• Sonuç bulunamadı

Çerçeveleme yaklaşımı açısından haber çerçevelerinin izler kitle düşünceleri üzerindeki etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çerçeveleme yaklaşımı açısından haber çerçevelerinin izler kitle düşünceleri üzerindeki etkisi"

Copied!
239
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM ANABİLİM DALI ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ BİLİM DALI

ÇERÇEVELEME YAKLAŞIMI AÇISINDAN HABER

ÇERÇEVELERİNİN İZLER KİTLE DÜŞÜNCELERİ ÜZERİNDEKİ

ETKİSİ

DOKTORA TEZİ

Danışman

DOÇ. DR. M. BİLAL ARIK

Hazırlayan

HÜSEYİN ÖZARSLAN

(2)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ... i

TABLOLAR ve ŞEKİLLER LİSTESİ ... vi

GİRİŞ ...1

BİRİNCİ BÖLÜM MEDYA ETKİ ARAŞTIRMALARI 1. MEDYA ETKİ ARAŞTIRMALARININ TARİHİ ...4

1.1. Birinci Aşama: Güçlü Etkiler Paradigması ...4

1.2. İkinci Aşama: Sınırlı Etkiler Paradigması ...5

1.3. Üçüncü Aşama: Güçlü Etkiler Paradigmasına Dönüş...6

1.4. Dördüncü Aşama: Toplumsal Yapısalcılık Paradigması...7

2. TOPLUMSAL GERÇEKLİĞİN İNŞASI OLARAK ÇERÇEVELEME ...9

3. ÜÇ ETKİ ARAŞTIRMASI: GÜNDEM KURMA, ÖNCELEME VE ÇERÇEVELEME. 11 3.1. Gündem Kurma (Agenda Setting) ...12

3.2. Önceleme (Priming) ...13

3.3. Çerçeveleme (Framing) ...15

4. ÜÇ ETKİ ARAŞTIRMA GELENEĞİ ARASINDAKİ FARKLAR VE İLİŞKİLER .16 4.1. Haber Üretimi ...17

4.2. Haberlerin İşlenmesi...19

4.3. Etkinin Ortaya Çıktığı Alan...20

İKİNCİ BÖLÜM ÇERÇEVELEME KONSEPTİ 1. DİSİPLİNLER ARASI KÖKLERİ OLAN BİR TEORİ: ÇERÇEVELEME ...24

2. TEORİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ...25

(3)

4. ÇERÇEVELERİN İŞLEYİŞİ ...30

5. ÇERÇEVELEME DÜZEYLERİ...33

6. BİLİŞSEL ŞEMA KAVRAMI VE ÇERÇEVE İLİŞKİSİ ...35

6.1. Bilişsel Şemaların İşleyişi ...37

6.2. Çerçeveleme, Benlik ve Kişisel Değerler...43

6.3. Çerçeveleme ve Bireysel Karar Verme ...44

7. ÇERÇEVELEME ETKİLERİ ...45

8. ÇERÇEVELEME ETKİLERİ TÜRLERİ ...49

8.1. Çerçeveleme Yoluyla Şemaların Etkinleştirilmesi ...50

8.2. Çerçeveleme Yoluyla İdraklerin (Cognition) Oluşumu ve Dönüşümü...51

8.3. Çerçeveleme Yoluyla Tutumların Değiştirilmesi ...52

9. MEDYA ÇERÇEVELERİ - BİREY ÇERÇEVELERİ...54

9.1. Medya Çerçeveleri ...55

9.2. Birey Çerçeveleri ...57

10. HABER İNŞASI OLARAK ÇERÇEVELEME ...58

11. HABER ÇERÇEVELERİNİN SINIFLANDIRILMASI ...59

11.1. Biçimsel (Konuya İlişkin) Çerçeveler ...60

11.2. Tür (İçeriğe İlişkin) Çerçeveler...62

12. DEĞERLİKLİ (VALENCED) HABER ÇERÇEVELERİ ...63

12.1. Değerlikli Haber Çerçevelerinin Etkileri...65

13. SİYASAL HABERLERDE ÇERÇEVELER ...66

13.1. Seçkinler ve Çerçeve Sponsorluğu...67

13.2. Çerçeveler, Hegemonya, Siyasal ve Toplumsal Güç ...69

14. BİR ÇERÇEVELEME TİPOLOJİSİ ...72

14.1. Bağımlı Değişkenler Olarak Medya Çerçeveleri ...74

(4)

14.3. Bağımlı Değişkenler Olarak Birey Çerçeveleri ...78

14.4. Bağımsız Değişkenler Olarak Birey Çerçeveleri ...80

15. ÇERÇEVELEME ARAŞTIRMALARI SÜREÇ MODELİ...81

15.1. Çerçeve İnşası (Frame Building) ...82

15.2. Çerçeve Kurma (Frame Setting) ...83

15.3. Birey Düzeyindeki Çerçeveleme Etkileri ...84

15.4. İzleyici Olarak Haberciler...85

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM YAPILAN ÇERÇEVELEME ARAŞTIRMALARININ METODOLOJİK VE AMPİRİK ANALİZİ 1. ÇERÇEVE TESPİTİNDE KAVRAMSAL PROBLEMLER ...88

2. ÇERÇEVELEME ARAŞTIRMALARINDA METODOLOJİK YAKLAŞIMLAR...91

3. ÇERÇEVELEME ETKİLERİNİN ÖLÇÜLMESİNDE METODOLOJİK FARKLILIKLAR ...94

4. ÇERÇEVELERİN İÇERİKLERİ ...95

5. YAPILAN ARAŞTIRMALARDAN ÇIKAN METODOLOJİK VE AMPİRİK SONUÇLAR...97

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ÇERÇEVELEME YAKLAŞIMI AÇISINDAN HABER ÇERÇEVELERİNİN İZLER KİTLE DÜŞÜNCELERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ 1. ARAŞTIRMANIN SORUNU ...100 2. ARAŞTIRMANIN AMACI ...101 3. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ ...102 4. ARAŞTIRMA SORULARI...102 5. ARAŞTIRMA HİPOTEZLERİ ...103 6. ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI...104 7. ARAŞTIRMA YÖNTEMİ ...104

(5)

7.1. Deney Tasarımı ...104

7.2. Uyarım Malzemeleri...105

7.3. Deneyin Uygulanması ...106

7.4. Kodlama Cetveli...108

7.4.1. Düşünce Listeleme Cevapları………... 108

7.4.2. Düşünce Listelerinin Kodlanması………. 109

7.5. Örneklem ...110

8. BULGULAR...110

8.1. Deneklerin Bazı Özellikleri ...110

8.2. Deneklerin Haber Konularına Karşı Tutumları ...119

8.3. Cinayet Haberine Göre Çerçevelerin Denek Düşüncelerinde Görülme Sıklığı..123

8.3.1. Cinayet Haberine Göre Kontrol Grubuna Ait Düşünce Sonuçları…… 126

8.3.2. Cinayet Haberine Göre Sorumluluk Grubuna Ait Düşünce Sonuçları…130 8.3.3. Cinayet Haberine Göre İnsani İlgi Grubuna Ait Düşünce Sonuçları… 133 8.3.4. Cinayet Haberine Göre Çatışma Grubuna Ait Düşünce Sonuçları…... 136

8.3.5. Cinayet Haberine Göre Ekonomik Sonuçlar Grubuna Ait Düşünce Sonuçları……….. 139

8.4. Cinayet Haberine Göre Deneklerin Haber Çerçevesi Kullanımı Bakımından Gruplar Arası Karşılaştırmalar ...142

8.5. Kuraklık Haberine Göre Çerçevelerin Denek Düşüncelerinde Görülme Sıklığı ..145

8.5.1. Kuraklık Haberine Göre Kontrol Grubuna Ait Düşünce Sonuçları….. 147

8.5.2. Kuraklık Haberine Göre Sorumluluk Grubuna Ait Düşünce Sonuçları… 151 8.5.3. Kuraklık Haberine Göre İnsani İlgi Grubuna Ait Düşünce Sonuçları.. 153

8.5.4. Kuraklık Haberine Göre Çatışma Grubuna Ait Düşünce Sonuçları…. 156 8.5.5. Kuraklık Haberine Göre Ekonomik Sonuçlar Grubuna Ait Düşünce Sonuçları……….. 159

(6)

8.6. Kuraklık Haberine Göre Deneklerin Haber Çerçevesi Kullanımı

Bakımından Gruplar Arası Karşılaştırmalar...162

SONUÇ ve ÖNERİLER...165

KAYNAKÇA ...169

EKLER ...189

EK 1: KONTROL GRUBU DENEY FORMU...190

EK 2: SORUMLULUK GRUBU DENEY FORMU...196

EK 3: İNSANİ İLGİ GRUBU DENEY FORMU...202

EK 4: ÇATIŞMA GRUBU DENEY FORMU ...208

EK 5: EKONOMİK SONUÇLAR GRUBU DENEY FORMU...214

EK 6: DÜŞÜNCE KODLAMA CETVELİ...220

EK 7: CİNAYET HABERİNE GÖRE DENEK DÜŞÜNCELERİNİN ÇOKLU KARŞILAŞTIRMALARI ...221

EK 8: KURAKLIK HABERİNE GÖRE DENEK DÜŞÜNCELERİNİN ÇOKLU KARŞILAŞTIRMALARI ...225

(7)

TABLOLAR VE ŞEKİLLER LİSTESİ

Tablo 1: Çerçeveleme Etki Türleri ………...49

Tablo 2. Çerçeveleme Araştırmaları Tipolojisi ………....73

Tablo 3: Çerçeveleme Araştırmalarında Kullanılan Farklı Veri Toplama, Çerçeve Tespit Yöntemleri ...………...……….93

Tablo 4: Çerçeveleme Etki Araştırmalarının Metodolojik Tasarımları ………...95

Tablo 5: Araştırmalarda Ortaya Çıkan Tür Çerçeveleri ve Görülme Frekansları …………...96

Tablo 6: Araştırmaya Katılanların Deney Grubuna Göre Dağılımı ………...110

Tablo 7: Deneklerin Cinsiyete Göre Dağılımı ………...111

Tablo 8: Deneklerin Bölümlere Göre Dağılımı ……….111

Tablo 9: Deneklerin Yaş Kategorisine Göre Dağılımı ……….……….112

Tablo 10: Deneklerin Okudukları Sınıfa Göre Dağılımı ………...112

Tablo 11: Deneklerin Baba Mesleği Dağılımı ………...113

Tablo 12: Deneklerin Ailelerinin Aylık Gelir Dağılımı ……….114

Tablo 13: Deneklerin Yaşamının Büyük Kısmının Geçtiği Yere Göre Dağılımı …………..114

