil İşletmeci Bazında Ön Ödemeli/Faturalı Abonelerin Dağılımı ... 78

Şekil-11: Mobil İşletmecilerin Dönemlere Göre Toplam Trafik Miktarı ... 79

Şekil-12: Dönemlere Göre Mobil SMS ve MMS Miktarı ... 80

(12)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo-1: Katılımcıların Cinsiyete Göre Dağılımı ... 114

Tablo-2: Yaşa İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri... 115

Tablo-3: Katılımcıların Fakülte veya Yüksekokullara Göre Dağılımı ... 116

Tablo-4: Katılımcıların Öğretim Durumlarına Göre Dağılımı ... 116

Tablo-5: Katılımcıların Öğrenim Gördükleri Sınıflara Göre Dağılımı ... 117

Tablo-6: Katılımcıların İkamet Etme Biçimlerine Göre Dağılımı ... 117

Tablo-7: Aylık Harcama Miktarına İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 118

Tablo-8: Cep Telefonu Tecrübesine İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 118

Tablo-9: Cinsiyete Göre Cep Telefonu Kullanım Tecrübesindeki Farklılık ... 119

Tablo-10: Sahip Olunan Cep Telefonu Sayısının Yüzdelik Dağılımı ... 119

Tablo-11: Cinsiyete Göre Sahip Olunan Cep Telefonu Sayısının Yüzdelik Dağılımı ... 120

Tablo-12: Günlük Konuşma Süresine İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 120

Tablo-13: Cinsiyete Göre Günlük Cep Telefonu Kullanma Süresindeki Farklılık ... 121

Tablo-14: Sahip Olunan Cep Telefonu Sayısına Göre Günlük Cep Telefonu Kullanma Süresindeki Farklılık ... 121

Tablo-15: Cep Telefonu Hattı Türüne Göre Günlük Cep Telefonu Kullanma Süresindeki Farklılık ... 122

Tablo-16: Günlük SMS Gönderim Sayısına İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 122

Tablo-17: Cinsiyete Göre Günlük SMS Gönderim Adedindeki Farklılık ... 122

Tablo-18: Sahip Olunan Cep Telefonu Sayısına Göre Günlük SMS Gönderim Sayısındaki Farklılık ... 123

Tablo-19: Cep Telefonu Hattı Türüne Göre Günlük SMS Gönderim Sayısındaki Farklılık 123 Tablo-20: Günlük SMS Alım Sayısına İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 124

Tablo-21: Cinsiyete Göre SMS Alım Sayısındaki Farklılık ... 124

Tablo-22: Sahip Olunan Cep Telefonu Sayısına Göre Günlük SMS Alım Sayısındaki Farklılık ... 124

Tablo-23: Cep Telefonu Hattı Türüne Göre Günlük SMS Alım Sayısındaki Farklılık ... 125

Tablo-24: Katılımcıların Cep Telefonu Değiştirme Durumunun Yüzdelik Dağılımı ... 125

Tablo-25: Katılımcıların Cinsiyetine Göre Cep Telefonu Değiştirme Durumunun Yüzdelik Dağılımı ... 126

Tablo-26: Katılımcıların Cep Telefonu Değiştirme Sayısına İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri... 126

(13)

Tablo-27: Katılımcıların Cep Telefonu Değiştirme Nedenlerinin Yüzdelik Dağılımı ... 127 Tablo-28: Katılımcıların GSM Operatörlerini Değiştirme Durumunun Yüzdelik Dağılımı 127 Tablo-29: Katılımcıların Cinsiyetine Göre Cep Telefonu Değiştirme Durumunun Yüzdelik Dağılımı ... 128 Tablo-30: Katılımcıların GSM Operatörü Değiştirme Nedenlerinin Yüzdelik Dağılımı .... 128 Tablo-31: Katılımcıların Kullandıkları Cep Telefonu Markalarının Yüzdelik Dağılımı ... 129 Tablo-32: Katılımcıların Kullandıkları GSM Operatörlerinin Yüzdelik Dağılımı ... 130 Tablo-33: Katılımcıların Kullandıkları Cep Telefonlarının Hat Türüne İlişkin Yüzdelik Dağılım... 130 Tablo-34: Aylık Cep Telefonuyla Görüşme Tutarlarına İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 130 Tablo-35: Cinsiyete Göre Cep Telefonuyla Görüşme Tutarındaki Farklılık ... 131 Tablo-36: Sahip Olunan Cep Telefonu Sayısına Göre Cep Telefonuyla Görüşme Tutarındaki Farklılık ... 131 Tablo-37: Cep Telefonu Hattı Türüne Göre Aylık Görüşme Tutarlarındaki Farklılık ... 132 Tablo-38: Katılımcıların Cep Telefonu Satın Alırken Etkili Unsurların Betimleyici

İstatistikleri... 132 Tablo-39: Cinsiyete Göre Cep Telefonu Satın Almadaki Etkili Unsurlara Verilen Önemdeki Farklılaşmalar ... 133 Tablo-40: Cep Telefonu Satın Almadaki Etkili Unsurlar Arasındaki Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 135 Tablo-41: Katılımcıların Cep Telefonu Tercihinde Etkili Teknik Özelliklere İlişkin

Betimleyici İstatistikler ... 136 Tablo-42: Cinsiyete Göre Cep Telefonu Tercihinde Etkili Teknik Özelliklere Verilen

Önemdeki Farklılaşmalar ... 138 Tablo-43: Cep Telefonu Tercihinde Etkili Teknik Özellikler Arasındaki Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 140 Tablo-44: Katılımcıların Cep Telefonu Özelliklerini Kullanma Sıklığının Betimleyici

İstatistikleri... 141 Tablo-45: Cinsiyete Göre Cep Telefonu Özelliklerini Kullanma Sıklığındaki Farklılaşmalar ... 142 Tablo-46: Cep Telefonu Kullanım Özellikleri Arasındaki Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 144

(14)

Tablo-47: Cep Telefonu Kullanım Nedenlerine İlişkin Maddelerin Betimleyici İstatistikleri ... 145 Tablo-48: Faktör Özdeğerleri Açıklanan Varyansları ve Güvenilirlik Katsayıları ... 148 Tablo-49: Cep Telefonu Kullanım Motivasyonları Arasındaki Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 149 Tablo-50: Moda ve Statü Faktörünün Yükleme Değerleri (Principal Components, Varimax Rotation)... 150 Tablo-51: Cinsiyete Göre Moda ve Statü Faktörüne Verilen Önemdeki Farklılık ... 150 Tablo-52: Aylık Harcama Miktarıyla Moda ve Statü Faktörü Arasındaki Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 151 Tablo-53: Hat Türüne Göre Moda ve Statü Faktörüne Verilen Önemdeki Farklılık ... 151 Tablo-54: Günlük Cep Telefonu Kullanma Süresiyle Moda ve Statü Faktörü Arasındaki Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 151 Tablo-55: Cep Telefonu Değiştirme Sıklığıyla Moda ve Statü Faktörü Arasındaki

Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 152 Tablo-56: Sahip Olunan Cep Telefonu Sayısına Göre Moda ve Statü Faktörüne Verilen Önemdeki Farklılık ... 152 Tablo-57: İşlevsellik ve Sosyalleşme Faktörünün Yükleme Değerleri (Principal Components, Varimax Rotation) ... 153 Tablo-58: Cinsiyete Göre İşlevsellik ve Sosyalleşme Faktörüne Verilen Önemdeki Farklılık ... 154 Tablo-59: Aylık Harcama Miktarıyla İşlevsellik ve Sosyalleşme Faktörü Arasındaki

Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 154 Tablo-60: Hat Türüne Göre İşlevsellik ve Sosyalleşme Faktörüne Verilen Önemdeki

Farklılık ... 154 Tablo-61: Günlük Cep Telefonu Kullanma Süresiyle İşlevsellik ve Sosyalleşme Faktörü Arasındaki Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 155 Tablo-62: Cep Telefonu Değiştirme Sıklığıyla İşlevsellik ve Sosyalleşme Faktörü Arasındaki Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 155 Tablo-63: Sahip Olunan Cep Telefonu Sayısına Göre İşlevsellik ve Sosyalleşme Faktörüne Verilen Önemdeki Farklılık ... 156 Tablo-64: Eğlence ve Rahatlama Faktörünün Yükleme Değerleri (Principal Components, Varimax Rotation) ... 156 Tablo-65: Cinsiyete Göre Eğlence ve Rahatlama Faktörüne Verilen Önemdeki Farklılık .. 157

(15)

Tablo-66: Aylık Harcama Miktarıyla Eğlence ve Rahatlama Faktörü Arasındaki Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 157 Tablo-67: Hat Türüne Göre Eğlence ve Rahatlama Faktörüne Verilen Önemdeki Farklılık ... 158 Tablo-68: Günlük Cep Telefonu Kullanma Süresiyle Eğlence ve Rahatlama Faktörü

