• Sonuç bulunamadı

Bir sosyal hareket olarak Tunus'ta En-Nahda hareketi ve 2011 Tunus Devrimi üzerine etkileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir sosyal hareket olarak Tunus'ta En-Nahda hareketi ve 2011 Tunus Devrimi üzerine etkileri"

Copied!
426
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

SOSYOLOJİ BİLİM DALI

BİR SOSYAL HAREKET OLARAK TUNUS'TA

EN-NAHDA HAREKETİ VE 2011 TUNUS DEVRİMİ

ÜZERİNE ETKİLERİ

Ahmet GÖKÇEN

DOKTORA TEZİ

Danışman

DOÇ. DR. ERTAN ÖZENSEL

(2)

ii BİLİMSEL ETİK SAYFASI

(3)

iii DOKTORA TEZİ KABUL FORMU

(4)

iv ÖNSÖZ ve TEŞEKKÜR

Hünerdeğil dostu düşman,yârı ağyareylemek, Yadı biliş yapasın ki, ancak dostta vefa var. Hasan Feyzi Yüreğil

Sosyal hareketleri Tunus'ta En-Nahda Hareketi özelinde çalışmak, esasen, bir öykünün son cümlesi gibi: "Ordaydım" diye bitiriyor Alver, Bahane'sini... Evet, oradaydım... Tunus'un sosyal, siyasal, kültürel ve tarihsel yapısında, -belki de en- önemli bir dinamik olan En-Nahda Hareketini tanımaya, tüm kadrosuyla hemhal olmaya muvaffak olabilmiştim. 2010'un Aralık'ında Ortadoğu'nun siyasal yapısını yeniden şekillendiren "ilk eylem" de burada gerçekleşmişti. Ve Tunus, hala bu dönüşümün en başarılı örneği olarak tarihe geçti. En-Nahda Hareketi bu başarıda şüphesiz başat rol oynamıştır. Böyle bir hareketi bütün yönleriyle analiz etmek bu araştırmanın birincil amacını oluşturmaktadır.

Bu araştırma sürecinde herşeyden önce benimle zaman ve mekan paylaşımında bulunan herkese teşekkürü bir borç bilirim. Dört yıl boyunca üstadlık ve yol arkadaşlığı vazife-i kudsiyesini bihakkın ifa eden, güvenini ve teşvikini her zaman hissettiğim danışmanım Doç. Dr. Ertan ÖZENSEL'in bu çalışmanın oluşturulmasında ayrı bir önemi olduğunu belirtmek suretiyle özel teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Beni, bu çalışmaya yönlendiren manevi danışmanım Doç. Dr. Ahmet UYSAL'a, bütün yoğunlukları arasında beni doktora talebesi olarak kabul eden Prof. Dr. Yasin AKTAY'a, tez sürecinde yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. Mahmut ATAY ve Doç. Dr. Davut ATEŞ'e ilmi katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.

Tez çalışmaları sürecinde desteklerini her zaman hissettiğim ve örnek aldığım Prof. Dr. Mustafa AYDIN ve Prof. Dr. Abdullah TOPÇUOĞLU'na saygılarımla beraber teşekkürlerimi iletiyorum. Bu süreçte hocalığın yanı sıra abiliklerini her zaman gördüğüm Prof. Dr. Köksal ALVER, Doç. Dr. Susran Erkan EROĞLU ve

(5)

v

Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali AYDEMİR'e ve yol arkadaşlarım Dr. İslam CAN ve Hasan HARMANCI'ya teşekkür ediyorum. Tez sürecinde akşam mesailerini benimle geçiren dostum Dr. Ejder ULUTAŞ'a, hem yol göstericiliği hem de ablalık yapan Dr. Gamze AKSAN'a, muhabbetlerini eksik etmeyen Tuba BÜYÜKTOSUNOĞLU YAYLALI'ya, her vakit yanımda bulabileceğim arkadaşım Faruk TURGUT'a, hem mesai arkadaşım hem de komşum olan Hüseyin ÖZİL'e, desteğini, muhabbetini ve çaylarını esirgemeyen Ayşe YILDIZ'a ve samimi arkadaşım Merve Türkan BİLGİR'e ne kadar teşekkür etsem az olacağı bilincindeyim.

Mesai saatlerim içinde ve dışında her anlamda sevgisini ve desteğini yanımda hissettiğim eşim ÖZLEM ve minik sabrıyla, büyük sevgisiyle her an aklımda olan kızım MELEK SARE'ye, desteklerini ve dualarını esirgemeyen anne, baba ve kardeşlerime ayrı ve sonsuz bir teşekkürü borç bilirim.

Dostlukları için başta 11 yıllık sınıf arkadaşım Emrah BAŞARAN olmak üzere, Ruhican ALKIN, Öner ATAY ve Gökhan BOZBAŞ'a ve tüm Sosyoloji Divanı Dergisi ekibine tek tek şükranlarımı sunuyorum

Tunus'ta yardımlarını esirgemeyen dostlarım Abdurrahman ŞENSÖZ ve Aymen BRAYEK'e, Başta İbrahim HAMMDAVİ olmak üzere her konuda bana yardımcı olan En-Nahda Hareketi mensuplarına ve Tunus'ta geçirdiğim süreçte burslarıyla destek veren TÜBİTAK'a teşekkür ediyorum.

(6)

vi T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğre ncini n

Adı Soyadı Ahmet GÖKÇEN

Numarası 114105001012

Ana Bilim / Bilim Dalı Sosyoloji / Sosyoloji

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Doç. Dr. Ertan ÖZENSEL

Tezin Adı Bir Sosyal Hareket Olarak Tunus'ta En-Nahda Hareketi ve 2011 Tunus Devrimi Üzerine Etkileri

ÖZET

Sosyal hareketler -yerel olsun küresel olsun-, özellikle son yüzyılda başta sosyoloji olarak sosyal bilimlerin ilgisini çekmiştir. Sosyal hareketler sadece "saha"da görüldükleri kadar değillerdir. Sosyal hareketler; ideolojisi, stratejisi, söylemleri, tipleri, duyguları, fikri arkaplanları, yöntemleri, kimlikleri, toplumsal kurum ve olgularla olan ilişkileri ve son tahlilde onu sosyal hareket kılan bütün temel ve yan etmenleri ile birlikte bir sosyal gerçekliktir. Bu sosyal gerçeklik, ancak, tüm bu olgularla beraber bir "kolektif talep etme" biçimine dönüştüğünde bir sosyal hareketten bahsedebiliriz.

Tunus'ta Raşid Gannuşi tarafından oluşturulan ve İslami arkaplana sahip olan "En-Nahda Hareketi" böyle bir sosyal harekettir. Hareket, Tunus'un toplumsal, siyasi ve kültürel arenasında önemli bir konuma karşılık gelmektedir. Aynı zamanda 2010 yılının sonlarında başlayan ve tüm Ortadoğu'yu etkisi altına alan halk ayaklanmalarının başlangıç yerinin Tunus olması da hareketin önemini daha da çok arttırmaktadır. En-Nahda hareketinin tipleri, duyguları, fikri arkaplanı, izlediği yöntemi organizasyonel yapısı, kolektif kimliği, finansal kaynakları, toplumsal kurumlar ve olgularla olan ilişkisi ve nihayet devrim sürecindeki rolü bu çalışmanın temel mevzusunu oluşturmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Sosyal Hareketler, En-Nahda Hareketi, Raşid Gannuşi, Tunus, 2011 Tunus Devrimi.

(7)

vii T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğre ncini n

Adı Soyadı Ahmet GÖKÇEN

Numarası 114105001012

Ana Bilim / Bilim Dalı Sosyoloji / Sosyoloji

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Doç. Dr. Ertan ÖZENSEL

Tezin İngilizce Adı En-Nahda Movement As A Social Movement And Effects On 2011 Tunus Revolution

ABSTRACT

Social Movements, whether local or global, especially in the last century, especially in sociology has attracted the attention of social sciences. Social movements are not as they appear only in the "field". Social movements are a social reality with their ideologies, strategies, discourse types, emotions, intellectual backgrounds, methods, identities, relationships and ultimately with all fundamental and side factors that makes it the social movement. We can talk about social movements when this social reality and all of these cases has become "collective demand".

"En-Nahda Movement" created by Rashid Ghannouchi with an Islamic background in Tunisia is such a social movement. This movement corresponds to an important position in Tunisia's social, political and cultural arena. Something that increases the importance of this movement (which starting at the end of 2010 and affect all the Middle East) is that it takes place in Tunisia. Types of En-Nahda Movement, emotions, intellectual background, method, organizational structure, collective identity, financial resources, relationship with social institutions and cases and finally the role in the revolution processes are the main issue of this study.

Key Words: Social Movements, En-Nahda Movement, Rashed Ghannochi, Tunisia, 2011 Tunisia Revolution

(8)

viii İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ... ii

DOKTORA TEZİ KABUL FORMU ... iii

ÖNSÖZ ve TEŞEKKÜR ... iv

ÖZET ... vi

ABSTRACT ... vii

TABLO ŞEKİL VE RESİMLER LİSTESİ ... xii

GİRİŞ ... 1

BÖLÜM 1: SOSYAL HAREKETLERİN NELİĞİ ÜZERİNE Giriş Yerine: Bireysel Eylemden (Act) Sosyal Harekete (Movement) ... 4

