• Sonuç bulunamadı

Uluslararası ilişkilerde insani müdahale: Teori ve pratikte tartışmalar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Uluslararası ilişkilerde insani müdahale: Teori ve pratikte tartışmalar"

Copied!
135
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI ULUSLARARASI İLİŞKİLER BİLİM DALI

ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE İNSANİ MÜDAHALE: TEORİ VE PRATİKTE TARTIŞMALAR

Yüksek Lisans Tezi

Hazırlayan Gizem DEDE 154229001009

Danışman

Dr. Öğr. Üyesi: Demet Şefika MANGIR

(2)
(3)
(4)
(5)
(6)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI... i

ONAY SAYFASI ... ii

ÖZET ... iii

SUMMARY ... iv

ÖNSÖZ ... vii

KISALTMALAR LİSTESİ ... viii

BİRİNCİ BÖLÜM GİRİŞ ...1 1.1.Tezin Önemi ... 4 1.2. Tezin Amacı ... 5 1.3.Tezin Yöntemi ... 6 1.4.Tezin Sorusu... 6

1.5. Uluslararası İlişkiler Teorilerinin İnsani Müdahaleye Dair Yaklaşımları ... 7

1.5.1. Realizm ... 7

1.5.2. Liberalizm ... 13

1.5.3. İngiliz Okulu ... 17

1.5.4. Normatif Teori ... 23

1.5.5. Konstrüktivizm ... 29

1.6. Uluslararası Hukukta İnsani Müdahale Tartışmaları ... 32

İKİNCİ BÖLÜM ULUSLARARASI HUKUKTA İNSANİ MÜDAHALE: KAVRAMSAL BOYUTU ...38

2.1.Uluslararası İlişkilerde Bir Alt Disiplin Olarak Uluslararası Hukuk ... 38

2.2.Uluslararası Hukuk Kapsamında Kuvvet Kullanımı ... 43

2.3.Uluslararası Hukuk Kapsamında İnsani Müdahale ... 48

2.3.1.İnsani Müdahale Kavramsal Boyutu ... 51

2.3.2.İnsani Müdahalenin Tarihsel Gelişimi ... 54

2.3.2.1.İnsani Müdahale Tarihsellinde Haklı Savaş Doktrini: Koşulları ve Şartları ... 56

2.3.2.2.İnsani Müdahalenin Yeniden Kavramsallaştırılması: Koruma Sorumluluğu ... 59

(7)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

PRATİKTE İNSANİ MÜDAHALE ÖRNEKLERİ ...64

3.1. KUZEY IRAK ... 64

3.1.1. Savaşın Tarihseli ... 64

3.1.2. 678 Sayılı Karar ile BMOperasyonu ... 66

3.1.3. BM Tutumu ve BMGK Kararları ... 67

3.2. SOMALİ ... 69

3.2.1. Somali İç Savaşı ve Savaşın Tarihseli ... 69

3.2.2. BM Tutumu ve Barış Güçleri Operasyonları ... 72

3.3. BOSNA-HERSEK ... 74

3.3.1. Bosna-Hersek Bağımsızlık süreci ve Savaş Tarihselinin İncelenmesi ... 74

3.3.2. Bosna Hersek Olaylarına BM Tutumu ... 77

3.3.3. Srebrenitsa Soykırımı ... 79

3.3.4. Dayton Antlaşması ... 80

3.4.RUANDA ... 81

3.4.1. Ruanda Soykırımının Tarihsel Arka Planı ... 81

3.4.2. Uluslararası Toplumun Ruanda Soykırımına Yönelik Politikaları ... 93

3.4.3. Soykırım Sonrası Ruanda’da Uzlaşma Çabaları ... 95

3.5. Uluslararası İlişkilerin Pratiğinde İnsani Müdahale Örneklerinin Değerlendirilmesi ... 96 3.5.1. IRAK ... 96 3.5.2. SOMALİ ... 98 3.5.3. BOSNA-HERSEK ... 99 3.5.4.RUANDA ... 100 SONUÇ ...103 KAYNAKÇA ...106 ÖZGEÇMİŞ ... 125

(8)

ÖNSÖZ

Bu yüksek lisans tezinde , “Uluslararası İlişkilerde İnsani Müdahale: Teori ve Pratikte Tartışmalar” başlığı adı altında Uluslararası İlişkiler alt disiplini oluşturan Uluslararası Hukuk ve sistem üzerinde ki etkileri hakkında çalışma yapılmıştır. Bu bağlamda insani müdahalenin kıstasları ve kavramsal tartışması ele alınmıştır.

Yüksek lisans tez çalışmamın yürütülmesi esnasında çalışmalarıma yön veren sayın Dr. Öğr. Üyesi Demet Şefika Mangır'a en içten dileklerimle şükranlarımı sunarım. Hayatım boyunca yanımda olan, yoluma ışık tutarak adımlarımı daha sağlam atmamı sağlayan annem Züleyha Dede’ye ve aileme teşekkürü borç bilirim.

(9)

KISALTMALAR LİSTESİ

ABD: Amerika Birleşik Devletleri BM: Birleşmiş Milletler

BMGK: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi

BMMYK: Birleşmiş Millerler Mülteci Yüksek Komiserliği EUPM: Avrupa Birliği Polis Misyonu

ICI: İnsan Hakları İstismarı’nda Soruşturma Komisyonu

ICISS: Müdahale ve Devlet Egemenliği Uluslararası Komisyonu IMF: Uluslararası Para Fonu

JNA: Yugoslavya Halk Ordusu MC: Milletler Cemiyeti

MNRD: Ulusal Devrimci Demokrasi Hareketi NATO: Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü OAU: Afrika Birliği Örgütü

PARMEHUTU: Hutu Kurtuluş Hareketi Partisi R2P: Koruma Sorumluluğu

RADER: Ruanda Demokratik Birliği RPF: Ruanda Yurtsever Cephesi SNA: Somali Ulusal İttifakı UAD: Uluslararası Adalet Divanı UCM: Uluslararası Ceza Mahkemesi

(10)

UNAMIR: BM Ruanda Yardım Misyonu UNAMIR: Ruanda BM Yardım Misyonu UNAR: Ruanda Ulusal Birliği

UNITAF: Birleşik Görev Gücü

UNOMUR: Birleşmiş Milletler Uganda-Ruanda Gözlemci Misyonu UNPROFOR: Bosna Hersek BM Koruma gücünü

(11)

BİRİNCİ BÖLÜM

GİRİŞ

Soğuk savaşın sona ermesi ve dünya siyaseti üzerinde ki dengelerin değişmesiyle uluslararası alanda yeniliklere şahit olunan bir döneme girilmiştir. İnsan haklarının evrenselleşmesi ve uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden unsurların iyileştirilmeye çalışılması, insan hakları ihlalleri ve bu ihlallerin çözümleri de gündeme gelmeye başlamıştır. İnsan hakları ihlalleri için çözüm olarak görülen ve 1990 yılında uygulamaya konulan insani müdahale, Uluslararası Hukuk alanında tartışmalı konulardan biri haline gelmiştir. Gerek uygulanışı, gerek uygulanış gerekçeleri bakımından eksiklikler barındıran bu kavram içerisinde politik çelişkiler barındırmaktadır. ‘İnsani’ ve ‘müdahale’ kelimelerinin zıt kutuplarda beraber adlandırılması, ortak bir kümede değerlendirilmesi uluslararası ilişkiler disiplinlerine de yansımıştır. Tanımsal açıdan çelişkiler barındıran insani müdahale, teorisyenler tarafından tartışılmış ve günümüz uluslararası ilişkiler dengelerinde hak ve hukuki açıdan yürürlüğe girmesiyle dış politika aracı haline gelmiştir.

Devletler uluslararası ilişkilerde ana aktör ve bir siyasi otorite aracı olarak görülmektedir. Devlet, egemenlik kavramını sistem içerisinde kendisine tanımlanan kutsal bir değer olarak varsaymakta ve bu kapsamda iç işlerine karışılacak herhangi bir müdahale ile egemenliğine zarar gelmesini istememektedir. Egemenlik, devletler için herhangi bir otoriteden bağımsız yol çizme haritasını oluşturmaktadır. Üst otoriter bir düzende anarşik devlet sistemi yapılanmasını kontrole tabi tutmak devletler için hem uluslararası düzenin sağlanması hem de egemenliklerine bir zarar olarak görülmektedir. Kendi içerisinde çelişen hukuk ve anarşi sisteminin içerisinde, devletlerin düzeni sağlamak adına egemenliklerinin bir bölümünden feragat etmesine gerek duyulan durumlarda, çatışmalarda hızla artmış ve uluslararası ilişkiler okumalarına yansıyan tartışmalarda aynı boyutta devam etmiştir.

Geçmişten günümüze çatışma, bireysel anlamda hep var olan bir unsur olduğu gibi devletler bazında da tarih boyunca süregelmiş bir olgudur. Devletler içinde ve devletler arası ilişkilerde düzeni sağlamak, çatışmanın çözüm yollarını arayarak istikrarlı bir alan oluşturmak için yöntemler düşünülmüştür. Tarihsel açıdan eski

(12)

dönemlere uzanan çeşitli antlaşmalar ile ortaya çıkmış olan Uluslararası Hukuk,,devletler arası ilişkileri düzenleyerek, uluslararası toplumun bütününde geçerli olabilecek düzen ortamını oluşturmaktadır. Devlet veya devlet dışı aktörlerin çıkarlarını değil toplumsal çıkarların ön planda tutulduğu bir hukuk sistemi inşa edilmiştir.