Arasındaki Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 158 Tablo-69: Cep Telefonu Değiştirme Sıklığıyla Eğlence ve Rahatlama Faktörü Arasındaki Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 158 Tablo-70: Sahip Olunan Cep Telefonu Sayısına Göre Eğlence ve Rahatlama Faktörüne Verilen Önemdeki Farklılık ... 159 Tablo-71: Mobilite Faktörünün Yükleme Değerleri (Principal Components, Varimax

Rotation)... 159 Tablo-72: Cinsiyete Göre Mobilite Faktörüne Verilen Önemdeki Farklılık ... 160 Tablo-73: Aylık Harcama Miktarıyla Mobilite Faktörü Arasındaki Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 160 Tablo-74: Hat Türüne Göre Mobilite Faktörüne Verilen Önemdeki Farklılık ... 161 Tablo-75: Günlük Cep Telefonu Kullanma Süresiyle Mobilite Faktörü Arasındaki

Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 161 Tablo-76: Cep Telefonu Değiştirme Sıklığıyla Mobilite Faktörü Arasındaki Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 161 Tablo-77: Sahip Olunan Cep Telefonu Sayısına Göre Mobilite Faktörüne Verilen Önemdeki Farklılık ... 162 Tablo-78: Bilgilenme Faktörünün Yükleme Değerleri (Principal Components, Varimax Rotation)... 162 Tablo-79: Cinsiyete Göre Bilgilenme Faktörüne Verilen Önemdeki Farklılık ... 163 Tablo-80: Aylık Harcama Miktarıyla Bilgilenme Faktörü Arasındaki Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 163 Tablo-81: Hat Türüne Göre Bilgilenme Faktörüne Verilen Önemdeki Farklılık ... 164 Tablo-82: Günlük Cep Telefonu Kullanma Süresiyle Bilgilenme Faktörü Arasındaki

Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 164 Tablo-83: Cep Telefonu Değiştirme Sıklığıyla Bilgilenme Faktörü Arasındaki Korelasyon Analizi Bulguları (Pearson r) ... 164 Tablo-84: Sahip Olunan Cep Telefonu Sayısına Göre Bilgilenme Faktörüne Verilen

(16)

EKLER EK-1 ... 187 EK-2 ... 188 EK-3 ... 189 EK-4 ... 190 EK-5 ... 191 EK-6 ... 192 EK-7 ... 193 EK-8 ... 194 EK-9 ... 195 EK-10 ... 196

(17)

ÖNSÖZ

Üniversite öğrencilerinin cep telefonu kullanım alışkanlıklarının ortaya konduğu bu çalışma, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Ana Bilim Dalı’nda doktora tezi olarak hazırlanmıştır. Yeni iletişim teknolojileri ve cep telefonu alanına küçük de olsa bir kazanım sağlaması umuduyla oluşturulan bu yorucu çalışmanın ortaya çıkmasında birçok değerli insanın katkısı olmuştur.

Öncelikle ilk tanıştığım günden bugüne hep iyiliğini ve desteğini gördüğüm, anlayışı ve dostça yaklaşımlarıyla bir ömür minnet duyacağım Kıymetli Danışmanım Prof. Dr. M. Bilal Arık’a çok teşekkür ediyorum… Tez izleme komitesinde yer alan ve idarecilik dönemlerinde hoşgörülü ve anlayışlı tavırlarıyla bu çalışmanın ortaya çıkmasında önemli destekleri olan Prof. Dr. Ahmet Kalender ve Doç. Dr. Mustafa Şeker’e de şükranlarımı sunmak istiyorum... Hocalığını ve dostluğunu aynı anda hissettiğim Doç. Dr. Şükrü Balcı da bu tezin ve akademik yaşantımın büyük kahramanları arasında. Şükrü Hocama bitmek tükenmek bilmeyen sabrı ve akademik desteği nedeniyle sonsuz teşekkür ediyorum… Yine teşekkür kelimesinin az kaldığı isimlerden Yrd. Doç. Dr. Enderhan Karakoç ve Arş. Gör. Abdulkadir Gölcü de bu çalışmanın sonuçlanmasında büyük desteği ve emeği olanlar arasında. Her ikisine de yürekten bir teşekkür etmek istiyorum. Yrd. Doç. Dr. M. Salih Güran, Yrd. Doç. Dr. Hüsamettin Akar, Yrd. Doç. Dr. Uğur Çağlak, Arş. Gör. Emre Osman Olkun ve Serhan Vekiloğlu’na da dostça yaklaşımları ve katkıları nedeniyle şükranlarımı sunuyorum. Akademik dünyadan burada isimleri anılmayan ama iyi dilekleri ve destekleriyle her an yanımda duran birçok isimsiz kahraman da teşekkürü hak edenler arasında…

Son olarak duaları ve karşılıksız sevgileriyle beni ben eden, yetiştiren anne ve babama ne kadar teşekkür etsem az… Ve Sevgili Eşim Zeynep Bal’a da hayatıma girdiği günden bu zamana hep sevgisi ve hoşgörüsüyle zorlukları aşmamda destek olduğu için sonsuz teşekkür ediyorum…

(18)

GİRİŞ

Toplumsal yaşamın devamlılığı, insanların mal ve hizmetler anlamında gereksinimlerinin karşılanması, kültürün yaratılması; yaratılan bu kültürün yaşatılması amacıyla bir sonraki kuşağa aktarılması, yaygınlaştırılması gibi insana özgü tüm etkinliklerin temelinde iletişim ve bu etkinliğin gerçekleştirilmesini olanaklı kılan iletişim ortamları yer almaktadır. İletişim ortamı insan yaşamının ve düşüncesinin biçimlendiği temel mecralardan birisidir (Törenli, 2005:7).

Dolayısıyla iletişim, insan ve toplum yaşamının her yanıyla, her boyutuyla ilişkili bir olgudur. Bu nedenle, iletişim alanındaki herhangi bir yenilik, bir gelişme, bir değişme yaşamın pek çok kesitinde de değişim anlamına gelmektedir. Özellikle de iletişim teknolojilerinin bunca gelişkin olduğu günümüzde, iletişimin insan ve toplum yaşamında giderek belirleyici bir rol üstlendiği söylenebilir. Nitekim son dönemlerde Arap Baharı’yla birlikte Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde yaşanan siyasal çalkantılar, değişim hareketleri de bunun somut kanıtı olarak gösterilmektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde gelecek dönemler, iletişim açısından, dolayısıyla da iletişim bilimi açısından çok bilinmeyenli, karmaşık bir denkleme dönüşecektir. Bütün bu gelişmeler, olup bitenler hem iletişim bilimcilerinin hem de iletişimin pratisyenlerinin işlerinin giderek daha fazla zorlaşacağını göstermektedir (Güngör, 2011a:291).

Telgrafla başlayan sinema, telefon, radyo ve televizyonun iletişim dünyasına katılmasıyla birlikte devam eden süreç iletişimi dönüştürmüş, iletişim eşzamanlı niteliğe kavuşurken keskin sınırlar da ortadan kalkmıştır. İnternetin sunduğu iletişim olanaklarıyla atılan adımlar teknolojiyle ilişkileri açısından X, Y, Z kuşakları gibi yeni demografik tanımlamaları tartışmaya açmış; akıl, enformasyon ve ileri teknoloji çağını yakalayabilmenin ve sürdürülebilirliğin temel şartı haline gelmiştir. Bununla birlikte 3G teknolojisi, akıllı telefonlar ve tabletlerin de gündelik yaşamın bir parçası haline gelmesiyle birlikte, geleneksel medyanın iletişim kurma, eğitim ve eğlenmek olan temel işlevlerinde de büyük çapta değişim ve dönüşümün yaşandığı yeni bir döneme girilmiştir (Peltekoğlu, 2012:4).

(19)

Sözü edilen bu yeni dönemde kitleler, akıllı televizyonlar, yeni nesil cep telefonları, internet ve tüm iletişim teknolojilerinin birbirinin uzantısı haline geldiği, iç içe geçtiği bir sosyal atmosferde yaşamaktadır. Özellikle 90’lı yıllardan sonra tüm gezegeni kuşatan bu yepyeni ortamın dönüştürücü etkisi ise çalışma hayatından siyasete, eğlenceden kişilerarası iletişime kadar her alana sirayet etmektedir. Bu küresel yayılış ile birlikte yeni iletişim teknolojileri yaşamın vazgeçilemez bir parçası haline gelmiştir. Bunun sonucunda da ev merkezli yaşam, eğitim ve çalışmaya evrilme, bilgiye dayalı işgücü ihtiyacının artışı, kişilerarası iletişimin sanal iletişim mecraları ile daha fazla yürütülmesi gibi sosyal yaşamı etkileyen, yeni sorun ve imkânları içinde barındıran bir süreç yaşanmaktadır (Uslu, 2007:225).