1.1. Sosyal Hareketin Tanımı Yapılabilir mi?... 5

1.2. Sosyal Hareketlere Kuramsal Yaklaşımlar ... 18

1.2.1. Kolektif Davranışa İlişkin Teoriler ... 18

1.2.1.1. Norm Perspektifi ... 19

1.2.1.2. Katma Değer Perspektifi veya Yapısal Gerilim Kuramı ... 19

1.2.1.3. Toplanma Perspektifi ... 20

1.2.2. Kaynak Mobilizasyonu Kuramı ... 20

1.2.3. Politik Olanaklar (Siyasi Süreçler) Kuramı ... 24

1.2.4. Kültür Odaklı Paradigmalar ... 25

1.2.5. Yeni Sosyal Hareketler ... 27

1.3. Sosyal Hareketlerde Toplumsal Tipler ... 37

1.4. Sosyal Hareketlerde Duygular ... 40

1.5. Sosyal Hareketlerin Toplumsal Kurumlarla ve Olgularla İlişkisi ... 42

1.5.1. Sosyal Hareketler ve Siyaset ... 42

1.5.2. Sosyal Hareketler ve Din ... 44

1.5.3. Sosyal Hareketler ve Ekonomi ... 45

1.4.4. Sosyal Hareketler ve Komplo Teorileri ... 46

1.4.5. Sosyal Hareketler ve Provokasyon ... 48

1.4.6. Sosyal Hareketler ve Hak / Özgürlükler ... 49

1.4.7. Sosyal Hareketler ve Küreselleşme ... 50

1.4.8. Sosyal Hareketler, İnternet ve Sosyal Medya ... 53 BÖLÜM 2: ARAŞTIRMANIN METODOLOJİK VE KURAMSAL TEMELLERİ

(9)

ix

2.1. Araştırmanın Önemi ... 58

2.2. Araştırmanın Bağlamı ... 59

2.3. Problemin İfadesi ... 63

2.4. Araştırmanın Hikayesi ... 63

2.5. Hangi Teori/ler ya da Teorinin Sabitelerinden Sıyrılmak ... 66

2.6. Araştırmanın Yöntemi ... 68

2.6.1. Nitelin Gerekliliği Üzerine ... 68

2.7. Araştırmada Veri Toplama ... 70

2.7.1. Derinlemesine Görüşme ... 70

2.7.2. Katılımlı Gözlem ... 70

2.7.3. Birincil Kaynakların Analizi ... 71

2.7.4. Sözlü Tarih ... 71

2.7.5. İkincil Kaynaklar ... 71

2.6.6. Diyalojik Yaklaşım ... 71

2.8. Araştırmanın Evreni ve Örneklem ... 72

BÖLÜM 3: BİR SOSYAL HAREKET OLARAK EN-NAHDA HAREKETİ 3.1. Tarihsel ve Sosyo-Ekonomik Perspektifte Tunus ... 73

3.1.1. Ülkenin Coğrafi ve Demografik Yapısı ... 73

3.1.2. Sosyo-Ekonomik Perspektiften Tunus ... 73

3.1.3. Tunus'un Kadim Tarihi ... 74

3.1.4. Tunus Vatan Hareketi (El-Hareke El-Vataniye Et-Tunisi) ... 76

3.1.5. Tunus'un Modern Tarihi ... 76

3.2. Tunus'ta İslami Hareketler ... 80

3.2.1. Zeytune Ekolü ve Islahçılar ... 86

3.2.2. Selefiler ... 86

3.2.3. Ilımlı İslamcılar ... 89

3.2.4. İlerici İslamcılar ... 89

3.3. En-Nahda Hareketi ... 92

3.3.1. En-Nahda Hareketi'nin Tarihsel Arkaplanı ... 92

3.3.1.1. Kur'an-ı Kerim'i Koruma Derneği (1960'ların Sonu) ... 92

3.3.1.2. Cemaat-ı İslamiye Hareketi Dönemi (1972-1979) ... 95

3.3.1.3. İtticah-ı İslam Hareketi Dönemi (1979-1989) ... 103

(10)

x

3.3.2. En-Nahda Hareketinin Fikri Altyapısı ... 131

3.3.3. En-Nahda Hareketinin Organizasyonel Yapısı ve Önemli Tipler ... 138

3.3.3.1. Hareketin Organizasyonel Yapısı... 138

3.3.3.2. Hareket İçindeki Önemli Şahsiyetler ... 147

3.3.3.3. Harekete Adanmış Bir Hayat Hikayesi: Mustafa Bin Halima ... 165

3.3.4. En-Nahda Hareketinin İzlediği Yöntem ... 175

3.3.5. Hareketin Finansal Kaynakları ... 180

3.3.6. En-Nahda Hareketinde Duyguların Yeri ve Etkisi ... 181

3.3.7. En-Nahda Hareketinin Diğer Toplumsal Kurumlar ve Olgularla İlişkisi ... 188

3.3.7.1 En-Nahda ve Siyaset ... 188

3.3.7.2. En-Nahda, Din ve Modernite ... 192

3.3.7.3. Komplo Teorileri ve Provokasyon Kıskacında En-Nahda Hareketinin Bakış Açısı ... 198

3.3.7.4. İnsan Hakları ve Özgürlükler Çerçevesinde En En-Nahda Hareketi ... 212

3.3.7.5. Küresel ve Yerel Ekonomiler Karşısında En-Nahda Hareketinin Ekonomi Modeli ... 215

3.3.7.6. En-Nahda Hareketinin Bölgesel ve Küresel Hadiselere Bakışı ... 216

3.3.7.7. Medya, Sosyal Medya ve En-Nahda Hareketi ... 217

3.3.8. Yerel Kimlikten Küresel Kimliğe: En-Nahda Hareketinin Kolektif Kimliği ... 220

3.3.9. En-Nahda Hareketinde Yeni Nesil ve Kadının Rolü ... 223

3.3.9.1. En-Nahda Hareketinde Gençlik ve Yeni Neslin Yetiştirilmesi/Sorunları ... 224

3.3.9.2. En-Nahda Hareketinde Kadının Konumu ve Rolü ... 233

3.4. En-Nahda Hareketi ve 2011 Tunus Devrimi ... 236

3.4.1. "Arap Baharı" ve "Yasemin Devrimi" Kavramları Tartışması ... 236

3.4.2. Devrim: Bir İlk mi? ... 237

3.4.3. Devrimin Mahiyeti Üzerine ... 238

3.4.4. Devrim Günleri ve Devrime Kronolojik Yaklaşım ... 241

3.4.5. En-Nahda Devrimin Neresinde? ... 251

3.4.6. Başarısız Bir En-Nahda mı? ... 254

3.4.7. 2014 Seçimlerinde En-Nahda Hareketi ve Hareketin Geleceği ... 262

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME ... 268

KAYNAKÇA ... 276

Elektronik Kaynakça ... 290

(11)

xi

Ek-2: Tunus Haritası ... 295

Ek-3: En-Nahda Hareketi'nin Örgütsel Yapısı ... 296

Ek-4: Abdulfettah Muru'nun Habib Burgibaya Gönderdiği Mektup (1981) ... 297

Ek-5: En-Nahda Hareketinin Temel Tüzüğü ... 301

Ek-6: En-Nahda Hareketinin Parti Programı ... 366

(12)

xii TABLO ŞEKİL VE RESİMLER LİSTESİ

Tablo 1: Kolektif Davranış Biçimleri ... 9

Tablo 2: Alberle'in Sosyal Hareket Tipleri ... 11

Tablo 3: Eski ve Yeni Hareketler ... 28

Tablo 4: Protestoyla Potansiyel Olarak Bağlantılı Bazı Duygular ve Muhtemel Etkileri ... 41

Tablo 5: 1980 ve 1987 yılları arasında örgütün temel şeması ... 100

Tablo 6: 1981 ile 1987 yılları arasında Hareketin hapiste kalan üyelerinin listesi. ... 106

Tablo 7: En-Nahda Hareketi İl Teşkilatları, Genel sekreterleri ve Haber Sorumluları. ... 146

Tablo 8: 2011 Parlamento Seçim Sonuçları ... 253

Tablo 9: Tunus'ta İl Bazında 2014 Parlamento Seçimlerine Katılım Oranları ... 263

Tablo 10: İl Bazında 2014 Parlamento Seçim Sonuçları ... 264

Tablo 11: 2014 Parlamento Seçimi Sonuçlarına Göre Partilerin Milletvekili Dağılımı ve Oy Oranı ... 265

Şekil 1: Sosyal Hareketin Tipleri ... 11

Şekil 2: Modernliğin Kurumsal Boyutları ... 11

Şekil 3: Blumer'in Sosyal Hareketin Oluşum Şeması ... 12

Resim 1: Mısır'da (2011) internetin ve sosyal medyanın yasaklanmasını protesto eden bir gösterici. ... 57

Resim 2: 12 Mayıs 1881 Farnsızlarla yapılan Bardo Anlaşması'ndan bir kare. ... 75

Resim 3: 1979 Temmuz'unda yapılan toplantıdan bir kare. ... 99

Resim 4: Fecr Gazetesi Logosu. ... 219

Resim 5: Hareketin Eski Logosu ... 219

(13)

1 GİRİŞ

Özelde sosyoloji bilimi genelde sosyal bilimlerin son dönemde en çok üzerine

yoğunlaştığı konulardan biri de şüphesiz sosyal hareketlerdir. Sosyal hareketler1,

kendisini ortaya çıkaran şartlar ve etmenler, ortaya çıkış hikayesi, içinde bulundurduğu tipler, örgütsel yapısı, toplumsal kurum ve olgulara olan ilişkisi ve onlar üzerindeki etkisi, içerisinde var olan temel ve motive edici duygular ve karmaşık veya düzenli ilişkiler, yerel ve küresel anlamda değişim ve dönüşümün önemli bir mihenk taşı ve son tahlilde bir "kolektif talep etme" biçimi olarak karşımıza çıkan önemli bir sosyolojik olgudur. Özellikle yeni toplumsal hareketlerin ortaya çıkması ile birlikte bu konu daha popüler bir hal almıştır.

Toplumsal hareketler dünyanın her tarafında farklılık göstermektedir. Bununla birlikte her bir hareketin ideolojisi ve "talebi" farklı olduğu gibi kimliği ve organizasyonel yapısı da oldukça farklıdır. Bu açıdan En-Nahda Hareketi gibi her bir toplumsal hareket çeşitli kalıplardan sıyrılmak suretiyle araştırmaya değer bir olgu olarak sosyal bilimcilerin karşısında durmaktadır.

Ortadoğu'da oluşan toplumsal hareketlerin genel itibariyle İslami bir kimliğe sahip olduğunu görebilmekteyiz. Bu İslami hareketlerin en önemlisi şüphesiz yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde Mısır'da Hasan El-Benna tarafından oluşturulan İhvan-ı Müslimin hareketi olduğu bilinmektedir. Bu hareketi müteakiben dünyanın birçok yerinde İslami arkaplana sahip birçok hareket ortaya çıkmıştır. Bu hareketler içerisinde en önemlilerinden biri de Tunus'ta 1960'ların sonlarına doğru Raşid Gannuşi ve Abdulfettah Muru tarafından oluşturulan -En-Nahda ismini 1989'da alacak olan- Tunus İslami Hareketidir.