Uluslararası Hukuk ile devletlerin kutsal kabul edilen egemen düzeyi, kavramsal çelişkiler barındıran ilişkiler bütünü olmuştur. Devletlerin herhangi bir otorite kabul etmediği alanda ilişkilerini düzenleyen üst otoriter bir hukuk disiplini ile karşılaşması uluslararası hukuk düzeninin işleyiş mantığı ile çoğu yerde çakışmaktadır. Bu durum literatürde süren tartışmaların çeşitliliğine sebebiyet vermiştir. Uluslararası Hukuk bağlamında insani müdahale açısından bir değerlendirme yapmak için kuvvet kullanımı, meşruiyeti ve bu meşruiyetin egemenliğe nasıl yansıdığına da değinmemiz gerekmektedir. Soykırım, göçe zorlama, zorla hakların ihlal edilmesi ve yerel anlaşmazlıklar gibi uluslararası barışın tehdit eden unsurlara karşı düzeni sağlamak adına kuvvet kullanımı ve güç kullanımının insani amaçlar için meşruiyet zeminine oturtulması tartışmalı bir konudur.

Kuvvet kullanımı hem uluslararası düzeni sağlayan hem de toplumsal düzene büyük bir tehdit unsuru olarak kullanılabileceğinden dolayı kontrol altına alınmak zorunda kalmıştır. Bir takım devlet dışı oluşumlar ve anlaşmalar ile kuvvet kullanımı sınırlandırılmaya ve düzeni sağlamak adına uygulanması için bir tekelde toplanmaya çalışılmıştır. BM kuvvet kullanımı için bir dönüm noktası haline gelmiş ve açıkça yasaklanan bu hak istisnalara tabi tutularak meşruiyet zemini elde etmiştir. Uluslararası anlaşmazlıklar, barış ve güvenliğin tehdidi gibi durumlar dahilinde elinde kuvvet kullanma tekelini bulunduran tek örgüt olan BM, Güvenlik Konseyi kararı ile uyguladığı kuvvet kullanımı zaman zaman BM maddelerine olan güvenilirliği tartışmaya açmıştır. Güvenlik Konseyi’nin daimi beş üyesinin kararı ile uygulanabilirliğe açılan bu meşruiyet kanalı ve devletlerin insiyatifinde bulunan meşru müdafaa hakkı ‘devletlerin çıkarları için mi?’ yoksa ‘uluslararası toplumun refahı için mi?’ sorularını akıllara getirmektedir.

(13)

İnsani müdahalede kuvvet kullanımının meşruiyet zemini kazanmış halidir. Devletin kutsal görülen egemenlik zemini ve iç işlerine karışmama ilkesinin çakıştığı kavram olan insani müdahalenin, kapsamının ve ölçütlerinin devletlerin elinde bulunan hak ile belirlenmesi etik açıdan insani müdahalenin meşruiyeti de sorgulanır hale gelmiştir.

Uluslararası ilişkiler disiplinleri arasında da tartışmalı bir konu olan insani müdahale, Soğuk Savaşın sona ermesi ve güvenlik ihtiyacı ile çıkarların ön plana çıkması, normatif ilkeler üzerinde tartışmaya yol açan realist paradigma önerileri, insani amaçlar için kullanılan kavramın etik bilincinineleştirilmesine neden olmuştur. Özellikle devletin yegane aktör olmaktan çıkarak uluslararası örgütlerin yol haritası belirleyen aktör haline geldiği yüzyılda realist, liberalist, konstrüktivist, normatif teorisyenler ve İngiliz Okulu savunucularını içeren paradigmalar, kendi içerisinde egemenlik ve uluslararası hukuk gibi önemli adımların çelişkilerini yaşayan insani müdahale kavramı üzerinden görüşlerini ileri sürerek literatüre katkıda bulunmuşlardır.

İnsani müdahale kavramının tarihselinde haklı savaş ve yeniden yorumlanarak, düzenlemeler getirilmesiyle koruma sorumluluğu bulunmaktadır. Haklı savaş doktrinin hukuksal terim kazandığı bu kavram Somali, Ruanda gibi insani amaçların eksiklikleriyle dolu müdahaleler sonucunda ise yeniden yorumlanmış ve bir takım değişiklikler eklenerek günümüzde ki koruma sorumluluğu adını almıştır. İnsan hakları ihlallerini sınırlamak için uygulanması gereken bu kavram, pratiği ile birlikte tez içerisinde anlatılmış ve soykırım, göçe zorlama gibi insanlık tarihinin kara lekesi olarak sonuçlanan insani müdahale örnekleri verilmiştir.

Kavramsal ve kurumsal olarak nosyon incelemesinin ardından bu çerçeve çeşitliliğini doğrulamak adına kıstasları ve uygulanabilirliği üzerinden örnek olay incelemesi yapılarak hukuken kuvvet kullanımı ve meşru müdafaa haklarının ne ölçüde gerçekleştiği incelenmiştir. Evrensel bir örgütlenme yapısı olarak karşımıza çıkan BM üzerinden pratikte uygulaması ele alınan müdahalelerin başarılı ve başarısız yönleri irdelenerek hassas bir konu olan insan hakları karşısında kurtarıcı ve istikrarı sağlayıcı konumda görülen uluslararası örgütlerin devlet insiyatifinde

(14)

kalarak anarşik bir uluslararası ilişkiler sisteminde ki yetersizliği vurgulanmaya çalışılmıştır.

Bu çalışmanın ilk bölümünde uluslararası ilişkiler disiplininde baskın teoriler üzerinden insani müdahale nosyonunun tartışmalı yapısı ve Uluslararası Hukuk içerisinde kavramsal tartışmaları ele alınarak nosyonun teorisyen ve hukukçular arasında nasıl incelendiği ele alınmıştır. Normatif Teori, Realizm, Liberalizm, İngiliz Okulu ve Konstrüktivizm teorilerinin sistem üzerine görüşleri ışığında insani müdahale kavramına yansıttıkları bakış açıları incelenmiştir. Tezin amacı, önemi ve soruları gibi tez geneline ışık tutacak, tezin ele alınmasında ki nosyonel tartışmaların uluslararası ilişkiler disiplini içerisinde doğru okumamızı ve özünü görmemizi kolaylaştıran araştırma metodolojisine yer verilmiştir.

İkinci bölümde ise uluslararası ilişkiler literatüründe önemli yere sahip olan insani müdahalenin kavram etimolojisinin incelemesi yapılarak kuvvet kullanımının Uluslararası Hukuk kapsamında kıstasları ve nosyonun tarihsel olarak geçmişi ele alınmış ardından nosyonun günümüze uyarlanan şekli olan koruma sorumluluğu kavramı incelenmiştir.

Üçüncü bölümde ise hem teori içerisinde hem de kavramsal boyutu itibariyle yapılan tartışmaların pratik olarak uluslararası ilişkiler disiplininde nasıl okunduğu ele alınmış ve teorinin pratiğe yansıması ele alınarak BM’in olaylar karşısında ki tutumları Irak, Somali, Bosna- Hersek ve Ruanda gibi örnek müdahale olayları üzerinden eleştirel yönleriyle beraber incelenmiştir.

1.1.Tezin Önemi

Bireysel ve toplumsal haklar, insanlar için oldukça önemli olmuştur. Çatışmanın yaygınlaşması ve ihlallerin artması ile birlikte devletlerin üst otoriter bir karar verici mekanizma tarafından durdurulması ve BM gibi uluslararası örgütlerin tarih sahnesinde yerini alması ile birlikte sistem dengeleri değişmiştir. Tarih boyunca çatışma unsurları var olmuş ve aynı şekilde tarih boyunca çatışmanın çözümü için çareler aranmıştır. Bu çalışmanın önemi hem teorik hem pratik çalışmaları inceleyerek literatürde geçen uluslararası ilişkiler okumalarının farklı bakış açılarını

(15)

bir araya getirerekinsani müdahale kavramına ve uygulamalarına yönelik geniş birdeğerlendirmeye yer verilmesidir.

1.2. Tezin Amacı

Uluslararası Hukuk açısından büyük bir öneme sahip olan insani müdahale nosyon tanımlaması açısından farklılık göstermektedir. Tezin öncelikli amacı bu tanımları ve tanımsal tartışmaları vererek kavramın ana yapısını literatürde incelemektir. Uluslararası İlişkiler kapsamında devlet ve egemenlik gibi siyasi açıdan kutsal görülen kavramlar ile çatışan Uluslararası Hukuk güvenlik ve barış ortamını sağlamak için sınırları belirleyen bir olgudur. Bir üst otorite merkezinin devletin egemenliğinin sınırlarını belirleyerek kural koyucu bir mekanizma inşa etmiş olması doğal bir çatışma ortamı sunmaktadır.

Uluslararası Hukuk özelinde barış ve güvenlik için kurulan Uluslararası Örgütlerin ve daha da özelinde BM’in katkıları, eksiklikleri ve barış ortamını ne kadar sağlayabildiği konusunda şüpheler bulunmaktadır. İnsan haklarının korunması ve haksızlıkların durdurulması misyonunu üstlenen ve insani müdahale kapsamında kuvvet kullanım tekelini elinde bulunduran BM, devletler tarafından belirlenen oy ve veto yetkisi, çıkarların devreye girmesi ile etik sistem inşası arasında kalmış ve Tez içerisinde insani müdahale pratikleriyle aslında yetersiz kaldığı ve teorik anlamı ile çatışan pratiği gösterilmeye çalışılmıştır. Evrenselleşen ve oldukça önemli olan insan hakları mekanizmasının oldukça hassas ve normatif bir konu olmasından dolayı aynı misyonu elinde bulunduramayan BM ve uluslar arası alanda ki çıkarlardan sıyrılarak yalnızca insani amaçlar için gerçekleşmesi gereken insani müdahale dinamiği tartışılmıştır.