Bu yeni süreci daha iyi anlayabilmek için 20. yüzyılda yaşanan teknolojik gelişmeleri çok iyi incelemek gerekmektedir. İletişim bilimi teknolojiyle yakınlaştıkça biçim ve kapsam yönünden oldukça değişim göstermiştir. Aslında bakıldığında, ilkçağlardan günümüze iletişim amaçlı kullanılan her türlü araç, gereç, yöntem ve teknik temelde teknolojidir, fakat özellikle telefon teknolojisiyle birlikte başlayan teknolojik iletişim çağı üzerinde konuşulmaya değer niteliktedir. Telefonun iletişim sürecine temel katkısı yer engelini ortadan kaldırmış olmasıdır. Nitekim iletişim ve haberleşme, tarih boyunca temel insan gereksinimlerinden biri olmuştur. Duvar resimleri, simgeler, duman, posta güvercini, haberci, mektup vb. hep iletişim amaçlı kullanılagelmiş araçlardır. Fakat bu araçların hiçbiri telefonun icadına kadar hızlı ve anlık iletişimi olanaklı kılamamıştır. Alexander Graham Bell tarafından 1876 yılında geliştirilen telefon kısa sürede gündelik yaşamın bir parçası haline gelmiş, insanlar için anında iletişim kurabilme bir gereksinime dönüşmüştür. Zaman geçtikçe teknolojik gelişmelerden geleneksel telefonlar da etkilenmiş ve kısa sürede evlerden çıkıp önce arabalara, ardından da ceplere girmiş; şimdilerde ise sese dayalı iletişim teknolojisiyle doğrudan internet üzerinden görüşmeye imkân sağlayan bir noktaya evrilmiştir. Bu sayede artık bireyler arası iletişimin mekân ve yer sınırlaması tamamen ortadan kalkmıştır. Bu mobil yaşam her teknolojik gelişmede olduğu gibi, kısa sürede kendi kültürünü de oluşturmuş, bir bakıma bireysel bir ihtiyaca dönüşmüştür (Dursun, 2010:241).

(20)

Bu noktada, mobil iletişim teknolojilerinin nihai amacı, kişinin her koşulda ve her zaman bilgiye ve diğer unsurlara daha hızlı erişmesini sağlamak olmuştur. Söz konusu amaca yönelik olarak iletişim, enformasyon ve mobilizasyon yapılarının yeniden organize edilişine küresel çapta büyük önem verilmektedir. Bu yeniden yapılandırma süreci, cep telefonunun gündelik hayata entegrasyonuyla başlamış ve bugün de bu sürecin devam ettiği açıkça görülmektedir. Mobil iletişim teknolojisi, spesifik olarak iletişim yapısı içerisinde cep telefonu diyalogundan içerik paylaşımına ve hatta kullanıcılarının sosyalleşmesine kadar birçok süreci bünyesinde barındırmaktadır.

Diğer yandan internet, uydu bağlantısı ve profesyonel kalitede fotoğraf çekebilen kameralarla entegre cep telefonlarının yaygınlaşması ise toplumsal hayatta birçok değişimin yaşanmasına neden olmuştur. Bir diğer deyişle, iletişim kurmayı kullanıcının istediği zaman ve mekânda mümkün kılan bu araçlar, acil durumlarda ulaşılmaya imkân tanımasından sosyal medya uygulamalarına izin vererek sosyal etkileşimi arttırmasına kadar birçok konuda hayatımıza yeni boyutlar eklemiştir. Sosyal ilişkilerin geliştirilmesinde ve yeni ilişkilerin kurulmasında yardımcı olan cep telefonları, birçok alanda olduğu gibi habercilik alanına da farklı kazanımlar getirmiştir. Habere konu gelişmelerin görüntülerinin kaydedilip anlık bağlantılarla izleyiciye ulaştırılması gazetecilik alanında devrim yaratmıştır. Artık sıradan bir kullanıcı bile karşılaştığı önemli bir gelişmeyi kaydederek adeta bir muhabir gibi işlev görmektedir. Bu bağlamda cep telefonları, yayıncılık ve iletişim teknolojilerindeki sınırları gittikçe ortadan kaldırmaktadır.

Buraya kadar ifade edilenlerden hareketle, dünyadaki kullanıcı sayısının 5 milyara, ülkemizde ise 67 milyonun üzerine çıktığı düşünüldüğünde, cep telefonlarının artık sosyal ve kültürel bir fenomene dönüştüğünü söylemek yanlış olmayacaktır. Böylesi bir durum ise iletişim araştırmalarının bu alana yönelik eğilimlerinin artmasını beraberinde getirmektedir. Zaten geçmişten günümüze iletişim araştırmaları genel olarak toplumda en yaygın kitle iletişim aracı hangisiyse ve kitleler üzerinde çok etkinse ona doğru bir yönelim içinde olmuştur. Ancak Dimmick, Sikand ve Patterson (1994:645)’nun da ifade ettiği gibi ilk başlarda,

(21)

kişilerarası iletişim araştırmalarında cep telefonları aracılandırılmış bir iletişim aygıtı olarak görüldüğü için araca ilişkin çok fazla araştırma yapılmamıştır. Yine kitle iletişim üzerine yapılan çalışmalarda da cep telefonları, birebir iletişim sağlayan bir araç olarak görüldüğü için üzerinde çok fazla durulmamıştır.

Son dönemlere bakıldığında cep telefonlarının giderek yaygınlaşması ve ileri teknoloji birçok unsuru kendi bünyesine entegre etmesiyle beraber birçok açıdan dikkatleri üzerine çekmeye başladığı görülmüştür. Dolayısıyla toplumun tüm kesimlerini, özellikle de gençleri fazlasıyla kuşatan cep telefonları, sosyal bir fenomen haline dönüştükçe daha fazla araştırmacının odak noktasına oturmuştur. Bu bağlamda cep telefonu kullanımının bağımlılık boyutu, bireylerin iletişim biçimi tercihlerine etkisi, bireylerin günlük hayat aktivitelerinin koordinasyonuna etkisi, bireylerin kendilerini güvende hissetme durumuna etkisi, moda ve statü sembolü olma özelliği ve cep telefonunun halka açık alanlarda kullanımının yarattığı yeni kamusal alan kavramı gibi cep telefonunun farklı boyutları ile ilgili teorik ve ampirik düzeyde birçok çalışma gerçekleştirilmiştir (Özaşçılar, 2009:14).

Gerçekleştirilen bu çalışmalara bakıldığında, ağırlıklı olarak gençlerin cep telefonu teknolojisine yönelik adaptasyon düzeyleri, kullanım ve doyum alışkanlıkları, satın alma tercihleri gibi konuların cinsiyet, bireysel farklılıklar, etnik aidiyet, gelir vb. değişkenler üzerinden sosyal ve kültürel açılarla değerlendirildiği görülmektedir. Yine mobil iletişim araçlarının özellikle ilköğretim ve lise düzeyindeki öğrenciler tarafından kullanılmasının eğitim, sağlık ve psikolojik yönlü etkileri de yapılan araştırmaların sorunsalları içinde yer almaktadır.

Bu çalışma ise kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı ekseninde üniversite öğrencilerinin cep telefonu kullanım alışkanlıklarını ampirik verilerle ortaya koymayı hedeflemektedir. Bu amaçla gerçekleştirilen araştırma, kavramsal çerçevenin inşa edildiği ikisi teorik, son bölümü ise saha araştırması olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde, öncelikle iletişim ve kitle iletişim olgularının temel özellikleri ve işlevleri açıklanmaktadır. Kitle iletişim araştırmalarının tarihsel süreç içinde genel bir perspektifinin çizildiği bu bölümde,

(22)

iletişim etki araştırmaları güçlü etkiler dönemi, sınırlı etkiler dönemi, yeniden güçlü etkiler dönemi olmak üzere üç ayrı başlıkta özetlenmektedir. Devamında da çalışmanın kuramsal temelini oluşturan kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı, teorisyenlerinin ortaya koyduğu bilgiler ışığında detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. Bölümün son kısmında ise kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı ve yeni medya ilişkisi tartışılmaktadır.

Çalışmanın “Yeni İletişim Teknolojileri ve Cep telefonları” başlığı altındaki ikinci bölümünde, teknoloji kavramı açıklanarak yeni iletişim teknolojilerinin toplumsal hayatı ve iletişim alanını nasıl bir değişim ve dönüşüme uğrattığı liberal ve eleştirel bakış açıları altında incelenmektedir. Bu kuramsal yaklaşımların ardından bir yeni iletişim teknolojisi olarak değerlendirilen cep telefonlarına ilişkin tartışmalara geçiş yapılmaktadır. Cep telefonunun Dünya ve Türkiye’deki gelişim seyrinin özetlenmesinden sonra ülkemizdeki mobil telefon pazarına ait veriler şekiller üzerinden detaylıca aktarılmaktadır. İkinci bölümün sonlarında da yurtiçi ve yurtdışında yapılmış birçok araştırmanın bulguları ışığında gençlik ve cep telefonu ilişkisi kapsamlı bir şekilde anlatılmaktadır.

