• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: SOSYAL HAREKETLERİN NELİĞİ ÜZERİNE

1.5. Sosyal Hareketlerin Toplumsal Kurumlarla ve Olgularla İlişkisi

1.4.8. Sosyal Hareketler, İnternet ve Sosyal Medya

"Bütün bunlar internetteki sosyal ağlarla başladı; çünkü bu ağlar, iletişim

kanallarını tekellerine almış ve bununla iktidarlarını sağlamış hükümetler ve şirketlerin büyük ölçüde kontrollerinin dışında kalan özerklik alanlarıdır" (Castells, 2013: 17). Castells, Enformasyon Çağı adlı eserinde ilk defa "sanal cemaatler" kavramını kullanmıştır. Ona göre internetin bireyselciliği, çözülmüşlüğü ve boş vermişliği tetiklemenin yanı sıra aynı toplumda kuvvetli bağlar oluşturabilecek argümanlara sahip olduğunu belirtir. İnternetin ve sanal cemaatlerin bu gücü, gözlemcilerin onlara atfettiği güçten daha fazlasıdır. Bağları zayıf kullanıcılar arasında net üzerinden karşılıklı destekleyiciliğine ilişkin önemli bulgular vardır. İnternetin bu yönünün kuvvetli olmasının en önemli sebeplerinden biri de çekincesiz tartışmanın ortamını oluşturmasıdır. Castells bunu sürece samimiyetin kazandırılması ile ifade eder. İlişkiler sanal olduğu gibi ölümler de sanaldır. İnternet üzerinde herhangi bir hoşnutsuzluk, sonsuza dek bağların koparılması ile cezalandırılabilir. Sanal cemaatler gerçek midir değil midir? sorusuna Castells, hem evet hem de hayır cevabını verir. Gerçek değiller çünkü fiziksel değildirler, yani fiziksel cemaatlerin izledikleri yolu, takındıkları tavırları, iletişim ve etkileşim kalıplarını kullanmazlar. Ama gerçekdışı değillerdir çünkü çoğu zayıf bağları olan, son derece farklı gruplara mensup, uzmanlaşmış, sağlam bir etkileşimin dinamikleriyle karşılılığın var olduğu, destek üretebilen kişisel sosyal ağlardır (Castells, 2005: 479-480).

Esas itibariyle bilgi toplumunda günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan internetin sosyal hareketler ile ilişkisi iki yönlüdür:

54

• İnternetin bir araç olarak kullanılması,

• İnternetin sosyal hareketlerin gerçekleştiği bir saha olması (Bingöl ve Tanrıver, 2011:135).

Işık (2015: 100), İnternetin "geleneksel çevrimdışı aktivizmi mevcut hareketin repertuarını e-posta kampanyaları ve online dilekçeler ile arttırarak kolaylaştırabileceğini" belirtir. Bununla beraber internet ortamı yeni eylem şekillerini ve direniş biçimlerini ortaya çıkarır. Zaman ve mekan sınırlılığını ortadan kaldırabilir.

Muhalif bir ideolojinin kitlelere aktarılabilmesi açısından muhalif medyaların geliştirilmesi hayati önem taşımaktadır. Zira toplumsal muhalefet için iletişim, temel belirleyicidir. Her sosyal hareket tarihsel bağlamına uygun olan medyaları araç olarak kullanmış ve bu şekilde sesini duyurarak tarihsel bir etki oluşturmuştur. Özellikle bu medya, "radikal medya" mahiyetinde olmalıdır. Sadece hareketin kendisine odaklanan ve hareketin sesi olan bir medya. Nihayetinde iletişimsel güç siyasal güçle doğru orantılıdır ve toplumla iletişime geçemeyen muhaliflerin etkili olması söz konusu olamaz (Çoban, 2009b: 43-47).