Tablo 14: Deneklerin Şu Anda Yaşadığı Yerleşim Birimine Göre Dağılımı……….115

Tablo 15: Deneklerin Gazete Okuma Alışkanlıklarına Göre Dağılımı ……….….115

Tablo 16: Deneklerin En Çok Takip Ettiği 3 Gazeteye Göre Dağılımı ……….116

Tablo 17: Deneklerin Takip Ettiği Yerel Gazeteye Göre Dağılımı ………...117

Tablo 18: Deneklerin İzleme Süresine Göre Dağılımı ………...118

Tablo 19: Deneklerin Yerel/Bölgesel Televizyon İzleme Süresine Göre Dağılımı ………...118

Tablo 20: Deneklerin Beyan Ettiği Siyasi Tutumlara Göre Dağılımı ………119

Tablo 20-1: Çevreyle İlgili Tutumlar ……….120

Tablo 20-2: Çevreyle İlgili Tutumlar ……….120

(8)

Tablo 21- 1: Yabancılara Karşı Tutumlar ………..121

Tablo 21-2: Yabancılara Karşı Tutumlar ………...122

Tablo 21 -3: Yabancılara Karşı Tutumlar ………..123

Tablo 22: Cinayet Haberi Tüm Deneysel Koşullara göre Deneklerin Çerçeve Kullanımı …124 Tablo 23: Cinayet Haberi Kontrol Grubuna Ait Düşünceler………..127

Tablo 24: Cinayet Haberi Kontrol Grubu Sorumluluk Düşünceleri ………..128

Tablo 25: Cinayet Haberi Kontrol Grubu İnsani İlgi Düşünceleri ……….128

Tablo 26: Cinayet Haberi Kontrol Grubu Çatışma Düşünceleri ………129

Tablo 27: Cinayet Haberi Kontrol Grubu Ekonomik Sonuçlar Düşünceleri ……….129

Tablo 28: Cinayet Haberi Sorumluluk Grubuna Ait Düşünceler………130

Tablo 29: Cinayet Haberi Sorumluluk Grubu Sorumluluk Düşünceleri ………131

Tablo 30: Cinayeti Haberi Sorumluluk Grubu İnsani İlgi Düşünceleri ……….132

Tablo 31: Cinayet Haberi Sorumluluk Grubu Çatışma Düşünceleri ……….132

Tablo 32: Cinayet Haberi Sorumluluk Grubu Ekonomik Sonuçlar Düşünceleri …………..133

Tablo 33: Cinayet Haberi İnsani İlgi Grubuna Ait Düşünceler ……….133

Tablo 34: Cinayet Haberi İnsani İlgi Grubu Sorumluluk Düşünceleri ………..134

Tablo 35: Cinayet Haberi İnsani İlgi Grubu İnsani İlgi Düşünceleri ……….135

Tablo 36: Cinayet Haberi İnsani İlgi Grubu Çatışma Düşünceleri ………135

Tablo 37: Cinayet Haberi İnsani İlgi Grubu Ekonomik Sonuçlar Düşünceleri ……….136

Tablo 38: Cinayet Haberi Çatışma Grubuna Ait Düşünceler ……….136

Tablo 39: Cinayet Haberi Çatışma Grubu Sorumluluk Düşünceleri ……….137

Tablo 40: Cinayet Haberi Çatışma Grubu İnsani İlgi Düşünceleri ………138

Tablo 41: Cinayet Haberi Çatışma Grubu Çatışma Düşünceleri ………...138

Tablo 42: Cinayet Haberi Çatışma Grubu Ekonomik Sonuçlar Düşünceleri ………139

Tablo 43: Cinayet Haberi Ekonomik Sonuçlar Grubuna Ait Düşünceler ………..139

(9)

Tablo 45: Cinayet Haberi Ekonomik Sonuçlar Grubu İnsani İlgi Düşünceleri ……….141

Tablo 46: Cinayet Haberi Ekonomik Sonuçlar Grubu Çatışma Düşünceleri ………141

Tablo 47: Cinayet Haberi Ekonomik Sonuçlar Grubu Ekonomik Sonuçlar Düşünceleri …..142

Tablo 48: ANOVA: Malatya Cinayeti Haber Çerçeveleriyle Okuyucu Düşünceleri Arasındaki İlişki ……..………...143

Tablo 49: Kuraklık Haberi Tüm Deneysel Koşullara göre Deneklerin Çerçeve Kullanımı .146 Tablo 50: Kuraklık Haberi Kontrol Grubuna Ait Düşünceleri ………..148

Tablo 51: Kuraklık Haberi Kontrol Grubu Sorumluluk Düşünceleri ………149

Tablo 52: Kuraklık Haberi Kontrol Grubu İnsani İlgi Düşünceleri ………...149

Tablo 53: Kuraklık Haberi Kontrol Gurubu Çatışma Düşünceleri ………150

Tablo 54: Kuraklık Haberi Kontrol Grubu Ekonomik Sonuçlar Düşünceleri ………...150

Tablo 55: Kuraklık Haberi Sorumluluk Grubuna Ait Düşünceler ……….151

Tablo 56: Kuraklık Haberi Sorumluluk Grubu Sorumluluk Düşünceleri………...151

Tablo 57: Kuraklık Haberi Sorumluluk Grubu İnsani İlgi Düşünceleri ………152

Tablo 58: Kuraklık Haberi Sorumluluk Grubu Çatışma Düşünceleri ………153

Tablo 59: Kuraklık Haberi Sorumluluk Grubu Ekonomik Sonuçlar Düşünceleri ………….153

Tablo 60: Kuraklık Haberi İnsani İlgi Grubuna Ait Düşünceler ………154

Tablo 61: Kuraklık Haberi İnsani İlgi Grubu Sorumluluk Düşünceleri ………154

Tablo 62: Kuraklık Haberi İnsani İlgi Grubu İnsani İlgi Düşünceleri ………...155

Tablo 63: Kuraklık Haberi İnsani İlgi Grubu Çatışma Düşünceleri ……….155

Tablo 64: Kuraklık Haberi İnsani İlgi Grubu Ekonomik Sonuçlar Düşünceleri ………...156

Tablo 65: Kuraklık Haberi Çatışma Grubuna Ait Düşünceler ………...156

Tablo 66: Kuraklık Haberi Çatışma Grubu Sorumluluk Düşünceleri ………157

Tablo 67: Kuraklık Haberi Çatışma Grubu İnsani İlgi Düşünceleri ………..158

Tablo 68: Kuraklık Haberi Çatışma Grubu Çatışma Düşünceleri ……….158

(10)

Tablo 70: Kuraklık Haberi Ekonomik Sonuçlar Grubuna Ait Düşünceler ………159 Tablo 71: Kuraklık Haberi Ekonomik Sonuçlar Grubu Sorumluluk Düşünceleri ………….160 Tablo 72: Kuraklık Haberi Ekonomik Sonuçlar Grubu İnsani İlgi Düşünceleri …………...161 Tablo 73: Kuraklık Haberi Ekonomik Sonuçlar Grubu Çatışma Düşünceleri ………..161 Tablo 74: Kuraklık Haberi Ekonomik Sonuçlar Grubu Ekonomik Sonuçlar Düşünceleri …162 Tablo 75: ANOVA: Kuraklık Haberi Çerçeveleriyle

(11)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1: Gündem Kurma, Önceleme ve Çerçevelemenin Analitik Modeli .……….17

Şekil 2: Çerçeveleme Düzeyleri .………..33

Şekil 3: Medya Çerçeveleri-Birey Çerçeveleri İlişkisi ………55

Şekil 4: Çerçeveleme Etkileşim Süreci ………..…..71

(12)

GİRİŞ

1980’li yıllardan bu yana çerçeveler ile çerçeve etkilerinin anlaşılması hususunda büyük miktarda bir literatür bulunmaktadır (örneğin Entman, 1991, 1993; Tuchman, 1976; Graber, 1987; Iyengar, 1991; Iyengar ve Kinder, 1988; Edelman, 1993; McLeod ve ark., 2002; Price ve ark. 1997; Zaller, 1991; McLeod ve Detenber, 1999; Valkenburg ve ark 1999; Zillmann ve ark, 2004; Scheufele, 1999; Kühberger ve ark. 1999; D'haenens ve Lange, 2001; D’Angelo, 2002; de Vreese, 2002; Shah ve ark. 2002; Shah ve ark. 2005; Scheufele ve Tewksbury 2007; Semetko ve Valkenburg, 2000; Scheufele, 2004). Olay, konu ve meselelerin haberlerde sunulması ile bunların halk tarafından algılanışları arasındaki ilişki konusunda çerçeveleme analizi ile gündem kurma araştırmaları aynı ortak ilgiyi paylaşmaktadır. Ne var ki çerçeveleme analizi “gündem kurma araştırmalarının ötesine geçerek insanların sadece ne hakkında konuştukları ve düşündüklerini değil, aynı zamanda haberdeki konular hakkında nasıl düşünüp konuştuklarını inceler (Pan ve Kosicki, 1993: 69; McLeod ve ark. 2002: 230).

Haber çerçevesi ve çerçevelemenin ele alınış biçimi ve kökenine bağlı olarak tek bir tanımı olmamasına rağmen kullanılan çok sayıdaki tanım benzer özellikleri göstermektedir. Çerçeveleme etkileri “haber anlatısının olay hakkında bireyler üzerinde belli bir anlayış oluşturacak biçimde algılanıp yorumlanmasından doğan ince değişiklikler” olarak tanımlanabilir (Entman, 1991: 7). Başka şekilde ifade edersek bir çerçeveleme etkisi “bir mesajın önemli niteliklerinin (mesajın düzenlenişi, içeriğin seçimi veya konu yapısı) belli fikirleri okuyucu/izleyiciler için uygun hale getirerek, bu fikirlerin harekete geçirilmesi ve değerlendirmelerde kullanılmasına yol açan etki” (Price ve ark. 1997: 486). Çerçeveler, her hangi bir anlatıda öne çıkarılan anahtar kelimeler, mecazlar (metafor), konseptler, semboller ve görsel imgelerden oluşmakta ve bunlar içinde yerleşik bulunmaktadır. Örneğin, sözcük diziliminin değiştirilmesi ile yapılan deneyler çerçeve seçiminin deneklerin risk algılamasını değiştirecek kadar büyük sonuçlarının olabileceğini göstermiştir (Kahneman, 2002: 456; Entman, 1991: 6). Siyasal iletişim alanında yapılan deneysel araştırmalar da çerçevelerin, siyasal konu veya kurumların halk tarafından algılanışını biçimlendirdiğini ortaya çıkarmıştır (Druckman ve ark. 2006: 630).

