• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: SOSYAL HAREKETLERİN NELİĞİ ÜZERİNE

1.2. Sosyal Hareketlere Kuramsal Yaklaşımlar

1.2.5. Yeni Sosyal Hareketler

Tilly 18. yüzyılın ortalarından itibaren Batı'da gelişen sosyal hareketleri şöyle özetlemektedir:

 İktidar ve otoritelere karşı hak taleplerinde bulunan basit organize olan halk

girişimi (kampanya).

 Çeşitli siyasal eylemlerin (dernekler, gösteriler, halk mitingleri, medya

demeçleri vb.) gerçekleşmesi.

 Makul olma, birlik, sayı ve (kendilerine veya kendi seçmenlerine) bağlılık

(MBSB) ilkelerinin sergilenmesi. Makul olma; ölçülü davranışlar, düzgün kıyafetleri, birlik; benzer rozetler ve kostümleri, sayı; dilekçelerdeki imzaları, kişi sayısını, bağlılık ise baskıya direnci ve gösterişli fedakarlığı ifade etmektedir (Tilly, 2008a: 17-18).

20. yüzyılda ise, sosyal hareketlerin hem yayılmasında hem de karakterinde değişimler gözlenmiştir. Sosyal hareketin organizatörlerinin, yerel otoritelerle özellikle de uzmanlaşmış polislerle ilişkileri rutinleşmiştir. İletişim araçları değiştiğinden dolayı kampanyalar, etkinlikler ve makul olma, birlik, sayı ve bağlılık ilkelerinde değişikliklere rastlanılmıştır. Özellikle radikal ve reformcu hareketler de sosyal hareketlerin karakterine bürünmüştür. Son olarak son dönem sosyal

28

hareketleri yerel ve ulusal politik kültürlerde büyük ölçüde kabul görmüştür (Tilly, 2008a: 133).

Sanlı, "Politik Kültür ve Toplumsal Hareketler" adlı eserinde Offe'den yola çıkarak yeni sosyal hareketlerin kendiliğindenci, duygusal, eşitlikçi ve merkezilikten yoksun bir biçimde gayrı resmi olarak örgütlendiğini ve bağlarının gevşek olduğu katılımcılara sahip hareketler olarak ön plana çıktığını belirterek eski ve yeni sosyal hareketleri şu şekilde ayırmıştır (2005: 97-98):

Tablo 3: Eski ve Yeni Hareketler

Özellikleri İşçi Hareketi Yeni Sosyal hareket

Temel amaç Devletin kontrolü Genişlemiş ve çoğulcu bir toplumda özerklik

Temel tehdit Düzensiz kapitalizm Teknokratik devlet

Hareket türü

Esas olarak politik, fakat sendikaların önemli toplumsal/ekonomik fonksiyonları var Esas olarak kültürel/toplumsal, fakat siyaseti yeniden tanımlamakla meşguller; 'kişisel olan politiktir' Anahtar konular

Maddi yararlar, sosyal adalet, yoksulluk, işsizlik, eşitsizlik

Kişisel özerklik, özgürleşme, doğanın korunması, barış gibi etik sorunlar

Örgütlenme Merkezi ve hiyerarşik,

partiler ve sendikalar

Gerçek ilişki ağı, benzer bireyler arasında

Taktikler

Seçimlere katılma,

ekonomik ve sosyal haklar için kampanyalar ve eylemler

Düzensiz kitle gösterileri, protestolar, alternatif yaşam biçimleri ve

kimlikler üzerine sloganlar Uluslararası alana

yönelim

Milliyetçi duyguların uluslararası dayanışma ile dengelenmesi

Yerel ve global

uluslararası bağlantıların farkında olma 'yerel hareket et, global düşün'

Demokrasiye yaklaşım Sosyal demokrasi/ Endüstriyel demokrasi Farklılıkların demokrasisi/ planlanmış demokrasi

Yurttaşlığa yaklaşım Liberal yurttaşlığın genişlemesi (sivil, sosyal,

politik haklar) herkes için

Grup haklarının

genişletilmesi/ genel insan hakları

Temel sosyal taban

İşçi sınıfı ve diğer sosyal sınıflarda sosyalist entelektüeller

Orta sınıf ve kamu sektörü çalışanları

29

Yeni sosyal hareketlerin ayırt edici özelliği "yeni" kavramına atıfta bulunulan sınıf ve çıkar temelli hareket olmalarıdır. Bunlar araçsal değillerdir ve evrensel konuları ifade ederler ve tepki, ahlakiyet ilkesine bağlı olarak ortaya çıkar. Devletten çok sivile yönelik olan bu hareketler sosyo-ekonomik taleplerden ziyade kültürel, kimliksel ve yaşam tarzına ilişkin konulara ilgi duyar (Erdi Lelandais, 2009: 68-69).

