• Sonuç bulunamadı

Göçün kentleşme üzerindeki etkisi: Kütahya il örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Göçün kentleşme üzerindeki etkisi: Kütahya il örneği"

Copied!
160
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GÖÇÜN KENTLEŞME ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: KÜTAHYA İL ÖRNEĞİ

(Yüksek Lisans Tezi) Resul AYFER Kütahya – 2017

(2)

T.C.

DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Kamu Yönetimi Anabilim Dalı

Yüksek Lisans Tezi

GÖÇÜN KENTLEŞME ÜZERİNDEKİ ETKİSİ:

KÜTAHYA İL ÖRNEĞİ

Danışman:

Doç. Dr. Yavuz BOZKURT

Hazırlayan: Resul AYFER

(3)

Kabul ve Onay

Resul AYFER’in hazırladığı “Göçün Kentleşme Üzerindeki Etkisi: Kütahya İl Örneği” başlıklı Yüksek Lisans tez çalışması, jüri tarafından lisansüstü yönetmeliğinin ilgili maddelerine göre değerlendirilip oybirliği / oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

.../.../2017

Tez Jürisi

İmza

Kabul Red

Doç. Dr. Yavuz BOZKURT (Danışman) Doç. Dr. Feyzullah ÜNAL

Yrd. Doç. Dr. Hakan OLGUN

Prof. Dr. İsmail KÜÇÜKAKSOY Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü

(4)

Yemin Metni

Yüksek lisans tezi olarak sunduğum “Göçün Kentleşme Üzerindeki Etkisi: Kütahya İl Örneği” adlı çalışmamın, tarafımdan bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım kaynakların kaynakçada gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve bunu onurumla doğrularım.

.../.../2017 Resul AYFER

(5)

Özgeçmiş

1989 yılında Tokat’ta dünyaya geldi. İlköğretimini Tokat’ta, ortaöğretim ve liseyi İstanbul’da okudu. 2011 yılında başlayan Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünden 2015 yılında mezun olmasının ardından aynı yıl Kütahya Dumlupınar Sosyal Bilimler Fakültesi Kamu Yönetiminden Tezli Yüksek Lisans Eğitimine başladı. Halen okumaktadır.

(6)

ÖZET

GÖÇÜN KENTLEŞME ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: KÜTAHYA İL ÖRNEĞİ

AYFER, Resul

Yüksek Lisans Tezi, Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı Tez Danışmanı: Doç. Dr. Yavuz BOZKURT

Temmuz, 2017, 145 sayfa

Kentleşme sorunlarının temelinde göç ve insan ilişkisi yer almaktadır. Göç bir yer değişim hareketi olmasına rağmen insanları her yönden etkileyen harekettir. Geçmişten günümüze bakıldığında göç hareketlerinin kentleşme üzerinde etkili olduğu gözlemlenmektedir. Kişilerin veya toplulukların ekonomik, eğitim, siyasi ve zorunlu nedenlerden dolayı yaşadıkları mekânları terk ederek kısa veya uzun mesafeli olarak başka mekânlara taşınma faaliyeti şeklinde ifade edilen göçe yönelik hareketlilik Türkiye’de 1950’li yıllardan itibaren sosyoekonomik nedenlerden dolayı başlamıştır. Türkiye’de, 1950’li yıllarda başlayan göçün neden olduğu kentleşme sorunları, 1980’li yıllardan sonra ayrı bir ivme kazanmışken günümüzde ise Türkiye’deki ön önemli sorunlar arasında yer almaktadır.

Göçler kentleşme hızını doğrudan etkilemekte ve kentleşme üzerinde olumsuz etki bırakmaktadır. Kırsal alandan kentlere doğru göç hareketleri, kentlerde yeteri kadar konut ve iş imkânlarının olmaması durumunda kentleri olumsuz yönde etkilemektedir. Yoğun göç hareketleri kentlerde; çarpık kentleşme, suç oranlarının artması, altyapı ve ulaşım sorunu ile işsizlik gibi sorunlara neden olmaktadır.

Göçün kentleşme üzerindeki etkisinin araştırıldığı bu çalışmada genel olarak göç ve kent ele alındıktan sonra özelde ise göçün Kütahya’da kentleşme üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğu araştırılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Kent, Kentleşme, Göç, Göç Hareketleri

(7)

ABSTRACT

THE IMPACT OF MIGRATION ON URBANIZATION: THE EXAMPLE OF KÜTAHYA PROVINCE

AYFER, Resul

M.A. Thesis Department Of Public Administration Supervisor : Doç.Dr. Yavuz BOZKURT

July, 2017, 145 pages

Migration and human relations are at the core of urbanization problems. Although migration is a displacement movement, it is the movement that affects people from every direction. Looking at the past from day to day, it is observed that migration movements have an effect on urbanization. Movement towards the mound, which is expressed as a movement of people or communities to short or long distances by abandoning the places they live in due to economic, educational, political and mandatory reasons, has started in Turkey since 1950 due to socioeconomic reasons. Urbanization problems in Turkey, caused by the migration that started in the 1950s, have gained a distinct impetus after 1980s, but nowadays they are among the most important problems in Turkey.

Migrations directly affect the speed of urbanization and have an adverse impact on urbanization. Migration movements from rural areas to urban areas affect cities in the negative direction if there are not enough residential and business opportunities in the cities. Intensive migration movements in cities; Uneven urbanization, increased crime rates, infrastructure and transportation problems and unemployment.

This study investigated the effect of immigration on urbanization and investigated how immigration and urbanization, especially after immigration and urbanization, had an impact on urbanization in Kütahya.

(8)

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET ... v ABSTRACT ... vi İÇİNDEKİLER ... vii TABLOLAR LİSTESİ ... x ŞEKİLLER LİSTESİ ... xi KISALTMALAR ... xii GİRİŞ ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM KENT VE KENTLEŞME 1.1. KAVRAMSAL ANALİZ ... 4 1.1.1. Kent Kavramı ... 4

1.1.2. Tarihsel Süreçte Kent... 5

1.1.2.1. Sanayi Öncesi Kent ... 5

1.1.2.2. Sanayi Sonrası Kent... 6

1.1.3. Kentleşme Kavramı ... 8

1.2. KENT VE KENTLEŞMENİN TEORİK YAPISI ... 9

1.2.1. Kentin Teorik Yapısı ... 9

1.2.1.1. Kentin Özellikleri ... 10

1.2.1.2. Kent Kuramları ... 11

1.2.2. Kentin Teorik Yapısı ve Politikası... 15

1.2.2.1. Kentleşmenin Nedenleri ... 16 1.2.2.2.1. Ekonomik Nedenler ... 16 1.2.2.2.2. Sosyo-Psikolojik Nedenler ... 17 1.2.2.2.3. Siyasi Nedenler ... 18 1.2.2.2.4. Teknolojik Nedenler ... 19 1.2.2.3. Kentleşme Politikaları ... 19

1.2.2.3.1. Serbest Piyasa Düşüncesine Dayalı Politika ... 20

1.2.2.3.2. Nüfusu Kırda Tutmaya Yönelik Politika ... 20

1.2.2.3.3. Yaygınlaştırılma Politikası ... 21

1.2.2.3.4. Metropol Yaratma Politikası ... 21

1.2.2.3.5. Orta Yol Politikası ... 22

1.3. TÜRKİYE’DE KENTLEŞME ... 22

1.3.1. Türkiye’de Kentleşmenin Niteliği ... 23

1.3.2. Türkiye’de Kentleşmenin Nedenleri ... 24

1.3.2.1. İtici Nedenler ... 25

1.3.2.2. Çekici Nedenler ... 26

1.3.2.3. İletici Nedenler ... 27

(9)

1.3.3.1. 1923-1950 Arası Dönem ... 28

1.3.3.2. 1950-1980 Arası Dönem ... 29

1.3.3.3. 1980 Sonrası Dönem ... 31

1.3.3.4. Kalkınma Planlarında Kentleşme ... 33

1.3.4. Türkiye’de Kentleşme Sonucu Ortaya Çıkan Sorunlar ... 36

1.3.4.1. İşsizlik Sorunu ... 37

1.3.4.2. Konut ve Barınma Yetersizliği ... 39

1.3.4.3. Alt Yapı ve Ulaşım Sorunu ... 40

1.3.4.4. Arsa Sorunu ... 41

İKİNCİ BÖLÜM GÖÇ OLGUSU VE GÖÇÜN TARİHÇESİ 2.1. GÖÇ OLGUSUNA İLİŞKİN KAVRAMSAL ANALİZ ... 44

2.1.1. Kavramsal Olarak Göç... 44

2.1.2. Göç Olgusunun Özellikleri ... 46

2.2. GÖÇ OLGUSUNUN ÇEŞİTLERİ ... 47

2.2.1. İç Göç ... 47

2.2.2. Dış Göç ... 48

2.3. GÖÇ KAVRAMI İLE İLGİLİ TEORİLER ... 49

2.3.1. Ravenstein Göç Kanunları ... 49

2.3.2. Kesişen Fırsat Teorisi ... 50

2.3.3. İtme-Çekme Teorisi ... 50

2.3.4. Parekh’in Göç Teorisi Sınıflaması ... 52

2.3.5. Ağ (Network) İlişkiler Teorisi ... 52

2.3.6. Merkez-Çevre Teorisi ... 53

2.4. TÜRKİYE’DE DIŞ GÖÇ HAREKETLERİ ... 54

2.4.1. Türkiye’nin Göç Vermiş Olduğu Dış Ülkeler ... 55

2.4.1.1. Batı Avrupa Ülkelerine Vermiş Olduğu Göçler ... 55

2.4.1.2. Ortadoğu Ülkelerine Vermiş Olduğu Göçler... 57

2.4.1.3. Diğer Ülkelere Vermiş Olduğu Göçler ... 57

2.4.2. Türkiye’nin Göç Aldığı Dış Ülkeler ... 58

2.4.2.1. Balkan Ülkelerinden Almış Olduğu Göçler ... 59

2.4.2.2. Ortadoğu Ülkelerinden Almış Olduğu Göçler... 61

2.4.2.3. Kıbrıs’tan Almış Olduğu Göçler ... 63

2.5. TÜRKİYE’DE İÇ GÖÇ HAREKETLERİ ... 64

2.5.1. Türkiye’de İller Arası Göçler ... 66

2.5.1.1. Türkiye’de Göç Akım Yönleri ... 69

(10)