Şimdiye kadar yapılan bir çok araştırma, çerçevelerin, halkın olayları ve konuları yorumlayışı üzerindeki etkilerini inceleyerek haberlerdeki belli çerçevelerin önemini göstermiştir (Iyengar, 1991; Iyengar ve Kinder, 1987; Cappella ve Jamieson, 1997; Graber, 1987; Norris, 1995; Nelson ve ark., 1997a; Valkenburg ve ark., 1999; Tewksbury ve ark., 2000; Shen, 2004a; Shen, 2004b; Hwang ve ark. 2007; Edy ve Meirick, 2007; Zhou ve Moy;

(13)

2007). Bunlar ve diğer bazı araştırmalar çerçevelerin etkisi hakkında önemli bilgiler sunmuşlardır. Bununla birlikte bu araştırmalar, haberlerde yaygın olarak görülen çerçeveleri güvenilir bir biçimde ölçecek standart bir içerik analizinden mahrumdur.

Haber çerçevelerini inceleyebilmek amacıyla içerik analizine tabi tutmak için iki olası yaklaşım bulunmaktadır (Semetko ve Valkenburg, 2000: 94): Tümevarım ve tümdengelim. Tümevarım yaklaşımı bir haberin, tüm olası çerçeve seçeneklerini ortaya koymak amacıyla haber öyküsünü açık bir bakışla çözümleme demektir, bu yaklaşımda çerçevelerin çok serbest tanımlanmış taslak kavramları ile başlanır (örneğin Entman, 1993). Bu yaklaşım bir konunun bir çok olası çerçeveleniş biçimini tespit edebilir, fakat bu yöntem ağır işçilik gerektirir, sıklıkla küçük örneklemlere dayanır ve tekrarlanması da zor olabilir.

Tümdengelimci bir yaklaşım ise belli çerçeveleri içerik analizi değişkenleri olarak önceden tespit eder, sonrada bu çerçevelerin haberlerde ne ölçüde görüldüğünü araştırır. Bu yaklaşım haberlerde görülebilecek çerçeve türleri hakkında önceden belli bir birikimin olmasını gerektirir, çünkü önceden belirlenmeyen çerçeveler gözden kaçabilir. Bu yaklaşımla elde edilen sonuçlar kolayca tekrarlanabilir, büyük örneklemlerle baş edebilir, medya araçları arasındaki (örneğin televizyon ile gazete) ve bir medya aracı içindeki (örneğin yüksek kültür seviyeli haber programları ile magazin tarzı programlar) çerçeveleme farklılıklarını kolayca yakalayabilir.

Haberlerde zaman içinde ortaya çıkacak gelişmeleri incelemek ve siyaset ile diğer önemli ulusal ve uluslar arası konuların farklı ülkelerdeki haberlerde çerçeveleniş biçimlerinin benzerlik ve farklılıklarını incelemek için güvenilir bir içerik analizi göstergeleri şarttır. Şu anda elimizde bulunan literatür, haberlerde, hepsi aynı anda olmasa da, yaygın olarak görülen çerçeveleri tespit etmiştir. Şimdiye kadar yapılan araştırmalarda belli bir çerçevenin haberlerdeki mevcudiyeti ve bunun kamuoyu bakımından sonuçları üzerinde durulmuştur. Örneğin haberlerde sık görüldüğü bulunan çatışma çerçevesi bir çok tartışmaya konu olmuştur (Cappella ve Jamieson, 1997; Rogan, 2006; Jameson ve Entman, 2004; Schweitzer ve DeChurch, 2001). ABD basınında çıkan haberlerde çok sık görülen sorumluluk yükleme çerçevesi de Iyengar (1991) tarafından ortaya konmuştur.

ABD ve Avrupa’daki haberlerin doğası hakkında yapılan araştırmalar literatürü incelendiğinde çatışma, insani ilgi, sorumluluk, ekonomik sonuçlar ve ahlâkilik çerçevelerinin haber metinleri içerisinde en çok yer alan çerçeveler olduğu anlaşılmaktadır (Semetko ve Valkenburg, 2000; Valkenburg ve ark. 1999; Brants ve Neijens, 1998; de Vreese ve ark., 2001; de Vreese, 2004; Price ve ark., 1997; Price ve ark., 2005; Gan ve ark. 2005; de Vreese,

(14)

2005; Koenig, 2006; Kline ve ark., 2006). Bu nedenle bu literatür bize, ikinci yaklaşım olan tümdengelimci yoldan yürüyerek yukarıda sıralanan çerçevelerle düzenlenmiş haberlerin okuyucu üzerindeki etkilerini ölçme fırsatı tanımaktadır.

Haber çerçevelerinin okuyucular üzerindeki etkisini ortaya koymayı amaçlayan bu araştırma beş aşamayı içermektedir. Birinci bölümde, bir kavram olarak çerçeveleme geniş anlamda medya etkileri araştırmalarının içine yerleştirilerek yakın ilişkili olduğu gündem kurma ve öncelemeden farklı boyutlar ekseninde ayrılıp teorik iskeleti çizilmektedir. İkinci bölüm çerçeveleme konseptini toplumsal yapısalcılık paradigması temelinde ayrıntılandırılmakta ve bir çerçeveleme tipoloji sunmaktadır: bir yanda medya ve izleyici çerçeveleri diğer yanda bağımlı ve bağımsız değişkenler olarak çerçeveler. Üçüncü bölümde ise evvelce yapılan çerçeveleme araştırmalarının ampirik ve teorik analizleri yapılmakta, bunlar arasında ilişki kurulmaktadır. Ve son bölümde ise bu çalışmanın uygulaması olan deney yer almaktadır.

Deney, ABD ve Avrupa’da yapılan önceki araştırmaların bir devamı niteliğinde olup tümdengelimci bir yöntemle literatürde evvelce tartışıla gelmiş farklı çerçevelerin okuyucu düşünceleri üzerindeki etkilerini tespit etmeye yöneliktir. Bu deney öncelikle haberlerde sık tekrar ettiği bulunmuş olan dört haber çerçevesinin etkisini incelemeye yönelik olarak tasarlanmıştır: Çatışma, insani ilgi, sorumluluk atfetme ve ekonomik sonuçlar.

Deneyde, haber çerçevelerinin okuyucuların iki farklı haber konusu hakkındaki düşüncelerini etkileyip etkilemedikleri ve etkiliyorsa bunun nasıl gerçekleştiği araştırılmıştır. Üniversite öğrencisi 184 katılımcıdan oluşan örneklem çatışma, sorumluluk atfetme, ekonomik sonuçlar ve insani ilgi olarak 4 deneysel çerçeveleme koşulundan birine rasgele atanmıştır. Ayrıca bunlarla birlikte bir kontrol koşulu da yer almıştır. Her katılımcıya, Türkiye’de toplumsal ve siyasal bakımdan önem taşıyan iki konu hakkında ikişer gazete haberi sunulmuştur: Malatya Cinayeti ve Kuraklık. Deneklerin okuduğu her haberin merkezi bileşeni ve başlığı aynı olmakla birlikte ilk paragrafı ve son paragrafı hangi deney koşuluna ait ise o çerçeveyi yansıtacak biçimde değiştirilmiştir. Araştırma, çerçevelerin, düşünce listeleme biçiminde alınan okuyucu cevaplarında önemli bir rol oynadığını ve okuyucuların her iki konu hakkında da büyük oranda okudukları çerçeve yönünde düşünceler ürettiğini bulmuştur.

(15)

BİRİNCİ BÖLÜM

MEDYA ETKİ ARAŞTIRMALARI 1. MEDYA ETKİ ARAŞTIRMALARININ TARİHİ

Kitle iletişimine yönelik bilimsel çalışmaların yüzyıllık bir geçmişi vardır. İlk araştırmalar sosyoloji, siyaset bilimi, sosyal psikoloji ve psikoloji alanlarında yapılmış, bu araştırmalar, basın ve toplum arasındaki bağa, dolayısıyla kitle basının siyaset alanına ve toplumsal hayat üzerine etkileri ve işlevleri üzerine odaklanmıştır (McQuail ve Windahl, 1993: 7). McQuail kitle iletişim araştırmalarının hemen hepsinin medyanın önemli etkileri olduğu varsayımı üzerine kurulu olduğunu belirtmektedir. Ne var ki bu teşhisi, son dönemde paradigmalarda ortaya çıkan önemli değişimlerle kendini gösteren bilimsel tartışmaların geçici bir sonucu olarak anlaşılmalıdır (McQuail, 2002: 5; Jensen ve Rosengren, 2005: 57). Bunun nedeni medya iletilerinin okuyucu-izleyiciye doğrudan etkisine odaklanan görüşün yerini uzun dönemde toplumsal sisteme, sosyokültürel kurumlara ve davranışlara etkisini ortaya koyan araştırmalardır. Medya araştırmaları alanının “başat paradigma”sı olarak kabul edilen medya etkileri yaklaşımının tanımlanması ise; kuramsal bakış açıları, araştırma soruları veya varsayımları, kanıt toplama ve yorum yapma yöntemlerindeki geniş çeşitlilikten dolayı oldukça güçtür (McLeod ve ark. 2003: 123; Erdoğan ve Alemdar, 1990: 87).

Kitle iletişim araştırmacıları sık sık bu alanın yirminci yüzyıl boyunca bir dizi paradigma geçişi yaşadığını söylemektedirler. Bu nedenle medya etkileri üzerine yapılan araştırmaların tarihi dört aşamaya bölünebilir (Scheufele, 1999: 105).

1.1. BİRİNCİ AŞAMA: GÜÇLÜ ETKİLER PARADİGMASI

Birinci aşama olan “güçlü etkiler paradigması” 20. yüzyılın başından 30’lu yılların sonuna doğru olup I. Dünya Savaşı sırasında, medya mesajlarının tutumlar üzerindeki etkisi hakkında artan bir korkuya yol açan, stratejik propaganda deneyiminin hâkimiyeti altındadır. Kitle iletişim araştırmalarının temelinin atıldığı bu dönemdeki çalışmalarının kökenleri propagandayla ilgili araştırmalara dayanmaktadır. I. Dünya Savaşı sırasında savaş propagandasının daha önce görülmemiş bir ölçekte kullanılması, tutum değişimi ve etki araştırmalarının gelişimine sebep olmuştur. 20. yüzyılın başlarında Amerika ve Avrupa’nın sosyal, politik ve ekonomik koşullarına paralel olarak kamuoyu oluşturma yoluyla kitleleri yönetme, sosyal bilimlerde hâkim paradigma olmuştur. Kökeni davranışsal psikolojinin uyarıcı- tepki kuramına dayanan güçlü etkiler akımı kitle iletişim araçlarının toplum ve birey üzerindeki etkileri ve bu etkilerin nasıl meydana geldiğini araştırma konusu yapmış ve kitle

(16)

iletişim araştırmalarının ana akımını oluşturmuştur. Davranışçı psikolojinin uyaran-tepki kuramını kitle iletişime uyarlayarak ilk araştırmayı yapan Harold Laswell, 1927’de Dünya Savaşı’nda Propaganda Teknikleri’ni yayınlayarak propagandanın sosyal dayanışmayı doğurduğunu iddia etmiştir. Lasswell “Kim, Kime, Hangi Kanaldan, Ne Etkiyle, Ne Söyler” formülünü geliştirerek iletişim alanında hâkim Amerikan anlayışını ortaya koymuştur. Etki araştırmalarında ulaşılan ilk kuramlar kitle iletişim araçlarının tek yönlü ve çok büyük etkiye sahip olduğu yönündedir. Örneğin “Hipodermik İğne”, “Uyarı- Tepki”, “Mermi Kuramı”, “Pasif İzleyici”, “Taşıma Kemeri” gibi kuramlara göre kitle iletişimine maruz kalan bireyler bu iletilere karşı pasif bir durumda doğrudan etkilenirler (De Fleur ve Ball Rokeach, 1989: 163-65; Erdoğan ve Alemdar, 2005; 44-45; Severin ve Tankard; 1994: 183; Lazar, 2001: 104-105; Işık, 2002: 20-21).