Tecim, aslında modern dönemde de klasik sosyal hareketlerin varlığını sürdürdüğünü belirtir. Son dönemlerde Türkiye'deki bazı hareketler, hem klasik hem de yeni sosyal hareketlerin varlığına dair önemli veriler sunmaktadır. Tecim bunu hareketlerin iç yapılarıyla ispatlar. Çünkü klasik sosyal hareketler ve yeni sosyal hareketleri birbirinden ayıran ve hareketin içeriğine vurgu yapan dört temel unsur söz konusudur: (i) Yapı ve tema alanı, (ii) aktörler, (iii) hedefler, (iv) örgütsel yapı ve eylem biçimi. (i) Klasik sosyal hareketler genel itibariyle ekonomik temelli ve devrimi hedefleyen hareketlerdir. İktidara talip olmayı içerir. Sınıf (genelde işçi sınıfı) temellidir. Fakat yeni sosyal hareketler orta sınıf desteklidir. Etnisite, cinsiyet, kimlik gibi değer tabanlıdır. Vurgulanan devrim değil demokrasidir. Ya da Offe'nin belirttiği gibi yeni sosyal hareketler "hayat tarzı" odaklıdır. (ii) Klasik sosyal hareketlerin ilk dönemlerinde aktörler, romantizm peşinde, çoğu zaman irrasyonel hareket eden tipler olma özelliğini gösterirken daha sonraki dönemlerde, gelir dağılımına ilişkin sorunlar üzerine odaklanan, grup olarak hareket eden aktörler olmuşlardır. Klasik hareketler genel itibariyle işçi sınıfı tabanlıdır. Yeni sosyal hareketlerde ise işçi sınıfını, yerini eğitimli, orta sınıf katılımcılara bırakmıştır. Burada rasyonel stratejilere sahip aktörler kimliği, katılımı, demokrasiyi vurgulamaktadırlar. (iii) Klasik sosyal hareketlerde örgütsel yapı hiyerarşik ve merkezi bir yapılanmaya işaret etmektedir. Dolaylı veya doğrudan bir elit zümreden bahsedebiliriz. Fakat yeni sosyal hareketlerde bu yapı çok daha esnektir. Hareket, bireysel irade sonucu ortaya çıkan anlaşma veya sözleşmelerle tanımlanır. (ii) Klasik hareketlerde eylem, yapı-bozucu ve vandalizme çabuk dönüşebilen bir biçimdedir. Marksist ideolojiden etkilenen bu eylemlerin temelinde devrim ve çatışma ruhu vardır. Yeni sosyal hareketlerde ise çatışma yerini uzlaşmaya bırakır. Barışçıl eylemler bazen lobi faaliyetleri ve siyasi baskı ile desteklenmektedir. (Tecim, 2015: 16-20).

30

Touraine, sosyal hareketleri temel olarak üç ilkeyle tanımlar:

 Hareketin kimliği (ne olduğu ve kimin adına konuştuğuna ilişkin öz tanımı)

 Hareketin karşıtı (hareketin baş düşmanı)

 Hareketin toplumsal modeli/hayali (ulaşmak istediği toplumsal düzen)

(Castells, 2008:100)

Melluciye göre yeni sosyal hareketler, üretim ve dağıtım mekanizmalarınsa değil sembolik olarak idari sisteme meydan okurlar. Çokuluslu bir yapıda olan bu hareketler, kendiliğinden yansımalı eylemler olup amaçları topluma bir mesaj vermektir (Melluci, 1995'ten Akt. Işık, 2011: 26).

Scott ise bazı koşullara tepki olarak ortaya çıkan tutarlı toplumsal güçler olarak tanımladığı yeni sosyal hareketlerin temel amaçlarını üç maddede toplamıştır: Sivil toplum örgütlenmesi oluşturmak, teknokratik devlete karşı sivil toplumu savunmak ve değişen değerler ve yaşam tarzlarından hareketle toplumu değiştirmeye çalışmak (Işık, 2011: 30).

