• Sonuç bulunamadı

Altın madalya Nevit Kodallı'nın

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Altın madalya Nevit Kodallı'nın"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

10 ARALIK 1997 ÇARŞAMBA CUMHURİYET

ALLEGRO

KÜLTÜR

EVİN İLYASOĞLU

Altııı madalya Ne vit Kixlaflrnin

►evda Cenap And Vakfı’nın her yıl Türk

çoksesli müziğine emek veren bir ustaya verdiği

altın onur madalyası bu yıl Nevit KodallTmn.

Piyanist Hüseyin Sermet, ne denli akademik,

profesyonel ve duyarlı bir sanatçı olduğunu bir

kez daha kanıtladı.

Hüseyin Sermet

Sevda Cenap And Vakfı, her yıl Türk çoksesli müziğine emek vermiş bir usta­ ya altın onur madalya vermekte. Bugüne dek Saygun, Erkin, Altar, Akses, llsman-

baş, Cemal Reşit Rey, Leyla Cenger, İdil Biret ve Suna Kan gibi isimlere verilen

madalya, bu kez Nevit Kodallı’ya verildi. İkinci kuşak çoksesli müzik bestecile­ rimizden olan Kodallı, yıllarını müzik eği­ timine vermiş bir sanat gönüllüsü. Ziraat Bankası memurlarından RifatBey’in oğ­ lu olarak 1924’te Mersin’de dünyaya gel­ miş. Evde herkesin müzikle ilgilendiği bir ortamda büyümüş ve ilk müzik dersleri­ ni ağabeyinden almış. Mersin’de ortaoku­ lu bitirdikten sonra 1939’dâ Ankara Dev­ let Konservatuvan’na girmiş. Burada Ne-

cil Kâzım Akses, Ferhunde Erkin, Emest Praetorius vc Haşan Ferid Alnar ile çalış­

mış ve 1947’de ileri devre kompozisyon ve orkestra şefliği bölümünden mezun ol­ muş. Aynı yıl Milli Eğitim Bakanlığı sı­ navını kazanıp Paris’e gitmiş, Ecole Nor­ male de Musique’deki Arthur Honegger gibi ünlü bir besteciyle ve Jean Foumet gibi ünlü bir yorumcuyla, özel olarak da

Nadia Boulanger ile çalışma fırsatını bul­

muş. 1953’te Ankara Devlet Konservatu- van öğretim kadrosuna girmiş ve bu ku­ rumda uzun yıllar öğretim üyeliği yap­ mış. Ankara Devlet Opera ve Balesi ’nde de Genel Müzik Direktörlüğü yapan sa­ natçı, halen Çukurova Üniversitesi Dev­ let Konservatuvan’nda öğretmenliğini sürdürmekte.

1997 Sevda Cenap And Vakfı Altın Onur Madalyası’nı alan Nevit Kodallf nın diğer ödüllerini şöyle özetleyebiliriz: 1983’te Fransa Kültür Bakanlığı’nın Sa­ nat ve Edebiyat “ Şövalyelik” nişanı; 1981 ’de Devlet Sanatçısı; 1994 Anadolu Üniversitesi ve Cumhuriyeti Üniversitesi Onursal Doktora unvanı.

Nevit Kodallı, çalışmalarının üç evre içinde incelenebileceğini söyler; birinci evre öğrencilik yıllarının ürünü olup, Türk folklorunun renklerini yansıtan, halk ez­ gilerinin ritmik özelliğinden kaynaklanan yapıtlardır (Atatürk Oratoryosu, Birinci Kuartet, Piyano Sonatı gibi). İkinci evre çalışmaları, yine halk türkülerinin renk­ lerini taşıyan, ancak çoksesli olarak doğan ve halkı çoksesliliğe alıştırmayı amaçla­ yan yapıtlardır (Telli Turna, Güzelleme ve Ebru gibi). Üçüncü tür çalışmaları ise bunları özümleyip, kendi düzeyini, beste­ cinin kendine özgü anlatım dilini ortaya koyan yapıtlardır. (Birinci Süit, İkinci Ku­ artet, Vangongh veGılgamış operaları gi­ bi). Ayni zamanda edebiyat ve resim gibi diğer sanat dallarının da etkisinde kalan Kodallı; opera, oratoryo ve bale müzikle­ rinin yanı sıra iki yüz elliye yakın tiyatro müziği bestelemiştir.