1.2. İKİNCİ AŞAMA: SINIRLI ETKİLER PARADİGMASI

30’lu yıllardan 60’ların sonunda kadar süren 2. aşama ise güçlü medya etkileri paradigmasını yeniden gözden geçirmiştir. Bu dönemde yapılan medya etki araştırmalarında tutum değişimi üzerindeki ana etki kişisel etki olarak kabul edilmiştir. Klapper yapılan araştırmalardan elde edilen bulguları şu şekilde özetlemiştir: Kampanyalar insanları etkilemez; bunların ana etkileri mevcut tutumların güçlendirilmesidir. Gerçekten fikrini değiştirenler için bile etkiler asgari düzeydedir (Erdoğan ve Alemdar, 2005: 117-118).

Bu dönemde, erken dönemin hipodermik iğnesi ve 1920’li ve 30’lu yılların sihirli kurşun modelleri, yerini teorik ve metodolojik bakımdan çok daha gelişmiş fikirlere bıraktı. Yeni paradigma Colombia Üniversitesi Uygulamalı Sosyal Araştırmalar bürosundan Lazarsfeld, Berelson ve Gaudet tarafından 1948 yılında The People’s Choice’da ortaya kondu ve bunu izleyen araştırmalarda tutumların karmaşık yapısı ele alındı. Bu araştırmacılar medya etkilerinin önceden sanıldığından çok daha karmaşık bir doğaya sahip olduğunu ve büyük ölçüde insanların homojenlik gösteren sosyal ilişki ağlarına ve bilgi alışkanlarındaki seçiciliklere dayandığını ve bu mevcut koşulların tutumları değiştirmek yerine daha da güçlendirdiğini ileri sürmüşlerdir (Scheufele ve Tewksbury, 2007: 10).

Colombia Üniversitesi’nden Katz, Berelson ve Lazarsfeld’in öncülüğünde yapılan ilk alan araştırmalarının ortaya koyduğu sonuç kişiler arası iletişimden doğan etkilerin kitle medyasından kaynaklanan etkilerden daha güçlü olduğu şeklindeydi. Bu araştırmaların sonucunda ortaya çıkan bulgular ise “İki Basamaklı Akış”, “Fikir Önderliği” ve “Kapı Tutucu (Gatekeeper)” gibi yaklaşımlarla kavramsallaştırılmıştır (Erdoğan ve Alemdar, 2005: 73). İki basamaklı akış modelinde “kamuoyu önderi” kavramı ortaya çıkmakta ve gündelik yaşamda

(17)

bireylerin kanaatlerini düzenli bir biçimde kamuoyu önderlerinin etkilediğini öne sürmektedir. Kamuoyu önderleri medya iletilerini alıp yorumlayarak toplumun daha az aktif bireylerine aktarmaktadır. Modelin önermeleri güçlü etkiler paradigmasına ait yalıtılmış birey vurgusunun aksine toplumsal etkileşim ağına dahil birincil ve ikincil grupların parçası olan bireye dayanmaktadır (Lazar, 2001: 106).

1.3. ÜÇÜNCÜ AŞAMA: GÜÇLÜ ETKİLER PARADİGMASINA DÖNÜŞ

1970’lerde başlayan 3. aşama yeniden güçlü medya etkileri arayışının hâkimiyetindedir. 1970’ler, Noelle Neumann’ın güçlü kitle medyasının geri döndüğünü ilan etmesinin ve George Gerbner’in Kültivasyon (Cultivation) Teorisi’nin geliştirilmesine rast gelmesiyle siyasal iletişimde ikinci bir büyük paradigma kaymasını ortaya çıkarmıştır. Her iki araştırmanın da siyasal gündemlere tamamen karşı oldukları halde benzer sonuçlara varmaları ironiktir (Peter, 2004: 145; Gerbner; 1998: 179; Altheide, 1997: 648). Her ikisi de kitle medyasının, her yerde hâzır ve nâzır ve süreklilik gösteren mesaj akımına maruz kalan izleyiciler üzerinde güçlü etki sahibi olduğunu kabul etmişlerdir. Noelle-Neumann’ın sol kanat habercileri kanaat iklimlerini biçimlendirmekle ve böylece kanaat ifadesi ve oluşumunun dinamiklerini etkilemekle suçlamasına rağmen Gerbner gerçeklik algısını biçimlendirmenin asıl suçlusu olarak özellikle eğlence televizyonlarının, ticari yönelimli dünya görüşlerini destekleyen muhafazakâr medya gurupları olduğunu ileri sürmüştür (Scheufele ve Tewksbury, 2007: 10).

1970’lerde gündem kurma araştırmalarının siyasi iletişimde ortaya çıkması da dikkat çekicidir. Amerika’nın Chapel Hill kentinde medya gündemi ve kararsız seçmenlerin düşüncelerini inceleyen McCombs ve Shaw (1972: 177) ın araştırmaları bir dönüm noktası oluşturmuş, o zamanlarda yaygın olan asgari etkiler yaklaşımını benimsemeyen araştırmacıların dikkatini çekmiştir. Bu araştırmalar sonucunda medya gündemi ile seçmenlerin gündemi arasında güçlü bir ilişki ortaya çıkmıştır (McCombs ve Shaw, 1972: 184).

Bu dönemde kitle iletişim araştırmalarının odağı, Colombia araştırmalarında görüldüğü üzere, tutum değiştirmeden daha çok kitle medyasının bilişsel etkilerine kaymıştır. Bu dönemde Kıta Avrupasında yapılmaya başlanan araştırmalar Amerikalı araştırmacıların odaklandığı “etki” yerine medya mesajlarının toplumsal dinamikleri, koşulları ve üretim süreçleri üzerinedir. Eleştirel ve kültürel yaklaşımların Avrupa’da ortaya çıktığı bu dönemde medya etki araştırmaları Amerika’da da farklı boyutlarıyla sürdürülmüştür. İnsanların ne hakkında düşüneceklerini medyanın belirlediğini ileri süren “Gündem Kurma”; toplumda

(18)

yalıtılma korkusu içinde yaşayan bireylerin, medyanın bazı “sesleri” kamuoyunun hâkim kanaati olarak sunması nedeniyle, onaylanmama korkusuna kapılarak baskın kanaatleri benimsediğini ileri süren “Sessizlik Sarmalı”; gelişmiş toplumlara ait bireyin bilgilenme, tatmin olma gibi farklı düzeylerde medyaya bağımlı olduğunu ileri süren “Bağımlılık” gibi modeller bu dönemde ortaya çıkmıştır (Lazar, 2001: 107-109; Yüksel, 2001: 18-19).

1.4. DÖRDÜNCÜ AŞAMA: TOPLUMSAL YAPISALCILIK PARADİGMASI Şu anda içinde bulunduğumuz 4. aşama 1980’lerin başında başlamış ve “Toplumsal Yapısalcılık (constructivism)”ın etkisi altındadır (Baran ve Davis, 2006: 280). Bu dönemde medya ile alıcıların tanımı, kitle medyasının hem güçlü hem de sınırlı etkilerinden unsurları birleştirmektedir. Bir yandan kitle medyası, öngörülebilir ve kalıplara uygun bir biçimde gerçeklik imgeleri çerçeveleyerek toplumsal gerçekliği inşa eden güçlü bir etki sahibidir, diğer yandan medya etkileri, kitle medyası ile alıcılar arasındaki etkileşimle sınırlandırılmıştır (Scheufele, 1999: 105). “Medya söylemi, bireylerin anlam inşa ettikleri sürecin bir parçasıdır ve kamuoyu da habercilerin kamusal söylemde anlamı geliştirip billurlaştırdıkları sürecin bir parçasıdır” (Gamson ve Modigliani, 1989: 2).

Kitle iletişimi araçlarının toplumsal gerçekliği yeniden ürettiği veya inşa ettiği varsayımı temelde medyanın belli konu veya meseleleri, kullandığı dil ve haber kalıplarıyla yorumlayarak ilgi ve dikkatimizin yöneldiği konu ve meselelerle ilgili önceliklerimizi belirlediğini öne sürmektedir (McLeod ve ark, 2003: 144) .

Toplumsal inşacı bir bakış açısıyla bakıldığında, kitle iletişim medyasının anlamların sürekli oluşturulup iletişime sokulduğu ve çeşitli sosyal grupların, kurumların ve ideolojilerin bu toplumsal yapıların koşul ve biçimleri hakkında mücadele ettiği önemli bir sembolik arenayı oluşturduğu düşüncesi yaygındır (Gamson ve ark. 1992: 376). Bir çok yazar medyayı anlam oluşturma ve iletişim sürecinin etkin bir parçası olarak tanımlamışlardır. Örneğin, Gusfeld bunu bir “imaj üretim sanayi” olarak görmüş ve Best tarafından “ikincil iddiacı” olarak tanımlanmıştır (Altheide, 1997: 665; Uysal, 2003: 16).

Gamson ve Modigliani’ye göre medya söylemi ve kamuoyu, anlamın inşa edildiği iki paralel sistem olarak ele alınabilir. Gerçekliğin toplumsal yapılanması (inşası) konsepti, toplumsal süreçlerin ve medya aracılığıyla gerçekleşen süreçlerin de dahil olduğu bir çok süreçlerin, insanların dünya, ülkeler, olaylar, insanlar, meseleler ve nesneler hakkında sahip oldukları bilgileri belirledikleri anlamına gelmektedir. Bu çeşit bilgi, insanların şimdiki ve gelecekteki algılarını yönlendiren sübjektif bir bilgi olarak içselleştirilir. Bununla birlikte

(19)

gerçekliğin toplumsal yapılanması, öncelikle sembollere dayanmakta olup “çerçeveleme”nin bir sonucudur (Gamson ve Modigliani 1989: 1-2; Gamson ve ark. 1992: 374; Al Zuhayyan, 2006: 36).