Üçüncü bölümde ise öncelikle çalışmanın amacı, önemi, yöntemi, modeli, evren ve örneklemi gibi metodolojik bilgiler ile araştırmanın analizlerinde kullanılan testler hakkında ayrı başlıklar altında bilgiler verilmektedir. Araştırma sorularına ve hipotezlerine yönelik bilgilerin de sunulduğu bu bölümün devamında, saha araştırmasına yönelik frekans tabloları çıkartılarak uygun olan değişkenlerle anova, t-testi, faktör analizi gibi istatistiki analizlere yer verilmektedir. Sonuç kısmında ise sahadan elde edilen veriler ışığında değerlendirmeler yapılarak, bu alanda araştırma yapmayı düşünen bilim insanlarına yönelik bazı öneriler paylaşılmaktadır.

(23)

BİRİNCİ BÖLÜM

KİTLE İLETİŞİM ARAŞTIRMALARI VE KULLANIMLAR VE DOYUMLAR YAKLAŞIMI

1.1. İLETİŞİM KAVRAMI VE KİTLE İLETİŞİM OLGUSU 1.1.1. Süreç ve Anlam Olarak İletişim

İletişim, insanlığın tarihi ile başlayan bir olgu ve süreçtir. İnsanlar, tarihsel süreç içerisinde her şekilde birbirleri ile iletişim kurmuşlardır. İlk bilinen iletişim türleri, ilkel insanların birtakım sesler çıkartarak ve işaretlerle yaptıkları iletişimdir. Mağara duvarlarına, taşlara ve kayalara resimler çizerek yaptıkları iletişim ise ilk şekilsel ve uzaktan iletişim türüne örnek olarak verilmektedir. Zaman içinde dilin gelişmesiyle sözlü iletişimin yeni bir boyut kazandığı, M.Ö. 4000 yıllarında yazının bulunmasıyla da ilk yazılı iletişimin başladığı bilinmektedir. Ancak söz konusu yazılı iletişimin, bugün tüm dünyanın kullandığı iletişim türlerinden ve tekniklerinden çok farklı olduğu gerçeğinin de vurgulanması gerekmektedir (Aziz, 2010:21).

En temelde iletişim, bir etkinlik olarak insan faaliyetlerini anlatır. Nerede insan faaliyeti varsa, orada iletişim vardır. İletişim insan yaşamının ve ilişkisinin temel koşuludur1

(Erdoğan, 1997:20; Fiske, 2003:15). İletişim olgusunun en genel ve ilkel işlevi, ötekini tanıma ve kendi varoluşunu gerçekleştirme isteğidir. Burada her şeyden önce insanın fiziksel varoluşunu gerçekleştirme işlevi kast edilmektedir (Özkök, 1985:10). Bu açıdan değerlendirildiğinde iletişim, insanın varlık sürdürme biçiminin bir ürünü ve insanın varlığını sürdürme biçimindeki gelişmelere göre değişimlere uğrayan insan temelli bir olgudur (Oskay, 1999:7).

1

Bu noktada insan dışı varlıklarda yaşanan ilişki biçimlerinin iletişim olarak değerlendirilip değerlendirilmemesi sorusu akıllara takılmaktadır. Elbette, diğer canlılar arasında yaşanan ilişkisel durumlar ve etkileşimler de bir iletişim ediminin kanıtlarıdır. Ancak insan dışındaki diğer canlıların iletişimlerinde istenç, niyet ve planlama söz konusu değildir (Güngör, 2011a:23). Dolayısıyla bilimsel çalışma ve araştırmalarda iletişim kavramının daha çok insanlar arası ilişkiyi ve bu amaçla kullanılan araçları nitelemek ve açıklamak amacıyla kullanıldığı da bir gerçektir (Gökçe, 2005:8).

(24)

Klasik yaklaşım, iletişimi insanın türsel özelliği olan toplumsallığının bir yansıması olarak görmektedir. Bakıldığında iletişim sözcüğü dilimize Latince’deki “communis” sözcüğünden türetilmiş “communication” kavramının karşılığı olarak kullanılmaktadır. Bu kavramın Türkçedeki karşılığı, Latin kökenli dillerdeki anlamının en önemli kısmını içermemektedir. Oysa iletişimin Latincedeki karşılığı, communue, de communis, communicare gibi sözcüklerin içerdiği bir ortaklığı, birlikteliği, iştirak haline gelmiş olmayı kapsamaktadır (İnceoğlu, 2000:131-132).

Belirli bir tür insan ilişkisi olması nedeniyle iletişimin temel amaç ya da işlevi insanlar arasında bir ortaklık yaratma düşüncesi olarak belirlenebilir. Bu ortaklık ileti alışverişiyle yaratılmaktadır. Dolayısıyla iletişim, en yalın haliyle ileti alışverişi olarak tanımlanabilir. Bir diğer ifadeyle, belirli kişilerin, belirli bilgilere, düşüncelere ve tutumlara sahip olması amacıyla düşünce ve duyguların bir olay, bir durum üzerine aktarılmasıdır. Bilgi, düşünce ve tutumların aktarılması, beraberinde belirli bir insan topluluğu içinde benzeşme ve birlik taşıyan bir ortaklık yaratabilecektir (Kaya, 1985:1).

Bu ortaya konan tanıma benzer ya da farklı olarak iletişim kavramına yönelik sayısız tanım vardır. Ortaya konulan tanımlamalar, kuşkusuz içinde yaşanılan tarihsel süreçlerin ekonomik, siyasal ve toplumsal niteliğine koşut bir görünüm arz etmektedir (Bıçakçı, 2006:17). Dolayısıyla iletişime yönelik yapılan tüm tanımlar, tanımı yapanların yaklaşımına göre değişiklik göstermektedir. Bunlar içinde en azından iki temel yaklaşımı saptamak olanaklıdır: Buna göre ilk yaklaşım, sürecin iletişim yönünü öne çıkarmaktadır. Bu, “gönderici-mesaj-kanal-alıcı” şeklindeki çizgisel modelle karakterize olan bir yaklaşımdır. Bu tür modeller, bir fikrin, duygunun, tutumun birinden bir başkasına nasıl aktarıldığını ortaya koymaya çalışmaktadır. Diğer yaklaşım ise karşılıklılık ve ortak algılama, paylaşma gibi unsurların altını çizmektedir. Nitekim iletişim kavramının tarihine bakıldığında, iletimsel/mekanik çizgisel tür iletişim tanımından; karşılıklılık/ortak algılamalar türündeki iletişim tanımına doğru bir eğilimin bulunduğunu saptamak mümkün olmaktadır (Mutlu, 2008:141-142).

(25)

Oskay (1999:15), iletişimi “birbirlerine ortamlarındaki nesneler, olaylar, olgularla ilgili değişmeleri haber veren, bunlara ilişkin bilgilerini birbirine aktaran, aynı olgular nesneler, sorunlar karşısında benzer yaşam deneyimlerinden kaynaklanan, benzer duygular taşıyıp bunları birbirlerine ifade eden insanların oluşturduğu topluluk ya da toplum yaşamı içinde gerçekleştirilen tutum, yargı, düşünce, duygu bildirişimleri” olarak tanımlamaktadır.

Windahl vd. (1997:79) ise iletişim olgusunun geleneksel olarak birbirleriyle entegre yapıdaki işlevini dört ana başlıkta toplamıştır:

1. Açıklayıcı İşlevi: Bireyler iletişimsel eylem sayesinde kendi bireysel

ve grup kimliklerini üretmek için efektif olarak kendilerini açıklayabilmektedirler.

2. Sosyal İşlevi: Bireyler, birbirleriyle iletişim halinde olarak

toplumsallık hissi üretebilmektedirler.

3. Enformasyon İşlevi: İletişim sayesinde bireyler, bilgiyi

paylaşabilmekte ve kendi bilgi düzeylerini arttırabilmektedirler.

4. Aktiflik İşlevi: İletişim, sürece katılan bireyleri daha aktif bir hale

getirmektedir. Ayrıca bireylerin çevresel etkileşimini düzenlerken, süreçteki bireylerin ya da grupların durumlarını ilerletmektedir.