2.5.2.1. Güvenlik Sorunu ... 71

2.5.2.2. Sosyal Kültürel Nedenler... 72

2.5.2.3. Ekonomik Nedenler ... 72

2.5.2.4. Teknolojik Gelişmeler ve Tarımdaki Değişmeler ... 73

2.5.2.5. Sağlık ve Eğitim Nedenleri... 74

2.5.3. Türkiye’de Uygulanan Göç Politikaları ... 74

2.5.3.1. Sosyal Yönden Uygulanan Politikalar ... 75

2.5.3.2. Ekonomik Yönden Uygulanan Politikalar ... 76

2.5.3.3. Siyasi Yönden Uygulanan Politikalar... 77

2.5.3.4. Nüfus Yönünden Uygulanan Politikalar... 77

2.5.4. Türkiye’de Uygulanan Göç Politikalarının Kentleşme Üzerine Etkisi ... 79

2.5.4.1. Kira ve Arsa Fiyatlarındaki Artış ... 81

2.5.4.2. Gecekondulaşma ... 81

2.5.4.3. İşsizlik Artışı ... 82

2.5.4.4. Nüfusa Etkisi ... 83

2.5.4.5. Kentsel Suçlara Etkisi ... 84

2.5.4.6. Ulaşım ve Altyapı Sorununa Etkisi ... 85

2.5.4.7. İl Sınırlarının Genişletilmesi ... 86

2.5.5. Türkiye’de Göç’e Karşı Alınan Önlemler ... 86

2.5.5.1. Köyden Kente Dönüşüm Proje Faaliyetleri ... 86

2.5.5.2. Terör Olaylarının Sona Erdirilmesi ... 87

2.5.5.3. Bölgesel Alanda Yatırım ... 88

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM GÖÇÜN KÜTAHYA’DAKİ KENTLEŞME ÜZERİNE ETKİSİ 3.1. KÜTAHYA HAKKINDA GENEL BİLGİ ... 90

3.1.1.Tarihi ... 90 3.1.2. Nüfus Gelişimi ve Göç ... 91 3.1.3. Ekonomik Durumu ... 97 3.1.4. Ulaşım İmkânları ... 98 3.1.5. Turizm İmkânları ... 98 3.2. ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ ... 99 3.2.1. Araştırmanın Problemi ... 99 3.2.2. Araştırmanın Amacı ... 100 3.2.3. Araştırmanın Önemi ... 100 3.2.4. Varsayımlar ... 101 3.2.5. Sınırlılıklar ... 102 3.2.6. Araştırmanın Yöntemi ... 102 3.2.7. Araştırmanın Bulguları ... 103 SONUÇ VE DEĞERLENDİRME ... 116 EKLER ... 124 KAYNAKÇA ... 127 DİZİN ... 145

(11)

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa Tablo 1.1: Sanayi Öncesi Kent ve Sanayi Sonrası Kentin Dönemlerinin

Karşılaştırması ... 8

Tablo 1.2: Kent ve Kır Nüfusu, Kent ve Kır Oranı (%) ve Kentli Nüfus Artış Hızı (%) ... 29

Tablo 1.3: Kent ve Kır Nüfusu, Kent ve Kır Oranı (%) ve Kentli Nüfus Artış Hızı (‰) 1950-1980. ... 30

Tablo 1.4: Kent ve Kır Nüfusu, Kent ve Kır Oranı (%) ve Kentli Nüfus Artış Hızı (%0) ... 32

Tablo 1.5: Türkiye’de İşsizlik ve İstihdam Oranları Yıllara Göre ... 38

Tablo 2.1: 2007-2015 Arası Yüzdelik Orana Göre Göç Alan Yerler ... 67

Tablo 2.2: 2007-2015 Arası Yüzdelik Orana Göre Göç Veren Yerler ... 68

Tablo 2.3: Türkiye’de Bölgelerin Aldığı-Verdiği Göçler ... 70

Tablo 2.4: Türkiye’de Kent-Kır Yıllara Nüfus Oranları ... 73

Tablo 2.5: Sayım Yıllarına Göre Türkiye Nüfusu (1927-20016)... 78

Tablo 2.6: Türkiye 2005-2016 Yıllara Göre İşsizlik Oranları ... 83

Tablo 3.1: Yıllara Göre Kütahya Nüfusunun Türkiye Nüfusuna Oranı ... 93

Tablo 3.2: Kütahya’nın 1980-2016 Yılları Arası Göç Hareketliliği ... 94

Tablo 3.3: 2011-2015 Arası Kütahya’nın En Çok Göç Aldığı ve Göç Verdiği İller ... 95

Tablo 3.4: 2015 Yılı Kütahya Medyan Yaş Değerleri ... 96

Tablo 3.5: Kütahya Merkez İlçenin Yıllara Göre Durumu ... 97

Tablo 3.6: Kütahya Merkez Yıllara Göre İmara Açılan Yerler ... 117

Tablo 3.7: Kütahya’da Yıllara Göre Konut Satış Verileri ... 118

Tablo 3.8: Kütahya’da Yıllara Göre Şahsa –Mala Karşı İşlenen Suçlar ... 119

(12)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Sayfa

Şekil 1.1: Orta Özekli Çember Kuramı ... 12

Şekil 1.2: Dilimler Kuramı ... 13

Şekil 1.3: Birden Fazla Merkezli Gelişme Kuramı ... 14

(13)

KISALTMALAR ABD Amerika Birleşik Devletleri

ASDEB Aile Sosyal Destek Programı BDT Bağımsız Devletler Toplulukları BİMER Başbakanlık İletişim Merkezi BM Birleşmiş Milletler

ÇSGB Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı ÇŞB Çevre Şehircilik Bakanlığı

DAP Doğu Anadolu Projesi DDY Devlet Demir Yolları

DOKAP Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı DP Demokrat Parti

DPT Devlet Planlama Teşkilatı EOKA Rum Ulusal Kurtuluş Örgütü GAP Güneydoğu Anadolu Projesi İŞKUR Türkiye İş Kurumu

KÜMAŞ Kütahya Manyezit İşletmeleri Milattan Önce

STK Sivil Toplum Kuruluşları SYD Sosyal Yardımlaşma Vakfı TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi TC Türkiye Cumhuriyeti

TOKİ Toplu Konut İdaresi TÜIK Türkiye İstatistik Kurumu

(14)
(15)

GİRİŞ

Kent, kişilerin ortak ve yerel ihtiyaçlarının karşılamak için sürekli etkileşim halinde bulundukları sosyal kültürel ve fiziki alanlardır. Bu alanlarda insanlar birçok yönden etkileşim halindedirler. Bu nedenle kent, içinde bulunduğu insanları ekonomik, siyasi, teknolojik, kültürel ve eğitim gibi birçok açıdan etkisi altına almaktadır.

Sanayi devrimi sonrasında yaşanan teknolojik gelişmeler ve tarımda makineleşme, insanların kırsal alanlardan kentlere doğru göç etmesine, kentleşmenin doğmasına neden olmuştur. Kentleşme kavramı sanayi devrimi sonrasında ortaya çıkan bir kavram olmuştur. Dolayısıyla da göç ve kentleşme kavramı birbirlerinden ayrılmayan kavramlardır. Sanayi devriminden sonra kentleşme kavramı önem kazanmış ve giderek kentlerde sorunlar meydana gelmiştir.

18. yüzyılda Avrupa’da sanayi devrimi sonrasında ortaya çıkan kentleşme hareketleri Türkiye’de 1950’li yıllardan sonra ortaya çıkmıştır. Türkiye’deki bu kentleşme hareketlerinin ana nedenleri; tarımda makineleşme, toprakların kardeşler arasında bölüşülmesi, toprakların verimsizleşmesi ve sanayileşmenin hızlanmasıyla kentlerin çekici hale gelmesidir.

Türkiye’de sanayi yatırımlarının, bölgesel kalkınma planları yapılırken genelde Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgelerine kaydırılması, bir kısım nedenlerden dolayı Doğu Anadolu ve Karadeniz Bölgeleri’ne ise yatırımların az yapılması, insanların bu bölgelerden göç etmesine neden olmuştur. Bundan dolayı da en çok göç alan yerler Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgeleri olurken; en çok göç veren bölgeler ise Doğu Anadolu ve Karadeniz Bölgesi olmuştur. Doğu Anadolu Bölgesi’nden insanların göç etmesindeki bir diğer neden de buralarda yaşanan terör olaylarıdır.

Özellikle sanayinin gelişmesi ile birlikte insanların kentlere doğru göç etmesi, kentlerde bazı sorunlara neden olmuştur. Bu sorunlar; işsizlik, ulaşım ve altyapı yetersizliği, gecekondulaşma, kira ve arsa fiyatlarının yükselmesi, tarım alanlarının tahrip edilmesi, kentlerde kentsel suçun ve dilencilik olaylarının artması şeklinde sıralanabilir.

Türkiye’de kentleşme hareketleri genel olarak üç bölümde incelenmektedir. Bu dönemler; 1923-1950, 1950-1980 ve 1980 sonrası dönemlerdir. 1923-1950 arası

(16)

dönemde fazla bir nüfus artışı olmamış ve kentleşme oranı düşük gerçekleşmiştir. 1950-1980 arası dönemde sanayiye bağlı olarak hızlı bir kentleşme süreci yaşanmıştır. 1950-1980 sonrası dönemde ise yoğun olarak gerçekleşen göçler sonucunda kentsel nüfus kırsal nüfustan fazla olmuştur.

Türkiye’de bu göç hareketlerinden olumsuz etkilenen, en çok göç alan bölgeler arasında bulunan Ege Bölgesi’nin İç Batı kısmında yer alan Kütahya ilidir. Kütahya ilinin son yıllarda verdiği göç oranı, aldığı göç oranından fazla iken Kütahya merkez ilçede ise bu durum tam tersi olarak gerçekleşmiştir. Bu nedenle çalışmada göçün kentleşme üzerindeki etkisi Kütahya il örneği üzerinden ele alınmıştır.

Bu çalışma üç bölümden oluşmuştur. Birinci bölümde kent ve kentleşme kavramları, kent ve kentleşmenin kavramsal ve teorik yapıları, Türkiye’de kentleşme hareketleri ve kentleşme sorunları incelenmiştir.