Kompakt disklerde Kodallı

Üç Türkü: Suna Korat, Remziye Alper

- Tanrıkulu. Hikmet Şimşek / Budapeşte Senfoni Orkestrası; Hungaroton. Süit: Hikmet Şimşek / Bulgar Radyo Senfoni Orkestrası; Balkanton. Viyolonsel Kon­

çertosu: Ali Doğan (çello); Emin Güven

Yaşlıçam / Opole Filarmoni Orkestrası; Musical Dorica. Atatürk Oratoryosu; Hikmet Şimşek / Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestra, Koro ve Solistleri(Kuru- mun prodüksüyonu). Piyanolu Beşli: De­ niz Arman Gelenbe (Piyano) ve Haydn Dörtlüsü; Hungaroton, Sinfonletta: Ren­ gim Gökmen / DüSelldorf Oda Orkestra­ sı, Caril lon. Yaylı Çalgılar Dörtlüsü No: 2:

Ankara Yaylı Çalgılar Dörtlüsü; Hunga­ roton.

Borusan’ın kültür hizmetleri

Borusan, adından da okunduğu gibi bo­ ru sanayinden yola çıkan bir firma. Sana­ yi ve ticaret dalındaki başarılan bir yana kültür ve sanat dünyamıza katkılanyla bir sponsorluk örneğinin altını çiziyor. Bu konudaki ilk etkinliği Saim Akçıl tarafın­ dan kurulan Borusan Oda Orkestrası ol­ du. 1994’ten bu yana, zaman zaman üye­ leri değişse de varlığını sürdürebilen bir oda orkestrası. Ülkemizde oda orkestra- lan kurulur ve destek bulmadıklan için dağılmaya mahkûm olurlar. Borusan sa­ yesinde desteğini sürdürebilen ve giderek

güçlenen bir orkestrasının varlığı sevindi­ rici. Geçen hafta Ruşen Güneş (viyola) ve Cem Duruöz (gitar) solistliğindeki kon­ serlerinde üyeleri arasında çok nitelikli sanatçıların bulunduğu orkestranın önce­ ki yıllara göre bir hayli boy attığını gör­ dük. Ancak daha çok birlikte yaşaması, daha sık bir arada müzik yapması ve bir ailenin üyeleri gibi tınlaması gerektiği de bir gerçek.

Borusan Kültür Sanat Merkezi Beyoğ- lu’nda. Üçüncü dereceden antika bir Pe- ra binası. İlk katta bir sanat galerisi yer alı­ yor. Sonra bir konferans ve dinleti salonu var. Burada haftada birkaç gün etkinlik­ ler yapılmakta. Her türlü video, büyük ek­ ran gösteri, CD dinleme olanağı ve kon­

ferans gereci var. Bir üst katta ise müzik kütüphanesi yer alıyor. Müzik notların­ dan günümüzde çıkan müzik tarihi, çağ­ daş müzik ve caz üstüne yazılmış birçok yayını ve süreli yayınları İngilizce olarak bulabiliyorsunuz. Hem de en son edis- yonlanndan. Bu arada ülkemizde yayım­ lanmış müzik konulu pek çok kitap da yer alıyor. Her bir kitap şimdilik gıcır gı­ cır. Ve herkesin kullanımına açık. Evinde müzik kitabı, dergisi biriktirmiş nice me­ raklı keşke bu kitaplığa bağışta bulunsa. Bağışta bulunanların köşesi de kendine göre sınıflandırılır, üstüne plaketle isim­ leri yazılır ve nice genç meraklının kulla­ nımına açılmış olur. Borusan’ı bu kültür ve sanat dünyamıza getirdiği zenginlikler

için kutluyoruz ve daha nice şirketi bu tür destekler için çağırıyoruz.

Piyanist Hüseyin Sermet’in

ışıl ışıl Beethoven’i____________

Piyanist Hüseyin Sermet ne denli aka­ demik, profesyonel ve duyarlı bir sanatçı olduğunu bir kez daha sergiledi. Yıllık programa göre bu hafta İstanbul’da Ra- vel’in sol el konçertosunu çalacaktı. Din­ leyiciler de Hüseyin Sermet de bunu böy­ le biliyordu. Ancak Ravel konçertonun Ankara’dan postalanan partileri bir türlü İDSO’ya ulaşamadığı için son dakikada bir başka yapıt aranmış. Hüseyin Sermet, hem Mendelssohn’un 1. konçertosunu, hem de Beethoven’in 4. piyano konçerto­ sunu önermiş. Sonuçta Beethoven’e karar veri İmiş. Kendini çağdaş bir yapıta hazır­ lamışken yüzyıl öncesinin ortamına da çabucak uyum sağlayıveren gerçek bir profesyonel Hüseyin Sermet. Tam anla­ mıyla, ışıl ışıl bir Beethoven ruhu yansıt­ tı. Orkestrayı yöneten Çek şef Petr Vron-

sky, İstanbul’un yabancısı değil. Onu da­

ha önce izlemiş ve beğeni ile alkışlamış­ tık. Önümüzdeki hafta yine Petr Vronsky yönetecek İDSO’yu. Bu kez iki solist var programda: Flütçü Günav Yetiz ve çellist