Diğer yandan iletişimsel eylemi çizgisel bir süreç (doğrusal-linear) olarak gören yaklaşıma göre iletişim, her şeyden önce bir süreci ifade etmektedir. İletişim süreci olarak nitelenen bu sürecin kaynak, kod, kanal, mesaj, hedef kitle ve geri bildirim (feedback) olmak üzere 6 temel öğesi bulunmaktadır. Buna göre iletişim sürecinin ilk öğesi olan kaynak mesajını kodlar ve bir kanal (araç) ile hedef kitleye yani alıcıya ulaştırır. Hedef kitle mesajı alır, çözümler ve buna yönelik bir tepki veya cevap verir. Hedef kitlenin cevap vermesi ile iletişim süreci ikinci aşamaya geçer. Bir diğer ifadeyle hedef kitle (alıcı), kaynak (gönderen) konumuna; kaynak da hedef kitle konumuna geçer. Yani iletişim sürecinde kaynakla alıcı artık yer değiştirmiş durumdadır (Işık, 2013:7).

(26)

Burada sıralanan ana öğelerin yanı sıra iletişimsel işleyişi etkileyen birtakım yan etkenler de vardır. Gürültü ve ortamsal koşullar bunların en önemlileridir. Bunların yanında kanaat önderleri, grup ilişkileri gibi zaman zaman devreye giren ve iletişimsel işleyişi etkileyen birtakım aracı öğeler de söz konusudur. Altı çizilmesi gereken bir diğer husus, iletişimi etkileşim ortamı olarak gören yaklaşımda da sıralanan bu ana ve yan öğeler, iletişimin olmazsa olmazları şeklinde değerlendirilmektedir (Güngör, 2011a:24).

İletişim alanındaki çalışmaların artması ile kavrama yönelik yapılan tanımlar da değişmiş ve iletişim artık yalnızca tek yönlü bir süreç olarak değil, karşılıklılık esası dikkate alınarak tanımlanmaya başlanmıştır. Örneğin Osgood ve arkadaşları, “genel olarak bir sistemin (kaynak) diğer sistemi (hedef), aradaki kanal üzerinden aktarılan sembolleri kullanarak etkilediği yerdir” şeklindeki tanımı ile sembolleri ve kodları devreye sokmakta ve “etki” kavramı üzerine vurgu yapmaktadır. Theodorson’lar da, “bir kimse ya da gruptan diğerine veya diğerlerine çoğu zaman semboller aracılığıyla bilgi, fikir, tutum veya duygu aktarımıdır” şeklindeki tanımıyla iletişimde iki yönlülüğün etkili olduğunu ifade etmektedir. Yine Gerbner iletişimi, “mesajlar aracılığıyla yapılan bir sosyal etkileşim” olarak betimlemektedir. Luchman ise iletişimi “karşılıklı anlam paylaşılması süreci” şeklinde tanımlayarak kavramı hem süreç, hem çift yönlü, hem de kodlar/göstergeler bağlamında ele almaktadır. Dolayısıyla bu tanımlamalardan hareketle iletişim etkinliğini süreç ve göstergeler bütünü şeklinde iki kategoride değerlendirmek mümkündür.2

Süreç olarak ele alındığında kaynak, kanal, mesaj ve alıcı eksenli haber ve bilgi akışı kastedilirken, gösterge olarak kabul edilen iletişim tanımında ise karşılıklı bilgi alışverişi ve anlamların paylaşımı gibi unsurlara gönderme yapılmaktadır (Baran, 2006:272-273).

2

Benzer biçimde Fiske (2003:16) de iletişimde iki temel okul bulunduğunu öne sürmektedir. Buna göre, birinci okul yani süreç okulu, iletişimi iletilerin aktarılması olarak görmektedir. Burada gönderici ve alıcıların nasıl kodlama yaptığı ve kodaçtığı, aktarıcıların iletişim kanallarını ve araçlarını nasıl kullandıkları incelenmektedir. Etkililik ve doğruluk gibi konularla ilgilenen bu yaklaşım, iletişimi bir kişinin diğerinin davranışını ya da zihinsel durumunu etkileme süreci olarak görmektedir. Diğer yandan ikinci okul yani göstergebilim okulu ise iletişimi anlamların üretimi ve değişimi olarak ele almaktadır. Burada anlamların üretilmesinde iletilerin ya da metinlerin, insanlarla nasıl etkileştiği ile ilgilenilir, yani metinlerin kültürler içindeki rolü üzerinde durulmaktadır. Göstergebilim okulu, iletişimsel eylemde anlam üretme gibi kavramları kullanılırken, yanlış anlaşılmalar mutlak bir iletişim başarısızlığı olarak görülmemektedir.

(27)

Öte yandan, iletişim kavram olarak daha geniş bir alanı kapsamasına rağmen iletişim çalışmaları denildiğinde daha çok kitle iletişimine veya medyaya yani radyo, televizyon, sinema, basın gibi kitle iletişim araçları ile gerçekleştirilen kitle iletişimi, bu iletişimi gerçekleştiren kurumlar, bunların örgütsel yapıları ve araçlarla bunların içerikleri ve bu içeriklerin izleyiciler üzerindeki etkilerini ortaya çıkarmaya çalışan araştırmalar gelmektedir (Yaylagül, 2006:18). Dolayısıyla bu noktadan itibaren kitle iletişim kavramına, kitle iletişiminin temel özelliklerine ve ana hatlarıyla kitle iletişim araçlarının doğasına değinmekte yarar görülmektedir.

1.1.2. Kitle İletişimi ve Kitle İletişiminin Temel Özellikleri

İnsanlar uzun yıllar yüz yüze iletişim kanallarını kullanmışlardır. Günümüzde de en önemli iletişim tarzı yine yüz yüze iletişimdir. İnsanlar gündelik yaşamlarını bu iletişim biçimine bağlı olarak sürdürürler. Bunun yanında tarihsel süreç içerisinde geliştirilen çeşitli teknolojik araçlarla yüz yüze iletişimin yanı sıra teknolojiyle aracılandırılmış iletişim tarzlarını da geliştirerek kitle iletişimine adım atmışlardır (Yaylagül, 2006:12).

İletişimin kitlesel boyutu her şeyden önce iletişimin topluma özgü (societal), toplumsal bir olgu olarak değerlendirilmesi bakımından önem taşımaktadır. İletişim (communication) kavramının anlamsal içeriğini oluşturan topluma özgülük, ortaklaşa yapılan (common) biçimindeki anlamına tam olarak karşılık gelen boyut olması açısından önemlidir. Buna göre kitle iletişimi, kitlesel boyutta, bütün bir topluma ilişkin olarak gerçekleşen bir iletişim biçimi olarak tanımlanmaktadır (Güngör, 2011a:199). Ancak burada kaynak bir kişi değil, bir örgüttür. Dolayısıyla kurumlaşma ve uzmanlaşmanın söz konusu olduğu kitle iletişiminde kaynakla alıcı aynı mekânı paylaşmadıklarından, geri besleme olayı her zaman gerçekleşememektedir. Gerçekleştiği durumlarda ise zamanlama bakımından bir gecikme hali söz konusu olmaktadır (Işık, 2002:16).

1940’ların başında Harold Dwight Lasswell, siyasal güç ve propaganda üstüne yaptığı çalışmalarda ilk kez “kitle iletişimi” terimini kullanmıştır. Bu terimin amacı,

(28)

toplumun örgütlenmesini yöneten modern koşulları belirtmek ve siyasal karar alma süreçlerinde bürokrasilerle onların iletişim teknolojilerinin rolünü vurgulamak olmuştur. Ayrıca bu, toplumsal fenomenlerin çözümlenmesinde iletişimin öneminin de tanınması anlamına gelmiştir (Mutlu, 2008:178).

Kitle iletişim olgusuyla ilgili açıklamalara devam ederken şu noktaya da değinmekte fayda vardır. İletişim bilimi açısından değerlendirildiğinde “kitle” kavramı, erselik (iki cinsiyetli) bir özellik taşımaktadır. “Kitle iletişimi” ifadesi kullanılırken yalnızca mesajın kitlesel dağılımının düşünülmesi dar bir bakış açışını ifade etmektedir. Oysa kitle iletişimi kavramında “kitle” sözcüğünün anlamı yalnızca kitlesel bir dağılımın söz konusu olmasıyla sınırlı değildir; dolayısıyla burada aynı anda ikinci bir olgu daha ortaya çıkmaktadır. O da bu araçların kitlesel bir toplumda çalışmakta oldukları gerçeğidir. Bir başka ifadeyle, hem kitle vardır hem de bu kitle içinde kitlesel olarak yayılan mesajlar. İşte kitle iletişimi kavramındaki kitle sözcüğünün bu erselik özelliği dikkate alınmadığı takdirde, çağımızın en önemli konularından biri olan iletişimi kavramak güçleşebilmektedir (Özkök, 1985:25).