Bir çok araştırmacı medyanın, kamusal alanın doğası hakkında açık bir uzlaşma olmasa bile kamusal söylemi etkilediğini kabul etmektedir. Haller ve Ralph (2001: 408) medyanın “kamusal söylemi bir toplumsal mesele çevresinde” tanımlamaya yardımcı olduğunu ileri sürmüştür. Benzer biçimde başka araştırmacılarda medyanın kamuoyunu sadece yansıtmak yerine onu etki altına aldığını (Gamson ve Modigliani, 1989: 34) veya çeşitli alternatifler arasından çerçeveler seçerek kamusal söylemi biçimlendirdiğini kabul etmektedir (Callaghan ve Schnell, 2001: 187; Thomas, 2002: 189).

Başka bazı araştırmacılar ise medyayı kamunun kendisi olarak görmüşler ve ona “medyasal kamu” adını vermişlerdir. Mules, medyasal kamuyu “çeşitli kimliklerin geniş boyuttaki okuyucu – izleyici kitlelerin gösterildiği medya yoluyla iletilen kamusal atıfların, tartışmaların geçici alanı” olarak tanımlarken (Mules, 1998: 4) Habermas kamusal alanı “kamuoyunun bir aracı olarak kamunun biçimlendirildiği bir alan” olarak tanımlamıştır (Carpignano, 1999: 178). Bununla birlikte kamusal alan hakkındaki bu görüş, kamusal alanı bir bütün olarak görmek ve kamusal alanı biçimlendiren çeşitli güç ilişkilerini ve kültürü göz önünde bulundurmamakla eleştirilmiştir (Uysal, 2003: 31)

Sosyolog Goffman’da “Frame Analysis: Çerçeve Analizi” adlı eserinde gerçekliğin yapılanmasını inceler. Çerçeve analizi toplumsal hareketler literatürüne önemli bir katkıda bulunmuştur. Goffman bireylere, olayları kendi yaşam alanları ve genel olarak içinde yer aldıkları dünyaya göre belirleme, anlama, tanımlama ve etiketleme imkanı veren bir çerçeveyi “bir yorum kalıbı” olarak tanımlamıştır. Çerçeveler, olayları anlamlandırarak ister bireysel ister kolektif olsun, deneyimleri düzenlemek ve eylemi yönlendirmek işlevini yerine getirirler. Ona göre gerçeğe ilişkin anlamın inşa edilmesi toplumsal kurallar, normların öğrenilmesi ve bizim bireysel katılımımızla gerçekleşir ve gerçekliğin değişik derecelerini içeren ve “çerçeve” olarak adlandırılan öznel gerçeklik inşa edilir. Çerçeveler öznel olmakla birlikte sadece zihinsel temelli değillerdir, etkinliklerimizi toplumsal kurallar yönlendirirken biz, belirli bir durum için kullanılan çerçeveyi uygulamayı öğreniriz. Özetle olayları, kişileri, meseleleri anlamakta kullandığımız çerçeveler gerçekte neler olup bittiğini tanımlar (Goffman’dan akt. Poloma, 1993: 213; Goffman’dan akt. Uysal: 2003: 3).

(20)

2. TOPLUMSAL GERÇEKLİĞİN İNŞASI OLARAK ÇERÇEVELEME

Toplumsal yapısalcı etki araştırmalarının çoğu haber öykülerinin çerçeve ifade ediş biçimleri üzerine yoğunlaşmıştır (Gamson ve ark. 1992: 384; Carragee ve Roefs, 2004: 215; Entman ve Rojecki, 1993: 171, Gitlin’den akt. Atabek ve Uztuğ, 1998: 98). Çerçeveleme süreci için yapılan ayrıntılı çalışmalar ise çerçevelerin, anlamın toplumsal inşasındaki (bu yapı medya çerçevelerinin hem üreticileri hem de tüketicileri tarafından oluşturulmaktadır) rolüne vurgu yapmaktadır. Özellikle siyasal iletişim alanı içinde çerçeveleme, bu sosyal inşacılık (constructivism) temelinde tanımlanmış ve işlevselleştirilmiştir.

Toplumsal yapısalcı bakış açısına göre önceleme ve çerçeveleme gibi yaklaşımlar kitle iletişim medyasının potansiyel olarak güçlü tutum etkilerine sahip olduğunu ama bu etkilerin yine büyük ölçüde, izleyicinin mesajları nasıl işleyeceğini etkileyen halihazırda sahip olunan tutum, şema ve diğer izleyici özellikleri fikrine dayanmaktadırlar (Scheufele ve Tewksbury, 2007: 11).

Medya çerçeveleri medya paketlerinin içsel yapılarını düzenleyerek bizim önemli olayları fark etmemize yardımcı olur. “Büyük oranda bahsedilmeden ve söylenmeden de olsa medya çerçeveleri, dünyayı hem muhabirler hem de alıcılar (okuyucular/izleyiciler) için organize etmektedir” (Gitlin’den akt. Uysal 2003: 16). Çerçevelerin bir medya öyküsündeki olay ve görüşlerin sunumunu düzenlediği düşünülmekte ve habercilerin bir haberi nakletmek için tercih ettikleri çerçevelerin aynı olayın çok farklı sunumlarına yol açabileceği düşünülmektedir. “Medya çerçeveleri sembolleri kullananların sürekli olarak ister görsel olsun ister sözlü olsun söylemi düzenledikleri anlama, yorumlama, sunum, seçme, vurgulama ve dışlama sabit kalıplarıdır.” (Nelson ve ark 1997a: 7)

Çerçeveleri belli yorum kalıplarını içine alan “medya paketleri” olarak gören Gamson’a göre; bir medya paketi sembolik bir araç olarak, yeni olayları tasarlanmış hareket rotasına göre ele alan temel çerçeve ve konum üzerine kurulmuştur. Bir medya paketi kökleri kültürel ve siyasal çıkarlara dayanan önyargılara göre muhabirler ve köşe yazarları tarafından seçilir. Gamson ve Modigliani’nin nükleer güçle ilgili medya söyleminin kamuoyuna etkisi (1989: 33) örneğinde medya aktörlerinin farklı yorumları içeren çerçevelerin bulunduğu bir “ilerlemeci haber paket”inin (progress) (kalkınma konusu hakkında nükleer güce olumlu anlamlar yükleyen çerçevelerin oluşturduğu haber paketi) çizdiği hareket yönünden farklı bir yöne giden “temiz hava paketi” (temiz hava/çevre konusundaki farklı yorum çerçeveleri içeren haber paketi), oluşan kirli havanın ilerleme uğruna mazereti olmaktadır.

(21)

Medya seçkinleri hangi öykülerin ele alınacağını tercih ederek kamunun algılayışı üzerinde bir etkide bulunmaktadır. Medyada bir seçme önyargısı bulunduğu sır değildir ve ayrıca bunlar öyküleri ideolojik bir önyargı merceğinden geçirerek sunmaktadırlar (Patterson ve Donsbach, 1996: 456). Habercilerin ideolojik yönelimleri tanımlama da sıklıkla bir önyargıya neden olmaktadır (McCarthy ve ark 1996: 480). Bazen haberciler haber yapılan grupların çerçevelerini yansıtmak yerine kendi çerçevelerini geliştirebilmektedirler (Callaghan ve Schnell 2001: 188). Haber yapma ve sunumdaki önyargılar medyanın çalışma tarzından kaynaklanabileceği gibi onun ideolojik tercihlerinden ve maddi çıkarlarından da kaynaklanabilir. Tansey haber sunumuyla ilgili olarak aşağıdaki faktörleri saymaktadır:

“Siyasal yaşam konusundaki bilginin elde olup olmaması, böyle bir bilgi için bulunan kanalların sayısı, bilginin aktarımını kimin, kim adına kontrol ettiği (denetim altında tuttuğu) alıcıların buna nasıl tepki gösterdiği ve medyanın kitleleri seçkinler nezdinde temsil edip etmediği” (Tansey’den akt. Uysal, 2003: 17).

Medyanın sunduğu haberlerin gerçeğin sosyal yapılanması olduğunu iddia eden sosyolog Tuchman’a göre kitle medyası, okuyucuların veya izleyicilerin kamusal olayları yorumlayıp tartışmada kullandıkları referans çerçeveleri etkin bir biçimde ortaya koyar (Tuchman’dan akt. Scheufele, 1999: 105; Severin ve Tankard, 1994: 536). Kitle medyası, kendi örgütsel ve davranışsal sınırlarını mesleki yargılarını ve izleyici kitlesi hakkındaki belli yargıları göz önünde bulundurarak hikayeye bir ilk hareket vermektedirler. Burada önemli bir husus da, konuların önemini çıkarırken veya hangi haberi hangi çerçevede aktaracağına karar verirken medyanın nadiren kendi başına bağımsız olarak hareket ettiğidir. Donohue ve arkadaşlarının (1995: 121) bildirdiği gibi, medyanın neyi, nasıl aktardığı meselesi önemli ölçüde medya çalışanları ile muhtemel haber kaynaklarının etkileşimiyle belirlenmektedir. Bu kaynaklar genelde mevcut çıkar grupları, politikacılar, sivil toplum kuruluşları ve kendi gündemlerini savunan ve böylece medya gündemini baştan biçimlendiren diğer toplumsal “elitler”den oluşmaktadır (Entman, 2003: 420). Toplumsal, siyasal ve ekonomiyle ilgili olayların bir yorumcusu olan medya, bu etkileşim sonucunda, dil seçimi ve belli haber öykü kalıplarını tekrarlayarak gerçekliği farklı yollarla düzenlerler, yani çerçevelerler (Durfee, 2006: 463).

Toplumsal gerçekliğin inşası yaklaşımına göre medya çerçevelerine maruz kalan insanların, aynı zamanda bilgiyi işleme ve yorumlamaları da bireylerin hazır anlam kalıpları veya şemaları tarafından etkilenmektedir. Medyanın çerçevelediği haberleri alan bireylerin bu

(22)

haberi işlemede üç boyutu kullandıkları tespit edilmiştir (McLeod ve ark, 2003: 155; Kosicki ve McLeod’dan akt. Scheufele, 1999: 105):

İlk olarak sahip oldukları sınırlı zaman içinde seçici tarama yapan bireyler kitle medyasında sadece kendileri için önemli olan bilgileri aramakta kullanırlar. İlgilerini çekmeyen veya onlara önemsiz gelen içeriğin üzerinden kayarak onu görmezden gelirler.

Etkin işleme, kitle iletişim vasıtasıyla verilen bilginin genelde eksik, taraflı veya başka şekilde iletişimcinin niyetleri ile renklenmiş olduğu kanaatine dayanarak ek kaynaklar arayan birey fikrine atıfta bulunmaktadır. Bilgiyi ihtiyaçlarına göre yorumlamak için alımlayıcılar haber öyküsünün arka plânını ve bağlamını göz önünde bulundurmaktadırlar.

Son olarak yansıtıcı birleştirme yapan bireyler, kitle medyasından topladıkları bilgilerin parçalı doğası hakkında kafa yorarlar veya kitle medyasından ne öğrendiklerini tam olarak anlamak için bunlar hakkında başkalarıyla konuşarak belli bilgileri zihinlerinde öne çıkarırlar.

