• Sonuç bulunamadı

2.4. İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİNE FARKLI KURAMSAL

2.4.1. Teknolojik İyimserlik Yaklaşımı

Genel olarak teknolojinin, özel olarak da kitle iletişim araçlarının, yeniliklerin toplumda yayılmasını sağlayarak, çağdaş değerleri, yaşam pratiklerini insanlara tanıtarak, insanlar arasında bütünleşmeyi ve etkileşimi sağlayarak toplumsal gelişmeye ve kalkınmaya katkıda bulunduğunu savunan düşünürler, 1950'li yıllara damgalarını vurmuşlardır. Kalkınmacı kuram olarak da adlandırılan bu yaklaşıma göre toplumsal kalkınmanın en somut göstergesi teknolojiye sahip olmaktır. İkincisi ise teknolojiyi kullanabilmektir. Toplumsal değişme ve gelişme ancak teknolojiyle birlikte mümkün olmaktadır (Güngör, 2011a:233).

Liberal yaklaşım içerisinde yer alan bu düşünce, teknolojiyi kökenleri aydınlanma düşüncesinde yer alan bir ilerleme fikriyle değerlendirmektedir. Buna göre ulaşım araçlarında, endüstride ve kitle iletişim araçlarında meydana gelen her türlü yenilik, aynı zamanda toplumsal ilerlemenin de katalizör güçleridir. Liberal yaklaşım, aydınlanma geleneği ve modernleşmenin bir unsuru olarak iletişim teknolojilerini ve kitle iletişimini demokratik bir toplumun ideal oluşumu için vazgeçilmez bir unsur olarak görmektedir. İletişim teknolojileri bu paradigmada, bireysel ve toplumsal gelişme için temel rolleri üstlenmiş bir aktör olarak değerlendirilmektedir. Genellikle kendini ifadeyi kolaylaştırma, kamusal aklı ileri

götürme ve toplumun kendi geleceğini ortaklaşa belirleme inancı olarak tanımlanmaktadır (Timisi, 2003:41-42).

Bireysel ve toplumsal kalkınma açısından teknolojinin toplumsal etkilerini iyimser bir bakış açısıyla değerlendiren bu yaklaşımın en temel öncüleri Harold Adam Innis ve Marshall McLuhan’dır. Bu düşünürler, iletişim teknolojilerindeki değişim ve gelişimin insanın düşünce ve toplumsal örgütlenme biçimlerini de değiştirdiğini iddia etmişlerdir. Innis ve McLuhan’ın yaklaşımı iletişim kuramları açısından teknokratik yorumlardır. Teknolojiyi bağımsız değişken olarak kabul eden ve iletişim teknolojilerine kutsiyet atfeden bu anlayış teknolojiyi, dünyadaki sorunların çözümü ve toplumun değiştiricisi olarak görmektedir (Yaylagül, 2006: 60).

Innis ve McLuhan, iletişim teorileri içerisinde büyük yankı uyandıran “Teknolojik Belirlenimcilik Kuramı”nın (Teknolojik Determinizm) da önde gelen temsilcileridir. Teknolojik belirlenimcilik kuramı, teknolojinin hem özerk olduğu, hem de toplum üzerinde belirleyici etkileri bulunduğu varsayımı üzerine oturtulmuştur. Bu yaklaşım açısıyla teknoloji toplumsal değişmede siyasal ve bağımsız bir değişken olarak görülmektedir. Söz konusu görüş, teknolojinin kullanımını yöneten toplumsal süreçleri ve seçimleri göz ardı etmekle ve farklı tür teknolojilerle birlikte var olan olası toplumsal düzenlemeler çeşitliliğini de göz önüne almamakla eleştirilmektedir (Mutlu, 2008:278).

Tarihsel ve coğrafi faktörlerle birlikte iletişim teknolojilerinin modernizmle ilişkisini kuran düşünürlerin başında Harold Innis gelmektedir. Amerikan iletişim araştırmalarında etkisi olan, Chicago Okulu üyelerinden etkilenen ve daha sonra “küresel köy” tanımlamasıyla önem kazanan Marshall McLuhan üzerinde önemli bir esin kaynağı olan Innis’in çalışmaları, ekonomik ve politik bir yaklaşım içinden yeni iletişim teknolojilerinin toplumsal bağlamını anlamak açısından önemli ipuçlarına sahiptir (Timisi, 2003:42).

Innis’e göre insan kendi teknolojisi ile birlikte vardır; toplumsal biçimlerdeki ve kültürdeki değişiklikler iletişim teknolojilerindeki değişimlerin bir fonksiyonudur.