Özellikle 2010 yılının sonlarında tüm Ortadoğu'yu saracak olan halk

ayaklanmaları silsilesinin ilk kıvılcımının Tunus'ta başlaması En-Nahda Hareketi'ni2

1 Bu araştırmada Batı kaynaklı "Social Movement" kavramı, Türkçe'ye "Sosyal Hareket" olarak çevrilmesi uygun görülmüştür.

2 En-Nahda Hareketi'nin, "Nahda Hareketi", "Ennahda Hareketi", "El-Nahda Hareketi", "Tunus Nahda Hareketi" gibi tesmiyeleri söz konusudur. Arapça orijinal ismi Hareket En-Nahda Et-Tunisi"dir. Biz

(14)

2

bu açıdan ayrıcalıklı kılmaktadır. Bununla beraber 14 Ocak 2011'de gerçekleştirilen Tunus Devrimi bu halk ayaklanmaları içerisinde süreci en başarılı geçiren ülke konumundadır. Bu demokratik geçiş sürecinde En-Nahda Hareketinin rolü başat derecede önem arz etmektedir.

En-Nahda Hareketini bu başarıya götüren ve geniş halk desteğini kazandıran etmenler oldukça fazladır. Hareketin lideri başta olmak üzere bütün önemli tipleri, hareket içerisinde var olan duygular, organizasyonel yapının ve şura meclisi denilen danışma odaklı yapının varlığı ve biçimi, yerel ve küresel perpektifte toplumsal kurumlar ve olgularla ilişkisi, modern dünyanın hızına ayak uydurması, hareketin ve ülkenin geleceğine ilişkin yoğun çalışmaları, entelektüel birikimi ve üretimi, finansal kaynakları, süreç yönetimi ve daha birçoğunu sayabileceğimiz etmen En-Nahda Hareketini bu derece saygın ve etkin bir hareket olmasında oldukça etkilidir.

Bu perspektifle biz, çalışmanın ilk bölümünde sosyal hareketin ne olduğu ve unsurları üzerinde yoğunlaşacağız. Bu amaçla sosyal harekete ilişkin temel kavramlar ve olgular kesişen ve ayrışan yönleriyle irdeleyeceğiz. Daha sonra harekette var olan önemli tipleri ve rolleri hareketteki yeri ve önemi noktasında konu edineceğiz. Bununla birlikte harekette var olan duyguları ve motivasyon araçlarını çeşitli etkileriyle beraber işleyeceğiz. Araştırmada, sosyal hareketlere ilişkin var olan bütün teoriler aktarılmaya çalışılacak ve son tahlilde çalışmamızın temel teorisini oluşturan Yeni Toplumsal Hareketler Kuramı üzerinde durulacaktır. Son olarak da sosyal hareketlerin önemli toplumsal kurumlarla ve sosyal olgularla olan ilişkisini ve etkileşimini geniş bir biçimde ele alacağız.

Çalışmanın ikinci bölümü araştırmanın metodolojisini oluşturmaktadır. Bu başlık altında araştırmanın amacı, önemi, bağlamı, kapsam ve sınırlıkları, problemin ifadesi ve belirlenen evren ve örneklem ifade edilecektir. Bununla beraber araştırmada kullanılan yöntemler ve teknikler aktarılmaya çalışılacaktır. Bu bölüm aynı zamanda araştırmada temel aldığımız kuramsal yaklaşımları da deruhte etmektedir.

tüm metinde bir birlik olması, orijinaline yakın olması ve daha kolay nutuk edilebilmesi açısından "En-Nahda Hareketi" olarak kullanmayı uygun gördük.

(15)

3

Çalışmanın üçüncü bölümü ise En-Nahda Hareketinin, birinci bölümdeki kuramsal ve kavramsal alt-yapı ve ikinci bölümdeki yöntem ve teknikler bağlamında derinlemesine görüşmelerle beraber geniş bir analizini içermektedir. Bu bağlamda, önce, Tunus tarihi ve Tunus'taki İslami hareketlerin tarihi ve çeşitleri işlenecektir. Daha sonra En-Nahda Hareketinin Tarihsel arkaplanı, fikri altyapısı, organizasyonel yapısı, önemli tipleri, izlediği yöntemi, barındırdığı duyguları, çeşitli toplumsal kurum ve olgularla olan ilişkisini ve etkileşimini, hareketin kimliğini, kadın ve gençlere yönelik bakış açısını ve çalışmalarını ve nihayet 2011 Tunus Devrimi sürecinde oynadığı rolü tahlil etmeye çalışacağız.

(16)

4

BÖLÜM 1: SOSYAL HAREKETLERİN NELİĞİ ÜZERİNE

Giriş Yerine: Bireysel Eylemden (Act) Sosyal Harekete (Movement)

İnsan eyler… İnsana ve toplumsala dair bütün teoriler bir anlamda insanın eylem yönüne vurgu yaparlar. Çatışmacı teori, çatışma eylemini gerçekleştiren bireyler (Burjuva-proletarya) üzerinde kendini var etmiştir. İşlevselci teori, bütünün devamlılığını sağlayan işleri eyleyen bireyleri önemsemiştir. Yapısalcı teori, yapının oluşması için insanın eyleminin (praksisin) vazgeçilmezliği ve aynı zamanda bu yapıdan etkilenerek eylem yapan bireyleri konu almaktadır. Eleştirel teori, bilimsel veya pozitif bilginin göreceli olduğunu hatırlatan, hakikate ulaşmayı amaçlayan bireylerin bu amaçla gerçekleştirdikleri eylemler üzerine yoğunlaşmaktaydı. Sembolik Etkileşimciler, zihin ve benlik sahibi olan insanın etkileşim halinde sembollere başvurma eylemine odaklanır. Hermeneutik, aynı olguya farklı anlamlandırmalar ve yorumlamaları eyleyen bireyleri temel almıştır. Fenomenoloji için önemli olan, özü betimlemeye çalışan bilinçli bireyin eylemidir. Etnometodoloji, toplumdaki herhangi bir bireyin sağduyulu ve bilinçli eylemlerini incelemektedir. Psikanaliz kuramcıları; bireyin gerçekleştirdiği eylemin id, ego ve süper-ego temelli olduğunu savunarak yola çıkarlar.

Fakat bu eylem, diğer canlılardan farklı olarak; geçmişi ve geleceği, şuuru, -insanî olan- bilgiyi, vicdanı, duyguları, inancı, -toplumsal- baskıyı vs. bir çoğunu sayabileceğimiz ve teorilerin ayrılma noktası olan "arka plan" olgusunu barındırmaktadır. Evet, arka plan mefhumu özellikle sosyal bilimler için vazgeçilmez bir unsurdur. Her sosyal bilim teorisi insan eyleminin arka planında yatan gerçekliğin farklılıkları üzerinde ayrışır. Bu arka plan; psikolojik, toplumsal, siyasal, pedagojik, yapısal, ekonomik vs. teoriler sayısınca sayabileceğimiz olgu ve olayları kapsamaktadır.

İnsanlar bazen beraber eyler… İnsan eylemi için saptadığımız bütün olgular, "birlikte hareket etme" için de geçerli olan gerçekliklerdir. "Kah belirli bir fail kah şuursuz bir amil olan insan, doğrudan doğruya ve türlü derecelerde, kolektif aksiyona iştirak eder" (Maucorps, 1965: 6). Fakat Le Bon'un ifade ettiği gibi; beraber hareket

(17)

5

eden "insan topluluğu, onu vücuda getiren fertlerin sahip olduğu ayrı ayrı karakterlerinden çok farklı ve yeni bir karaktere sahiptir" (Le Bon, 2009: 15). Bu, birlikte hareket eden bireylerin topyekun olarak bir arka plana sahip olmadığı anlamına gelmez. Aksine yeniden inşa edilen farklı karakterin de aynı zamanda yeni bir arka plan inşa ettiğini ifade eder.

Nihai perspektifte Alain Touraine'in "Birlikte Yaşayabilecek miyiz?" sorusuna bu yüzyılda cevap vermek oldukça zor. Lakin son dönem sosyal hareketler şunu net bir şekilde bize gösterdi: "Birlikte Hareket Edebiliriz." Çünkü son dönem sosyal hareketlerde birçok farklı görüşün biraradalığını rahat bir şekilde gözlemleyebilmekteyiz. Genel itibariyle sınıf temelli olmayıp aynı zamanda topyekun yeni bir sınıfı icat eden yeni sosyal hareketlerin en temel özelliği meta söylemlerden/anlatılardan ziyade spesifik konular üzerine odaklanmasıdır.

"Birlikte hareket etme", sistematize olduğunda sosyal hareketlere dönüşme eğilimini gösterebilmektedir. Fakat her zaman sosyal hareketlere dönüşmezler; farklı formasyonlarla karşımıza çıkabilmektedirler. Bunu ayrıştırabilmek adına ilk bölümün birinci kısmında çeşitli kavramlar üzerinde yoğunlaşılacaktır. Peki insanlar neden birlikte hareket etme veya sosyal hareketlere katılma ihtiyacı duyarlar? Bunun temellerine ve itici-çekici sebeplerine dair bir çok yaklaşım söz konusudur. Bu yaklaşımlar, ilk bölümün ikinci kısmını oluşturan "Sosyal Hareketlere Kuramsal Yaklaşımlar" adlı başlığımızın altında irdelenecektir.

1.1. Sosyal Hareketin Tanımı Yapılabilir mi?

Tüm bu kavramları açıklamamızın tek bir sebebi var: Sosyal hareketlerin tanımını yapmak, kapsam ve sınırlılıklarını belirtmek, onu diğer -birarada bulunma- şekillerinden ayırt etmek, sosyal hareketlerdeki tipleri, rolleri ve duyguları daha iyi anlayabilmek, sosyal hareketler teorilerini daha anlaşılır kılmak ve eleştirilecek noktaları saptamak ve nihai noktada En-Nahda hareketini bu çerçeve üzerine bina etmek. Ama öncelikle daha önceki teorisyenlerin ve kuramların bu kavrama nasıl yaklaştığını, hangi özellikleri üzerine yoğunlaştığını, oluşum süreçlerini nasıl

(18)

6

belirlediğini, kaynak ve sonuçlar konusunda hangi görüşlere sahip olduklarını irdelemeye çalışacağız.