Yeni sosyal hareketleri eski sosyal hareketlerden ayıran 8 temel nitelik söz konusudur:

 Yeni sosyal hareketlerde katılımcılar toplumsal rolleriyle açık bir ilişki

sergilemezler. Sınıf yapısını aşan bir eğilim vardır.

 Yeni sosyal hareketler; kolektif hareket için bütünleştirici ve homojenleştirici

bir nitelik şartı koşan Marksist ideolojiye ters düşer.

 Yeni sosyal hareketler hareketin kimliğine daha çok vurgu yapar. Ekonomik

konulardan çok kültürel ve sembolik meseleler üzerine yoğunlaşmaktadır.

 Yeni sosyal hareketlerde bireysellik ve kolektiflik arasındaki ilişki bulanıktır.

31

 Yeni sosyal hareketler bireyin kişisel iç dünyasını yansıtmaktadır. Gay

hakları, kürtaj, alternatif tıp, sigara-alkol karşıtlığı gibi hareketler ile örneklendirilebilir.

 Yeni sosyal hareketler farklı radikal mobilizasyon taktikleri (sivil itaatsizlik

gibi) uygularlar.

 Yeni sosyal hareketler örgütlenme ve çoğalma için demokrasilerdeki katılım

kanallarının güvenilirlik krizinden istifade ederler.

 Yeni sosyal hareketlerde örgüt yapısı; bölünmüş, dağınık ve adem-i

merkeziyetçi yapıdadır (Johnston vd., 1993: 135-137).

Bir sosyal hareket hiçbir zaman toplumsal duruma tepki olarak var olmamıştır. Aksine toplumsal durum sosyal hareketlerin arasındaki kültürel modeller ve tarihsellik için yapığı çatışmanın sonucudur. Bu tür çatışmalar siyasal ve kültürel reformlara yol açabilmektedir. Sonuç olarak bir sosyal hareket, bizzat hareket vasıtasıyla kültürel yönelimlerin ve tarihselliğin bir toplumsal örgütlenme biçimine dönüşmesidir (Touraine, 1999: 49-50).

Yeni sosyal hareketler temelde bir sınıfı temsil etmemekle beraber (Johnston vd., 1993:135) topyekun olarak bir sınıf yapısını barındırmaktadır (Touraine, 1999: 51). Ki bu, yeni sosyal hareketleri, klasik sosyal hareketlerden ayıran önemli bir niteliktir.

Yeni sosyal hareketleri eski sosyal hareketlerden ayıran Pakulski, bu ayrışmada üç önemli unsur üzerine yoğunlaşır. İlki neslin farklılığıdır. Yeni neslin yeni kültürü yeni toplumsal hareketleri ortaya çıkarmıştır. İkincisi ise yeni statülerin ortaya çıkışıdır. Üçüncüsü ise "sivil toplum" yapılanmalarının artmasıyla birlikte devrimden ziyade dönüşüm için uğraşan hareketlerin artışıdır (Pakulski, 1993).

Offe yeni sosyal hareketlerin temasını, hayat alanı ile ilgili olan sağlık, beden, cinsel kimlik, fiziki hayat koşullarıyla ilgili komşuluk, çevre, insanlığın devamı gibi konuları kapsamaktadır. Değerleri; özerklik (adem-i merkeziyetçilik), kimlik ve

32

manipülasyona, kontrole, bağımlılığa, bürokratikleşmeye, düzenlemeye karşı muhalefet etmektir. Hareket etme biçimi, iki temelde alınabilir: topluluk oluşturmak için yapılan hareket biçimleri (katılımcılar, kampanyalar, sözcüler, ağlar ve gönüllü yardımcıları) ve dış dünyaya ve politik muhalefetlerine karşı çıkma yöntemleri (gösteriler, protestolar) (Offe, 1999: 63-64).