Çalışmanın ikinci bölümünde göç olgusu ve kavramsal analizi, göç olgusunun çeşitleri, göç hareketleri ile ilgili teoriler, Türkiye’de iç ve dış göç hareketleri, göç politikaları ve göçün nedenleri incelenmiştir.

Çalışmanın son bölümünde ise Kütahya hakkında genel bilgi, ekonomik yapısı, tarihçesi, nüfus ve göç durumu, ulaşım ve turizm imkânları hakkında genel bilgiler verilmiştir. Araştırmanın temelini oluşturan bilgiler verildikten sonra göçün kentleşme üzerinde etkisini ortaya koyabilmek için Kütahya il örneğinden yola çıkılarak nitel araştırma yöntemlerinden biri olan görüşme yöntemi kullanılmış olup ilişkisel analizi yapılarak incelenmiştir. Bu bölümde genel olarak yetkili makamlar, Kütahya Merkez ilçesine yapılan göçleri ve bu göçler sonucu ortaya çıkan sorunları kendi deneyimleri açısından değerlendirmiş ve bu değerlendirmeler neticesinde ilişkisel analiz yapılmıştır.

(17)

BİRİNCİ BÖLÜM

KENT VE KENTLEŞME

(18)

1.1. KAVRAMSAL ANALİZ

Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre kent sözcüğünün eş anlamlısı olarak şehir kelimesi kullanılmaktadır. Kent ve eş anlamlısı olan şehir tanımına bakıldığında ise insanların sanayi, hizmet ve ticaret gibi uğraş alanlarında çalıştığı, pek az kişinin tarımsal faaliyetlerde bulunduğu kırsal alana göre sağlık, eğitim, ulaşım ve iş imkânlarının fazla olduğu yapılaşmalara kent denilmektedir. Zaman içerisinde kentle ilgili olarak birçok bilim alanı açısından tanım yapılmıştır. Bu nedenle kentle ilgili olarak tek bir tanım yapmak mümkün olmamaktadır.

1.1.1. Kent Kavramı

Tarih boyunca her çağda, uygarlıkların kendine özgü kentleri var olmuştur. Kişilerin ortak ve yerel gereksinimleri karşılamak için bir araya toplanmalarından doğan kentlere, her çağda belirli düzenlemeler getirilmiştir. İnsanların yaşamlarını sürdürdükleri mekânlar köy veya kent olarak adlandırılmaktadır (Keleş, 2013: 107-108). Kent tanımına geçmeden önce dilimizdeki “kent” sözcüğünün kökenini incelemekte fayda bulunmaktadır. Kent, İngilizlerin “city”, Fransızların ise “la cite-la ville” sözcükleriyle karşılanmaktadır. Buradaki tanımın yönetsel ve siyasal içeriğe sahip olduğu ve bu anlamdaki kentin, Latince aslındaki “civitas”ın anlatmak istediği anlamı tam olarak karşıladığı ifade edilmektedir (Keleş, 2013: 102-103).

Kent Bilim Terimleri Sözlüğünde; “Kent sürekli toplumsal gelişme içinde bulunan ve toplumun, yerleşme, barınma, gidiş-geliş, çalışma, dinlenme, eğlenme gibi gereksinimlerinin karşılandığı, pek az kimsenin tarımsal uğraşlarda bulunduğu, köylere bakarak nüfus yönünden daha yoğun olan ve küçük komşuluk birimlerinden oluşan yerleşme birimi” olarak tanımlanmaktadır (Keleş, 1998: 75). Günümüzde kent ile ilgili olarak birçok tanımlama yapılmıştır.

Bal’a göre kent: “Her türlü, hizmet ve ekonomik etkinliği olan, zirai ürünler de dahi olmak üzere her türlü ürünün dağıtıldığı, çizgileri belirlenmiş bir alanda yoğunlaşmış, nüfusun toplumsal bakımdan tabakalaştığı, mesleki rollerin artarak farklılaştığı, dikey ve yatay hareketliliğin yaygın olduğu, çeşitli sosyal toplulukları barındıran, sivil toplum örgütlerinin etkinliğinin gittikçe arttığı merkezi ve yerel yönetimleri temsil eden yönetsel gurupların bulunduğu yerel veya bölgesel ilişki ağlarına sahip ayrışık toplumlardır ” (Bal, 2002: 23).

(19)

Yine başka bir tanımlamaya göre de kent: “İnsan topluluklarının uzmanlaştığı iş bölümünün sanayi ve ikincil bağlantıların katı bir şekilde olduğu yer” olarak tanımlanmaktadır (Duru ve Ayten, 2002: 7). Kent zirai olmayan imalın yapıldığı, tüm imalın denetlenip, dağıtılıp koordine edildiği, belirli bir teknolojinin kullanılarak, demografinin belli bir yerde yoğunluğa ulaştığı, heterojenlik ve bütünleşmenin var olduğu sınırları belli bir yerleşim yeridir (Erkan, 2002: 18).

Kent tanımlamaları birçok farklı açıdan yapılmıştır. Bazıları nüfus ölçütlerini kullanırken bazıları da kır, kent, idari, sosyolojik, statü ayrımına dikkat ederek tanımlama yapmaya çalışmışlardır. Sam ve Ertürk’e göre kent tanımında kullanılan ölçütlere göre kent (Sam ve Ertürk, 2011: 41-45).

 Kişi kriterlerine göre “ nüfus miktarı belli bir büyüklük düzeyini aşan ”

 İdare ve sınır kriterlerine göre “belli bir idare ve sınır bölgesinin içerisinde kalan”

 İktisadi kriterlere göre “endüstri ve mal üretiminin baskın olduğu”

 Toplum bilim kriterlerine göre “kişi hareketlerini hürleştirirken sınırlandıran farklı bağlantıların ağı” olarak nitelendirebilen topluluk tiplerin bulunduğu yerleşim yeridir.

1.1.2. Tarihsel Süreçte Kent

Beşeriyet tarihinde hayvanların evcilleştirilmesi, bitkilerin yetiştirilmesi ve toprağın işlenmeye başlamasıyla ilk büyük devrim meydana gelmiş, bu gelişmeler beşerin toprağa yerleşmesine imkân sağlamıştır. Zirai faaliyetler, insanların bir arada toplu bir şekilde yaşamasına imkân sunmuştur. Bu ilk yerleşim uyumu demografinin bir araya gelmesini sağlamıştır. Bu ilk düzenli uyumdan sonra yerleşim yerleri toplulukları yani medeniyetleri oluşturmaya başlamıştır. Bu şekilde ilk düzenli yerleşim yerleri oluşmaya başlamış ve ilk kentlerin temelleri atılmıştır (Kıray, 1982: 265).

1.1.2.1. Sanayi Öncesi Kent

Kent bilimi yaklaşımcıları kentlerin ortaya çıkışını medeniyetlerin doğuşu olarak adlandırmaktadırlar (Keleş, 2013: 32). Kentleri, kurulan medeniyetlerin çekirdeği olarak düşünmektedirler. Toprağın işlenmesi ve hayvanların evcilleştirilmesi ile ilk

(20)

kentler oluşmaya başlamıştır. Tarihte ilk kent “M.Ö. üçüncü ve dördüncü binlerde Mezopotamya ile Nil, İndus, Sarı ırmak vadilerinde verimli tarım ürünlerinin biriktirilmesi ve fazlasının takas edilmesiyle bir komuta merkezi olarak ortaya çıkmıştır” (Benevola, 1995: 19). Sonraki zamanlarda ise Akdeniz havzası civarında kurulmaya başlamıştır. XI. yüzyılda takasın yerini ticaretin almasıyla kentlerin alanı genişlemiş ve kentler pazar ve ticaret merkezleri haline gelmiştir. İlk bölgesel gelişme gösteren ticaret merkezleri Avrupa ülkelerinde ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu ülkeler Hollanda ve İtalya gibi ülkelerdir (Pirenne, 1994: 27-49).

Sjoberg’e göre “sanayi öncesi kent ile sanayi sonrası kenti ayıran temel faktörler sırasıyla teknoloji, ekonomik eylemlerin örgütlenme biçimi ve güçlü sosyal kontroldür” (Bal, 2003: 3). Birinci faktör olarak gösterilen sanayi öncesinde üretim, tamamen beşerin veya hayvanın kuvvetine dayanmaktadır. Diğer faktör olan sosyal örgütlenmede ise ekonomik faktöre bağlıdır. Sanayi öncesi kentte toprağı elinde tutan elit kesim, devlet ve eğitim alanları önemli yer tutmaktadır. Genelde örgütlenme bu alanda oluşmaktadır. Bu örgütlenmenin başında ise denetleyen lonca teşkilatı, din, aile kurumu vardır. Sanayi öncesinde kentte şahıs, toplumsal kurallar tarafından denetlenmektedir.

İlk kentler tapınak yerleri, pazar yerleri, saraylar ve surlar etrafında kurulmaktaydı. Şehir merkezi bunların etrafında toplanmaktaydı. Tapınaklar en kolay ulaşılabilen yolların yakın çevrelerine yapılmaktaydı. Genel olarak şehirlerin etrafında surlar bulunmaktadır. Bu şekilde güvenlik sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu şehirler dışarıya kapalıdır. Din adamlarının, yöneticilerin ve askeri politikacıların halk üzerinde etkisi vardır (Bookchin, 1999: 33).

Görüldüğü üzere sanayi öncesi kentlerde yerleşim yerleri daha çok savunulması kolay surlar etrafında kurulmuştur. Şehir merkezlerinde dinsel mekânlar ve saraylar önemli rol oynamıştır. Pazar yerleri ise üreticinin ürünlerini satabileceği yakın çevrelere konulmuştur.

1.1.2.2. Sanayi Sonrası Kent

İnsanlık tarihinde 18. yüzyılda en önemli olay “Sanayi Devrimi”dir. Batılı ülkelerde meydana gelen bu olay beşeriyet tarihini derinden etkilemiştir. Sanayi devrimi

(21)

ile birlikte kentlerin nüfusları hızlı bir şekilde artmaya başlamıştır. Kırdan kente hızlı bir göç hareketi başlamıştır. Sanayileşmenin ilk ortaya çıktığı yer İngiltere’dir. Sanayileşme ile birlikte İngiltere’nin kentlerinde nüfus hızlı bir şekilde artmaya ve buna bağlı olarak barınma yerleri yetersiz kalmaya başlamış, kentlerin alanları genişleyerek büyümüştür. Bu durum zamanla tüm Avrupa kentlerine yayılmaya başlamıştır (Karabey, 1980: 56).