En kısa tanımıyla sosyal hareketler, "bir davayı ve bunun yanı sıra onunla birleştirilmiş kolektif malları savunan gruplardan ve örgütlerden oluşan" yapılar olarak tanımlanabilir. En azından Oberschall bizim tanımlama girişimimize yakın bir manada bu şekilde tanımlıyor (Oberschall, 2011: 423). Bir diğer bize yakın gelen tanımlama Birekul tarafından geliştirilmiştir: Sosyal hareketler literatüründe kabul gören ortak tanıma göre sosyal hareketler; birbirleriyle dayanışan, ortak bir fikri ve duyguyu paylaşan, haksızlık veya eşitsizlik olarak gördükleri bir meseleyi çözmek için seferber olup sorunlarının kaynağı olarak belirledikleri aktör ve / veya kurumlara yöneltilmiş protestolar düzenleyen, süreklilik kazanmış enformel toplumsal ağlardır (Birekul, 2015: 91).

Brecher ve arkadaşları sosyal hareketlerin oluşumunu şöyle açıklar: Zamanla biriken toplumsal sorunlar bir değişim sürecini başlatabilir. Bu sorunlar genel itibariyle belli grupları ve cemaatleri etkileyebilmektedir. Süreç, bu grupların var olan sistemi sorgulaması veyahut reddetmesiyle başlamaktadır. Aynı sorunlara işaret eden, aynı soruları soran, aynı itirazları yapanlar bir araya geldiğinde süreç toplumsal bir hal alır. Bununla birlikte insanlar kendilerini başkalarıyla özdeşleştirmeye ve onlarla ilişki kurmaya başlarlar. Böyle bir deneyim, algı ve hissiyat paylaşımı yeni olasılıklara kapı açmaktadır. Belki -normalde- yalıtılmış olan bireylerin, belli noktalar çerçevesinde bir araya geldiğinde böyle bir güç oluşturabileceğine kimse ihtimal vermez. Bu grup oluşumu yeni dayanışma biçimlerini oluşturur. Bu dayanışma biçimleri kolektif bilinç için hayati önem taşır. Bireysel çıkar ve kolektif çıkar çatışması ortadan kalkar. İkisi birmiş gibi algılanır. Bu süreç sadece bireylerde değil gruplarda, örgütlerde veya herhangi bir kolektifte meydana gelir. Böylece sosyal hareketler oluşur (Brecher ve diğerleri, 2002: 42-43).

Sosyal hareketlerin fitilini ateşleyen şeyler ise duygu, tehdit ve suç olarak nitelendirilebilir. Duygu, sosyal harekete katılmaya şart oluşturabilecek öfke, korku, güven utanç gibi birçoğunu sayabileceğimiz duygulara atıfta bulunmaktadır. Tehdidin önemini şöyle belirtebiliriz; birey, varlığını veya bununla bağlantılı birçok

(19)

7

olguyu tehdit altında hissetmesi sonucu, o tehdidi protesto hedefi haline getirebilir. Suçlama yöneltilmesi de tehdidin bir kişi veya nesne üzerinde cisimleşmesini ifade eder. Suçlama iki türlü olabilir; nedensel veya çözüm talep eden suçlama biçimleri söz konusudur (Jasper, 2002: 174-194).

Micheal Mann hakim kurumlardaki gedik ve yarıklara vurgu yaparak, bu yerlerdeki bireylerden başlayarak oluşan sosyal hareketlerin güçlülüğüne dikkatleri çeker:

"Belirli durumlarda insanlar, var olan iktidar kurumlarını, bu kurumları aşan bir işbirliğiyle, ulaşılabilecek amaçların önündeki engeller olarak görürler. Bu nedenle insanlar, bu kurumları aşan yeni ağlar geliştirirler. Bu tür hareketler, devlet sınırları ve bu sınırlar arsındaki yerleşik kanalları aşan yıkıcı 'görünmez bağlantılar' yaratırlar. Bu gedik ve yarıklardaki ağlar insanların amaçlarını örgütsel araçlara dönüştürür" (Brecher ve diğerleri, 2002: 47-48).

Medeniyetlerin değişim ve dönüşümlerinden önce meydana gelen karışıklıklar her ne kadar ilk bakışta hanedanın devrilmesi ve kavimlerin istilası gibi siyasi değişimler olarak görünse de bu tür hadiseler asli etken değillerdir. Daha dikkatli bakılırsa bu görünen sebeplerin ardında ve medeniyetlerin dönüşümü altında yatan asıl sebebin kavimlerin düşüncelerinde, anlayışlarında ve inançlarında olan değişimler olduklarını görürüz. "Unutulmaz tarihi olaylar, insanların iç dünyalarındaki görünmez değişikliklerin, görünür eserleridir" (Le Bon, 2009: 5).

Sosyal hareketler ve toplumsal değişimi sağlayabilecek siyasi reformlar arasında derin bir ilişki söz konusudur: İnsanların zihninde gerçekleşmesi (Castells, 2013: 204).

"Toplumsal hareketlerin kökleri, insanların adalet özlemiyle durmaksızın karşı koydukları, bütün toplumlarda var olan temel adaletsizlikte yatar. Ekonomik sömürü, umutsuz yoksulluk, adaletsiz eşitsizlik, demokratik olmayan siyasi oluşum, baskıcı devletler, adil olmayan yargılamalar, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, kültürel inkar, sansür, polisin acımasızlığı, savaş tellallığı, dini fanatizm, dünyaya karşı özensizlik, kişisel özgürlüklerin hiçe sayılması, mahremiyet ihlali, yaşlıların idaresindeki hükümet, bağnazlık, cinsiyetçilik,

(20)

8

homofobi, insan cinsinin acımasızlığı gibi konular etrafında toplanırlar" (Castells, 2013: 25-26).

Sosyal hareketler dayanışmaya dayalı, bir çatışma taşıyan ve yer aldığı sistemin sınırlarını zorlayan kolektif hareket biçimleridir. Bu boyutlar ampirik olan hareketler ve protesto ile ilişkilendirilen diğer kolektif olguları ayrıştırmayı sağlar. Bu boyutların varlığı veya yokluğu tartışılmadan sapkınlıklar, örgütlü şikayetler ve kitle davranışları hakkında çeşitli yorumlar yapılabilmektedir (Melucci, 1999: 87). Daha geniş perspektifte ise Uysal, sosyal hareketi, bir değişim isteyen veya değişime engel olmak isteyen, bununla birlikte faaliyetlerini belli bir müddet sürdürebilen oluşumlar olarak tanımlar (Uysal, 2013: 29).

Daha ayrıntılı bir biçimde Schafer (2013), sosyal hareketleri diğer birarada bulunma ve birlikte hareket etme olgularından ayırmak amacıyla şöyle bir tablo yapma ihtiyacını kendisinde görmüştür:

(21)

9

Tablo 1: Kolektif Davranış Biçimleri (Schaefer, 2013: 482)

Ö rnek Siy asi m itin g ya da fu tb ol tak ım ı için d üze nlen en yü rü yü ş Ho rtu m , f ır tın a ya da y an gın a ver ilen tep kiler Sırt ça ntalar ın ın f er m uar lar ın a tak ılan s üs ler ( uğ ur getir en sem bo ller , çizg i fil m kar ak ter ler i, sü per k ah ram an la r) B elir li tasar ım cılar ın k ol ç an tası B ir s alg ın n ed en iy le sey ah at rez er vasy on lar ın ın ip tal ed ilm esi B ir m üzik gr ub un un ya da sp or tak ım ın ın hay ran lar ın ın o nlar la bir lik te sey ah at etm esi Am er ik alılar ın ay a ay ak b as m a gö rü ntü ler in in ö ze l gö rü ntü ef ek tler i k ullan ılar ak y ar atılm ış o lm ası Çe v rec iler Kü resel ısı nm ay a dair g ör üş le r Gay h ak lar ı h ar ek eti T anım Or tak b ir ilg i alan ı y a da çık ar etr af ın da bir leşen v e belir li bi r za m an da bir bir ler in e yak ın m esaf ed e bu lu nan i ns an lar ın g eç ici olar ak b ir ar ay a g elm esi B ir to plu m un k en di kay na klar ıy la başa çık ab ilece ğin in ç ok ö tesi nd e so nu çlar ı o la n, d ış y ar dım ı zo ru nlu k ılan an i y a da yık ıcı bi r olay y a da o lay lar d izis i Ç ok say ıd a in san ı için e alan , ken diler in den ön ce ki ak ım lar dan bağ ım sız olar ak o rtay a çık an g eç ici dav ran ış b içim ler i T o p lu m d a k ab u l g ör en v e tar ih sel olar ak b ir s ür ek lili k çizg is i izley en , için de yer alm ak tan ze vk d uy ulan k itles el bağ lılı klar Do ğr u olu p olm ad ığ ı bilin m ey en y ay gın b ir in an ış ın n ed en o ld uğ u ko rk u do lu b ir ta hr ik y a da to plu b ir k aç ış h ali Gö rec e dah a uzu m s ür en v e ki tlele ri iç in e alan b ir h ey ec an d alg ası B elir siz bir d ur um u yo ru m la m ak için k ullan ılan , en fo rm el yo llar da n ed in ilm iş b ilg i B ir k on uy a or tak ilg i d uy an , m utlak a bir bir ler iy le tem as ha lin de olm ası ger ek m ey en d ağ ın ık g ru p Kam u po liti kasın a ko nu o la n m eseleler de tak ın ılan d ur um lar ın k ar ar alıcılar a ak tar ılm ak ü ze re if ad e ed ilm esi B ir g ru pta ya da to pl um da esas lı bir d eğ iş im y ar atm ak y a da sö z ko nu su d eğ iş im e dir en m ek am ac ın dak i ö rg ütlü k olek tif ey lem B içim K ala ba lık Af et Akım M o da P a nik Çılg ınl ık ylent i K a mu K a mu o y u So sy a l ha re ket

(22)

10

Sennett'in "Beraber"i (2012), birlikte hareket etme açısından son dönem önemli yapıtlardan birisidir. İşbirlikçi düşünce yapısı üzerinde duran Sennett bu işbirliğini üç temel tipolojide incelemektedir: Şekillendirilmiş İşbirliği, Zayıflatılmış İşbirliği ve Güçlendirilmiş İşbirliği. "Katılımcıları karşılaşmadan yararlandığı bir değişim" olarak işbirliğini tanımlayan Sennett, bu duruma, birbirini temizleyen şempanzeleri, kumdan kale yapan çocukları ve sele karşı kum torbaları taşıyan bireyleri örnek gösterir. İşbirliği, anında tanınan bir durumdur.Şekillendirilmiş işbirliği organizasyonel bir yapıyı, önceden kurgulanmış bir düzeni (katılım tesadüfi olsa bile), profesyonel bir koordinasyonu içermektedir. Zayıflatılmış işbirliği, -yüz yüze- ilişkilerin az ama bağın (güvenin) arttığı fakat dağılmaya yüz tutmuş bir işbirliğini anlatmaktadır. Bu durumun oluşmasında yapısal eşitsizlik ve işgücünün yeni formları etkilidir. Geri çekilme, kaygı, saplantı, kendini beğenmişlik, narsizim gibi olgular işbirliğinin zayıflamasını tetiklemektedir. Güçlendirilmiş işbirliği ise kendisinde belirli ritüelleri ve tekrardan oluşan düzeni içermektedir. Görev, burada en üst düzeyde önemsenmektedir.