Yeni sosyal hareketler, gündelik hayatla iç içe geçmiş gruplardan oluşan bir ağ'dır. Hareket ağı bir değiş-tokuş sistemidir. Bu tip ağlar; çoklu üyeliğe müsaade ederler, grup için talep edilen eylemler kısa süreli veya kısmi zamanlıdır, bireysel anlamda zaman ayırma ve duygusal dayanışma üyelerden istenen bir şarttır. Dolayısıyla bu tip ağlarda iki kutuptan söz edilebilir: Gizlilik ve görünürlülük. Gizli olarak var olma yeni kültürel kodlar oluşturarak bireylerin onları pratiğe dökmelerini sağlar. Görünürlülük - herhangi bir konuda siyasal otoriteye karşı çıkmak için bir araya gelen küçük gruplar eşliğinde- halkın isteklerine rağmen karar alma mekanizmalarının altında yatan mantığı gözler önüne serer. Gizlilik ve görünürlülük karşılıklı olarak ilişki içerisindedirler. Gizlilik, görünürlülüğü dayanışma ağları ve kültürel çerçeve ile besler. Görünürlülük ise gizil ağları kuvvetlendirir, dayanışma için enerji sağlar, yeni grupların veya yeni katılımcıların kazanılmasını kolaylaştırır (Melucci, 1999: 92-93).

Son yıllarda ortaya çıkan sosyal hareketlerin özellikleri şöyle sıralanabilir (Castells, 2013: 191-197):

 Bu hareketler birçok biçimde (internet ve mobil) ağlar oluşturmuşlardır.

Dolayısıyla liderliğe, komuta veya kontrol merkezine çok fazla ihtiyaç duymazlar.

 Kamusal alanların işgali veya sokak gösterileri gibi kent uzamını işgal ederek

bir hareket haline gelirler.

 Hareketler yerel, aynı zamanda küreseldir. Bir kamusal mekan söz konusudur

fakat bununla birlikte internet üzerinden küresel çapta bir tartışma mekanı oluştururlar.

33

 Her harekette olduğu gibi bu yeni sosyal hareketler de bir zaman biçimi

oluşturmuşlardır: Zamandışı zaman. Ânı yaşarlar ve kronolojik hayattan

istifa, kronometreleri de reddederler. "Şimdi ile uzun şimdinin

melezlenmesinden oluşan, doğmakta olan alternatif bir zaman."

 Doğuş ve kökenlerinde kendiliğindelik söz konusudur ve tiksinti ve bıkmanın

kaynaklık ettiği bir öfke söz konusudur.

 Hareketler viraldir; bir başka kente veya bir başka ülkeye sıçrayabilme

potansiyeline sahiptir. Başka yerlerdeki protestoları görmek veya dinlemek, değişim umudunu tetikler.

 Öfke, kafa yorma ve düşünüp taşınmayla umuda dönüşür. Karar

mekanizmaları söz konusudur ve bu yüzden liderden bahsedilmez. Zira lider, hareketin katılımcıları için güvensizliğin bir ifadesidir.

 Ağlar sayesinde oluşturulan ve pekiştirilen birliktelik, son dönem sosyal

hareketler için kilit bir meseledir. Birliktelik, aynı ortak değeri paylaşan topluluktan farklı bir şeydir. Topluluk ulaşılacak bir hedeftir, ancak birliktelik başlangıç noktası ve güçlenme kaynağıdır.

 Özdüşünümsel hareket olarak karşımıza çıkarlar. Biz kimiz, ne istiyoruz,

neye ulaşma amacımız var, nasıl bir toplum diliyoruz, değiştirmek istediğimiz şeyler neler gibi soruları sürekli olarak kendilerine sorarlar.

 Prensip itibariyle şiddet içermeyen, sivil itaatsizlik gibi eylemlerle protesto

ederler.

 Son dönem sosyal hareketler nadiren programa dayalıdırlar. Zira talepleri çok

fazladır ve gün geçtikçe artabilmektedir.

 Son olarak en önemlisi; tüm bu hareketler, toplumun değerlerini değiştirmeyi

34

20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sosyal hareketler işçi hareketleri gibi belirli kalıplardan oluşan örgütlenmelerden sıyrılmıştır. Daha çok kadın haklarına, eşcinsel haklarına, barış ve silahsızlanma hareketlerine, ekoloji ve çevre hareketine, etnik ve dilsel taleplere yönelik mücadeleler ön plana çıkmakta ve bunlar siyasi aktörlerce temsil edilmekteydi. Bu yapılar daha gevşek yapılı gruplara ve hareket siyasetine yönelmekteydi (Sanlı, 2003: 9).