Tezin amacı, uluslararası sistemde kavramsal açıdan yer alarak, meşru gerekçeleri ve uyulması gereken kuralları olsa dahi pratikte içi doldurulamayan insani müdahalenin teorik açıdan görüşler ve pratik açıdan gerçekler boyutunu ele alarak olması gereken normatif değerlerin değil aslında realist bakışın perspektifi üzerinden mi hareket ediliyor sorusunu ele almaktır. Bu çerçeve de uluslararası örgütlerin yetersizliği ve bunun müdahale pratiklerine nasıl yansıdığı anlatılmaya çalışılmıştır.

(16)

1.3.Tezin Yöntemi

Örnek olayların incelenmesi yoluyla sosyal bilimler içerisinde insani müdahalenin kıstaslarına uygunluğu ve nitelikleri ele alınmıştır. Nitel araştırma yöntemi ile ele alınan tezde kavramsal incelemeler yapılmasının yanı sıra nicel yöntem ile veriler analiz edilmiştir. Teorik açıdan anlaşılmaya çalışılan konuların pratik açıdan yansımasıyla teoriden pratiğe yansımaları ele alınmıştır. Eleştirel bakış açısı ile incelenen tezde nosyonun epistomolojik kökeni de araştırmaya dahil edilmiştir. Sorulan sorular neticesinde çalışılan konunun ontolojik ve epistomolojik kaygıları ele alınarak bir yol haritası belirlenmiş ve konu ile ilgili son değerlendirmeler yapılarak sistem içerisinde ki kaosu betimlenmeye çalışılmıştır. Literatür taraması ile insani müdahale alanında gerekli bilgi edinerek teorisyenlerin görüşleri irdelenmiştir. İlgili kitaplardan, dergilerde ki makalelerden faydalanılmış ayrıca Ruanda Soykırımı başlığı ile ilgili Ruandalı ve çevresi ya da ailesi drama şahit olan kişilerle görüşülerek tezin altyapısı hakkında daha fazla bilgi alınmaya çalışılmıştır.

1.4.Tezin Sorusu

1. Uluslararası İlişkilerde, insani amaçlar için müdahalenin kavramsal olarak tartışmalı olmasının sebepleri nelerdir?

2. Tarihsel açıdan insani amaçlar için ortaya atılan haklı savaş, insani müdahale ve yeniden yorumlanmış hali olan koruma sorumluluğu kavramları ne ölçüde benzemektedir?

3. İnsani müdahale koşulları, kuralları nelerdir?

4. Uluslararası İlişkiler disiplininde baskın teorik yaklaşımların insani müdahaleye bakış açıları nasıldır?

5. Soğuk Savaş sonrası Irak, Somali, Bosna-Hersek ve Ruanda’ya yönelik insani müdahaleler ne boyutta gerçekleşmiştir?

6. Uluslararası Hukuk’un öngördüğü insani müdahale şartları gerçekte olan müdahalelere ne kadar yansımıştır?

(17)

7. BM insani müdahale konusunda ne ölçüde başarılı olup ne ölçüde başarısız yol haritası çizmiştir?

8. BMGK kararları ile yapılan ve ya yapılamayan insani müdahalelerde ahlaki açıdan etik kuralları mı yoksa realist paradigmanın bencil insan doğası ve anarşik devletler sistemi mi etkili olmuştur?

1.5. Uluslararası İlişkiler Teorilerinin İnsani Müdahaleye Dair Yaklaşımları

1.5.1. Realizm

Realizmin savunucuları arasında E. H. Carr, Reinhold Niebuhr, Hans Morgenthau, George Kennan, Frederick Schuman 1, Kennath Waltz, Niccolo

Machiavelli ve Thomas Hobbes’ un da realist düşünceler içerisinde görüşleri incelenmiştir. 2 Realizmin temel yapısının tarihçesi Thucydides’e kadar

dayandırılmaktadır.3

BM öncesi dünya düzeninde barışı sağlamak ve düzeni oluşturmak için idealist şartlarda kurulmuş Milletler Cemiyeti’nin bulunduğu ortamda İtalya’nın Habeşistan saldırısını ve Japonya’nın Mançurya saldırısını önleyememesi üzerine4 savaşın

ortadan kalkamayacağı ve barışın sürekli olamayacağını savunmalarından sonra realizm, kendisine uluslararası ilişkiler disiplininde yer bulmuştur.

II. Dünya savaşı sonrası ortaya çıkan bu gelişmeler ile birlikte liberalizmin sonunu getirip realizmin yükselişe geçtiği bir döneme geçilmiş ve realistler tarafından güç, çıkar gibi faktörlerin ön plana çıktığı bir düşünce sistemi geliştirilmiştir.5

Realist blok tarafından düşük ve yüksek siyaset perspektifinde bir ayrım oluşturulmuştur. Askeri güvenlik veya stratejik alanda ki meseleleri yüksek siyaset

1 Tim Dunne, Brian C. Schmidt, “Realism”, John Baylis, Steve Smith ( ed.), The Globalization of World Politics: An Introduction to International Relations, New York: Oxford University Press, 2001, s. 142.

2 Jack Donelly, “Realizm”, Scott Burchill. vd. (ed.), Uluslararası İlişkiler Teorileri, Muhammet Ağcan, Ali Aslan (çev.), İstanbul: Küre Yayınları, 2013, s. 54.

3Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri: Çatışma, Hegemonya, İşbirliği, İstanbul: Alfa Yayınları, 2002, s. 117.

4 Anique H.m. van Ginekken, Historical Dictionary of the League of Nations, Oxford: The Scarecrow

Press, 2006, s. 192. 5 Arı,a.g.e., s. 109.

(18)

alanında ele alan realistler, düşük siyaset alanına ise daha az önemli gördükleri sosyal meseleler veya ekonomik durumları koymuşlardır.6 Uluslararası ilişkiler

disiplini içerisinde şiddet ve askeri çatışmaları öncelikli görmeleri ve düşük-yüksek siyaset ayrımı yaptıkları için liberaller tarafından eleştirilmişlerdir. 7 Teorik

tartışmalar içerisinde kendisine önemli bir alanda yer edinen realizme göre, insan doğası iyi olma potansiyeline sahip olsa dahi bu potansiyeli kullanmayarak doğası gereği saldırgan dürtülerle hareket etmektedir ve güç mücadelesi içerisindedir. 8

Morgenthau uluslararası ilişkiler disiplininde en önemli olan aktörolarak devleti ön plana çıkarmıştır. Bu çerçevede hükümet düzeyinde uluslararası organizasyonlar bağımsız olsalar dahi asıl olan devlet bu organizasyonların hareket etmesini, faaliyetlerini ve şartlarını belirlemektedir. Devletlerin çıkarları vardır ve bu ulusal çıkarlar ile hareket etmektedirler. Çıkarları yönünde eyleme geçen devletlerden fedakarlık veya ortak güvenlik gibi soyut olan ilkeler bazında hareket etmesi beklenmemelidir.9 Devletler, uluslararası ilişkilerin anarşik yapısından dolayı hedeflerini gerçekleştirmek için güç arayışındadırlar. 10

Realistlerin yaptığı birey odaklı görüş yerine ulusal ve uluslararası sistem ayrımı yapan Kennath Waltz ise uluslararası sistemin anarşik ve merkezi otoritesiz olduğunu ileri sürmüştür. Uluslararası politikayı ise hükümetten yoksun bir politika olarak adlandırmıştır.11 Waltz’a göre hayatta kalmak devletlerin temel koşuludur ve

bu koşul üzerinden siyaseti şekillendirirler.12

Kennath Waltz’a göre uluslararası sistemin özünü self help sistemi oluşturur.13

Devletler kendilerinin başının çaresine bakmak zorundadır. Kendi güvenliklerini düşünen devletler diğer tüm devletleri potansiyel tehdit olarak görmelidir. Bu

6 Paul R. Viotti, Mark V. Kauppi, International Relations Theory, Fifth Edition, Boston: Longman, 2012, s. 40.

7 Mark D. Gismondi, Ethics, Liberalism and Realism in International Relations, London: Routledge,

2008, s. 194.

8 Dunne, Schmidt, a.g.e.,s. 147-149.

9 Chris Brown, Kirsten Ainley, Uluslararası İlişkileri Anlamak, Arzu Oyacıoğlu( çev.), 2. Baskı, İstanbul: Yayın Odası Yayıncılık, 2007, s. 25.

10 Brown, Ainley, a.g.e.,s. 25.

11 Kenneth N. Waltz, Theory of International, Philippines: Addison-Wesley Publishing Company, 1979, s. 88.

12 Waltz, a.g.e., s. 91-92.

13 Robert O. Keohane, After Hegemony Cooperation and Dicord in the World Political Economy, New Jersey: Pricenton University Press, 1984, s. 62.