Giddens, sosyal hareket tiplerini dört ana tipolojiye ayırır. Bu tiplerin de modernliğin kurumsal boyutlarıyla alakalı olduğunu belirterek durumu şöyle şekillendirir (2004: 158):

(23)

11

Şekil 1: Sosyal Hareketin Tipleri

Şekil 2: Modernliğin Kurumsal Boyutları

Alberle (1966) ise "kimin?" ve "ne kadar?" değiştiği değişkenlerini baz alarak daha farklı dört sosyal hareket tipinden söz ederek durumu şu şekilde şemalandırmıştır (Akt. Macionis, 2012: 09):

Tablo 2: Alberle'in Sosyal Hareket Tipleri

Ne Kadar Değişim? Ki m De ğişti? Sınırlı Radikal

Belirli Kişiler Değiştirici Sosyal Hareket Kurtarıcı Sosyal Hareket

Herkes İyileştirici Sosyal Hareket Devrimci Sosyal Hareket

Blumer (1969) ise sosyal hareketleri devrimci, reformcu ve simgesel olarak üç sınıfa ayırmıştır. Reformcu hareketler, düzeni bozmaya yönelik hareketler değildir. Aksine düzen içindeki bozuklukları veya eksiklikleri giderme

Gözetleme

Endüstriyalizm

Kapitalizm Askeri İktidar

İfade Özgürlüğü Yanlısı/ Demokratik Hareketler

Ekolojik Hareketler (Karşı-kültür)

(24)

12

çabasındadırlar. Devrimci hareketler ise var olan düzenin yıkılmasından yanadır. Amaç yeni bir düzendir. Var olan ahlaki ve kültürel değerler yerine yenisini ikame etme çabasındadırlar. Simgesel hareketler ise kurumlar yerine toplumsal algıya yönelirler. Amaç, toplumda var olan kültürü ve anlayışı değiştirmektir. Birçok dini hareket bu tiptedir (Akt. Uysal, 2007a: 36-37). Blumer ayrıca sosyal hareketin nasıl oluştuğuna dair bir model ortaya atmıştır:

Şekil 3: Blumer'in Sosyal Hareketin Oluşum Şeması (Crossley, 2002: 34'ten Akt.

Uysal, 2007a: 36)

Sosyal hareketlerde fikirler ne kadar hareket içinden ve hareketin katılımcılarının deneyimlerinden doğuyorsa temsil kabiliyeti o kadar yüksek, şevkli ve umutlu olur (Castells, 2013: 29). Sosyal hareketlerin yeniden önem kazanmasının ve dikkatleri üzerinde toplamasının, hükümetlerin ve sol yelpazedekiler ya da onlardan arta kalanlar da dahil siyasi partilerin tüm dünyada yaşadığı güven kaybıyla ilgisi olduğu ileri sürülebilir (Dirlik, 2008: 67).

Fuentes ve Frank meşhur "Toplumsal Hareketler Üzerine On Tez" adlı çalışmalarında bu on tezi şöyle belirtmektedirler (1990: 29) :

1. Yeni Toplumsal Hareketler bazı yeni özelliklere sahip olsalar bile aslında yeni değildirler; "klasik" toplumsal hareketler ise görece yeni belki de geçicidirler. Realite ve beklentilerin toplumsal uyumu/ istikrarı

Maddi Değişim Beklentilerde

Değişim Realite ve beklentile r arasında mesafe/ sıkıntı Alışkanlıkların gevşemesi; sosyal kontrolün askıya alınması İlk toplu davranış Güven Bilinci Kalıcı Sosyal Hareket Grup Bilinci Kışkırtma İdeoloji Taktikler Değişim için baskı

(25)

13

2. Toplumsal hareketler, çok fazla çeşitlilik ve değişkenlik gösterirler; ancak bir ahlak ve adalet(sizlik) anlayışı doğrultusunda bireyleri seferber etmeleri; toplumu yoksunluğa karşı hayatta kalabilme ve kimlik edinme amacıyla harekete geçirecek toplumsal güç oluşturmaya çalışmaları bakımından ortaktırlar.

3. Toplumsal hareketlerin dayanıklılıkları ve etkileri çevrimseldir; uzun siyasal, ekonomik ve bunlarla birlikte belki ideolojik çevrimlere bağlıdır. Hareketleri yükselten koşullar, hareketlerin kendi eylemleriyle ve/veya çoğunlukla farklılaşan durumlara bağlı olarak değiştiğinde, hareketler ortadan kaybolmaya başlar.

4. Toplumsal hareketlerin Batı'da çoğunlukla orta sınıfın, Güney'de halk/işçi sınıfının ve Doğu'da her ikisinin de yer aldığı sınıf bileşimlerinin ayırdedilmesi önemlidir.

5. Toplumsal hareketlerin çok farklı türleri vardır. Toplumsal hareketlerin büyük çoğunluğu devlet iktidarı yerine daha fazla özerklik arar; devlet iktidarı peşindeki toplumsal hareketler, toplumsal hareket olarak kendilerini yadsıma eğilimindedirler.

6. Toplumsal hareketlerin çoğunun atak değil, savunmacı olmasına ve kalıcı olmaya yönelmesine karşın, bu hareketler toplumsal dönüşümün önemli (yarın belki de en önemli) etkenleridir.

7. Toplumsal hareketler özellikle, çağdaş kapitalizmden "kopuş" ve "sosyalizme geçiş"in etkenleri ve yeniden tanımlayıcıları olarak görünmektedirler.

8. Bazı toplumsal hareketlerin diğer hareketlerle üyelik ilişkisine girmesi veya daha fazla uyum sağlaması, ittifaka açık hale gelmesi muhtemeldir; bazı toplumsal hareketler ise muhtemelen diğerleriyle çatışacak ve rekabet edecektir. Bu tür ilişkilerin araştırılması yararlı olabilir.

9. Öte yandan, toplumsal hareketler, tıpkı sokak tiyatroları gibi, eğer varsa senaryolarını var oldukları sürece bizzat yazdıklarından, (taktikler bir yana) gündem ve stratejilerin hareketin dışındakiler -aydınlar kastedilmiyor- tarafından kararlaştırılması söz konusu olamaz, hatta zararlıdır.

10. Sonuç olarak, toplumsal hareketler geleneksel devletten, siyasal ve ekonomik demokrasiden, sivil topluma ve sivil demokrasiye geçişte

(26)

14

demokrasinin genişletilmesine, derinleştirilmesine ve hatta yeniden tanımlanmasına katkıda bulunacaktır.

Weber ise sosyal hareketleri, düzenlenmiş bürokratik kurum modellerinin aksine, değişim kaynaklarını ve -önceden belirlenmiş- davranış biçimlerini teşvik ederek düzeni değiştirmeye, ortadan kaldırmaya ya da sarsmaya etki edecek dinamik etkenler olarak tanımlar (Giddens, 2012: 86).

Sosyal hareketler, temelde bireyler arası etkileşim üzerine kurulurlar. Bu etkileşimin kalitesi ve sürekliliğine bağlı olarak hareket de etkinleşir ve güçlenir. Bununla beraber, bireylerin bilgi, birikim, deneyim ve beklentilerini buluşturarak hareketin başarıya ulaşması ve elde edilen sonuçların sahiplenilmesi gibi olgular da bir hareketin ön koşulunu oluşturmaktadır (Uyar, 2003: 137).

Tilly, Toplumsal Hareketler adlı kitabında (2008a: 30-33); temel savlarını şöyle sıralamaktadır.

 Sosyal hareketler tekil girişimler olarak değil, etkileşimli kampanyalar olarak

yürütülmüşlerdir.

 Sosyal hareketler üç olguyu bir arada barındırır: Program, kimlik ve duruş.

Bunlar hak talep edenler ve toplumsal aşamalara göre büyük ölçüde değişir.

 Sosyal hareketlerin oluşumunu destekleyen temel olgu, demokratikleşmedir.

 Sosyal hareketler halkın egemenliğini kabul ederler.

 Sosyal hareketler ölçek süreklilik ve etkinlik bakımından kamu politikası

türlerine nazaran büyük ölçüde politik girişimcilere bağlıdır.

 Politik ortamda yer edinen sosyal hareketler, model alma, iletişim ve işbirliği

sayesinde benimsendiler.

 Sosyal hareketlerin yapıları, üyeleri ve savları tarihsel bağlamda değişime ve

(27)

15

 Sosyal hareketler -icat edilen bir kurum olarak- ortadan kalkabilir veya farklı

politik biçimlere dönüşebilir.