Jiri Berta. Klasik dönemin iki zarif bes­

tecisi Stamitz ve Haydn’m konçertolarıy­ la, Richard Strauss’ın yüklü bir senfonik yapıtı, Don Kişot’u seslendirilecek.

Bu arada Cemal Reşit Rey Salonu’nda pazar gecesi başlayan piyano festivalinde ününü kanıtlamış piyanistler kadar genç yetenekler de yer almakta. Cuma akşamı yılların deneyimli Macar piyanisti San-

dor’u dinleyeceğiz. İstanbul’u her köşe­

sinde bir etkinlik var gelecek hafta: 15 Aralık’ta AKM Konser Salonu’nda Aydın

Karhbel’in piyano resitali; 16 Aralık’ta

Destek Reasürans Salonu’nda Florin Ga-

lati-Leyla Yenisey İkilisinin resitali ve 17

Aralık’ta Cihat Aşkın solistliğinde Ak- bank Oda Orkestrası’nın Sabancı Merke­ zi’ndeki konseri, bunlardan birkaçı.

B ir piyan istle b ir daktiloca kaç eder?

AHMET SAY_____________ ANKARA - Akılda kalması

zor görünen adıyla piyanist Mu-

hiddin Dürrüoğlu Demiriz, ge­

çen hafta CSO eşliğinde akıllar­ dan silinmeyecek bir Mozart konçerto yorumladı. Mozart’ı iliklerinde duyan böyle üstün bir müzikçiyi biz gökte ararken yerde bulduk. Muhiddin’in yo­ rumunu Mozart dinleseydi şöy­ le derdi: “Evet, bunları söyle­

mek istemiştim; beni ben gibi anlattı.”

Gökten düşen bu 28 yaşında­ ki piyanist kimdir? Serüvenini ayrıca özetlemek isterim, ama önce onun günümüzdeki konu­ munu belirtmeyelim: Muhid- din, genç kuşak piyanistler için­ de bugüne bugün, dünyanın gözde yorumcularından biridir.

Brüksel Kraliyet Konservatu- varı’nda el üstünde tutulan bir

‘pedagog’ olmasının ötesinde,

Belçika ve Fransa’da kazandığı

ödüllerle tanınmış, Avrupa’nın hemen bütün ülkelerinde ve ABD’de yüzlerce konser ver­ miş, radyo ve televizyon prog­ ramlarında ününü pekiştirmiş­ tir. Avrupa Birliğr’nin (hani şu kapısını arayayamadığımız Av­ rupa Birliği’nin) 1991 ’de dü­ zenlediği piyano yarışmasında dört finalistten biri olmuş, Nan-

ny Philipart gibi prestiji yüksek

bir yarışmada Belçika adına pi­ yano dalında kazanan ‘tek aday’ olarak sivrilmiş, Fullbright bur­ sunu kazanarak öğrenim için gittiği İndiana Üniversitesi’ne asistan olarak kabul edilmiş, Belçika’da Belge de la Vocation Vakfi’nın sayılı burslarından bi­ rini almıştır.

Bu uluslararası kariyerin te­ mellerini araştıracak olursak

1982 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı’nda uygulama­ sı sürdürülen ‘üstün yetenekli

çocuklar için özel statü’ progra­

mıyla karşılaşırız. Muhiddin,

verimi çoktan kanıtlanmış olan bu beş yıllık ‘hızlandırılmış yo­

ğun eğitim’ sürecinde Prof. Kâ- muran Gündemir’le piyano,

Prof. İlhan Baran’la kompozis­ yon çalışmış, gelecekteki par-' lak kariyerine götüren tüm do­ nanımları konservatuvarda elde etmiştir.