(19)

çerçeve dahilinde ortaya çıkan güç dengesi sistemi de uluslararası sistemin ana teorisi olarak varsayılır.14Realistlerin self help düşüncesi, Waltz için, basit bir

tanımla yapısal koşullar altında anarşinin bir türü olarak nitelendirilmiştir. Fakat Wendt’in iddia ettiği üzere, anarşi self help kurumlarının kendisidir.15 Waltz

tarafından maddeleştirilmiş etkileşimin ‘ileri seviye’ ürünü olarak tanımlanmıştır.16

Uluslararası dinamikler içerisinde kendi başına var olmaya çalışan her devlet rasyonel bir birim gibi davranarak kendi güvenliğini ve sistemde ki varlığını kendi sağlamaya çalışır. 17 John Mearsheimer, kendine yardım sisteminde güvenlik

kavramının sağlanmasının zor olacağını söylemiş ve devletlerin güç elde etmeleri gerektiğini vurgulamıştır.18

Realist görüşe göre, insan doğası bencil ve hırslı yapısıyla bilinmektedir ve çıkarcı yaklaşımlar sergilemektedir. Uluslararası sistemin ulus-devlet yapılanmasından oluştuğunu vurgulayan realizm19, devletleri bu yönüyle bireye

benzetmiştir ve insan doğasının ulusal çıkarların önemli bir belirleyici ayağı olduğunu savunmaktadır. Devlet çıkarları uluslarararası sistemin bir ürünü değil bireyselliğin bir ürünüdür.20Realist düşünce sistemine göre savaş halinde olan bir

yapıda güç mücadeleleri ön planda olmuştur ve ulusal çıkarlar her zaman temel yön göstericidir.21

Ulusal çıkarlar, uluslararası siyaset için vazgeçilmez unsurlar oluşturmaktadır.22 Devletler, kendi çıkarlarının ötesinde bir hareket alanına sahip

14 Waltz, a.g.e., s. 102-128.

15Alexander Wendt, Social Theory of International Politics, New York: Cambridge University Press,

2003,s.18

16 Robert M. A. Crawford.,Idealism and Realism in International Relations: Beyond the dicipline, London: Routledge, 2000, s. 40.

17 Yeliz Sarıöz Gökten, Hegemonya İlişkilerinin Dünü, Bugünü ve Geleceği, Neo- Gramsci’ci Bir Bakış, Ankara: NotaBene Yayınları, 2013, s. 24.

18 Brown, Ainley, a.g.e., s. 39.

19Bülent Uğrasız, “Uluslararası İlişkilerde İki Farklı Yaklaşım: İdealizm ve Realizm”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 5, Sayı 2, 2003, s. 143; Konuralp Pamukçu, “Küresel Isınma Örneğinde Uluslararası Ekolojik Yaklaşım- Uluslararası Politikada Yeni Bir Bakış”, Faruk Sönmezoğlu(der.), Uluslararası Politikada Yeni Alanlar Yeni Bakışlar, İstanbul: Der Yayınları, 1998, s. 434.

20 Wendt, a.g.e., s. 30.

21 Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler ve Dış politika, Bursa: MKM Yayıncılık, 8. Baskı, 2009, s. 109. 22 Waltz, a.g.e., s. 109.

(20)

değildir 23 Realistler açısından insani müdahaleye bakış bu noktada kendini

göstermektedir. Ulusal çıkarların ön plana çıktığı devletler sisteminde bu çıkarlar olmadan bir yol haritası çizilmemesi, devletlerin herhangi bir insani nedenle müdahale olasılığını düşürmektedir. Bu görüş açısından çıkarların ön plana çıktığı ortamda müdahalenin yasallaştırılması da insani müdahale hakkının istismar edilmesine yol açmaktadır.24 Realist bloğa göre normatif unsurlar için bir devlete

müdahale gerçekleşmemektedir kısacası ortada müdahale edilen bir devlet varsa bu çıkar güdümü altında bir eylemden ibarettir. Menfi amaçlar müdahale için bir yol haritası çizer fakat insan hakları gibi soyut ve barışçıl kavramlar kısvesi altında fedakarlık içeren bir eylemden söz etmek mümkün değildir.25

Devletin ana ve yegane aktör olduğunu savunan Realist görüş için ‘güç kavramı’ uluslararası sistemde var olabilmek için oldukça önemlidir.26 Realizm

savunucuları arasında önemli bir yere sahip olan Morgenthau gücün ve güç mücadelesinin, uluslararası politikanın ana temasını oluşturduğunu ifade etmiştir.27

Güçlü olan güçsüz olanın üzerinde daima üstünlüğü olduğu savunulmaktadır.28

Gücün uluslararası sistem üzerindeki önemini vurgulayan Realizm, ülkelerin dış politikalarını hırsları ile inşa ettiklerini iddia etmektedir.29 Ahlaki ilkeler ve insani

açıdan ilerlemelere karşı karamsar bir duruş sergilemektedirler.30Ayrıca bu noktada

üstün olanın zayıf olanı ezmesiyle insani müdahale nosyonu etkilenecektir ve güçlü olan devletlerin silahı haline gelecektir.31Bu perspektif açısından insani müdahale

23 Colm Mckeogh,“Reinhold Niebuhr’s Christian Realism: Christian Idealism”, In W. D. Clinton (ed.), The Realist Tradition and Contemporary International Relations, United States of America: Louisiana State University Press, 2007, s. 199-200.

24 Selim Kurt, “İnsani Müdahale ve Suriye Örneği”, KSBD, Yıl 6, Sayı 10, 2014, s. 51.

25 William E. Scheuerman, Hans Morgenthau: Realism and Beyond, Cambridge: Polity Press, 2009, s.

96.

26 Martin Griffiths. v.d.,Fifty Key Thinkers in International Relations, 2. Edition, London: Routledge Key Guides, 2009, s. 31.

27 Hans Joachim Morgenthau, Politics Among Nations: The Struggle for Power and Peace, New York:

Alfred A. Knopf, 1948, s. 13.

28 Rövşen İbrahimov, “Uluslararası İlişkilerde Realistler ve RealizmParadigması”, Journals of Qafqaz University, No 1, Sayı 10, s.6.

29 Gideon Rose, “Neoclassical Realism and Theories of Foreign Policy”, World Politics, Cambridge University Press, Vol.51, No.1, 1998, s. 146.

30 Catherine Lu, Just and Unjust Interventions in World Politics: Public and Private, New York: Palgrave Macmillan, 2006, s. 36.

(21)

kıstaslarında devletlerin başka devletler için her türlü riskten kaçınmasıyla müdahalenin asıl olan duruşu sağlanamamış olmaktadır. 32

Realistler için temel varsayıma bakacak olursak merkezi ve yasal bir devletten yoksun anarşik dünya içerisinde en önemli aktör olarak devlet karşımıza çıkmaktadır. BM gibi bağımsız aktör statüsünde uluslararası örgütler olsa dahi Realist perspektifte gerçekte önemli bir başarıya sahip değildir. Realist görüşe göre uluslararası örgütler üye devletlerden daha fazla öneme sahip değildir. 33 Ayrıca devletler ile

karşılaştırıldığında uluslararası ilişkiler alanı içerisinde herhangi bir etki alanına da sahip değillerdir.34

Realist ekole göre ‘doğası gereği’ çatışmaya müsait olan uluslararası ilişkilerde devlet tek aktördür ve sürekli bir çatışma içerisindedir. Bu çerçevede uluslararası örgütler realist blok için bir aktör değildir. Çıkar çatışması içerisinde bir döngüde olan devletler için örgütler ancak araç olarak kullanılabilmektedir. Uluslararası örgütler ancak onların kurucuları devletler bağlamında anlam taşımaktadır.35

Realizm insan doğasına ilişkilendirdiği devletler sistemi üzerinden analiz yapmıştır. Bu bakımdan insan doğasının hırslı ve çıkarcı yapısı ile devletlerin aynı düzlemde hareket ettiğini savunmaktadır. İnsan doğası gereği olan sürekli çatışma hali devletler içinde sürekli yükselme ve diğer devletleri de egemenlikleri altına almaya yönelik politikalar ile kendini göstermektedir.36 Egemenliğin önemli ve

yıkılmaz olduğunu savunan ve modern devletler sisteminin temelini toprak bütünlüğü ve ülkelerin egemenliği üzerine inşa eden realistler devletin mutlak otoritesinin diğer tüm uluslararası sistem aktörleri kapsadığını ve bu otoriteye tabi olunduğunu öne sürmektedirler.37

32 Kurt, a.g.m., s. 51.

33 Viotti, Kauppi, a.g.e., s. 39.

34 Bea Kylene Jumarang, Realism and Liberalism in International Relations, De La Salle University

Manila, Philippines, 2011 https://www.e-ir.info/2011/07/02/realism-and-liberalism-in-modern-international-relations/ (Erişim Tarihi: 01.05.2019)

35 Arif Behiç Özcan, “Uluslararası Örgütler”, Arif Behiç Özcan, Yusuf Çınar (ed.), Uluslararası İlişkiler Temel Kavramları, İstanbul: Hükümdar Yayınları, 2014, s. 194.

36 Mesut Şöhret, “Realizm Çerçevesinde Avrupa Birliğinin Bütünleşmesi”, İnsan ve Toplum Bilimleri

Araştırma Dergisi, Cilt 1, Sayı 4, 2012, s. 297. 37Pamukçu, a.g.e.,s. 434.