Etyen Mahçupyan, sivil toplum hareketlerinin 1970'ten sonra

modernizme/moderniteye karşı olarak çıktığını belirtmektedir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kendini toparlamaya çalışan toplumlar, Batı'nın "modern dünya" önerisi ile karşı karşıya kaldılar. Fakat bu idealin önerdiği çözümlerin eksik ve/veya yanlış olduğuna ilişkin görüşler çoğalmaya başladı. Modernizm temelde üç noktadan eleştirilmekteydi. Birincisi, modernitenin bazı bireysel tercih ve talepleri göz ardı etmesidir. Bu tür grupları sonsuza kadar azınlık olarak kabul etmiştir. İkincisi, modernite denilen sistemin, kimliksel aidiyet meselelerini göz ardı etmesidir. Toplumu homojenleştirmeye çalışan (liberalizm/sosyalizm) doktrinlere sahiptir. Üçüncüsü; modernizm, kendini yeniden üretebilen, nesiller arası bağı kurabilen, her nesil tarafından meşru görülen bir ahlak anlayışı koyamamıştır (Mahçupyan, 2003: 71-72).

Neo-Marksistler'e göre yeni sosyal hareketler sınıf mücadelesinin gerilediği ve yenildiği dönemlerde güçlenen ve sınıf mücadelelerinin bıraktığı boşlukları dolduran geçici hareketlerdir; sınıf hareketlerinin güçlenmesiyle ortadan kaybolurlar. Çünkü yeni sosyal hareketler merkezileştirdikleri sorunu sistem içerisinde çözmeyi hedefler ve giderek sisteme dahil olurlar. Yeni sosyal hareketler sisteme katılarak toplumsal mücadeleden uzaklaşırlar. Örgütlenmelerin yeni biçimleri kolektif örgütlenme bilincinden yoksundurlar. Yeni sosyal hareketlerin sınırları sistemin belirlediği eylemlere dayanır, dolayısıyla sistemi parçalayacak ve yeni dünya düzeni oluşturacak yapıya ve örgütlenmeye sahip değillerdir. Günümüzde muhalif hareketlerin yeniden önem kazanması açısından yeni sosyal hareketlerin önemi olmasına rağmen bu tür hareketler, toplumsal sorunların bir parçasını genelmiş gibi tanımlama ve sunma yanılsamasına sahiptirler. Dolayısıyla sorunların tanımlanması

35

ve çözülmesine dair tutarlı bir fikirleri ve tutumları yoktur. Sınıf mücadelesinin ütopyası sosyal hareketlerin ütopyasını da içermektedir. Yeni sosyal hareketler toplumsal sorunları hiçbir zaman tam anlamıyla çözemezler; ertelenmiş bir çözümü (düşük yoğunluklu bir çözümsüzlük) kabul ederler. Dolayısıyla yeni sosyal hareketlerin önünde iki yol vardır; ya var olan çözümsüzlüğü kabul edip sisteme entegre olurlar ya da sınıf hareketlerine katılarak yeni bir dünya kurma mücadelesine katkıda bulunacaklardır. Sonuç olarak yeni sosyal hareketler, "sert toplumsal çekirdeğe" yani işçi sınıfına ulaşamadıkları takdirde, marjinal ve etkilenen olmaktan kurtulamayacaklardır (Çoban, 2009a: 25-29).

Gençlerin protesto hareketlerinde genel itibariyle hedefler, tutumlar ve eylem belli belirli duyarlılıkla algılanan odak sorunlar üzerine oluşturulmaktadır. Bunlar, ekolojik sorunlar, aşırı karmaşıklık sorunları ve iletişimsel altyapının aşırı zorlanması sorunlarıdır. Yeşil sorunlar; ekolojik hareketleri kapsayan bazı çevreci hareketleri kapsamaktadır. Aşırı karmaşıklık genel anlamda giderek karmaşıklaşan yapılar (nükleer santrali gen manipülasyonları, kişisel bilgilerin sızması) karşısında oluşan korku ve riske atıfta bulunur. Sosyal hareketler bu soyutlamalara karşı yönelmektedir. İletişimsel altyapı sorunları kültürel anlamda yoksullaştırılmış ve rasyonelleştirilmiş bir gündelik yaşam pratiği karşısında duyulan acıya tepki olarak var olmanın ifadesidir. Cinsiyet, yaşlılık ve ten rengi gibi yerel komşuluk ve mezhep üyeliği gibi yakıştırmacı vasıflar, toplulukların kurulmasına ve yalıtılmasına, kişisel ve kolektif kimlik arayışına karşılık düşen altkültürel olarak korunmuş iletişim topluluklarının oluşturulmasına hizmet etmektedir (Habermas, 2001: 851-852).