Hızlı kentleşmeye bağlı olarak İngiltere’nin başkenti olan Londra’nın nüfusu 1841’de 1.873.676 iken aradan yarım yüzyıl geçtikten sonra 1891’de 4.232.118’e kadar yükselmiştir (Bumin, 1990: 66). 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa ülkelerinde kentleşme oranına bakıldığında 1900’lü yılların ilk başında Almanya’da % 56, Fransa’da % 41, İsveç’te % 21,5, İngiltere’de % 49 iken Amerika Birleşik devletlerinde ise aynı yıllarda şehirleşme oranı % 39,7dir (Jones, 1976: 29-30’dan akt. İşbir, 1991: 19).

Sanayi devrimi ile birlikte buharlı makinelerin ve doğanın gücü üretime girmesiyle insan gücüne olan ihtiyaç azalmaya ve az bir enerji ile daha çok verim elde edilerek kaliteli ürünler elde edilmeye başlanmıştır. İnsanların çalışabileceği yeni iş dalları ortaya çıkmıştır. Giderek pazar alanları genişlemeye başlamış ve kentlerde artan iş imkânları kırdaki insanları kentlere doğru yöneltmiştir. Başka bir anlamda kentler tarım dışında faaliyetlerin yoğun olarak yapıldığı alanlar haline gelmeye başlamıştır. Hızlı değişime ayak uyduramayan küçük esnaflar iş yerlerini kapatarak yerini büyük sanayilere bırakmıştır. Tarımda makineleşmeye bağlı olarak köylerde insan gücüne olan ihtiyaç azalmış, köylerden kentlere doğru göçler artmıştır (Sencer, 1979: 18-19). Sanayi öncesi kent ve sanayi sonrası kentin karşılaştırılması tablo 1.1’deki gibidir.

Sanayi sonrası kentte yeni bir kavram olarak işçi sınıfı ortaya çıkmaya başlamıştır. Kentler fabrika çevrelerinde kurulmuştur. Komşuluk ilişkileri zayıflamıştır. Doğuştan sahip olunan haklar yok olmaya yüz tutmuştur. Eğitim toplumun tüm kesimini kapsar hale gelmeye başlamıştır. Toplum dinsel kuramlardan uzaklaşarak daha laik kuramlarla yönetilmeye başlamıştır.

(22)

Tablo 1.1: Sanayi Öncesi Kent ve Sanayi Sonrası Kentin Dönemlerinin Karşılaştırması

Sanayi Öncesi Kentler

• Kapalı bir sınıf sistemi: İnsanların ancak doğdukları sınıfın üyesi olabilmeleri

• Ekonomik gücün birkaç zengin aile veya loncanın elinde oluşu

• Emeğin işbölümünün başlangıcı, yeni tür malların yapılması ile ilgili oluşu

• Dinin sosyal normlara yaygın bir etkisinin olması

• Fiyat ağırlık ve ölçülerde sınırlı standartlaşma • Nüfusun cahil ve iletişimin sözel olması • Eğitimin elit bir kitleye yönelik olması ve bu kişilerin imtiyaz ve ayrıcalıklarına göre planlanıp uygulanması

Sanayi Sonrası Kentler

• Açık bir sınıf sistemi İnsanın toplum içindeki yetenek ve başarılarıyla hareketlilik imkanına sahiptir.

• Açık rekabet sistemi

• Üretim mallarının teknolojisindeki hızlı

ihtisaslaşma

• Laik anlayışıyla dinin etkisinin azalması • Standartlaşmanın kanun ve geleneklerle zorunlu hale gelmesi

• İletişimin yaygınlığı ve kitle iletişim araçlarının kullanılması

• Eğitimin bütün kitleler de yaygın oluşu ve eğitimin toplumsal düzeninin sağlamasındaki etkinliği

Kaynak: Sjoberg, 1960: 23-28’den akt. Erkan, 2002: 50. 1.1.3. Kentleşme Kavramı

Kentleşme: Tarımsal faaliyetlerin azda olsa yapıldığı, köylere bakarak demografisinin yoğun olduğu, toplumun fizyolojik ihtiyaçlarının karşılandığı ikincil komşuluk ilişkilerinin olduğu yerleşim birimidir (Şahin, 2010: 3). Kentleşme dar anlamda kentte barınan kişi sayısının artması durumudur. Kentleşme tarımda kullanılan teknolojik aletlerin kullanılması ile elde edilen ürün miktarının artması ve bolluk durumun oluşması ile insanların farklı mesleklere yönelmesi durumudur. Yani insanların tarımı terk ederek marangozluk, kuyumculuk, terzilik, çömlekçilik gibi alanlara yönelmesidir. Başka bir ifade ile insan hayatına teknolojinin girmesiyle birlikte insan gücüne olan ihtiyacın azalması insanların kırsaldan göç ederek fabrika çevrelerine yerleşmesidir (Nasır, 2002: 6-9).

(23)

Kentleşme kavramı gelişmekte olan ülkelerde, gelişmiş ülkelerde ve az gelişmiş ülkelerde farklılık göstermektedir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde nüfus köyden kente olan göçlerle artmaktadır. Doğurganlık oranı ülkenin gelişmişlik seviyesine göre artıp azalmaktadır. Kentleşme tanımı yapılırken yalnız nüfus ölçütlerine göre yapmamak gerekir aynı zamanda toplumsal yapı ve ekonomik ölçütleri de göz önünde bulundurarak yapılmalıdır.

Keleş’e göre kentleşme: “Endüstri ve İktisadi gelişmeye paralel olarak şehirlerin giderek çoğalması ve şehirlerin hızla büyümesinin sonucu cemiyet yapısında ki artan teşkilatlanma, işin bölüşülmesi, ihtisaslaşma ile beşer bağlantılarının şehirlere mahsus nüfus değişikliklere yol açan bir demografi deneyimi sürecidir” (Keleş, 2012: 31).

1.2. KENT VE KENTLEŞMENİN TEORİK YAPISI

Kentleşme esas itibariyle 18. yüzyıldan sonra İngiltere’de başlayan sanayi devriminden sonra ortaya çıkmaya başlayan olgudur. Kentleşme ile birlikte toplumun sosyal, ekonomik, siyasi ve yaşamış olduğu yerleşim yerlerinde bir takım değişiklikler meydana gelmiştir. Kentleşme Osmanlı Devleti’nin son döneminde ortaya çıkmaya başlamış, ikinci dünya savaşından sonra ise hızlanmıştır. Kentleşmeyle birlikte kırsal alanda yaşayanlar kentlere göç etmeye başlamış, kırsaldan göç edenlerle birlikte kent nüfusu artış göstermiştir.

1.2.1. Kentin Teorik Yapısı

Bir yerleşim birimi kent sayılabilmesi için bazı unsurları bünyesinde bulundurması gerekmektedir. Bilimsel olarak kentçiler (toplumbilimciler, kent bilimciler, yerel yöneticiler, tarihçiler, yönetim bilimciler, iktisatçılar) tanımlarında bazı unsurlara yer vermişlerdir. Bu çerçevede sosyolojik nüfus ölçütlerin, idari bir kısım özellikleri dikkate almışlardır. Fakat bu özelliklerin hepsi tam bir kent tanımı yapmakta yeterli olmamakla birlikte sadece bir farklı bir pencereden bakması sağlamıştır (Kurt, 2003: 14). Dolayısıyla kent tanımında kabul edilen tek bir tanımlama bulunmamaktadır. Bu kavramlarda kentin gelişmesini ve kent tanımın zenginleşmesini sağlamışlardır.

(24)

1.2.1.1. Kentin Özellikleri

Kentler daha çok sanayi devriminden sonra oluşmaya başlamış mekânsal yerleşim yerleridir. Kentler sanayi devriminden sonra nüfusun sanayi kurumlarının etrafında yerleşmeye başlaması ile oluşmaya başlayan belli alanlarda uzmanlaşma ve nitelik gerektiren kendine has toplumsal kuramları olan ve bu yapıları denetleyen kurumları olan yerleşim yerlerdir. Kentleşme ile birlikte yeni iş alanları oluşmuştur. İnsanlar yeni iş ve imkânlara sahip olmak ve daha iyi yaşam koşullarında yaşamak için kentlere göç etmeye başlamışlardır. Bazıları zorunlu nedenlerden (savaş, göç, doğal afetler, siyasi olaylar) dolayı göç ederken bazıları da tayin ya da kendi isteklerinden dolayı göç etmişlerdir.

Genel olarak bir yerleşim yerinin kent niteliği taşıyabilmesi için şu özellikleri bünyesinde bulundurması gerekmektedir (Erkan, 1991: 5; Kaya, 2003: 11; Bal, 2011: 42):

 Belli bir demografi büyüklüğü ve yoğunluğa ulaşmış olması gerekmektedir.  Zirai üretimden daha fazla sanayi üretime ulaşmış olması ve sanayi üretiminin

çok olması gerekmektedir.

 Barınma yeri anlamında belli bir fiziki altyapıya sahip olması gerekmektedir.  Çekirdek aile yapısına sahip olması ve geniş aile yapısından uzak olması

gerekmektedir.

 Nüfusun önemli bir kısmının örgütlenerek yüksek uzmanlaşma ve karmaşık iş yapısına ulaşılması gerekmektedir.

 Yöresel kıymetlerin yerini milli veya evrensel kıymetlerin almış olması gerekmektedir.

 Yöresel bağlantıların (cemaat toplum tipinin) çözülüp bireysel bağlantıların ya da kişisel menfaatlerin ön plana çıkmış olması gerekmektedir.

 Eğitim düzeyi yüksek ve çocuk bakımı ile eğitiminde aile dışı kurumların gelişmiş olmasıdır.

 Toplumsal kuralların yerini, hukuki denetleme kurumları almış olmalıdır.

 Kişilerin konumlarının geleneksel yapıdan gelmeyip kişilerin kendi uğraşları ile kazanılmış olmaları gerekmektedir.

(25)

 Kent sosyal kontrolün azaldığı bizler duygusu yerine kişi olma kişi şuurunun güçlendiği desteklendiği mekânlar olmalıdır.