Kolektif davranış kavramı bilinçli, rasyonel ve maksatlı bir eylemden daha azını ifade eder. Sanatlı protesto stratejileri, anlık gösteriler ve isyanlardan çok daha fazla zaman alan bir şeydir. Ayrıca Zolberg tarafından "çılgınlık anları" olarak tanımlanan bazı zaman aralıklarında istekler ve beklentilerin değişebileceği ve her şeyin mümkün olabileceği bilinmektedir. Kalabalığı esas alan kuramcılar doğrudan deneysel gözlem eksikliğinden kaynaklanan sorunlarla karşı karşıya kalmışlardır. Özellikle Neil Smelser başta olmak üzere bu kuramın temsilcileri, toplumsal yapı içerisindeki belli konumların ve parçaların protestoya daha meyilli olduğunu ileri sürer. Protestocular sadece kendi çıkarlarına sahip olan gruplar olarak tanımlanamazlar, baskı, eşitsizlik, engellenme ve zorbalık gibi öfkeye sebep olan gerçek toplumsal sorunlar söz konusudur. Kuram temsilcileri psikolojik imgeleme bağlı kaldıklarından, kültürün etkisini basite indirgemişlerdir (Jasper, 2002: 54-56).

Peki bireyler neden sosyal harekete katılma ihtiyacı duyarlar? Şüphesiz bunun bir çok sebebi olabilir. Işık'a göre bir bireyin gruba dahil olması ona üç tür mükafat kazandırmaktadır:

 Maddi (para veya paraya çevrilebilecek maddi mükafatlar)

 Paylaşım (çeşitli sosyal mükafatlar)

 Maksatlı (ideolojik hedeflere ulaşma mükafatı) (Işık, 2011: 3).

Jasper'a göre ise sosyal hareketlere katılmada ilk adım ahlaki şoktur. Ahlaki şok, "beklenmeyen bir olayın ya da bir bilgi parçasının, mobilizasyon ve süreç kuramlarında vurgulanan kişisel bağlantılar olsa da olmasa da, kişide siyasi eyleme yönelecek kadar büyük bir öfke uyandırmasıdır (Jasper, 2002: 171). Bu yaklaşım bireyin sosyal harekete katılmasının yüzlerce sebeplerinden birisidir belki.Ahlaki şok, bir anlamda bireyi, sosyal harekete katılmaya "iten" iç bir güç olarak özetlenebilir.

(28)

16

Hoffer ise kitle hareketlerinin çekici yönleri üzerinde yoğunlaşarak işe değişim isteğinden başlar. Hayat koşullarının değişmesi ihtimali onları kitle hareketlerine yönlendirir. İnsanlar çoğu zaman kendilikleri ile ilgili durumları kendi dışında arama eğilimlerini gösterirler. Thoreau "bir insanın işlerini görmesine engel olacak bir derdi varsa, hatta karnı bile ağrıyorsa, bunun için dünyaya yeni bir düzen verilmesi gerektiğine inanır" diyerek bu durumu özetlemiştir. Fakat bazen sadece hoşnutsuzluk bir değişim isteğini oluşturmaz. Birey kendini güçlü hissetmediği zaman veya baskı altında ise değişimi gerçekleştiremez. Korku bizi kurumsallığa, umut ise değişikliğe iter. Bu sadece sistemin değişmesi isteği anlamına gelmemelidir. Değişmeden sonra kitlenin önemli bir cazibesi de insanın başka bir insan olma isteğidir. Bizatihi birey kendi hayatında değişiklik arzu edebilir. Şüphesiz kitle hareketinde birey tek başına olma halinden çok daha farklıdır. Kitlesel hareketin en çekici yönü ise kişide geleceğe bağlı umut yaratmasıdır. Gelişme düşüncesi olmayan bir toplumda ise buna rastlanmaz. Bazen de hayatı değerli kılacak şeyleri arama ihtiyacı duyarız (Hoffer, 2011: 11-25).

Melucci, kolektif eylem biçimlerinin doğurduğu üç temel sonuç üzerinde durmaktadır. Modernleşmeye ve kurumsal değişmeye yol açmak ilk ve önemli bir sonuçtur. İkinci temel sonuç ise yeni elitlerin seçilmesidir. Üçüncü önemli sonuç ise şüphesiz kültürel yenilenmedir. Giyim kuşam, yemek ve dil gibi kültürel öğelerin yeniden inşa edilmesi ve dolayısıyla gündelik yaşama ayak uydurma ritüelleri üretilmesi bu kültürel yenilenme içerisinde yer almaktadır (Melucci, 1993: 272).

Sosyal hareketler her zaman için başarısını devam ettiremeyebilir. Sosyal hareketlerdeki potansiyel güç, sorunları çözme noktasında her zaman başarılı olmaz. Bu süreçte onu bekleyen birçok tuzakla karşı karşıya kalabilmektedir. Bölünme, baskı, silinip gitme, liderlik hakimiyeti, tecrit, kafalanma, liderliğin satın alınması ve sektler tarafından parçalanma gibi birçok olgu bu süreçte sosyal hareketleri zedeleyen olgular olarak karşımıza çıkmaktadır. Bölünmeler genel itibariyle somut meseleler sebebiyledir. Baskı -yasal veya yasadışı baskılar-, hareketi yeraltına itebilir. Silinip gitmenin, şartların iyileşmesi, cesaretin kırılması, hayal kırıklığı gibi bir çok sebebi olabilir. Liderlik hakimiyeti, hareket içerisinde bürokrasinin artması

(29)

17

ve diktatoryal bir kontrolün ifadesidir. Hareketin kendi iç yaşantılarına yoğunlaşması ve dışarıdakilere kayıtsız kalınması hareketin tecride yol almasına sebebiyet verir. Kafalanma daha çok bağımsızlıktan ödün verme ile ilişkilidir. Bu hareketin elde ettiği kazanımlara teslim olmasıyla başlar. Liderler bu süreçte başka kesimler tarafından verilen fırsatlar veya yüksek ücretlerle satın alınabilir. Bahsi geçen sektler, bu hareketi -veya hareketin bir kısmını- ele geçirme veya yıkma potansiyeline sahip gruplardır (Brecher ve diğerleri, 2002: 54-55). Hoffer ise sosyal hareketlerin nasıl muhafazakarlaştığını şu cümle ile özetler: "Bir kitle hareketi, kişisel meslekleriyle ilgilenen kişileri, taraftar olarak toplamaya başlamışsa, bu o kitle hareketinin güçlenme aşamasının geçmiş olduğuna işarettir ve o kitle hareketinin artık yeni bir dünya kurmakla değil, mevcudu korumakla uğraştığını gösterir" (Hoffer, 2011: 22).

Hareketlerdeki çelişkilerle başa çıkmak güçlü bir işbirliğinin geliştirilmesiyle mümkün olabilmektedir. Bu işbirliğinin geliştirilmesi; diyalog, karşılıklı yardım, ortak mücadeleler, ortak normlar, ortak programlar, kültürel uyum ve çatışmanın azaltılması gibi çeşitli parametrelerle oluşturulmaktadır. Bu, sadece liderlerin görevi değildir. herkes her düzeyde katkıda bulunabilir (Brecher ve diğerleri, 2002: 73-75). Nihayet:

Sosyal hareketlere yaklaşımın bu geniş yelpazesini bir anlamda toparlamak ve ayıklamak oldukça zor bir iştir. Sosyal hareket; kaynakları, cazibesi ve itici güçleri, tüm tipleri ve rolleri, aktifliği ve pasifliği, süreklilikleri ve çöküşleri, duyguları ve davranışları, eylem, protesto ve mitingleri, söylem, slogan ve müzikleri, etkileyenleri ve tepki verenleri, muhatabı ve destekçileri, kimliği ve ruhu, kültürleri ve değerleri, konuları ve sınırları, türleri ve fraksiyonları, misyon, vizyon ve stratejileri, ilişkisel ve etkileşimsel olguları ve nihayet psikolojik, sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik, hukuksal ve pedagojik unsurları ile toplumun bizatihi bir ürünü olarak özellikle son dönem sosyal bilimlerin ilgisini çekmiş bir olgudur. Böyle birbirine girift mevzuları deruhte eden bir kavramın tanımı şüphesiz en az bu uzunlukta olacaktır. Ama tüm bunlarla beraber sosyal hareketi "bunları içkin bir biçimde oluşan 'kolektif talep etme' biçimi olarak tanımlıyoruz. Her 'kolektif talep etme' aktif veya pasif bir sosyal hareketi anlatır. Talep etme içerisindeki bireysel çıkarlar ve niyetler bu manaya

(30)

18

kollektivite açısından zeval vermez. Herkes her şeyi aynı şey için istemez. Her elde edilen şey aynı amaçlar için kullanılmaz. Her hareket farklı niyetleri taşıyabilir. Ama madem kolektif bir yapıdan söz ediyoruz: Sosyal hareketler tam olarak "kolektif talep etme biçimidir".

1.2. Sosyal Hareketlere Kuramsal Yaklaşımlar

Sosyal hareketlere ilişkin kavramları, tipleri ve duyguları ele aldıktan sonra bu çerçevede geliştirilmiş teoriler kısa ama etraflıca değinmeye çalışacağız. Başlığın sonunda yeni sosyal hareketlere ağırlık vereceğiz. Çünkü incelemeye çalıştığımız En-Nahda hareketini bu teori/teoriler çerçevesinde analiz etmeye çalışacağız.

1.2.1. Kolektif Davranışa İlişkin Teoriler

Kolektif davranışla ilgili ilk çalışmalar kalabalıkların yönetilemez olduğunu ileri sürüyordu. Fakat daha sonraki çalışmalar giderek örgütlü yapıya vurgu yapmaktaydı. Norm perspektifi kalabalıkların birçok durumda normlar ve prosedürler aracılığıyla etkin bir biçimde yönetildiğini savunuyordu. Çünkü kuyruğa girme, sıra

bekleme, randevu saatine uyma gibi birçok kolektif davranıştan

bahsedilebilmektedir. Fakat bu düzene uyul(a)madığı taktirde kargaşa başlar. Bu bazen ölümlere de yol açabilir. Turner ve Killian (1987) norm perspektifinin bu yönüne katkıda bulunarak norm perspektifinde farklı eylem biçimlerinin olabileceğine de vurgu yaptılar. Smelser tarafından geliştirilen katma değer perspektifi ise yaygın toplumsal koşulların belirli bir örüntü çerçevesinde bir çeşit kolektif davranış formuna dönüşmesi üzerinde yoğunlaşır. Bu yaklaşım, kolektif davranışı açıklamak için çeşitli kavramlara başvurmaktadır: Yapısal elverişlilik (zeminin oluşması), yapısal gerilim (çatışmanın ortaya çıkması), yaygınlaştırılmış inanç (ortak gerçeklik algısı), tetikleyici unsur (kolektif davranışı başlatan özgül bir olay), eylem için harekete geçme (kolektif grubun eyleme geçmesi) ve toplumsal denetimin uygulanma biçimi (toplumsal patlamayı engelleyebilme gücü). Toplanma perspektifi, insanların ya da grupların eyleme katılmasının bilinçli bir şekilde olduğunu savunur. Bu perspektif genel itibariyle toplanmaların sebepleri ve araçları üzerinde yoğunlaşır. Toplanmalar ikiye ayrılır: Periyodik toplanmalar (süreklilik

(31)

19

gösteren ve görece rutin), periyodik olmayan toplanmalar (bilginin tesadüfi aktarımıyla oluşan; yangın, kaza ya da tutuklama olduğunda oluşan toplanmalar) (Schaefer, 2013: 75-77).