Diğer taraftan Gerbner (2005:92)’e göre kitle iletişimi, sanayi toplumlarında kamusal mesajların en geniş biçimde paylaşılan sürekli akışının teknolojik ve kurumsal temelli kitlesel üretimi ve dağıtımıdır. Dolayısıyla kitle iletişim araçlarının 20’nci yüzyılda popüler kültürel hakimiyet kazanması sonucunda, sanayi devriminin etkisini kültürel alana da yayabilmiştir.

Bununla birlikte kitle iletişimi, iletişimin kitle iletişim araçlarıyla dolayımlanan bir iletişim edimine karşılık gelmektedir. Ancak şunu vurgulamak da gerekir ki; kitle iletişim araçları kullanılmadan da kitlesel düzeyde iletişim mümkün olabilmektedir. Kent meydanlarında düzenlenen mitingler, stadyumlarda gerçekleştirilen organizasyonlar, antik dönemlerdeki agora geleneği vb. de kitle iletişime örnek olarak verilebilir. O halde kitlesel düzeyde iletişimsel eylemin gerçekleşebilmesi için kitle iletişim araçlarının varlığı zorunlu koşul olarak alınmaması gerekmektedir. Ancak modern anlamda kitle iletişim araçlarının (gazete, radyo, televizyon, sinema

(29)

vb.) gelişimiyle birlikte kitlesel iletişimde zaman ve uzam aşımı olanaklı duruma gelmiştir (Güngör, 2011a:199).

Kitlesel iletişim araçları ya da bugünkü yaygın kullanılışıyla “medya” (mass media), kitlesel iletişimin yapıldığı araçlar topluluğunu kapsamaktadır. Bu kapsama tarihsel açıdan bakıldığında; gazete, kitap, dergi, broşür gibi yazılı basın ile sinema, film, radyo, televizyon, plak, kaset, video-kaset, kompakt-disk ve internet gibi iletişim teknolojisindeki gelişmelerin ürünü olan araçlar girmektedir. Bu araçların farklı özellikleri olmasına karşılık, tek önemli ortak paydaları verilen iletiyi çoğaltmalarıdır. Bu yönüyle değerlendirildiğinde sayılan bu araçlara “mesaj çoğaltıcıları” da denilmektedir (Aziz, 2010:105).

Bu noktada, kitle iletişim olgusunun işlev ve özelliklerine değinilecek olursa; UNESCO Komisyonu tarafından hazırlanan ve gelişmekte olan ülkelerin iletişim alanındaki bağımlılıklarını aşmak için yol haritasının saptandığı ünlü MacBride Raporu’nda (1993:15) kitle iletişiminin işlevleri 8 başlıkta toplanmıştır:

I. Haber ve bilgilendirme işlevi: Bireysel, toplumsal, ulusal ve uluslararası durumları akılcı bir biçimde kavramak ve gerekli kararları alabilmek için zorunlu olan haber, veri, olgu, mesaj, görüş ve yorumların toplanması, depolanması, işlenmesi ve dağıtılması.

II. Toplumsallaştırma işlevi: Her bireye içinde yaşadığı toplumla bütünleşme olanağı sağlayacak, toplumsal birleşmeyi ve kamusal yaşama etkin bir biçimde katılma için zorunlu olan bilinçlenmeyi kolaylaştıracak ortak bir bilgi ve düşünce fonu oluşturmak.

III. Motive etme işlevi: Her toplumun o andaki amaçları ve ulaşacağı son hedefi izlemek; kişisel tercih ve özlemleri yüceltmek; bireysel ve toplu etkinlikleri ortak amaçların gerçekleştirilmesi yönünde uyarmak.

IV. Tartışma ve diyalog ortamı sağlama işlevi: Uzlaşmayı kolaylaştırmak ve kamusal çıkar konusunda var olan sorunları aydınlığa kavuşturmak için gerekli olan enformasyon öğelerini sunmak ve değiş tokuşunu sağlamak;

(30)

bütün yerel, ulusal ve uluslararası sorunlarda kamu çıkarı ve katılımını güçlendirmek için gerekli öğeleri sağlamak.

V. Eğitme işlevi: Düşüncenin gelişmesine, kişiliğin oluşmasına, yaşamın bütün aşamalarında yetenek ve becerilerin elde edilmesine yardımcı olacak bilgileri iletmek.

VI. Kültürel gelişime katkı sağlama işlevi: Geçmişin mirasını korumak için sanatsal ve kültürel yapıtları yaymak; düş gücünü harekete geçirerek, estetik gereksinmeleri ve yaratıcılığı uyararak kültürel ufukların genişlemesini sağlamak.

VII. Eğlendirme işlevi: İşaret, simge, ses ve imgeler aracılığıyla tiyatro, dans, sanat, edebiyat, müzik, spor ve oyun gibi bireysel ve toplu nitelikli yaratıcı etkinlikleri yaymak.

VIII. Bütünleştirme işlevi: Bütün kişi, grup ve ulusların karşılıklı olarak birbirlerini tanımaları, anlamaları, ötekilerin koşullarını, görüşlerini ve özlemlerini kavramaları için gerekli olan mesaj çoğulculuğuna ulaşmayı kolaylaştırmak.

Sıralanan bu işlevlerle birlikte kitle iletişim olgusunun en temel özelliği ise kamusal özellikli bir yapıya sahip olmasıdır. Nitekim pek çok kurum, kuruluş veya kişi, kitle iletişim araçlarında yer alabilmek için çeşitli nedenler ve olaylar yaratmaktadırlar. İzler kitle, hangi konular gündemde, kim ne söylüyor, dünyada neler olup bitiyor, vb. birçok motivasyonla kitle iletişim sürecinin üretim aşamasına dâhil olmaktadır. Dolayısıyla kamusal yönlü bu özellik, kitle iletişiminde birçok iletinin oluşmasına ve yayınlanmasına neden olmaktadır (Gökçe, 2005:171). Benzer şekilde kitle iletişiminin herkese açık, kamusal bir nitelikte olduğunu ifade eden Mutlu (2008:178) ise kitle iletişiminin diğer özelliklerini şu şekilde sıralamaktadır:

- Kitle iletişimin izleyici kitlesi görece geniştir,

- İzleyici kitle çeşitli toplumsal sınıflardan gelen, çeşitli niteliklere sahip insanlardan oluşan ve türdeş olmayan bir topluluktur,

- İzleyici kitlesi kimliksiz bir topluluk olarak nitelendirilebilir, burada insanların birbirlerini tanımaları olanaksızdır,

(31)

- Kitle iletişim araçları kaynaktan uzakta bulunan, birbirlerinden bağımsız konumlanmış çok sayıda insanla aynı anda ilişki kurabilmektedir,

- Kitle iletişimi kompleks biçimsel kurumları gerektirmektedir,

- Kaynakla hedef kitle arasında ya da iletişimciyle izler kitle arasındaki ilişki izler kitlenin kişisel tanışıklığı olmadığı profesyonel iletişimci rolündeki kişiler aracılığıyla kurulmaktadır,

- İletişim süreci geri döndürülmesi olanaksız bir şekilde tek yönlü bir boyuttadır, yani izler kitlenin anında yanıt verme imkanını fiilen dışlamaktadır,

- Kitle iletişim araçlarının genel itibarıyla ürünleri hem fiziksel anlamda, hem de bireye maliyetinin oldukça az olması nedeniyle parasal anlamda halkın çoğunluğunun ulaşımına elverişli bir özelliktedir.

Ancak yeni iletişim teknolojilerinin çeşitlenip yaygınlaşmasıyla yukarıda sıralanan bazı özellikler tartışmalı bir pozisyona gelmiştir. Kablolu televizyon, internet, kişisel bilgisayarlar, amatör resim kayıt cihazları (VCR), uydu bağlantıları, elektronik haber yayıncılığı, sosyal medya, elektronik posta, hipermedya, CD-ROM’lar, yüksek çözünürlüklü televizyon (HD-TV) gibi yeni iletişim teknolojileri çeşitli iletişim biçimlerini bir arada gerçekleştirebilmektedir. Dolayısıyla bu yeni medya ortamı, bugün kitle iletişimi ile diğer iletişim biçimleri arasındaki sınırın ortadan kalkmasına ya da yeni bir boyut kazanmasına neden olmaktadır (Mutlu, 2008:178-179).