(22)

Devleti ve egemenliğini dünya siyaset sahnesinde önemli yere koyanparadigma diğer aktörlerin varlıkları ve gelişmeleriyle egemenlik kavramının olması gereken kutsal yerden uzaklaştığını ileri sürmektedir.Uluslararası ilişkilerde devleti birleştirici bir aktör olarak görerek devletlerin ülke içi olan dinamiklerini yoksaymaktadırlar. 38 Realist blokta bu çerçeve dahilindeuluslararası örgütler

bünyesinde ortak çıkar için mücadelenin uluslararası ilişkiler yapısına ters olduğunu savunmuşlardır. Böylece BM gibi uluslararası örgütler ile birlikte hareket ederek ortak çıkarlar için işbirliğinin oluşması fikrine uzak durmuşlardır.39

Realizme göre devlet merkezli olan uluslararası ilişkiler sisteminde devlet, iç ve dış politik düzlemde üstün, özgür ve hukuken egemen bir varlık oluşturmaktadır.40Egemenlik boyutuna önem veren realistler müdahaleciliğe sıcak

bakmamışlar ve devletin çıkar boyutu dışında ahlaki boyut ile müdahale etmesine ters bir bakış geliştirmişlerdir.41

Realist yazarlara göre, devletlerin sadece kendi çıkarlarından sorumlu olduğu uluslararası platformda başka bir devlete veya devletlere karşı herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Bundan dolayı insani amaçlar ile yürütülen operasyonların daha çok devletlerin kendi çıkarlarını meşrulaştırmak amacıyla yaptıklarını savunmuşlardır.42

Ahlak ve siyaseti birbirinden ayıran ve bu nosyonların bir arada bulunamayacağını savunan realizme göre önemli olan ulusal çıkarların güdümü olduğu için herhangi bir ahlakilik siyasi politika ile uyuşmamaktadır. Etik ve ahlaki değerler içeren insani müdahaleye karşı olan realistlerin ana savı ise ahlakiliğin sistemle örtüşmediği, anarşik uluslararası ilişkiler disiplininde kural koyucu otoritenin yoksunluğu ve ortak uyulması gereken moral normlarının disiplin

38 Torbjon L. Knutsen, Uluslararası İlişkiler Teorisi Tarihi, Mehmet Özay(çev.), İstanbul: Açılım Kitap, 2006, s. 336.

39 Mahinur Gemici, Birleşmiş Milletler Ordusu, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: İstanbul Üniversitesi, 2015, s. 8.

40 John M. Hobson, The State and International Relations, New York: Cambrige University Press, 2000, s. 24.

41 Kurt, a.g.m., s. 62.

42 Melahat Yalçın, Türkiye Somali İlişkilerinde El-Şebab Örgütünün Etkisi, Barış Araştırmaları ve Çatışma Çözümleri Dergisi, Cilt 4, Sayı 2, 2016, s. 21.

(23)

içerisinde bulunmadığıdır.43Realizm tarafından uluslararası hukukun devletlerin

davranış ve hareket alanı üzerinde ki kısıtlamaları sorgulanmıştır.44

Müdahalede bulunan devletin kendini riske atması, tamamen çıkarlardan arındırılmış bir fedakarlık örneği olarak görüldüğünden realist bloğun düşünce sistemine ters bir durum ortaya çıkarmaktadır. Realistler çerçevesinde tutumları ve siyaseti konusunda tarafsız davranamayan devletler, işbirliğinin oluşamadığı bir ortamda birlikte hareket mekanizması geliştirememişlerdir. Hem devlet egemenliğinin bu denli kutsal görüldüğü sistemde hem de etik değerlerin siyaset sahnesinde yerinin olmadığının savunulmasıyla olaya bakacak olursak realizm ve insani müdahale kavramlarının uluslararası ilişkiler kapsamında aynı perspektiften okunamayacağını da görmüş oluruz.

1.5.2. Liberalizm

1914-1918 yılları arasında gerçekleşen I. Dünya Savaşı dünya üzerinde birçok yıkıma sebep olmuştur. Çatışmanın nedeninin sorgulanması ve bir dizi tepki ile birlikte çoğu düşünür ve siyasetçi böyle bir yıkımın tekrar yaşanmaması için sistem sorunlarını araştırmaya ve sistemin nasıl değişebileceğini düşünmeye başlamıştır. Savaş sonrası düzen tesis edilmesi ile liberal enternasyonalizm uluslararası ilişkiler sisteminde sahneyi almış ve Wilson’ın 14 ilkesi ile resmiyet kazanmıştır.45 Bu

ilkeler ışığında ilkesiz güç siyasetini önlemek amacıyla kurulan Milletler Cemiyeti açık diplomasi örneği olmuştur.46

Barışın tesisi ile birlikte eylem boyutuna ulaşan kavramsallaşma süreci Wilson47 ile idealizmin veya sonraki inceleme alanı ile liberalizmin ana savlarından biri olan ‘self determinasyon’ ve kolektif güvenlik sistemi üzerinde durulmuştur. Liberalizmin temel noktası içerisinde kolektif güvenlik ilkesinin temelinde barış

43 Sinem Arslan, Bir Egemenlik Sorunu Olarak İnsani Müdahaleler, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Malatya: İnönü Üniversitesi, 2016, s. 27.

44Stephan Haggard and Beth A. Simmons, “Theories of International Regimes”, International

Organization, Vol.41, No.3, 1987, s. 491. 45 Brown, Ainley, a.g.e, s. 16.17.

46 Davut Ateş, “Uluslararası İlişkilerde Disiplinin Oluşumu: İdealizm/Realizm Tartışması ve Disiplinin Özerkliği”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, Cilt 10, Sayı 1, 2009, s. 14.

47 Lerna K. Yanık, “Liberalizm: Bir Yazın Değerlendirmesi”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 12, Sayı 46, 2015, s. 38.

(24)

inşasını ve uluslararası organizasyon kurmayı önermiştir.48 Wilson’ın önerdiği bir

devletin self determinasyon hakkı49 kullanması aynı zamanda normatif ilkeleri de içerisinde barındırmaktadır.50 Wilson’ın öncülük ettiği düşünce sisteminde Alfred

Zimmern, S.H. Baley gibi temsilciler tarafından benimsendiği gibi Goldworthy Lowes Dickinson, Norman Angell, Gilbert Murray51, Herbert Spencer52 gibi isimler ise son dönem uluslararası ilişkiler alanında bu çerçevenin savunucularından olmuştur.53

Uluslararası ilişkiler disiplini içerisinde bulunan ve klasik yaklaşımlardan biri olan liberalizm, uluslararası alanda çatışmaların sona erebileceğini ve barış ortamının sağlanabileceğini öngörmektedir. Bu açıdan uluslararası örgütlerin, uluslararası alanda barışı ve düzeni sağlayabileceğini savunurlar. 54 Liberal teorisyenler

uluslararası ortamda barış ve güvenliğin sağlanması ve sürdürülmesi aşamasında uluslararası örgütleri zorunlu görmüş olsalar dahi yeterli olmadığını vurgulamışlardır.55Realizm ile birlikte devletlerin ana aktör olduğu görüşüne sahip

olsalar dahi realizmden farklı olarak liberalizm sadece devleti değil, aynı zamanda uluslararası örgütlerin de uluslar üstü aktör olarak sistemde var olabileceğini ileri sürmektedirler.56

Kurgunun en önemli olayların biri(Paris Antlaşması) Briand Kellog Paktı’dır. Fransa ve Amerika arasında ki saldırmazlık paktı savaşı durdurmaya yönelik bir antlaşma olsa da bu pakt ile birlikte Milletler Cemiyeti Sözleşmesinde gözlemlediği hukuki boşluklar dolduruldu. Neredeyse tüm ülkelerin imzaladığı antlaşma sonrası neredeyse tüm savaşlar meşru müdafaa savaşı olmuştur.57

48 Henry Kissenger, Diplomacy, New York: Simon&Schuster, 1994, s. 222. 49 Kissenger, a.g.e., s. 227.

50 Andrew Altman, Christopher Heath Wellman, A Liberal Theory of International Justice, New York:

Oxford University Press, 2009, s. 5.

51 Arı, Uluslararası İlişkiler ve Dış…, s. 106. 52 Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri.., s. 313. 53 Arı, Uluslararası İlişkiler ve Dış.. , s. 106. 54 Özcan, a.g.e.,, s. 193.

55 Burak Bilgehan Özpek,” Liberalizm ve Uluslararası İlişkiler”, Ramazan Gözen (der.), Uluslararası İlişkiler Teorileri, İstanbul: İletişim Yayınları, 2014.

56 Keohane, a.g.e., s.237-240. 57 Brown, Ainley, a.g.e., s. 19.

(25)

Klasik liberal teori, özgürlük58, eşitlik, hak gibi nosyonlar ışığında düşünce sistemini oluşturmuştur. Birey üzerinden analiz yaparak bireyin hak ve özgürlük alanı ve bu alanın genişletilmesi üzerine yoğunlaşmıştır.59 Ahlaki açıdan bireyi ön

planda tutan liberalizm, bireysel değerlere önem vermektedir.60 Bireysel analiz içinde61 insanların doğuştan gelen özgürlük ihtiyaçları vardır ve hükümetler kadar

olmasa da toplumsal hayatta rekabet arzusunda olan bireylere işbirliği için fayda sağlamaktadır.62

Liberal yaklaşımın diğer varsayımları ise uluslararası alan içerisinde devletlerin işbirliğine müsait oldukları, uluslararası hukukun üstünlüğü çerçevesinde hareket edebilecekleri yönündedir. Nihai barış temelinde hareket eden liberalizm için adaletli bir dünyaya varmak ütopik bir düşünce değildir.63 Neo Liberallere göre işbirliği alt

seviyelerde olsa bile yinede mümkündür.64Liberalizmin savunucularından Norman

Angell’a göre kolektif güvenlik sistemi uluslararası ilişkiler sistemi için oldukça önemli bir yere sahiptir. Hukukun üstünlüğü de barışı sağlamak için vazgeçilmez bir unsuru oluşturmaktadır.65

Liberalizme göre hukuk önünde eşitlik, hukukun üstünlüğü ve birey hakları gibi nosyonların bulunduğu bir ortamda savaş, gücünü genişletmek isteyen ‘savaşçı

sınıf’ tarafından inşa edilmektedir.66 Liberalizmin temel söylemi ‘savaş değil hukuk’

mantığı üzerinden şekillenmiştir.67 İnsan hakları her zaman iktidara karşı ileri

sürülebilmektedir. Craston’a göre insan hakları kutsaldır ve ahlaki açıdan saygı

58Francisco Vergara, Liberalizmin Felsefi Temelleri: Liberalizm ve Etik,(çev. Bülent Arıbaş), İletişim Yayınları, İstanbul 2006, s.8.