Teknolojik araçların çoğu insanın fiziksel yeteneklerini geliştirmek çabası içindir; iletişim teknolojisi düşüncenin, bilincin, insanın ender kavramsal yeteneklerinin bir uzantısıdır. Dolayısıyla, geniş anlamda simgesel temsil biçimlerini içeren iletişim araçları da gerçekte insan beyninin/düşüncesinin bir uzantısıdır. Innis için kısaca her şeyi yapan iletişim teknolojileridir ve insan sadece bu teknolojinin edilgen bir öğesidir (Erdoğan ve Alemdar, 2002:166-167).

İletişim araçlarının özellikle de kültürel ve toplumsal örgütlenmede önemli role sahip olduklarını ileri süren Innis’in düşüncelerinden büyük ölçüde etkilenen McLuhan ise teknolojik determinizm kuramının inşacısı olmanın yanında modernite savunusu yapan kuramcılar arasında da temsil edici bir isim haline gelmiştir (Güngör, 2011b:156). McLuhan, her kültür çağında bilginin kaydedilip aktarıldığı medium’un (ortam; araç) o kültürün karakterinin belirlenmesinde kesin bir rol oynadığını öne sürmüş, ve bu görüşünü meşhur "araç iletidir” deyişiyle özetlemiştir (Tekinalp ve Uzun, 2004: 134).

"Mesaj, iletişim aracının kendisidir" tanımlamasıyla dikkatleri çeken McLuhan (1994:64)’a göre araç, insan ilişkilerini ve hayatını şekillendiren ve kontrol eden bir pozisyonda değerlendirilmektedir. Bu gibi araçların kullanımı ya da içeriği o kadar çeşitlidir ki; bu araçlar insan hayatının her aşamasını şekillendirmede çok etkindir. McLuhan, iletişim araçlarının kültürel materyaller ve insan ilişkilerinin yapısını tamamen değiştirip yeni formlarla kendi bünyesine aldığını görmüş ve bu nedenle aracın yapısal bir dönüşüm yaşayarak mesaja dönüştüğünü iddia etmiştir. McLuhan, bir şairin eserini kamuya sunabilmesi için, onu kâğıda döküp aktarması gerektiğini ifade ederken; radyo ve televizyonun kâğıttan şiiri ayrıştırarak şiiri bir sese dönüştürdüğünü dile getirmiş ve bu süreçte şiirin bu araçlarla bir ses formunda bütünleştiğini iddia etmiştir. Sonuç olarak McLuhan için aracın mesaj olmasının temel mantığı buna dayanmaktadır.

Diğer yandan McLuhan iletişim araçlarını da “sıcak ve soğuk” olarak kategorilendirmiştir. Buna göre sıcak araçlar, alıcının katılımının az; soğuk araçlar ise katılımın çok olmasına olanak veren araçlardır. Sıcak araçlar, yazı, basılı eserler,

radyo, sinema ve fotoğraftır; soğuk araçlar ise söz, çizgi film, telefon ve televizyondur. Buradan hareketle McLuhan, toplumların kullandıkları iletişim biçiminin o toplum hakkında bize bilgi vereceğini iddia ederek aslında teknolojinin önemine dikkat çekmektedir. Çünkü ona göre insanın eylem gücünü artıran ve dolayısıyla toplumsal yaşamda değişmeyi tetikleyen teknolojinin kendisidir (Baran, 2006:278).

Bununla birlikte McLuhan, iletişimin içeriğine değil, iletişim aracına bakarak yaptığı sınıflandırmada basılı malzemelerin egemen olduğu topluma “yazı toplumu” (Gutenberg Galaksisi), kitle iletişim araçlarının egemen olduğu topluma “sanayi toplumu” ve elektronik iletişim araçlarının egemen olduğu topluma da “enformasyon toplumu” adını vermiştir (Törenli, 2005:112).

Frankfurt Okulu ile benzer şekilde iletişim toplumlarında tek tip insan olacağını düşünen McLuhan, Frankfurt Okulu'ndan farklı olarak bunu olumsuz bir gelişme olarak değerlendirmemiştir. Ona göre kitle iletişim araçlarının gelişimi, tüm dünyayı global bir köy haline getirecektir. Global köy, teknoloji ile donanmış kabileye yeniden dönüşün simgesidir ve adına Marconi Galaksisi demektedir. Bu anlamda McLuhan herkesin gelecekte daha mutlu, daha eşit olacağına inanmıştır (Baran, 2006: 279).