1.2.1.1. Norm Perspektifi

Kural ve normların özellikle kitle veya kalabalıklarda esas olduğunu ileri süren bu kuram Turner ve Killian tarafından geliştirilmiştir. Burada kitlelerin homojenliğinin bir illüzyon olduğu söz konusudur. Çünkü kitle içindeki bireyler değişir sadece kalan birkaç kişinin davranışları genel davranışı belirler. Burada roller ve rol ilişkileri büyük önem arz eder. Kitleyi yöneten özgül bazı temel ilkeler söz konusudur. Kitle, farklı kişileri ve dolayısıyla farklı duyguları, farklı güdüleri, farklı ifadeleri ve farklı davranışları içerisinde bulundurur. "Norm empozesi, heyecansal olarak uyarılmış olmaya bağlı değildir." Bu yaklaşıma göre her davranış bir sosyal kontrole tabidir ve bu yüzden her bireyin bir kimliği vardır; aksi halde denetim imkansız hale gelir (Bilgin, 1996: 48-49).

1.2.1.2. Katma Değer Perspektifi veya Yapısal Gerilim Kuramı

Neil Smelser tarafından geliştirilen kuram, sosyal hareketlerin oluşmasının koşullar ve sistem ile doğrudan bağlantılı olduğunu ileri sürer. Sosyal hareketler aynı zamanda bu sitem içindeki sorunları ve karışıklıkları düzenleme mücadelesindedir. Sosyal hareketlerin oluşması; yapısal durumdan kaynaklanan etkenler, yapısal baskıdan veya gerilimden kaynaklanan etkenler, bir inancın ya da görüşün yaygınlaşmasından kaynaklanan etkenler, hızlandırıcı (kışkırtıcı, dramatik olaylar) etkenler, eylem için hareketlilik/seferberlik etkenleri, sosyal kontrol etkenleri gibi etkenlere bağımlıdır (Göktuna Yaylacı, 2012: 49).

Türkdoğan, Smelser'dan yola çıkarak bu perspektifte dört kolektif eylem biçiminden bahseder. Değer Yönelimli Hareket, Norm Yönelimli Hareket, Düşmanlık, Saldırganlık Patlaması ve Çılgınlık ve Panik (2013: 27).

(32)

20 1.2.1.3. Toplanma Perspektifi

Bu görüşe göre insanlar temel olarak iki biçimde bir araya gelir. İlki planlıdır ve bu planlı toplanmalar mutlaka periyodik biçimde tekrarlanır. Burada bilinçli bir davet ve bu davete icabet söz konusudur. Bunlar yeni sosyal hareketlerin ya da sivil toplum kuruluşlarının organize ettiği veya daha basit bir biçimiyle rutin toplantılar bu kapsama girer. Toplanma bilgisi tesadüfen aktarılmaz. İkinci toplanma biçimi de aniden gelişen toplanmalardır. Burada kesin bir şekilde bilginin tesadüfi aktarımı söz konusudur. Genelde panik olma durumu veya bir baskın durumunda bu toplanmayı gözlemleyebiliriz. Bir kaza sesi birçok insanı bir araya getirebilir. Çoğu zaman bu tür toplanmalarda katılımcıların tanınırlık düzeyi oldukça düşüktür. Dolayısıyla toplanma hızında dağılma da söz konusu olabilir. Bu durum, Smelser'in Çılgınlık ve Panik durumuna denk gelmektedir (Schaefer, 2013: 77).

Toplanma perspektifinin üzerinde yoğunlaştığı şey toplanmanın kendisinden ziyade toplanmanın sebepleri ve araçlarıdır. Toplanmaların iki tipolojisi bu minvalde ortaya çıkar. Toplanma perspektifinde temel olan şey bireylerin sosyal hareketlere katılımının bilinçli bir davranış olmasıdır (Schaefer, 2013: 77).

1.2.2. Kaynak Mobilizasyonu Kuramı

Bir sosyal hareketin oluşması için sadece duygu yeterli değildir. Bununla birlikte; para, siyasal/sosyal nüfuz, medya/iletişim kanalları bağlantıları ve personel gibi birçok kaynağa da gereksinim duyar. Kaynak mobilizasyonu paradigması tam bu noktada şekillenmektedir. Ve bu tür kaynaklar olmazsa olmaz olduğu gibi sosyal hareketlerin başarıya ulaşmasında (haklarını elde etmesinde) çok büyük rol oynarlar. Ne kadar çok kaynak olursa ve bu kaynaklar ne derece etkin kullanılırsa başarı oranı o kadar yükselir (Schaefer, 2013: 483-484).

Kaynak mobilizasyonu teorisinin temelinde Oberschall'ın çalışmaları yatar. ABD'de Afrika halklarının kendilerini ilgilendiren sosyal reformlar karşısında sokak gösterilerine başlaması üniversite öğrencilerinin reformlar için gerçekleştirdiği eylemler ve sendikaların oluşumunu sağlayan olguların, oturma eylemleri ve grevler

(33)

21

tarafından oluşturduğuna ilişkin çalışmaları bu teorinin temellerini oluşturmaktadır (Erdi Lelandais, 2009: 71-72).

Kaynak mobilizasyonu teorisi, bireysel aktörlerin toplumsal eylemin bazı formları içine toplanmasını bir görev görür ve bu görevin başarılılığı/başarısızlığı maliyet ve fayda eylemleri ile bu kaynakların etkin kullanılması olarak iki değişkene bağlıdır. Kaynak mobilizasyonu ilk olarak kolektif eylem teorisidir. Sadece bireyler değil, gruplar ve örgütler de getiri ve maliyet hesabı yaparlar. Çağdaş hareketleri daha çok politik düzeyde ele alan teori, var olan çatışmaları ya dışlanmış toplumsal grupların sisteme entegrasyonunu sağlamak ya da kaynakların farklı biçimde dağıtılması gerektiğinin mücadelesi olarak açıklar (Işık, 2011: 13-16).

Ekonomistlerin, siyaset bilimcilerinin ve tarihçilerin çalışmalarını temel alan kaynak mobilizasyonu paradigması, büyük çaplı hareketleri açıklamak için örgütlenme, çıkarlar, kaynaklar, fırsatlar ve stratejiler gibi objektif değişkenlere referansta bulunurlar. Varsayımları; hareketlerin çatışmacı teori ile açıklanabilmesi, kurumsal ve kurumsal olmayan hareketlerin arasında farklılığın olmayışı, hareketlerin çıkar çatışmalarını içerdiği, grupların çıkarlarını rasyonel bir şekilde savunması, amaçlar ve şikayetlerin güç ilişkileri ile ilgili olduğu ve dolayısıyla hareketlerin oluşumunu açıklayamadığı, hareketlerin oluşumunun kaynaklar ve fırsatlara bağlı olduğu, başarının ancak siyasal düzlemde tanınmayla ve giderek artan maddi fayda ile mümkün olduğu ve hareketliliğin büyük ölçekli özel amaçla, bürokratik ve resmi örgütlenmeleri kapsamasıdır (Cohen, 1999: 114).

McCarthy ve Zald'e göre sosyal hareketin merkezindeki olgu sosyal hareket örgütleri'nin kurmuş olduğu örgütlülüklerdir. Zira bir hareketin ortaya çıkması için başta parasal olarak çeşitli kaynakların varlığı zaruridir. Dolayısıyla toplumda belirli tepkiler her zaman vardır fakat önemli olan bunları örgütsel bir hareket haline getirmektir (Çetinkaya, 2008: 24).

Kaynak mobilizasyonu paradigması Tilly'nin ifadesiyle dışlanmış toplumsal grupların sisteme katılma mücadelesini ve McCarthy ve Zald'in ifadesiyle de kaynakların farklı biçimde dağıtımı talebini içeren çatışmalar olarak görünmektedir.

(34)

22

Güncel çatışmaların politik boyutu üzerinde odaklanmaktadır ve bu gücün stratejik kullanımıyla alakalıdır (Çayır, 1999: 20-22).

Zald ve McCarty'nin yayınladığı The Social Movement Reader: Cases and Consepts adlı eserde kaynakları toplama prensipleri ve mekanizmaları üzerine geliştirdikleri hipotezler (2003: 176-184) şunlardır:

1. Kitlelerin veya halkın kullanabilecekleri potansiyel kaynaklar arttıkça, sosyal hareket sektörünün kullanabileceği kaynaklarda artar.

2. Sosyal hareket sektöründe kaynaklar arttıkça, onu elde etmeye çalışan sosyal hareket endüstrisi ve örgütleri artacaktır.

3. Kaynakların çok olması talebin çokluğuyla ilgili olmaksızın daha fazla etki yaratabilir.

4. Sosyal hareket örgütü, münferit üyelerden gelen katkılara bağlı kaldığında kaynak akışı daha az istikrarlı olur.

5. Sosyal hareket örgütü, bilinçli üyeler ile yalnızca yararlanıcı üyeleri bir araya getirmeye çalısınca gerginlik ve çatışma yaşayabilir.

6. Sosyal hareket endüstrisinde meydana gelen iniş çıkışlar karşısında eski sosyal hareket örgütleri yenilerine göre hayatta kalma şansına daha fazla sahiptir.

7. Sosyal hareket endüstrisinde rekabet arttıkça, yeni ortaya çıkan sosyal hareket örgütleri daha dar kapsamlı hedeflere ve stratejilere yoğunlaşırlar.