Wolman, Wired dergisinde yayınladığı yazıda Mısır'da 2008 yılında gerçekleştirilen 6 Nisan Hareketi'nde Facebook'un etkisi üzerinde durmuştur. Sessizce yapılan bir yürüyüş sonrası polisin şiddetine maruz kalan Maher ve arkadaşları Facebook'ta bir grup kurdu. Bu grup kısa sürede yetmiş bin kişiye ulaştı. Bunu ilk zamanlar kendileri dahil hayal edemiyorlardı. Grup yöneticileri kısa bir zaman sonra tutuklandılar. Bu, hükümet için utanç verici bir durumdu. Gittikçe genişleyen grup güvenlik güçlerini tedirgin edecek vaziyete gelmişti. Kıyamet ertesi 6 nisan'da kopacaktı. 5 Nisan gecesi güvenlik güçleri tüm birimleriyle toplanılacak meydana üşüştüler. 6 Nisan sabahı Kahire'nin kuzeyinde Büyük Mahalle (Al Mahallah Al Kubra) bölgesinde dört yüz bin kişi sabah namazı için toplandı. Bu normal şartlarda Mısır ve benzeri ülkeler için imkansız bir durumdur. Ama sosyal medya bunu başardı (Wolman, Erişim 2).

55

Edibe Sözen, sosyal hareketler ve medya arasındaki ilginç bir ilişkiye işaret eder. Ona göre sosyal hareket ve medya arasında eşitsizliklere dayalı bir ilişki söz konusudur. Zira sosyal hareketin medyaya ihtiyaç duyduğu kadar medya, sosyal hareketlere ihtiyaç duymaz. Dolayısıyla medya, sosyal hareketleri sunarken çeşitli kısıtlamalara ve tahrife gider. Bu da sosyal hareketin medyada minimize olmasına yol açar. Çünkü medya eylemlerin ancak çok az bir kısmını yansıtabilir (1999: 78).

Sosyal hareketlerin özelde sosyal medya genelde medya ile olan ilişkileri - özellikle son yüzyılın son çeyreğinde- mümkün olduğunca doğru orantılıdır. Bu doğru orantı daha çok medyanın sosyal hareketlere olan katkısıyla şekillenmiştir. Hem Otfried Jarren hem de Joachim Raschke bu katkılara şöyle değinmişlerdir: a) Medya, sosyal hareketlere üye kazandırmada başat rol oynamaktadır. Medya, etkilenme güdüleri yüksek bireyleri sosyal hareketin amaçlarına yönelik olarak eyleme geçirebilme özelliğine sahiptir. Medya'da var olan çeşitli propaganda, söylem, köşe yazısı ve makale gibi yazınsal unsurlar bu konuda önem arz etmektedir. b) Sosyal harekette "Biz" duygusunun ve ortak bir kimlik oluşumunda medyanın rolü yadsınamaz. Sosyal hareketin içinde var olan "aidiyet duygusu" medya üzerinde "onlar"a atıfta bulunarak karşıt kimlik üzerinden sosyal harekete bağlılık oluşturur. c) Medya, "finansal kaynakların sağlanması, işbirliğinin oluşturulması, tecrübelerin paylaşımı, meşrutiyetin ve yönetimin sağlanması açısından sosyal hareketlere kolaylık sağlar. Bu açıdan medya, hareketin dışa açılımını da sağlamış olur. Medya aynı zamanda birden fazla sosyal hareketin kolektif bir yapı oluşturması ve böylelikle siyaset başta olmak üzere çeşitli kurumları etkilemesine de olanak sağlar. d) Medya, hareketim meşruluğunu sağladığı ölçüde -özellikle siyasi merciler tarafından- tanınmasını da sağlar. Siyasi platforma taşınan hareket, üyelerinin sayısının oranına, protestoların yoğunluğuna ve medyanın desteğine bağlı olarak problemi çözmede ve talep edileni gerçekleştirmede başarı sağlayabilir (Akt. Kılıç, 2009: 159-160)