 Kent resmi yaşam kurallarının uygulandığı, denetlendiği ve resmi hukukun üstünlüğünün kabul edildiği mekânsal alanlardır.

İnsanların kentlere göç etmesinin nedeni daha iyi yasam koşullarında hayatlarını sürdürmektir. Ancak her zaman öyle imkânlara sahip olmayabilmektedirler. Kentlerin bünyesinde bazı sorunlar da oluşabilmektedir. Başka bir açıdan da kentler her türlü suçun işlendiği, çeşitli alkol ve uçucu bağımlılık maddelerin kullanıldığı, toplumsal kuralların ihlal edildiği ve insanların birbirlerine uzaklaştığı toplumsal alanlar olabilmektedir (Yörükan, 2006: 19-26).

Nüfusu 2000’den az olan yerleşim birimlerine köy ve nüfusu 2000 ile 20.000 arasında olan yerleşim birimlerine kasaba 20.000’den çok nüfusu olan yerleşim birimlerine (şehir/kent) denir. Nüfusu iki binden aşağı olsa dahi belediye teşkilatı mevcut olan nahiye, kaza ve vilayet merkezleri kasaba itibar olunur (www.mevzuat.gov.tr, 2017).

1.2.1.2. Kent Kuramları

Kuram olgusal olayların nedenini açıklamaya çalışan kurallar sistemidir. “Bir Kentbilim kuramı, kent adı verilen toplulukların neden var olduklarını, temel yapılarının ve ögelerinin neler olduklarını ve nasıl büyüdüklerini mantığa uygun sözler ve simgelerle açıklayan bir düşünce sistemidir” (Türk, 2015: 42). Buna göre kuram, gelecekteki olayların, nasıl olacağını yorumlamaya ve açıklamaya belli bir düzenden çalışan kurallar bütünüdür. Kentlerin doğma sebeplerini gelişmelerini açıklayan düşünce sistemlerine kuram yerine kavramsal sistem ismini vermek belki daha doğru olmaktadır (Keleş, 2013: 113). Kentbilim kuramları kendi içerisinde çağdaş ve geleneksel olarak ayrılmaktadırlar.

A. Geleneksel Kuramlar

Geleneksel kuramlar ikinci dünya savaşından sonra ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu kuramda bir tek çevre bilimi unsurlarına orantılı olarak gelişmesi büyümesi ve harici etkenler hesaba katılmaz (Keleş, 2013: 114). Bunlar kendi içerisinde dörde ayrılmıştır.

(26)

1. Ortak Özekli Çember Kuramı

Bu kuram E.Burgess tarafından 1920’de Chicago okulunda geliştirilmiştir. Burgess “Chicago” şehrini temel alarak bu kuramı ortaya çıkarmıştır. Burgess göre kent merkezinden çevreye doğru genişleyerek yayılan daire şeklinde genişlemektedir (Bal, 2011: 192).

Merkezde yer alan birinci daire imalat bölgesidir. Sanayi kuruluşları bu çevrede bulunmaktadır. İkinci bölgede, ortadan kalkmaya yüz tutmuş iş yerlerinin bölgesi ve işine çabuk ulaşmak isteyen insanlar yaşamaktadır. Üçüncü bölge, bulunduğu ikinci bölgede yaşamaktan hoşnut olmayan insanların yaşadığı yerdir. Dördüncü bölge, tek tek dairelerin bulunduğu, ailelerin oturduğu ve daha iyi konutların bulunduğu alanlardır. Beşinci bölge ise her iki kesiminde olabileceği banliyöler ya da yörekentler de olabilir (Keleş, 2013: 114).

Şekil 1.1: Orta Özekli Çember Kuramı

(27)

2. Dilimler Kuramı

Dilim teorisi daha çok kentin merkez ulaşım yol ağı üzerinde gelişeceğini ve etrafındaki kentlere de bu yollarda dağılacağını kabul eder. Bu kuram daire şeklinde değil de dilimlere göre kentin gelişeceğini söyler. Merkez ulaşım yol ağı üzerinde orta ve üst düzey kişiler yaşar. Ucuz konut alanlar, farklı yönde yaşar (İşbir, 1986: 137).

Birinci bölge merkez ve ticaret bölgesidir. İkinci bölge, birbirine benzemeyen toptancı ve hafif üretim kesimidir. Üçüncü bölge, işçi kesiminin yaşadığı barınma bölgesidir. Dördüncü bölge, orta kesimin barınma ve konut bölgesidir. Beşinci bölge ise seçkin insanların yaşadığı alanlardan oluşmaktadır.

Şekil 1.2: Dilimler Kuramı

Kaynak: Ruşen Keleş, Kentleşme Politikası, 2013: 117. 3. Birden Fazla Merkezli Gelişme Kuramı

Bu kuram diğer kuramların topraktan yararlanma ve kullanma imkânlarının yetersiz olmasından dolayı ortaya çıkmış olan bir kuramdır. Bunda kentsel gelişmeler olaylar tek bir çekirdeğin etrafında değil de birden fazla çekirdeğin çevresinde olaylar olmakta ve farklı bölgeler oluşmaktadır (www.//issuu.com, 2017). Bu merkezler ihtiyaca göre çeşitlenerek gelişirler. Bu kuramda birinci bölgede özeksel iş ve ticaret bölgesi vardır. İkinci bölgede, hafif sanayi bölgesi toptancılık faaliyetleri

(28)

yürütülmektedir. Üçüncü bölgede, ağır sanayi bölgeleri bulunmaktadır. Dördüncü bölgede, orta sınıf ailelerin oturma alanları bulunmaktadır. Beşinci bölgede, yüksek sınıf oturma alanları, parklar, kültür özekleri bulunmaktadır. Altıncı bölge, her iki sınıfında bulunabileceği alandır. Burada orta ve yüksek gelirli kişiler bulanabilmektedir. Yedinci bölgede, ticaret banliyöleri bulunmaktadır. Sekizinci ve dokuzuncu bölgede ise sırası ile oturma alanları sanayi bölgesi ile yörekentler bulunmaktadır (Keleş, 2013: 118).

Şekil 1.3: Birden Fazla Merkezli Gelişme Kuramı

Kaynak: Ruşen Keleş, Kentleşme Politikası, 2013:118.

4. Merkezleşen (Özekleşen) Yerler Kuramı

Özekleşen yerler kuramını günümüz şehirlerinin oluşum düzeninin açıklanmasında kullanılan bir sistem bütünüdür (Keleş, 2013: 120). Bu kuram sistemine göre kentin başlıca görevi, art bölgesi (hinterlandı) ve etrafına her türlü hizmet

(29)

sağlanmaya çalışılmaktadır. Kentlerin verdiği hizmetler arttıkça ve genişledikçe kentler verdiği hizmetlere oranla büyümektedirler.

Bu kuramda bir diğer özellikte özekleşmiş mekânsal yerlerin, kendilerine bağımlı alanları en fazla çıkaracak şekilde büyümeye devam etmeleridir. Bu mekânsal çevrelerde birbirine bağlı olarak daire şeklinde hiyerarşi oluştururlar (Erkan, 2002: 208). Bu kuram şehirlerin büyümesi ve gelişmesini açıklama yönünden yararlı olsa da bazı yönlerden de eleştiriler almıştır. Bu kuramın şehirlere uygulanması yönünden zorlukları ve sıkıntıları vardır. Bir diğer eleştiride ulaşım ağının taşıma olanakları düzenini bozduğu yönündedir (Keleş, 2013: 119-120).

B. Tek Büyük Kent Kuramı

Bu kuram, merkezleşen yerler kuramındaki gibi benzer şekilde şehrin içyapı özelliklerini incelemekten daha ziyade devletlerin demografik yapısının dağılışını ve kademelenmesini incelemektedir. Gelişmekte olan devletlerde kullanılması için uygun bir yöntemdir.

“Bu kuramda ülke kaynaklarının bir ya da iki özekte toplanması ve emilmekte olma gözlemine dayanmaktadır. Tek büyük kentte ekonomik başarı etkinliği, yetişmiş insan gücü teknik eleman sağlama kolaylığı ve anamal azlığı gibi etmenler, tek büyük kent oluşumunu haklı gösteren başlıca etmenlerdir” (Keleş, 2013: 120).

C. Sıra- Büyüklük Kuramı

Bu kurama göre kentlerin büyüklüğü ve büyüklük sıraları arasında bir bağlantı olduğunu kabul edilmektedir. Gözlemler ve dikkatli şekildeki kademelenme bu dengenin coğrafi alanda geçerli olduğunu kanıtlamıştır (Keleş, 2013: 122).

1.2.2. Kentin Teorik Yapısı ve Politikası

Kentleşme Avrupa’da sanayi devriminden sonra ortaya çıkmışken ülkemiz de kentleşmenin hız kazanması 1950’li yıllardan sonra meydana gelen gelişmedir. Kentleşmenin nedeni ise sanayi ve kırsal alanda meydana gelen değişimlerden kaynaklanmaktadır. Ülkemizde çeşitli dönemlerde nüfus arttırmaya yönelik politikalar benimsenirken bazen de nüfus azaltmaya yönelik politikalar benimsenmiştir. Genel olarak kentleşmenin nedeni tarımsal gelişmeler, sanayi gelişmeler, teknolojik gelişmelerden kaynaklanmaktadır.

(30)

1.2.2.1. Kentleşmenin Nedenleri

Bireylerin kendi istekleri doğrultusunda ya da zorunlu nedenlerden dolayı kırdan veya köyden göç etmeleri ve bir merkez etrafında toplanmaları kentleşmeyi oluşturan önemli etkenlerden biridir. Kentteki hizmet sektörü alanları gelişerek insanların o alanda yoğunlaşması, kentteki daha iyi yasam koşullarının benimsenmesi ve köy kent arasındaki farklılıkların net olarak belirginleşmesi kentleşmenin nedenlerini oluşturmaktadır. Bunların her biri birbirini etkileyen etmenlerdir ve ayırt etme gibi şansımız yoktur. Kentleşmeyi oluşturan nedenler aşağıdaki gibi sıralanmıştır (Keleş, 2013: 35):  Ekonomik Nedenler  Sosyo-psikolojik Nedenler  Teknolojik Nedenler  Siyasi Nedenler 1.2.2.2.1. Ekonomik Nedenler

Ekonomik nedenler başlığı altında kırsal alanda gerçekleştirilen yapısal yenilikler ve kentlerdeki ekonomik etkinliklerin yarattığı fazla ürünlerin avantajları anlatılmaktadır (Erkan, 2002: 67). Ekonomik nedenler daha çok tarımdaki gelişmelere bağlıdır.