Özetle, toplumsal inşacı bir medya etkileri modeline göre, izleyiciler “kişisel deneyime, yaşadıkları toplum - grubun veya grupların üyeleriyle yaşadıkları etkileşime ve kitle iletişim araçları seçkilerinin yorumlanması üzerine kurulu bir gerçeklik versiyonuna” dayanırlar (Scheufele, 1999: 105). Bireysel düzeyde gerçekleşen bilgi işleme stratejileri de, insanların medya mesajlarını yorumlama ve anlamada kullandığı farklı çerçevelerle –bilişsel şemalar- ilgilidir. Gerçekliğin inşası hakkındaki bu etkileşimli modelin, çerçevelemeyi bir medya etkileri teorisi olarak kavramlaştırmak bakımından önemli sonuçları vardır.

İzleyicilerin ve kitle medyasının oynadıkları rollerin bu inşacı yaklaşımla sosyoloji , sosyal psikoloji ve siyasal psikoloji gibi diğer bazı disiplinlerde analizleri yapılmıştır. Kitle iletişim araştırmaları bakımından ise çerçevelemeyi bir model olarak geliştiren Scheufele’ye göre; çerçeveleme, çok düzeyli analizler, düzeyler arası ve düzey içi analizler için bir meta teorik model olarak sistemleştirilebilir. Yani etkin bir biçimde mânâ inşasında çalışan bireyler ile sık sık sorgulanan anlamlar sunan sosyo-kültürel süreçler arasındaki “etkileşim”i inceleyen teorilerin eksikliğini çerçeveleme araştırmaları giderecektir (McLeod ve ark, 2002: 237).

3. ÜÇ ETKİ ARAŞTIRMASI: GÜNDEM KURMA, ÖNCELEME VE ÇERÇEVELEME

Medya mesajlarının sunum özellikleri ve bireyler üzerindeki etkisi konusunda toplumsal yapısalcı bakış açısına göre çerçeveleme (framing), gündem kurma (agenda setting), önceleme (priming) arasındaki benzerliklere birçok araştırmacı tarafından işaret

(23)

edilmiştir (Semetko, 2004: 359-361). Burada ayrı iki yaklaşım ortaya çıkmaktadır: Birincisinde gündem kurma evrensel bir konsept olarak, çerçeveleme ve öncelemeyi kapsamaktadır; ikinci yaklaşım gündem kurmayı öncelemenin bir çeşidi olarak almakta olup burada da öncelemenin, farklı bir şema etkinleştirme mekanizması olarak çerçevelemeden ayrılması gerekmektedir. Bertram Scheufele’ye göre bu yaklaşımlardan ilki çürük temellere yaslanmaktadır. Çünkü her şeyden önce çerçeveleme yaklaşımı en genel düzeyde bireylerin meseleler hakkında nasıl düşüneceklerini belirlerken gündem kurma yaklaşımı ne konuda düşüneceklerini belirlemektedir (Scheufele, 2004: 405). Özellikle gündem kurma araştırmacıları (örn. McCombs ve Shaw, 1972: 186) konuların seçim ve önemini genel olarak incelemiş olsa da çerçeveleme yaklaşımı konunun kendisinin seçilip önem atfedilmesinden çok, konunun belli yönlerinin seçilip önem verilmesiyle ilgilidir. Bu yüzden, olayların ve haberlerin kitle iletişim medyasında çerçevelenmesi ve sunumu, haberi izleyenlerin bunları anlayışlarını, sistemli bir biçimde etkileyebilmektedir (Price ve ark. 1997: 489; Entman, 1993: 52; Scheufele, 1999: 107).

3.1. GÜNDEM KURMA (AGENDA SETTING)

Gündem kurma kitle iletişim medyasının belli konuları öne çıkarması (örneğin haber sunumunun yerleştirilme konum ve miktarına bağlı olarak) ile izleyici kitlelerinin bu konulara verdiği önem arasında güçlü ilişkiler bulunduğu fikrine dayanmaktadır (McCombs ve Shaw, 1972: 186).

Gündem kurma hipotezini takip edersek medyanın insanların nasıl düşündüğünü etkilemesi değil, fakat insanların neyi düşündüğünü etkilemesi beklenmektedir. Gündem kurma üzerine son zamanlarda yapılan araştırmalar (örn. McCombs ve ark. 1997: 704) iki düzey ortaya atmaktadır. “Birinci düzeyde” gündem kurma nesnelerle (örn. konular ve adaylar) ilgilidir. Gündem kurmanın “ikinci düzeyi” ise bilişsel (kavramsal) ve duygusal özellikleri etkilemektedir. İkinci düzeyde gündem kurma araştırmaları, medya kurumlarının bir nesnenin belli özelliklerini ve niteliklerini nasıl seçip sunduklarını ve bu seçim ve sunumun nesne ve özelliklerinin halk tarafından algılanışını nasıl etkilediğini incelemektedir (Chyi ve McCombs, 2004: 24). Bu açıdan bakıldığında gündem kurma araştırmacıları iki farklı etkiden bahsetmektedirler:

Gündem kurma etkisi: Medya, bir nesneyi (konu, aday) öne çıkararak alıcıların bu nesneyi önemli görüp görmemelerini belirler.

(24)

Özellik kurma (atfetme) etkisi: Medya, bir nesnenin belli özellikleri öne çıkararak bu özelliklerin alıcılar için önemini etkilemektedir.

Bu bakış açısına göre medya sadece neyi düşündüğümüzü değil aynı zamanda nasıl düşündüğümüzü de belirler. Çerçeveler nesnelerin özellikleri olarak ve çerçevelerin kendisi de bir özellikler seçkisi kabul edilmektedir. Scheufele pek çok noktadan bu yaklaşımı eleştirmektedir. Birincisi kitle iletişim araştırmaları tarihte bu ayrım bir yandan gündem kurma ile diğer yandan “odaklama” (focusing) ve/veya ‘değerlendirme’ arasında yerleşmiştir ve bu nedenle iki düzey fikri yeni bir şey değildir. İkincisi, sadece konu fikri nesnelerle değiştirilmiştir. Ayrıca nesneler fikri de, çoğu araştırmada sadece siyasal adayları ele aldığı için kısıtlamaya uğramıştır. Özellikler fikri, farklı tanımlarla, “bakış açısı”, “çerçeve”, “unsur” veya “ikna edici argüman” olarak gündem kurma araştırmalarına konu olmuştur. Üçüncüsü; medyada haber sunumunun kendi eğilimi (ve/veya alıcıların tutumları) duygusal özellikler (affective attributes) olarak adlandırılmasının anlamı artık yeni bir yapay terim ortaya atmaktır. Gündem kurma araştırmacıları bu nedenle düşünceyi- bilişi (cognition) tutumlardan ayırmaya yönelik talepleri karşılamamaktadırlar. Dördüncüsü iki düzeyli gündem kurma fikri az inandırıcıdır. İkinci düzey araştırmaları sadece tek özellikleri araştırırlar ve şemaların, özelliklere ait özel düzenlemeler olduğunu inkar etmektedirler. Dahası bir şemalar demetinin, tutarlı bir beklentiler çerçevesi oluşturduğu gerçeği tamamen görmezden gelinmektedir. Bundan başka, çerçeveleme sadece nesnelere atfedilen özelliklerin (standartların) bir işlevi değil, aynı zamanda nesnelerin kendilerinin bir işlevidir de. Son olarak gündem kurma araştırmacıları özellik çerçeveleme hakkındaki psikolojik araştırmaları (Levin ve ark. 1998: 181-182) göz önünde tutmamaktadırlar; bu deneyler bir nesnenin olumlu veya olumsuz bir özelliğinden bahsetmenin - valence prime- (değerlik öncelemesi) bir deneğin nesneyi olumlu yada olumsuz değerlendirmesini belirlediğini kanıtlamıştır (Scheufele, 2004: 405).

3.2. ÖNCELEME (PRIMING)

Siyasal iletişim literatüründe tanımlandığı üzere önceleme “insanların siyasal değerlendirmeler yaparken kullandıkları ölçütlerdeki değişimler”den bahsetmektedir (Iyengar ve Kinder, 1987: 63). Buna göre haber içeriğinin izleyiciye, liderlerin ve hükümetlerin başarımını değerlendirmede belli ölçütleri kullanması gerektiğini bildirdiğinde önceleme gerçekleşir.

Önceleme genellikle gündem kurmanın bir devamı olarak anlaşılmıştır. Buna iki neden yol açmıştır.

(25)

(a) Her iki etkide hafıza temelli bilgi işleme modeline dayanmaktadır. Bu modeller insanların karar alırken en önemli ve geçerli erişilebilir (accessible) olan fikirlere dayanarak tutumlarını oluşturduklarını kabul etmektedir. Başka bir deyişle yargıda bulunma ve tutum oluşturma “durum veya çağrışımların akla getirilebilme kolaylığı” ile doğrudan alakalıdır, (b) Ortak teorik temellere dayanarak bazı araştırmalar öncelemenin gündem

kurmanın geçici bir uzantısı olduğunu ileri sürmüşlerdir (Iyengar ve Kinder, 1987: 63). Kitle medyası bazı konuları insanların zihninde daha önemli ve geçerli hale getirerek (gündem kurma) insanların siyasal adaylar veya konular hakkında yargıda bulunurken göz önüne aldıkları düşünceleri de biçimlendirebilir (önceleme).

Medya belli bir konuyu tekrar tekrar haber olarak sunarak, sadece kamusal gündemde bir mesele ortaya koymuş olmakla kalmaz, aynı zamanda örneğin politikacıları değerlendirmek için konuyla ilgili ölçütler de sağlar. Bu nedenle gündem kurma medya önceleme için bir sıçrama tahtası olarak görülebilir. Iyengar ve Kinder “elde bulunanın bulgulatıcılığı” (availability heuristics) fikrini takip etmektedirler; buna göre denekler karar verirken tüm önemli ölçütleri göz önünde bulundurmamakta, sadece o an elde bulunanları göz önünde bulundurmaktadır. Medyanın sunduğu bir konu bir ateşleyici (prime) olarak görev yapar. Bu “konu ateşleyicisi” tarafından etkinleştirilen ölçütler el altında kalmaya devam eder ve karar alma için tekrar etkinleştirilebilirler (Iyengar ve Kinder’den akt. Scheufele ve Tewskbury, 2007: 11).