59 Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri…, s. 309. 60 Hobson, a.g.e.,, s.66.

61 Andrew Moravcsik, “The New Liberalism”, Christian Reus-Smit and Duncan Snidal (ed.), The Oxford Handbooks of International Relations, Oxford University Press, 2008, s. 236.

62 Aidan Hehir, Humanitarian intervention: an introduction, New York: Palgrave Macmillan, 2010, s.

67.

63 Atilla Sandıklı, Erdem Kaya, “Uluslararası İlişkiler Teorileri ve Barış”, Atilla Sandıklı (ed.), Teoriler Işığında Güvenlik, Savaş, Barış ve Çatışma Çözümleri, İstanbul: Bilgesam Yayınları,2012, s. 134-135.

64 Brown, Ainley, a.g.e., s. 41.

65Martin Griffiths, Fifty Key Thinkers in International Relations, New York: Routledge, 2000, s.55. 66 Scott Burchill, “Liberalizm”, Scott Burchill.vd. (ed.), Uluslararası İlişkiler Teorileri, Muhammed Ağcan, Ali Aslan(çev.), İstanbul: Küre Yayınları, 2013, s. 90-91.

(26)

duyulması gereken hak kavramı ihlal edildiği durumlarda adalet düzeni sarsılmış olacaktır. 68

Liberalizm temeline aldığı ahlakilik amaçlarına göre devletlerin temel amacı insan haklarını korumak ve güvence altına almaktır. Egemenlikte insana hizmet eden bir araç olarak görülmelidir ve devletler egemenlik adı altında hiçbir şekilde bu hakları ihlal etmemelidir. Önceliğin insan olduğu dünyada uluslararası hukuk tarafından baskı uygulayan devletler korunmamalıdır.69

İnsan hakları ihlalleri ve temel haklardan mahrum bırakılması karşısında durmak liberaller için görev niteliği taşımaktadır. 70 Liberalizm savunucularına göre

devletlerin diğer devletlere karşı işbirliğinin veya karşılıklı bağımlılık ilişkisinin de sonucu olarak sorumlulukları vardır ve insani amaçlar için bu sorumluluğa karşılık görev olarak insani diplomasinin üstlenilmesini gerektirmektedir.71

İnsani müdahalenin ahlaki açıdan izin verilebilir olduğunu söyleyen liberal düşüncede insan hakları ihlallerinin uygulandığı bir topluma yardım etmek en temel amaç olarak öne çıkmaktadır. Birey hak ve özgürlüklerini korumak adına devletlere yapılan müdahale liberaller için devletin ilk olarak sorumlu olduğu bir durum olarak görülmektedir.72

Liberal düşüncenin insani müdahaleye yönelik iki temel argümanı bulunmaktadır. Birincisi, çok açık bir yargıdır ki büyük bir anarşi durumunda tipik olarak meydana gelen devlet zorbalığı ve tutumunun alıştırması insanlara karşı ciddi adaletsizliklerdir. İkincisi ise önemli mecburiyetlere maruz kalan, dıştan gelen müdahaleye adaletsizliği bitirmek adına ahlaki olarak müsaade edilebilirdir.73

Liberal yazarlar insani müdahale konusunda görüşleri çeşitlilik göstermektedir. Bazı liberaller realizm boyutuna yakın şekilde insani müdahaleye bakmışlardır.

68 Vahap Coşkun, İnsanHakları: Liberal Açıdan Bir Tahlil, Ankara: Liberte Yayınları, 2014, 2. Baskı, s. 145.

69 Fernando R. Teson, “The Liberal Case for Humanitarian Intervention”, Keohane Robert O. Holzgrefe J.L (ed.), Humanitarian Intervention: Ethical, Legal and Political Dilemmas, New York, Cambridge University Press, 2003, s.93

70 Kurt, a.g.m., s. 51. 71 Yalçın, a.g.m.,. 22. 72 Kurt, a.g.m., s. 51. 73 Teson, a.g.m., s. 94.

(27)

Egemenliğin kutsallığı ve devletlerin iç işlerine müdahalesinin yanlışlığı açısından insani müdahaleye sıcak bakmayan liberaller olduğu gibi etik değerlerin önemiyle normatif bir açıdan bakarak insani müdahalenin meşru olduğunu savunan liberallerde vardır.74

İnsani müdahale kaygısı bulunan ve diğer liberallerden ayrılan evrensel olarak uygulanabilecek bir insan hakları olduğuna inansalar bile belli durumlar dışında müdahale etmenin hürriyet hakkını yok ettiğini ve barışı desteklemediğini savunmaktadırlar.75Örneğin, Michael Walzer gibi yazarlar insani müdahaleye karşı

ihtiyatlı bir tavır sergilemektedirler. Müdahale siyasi ve ahlaki düzlemde dengeleyici bir hareket olarak var olmak yerine ahlaki bir mesele olmuştur. Walzer, müdahale hakkını soykırım, kölelik ve kitlesel sürgün gibi insanlığın ahlaki vicdanını sarsacak eylemleri durduracak devlet veya devlet grubu olan üçüncü taraflara vermektedir.

76Michael Walzer’a göre barış normatif bir durum olarak algılanmaktadır ve savaş

belirli durumlarda, özellikle yukarıda bahsedildiği gibi insanlığın vicdanını sızlatacakeylemlere karşı, mümkün görülerek barışın korunması, demokrasinin devamlılığı gibi bazı evrensel ahlaki ilkeler gerektirmektedir. Barış veya demokrasiye yönelik oluşan tehdit unsurları yok edilmelidir.77

İnsani müdahaleye karşı olan liberal yazarlar, müdahaleler esnasında sivil insanların hayatlarını kaybettiklerini ve bununda insani amaçlar içermediğini belirtmişlerdir. Masum insanların hayatlarını kaybettiği insani müdahale biçimleri liberaller arasında tartışmalı bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yalnızca insani amaçlar içeren durumlarda müdahale meşruluğu mümkün olabilmektedir.78

1.5.3. İngiliz Okulu

1959 yılında yapılan Britanya Uluslararası Politika Kuramı Komitesi’nde (British Committee on theTheory of International Politics) yapılan toplantı ile

74 Arslan, a.g.m., s. 29.

75 Brown, Ainley, a.g.e., s. 214.

76Silviya Lechner, “Humanitarian Intervention: Moralism versus Realizm?”, International Studies Review, Vol. 12, No. 3, 2010, s. 439

77 Michael Walzer, Just and Unjust War: A Moral Argument with Historical Illustrationas, Fourth Edition, New York: Basic Books, 2006, s.111.

(28)

uluslararası ilişkiler disiplininde gelişmeye başlayan İngiliz Okulu79, ulus toplum

fikrini benimseyerek80 Realizm-İdealizm arasında orta bir yol izlemişlerdir.81

İlk dönem savunucuları ve İO’nun kurucu üyeleri HedleyBull, Martin Wight, Adam Watson82, HerbertButterfield83, John Vincent olmuştur. Sonraki dönemlerde ise Tim Dunne, Andrew Hurrel, Peter Wilson84, NicholasWheeler gibi savunucular İngiliz Okulu çalışmalarına katılmıştır.85 Üçüncü dönemde Andrew Linklater, Robert

Jackson gibi akademisyenlerin oluşturduğu İngiliz Okulu ve son dönem çalışmalarını oluşturan dördüncü dönemde ise BarryBuzan ve Richard Little bulunmaktadır.86

Klasik yaklaşım, Uluslararası Toplum Okulu ve İngiliz Okulu olarak alternatif isimler ile uluslararası ilişkiler literatüründe kendisine yer edinmiştir.87 Realizm,

İdealizm ve çeşitli eleştirel yaklaşımların yanında alternatif bir çizgi olarak görülmeye başlanan İngiliz Okulu88Roy E. Jones tarafından 1981 yılında ele alınan

eleştirel makale ile89 şimdiki ismini bulmuştur.90

İngiliz Okulu ne savaş ve çatışma halinin uluslararası ilişkilerde vazgeçilmez bir unsur olduğunu düşünen teoriler gibi savaş üzerine haklılık payı çıkarmış ne de uluslararası platformda barış döngüsünün sonsuz bir yer edindiğine inanan ve barışı su götürmez gerçek olarak gören bir teori olmamıştır. Aksine kendilerine bu iki

79 Tim Dunne, “English School”, Tim Dunne. vd.(ed.), International Relations Theories: Discipline and Diversity, UK: Oxford University Press, Third Edition, 2013, s.134.

80Barry Buzan, An Introduction to the English School of International Relations: The Societal Approach, UK: Polity Press, 2014, s. 5.

81 Dunne, a.g.e., s.138.

82 Fred Holiday, “The Middle East and Conceptions of ‘International Society’”, Barry Buzan, Ana Gonzalez- Pelaez (ed.), International Society and the Middle East: English School Theory at the Regional Level, New York: Palgrave Macmillan, 2009, s.18.

83 Mehmet Şahin, Osman Şen, Uluslararası İlişkiler Teorileri Temel Kavramlar, Ankara: Kripto, 2014, s.157.

84 Çağdaş Duman, “Uluslararası İlişkiler

Teorileri”.https://www.academia.edu/35546657/Uluslararas%C4%B1_%C4%B0li%C5%9Fkiler_Teo rileri (Erişim Tarihi: 04.02. 2019)

85 Andrew Linklater, “İngiliz Okulu”, Scott Burchill. vd. (ed.), Uluslararası İlişkiler Teorileri, Muhammet Ağcan, Ali Aslan (çev.), İstanbul: Küre Yayınları,2013, s. 123

86Duman, a.g.m. 87Buzan, a.g.e., s. 6. 88 Dunne, a.g.e., s. 134.