Tarımda kullanılan teknolojinin genişlemesiyle insana bağlı iş gücü ihtiyaçların azalmasıyla birlikte insana olan ihtiyacın azaltmıştır. Bu gibi nedenlerden etkilenen bireyler kendine yeni iş imkânları oluşturabilmek ve ailesini geçindirebilmek için şehre göç etmek zorunda kalmış ve kent merkezleri çekici hale gelmiştir (Yıldırım, 2004: 20). Bir diğer neden ise kırsal alandaki toprakların kardeşler arasındaki bölüşülme veya miras yoluyla kardeşler arasındaki parçalanmadır. Toprağın bölüşülmesi sonucu eldeki arazinin kişinin geçimini sağlayacak kadar olmamasıdır. Bu nedenden dolayı kişinin kente göç etmek zorunda kalmasıdır (Kartal, 1978: 6). Tarımda teknolojik aletlerin gelişmeye etkisi olmasa bile bazı ailelerin nüfusunun fazla olmasından dolayı ailede bazı kişiler işsiz kalabilmektedirler (Mimarlar Odası Ankara Şubesi, 1971: 30). Diğer bir neden ise de köylerde eğitim, eğlence, sağlık ve ulaşım gibi imkânların yetersiz olmasıdır.

(31)

Kentleşmeyi oluşturan ekonomik nedenlerden çekici etmenler ise kentlerdeki iş imkânların fazla oluşu, işçi maaşların dolgun oluşu, sanayi kuruluşların kentlerin etrafında oluşu, kentlerde eğitim, sağlık, eğlence, tüketim ürünlerine kolay ulaşılabilmesi, konut imkânlarının oluşu ürün çeşidinin fazla olması, fizyolojik imkânların kolay bir şekilde karşılanabilmesi ile güvenli ve huzurlu ortamların oluşu kentleri çekici hale getirmiştir (Yıldırım, 2004: 20).

Çekici etmenleri yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda Sam ve Ertürk’e göre aşağıdaki gibi beş başlık etrafında toplayabiliriz (Ertürk ve Sam, 2009: 33):

 Uzmanlaşma: Belli bir alanda uzmanlaşma gerektirir. Üretim maliyetini azaltma ve gelirde artışı sağlar.

 Dışsal biriktirmeler (tasarruflar): Kentin gelişmesi ve büyüklüğü ile orantılı olarak birbirleri ile işbirliği ve fayda sağlamasıdır.

 Kentleşme biriktirmeleri: Araştırma ve eğitim öğretim kolaylıkları, çeşitli kolaylık sağlayan yardımcı hizmetler.

 Üretim faktörlerine ulaşılabilme: nitelikli ve kalifiyeli insan gücü, bankacılık hizmetleridir.

 Sosyal olanaklar: ürünlere ve sunulan hizmetlere kolay bir şekilde ulaşabilme. Ekonomik nedenlerde görüldüğü üzere insanlar, kırsal alanların teknolojik gelişmelerden etkilendiği için insan gücüne ihtiyaç kalmadığından ya da tarımsal alanların kardeşler arasında bölüşümünden dolayı tarım alanlarının aileyi geçindirecek güçte olmamasından dolayı yaşadıkları kırsalı terk etmek zorunda kalmışlardır. Bir başka nedende doğal afetler sonucunda göç etmek zorunda kalmışlardır. Kentlerdeki imkânların fazla oluşu insanların kent çevresinde toplanmasını sağlamıştır.

1.2.2.2.2. Sosyo-Psikolojik Nedenler

Sosyo-psikolojik etmenler kent ile köy arasındaki yaşam farklılıklarını, yaşam düzeylerini, yaşam tarzlarını göstermede kullanılmaktadır. Burada bireyin kırsal alanlardan büyükşehirlere göç etmesi, bir yükseliş yüksek imkânlara ulaşma ve aşağılık duygusundan kurtulma olarak görülmektedir. Bu yüzden kırsal alanda yaşayan birçok birey eğitim öğretimini tamamladıktan sonra ya da askerlik hizmetini yaptıktan sonra ilk iş olarak yaşadıkları kırsal alanlardan daha iyi imkânlara sahip büyük kentlere göç

(32)

etmeye çalışırlar. Kentlerin cezbedici imkân ve olanakları önümüzdeki zamanlarda da bireyleri kendisine çekmeye devam edecektir. Avantajlı durumdaki kentlerin çekici nitelikleri ön plana çıkmaktadır. Kentler, kırsal alana göre birçok avantajlı niteliğe ( eğitim, sağlık, ulaşım, eğlence vb.) sahiptirler. Kentlerin özgür havası daha geniş kesimlere hitap etmektedir. Kentlerin bu gibi nitelikleri kırsaldan kente göçü hızlandırmaktadır (Erkan, 2002: 72).

Günümüzde kentler çekici özelliklerinden dolayı çok hızlı göç almaya başlamıştır. Farklı memleketlerden gelen bireyler o kente özgü kent kültürünü oluşturmuşlardır (Keleş, 2013: 39).

1.2.2.2.3. Siyasi Nedenler

Kentleşme olgusuna yönelik çeşitli düzeylerde verilen kararlar her zaman etkili olmuştur. Bazı siyasal kararlar, hukuk kuralları ve uluslararası ilişki düzeylerindeki kararlar kentleşmeyi özendirici nitelikler taşıyabilmektedir. Barınma, gezme, ticari yasaların kaldırılması kentleşme üzerinde etki yapmaktadır. Kimi kentlere siyasal yollarla başkent statüsü verilmesi o ilin hızlı bir şekilde göç almasını sağlamıştır. Ankara’nın 1920’li yıllarda başkent ilan edildikten sonra hızlı bir şekilde göç alması bunun tipik bir örneğidir (Erkan, 2002: 72).

Ülkemizin kuruluşundan itibaren sanayi, ulaşım, eğitim ve dış politikada aldığı kararlar kentleşmeyi etkilemiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan sanayi yatırımlarının ülkeye dengeli bir şekilde dağıtılması, ülke nüfusunun belli bölgelerde yoğunlaşmasını engellemiştir. Yine aynı şekilde ulaşım ağlarında alınan kararlar da nüfusun belirli bölgelerde yoğunlaşmasını sağlayabilmektedir. 1950’li yıllardan sonra benimsenen liberal ekonomi politikalarında sanayi kuruluşların büyük kentler çevresinde kurulması ile ülke nüfusu o illerde hızlı bir şekilde artış göstermeye başlamıştır (Kartal, 1978: 8-9).

Toprak hukukunu yöneten kuralların değişmesi durumunda da kentleşme hareketleri etkilenmektedir. Örneğin toprağın tamamının ailenin en büyük kardeşi tarafından hukuk yolu ile ele geçilmesi durumunda diğer kardeşler göç etmek veya başka ailelerin çiftliklerine işçi olarak gitmek mecburiyetinde kalmalarıdır. Aksi durumlarda ise kişi kente göç etme durumundadır (Keleş, 2013: 40).

(33)

Ülkelerin madenlere ve madenciliğe gösterdiği ve ilgi çıkardığı kanunlar ülkenin nüfusunun göç yönü üzerinde etkili olmaktadır. O bölgede hızlı bir nüfus artışını sağlamıştır (Faoqhı, 2000: 359-360). Görüldüğü üzere kentleşme hareketleri üzerinde devlet politikaları ve hukuki kurallar oldukça etkili olmaktadır. Nüfusun belirli bölgelerde bir araya gelebilmesini sağlayabilmektedir. Aynı zamanda savaşlar, salgın hastalıklar, terör olayları ve doğal afetlerde nüfus üzerinde etkili olmaktadır.

1.2.2.2.4. Teknolojik Nedenler

19. yüzyıldan sonra kırsal alanda meydana gelen tarımsal gelişmeler ve makineleşme üretimi arttırırken insan gücüne olan ihtiyacı azaltmış ve kırsal alandan kente göçü hızlandırmıştır. Teknolojinin gelişmesi ile bir yerden başka bir yere üretilen ürünlerin hızlı ve kolay bir şekilde ulaşımını kolaylaştırmıştır (Holton, 1999: 130-131).

Sanayi devrimi ile birlikte meydana gelen uzmanlaşma kırsal alanda faaliyet gösteren birçok zanaatkârı işsiz bırakmış ve işleri yapan kişilerin işsiz kalmasına neden olmuştur. Ulaşım ve iletişim alanındaki yeni gelişmeler kentleşmeyi her yönden etkileşmiştir. Ulaşım sıkıntısı nedeni ile az üretim yapan küçük firmaların, ulaşımın gelişmesi ile daha çok ürün üreterek büyümüş ürünlerini her yere ulaştırarak büyük şirketler haline gelmişlerdir. Teknoloji aynı zamanda ulaşımın ucuzlamasını sağlamıştır. İletişim alanındaki gelişmeler kırsal alanlardaki gelişmeleri etkilemiştir. Bilgi, deneyim ve tekniklerin, bireylerin aralarında hızlı bir şekilde yayılmasını sağlamıştır (İşbir, 1986: 21).

1.2.2.3. Kentleşme Politikaları

Kentleşmenin neden olduğu ekonomik, siyasi ve toprak işleyişi gibi sorunlara çözüm yolu aramak, bu problemlerin her birini birer birer ele alıp cevap aramakla ya da hepsinin temelini oluşturan, ülkenin yerleşme biçimini uzun yıllar boyunca değiştirmeyi amaçlayan kapsamlı politikaları uygulamakla oluşmaktadır. Yani köylerden şehirlere nüfus akışını azaltmak, yönünü değiştirmek ya da coğrafi dağılışını ülkenin kalkınma hızını arttırabilecek şekilde düzenleyen politikaların tümüne “Kentleşme politikası ”denilmektedir (Keleş, 2013: 55-56). Kentleşme politikalarının uygulanabilirliği ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir.