Bununla birlikte orijinal psikolojik önceleme deneyleri bize bazı farklılıkların bulunduğunu göstermektedir. İlk olarak, Ratcliff ve McKoon deneklerin kelime çağrışımları kurduklarını kabul ederek belli kelimeler içeren deyimleri hatırlamalarını sağlamışlardır. Bir tanıma testinde deneklerden, bir cümle içindeki bir hedef kelimeyi bulmaları istenmiştir. Deney grubuna, hedef kelime gösterilmeden önce ezberledikleri deyimlerden belli bir kelime öncelenmiştir. Beklendiği gibi bu denekler hedef kelimeyi çok daha çabuk fark etmişlerdir (Ratcliff ve McKoon’dan akt. Scheufele, 2004: 407). Bu araştırmanın sonucuna göre etkinleştirmenin önceleyici ile hedef arasında yayıldığı bulunmuştur. İkinci olarak ise bazı araştırmacılar nitelik ile davranış arasında bilişsel (kavramsal) bir bağlantı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Denekler nitelikler üzerine öncelenmişlerse, bir hedef kişinin belirsiz (muğlak) bir davranışını bu nitelik önceleyicisine göre sınıflandırmaktadırlar. Burada dikkat edilmesi gereken şey davranışın belirsiz olarak ölçütlendirildiği, önceleyicinin buna uygun olduğu ve

(26)

insanların bu bağlantının farkında olmadıklarıdır. İnsanlar bu faktörlerin farkında olduklarında karşıt etkiler (contrast effects) ortaya çıkabilir. Üçüncüsü ise bir kişisel nitelikten bahsederek davranış sınıflandırmak en yaygın bağımlı değişkendir. Dördüncüsü, denekler yakın zamanda öncelenmişlerse, önceleme etkileri yoğun veya sık olma eğilimi göstermektedir. Burada iki önceleme faktörünün hangisinin yani taze veya sık öncelemenin hangisinin hâkim olduğu konusunda farklı iddialar bulunmaktadır. Saklama Sandığı (Storage-Bin) modeline göre hafıza bir “bilişsel (kavramsal/fikri) kova” (cognitive bucket) ile karşılaştırılabilir. Yakın geçmişte öncelenmiş şemalar, “kovanın en üstünde yer aldıklarından” daha kolay hatırlanabilirler. Depo-aküsü modeli şemaların depolandığı “akü”nün sık önceleme yoluyla defalarca doldurulduğunu ileri sürmektedir. Snaps modeline göre eğer bir şema daha yakın zamanda öncelenmişse etkinleşme daha çabuk azalmaktadır. Önceleyici ile hedef arasındaki daha kısa zaman aralıklarında son öncelenen hâkim olurken, uzun bozulmalar sık öncelemeyi desteklemektedir. Eldeki bulgulara göre, psikolojideki konseptin kitle iletişime aktarılmasında bazı sorunlar ortaya çıkmaktadır (Scheufele: 2004: 407-408):

(1) Medya önceleme, medyada haber sunumunun, tek bir kelime veya nitelikten çok daha karmaşık olduğunu tamamen görmezden gelmektedir. Tek bir haber bile farklı yönlerde hatta birbirine zıt yönlerde önceleme yapabilir.

(2) Dahası medya önceleme deneyleri, medya algılama konusundaki gerçek koşulları karşılamamaktadır. Çünkü önceleme etkileri, belli bir konu hakkındaki kümülatif (birikmeli) ve birbiriyle uyumlu haber sunumuna bağlıdır. Kitle iletişim alanında yapılan önceleme araştırmaları ise böyle uzun dönemli deneyler içermemektedir.

3.3. ÇERÇEVELEME (FRAMING)

Çerçeveleme erişim temelli bu iki modelden önemli ölçüde farklılık göstermektedir. Çerçeveleme bir konunun haberlerdeki nitelendiriliş biçiminin, onun, izleyici tarafından anlaşılma biçimini etkileyebileceği kabulüne dayanmaktadır. Çerçeveleme sık sık hem psikoloji hem sosyolojideki kökleriyle bağlantılandırılarak ele alınır (Pan ve Kosicki, 1993: 56-57). Çerçevelemenin psikolojik kökenleri Kahneman ve Tversky’nin deneysel çalışmalarından kaynaklanmıştır (Tversky ve Kahneman, 1981: 455). Bu çalışmalar için Kahneman 2002 Ekonomi Nobel ödülünü almıştır (Kahneman, 2003). Araştırmacılar öz olarak aynı karar alma senaryosundan yola çıkan farklı sunumların, insanların tercihlerini ve böylece önlerindeki çeşitli seçenekleri değerlendirmelerini nasıl etkilediğini incelemişlerdir.

(27)

Çerçevelemenin sosyolojik temelleri bireylerin dünyayı tam olarak anlayamayacaklarını ve sürekli olarak kendi yaşam deneyimlerini yorumlamaya çalışarak çevrelerindeki dünyayı anlamlandırmaya çalıştıklarını kabul eden Goffman ve başka yazarlar tarafından atılmıştır. Goffman bu nedenle bireylerin bilgiyi sınıflandırarak onu anlamlı bir biçimde yorumlamak ve yeni bilgiyi verimli bir biçimde işlemek için yorumsal şemalar veya “birincil çerçeveler” kullandıklarını ileri sürmektedir. Bu nedenle çerçeveleme hem makro düzeyde hem de mikro düzeyde bir yapıdır (Scheufele, 1999: 106). Makro düzeyde bir yapı olarak “çerçeveleme” habercilerin ve diğer iletişimcilerin bilgiyi izleyicilerin kafalarında yatan mevcut şemaları yankılandıracak bir biçimde sunarken kullandıkları sunum biçimlerini (modlarını) anlatmaktadır. Elbette bu, çoğu habercinin bir haberi uydurmaya veya izleyicilerini aldatmaya çalıştığı anlamına gelmemektedir. Medyada haberlere ayrılan yer ve zaman sınırlamaları göz önünde bulundurulduğunda aslında çerçeveleme haberciler için bir konunun karmaşıklığını azaltmada şart olan bir araçtır. Başka bir deyişle çerçeveler (örneğin kök hücre araştırmaları gibi) görece karmaşık konuları sunmada paha biçilmez araçlar haline gelmektedir. Haber çerçeveleri bilginin sunulmasında verimlilik sağlamakta ve konu hakkında bilgisi bulunmayan izleyiciler için erişilebilir kılmaktadır; çünkü, mevcut bilişsel şemalara oynamaktadırlar. Mikro düzeyde bir yapı olarak çerçeveleme, insanların, izlenimler oluştururken konularla ilgili bilgileri ve sunum özelliklerini nasıl kullandıklarını tanımlamaktadır (Scheufele ve Tewksbury, 2007: 11-12).

4. ÜÇ ETKİ ARAŞTIRMA GELENEĞİ ARASINDAKİ FARKLAR VE İLİŞKİLER

Gündem kurma ve önceleme ile çerçeveleme arasındaki ilişkileri açıklayabilmek için farklı düzeylerdeki analizler arasında köprü kurulması ve şu sorulara cevap bulunması gerekmektedir: (a) haber mesajları nasıl oluşturulur, (b) nasıl işlenirler, (c) etkiler nasıl ortaya çıkar. Üç farklı etkiyi uygun bir şekilde açıklayan bir konsept modelin geliştirilmesinde, ayrıca bu nedenle aralarında mevcut bulunan ve bu üç soru ile ilgili ilişkileri ele alınmalıdır. Bu yapılmazsa bu alan karışık bir takım kavramlar ve terminolojilere terk edilmiş olacaktır. Bu sorular aşağıda ayrıntılı olarak işlenecektir.

Şekil 1 ilişkili üç etki konseptinin bireysel düzeyde gerçekleşme sürecini göstermektedir. Şekil 1’in gösterdiği gibi çerçeveleme konsepti belli konuların ya da nesnelerin medya gündeminde sıklığından farklı olarak bu konu yada nesnelerin nasıl çerçevelenip izleyici çerçeveleriyle nasıl bağımlılık ilişkisi içerisinde olduğunu ortaya koymaktadır. Yine diğer iki etki konseptinden farklı olarak elde bulunan bilginin işlenip birey

(28)

çerçevelerine dönüşme rutini medya çerçevelerine bağlı olarak sebep yada çözüm sorumluluğu atfına yol açmaktadır.

Gündem Kurma/Önceleme Çerçeveleme

Şekil 1: Gündem Kurma, Önceleme ve Çerçevelemenin Analitik Modeli (Scheufele, 2000: 302)

4.1. HABER ÜRETİMİ

Üç yaklaşımın ilk karşılaştırma alanı haber mesajlarının üretimidir. Bu alandaki araştırmalar çerçeve inşası ve gündem kurma (Scheufele, 1999: 115; Scheufele, 2000: 312) ile alakalı faktörleri incelemektedir. Bir dizi farklı teorik yaklaşım (sosyolojik, ekonomik,

Siyasi Aktörlerin Değerlendirilmeleri

İzleyici Gündemi (Geçerlilik, Tepki Süresi) Sebep/Çözüm Sorumluluğunun Atfedilmesi İzleyici Çerçeveleri (Çerçevelerin Sıklığı/Hiyerarşisi) Bilginin İşlenmesi

Ağırlıklı Medya Kullanımı (Medya Gündemince Belirlenen

Bağımlılık Ağırlığı

Ağırlıklı Medya Kullanımı (Medya Çerçevelerinin Hiyerarşisi Tarafından Belirlenen Bağımlılık

Demografik Etkenler

Parti Bağımlılığının Derecesi, Konunun Örtücülüğü, Kitle Medyasında Aranan Doyumlar, vs.

(29)

eleştirel ve psikolojik) bu çabalar çerçevesinde uygulanmış olup haber üretimindeki çeşitli aşamaları ele almışlardır. Örneğin gündem kurma geleneğinde yapılmış araştırmalar konulara ilişkin gündemlerin haber üretiminde nasıl kurulduğunu tespit etmiştir. Benzer biçimde çerçeveleme araştırmacıları da çerçevelerin haber mesajlarında ilan ediliş biçimlerini etkileyen toplumsal güçleri tespit etmişlerdir (Gamson ve Modigliani, 1989: 33) ve bu süreçleri tanımlamak için “çerçeve inşası” (frame building) terimini kullanmışlardır (Scheufele, 1999: 115).

Hem çerçeve kurma hem de gündem kurma medya etkilerinden ziyade mesajın inşasına dair makro düzeydeki mekanizmaları ele almaktadır. Çıkar grupları, politika oluşturmaktan sorumlu olanlar, haberciler ve medya gündemi ile çerçeveleri biçimlendirmekle ilgisi olan diğer gruplar belli bir konu hakkındaki haber mesajlarının hem hacmi (miktarı) hem de nitelikleri üzerinde etki sahibi olabilirler. Bu nedenle araştırmacıların buradaki fenomenleri kavramlaştırıp incelemelerinde bir miktar örtüşme (çakışma) potansiyeli bulunmaktadır. Örneğin Zhou ve Moy çerçeve inşası (frame building) ve çerçeve kurmayı (frame setting) araştırmışlardır. Yazarlar halk ile haber medyasının çerçeveleri, siyasal bakımdan yüklü konular etrafında, birlikte inşa ettikleri mekanizmaları incelemişlerdir. Sonunda, bir konunun kamusal çerçevelenişinin, araştırdıkları bağlamda haber mesajları üzerinde temelden bir etki icra ettiğini bulmuşlardır (Zhou ve Moy, 2007: 92).