Tarihsel süreç içinde kitle iletişiminin gelişim sürecine bakıldığında, öncelikle kitle iletişimini sağlayan araç ve gereçlerin üretilmesi ve geliştirilmesi, bu araçların üzerindeki mülkiyet hakları ve kullanımına dair yasal düzenlemeleri, ürün üretimi ve mesleki pratikler ile ilgili gelişmeleri görürüz. Öte yandan kitle iletişimi tarihi, insanlık tarihinde teknolojik gelişmelerin belli bir anında, bu gelişmelerin üstüne kurulmuştur. Kitle iletişim teknolojilerinin varlığı ancak kendisinden önceki teknolojilerin varlığı ve gelişimine bağlıdır. (Erdoğan ve Alemdar, 2002:21). Bir başka deyişle, kitle iletişiminin gelişmesi bilimsel alandaki başka gelişmelerin oluşturduğu bir temel üzerine kurulmuştur. Örneğin fotoğraf olmasaydı, sinema

(32)

olamazdı ya da elektrik enerjisi üretilmemiş olsaydı ya da basım teknikleri geliştirilmemiş olsaydı, bugünkü kitle iletişim sistemleri de olmazdı (Yaylagül, 2006:13).

Kitle iletişim araçlarının ortaya çıkışı olarak matbaanın bulunuşu ile başlayan tarihe, yani ilk kitapların basıldığı 1450’li yıllara kadar gidilmektedir. Ancak, bugünkü anlamı ile gazete ve dergi, geniş toplumlara hizmet veren ilk kitle iletişim araçları olarak kabul edildiğinden bu tarihi 17’nci yüzyılın ortalarına kadar getirmek mümkündür. Bu dönemi, 19’uncu yüzyılın sonlarına doğru kitlelere hareketli görüntüyü getiren sinemanın bulunuşu izlemiştir. 20’nci yüzyılın ilk yarısında radyo ve televizyon ortaya çıkmışken, yine bu yüzyılın sonlarına doğru internet teknolojisi kitlelerle buluşturulmuştur (Aziz, 2010:105).

Netice itibarıyla insanların teknolojiyle aracılanmış ilişki ve iletişim süreci incelendiğinde sözün çıkması ve kayıttan başlayarak günümüzdeki internet ağlarını oluşturan teknolojik yapılara doğru bir gelişme görmekteyiz. Bu gelişim, dünyanın her yerinde aynı an ve seyirde olmadığı için çizgisel olarak değerlendirilmesi mümkün değildir (Erdoğan ve Alemdar, 2002:23). Bununla birlikte toplumsal, ekonomik ve siyasal ilişkiler bağlamında yaşanan değişimler, iletişim alanındaki gelişmeleri besleyen ve kendileri de iletişim alanındaki yeni oluşumlardan beslenen bir seyir izlemektedirler (Kaya, 1985:5)

Kitle iletişiminde yaşanan baş döndüren gelişim ve değişimler, hiç kuşkusuz bilim çevrelerinin dikkatlerini kitle iletişim araçlarının hedef kitle üzerinde yarattığı etkilere doğru yöneltmiştir. Bu bağlamda kitle iletişim araştırmalarından başlayarak iletişimin bilimsel bir disiplin haline gelmesinde söz konusu araçların, özellikle de radyonun önce savaş sürecinde, ardından da Hitler’in dikta döneminde propaganda amaçlı kullanılmasının payı oldukça önemlidir (Güngör, 2011a:207). İşte buna benzer birçok önemli toplumsal ve siyasal gelişme iletişim araştırmalarının gerçekleştirilmesine ilham olmuştur. Dolayısıyla bir sonraki adımda, iletişim biliminin kuramsal ve görgül zeminini oluşturan kitle iletişim araştırmalarına biraz daha yakından bakılacaktır.

(33)

1.2. KİTLE İLETİŞİM ARAŞTIRMALARINA GENEL BİR BAKIŞ

Günümüzde iletişim olgusunun toplumsal yaşamda temel bir öğe olarak nitelendirilmesi ve insan davranışlarının tamamının iletişim süreci içinde şekillenmesi, iletişimin toplumbilimsel bir çalışma alanı olarak düşünülmesini beraberinde getirmektedir. Bu nedenle birçok iletişim kuram ve yaklaşımı, belli toplumbilimsel kuramlara dayanmaktadır. Toplumbilimin araştırma kökenlerinin 19’uncu yüzyılda atıldığı düşünülecek olursa, iletişim araştırmalarının da toplumbilimsel araştırmalarla aynı tarihte başladığı varsayılabilir. Oysa iletişim bilimi insanlık tarihi kadar eskidir. Çünkü iletişim, insanın ve toplumun bir yansıması olarak kabul edilmektedir. İletişim bilimi sadece bir çağın ya da belli bir uygarlığın tartışma konusu değildir. Ancak iletişim araştırmalarının önem kazanması ve yaygınlaşması, basın, radyo ve sinemanın, bir başka deyişle, kitle iletişim araçlarının ortaya çıktığı ve toplumu etkilemeye başladığı tarihtir (Tekinalp ve Uzun, 2004:1).

Bu bağlamda kitle iletişim araçlarının toplumdaki işlevlerini konu alan ve böylelikle iletişim sürecinin siyasal, ekonomik, toplumsal faktörlerle ilişkisini irdelemeye çalışan kitle iletişim araştırmaları, esasında toplumbilimlerin temel araştırma yöntemlerini kullanmaktadır. Bu araştırmaların bazıları laboratuvarda yürütülürken, bazıları mülakat yöntemine, bazıları gözleme başvurmaktadır. Bir kısım çalışmalar ise masa başında belgelerin incelenmesine ve önceden yayınlanmış bilgilerin bir araya getirilmesine, başka bir değişle tarihsel yönteme dayanmaktadır (Yumlu, 1994:66).

Modern iletişim araştırmalarının tarihsel kökleri, bilim çevrelerinin Sanayi Devrimi’nin yaşam örüntülerinde meydana getirdiği değişikliklere ilişkin sistematik araştırmalara başladıkları 19. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Bu dönemde öncelikle okuryazarlığın yayılması ve bunun bir yansıması olarak popüler edebiyatın gelişmesi ile birlikte birçok araştırmacı, kamuoyunun oluşması ve dile getirilmesinde en güçlü organ olarak değerlendirilen günlük gazetelere dikkatlerini yöneltmişlerdir (Lang, 2005:27).

(34)

Dolayısıyla kitle iletişimini bilimsel olarak açıklama girişimleri ilk önce gazetelere yönelik olmuştur. Söz konusu öncü çalışmalarda basın ve toplum arasındaki bağ irdelenmiş ve çoğunlukla basının etkisine dayanan toplumsal işlevler üzerinde durulmuştur. Bu ilk çalışmaların basın odaklı olmasının nedeni ise; o dönemde egemen kitle iletişim aracı olarak gazetelerin başı çekmesidir. Bu durum Amerika ve Avrupa’da 1900’lerin başında magazin ve dergilerin de yaygınlaşmasıyla daha da bariz bir duruma gelmiştir. İlk çalışmalar 19’uncu yüzyılın sonlarından itibaren ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, bu araştırmaların kuramsal çerçeveleri de, psikoloji, sosyal-psikoloji, sosyoloji, siyaset bilimi ve kültürel antropoloji gibi sosyal bilimlerin kuramsal yaklaşımları içinde kalmıştır.3

Bu yaklaşımlar Freud’dan, Maslow’dan, Weber’den, Durkeim’den, Comte’den ve G.H. Mead’den oldukça etkilenmiş yaklaşımlardır (Erdoğan ve Alemdar, 2002:41).

Diğer yandan, 19. yüzyılda kapitalizmin gelişmesi ve özellikle kitle üretiminin egemen hale gelmesiyle kentlerde “kitle” denilen kalabalıkların ortaya çıktığı görülmektedir. Bu dönemde kitleleri birleştirme, bütünleştirme ve onlarla ilişki kurma noktasında iletişimin çok önemli bir rolü olduğu anlaşılmıştır. Aynı dönemde sosyolojinin de bir bilim dalı olarak gelişmesiyle, bu alandaki egemen yaklaşım, toplumu bir organizmaya benzetmiş ve toplumsal olay ve olguları işlevselci bir yaklaşımla irdelemiştir. Bu yaklaşım bağlamında iletişime, özellikle kapitalist toplumsal işbölümünde, üretimin örgütlenmesinde ve ekonominin düzenlenmesinde işlevsel bir misyon yüklenmiştir (Yaylagül, 2006:15).

20’nci yüzyılın ilk yıllarından itibaren artık disiplin olarak adı konulmasa bile iletişime gönderme yapan, iletişimin insan ve toplum yaşamındaki önemini kavrayan,

3

Söz konusu yaklaşımlar perspektifinden bakıldığında iletişim zaten psikoloji, sosyal psikoloji, toplumbilim, dilbilim, ekonomi, siyaset, felsefe ve tarih alanını da barındıran bir disiplin olarak gösterilmektedir. Dolayısıyla iletişim araştırmalarının alanı, herhangi bir toplumsal alanla, disiplinle ya da bir disiplin içindeki özel uzmanlık alanlarıyla sınırlı değildir. İletişimin, salt kendi yaklaşım ve teorileriyle ayakta duran ayrı bir bilim olup olmadığı konusu toplumbilimciler arasında zaman zaman tartışma konusu olmuştur. İlk iletişim araştırmalarının Amerika’da toplumbilimciler tarafından yapılması, iletişim ve kitle iletişiminin toplumbiliminin bir araştırma konusu olduğu yolunda uzlaşım yaratmış; diğer taraftan örneğin, psikolog ve sosyal psikologların kişilerarası iletişim alanında tutum, ikna ve propaganda üzerine yaptıkları araştırmalar da iletişim sorunsalını psikoloji ve sosyal psikoloji alanına sokmuştur (Tekinalp ve Uzun, 2004:3-5).