56

Sosyal medya, özellikle küresel ve modern bir dünyada çok önemli bir aktördür. Kısa zamanda ve nicel anlamda çok büyük örgütlenmelerin yanı sıra iktidar değişimlerine yol açabilecek güçlü bir aktör konumuna gelebilir. Özellikle Tunus'ta başlayıp bütün Ortadoğu'yu etkisi altına alan ve literatüre "Arap Baharı" olarak geçen sosyal hareketler silsilesinin en önemli aktörü şüphesiz sosyal medyadır. Bu süreçte iktidarda bulunan elitlerin internete veya sosyal medya sitelerine erişimi yasaklaması bu aktörün ne denli güçlü olduğunun göstergesidir. Özellikle Mısır olaylarında sosyal medyanın varlığı ve etkisi üzerine yoğunlaşan Özensel, olaylar başlamadan önce ve

sonrasında sosyal medyanın kullanım oranı ve katılımcı oranları3 arasındaki farka

dikkat çekerek, sosyal medyanın sürece etkisini irdelemiştir (Özensel, 2015).

Çelik ise sosyal hareketlerin internet ve sosyal medya ile olan organik ilişkisini şu şekilde ifade etmektedir:

"Tunus, Mısır, Bahreyn, Yemen, İran ya da sırada hangi despotik ülke varsa, bütün bu coğrafyalarda, oluşan veya oluşacak halk ayaklanmalarının ya da direnişinin hızı, etkin ve masrafsız bir biçimde örgütlenmesinde internet teknolojisinin başat rol oynamasının temel nedeni, bu teknolojinin standart çalışma mekanizmasının hali hazırda direnişçi, devrimci veya muhalif bir yapıya sahip olması değil. Yerine, internet teknolojisi temel olarak akışkan yani kullanıcılarının arzu, istek ve ihtiyaçlarına göre performans çeşitliliği gösterebildiği için ve muhalif ve yaratıcı kullanıcılar bu teknolojinin potansiyel performanslarını ortaya çıkarabilecek etkileşimi sağlayabildikleri için muhalif bir politik mecra işlevi kazanıyor ve umudun yayılmasına, transfer edilebilmesine olanak veriyor" (Çelik, 2011: 24).

3 "Halk ayaklanması başlamadan önce Aralık ayı itibari ile Facebook üye sayısı 4,6 milyon civarında iken, Şubat ayında bu sayı 5.6 milyonu geçmiş durumda idi. Ocak 2011 rakamlarına göre internet kullanıcılarının %43’ü Facebook üyesidir ve bunların %58’i 25 yaşın altındadır. Bu istatistikler neden Mısır devrimi sırasında yapılan açıklamaların hep gençler üzerinden yürütüldüğünün bir açıklaması olarak da değerlendirilebilir. Daha da ilginci, devrimin ilk günü olan 25 Ocak’tan itibaren Mübarek’in düştüğü güne kadar geçen iki hafta içerisinde Mısır’da 32.000 yeni Facebook grubu ve 14.000 yeni sayfa açılmıştır. Ocak ve Mart 2011 ayları arasında Mısırdaki ortalama Twitter kullanıcısı 1.13 milyon kişi civarındadır. Yine bu zaman aralığında atılan toplam tweet sayısı ise 2.16 milyondur. Yine Twitter hesabı olan kullanıcı sayısı da Mısır’da devrimden önce 26.800 kişi iken devrimden sonra bu sayı 44.200 kişiye ulaşmıştı. Yapılan bir diğer araştırmaya göre Hüsnü Mübarek’in istifa kararından bir hafta önceki zaman diliminde, Mısır kaynaklı siyasal değişim ile alakalı günlük tweet sayısı 2.300 iken istifa kararı ile birlikte bu rakam 230.000’e ulaşmıştır. Yine yapılan bir araştırmaya göre Youtube da devrimin ilk haftasında 8,7 milyon video Mısırlı kullanıcılar tarafından seyredilmiştir." (Özensel, 2015:82-83)

57

Resim 1: Mısır'da (2011) internetin ve sosyal medyanın yasaklanmasını protesto eden bir gösterici (Erişim 3).

58

BÖLÜM 2: ARAŞTIRMANIN METODOLOJİK VE KURAMSAL TEMELLERİ

Benzer Belgeler