8. Bir sosyal hareket örgütüne gelen kaynaklar ve gelirler arttıkça, o hareket daha profesyonel ve daha geniş personele sahip olur.

9. Sosyal hareket sektörü genişledikçe sosyal hareket kariyeri olan profesyoneller ortaya çıkar.

(35)

23

10. Sosyal hareket münferit üyelerden oluştukça hareketten yararlanan üyeler örgütsel taktiklerden daha çok stratejik amaçlarla harekete kabul edilir (Akt. Uysal, 2009: 228-229).

"Kaynak mobilizasyonunun en açık imgesi, bir insan grubundan kullanılabilir kaynaklar toplama faaliyetinde bulunan bir girişimciyi ya da örgütü içerir; en net biçimde tarif edilen kaynak paradır" (Jasper, 2002: 68). Kaynağı; para ve paranın alabileceği araçlar ile sınırlayan bazı kuramcılar (Gamson, Friman, Rytina) kaynakların sayılabilir ve devredilebilirliği üzerinde ısrarla dururlar. (Jasper, 2002: 68-69).

Sosyal hareketlere kaynak sağlayan şey her zaman para ile ifade edilemez. Bazı hareketler paradan çok gönüllülerin emeğine ve ona ayırdığı zamana çok şey borçludurlar. Bu tür bir olgu genel itibariyle büyük parasal kaynaklarla desteklenmeyen hareketlerde daha net izlenebilir. Lakin burada üzerinde durulması gereken önemli bir nokta da aslında parasal kaynakların bu tür kaynakları da beraberinde getirebilme gücüdür. Güçlü bir maddi kaynağa sahip bir hareket kendine protestocu, lobici, organizatör ve hatta lider satın alabilir veya ücretli bir işçi gibi çalıştırabilir. Bu, yeterli maddi kaynaklara sahip olmayan hareketler için söz konusu olamaz (Uysal, 2009: 227).

Eleştiri:

Hareketi, sadece verili bir ampirik aktör olarak tanımladığı için kaynak

mobilizasyonu paradigması çağdaş hareket biçimlerinin anlamını

açıklayamamaktadır. Her ne kadar makro düzeyden kaçınsa da paradigma, gerçekte her kolektif hareketi politik düzeye indirger. Kaynak mobilizasyonu teorisi hareketin oluşması için değişik unsurların nasıl bir araya geldiğini açıklar fakat bunlar niçin ortaya çıkar ve bunun nereye gittiği/sonuçları konusunda açıklayıcı tarafı yoktur (Melucci, 1999: 89-90).

Tilly, Tarrow (1994) ve McAdam (2001) paradigmanın görmezden geldiği noktaları şöyle sıralamaktadırlar: Dinamik ilişkiler biçimi yerine durağan ilişki biçimleri üzerine yoğunlaşması, tekil eylemlerle ilgilenirken geniş çaplı hareketlere

(36)

24

az ilgi duyması, hareketin karşılaştığı tehditler ve örgütsel yapıdaki zayıflık yerine olanaklar ve örgütsel kaynakların genişlemesine vurgu yapması, hareketlerin ortaya çıkışı ile ilgili stratejileri önemseyip daha sonraki aşamaları pek önemsememesi. Kaynak mobilizasyonu paradigmasını; sosyal hareketler, devrimler, etnik seferberlikler ve devrimler gibi sınıflandırmayı, bu tip olguları karşılaştırma veya sentez imkanını engellediği için eleştirmişlerdir (Çetinkaya, 2008: 31).

1.2.3. Politik Olanaklar (Siyasi Süreçler) Kuramı

Tarrow (1994), Meyer (2004) gibi düşünürler de hareketleri, içinde bulunduğu politik sistem ve onun protesto fiilleriyle ilişkili olduğunu ileri sürer. Sosyal hareketler; baskının azaltılması, ekonomik ve politik elitler arasında belirecek bir çatışma sayesinde görünür bir hal alırlar. Politik olanakların ortaya çıkması hareketler için dışsaldır (Çetinkaya, 2008: 24-25).

Tarrow, kaynak mobilizasyonu paradigmasını eleştirirken siyasi fırsatlar üzerine yoğunlaşır. Ona göre siyasi fırsatların azlığı ve çokluğu şunlara bağlıdır:

 Siyasi katılımın açıklılığı/kapalılığı

 Siyasi grupların istikrarı/istikrarsızlığı

 Destek gruplarının veya etkin karşıtların varlığı/yokluğu

 Seçkinlerin bölünmüşlüğü/çatışması (temsil edilmeyen grupların dahil olması

için önemli)

 Hükümetin talep edilen konularda kamu politikaları oluşturabilme kapasitesi

(Erdi Lelandais, 2009: 73-74).

Tilly, kaynak mobilizasyonu hareketini önemser fakat eksik yönlerine vurgu yapar. Ona göre maddi kaynakların yanı sıra şehirleşme, endüstrileşme, ulus-devletin doğuşu ve ulusal piyasanın gelişimi gibi birçok önemli etkenlerin de var olduğunu söyler. Tarrow ve McAdam da siyasi fırsat yapılarının protestonun gelişimi ve sonuçları üzerinde büyük etkilerinin olduğunu belirtmişlerdir. McAdam, sosyal

(37)

25

hareketlerin ortaya çıkışında üç kilit nedensel faktör olduğunu savunur. Birincisi, siyasi çevredeki fırsatların özellikle de devletin protestoya gösterdiği tepkilerin değişmesi, ikincisi, sosyal hareketlerdeki mevcut örgütlenme seviyesi ve son olarak da sosyal hareketlerin başarı şansı (başkaldırma bilincine ulaşma seviyesi ya da bilişsel özgürleşme seviyesi olarak da bilinir). Tüm bu çerçevede McAdam sosyal hareketleri -ki dışlanmış gruplar cephesi olarak belirtir-, toplum yapısındaki değişimleri desteklemeye veya birtakım değişimlere direnmeye yönelik kurumsal olmayan siyasi katılım biçimlerine (eylem, protesto, gösteri, miting gibi) başvuran örgütlü çabalar olarak tanımlar. Özetle siyasi fırsat yapısı kuramcıları grubun dışındaki kaynakların mobilizasyonu üzerinde yoğunlaşır (Jasper, 2002: 71-74). Eleştiri:

Siyasi süreç kuramı, hareketin başlaması ya da zafer kazanmasında etkili olan her şeyi siyasi fırsat yapısı olarak etiketlemektedir. Stratejileri yapı olarak formüle eder. Kültür, kaynaklar ve strateji aynı anlamda kullanılmaktadır. Siyasi süreç paradigmasında, her ne kadar kültür ve biyografi nadiren bir bağımsızlık gösterse de "siyasi yapı" kültürden de üste tutulur. Fakat, örneğin, Bolşevik Devrimi'nin siyasi yapı ve strateji alanında değil, daha çok kültür ve biyografi alanında etkili olduğu gözlemlenmiştir. Kurama göre baskının kalkması hayati öneme sahiptir. Lakin baskı her şeyi ifade etmez; harekette simgeler ve çerçeveler de önemli bir yere sahiptir (Jasper, 2002: 75-79).

1.2.4. Kültür Odaklı Paradigmalar

1990'lardan sonra sosyal hareketleri inceleyenler kültür boyutu üzerine yoğunlaşmışlardır. Endüstrileşme sonrası kuramlar, Touraine'in belirttiği gibi teknokrasi ile mücadele edebilecek hareketler üzerine yoğunlaşıyordu. Melucci'ye göre bu hareketler, belirli kültürel süreçlere sahiptir. Bu süreçler, "belli sayıdaki ahlaki ve totalleştirici, mutluluk, adalet ve hakikat beklentisinden oluşan ahlaki ütopyacılığın araçlarıdır". Melucci, katılımcıların yeni kimlikler ve görüşler oluşturmak için kültürü nasıl kullandıklarına yoğunlaşır. Touraine ve Habermas'a göre evrensel iletişimi ulaşmaya çalışmak, özel yaşamı teknokratların belirleyiciliğinden korumak ve tarihsel değişimin yönünü kimin belirleyeceğine dair

Şekil

Tablo 1: Kolektif Davranış Biçimleri (Schaefer, 2013: 482)
Tablo 2: Alberle'in Sosyal Hareket Tipleri
Şekil  3: Blumer'in Sosyal  Hareketin Oluşum Şeması (Crossley, 2002:  34'ten Akt.  Uysal, 2007a: 36)
Tablo  4:  Protestoyla  Potansiyel  Olarak  Bağlantılı  Bazı  Duygular  ve  Muhtemel  Etkileri
+4

Referanslar

Benzer Belgeler

Barolar Birliği'nin "sivil anayasa" çalışmalarının ardından, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) öncülüğünde birçok meslek örgütünün

Hukuksal planda, geçiş dönemi 3 safhaya ayrılabilir: İlki, Ocak- Mart 2011 arasında gerçekleşen 1959 Anayasasının hayatta kalışı ve ölümü; ikincisi

Ayakkabılar ürün grubunda ihracat potansiyeli yüksek ürünler 6402 Dış tabanı ve yüzü kauçuk veya plastik maddeden olan diğer ayakkabılar. 640419 Tabanı

Böylece Arap Baharı sürecini ele alan akademik çalışmalardan farklı olarak yeni bir kuramsal yaklaşım izlenecek ve bu sürecin iki önemli örneğini oluşturan Tunus ve

2019 yılında Tunus’un dış ticaret açığı yaşadığı başlıca ülkeler: Çin (1,9 milyar Dolar), Cezayir 1 milyar Dolar, İtalya 909 milyon Dolar, Türkiye 840 milyon Dolar

Söz konusu araştırmanın kapsamlı olması, yabancı yatırımcıların ihtiyaç ve beklentilerini karşılamak amacıyla, Tunus'ta yatırımcı şirketlerin veya Tunus'ta

Sınıf temelli hareketlerden kimlik temelli hareketlere evrilen toplumsal hareketler geleneksel anlamdaki toplumsal hareketlerden farklılığını ortaya koymak için

tahlillerini, insanların iç dünyalarını kemiren duyguları sergilemesine rağmen hak ettiği üne kavuşamamıştır. Hikâye ve tiyatro dallarında da sayıca hayli kabarık