89 James L. Richardson, “The Academic Study of International Relations”, John Donald Bruce Miller,

Raymond John Vincent(ed.), Order and Violence: Hedley Bull and International Relations, Oxford: Clarendon Press, 1990, s. 169-177.

(29)

maddenin ortasında bir yer belirlemişlerdir.91 İngiliz Okulu savunucuları realizm ve

idealizmin belli konularının rüzgarına kapılmışsalar da kendilerini bu iki teoriyle çok bağdaştırmayarak orta bir yol izlemişlerdir.92

İngiliz Okulu çalışmaları ‘uluslararası toplum’ varlığı üzerine olmuştur. Bir uluslararası topluluk ya da devletler topluluğu belirli ortak ilgiler, ortak değerler ve ortak çıkarlar bilincinden hareketle uluslar arası ilişkilerin normları çerçevesinde oluşabilmektedir. 93

Uluslararası ilişkilere teorileri arasına katılan İngiliz Okulu’nun ana soruları ise ‘uluslararası teori nedir?’ ve ‘uluslararası toplumun doğası nedir?’ olmuştur.94HerbertButterfield’ın tarihselliği ön plana alarak geçmiş tecrübelerin

bugünü etkilemesi üzerinde dururken, Martin Wight ise Butterfield’a katılarak olayların sadece tarihsel arka planlarının değil etik ile olan ilişkilerinin de incelenmesi gerekliliğini savunmuştur. Dunne’a göre İngiliz Okulunun iki önemli ismi Wight ve HerbertButterfield teorinin boyutunun normatif olarak evrilmesinde büyük rol oynamıştır.95

İngiliz Okul kurucularından Martin Wight’ın96 büyük katkısı ile üç temel

yaklaşım kıstasında ilerlemiştir: Makyavelci-Hobsçu gerçeklik, Grotiusçu akılcılık ve

Kantçı devrimcilik. 97 İngiliz Okulu savunucuları bu üç yaklaşım içerisinde

Makyavelci ve Kantçı yaklaşımların ortasında yer alan98Grotiusçu akılcılığa eğilim

göstermiştir.99Grotiusçu akılcılığa yatkınlıklarından dolayı uluslararası siyaseti,

düzenin normlarla belirlendiği bir ‘uluslararası toplum’ çerçevesinde ele almışlardır.100 Bu yaklaşıma göre devletler belirli amaçlar doğrultusunda yakındırlar,

91 Şahin, Şen, a.g.e., s. 157.

92 Linklater, a.g.e., s. 124.

93 Hedley Bull, The Anarchial Society: A Study of Order in World Politics, New York: Palgrave, Third Edition, 2002, s. 13.

94 Tim Dunne, Inventing International Society: A History of the English School, New York: St. Martin’s Press, 1998, s. 89.

95Dunne, Inventing…, s. 96.

96 Balkan Devlen, Özgür Özdamar, “Uluslararası İlişkilerde İngiliz Okulu Kuramı: Kökenleri, Kavramları ve Tartışmaları”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 7, Sayı 25, 2010, s. 44.

97 Şahin, Şen, a.g.e., s. 158. 98 Bull, a.g.e., s.25.

99Devlen Özdamar, a.g.m., s.45. 100Bull, a.g.e., s.25

(30)

Grotiusçu doğal hukuk geleneğinin101 sonucunda uluslararası toplumu oluşturan

devletler, bağımsız siyasal varlıklar olarak uluslararası hukuki ve etik kurallar ile birbirlerine bağlıdırlar.102

İngiliz okulunun temel dört argümanına değinecek olursak:

1- Uluslararası Sistemde ana aktör egemen devletlerdir.( şehir

devleti veya ulus devletleri)

2- Uluslararası İlişkilerde, iki veya ne kadar fazla olursa olsun

devlet sistemleri vardır ve aralarında yeterince bağa sahiplerdir, birbirlerinin kararları üzerinde yeterince etkiye sahiplerdir.

3- Uluslararası İlişkilerde anarşi vardır.

4- Devletler bir toplumu şekillendiren ortak değerlerle tanımlanan

uluslararası toplumda, uluslararası sistemde ki devlet ortak kurumların çalışmalarının paylaşılması ve birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen ortak bir kurallar dizisi ile birbirlerine bağlı olduğunu toplumda var olurlar.103

İnsani müdahalenin varlığına ilişkin liberal kuramda gerçekleşen tartışmalarda normatif etik kurallarını göz önüne alarak insan haklarının hegemonyasını kabul etmişlerdir. Kant’a göre devlet egemenliğinin üzerinde ki güç ahlak yasasıdır. ‘Askeri saldırganlık’ kavramının hak olduğunu savunan Grotius, Pufendorf ve Vattel gibi yazarlara da atıfta bulunan Immanuel Kant savundukları fikirlerin yasallığı olmamasına rağmen etik kavramının insan haklarının evrenselliği açısından temel olduğunu vurgulamıştır ve dünyanın bir ucunda gerçekleşen hak ihlalinin diğer ucundan hissedildiğini vurgulamıştır.104

101 Hedley Bull, “The Importance of Grotius in the Study of International Relations”, Hedley Bull, Benedict Kingsbury, Adam Roberts(ed.), Hugo Grotius and International Relations, Oxford: Clarendon Press, 1992, s.78.

102 Volkan Şeyşane,” İki Savaş Arası Dönemde Uluslararası Toplum ve Çatışma: İngiliz Okulu Perspektifiden Mançurya Krizini Anlamak”, Barış Araştırmaları ve Çatışma Çözümleri Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, 1993, s. 20.

103 Balkan Devlen vd., “The English School, International Relations and Progress”, International Studies Review, Cilt 7, 2005, s. 179.

104 Pınar Gözen Ercan, “Uluslararası Müdahale”, Şaban Kardaş, Ali Balcı (ed.), Uluslararası İlişkilere Giriş: Tarih, Teori, Kavram ve Konular, İstanbul: Küre Yayınları,2014, s. 478.

(31)

Bull ve Vincent’in geç dönem yazılarıyla tartışılan bu konu üzerinden toplumun dayanışmacı mı yoksa çoğulcu mu olduğuyla ilgili normatif değerler kapsamında bir tartışma gündeme gelmiştir. Dunne ve Wheeler bu tartışmada dayanışmacı yaklaşımı benimserken, Jackson ve Mayall çoğulculuktan yana tavır sergilemişlerdir. Bull ve Vincent’in yazılarından sonra İngiliz Okulu’nda etik daha belirgin gündeme gelmiştir.105 İki kutuplu dünyanın ardından Dunne ve Wheeler,

İngiliz Okulu’nun insan hakları konusunda normatif bakış açısına sahip olması gerektiğini vurgulayarak insani müdahale kavramını ele almışlardır.106

İngiliz Okulu’nun ses getiren tartışması uluslararası toplumun çoğulcu ve dayanışmacı iki türünün arasında ki temel ayrım adalet ve düzen ile ilgilidir. Önceliğin adalet mi yoksa düzen mi olduğu üzerine varsayımlarda bulunmuşlardır. Çoğulcu bir uluslararası toplumda ki anlayış dünya düzeninin korunmasına ilişkinken, dayanışmacı uluslararası toplum önceliğini adaletin sağlanmasına bırakmıştır.107

İngiliz Okulu’nun insani müdahale ve insan hakları kapsamlarında yaptığı çalışmalar ikinci nesil yazarlarda108 daha etkili olmuştur. 109 Çoğulculuk veya

dayanışma üzerinden ikinci nesil yazarlarda başlayan tartışma, uluslararası düzen içerisinde uluslararası toplumun temelleri ve nasıl olması gerektiği üzerinden ilerlemiştir.110

Bull, 19. Yüzyıl yasal pozitivistler (çoğulcular) ya da diğer adıyla pluralistler ve neoGrotiousçular yada diğer adıyla solidaristler (dayanışmacılar) arasındaki gerginlik üzerine makale yayınlamıştır. Bull, çoğulcuların uluslararası toplum düşüncesini temel alarak, devletlerin sadece asgari düzeyde anlaşabildiğini tanımladıklarını savunmuştur ve çoğulcular, devletler için en önemli varlık karşılıklı

105 Devlen, Özdamar, a.g.m., s. 57. 106 Linklater, a.g.e., s. 128. 107 Şahin, Şen, a.g.e., s. 166.

108R.J. Vincent, BarryBuzan, Richard Little, Nicholas Wheeler, TimothyDunne, Robert Jackson ve James Mayall, Andrew Linklater, Hidemi Suganami, Andrew Hurell gibi yazarlar İngiliz Okulu bütününde ikinci nesil olarak anılan ve insani müdahale, insan hakları gibi normatif konularda çalışmalar yapan akademisyenler ve araştırmacılardır. Detaylı bilgi için bkz: Devlen, Özdamar, a.g.m., s. 54.