Bununla birlikte haber üretiminin bu gelenekler tarafından incelenişinde bazı açık farklılıklar bulunmaktadır. İlki bağımsız değişken tanımlanmasının geliştirilmesiyle ilgilidir. Haberlerdeki çerçevelerin araştırılmasında kavramsallaştırma ve ölçme biçimlerinde önemli uyumsuzluklar ve kesintiler vardır. Bu farklılıklar genelde şu iki alandan birine girer: (a) Araştırmalar medya çerçeveleri için yeni ölçüm boyutları sunar; örneğin çalışmanın kavramsal temellerine atıfta bulunmayan veya evvelki araştırmalarda kullanılan ölçüt ve çerçeveler arasındaki uyuşmazlıkları açıklığa kavuşturmadan. (b) Çerçevelerin ölçümlendirilmeleri sık sık içeriğin sabotajına uğrar. Örneğin, bir konunun toplumsal sonuçlar karşısında mali riskler bakımından çerçevelenmesinin sunum modundaki farklılıklarla ilgisi azdır (Scheufele ve Tewksbury, 2000: 13).

Gündem kurma ve çerçeveleme modelleri arasındaki fark kısmen çerçeveleme yaklaşımının haber üretim sürecini açıklamakta kullanılışında yatmaktadır. Toplumdaki güçlerin ve grupların bir konu hakkındaki kamusal söylemi hâkim yaftalar koyarak nasıl biçimlendirdiklerinin çerçeveleme açısından taşıdığı önem geleneksel gündem kurma yaklaşımı açısından sahip olduğu önemden çok daha fazladır. Bu nedenle bu iki yaklaşımının

(30)

birleştirilmesi veya uzlaştırılması kısmen haber içeriğini etkileyen içsel ve dışsal faktörlerin bilişsel modellerine dayanmaktadır. Van Gorp yaptığı incelemede bunu bir dereceye kadar gerçekleştirmiştir. Yazar, çerçevelemenin kültüre dayalı ve kültürden çıkan bir süreç olarak anlaşılması gerektiğini ileri sürmektedir (Van Gorp: 2007: 73).

Çerçevelemenin gündem kurmayla aynı anlamda bir sürece indirgenmesi çerçeveleme yaklaşımının gücünün çoğunu görmezden gelmektedir. Bu nedenle Van Gorp haber üretiminde yer alan unsurların çerçeveleme sürecinin tamamında vazgeçilmez olduğunu ileri sürmektedir (Van Gorp: 2007: 73).

4.2. HABERLERİN İŞLENMESİ

Gündemleri ve çerçeveleri kuran haber mesajlarının alıcılar tarafından nasıl işlendiği konusu farklı medya etkileri modelleri arasında ikinci bir karşılaştırma alanını oluşturmaktadır. Buradaki soru haber izleyicilerinin bu iki süreci aynı olarak yaşayıp yaşamadıkları sorusudur. Karşılaştırma noktalarından biri her iki etkinin gerçekleşmesi için haber mesajlarına verilmesi gereken dikkat miktarının karşılaştırılmasıdır. Buna göre bir çerçeve etkisi, izleyicilerin haber mesajlarına ciddi bir dikkat verirken gerçekleştirdiği kabul edilmektedir. Yani bir konu çerçevesinin içerik ve sonuçlarının en çok, bir habere dikkat veren izleyicinin gözüne çarpacağı ihtimali yüksektir. Buna koşut bir mantıkta gündem kurma sürecine uygulanabilir. Bilgi işleme teorileri bir mesaja maruz kalan ve bir dereceye kadar onun değerlendirmesine giren insanların, daha sonra onun hakkında bilgi hatırlayabilme ihtimali en fazla olacağını ileri sürmektedirler (Eveland, 2004: 189). Özetle bir konunun erişilebilirliği ve böylece gündemdeki yeri, insanların bu konu hakkında mesajlara maruz kalmasıyla daha yüksek olabilecektir. Böylece gündem kurma ile çerçeveleme benzer göstergebilimsel süreçlerle işler görünebilir. Yine de burada önemli bir ayrım bulunmaktadır. Mesajlara dikkat etmek, bir çerçeveleme etkisinin gerçekleşmesi için, bir gündem kurma etkisinin gerçekleşmesinden daha fazla gerekli olabilir. Sadece maruz kalmak gündem kurmak için yeterli olabilirken, çerçeveleme etkileri için bu ihtimal daha azdır (Scheufele ve Tewksbury, 2000: 13-14).

Chong ve Druckman’ın yaptığı çerçeveleme etkileri araştırması bu sorulardan bazısına ampirik cevaplar sağlamaktadır. Yazarlar çerçevelerin tekrarının, çevresel ipuçlarına daha fazla dikkat veren az bilgili bireyler üzerinde daha fazla etkiye sahip olduğunu, buna karşın daha bilgili bireylerin ise rakip durumlardaki alternatif çerçevelerin birbirine göre olan güçlerini birbiriyle karşılaştırarak sistematik bilgi işlemeye girişme ihtimalinin daha fazla olduğunu bulmuşlardır. Araştırmacılar yine zayıf bir çerçevenin belli bireyler üzerinde geri

(31)

teperek onları çerçeve tarafından desteklenen yönün tam tersine itebileceği koşulları da tanımlamışlardır (Chong ve Druckman, 2007: 111).

Benzer şekilde Edy ve Meirick’in, 11 Eylül saldırıları ve Afganistan savaşı hakkında gerçekleştirdikleri anketten elde ettikleri verilerin analizleri günlük haberlerde çerçeveleme süreçlerinin çok daha karmaşık olabileceği ve etkilerin aslında rekabet halindeki çerçevelerin işlevinden kaynaklanacağını göstermektedir. Bu araştırmaya göre izleyiciler bir savaş çerçevesi ya da suç çerçevesi almak yerine, bu medya çerçevelerinin unsurlarını çeşitli yollarla birleştirmişlerdir. İzleyicilerin 11 Eylül olaylarını değerlendirme biçimleri, bu izleyicilerin Afganistan’daki savaşa verdikleri destek üzerinde önemli etki yapmıştır (Edy ve Meirick, 2007: 135).

4.3. ETKİNİN ORTAYA ÇIKTIĞI ALAN

Çerçeveleme ile gündem kurmayı karşılaştırırken ortaya çıkan üçüncü ana soru, bilişsel etkinin ortaya çıktığı alandır. Her iki yaklaşımda da izleyiciler meydanının sunduğu bilgiyi işler ve hafızada saklar. Geleneksel gündem kurma yaklaşımı hafıza temelli bilgi işleme modellerine dayanmaktadır ve bu nedenle bir erişilebilirlik modelidir. Gündem kurma etkileri, etkinin oluştuğu alanın, bir konunun haberlerdeki ele alınışıyla ulaşılan yüksek erişilebilirlik (accessibility) ile ilgili olduğunu kabul etmektedir. Bu yüzden, etkiyi ortaya çıkaran konu hakkındaki haber değildir; etkiyi taşıyan şey, konunun belli bir miktar işleme zamanı ve dikkati almış olduğu gerçeğidir (Scheufele ve Tewksbury, 2007: 14).

Buna karşın, temel çerçeveleme yaklaşımı etkinin ortaya çıkma alanının, bir konunun tanımlanışında veya haberlerde konu hakkında kullanılan yafta üzerinde yattığını kabul etmektedir. Altta yatan yorumlayıcı şemaların konuya tatbik edilebilir hale gelmesi bir çerçevenin ana etkisidir. Gündem kurma ve önceleme ile çerçeveleme arasında, psikolojik düzeydeki temel fark bu nedenle, bir konu hakkında düşünüp düşünmemiz ile onun hakkında nasıl düşündüğümüzle arasındaki farktır.

Gündem kurma araştırmacıları tarafından her üç yaklaşımın gündem kurma şemsiyesi altında birleştirilmesiyle bunlar hakkında daha derli toplu bir anlayış geliştirilebileceği ileri sürülmüştür. Özellikle McCombs (2002: 12) çerçevelemeyi gündem kurmanın sadece biraz daha inceltilmiş bir versiyonu olduğunu iddia eder (ayrıca bkz, McCombs ve ark. 1997: 704).

Bu yaklaşıma göre ikinci düzeyde gündem kurma konsepti medya etki araştırmalarına bazı avantajlar sağlamaktadır. İkinci düzeyde gündem kurma modeli, geniş konular üzerindeki odaklanması nedeniyle ve medya sunumu ile kamuoyu araştırmalarındaki bu geniş

Şekil

Şekil 1: Gündem Kurma, Önceleme ve Çerçevelemenin Analitik Modeli (Scheufele,  2000: 302)
Şekil 3: Medya Çerçeveleri-Birey Çerçeveleri İlişkisi
Şekil 5: Çerçeveleme Araştırmaları Süreç Modeli (Scheufele 1999: 115) Çerçeve İnşası Süreçler Girdiler - Örgütsel baskılar - İdeolojiler, tutumlar vb
Tablo 3: Çerçeveleme araştırmalarında kullanılan farklı veri toplama, çerçeve tespit  yöntemleri (Dahinden 2005’ten uyarlanmıştır)
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Katılımcıların benlik saygısı düzeyleri, bütünleştirme, kaçınma, uyma, hükmetme ve uzlaşma olarak ifade edilen çatışma yönetim stillerini etkilemekte

◦ Çatışma düzeylerine göre birey, grup ve örgüt olmak üzere üç düzeyde ortay çıkar(Champoux, 201’dan akt: Özdemir, s.9, 2013):.. ◦ Birey düzeyinde ; Bireysel

• Yapıcı ya da işlevsel çatışma, örgütün iş performansına olumlu katkısı olan çatışma türüdür.. Örgütte insan ilişkilerinin iyileşmesini, yeni fikirlerin

Çatışma nedenleri (McShane, Glinow, s. 198, 2016): «4-Kaynak Yetersizliği : Kaynak yetersizliği çatışma yaratır çünkü aynı kaynağı elde etmeye çalışan her insan

1 Etik sorunu/ ikilemi tanılama Etik ikilem/ çıkmaza neden olan sorun tanılanmadan sorunun çözümüne ilişkin etik karar verme mümkün değildir.. 2 Etik sorunun

• Çatışma çözme programları (iletişim ve problem çözme becerisini geliştirici, yapıcı, işbirliğine dayanan ve her 2 tarafın da kazandığı) bir yaklaşım...

回顧以往,陪外子曾俊明(醫學系 16 屆)出國念書,總算皇天不負苦心人,俊明順 利拿到約翰霍普金斯大學(Johns Hopkins

Şimdi artık fahrî unvanlar he­ men hemen doktorluk, profesörlük ■ gibi İlmî unvanlarla bir şehrin fah­ ri hemşeriliği gibi yarı siyasî, yarı j içtimai