(34)

Kentleşme politikaları özellikle nüfusu kırsal kesimde tutmaya ve toprağı işlemeye yönelik yapılmaktadır. Makro ölçekte kentleşme politikalarını kendi içerisinde beş gurupta toplayabiliriz. Bunlar (Ertürk ve Sam, 2009: 22):

 Serbest piyasa düşüncesine dayalı politika  Nüfusu kırda tutmaya yönelik politika  Yaygınlaştırılma politikası

 Metropol yaratma politikası yoğun kentleşme

 Orta yol politikası (merkeziyeti yaygınlaştırma) politikalarıdır.

1.2.2.3.1. Serbest Piyasa Düşüncesine Dayalı Politika

Bazı devletler büyüme hızını ve biçimini arz-talep kurallarının etkilerine açık tutma tarafındadırlar. Böyle bir uygulamanın sonucunda temel görüş olarak kentleşmenin büyüme hızının ve biçiminin oldukça güç ve çok maliyetli olduğu savunulmakta ve özelliklede kentleşme süreçlerine kesinlikle müdahale edilmemesi gerektiğini savunmaktadırlar (Ertürk, 1997: 28).

Günümüzde uygulanan kentleşme politikalarında bu gibi kentleşme politikaları uygulanmamaya yüz tutmuştur. Hatta kentleşme konusunda da “bırakınız yapsınlar” gibi felsefi akımlar ortadan kalkmıştır. Nitekim bazı kamu otoriteleri kentleşme süreçlerine farklı araçlarla müdahalede bulunarak kentleşme süreçlerinin ekonomik yararlarını arttırma yoluna gitmekte ve toplumsal sakıncaları engellemenin yollarını aramaktadırlar (Ertürk ve Sam, 2009: 22).

1.2.2.3.2. Nüfusu Kırda Tutmaya Yönelik Politika

Bazı devletler aşırı hızlı kentleşmeyi azaltmayı kentlere akın eden göçlerin büyük bir kısmını geri çevirmeyi denemişlerse de bu çabaları boşa gitmiştir. Bunun yerine insanların köyde kalması için toprak ve tarım reformu gibi önlemlere köylünün köyde kalmasını ve kalkınmasını amaçlamışlardır (Keleş, 2013: 56).

Toprak ve tarım reformu, “geniş kapsamda toprak ile onu işleyenler arasındaki tüm ilişkileri iyileştirmek amacıyla devletçe alınan her türlü önlem ve yapılan uygulamaların” tümüdür (İşbir, 1991: 86). Bu uygulama köylerde yaşayan insanların bir takım yollarla refah düzeylerini arttırmaktır. Bu nedenle köylerde yaşayan insanları

(35)

tarım arazisi sahibi yaparak yaşam alanlarının koruma ve güvenini sağlayarak onlara eğitim, ulaşım, konut gibi imkânları sunarak onları köylerde tutmaya yönelik politikadır. Kırsal kesimde göçün durdurulabilmesi için tarıma dayalı sanayi kollarının gelişmesi ve gerekirse teşvik edilmesi ya da kırsal kesimde el sanatlarının geliştirilmesi bu gibi projeler desteklenebilir (Dinler, 1994: 307).

1.2.2.3.3. Yaygınlaştırılma Politikası

Bu politika ülke nüfusunun bir ya da birden fazla şehirde yığılması yerine, ülkenin bütün her yerine eşit ve dengeli bir şekilde dağılmasını ve yerleşmesine öngören bir politikadır. Ekonomi ve insan kaynakları her yere eşit şekilde dağıtılmaktadır. Köy, kasaba, küçük şehirlere ve büyük metropollere yani her yere sanayinin dağıtılmasını öngörmektedir. Günümüzde Rusya, Çin, İngiltere ve Hindistan gibi ülkeler bu yönde kentleşme politikası uygulamaktadırlar (Keleş, 2013: 56).

İnsanların kırsal alandan uzaklaşıp kentlere doğru göç etmesi ile birlikte insanların sağlıksız alanlar ve kasvetli ortamlardan kurtarmak için ortaya atılan düşünce sistemidir (Nadaroğlu, 2001: 108-109; www.//sbpturkiye.com/, 2017). Howard’ın ortaya atmış olduğu bu uygulama İngiltere’de ikinci dünya savaşı sonrasında nüfusu 10 milyonu bulan Londra’da uygulamaya konulmuştur. Bugün nüfusu 100 bini aşmayan kentlerde ekonomik ve teknik imkânlar kırın huzuru, sessizliği ve yeşili gibi imkânlarla bir araya getirilmeye çalışılmaktadır.

1.2.2.3.4. Metropol Yaratma Politikası

Bu politikada yaygınlaştırma politikasının tam tersine kentleşme ile kırsal alanlardaki göçü engellemek değil de göçün metropol kentlere yönlendirilerek büyük gelişmiş metropol kentler oluşturması söz konusudur. Böyle bir uygulama ile az gelişmiş ülkelerde kentleşme, sadece birkaç gelişmiş büyük kentin etrafında oluşmakta ve kentin tüm kaynakları nüfusun etrafında toplanmaktadır.

Tek Büyük Kent Yasası’na uygun olarak büyüyen gelişen bu kentler ilk aşamada birtakım ekonomik avantajlar elde ederken sonraki zamanlarda ise bölgeler arası dengesizlikler ve büyük toplumsal sorunlara yol açabilmektedirler (Ertürk ve Sam, 2009: 22).

(36)

1.2.2.3.5. Orta Yol Politikası

Son zamanlarda bazı ülkeler kentleşme aşamalarında yaygınlaştırma ve merkezileştirme haricinde farklı üçüncü bir yol izlemektedirler. Orta yol politikası, bir yandan ekonomide rasyonellik hedeflerken diğer yandan da sosyal adalet prensiplerini uygulamaya çalışmaktadır. Bu bağlamda yaygınlaştırma politikası hedeflenmekte ve kalkınma için büyük kentlerin varlığı zorunlu olarak kabul edilmektedir. Böylece ekonomik etkinlikleri en büyük olan kentler diğer kentleri kapsamaya çalışmaktadırlar.

Lloyd Rodvvin'in merkeziyetçi yaygınlaştırma verdiği adını bu politika, ekonomi ve toplumsal kalkınmada kentleşmeden yararlanmayı imkân sağlayacaktır. Her ülkenin kendine özgü özel koşullar içeren politikaları vardır. Her ülke için genel geçer bir politika uygulaması yoktur. Ülkelerin gelişmişlik seviyelerine göre politikalar farklılık göstermektedir. Nitekim az gelişmiş ülkeler tüketime dayalı bir kentleşme politikası benimseyeceği için çarpık ve dengesiz bir biçim oluşabilmektedir. Bu ülkeler için ülkenin tüm büyük kentlerini tüm ve üretim güçlerini harekete geçirebilecek dengeli ve kademeli bir politika benimsemesi o ülkenin ihtiyaçlarını daha iyi kapsayabilmektedir (Ertürk, 1997: 31-32).

1.3. TÜRKİYE’DE KENTLEŞME

Türkiye’deki kentleşme hareketleri diğer ülkelerden bazı farklılıklar taşımasına rağmen az gelişmiş ve gelişmekte olan devletlerin kentleşme faaliyetlerine benzemektedir. Her ne kadar gelişmiş sanayi ülkeleri ile gelişmekte olan ülkelerin kentleşme süreçleri benzerlik gösterse de Türkiye gibi ülkelerin kentleşme aşaması farklılık gösterebilmektedir (Özer, 1983: 28-29).

Tarihsel dönemlerde bu topraklarda kentleşme süreçlerinde milattan önce Anadolu’da çok kalabalık kentlerin var olduğu bilinmektedir. Bizans Devleti’nin Anadolu’da yıkılmasıyla birlikte kentlerin nüfusu hızlı bir şekilde azalmaya başlamıştır. Osmanlı Devleti Anadolu’ya hâkim olduktan sonra İstanbul haricinde 16. yüzyıla kadar diğer kentlerin kentleşmesini pek önemsememiştir. Osmanlı Devleti’nin nüfusu 17. ve 18. yüzyıldan sonra gelişme göstermeye başlamıştır. Anadolu kentlerinin nüfus popülasyonu 17. ve 18. yüzyıldan sonra % 8-9 dan 19. yüzyılda % 25’lere yükselmiştir (Tekeli ve Güloksöz, 1983: 1224).

(37)

Osmanlı Devletinin yıkılmasıyla birlikte cumhuriyetin ilk yıllarında kentleşme hızı düşük olmuştur. Cumhuriyetin kurulması ile birlikte 1923-1950 yılları arasında kentleşme hareketi olmamıştır (Güçlü, 2002: 27). 1950’li yıllardan sonra nüfus artış hızı artmış 1980’de % 45’e 1985’te % 50,9 ve 1990’lı yıllarda ise % 55,4’e ulaşmıştır (Keleş, 2013: 60-22). Bu oran 2000’li yıllarda % 64,9 ve 2010’lu yıllarda ise % 76,2 ulaşmıştır. Kentleşme nüfusu sürekli olarak artmaya devam etmiştir. Türkiye’de kentleşme hızı özellikle ikinci dünya savaşı sonrasında hızlı bir şekilde artmaya başlamıştır. Hızlı bir şekilde sanayileşmeye başlayan Türkiye’de kentsel nüfus aynı oranda artmıştır. Köylerden kentlere doğru hızlı bir göç yaşanmıştır. Bunun sonucu olarak da kentlerde bir takım sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır.

1.3.1. Türkiye’de Kentleşmenin Niteliği

20. yüzyılın başlarında dünya nüfusunun yaklaşık olarak onda biri kentlerde yaşamaktayken bu oran günümüzde daha da yükselmiş ve yaklaşık olarak her üç kişiden biri kentlerde yaşamaya başlamıştır. Kentleşme hızı geçen zaman içerisinde sürekli artarak günümüzde küresel nitelikler taşımıştır.

Türkiye’de dünyadaki kentleşme hızına bağlı olarak siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel değişimlere maruz kalmıştır. Geleneksel toplumsal ilişkiler kentleşme hızına bağlı olarak çözülmüş ve sorunları da beraberinde getirmeye başlamıştır (Özer, 2004: 62).