(35)

geleceğin önemli bir bilimsel disiplini olacağı öngörüsüne sahip olanların alana ilgi göstermeye başladıkları görülmektedir (Güngör, 2011b:25). Bu yeni bakış açısıyla ortaya konan ilk araştırmalar, kitle iletişim araçlarının topluma sunulması ve yoğun olarak kullanılmaya başlanmasından sonradır. Bahse konu araştırmalar, öncelikle gazetelerle ilgili olarak yapılırken, radyonun 20’nci yüzyılın ilk çeyreğinde yaygınlaşmaya ve toplumları etkilemeye başlamasından sonra bu kez radyonun etkileri ile ilgili olarak yapılmaya başlanmıştır (Aziz, 2010:175).

Sözü edilen öncü araştırmalar, 1920’lerde Avrupa ve Amerika’daki siyasal ve ekonomik koşulların (I. Dünya Savaşı, 1929 krizi, vb.) yarattığı tartışma gündeminde ilk sıralarda yer alan kamuoyu ve propaganda konularında gerçekleştirilmiştir. Bu konuların araştırmaların odak noktasına konması ise psikoloji temelli “uyarı-tepki” kuramının egemenliğini getirmiştir. Bu yaklaşım çerçevesinde kitle iletişimle ilgili olarak doğrudan etkiyi anlatan “taşıma kemeri”, “hipodermik iğne” ve “sihirli mermi” kuramları ortaya konmuştur. Nitekim ortaya konan bu yaklaşım ve araştırmalar, ana akım olarak nitelenen ve içinde birden fazla yaklaşımı içeren, çeşitli ölçüde tutucu-liberal karakter taşıyan yaklaşımlardır (Erdoğan ve Alemdar, 2002:44). Bu noktada kitle iletişim araştırmaları akımının kavramsal donanımına ilişkin ilk yapıt, 1927 tarihli ve Harold D. Lasswell imzalı “Dünya Savaşı’nda Propaganda Teknikleri” (Propaganda Techniques in the World War) adlı eserdir. I. Dünya Savaşı’nın ardından basın yayın faaliyetlerinin tüm siyasal iktidarlar için vazgeçilmez unsurlar oldukları görülmüştür. Bu dönemde telgraf ve telefondan başlayarak radyo iletişimiyle birlikte sinemaya değin tüm iletişim teknikleri kayda değer bir yükseliş göstermiştir. Lasswell’e göre propaganda, kitlelerin katılımını sağlayacak tek araçtır ve yalın bir araç olarak “bir su pompası manivelasından” daha ahlâklı ya da daha ahlâksız değildir. İyi amaçlarla olduğu gibi kötü amaçlarla da kullanılabilir. Dolayısıyla bu araçsal yaklaşım açısından medya, sınırsız bir güç olarak gösterilirken medya izleyicileri de uyarı-tepki şemasına körü körüne bağlı kişiliksiz bir hedef gibi düşünülmüştür (Mattelart ve Mattelart, 1998:29).

(36)

İlk dönem Amerikan merkezli araştırmalarda önemli bir yeri olan Chicago Okulu’nun üyeleri ise modernleşme ve kentleşme gibi süreçleri anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmışlardır. 1892’de kurulmuş olan Chicago Okulu, adını aldığı kentte sosyoloji, antropoloji, kültür, sosyal patoloji, sosyal psikoloji, kentsel ekoloji, etnografi alanında çalışmalar yapmışlardır. Öte yandan Chicago Okulu üyelerinin iletişim bilimleriyle ilgisi, bunların toplumsal yaşamı bir etkileşim sistemi olarak görmelerinden kaynaklanır. Buna göre toplumsal yaşamda kolektif faaliyetler, kültür ve dil aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarılan simgesel ve moral bir dünyada gerçekleşir. Dolayısıyla Okul, toplumsal ilişkilerin iletişim aracılığıyla yürüdüğüne dikkat çekmiştir. Burada ortaya konan çalışmaların hepsi, davranış psikolojisinden hareket eden çalışmalardır. Böylesi bir durum iletişim çalışmalarında davranışçı yaklaşımın özellikle iletişim araçlarının izleyici üzerindeki etkisinin ortaya çıkarılmasında görgül (ampirik) sınamalara baş vurulmasına yol açmıştır (Yaylagül, 2006:19-20).

İlk araştırmalar genel olarak, alıcıların belli bir iletiye karşı belli bir davranışı konusunda doğrudan ya da anında neden-sonuç ilişkileri üzerine yapılandırılmıştır. Güçlü etkiler dönemi diye de adlandırılan bu süreç içindeki çalışmalar, iletilerle iletişim sürecinin öteki öğeleri arasındaki ilişkilerin karmaşıklığını göstermiştir. İşlevselci yaklaşım içindeki bazı araştırmacılar ise bu modele toplumun genel işleyişi ekseninde önemli bir görüş eklemiştir. Buna göre toplum, farklı öğelerinin üstlendikleri işlevlerle tanımlandığı organik bir bütünlüktür. Araştırmacılar, bazı olayların belli bir toplumsal sistemin işleyişini nasıl etkileyebileceklerini incelemiştir. Dolayısıyla kitle iletişimi, araştırmacıların nezdinde toplumu etkileyebilecek toplumsal olaylardan biri gibi algılanmıştır. Böylece bu yeni bakış açısı altında halkın kitle iletişimini “kullanımları” ve bundan elde ettiği “doyumlar” mercek altına alınmıştır. Özellikle 1940’lı yıllardan başlayarak gelişen bu yeni paradigma, ilk dönem çalışmalarında ortaya konan güçlü etkiler savının çok doğru olmadığını iddia etmiştir (Bourse ve Yücel, 2012:80).

Kitle iletişim araştırmalarındaki bu yeni paradigmanın öncü isimleri, 1940 yılında ABD Başkanlık seçimlerinde “Halkın Tercihi” adlı çalışmaya imza atan

Şekil

Şekil  7’de  Türkiye’deki  mobil  abonelerin  abonelik  türlerine  göre  dağılımına  yer verilmektedir
Tablo  11’e  göre  araştırmaya  katılanlar  arasında  kadınların  yüzde  72.3’ü,  erkeklerin  ise  yüzde  73.3’ü  1  adet  cep  telefonuna  sahiptir
Tablo  59’da  da  görüldüğü  üzere  üniversite  öğrencilerinin  aylık  harcama  miktarıyla  İşlevsellik  ve  Sosyalleşme  faktörü  arasında  anlamlı  bir  ilişkiye  rastlanmamıştır  (r=  .048;  p>.05)
Tablo  66’ya  bakıldığında,  üniversite  öğrencilerinin  aylık  harcama  miktarıyla  Eğlence  ve  Rahatlama  faktörü  arasında  anlamlı  bir  ilişkinin  oluşmadığı  dikkat  çekmektedir (r= -.033; p>.05)
+2

Referanslar

Benzer Belgeler

4) Tüketicinin bu haklardan ücretsiz onarım hakkını seçmesi durumunda satıcı; işçilik masrafı, değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir

4) Tüketicinin bu haklardan ücretsiz onarım hakkını seçmesi durumunda satıcı; işçilik masrafı, değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir

4) Tüketicinin bu haklardan ücretsiz onarım hakkını seçmesi durumunda satıcı; işçilik masrafı, değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir

Birinci senaryoda ithal malın tamamen ortadan kaldırılması için 50 milyon TL üzeri Stratejik bir yatırım olarak yeni teşvik sistemi kapsamında 93 milyon TL yatırım

Tablo 3.6 Araştırmaya katılan öğrencilerin kullandıkları cep telefonu markasının marka kişilik özelliklerinden “Kaliteli” özelliliğinin önem derecesi

Ana ekranda, uygulama listesini açın ve Ayarlar → Arama ayarları → İlave ayarlar → Arama bekletme'yi seçin.. Ayarınız

Uygulama ekranında bir Google hesabı için oturum açmak veya kaydolmak için, Ayarlar → Hesap ekle → Google üzerine dokunun.. Bunun ardından, Yeni hesap üzerine dokunarak

Ana ekranda, uygulama listesini açın ve Ayarlar → Arama ayarları → Ek ayarlar → Arama bekletme'yi seçin.. Ayarınız