Aynı dönemde ‘özel statü’de Muhiddin’le birlikte öğrenim gören öteki iki çocuğumuz da bugün yurtdışında başarılar ka­ zanmaktadır. Oysa ‘Harika Ço­

cuk Yasası’nm işletilmeyişini

bir yana bırakalım, Ankara Konservatuvan’ndaki bu başa­ rılı uygulama bile 1987’den be­ ri işletilmemektedir. Konserva- tuvar Müdürlüğü’ne ikinci kez soruyorum: Neden?

Mozart’ın K. V. 466 re minör piyano konçertosunda Muhid­ din Dürrüoğlu Demiriz, gerçek­ ten inanılmaz bir manuel bece­ rinin sağladığı ifade olanakla­ rıyla duyarlılık, derin bir ‘Mo­

zart müziği’ sundu bize. Bu yo­

rumu, geçen yıl aynı konçerto­ da dinlediğimiz ‘solist’in çaba- lamasıyla karşılaştırmak istemi­ yorum. Sanatçıların karşılaştı­ rılmasına karşıyım. Sanatta he­ saplar, aritmetikten de hassas­ tır: “Bir piyanist ile bir daktilo­

cu kaç eder” gibi bir sorudan

korkarım. Bu vesileyle ‘dıştanı-

tun’ için orkestrayla birlikte

yurtdışına gönderilen sanatçı konusunda ‘tercih’ kullananla­ rın vicdanına sunulur...

‘Caz günleri’__________

Bu başlık altında gerçekleşti­ rilen etkinlikler Denizli’de dü­ zenlendiği için bence daha bir önem kazanmıştır. Denizli, bir­ çok Anadolu kentimizde görü­ len ‘çağdaşlaşma’ özlemini hız­ la yaşama geçiren aydınlık kent­ lerimizden biri. Görev bilerek ve sevinerek gittim oraya.

Müzik, ‘üreten’ ile ‘tüketen’ arasında yaşanan sanatsal

ileti-şimin en belirgin göstergelerin- dendir. Denizli’deki ‘CazGün- leri’ni dinleyicinin ilgisi açısın­ dan ölçtüm, üç metropolümüz­ den hiç de aşağı bulmadım.

Sevda - Cenap And Müzik Vakfı’nın değerbilirlikle ku- rumsallaştırdığı ‘Onur Ödülü

Altın Madalyası’, bu yıl besteci­

miz Nevit Kodalh’ya verildi. Se­ vinç duyuyoruz, kıvanç duyu­ yoruz, ama vakıf yöneticilerine bir sorum var: Ülkemizde bes­ tecilik alanında her şeyi sıfırdan başlatan ‘TürkBeşleri’ne (post­ mortem de olsa) verilen ödüller kapsamında unutulan bir ad var:

Ferit Alnar. Neresinden bakılır­

sa bakılsın (ister ‘tevellüt’ten, is­ ter ‘özgürlük’ten), Ferit Al- nar’ın ödüllendirilmesi konu­ sundaki erteleme ya da ‘gecik­

me’, ödül mantığına aykırı düş­

müyor mu? ‘Beşler’den dördü­ ne ödül verilmişken Ferit Al- nar’a sıra neden bir türlü gelmi­ yor?

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Sosyal medya kanalları, hedef kitleye ulaşmak için etkili reklam mecralarından biri.. Bu nedenle sosyal medya hesaplarımızda sıkça reklamlarla

Bu sayede, arılar kendileri için zehirli olan ilaçtan etki- lendikleri zaman, tasarladığımız sistem, arıların mi- desinde bu maddeyi arılar için tehlikeli olmayacak bir

Bir habere ulaşmak için herhangi bir araştırma yapılmasına gerek olmadığını, bilakis o haberin kişiye, eninde sonunda ulaşacağını ifade etmektedir (el-Meydânî,

Tek Parti İktidarı Dönemi’nde uygulanan din politikalarının pek çoğunun istihlâl (haram olanı helal kabul etmek) istihâne (İslâmî esasları hakir görmek), istihzâ,

Konya ve çevresinin en köklü ve en güçlü hayır kuruluşu!. Türk

Türkiye Cephesi için önemli olan, büyük ihtimalle Erdoğan’ın ya da o çıkamazsa yerine aday gösterilecek Gül’ün karşısında bir “kazanacak ortak aday”

Ahmet’i okula götürmek için babası geldi; annesi Damla ile kaldı.. Damla öğle vakti iyileşti ve okula gitti ama bir sonraki gün uyandığında yine pek

anlamlarına gelir. Kur’ân-ı Kerîm’de pek çok buna ilişkin ayetler vardır. Bu ilmin bir fikri pekiştirmek, öğüt vermek, teşvik et- mek ve sakındır mak gibi