Türkiye’de kentleşme genellikle kırdan kente doğru olmuştur. Nüfus daha çok kaynağın bol olduğu ve yatırımların yapıldığı batı bölgelerine doğru kaymıştır. Nüfus belli başlı şehir merkezlerinde ve çevrelerinde toplanmıştır. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropol kentler nüfusun en yoğun olduğu yerler olmuştur (Sencer, 1979: 76-83). İkinci Dünya Savaşı sonunda görülen kentleşme sonucunda İzmir ve İstanbul ithalat ve ihracat merkezi haline gelmiş, Ankara ise başkent olması ve göstermiş olduğu ekonomik gelişmeler sonucunda hızlı bir şekilde büyümeye başlamışlardır (Bahar, 2009: 267). Batı kentlerine göç etme imkânı olanlar bazı iş imkânları bulabilmişlerdir.

Türkiye’de kentleşme endüstrileşmenin bir sonucu olarak ortaya çıkmamış aksine kentin sosyal ve ekonomik etkinliklerinin, faaliyet alanlarının sindirebilme kapasitesinin üzerindeki nüfusun yerleşim alanlarına yığılmasıyla demografik kentleşme

(38)

şeklinde oluşmuştur. Kentler eşit şekilde büyümemiş ve sanayi veya hizmet sektörü gibi alanlarda gelişen kentler hızlı bir şekilde büyümeye başlamıştır (Aydın ve Şahin, 2012: 1-2). Bir yerin kent niteliği taşıyabilmesi için şu özellikleri bulundurması gerekmektedir (Erkan, 2002: 18):

 Yerel niteliklerin yerini evrensel niteliklerin almış olması

 Belli bir nüfus miktarına ve yoğunluğuna ulaşması gerekmektedir.  Geleneksel ilişkiler yerine bireysel çıkarların ön plana çıkmış olması  Sanayi ve hizmet sektörünün gelişmiş olması

 Fiziksel altyapısının ve yerleşim yerlerinin gelişmiş olması  Büyük aile yapısı yerine çekirdek aile yapısının gelişmiş olması  Eğitim seviyesinin kırsal kesime göre gelişmiş olması

 Toplumsal kuralların yerini resmi denetleme kurumlarının alması

 Statülerin ailevi yapılardan gelmeyip kişilerin kendi çabaları ile kazanılmış olması

 Nüfusunun büyük çoğunluğunun belli bir alanda uzmanlaşmış ve karmaşık iş yapısı düzeyine ulaşmış olmasıdır.

1.3.2. Türkiye’de Kentleşmenin Nedenleri

Günümüzde gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerin hepsi hızlı bir kentleşme sürecine girmiştir. Türkiye’de asıl kentleşme dönemi ikinci dünya savaşından sonra başlamış ve Türkiye hızlı bir kentleşme sürecine girmiştir.

Kentleşme teriminin temeli olan kent günümüzde birçok açılardan bakılarak tanımlamaya ve nedenleri araştırılmaya çalışılmıştır. Kentbilimciler Türkiye’de kentleşmenin nedenlerini açıklarken her biri farklı açılardan bakarak farklı kavramlarla açıklama yoluna gitmişlerdir. Örnek verecek olursak Sencer Türkiye’de kentleşme nedenlerini iletici, çekici ve aracı nedenler olarak açıklamaya çalışırken Keleş ekonomik, siyasal, teknolojik ve sosyo-psikolojik olarak ele almaya çalışmıştır. Kentleşme komisyonu ise daha kapsamlı ve bütüncül açılardan bakarak iç ve dış açılardan bakarak açıklamaya çalışmışlardır. Hepsinin de temel amacı kentleşmeye neden olan faktörleri farklı açılardan bakarak açıklamaya çalışmaktır (Özer, 2004: 49).

(39)

Biz ise kentleşmeye neden olan faktörleri itici, çekici ve iletici nedenler olarak açıklamaya çalışacağız.

1.3.2.1. İtici Nedenler

Köyde yaşayan nüfusun, tarımda kullanılan ilkel yöntemlerin yerini teknolojik aletlerin alması ve tarım topraklarının bölüşülmesi, tarımda sulama ve gübreleme sisteminin gelişmesi ve insan gücüne ihtiyacın azalmasıyla kentlere göç etmesine itici etmenler denilmektedir (Ertürk ve Sam, 2009: 33).

Tarımsal gelişmelere bağlı olarak kapalı ekonomi sisteminden pazar ekonomisine geçilmesi kırsal kesimde yaşayan insanların hayatlarında birtakım yapısal değişimlere yol açmıştır. Toprak mülkiyeti yapısındaki değişim, küçük ve orta boy işletmelerin zararına işleyen bir mekanizmaya yol açarak, toprakların daha az sayıda köylünün elinde toplanmasının sonucunu doğurmuş ve bu durumda binlerce köyde yaşayan aileler topraksız kalmıştır (Akşit, 1966: 42). Bununla birlikte köylerde artan nüfus, tarım arazilerin kardeşlerin arasında bölüşülmesi ve tarımda ürün verimliğinin doğa koşullarına bağlı olması insanların kırsal alanlardan uzaklaşmasına göç etmesine neden olmuştur.

Türkiye tarımda makineleşmeye ikinci dünya savaşından sonra başlamıştır. 1945 yıllarda traktör sayısı 1156 iken 1960’da 16.585, 1980’de 436.369 ve 2008 yıllarda ise bu rakam 1.070.746’lere ulaşmıştır (Keleş, 2013: 70). Tarımda makineleşme tarımsal verimliliği arttırırken tarımda insan gücüne olan ihtiyacın azalması insanların kırsal alandan taşınmasına neden olmuştur.

Kentleşmenin temel nedeni topraktan uzaklaşmadır. Bunların hepsinden çıkarılabilecek sonuç; bir yerde topraktan uzaklaşma, topraktan kopma varsa orada nüfus yığılması vardır. Bu da kentleşmeye neden olmaktadır. Topraktan kopmanın temel nedeni; modern tarım yöntemleri, toprakların kardeşler arasında bölüşülmesi, doğa olayları ya da tarımsal yapıdaki geri dönüşümü olmayan değişimlerdir (Özer, 2004: 57).

(40)

1.3.2.2. Çekici Nedenler

Türkiye’de “nüfusun bulunduğu yerden ayrılarak kente yönelmesinde ilk güdüleyici ögenin çoğunlukla itici güçler olduğu herkesçe paylaşılan bir görüşse de, bu olayda bir ön koşul olarak çekici güçlerin de rol oynadığının kuşku yoktur” (Sencer, 1979: 61). Çekici nedenler kırsal kesimde geçinmek için yeteri kadar maddi seviyeye ulaşamayan ve geleceği için güvence bulamayan kişilerin kente göç etmesini sağlayan nedenlerdir.

Türkiye’de cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren belli alanlara devlet eliyle sanayi yatırımları yapılmış ve başarılı olunarak birçok farklı alanlarda iş imkânları artmıştır. Birçok sanayi kuruluşu kurulmuş ve işletme sayıları hızla artmaya başlamıştır. Sanayi kuruluşları küçük ya da büyük kentlerin etrafında kurulmuştur. Kısa sürede kuruldukları yerlerde büyük kentler haline gelmeye başlamışlardır. Bunlara örnek Kırıkkale, Karabük, Ereğli, İskenderun ve Batman’dır. Sanayiler kuruldukları yerde iş gücü talep etmiş dolayısıyla bulundukları yerde kısa zamanda nüfusları artmaya başlamıştır. Bir diğer çekici etmende kentlerin eğlence, barınma, iş, eğitim, sağlık ve ulaşım gibi etmenlere daha fazla sahip olmasıdır (Sencer, 2013: 72-73).

Türkiye’de kentleşmenin çekiciliklerini şu şekilde sıralayabiliriz (Erkan, 2002: 119).

 Kentlerde iş gücü ve iş olanaklarının ve ücretlerin fazla olması,

 Büyük kentlerde marjinal sektör diye adlandırılan sektörün olması ve insanların buraya göç ederek yaşamlarını burada sürdürebilmeleri,

 Kentlerde insanların çalışma alanlarındaki (sanayi, hizmet) güvence gelecekleri olması,

 Kentlerdeki eğitim ve sağlık gibi alanların kırsal kesime göre oldukça ileri seviyede olması,

 İnsanların kültürel değerleri kentlere göç hızını arttırmaktadır. (Halk arasında kullanılan sözler, deyimler örneğin İstanbul’un taşı toprağı altın sözü gibi),  Kırsal alanların güvenlik sorunu kentleri çekici hale getirmektedir. (Doğu

bölgemizde yaşanan terör olayları, kan davaları gibi problemlerdir).

Bunun gibi etmenler kentlerin çekiciliğini arttırmaktadır. Kentleri daha çok cazibe merkezi haline getirmektedir. Bu nedenle kırsal alanlardaki iş imkânları

Şekil

Tablo 1.1: Sanayi Öncesi Kent ve Sanayi Sonrası Kentin Dönemlerinin Karşılaştırması
Şekil 1.1: Orta Özekli Çember Kuramı
Şekil 1.2: Dilimler Kuramı
Şekil 1.3: Birden Fazla Merkezli Gelişme Kuramı
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Sanayi faaliyetlerinin gelişmesi sonucunda ortaya çıkan ve kendini hızlı bir nüfus artışı ile gösteren model, söz konusu modeller içinde hem çok daha yaygın olması, hem de

Rekombinant pcDNA4-G ile transfekte edilen ve 21 gün 60 µg/mL zeosin içeren hücre kültür vasatında tutulan Vero hücrelerinde hazırlanan preparatlarla

Kent ekosistemi bazı bitkilerin yaşamını ve çoğalmasını kolaylaştırırken diğerlerinin yok olmasına neden olmaktadır... Bitkilerin birçoğu kent ortamlarına uyum

Ülkeler yasal düzenlemelerde ve uygulamalarda kullanılmak üzere kendi koşullarına uygun, nüfus büyüklüğü, nüfus yoğunluğu, ekonomik faaliyet tabanı,

ağırlıklı olan nüfus kesimi kırsal olandır (pek çok ülkelerin nüfuslarının üçte birini kentsel olarak kabul

Paşanın fikirlerine tercüman ol­ madığı bu suretle meydana çık­ tıktan, asıl türkçesi takke düşüp kel meydana çıktıktan, yâni bu pek şiddetli ve pek

Click reactions were also used in the synthesis of functionalized poly(oxynorbornenes) and block copolymers and are a convenient alternative to other coupling reactions applied

Büyük aile; kök ailesi (anne-baba, çocuklar, evli bir erkek ile eşi ve çocukları), birleşik aile (anne-baba, çocuklar, evlenen bütün oğullar ve çocukları) ve geleneksel