Yeni sosyal hareketlerin sosyal sermayeye dayalı olduğunu belirten Şen, bu hareketlerde temsiliyet probleminin aşıldığını vurgular. Bu anlamda yeni sosyal hareketlerin yükünün az ve hedefinin net olduğunu söyleyebiliriz. Şen, bu tip hareketlere Brezilya'da 1985'te ortaya çıkan Topraksız Köylü Hareketi, uluslararası çapta faaliyet gösteren ve birçok yerli örgütü içine alan Via Campesina Hareketi, Arjantin'de 1996 yılında ortaya çıkan İşsiz İşçiler hareketi, 3 Haziran 1998'de Fransa'da kurulan ATTAC (Vatandaşların desteklenmesi için Finansal işlemlerin vergilendirilmesi Örgütü) hareketini örnek verip bu hareketleri tahlil etmektedir

36

(Şen, 2005: 44-47). Fakat bunun aksini düşünenler de söz konusudur. Güven, yeni sosyal hareketlerin ortaya çıkmasındaki en önemli sebebin toplumsal ya da siyasal temsiliyet krizleri olduğunu ileri sürer. Türkiye'de cemaatleşme, Avrupa'da bireyselleşme, Arap ülkeleri ve İran'da siyasi kriz buna örnek olarak gösterilebilir (Güven, 2015: 38).

Özellikle 1980 sonrasında görülen bu yeni tip sosyal hareketler, demokratik ülkelerde bile yoksulluğa, devlet politikasına karşı çıkma, özelleştirme karşıtlığından radikal toprak reformu taleplerine, kamusal talepleri ve sosyal ve ırksal adalet taleplerine uzanan geniş bir yelpazeye sahiptir. Bunlar uluslar arası bir koordinasyona sahiptir. Yeni sosyal hareketler, küresel destek sağlamak amacıyla internetin kullanılması, yerli hareketlerini, toprak hareketlerini, kadın ve çevre hareketlerini birbirine bağlayan kuvvetli ağların olması, devlet iktidarını ele geçirme mücadelesinden uzak olmaları gibi çeşitli özellikleri haizdir (Martin, 2008: 8-9).

Yeni sosyal hareketlerin aynı zamanda "kentsel hareketler" olarak ifade edilebileceğini belirten bazı görüşler, bu hareketlerin genel itibariyle kent merkezlerinde gerçekleştiği ve yeni kentli insanlar tarafından geliştirildiği iddiasındadırlar. Yeni sosyal hareketlerin konuları kent yaşamı ve üretimi ile ilgili olan hareketler olduğunu ifade ederler. Aynı zamanda yeni sosyal harekete katılan bireylerin de genel itibariyle kentli ve orta sınıf çalışan olduğunu belirtirler. Bu perspektifte yeni sosyal hareketler kent yaşamının dinamiklerinden beslenmektedir (Kökalan Çımrın, 2010a: 52).

Nihayet:

Buraya kadar yeni sosyal hareketlerin birçok özelliğini ve klasik sosyal hareketlerden ayrıldığı noktaları çeşitli teorisyenler ve kuramlar bağlamında detaylı bir biçimde irdelemeye çalıştık. Gerçekten modern dönemdeki sosyal hareketler daha önce eşine rastlanılmamış bir biçimde ve "genişlikte" olmakla beraber mümkün olduğunca küresel veya yerel konuların mutlaka küresel bağlamda olması ve bu düzeyde tartışma fırsatı olması hasebiyle güzidedir. Biz çalışmamızın ikinci bölümünde En-Nahda Hareketini çözümlemeye çalışırken büyük ölçüde bu yeni sosyal hareketler perspektifinden yola çıkacağız. Fakat bazı teorisyenlerin de

37

belirttiği üzere yeni sosyal hareketlerin hala klasik sosyal hareketlerin bir takım niteliklerini taşıdığını göz ardı etmeden analiz edeceğiz. Ama öncelikle genel perspektifte sosyal hareketlerin diğer toplumsal kurumlarla nasıl bir ilişki içerisinde olduğu üzerinde duracağız.

Benzer Belgeler