109 Devlen, Özdamar, a.g.m., s. 57.

110 Andrew Linkrater, Hidemi Suganami, The English School of International Relations: A

(32)

egemenlik ve müdahale etmeme normunun tanınması üzerinden politikayı incelemişlerdir. Çoğulcular için politika, devletler toplumu (thesociety of states) sistemine dayalıdır.111

Bull’un “Adalet mi, düzen mi daha önce gelir?” sorusuna cevabı ile ikinci nesil savunucularda pluralist ve solidarist tartışması başlamıştır. Bull çoğulcularında takip ettiği uluslararası düzenin önce geldiği görüşünü savunmuştur. İç işlerine müdahale edilmemesi ve devlet egemenliğinin korunması yönünde pozitif hukukun varlığıyla içselleşen bir yol izlemiştir. 112

Çoğulcu anlayışa karşı tartışmanın bir diğer hattı ise dayanışmacılar ‘solidarizm’ olmuştur. Uluslararası toplumu oluşturan devletlerin hukukun gücüne saygıyla oluşan varsayımlarıdır. Bull dayanışma anlayışının ‘devlet toplumunun ortak iradesiyle uluslararası politikada güç kullanımını önemsiz hale getirmeyi amaçlamaktadır.113 Dayanışmacılar insan hakları gibi normatif konuların son dönem

uluslararası ilişkiler tarihinde ki rolüyle ilgilenmişlerdir.114Grotiusçular devletlerin solidarist bir yaklaşım ile hukukun uygulandığı bir ulus toplumu inşa ettiğini savunmaktadırlar.115

Dayanışmacı ve çoğulcuların insani müdahale kavramı ve etiği üzerine yaptıkları tartışmalar müdahalenin gerekçeleri ve aciliyet durumunun, müdahale hakkı ve bir müdahale gerçekleşecekse bunun hangi koşullarda ve nasıl gerçekleşeceği üzerine olmuştur. Çoğulcuların savları, insani müdahale kabul edilemez çünkü bir toplumda ki insan hakları o toplumun kendi kültüründen bağımsız düşünülemez şeklinde ilerlemiştir. Müdahalenin uluslararası norm haline geldiğini düşünen dayanışmacılar, ciddi insanlık krizlerinde ortak bir karar alınabileceğini savunmuşlardır.116

Çoğulcular, devlet egemenliği korunması gereken bir olgu olduğu için insani müdahale ile bir devletin iç işlerine karışmayı haksız bir eylem olarak görmüşlerdir.

111 Devlen. vd.,a.g.m., s. 175. 112Bull, The Anarchical, s. 51-73. 113 Dunne, Inventing.., s. 100. 114 Linkrater, Suganami,a.g.e., s. 136. 115 Devlen, Özdamar, a.g.m., s. 45. 116 Tekin, a.g.m., s. 38.

(33)

Dayanışmacılar ise Grotius’un doğal hak kavramı üzerine yoğunlaşarak adaletin düzenden ve devlet egemenliğinden önce geldiğini savunmuşlardır. Bu şekilde evrensel insan haklarına öncelik veren dayanışmacılar müdahaleciliğin uluslararası toplumda yaygınlaşması gerekliliğini ileri sürmüşlerdir.117 Ana savları ise BM Güvenlik Konseyince desteklenen bir insani müdahalenin uluslararası toplum tarafından meşru sayılması gerektiğidir. Her uygun şart içerisinde ve adil savaş doktrinine uygun şekilde gerçekleşen müdahaleler olasıdır bunun nedeni ise savunuculara göre şartların elverişli olmasıyla gerçekleşen insani müdahalenin uluslararası düzenin bozulmadan, adaletli bir dünya varlığı için gerekliliğidir. 118

Bu bağlamda Dunne ve Wheeler iki kutuplu sistemin sona ermesiyle birlikte ‘ciddi insani acil durumların’ olduğu yerlerde idealist ve ‘iyi uluslararası

vatandaşların’ insani müdahalenin ortaya çıkmasına fırsat tanıdığını ileri sürdü.

Jackson ise müdahale ile büyük güçlerin rekabetinin ortaya çıkabileceği ve bunun da uluslararasıhukuk bağlamında oluşan düzeni bozabileceğini savunarak eğer büyük güçlerin düzeni bozması ve insani müdahale arasında bir seçim yapmak gerekiyorsa kuvvet kullanımının kısıtlanması bir insani amaçlı savaştan daha önce gelmesi gerektiğini öne sürmüştür.119

Ancak İngiliz Okulu’nun bu noktada desteklediği ikinci unsur ise uluslararası toplumda büyük güçlerin etkilerinin sınırlandırılması gerektiğidir. Bu tartışma toplumun kurallarını kendi çıkarları için kullanarak kuralların büyük güçler tarafından yeniden yorumlamaya açık hale getirildiğini göstermiştir. 120

1.5.4. Normatif Teori

Devletler diğer insan haklarını ve refahını etkileyen kurumlar gibi belli başlı ahlaki gereklilikleri yerine getirmelidir. Siyaset teorisinin normatif yapısı da bu gerekçelerin muhakemesi ve bazı standartların aranması içindir.121 Uluslararası

İlişkilerde pozitivist yükseliş ile birlikte göz ardı edilen normatif teori modernleşme

117 Devlen, Özdamar, a.g.m., s. 55. 118 Devlen, Özdamar, a.g.m., s. 57. 119Linklater, a.g.e., s. 139.

120 Linkrater, a.g.e, s. 129.

121 Charles R. Beitz, Political Theory and International Relations, New Jersey: Priceton University Press, 1999, s. 13.

(34)

ile gelen ideolojik değişimler sayesinde yeniden gündeme gelmiştir. Post yapısalcılar, liberalizmin moral ilkeleri ve realizmin katı tutumunu birleştirerek analiz eden yeni bir teori geliştirmişlerdir.122 Pozitivizmin, realizmin egemen olduğu

uluslararası ilişkiler disiplininde normatif teori göz ardı edilmiştir. Post pozitivizm, Reflivitist kuramsal yaklaşımların yükselişiyle normatif teori yeniden uluslararası ilişkiler disiplininde canlanma yaşamıştır.123

Soğuk Savaş döneminde ikinci büyük tartışmaya konu olan davranışçılık ve gerçekçiliğin oluşturduğu disiplinlerin olması gerekenden ziyade sadece olan ile ilgili olması çeşitli sorgulamaları da beraberinde getirmiştir.124 Filozofların normlardan,

ahlak ve ahlaki kurallardan ne anladıkları farklılıklar arz etmektedir. Nasıl ve neden ile olan ilişkisine nasıl olması gerektiği ile ilgili bir önerme sunan normatif teoriye bakacak olursak125, Normatif teorisyenler pozitivizm ile aralarında böyle bir ayrım

ilişkisine karşı çıkmaktadırlar. Onlara göre değerlerin olduğu gibi gerçeklikte normatif teori içerisinde bulunmaktadır.126

Singer’a göre tüm teorilerin normatif bir takım özelliklerini bulmak mümkündür. İki kutuplu sistemin sona ermesi ve insan haklarının evrensel boyut kazanarak önemli hale gelmesi, terörün önlenmeye çalışılması, çevre haklarının korunması gibi uluslararası ilişkilerde önemli değişimlerden etkilenen ve küresel nitelik kazanan konular normatifliğin gelişmesini sağlamıştır.127

Normatif teorinin ve etik anlayışın yeniden gündeme gelmesinde konstrüktivizmin katkısı oldukça önemlidir. Dünyada modernleşmenin etkisiyle oluşan felsefi tartışmaların dünya siyasetinin şekillenmesine olan katkısından ziyade asıl rol oynayanın düşüncelerin, normların ve değerlerin olduğunu göstermişlerdir. Uluslararası alanda ki eylemlerin asıl sebebinin askeri veya ekonomik güç arka

122Arı, Uluslararası İlişkiler Teorileri…, s. 457.

123 Zerrin Ayşe Bakan, “Normative Theory in IR: Frost’s Constitutive Approach”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt. 63., No. 1, 2008, s. 4.

124 Sönmezoğlu, a.g.e., s. 21. 125 Viotti, Kauppi, a.g.e., s. 391.

126 Nezir Akyeşilmen, “Normatif Teori”, Şaban Kardaş, Ali Balcı (ed.), Uluslararası İlişkilere Giriş: Tarih, Teori, Kavram ve Konular, İstanbul: Küre Yayınları, 3. Baskı, 2014, s. 274.

127 Faruk Sönmezoğlu, Uluslararası Politika ve Dış Politika Analizi, İstanbul: Filiz Kitabevi, 3. Baskı, 2000, s. 89-90.

Referanslar

Benzer Belgeler

19 Çağdaş Türk lehçelerinde öykü karşılığında kullanılan kelimeler şunladır: Azerbaycan Türkçesinde (hekâyä); Başkurt Türkçesinde (hikäyä);

 TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin verilerine göre kolluk güçlerinin toplanma ve gösteri özgürlüğü kapsamında yapılan barışçıl eylem ve etkinliklere müdahalesi sonucu

İslam dininin temel olarak gördüğü adalet kavramı, savaşlarda da korunması gereken önemli ilkelerden biri olarak görülmektedir. İslam’da kul hakkı, hak

Hacettepe Tıp Fakül- tesi yine büyük farkla önde gitmekte, onu İstanbul Tıp, Atatürk, Ankara, Marmara ve Karadeniz Üniver- siteleri tıp fakülteleri

Öğrencilerin, güvenliğin anlamı; Soğuk Savaş sonrasındaki güvenlik ve tehdit algısı; Soğuk Savaş sonrasında Türkiye’nin güvenlik politikası; NATO

Dermatolojik muayenesinde sırt alt kısmında bilateral yerleşmiş, soldaki keskin düzensiz sınırlı, sağdaki keskin düzenli sınırlı, hafif lokal ısı artışı gösteren,

İkinci olarak, devlet-dışı aktörlere (yerel, ulusal ve ulus-aşırı) vurgu yaparak, realist okulun devlet merkezli anlayışı yerine daha kapsamlı bir

Buna göre Frontex’in, sınır kontrolle- rinden kaçma ihtimali olan kişileri taşıdığı veya göçmen kaçakçılığı yaptığına dair şüp- helenmek için haklı