• Sonuç bulunamadı

Fiziksel Etkinlik Kartları ile Zeka Oyunlarının İlkokul Öğrencilerinin Dikkat ve Görsel Algı Düzeylerine Etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Fiziksel Etkinlik Kartları ile Zeka Oyunlarının İlkokul Öğrencilerinin Dikkat ve Görsel Algı Düzeylerine Etkisi"

Copied!
163
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

FĠZĠKSEL ETKĠNLĠK KARTLARI ĠLE ZEKA OYUNLARININ

ĠLKOKUL ÖĞRENCĠLERĠNĠN DĠKKAT VE GÖRSEL ALGI

DÜZEYLERĠNE ETKĠSĠ

Meryem ALTUN

DOKTORA TEZĠ

BEDEN EĞĠTĠMĠ VE SPOR ÖĞRETMENLĠĞĠ ANA BĠLĠM DALI

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

(3)

i

TELĠF HAKKI VE TEZ FOTOKOPĠ ĠZĠN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren 12 (on iki) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Meryem

Soyadı : ALTUN

Bölümü : Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Ana Bilim Dalı

İmza :

Teslim tarihi :

TEZĠN

Türkçe Adı : Fiziksel Etkinlik Kartları ile Zeka Oyunlarının İlkokul Öğrencilerinin Dikkat ve Görsel Algı Düzeylerine Etkisi

İngilizce Adı : The Effects of the Physıcal Actıvıty Cards and Brain Teasers to the Attentıon and Vısual Perceptıon Levels of the Prımary School Students

(4)

ii

ETĠK ĠLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı: Meryem ALTUN İmza: ...

(5)

iii

JÜRĠ ONAY SAYFASI

Meryem ALTUN tarafından hazırlanan "Fiziksel Etkinlik Kartları ile Zeka Oyunlarının İlkokul Öğrencilerinin Dikkat ve Görsel Algı Düzeylerine Etkisi" adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği ile Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Anabilim Dalı'nda Doktora Tezi olarak kabul edilmiştir.

DanıĢman: Doç. Dr. Muhsin HAZAR

Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Ana Bilim Dalı, Gazi Üniversitesi ………

BaĢkan: Prof. Dr. Metin KAYA

Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Ana Bilim Dalı, Gazi Üniversitesi ...………

Üye: Yrd. Doç. Dr. Belgin GÖKYÜREK

Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Ana Bilim Dalı, Gazi Üniversitesi ………

Üye: Doç. Dr. Hakan SUNAY

Spor Yönetim Bilimleri Ana Bilim Dalı, Ankara Üniversitesi ………

Üye: Yrd. Doç. Dr. Ebru Olcay KARABULUT

Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Ana Bilim Dalı, Ahi Evran Üniversitesi..………

Tez Savunma Tarihi: ……./……./…….

Bu tezin Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Anabilim Dalı‟nda Doktora tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Prof. Dr. Ülkü ESER ÜNALDI

(6)

iv

Canım Aileme ve Tüm Eğitim Hayatımda Beni Destekleyen Herkese....

(7)

v

TEġEKKÜR

Oyun, çocuğun eğitiminde önemli bir yere sahiptir. Çocuğun fiziksel, duygusal, sosyal ve zihinsel özellikleri oyun yoluyla gelişmektedir. Bu nedenle küçük yaştan itibaren çeşitli oyunlara yönlendirilen çocuklar, aktif ve sağlıklı yaşam becerileri kazanmış olurlar. Günümüzde gittikçe yaygınlaşan teknolojik gelişmeler, bireyleri daha fazla problemlerle karşı karşıya bırakmaktadır. Bunlardan biride dikkat ve algılama sorunudur. Çağımızda yaygınlaşan dijital oyunlar çocukları aktif oyunlardan uzaklaştırmaya başlamıştır. Bunun sonucunda da dikkat ve algı problemleri ortaya çıkabileceği düşünülmektedir. Buradan yola çıkarak Fiziksel Etkinlik Kartları ile Zeka Oyunları Eğitiminin İlkokul ikinci sınıf (8 yaş) Öğrencilerinin Dikkat ve Görsel Algı Düzeylerine Etkisi araştırılmıştır.

Bu çalışma sürecimde yardımlarını benden esirgemeyen başta Danışmanım Sayın Doç. Dr. Muhsin HAZAR‟a, tez izleme komitesi üyelerinden değerli hocalarım Sayın Prof. Dr. Metin KAYA ve Sayın Doç. Dr. Hakan SUNAY‟a, Aloha Mental Aritmetik Merkezi sahibi ve aynı zamanda Zeka Oyunları Uzmanı Ayşe Nur COŞKUN DEMİRKALP'e, Eğitim Teknoloğu olan Serdar DEMİRKALP'e, Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen olan Alper COŞKUN'a, İstatistikte bana yardımcı olan Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi PDR bölümü Araş. Gör. Önder BALTACI'ya, tez yazımı süresince karşılaştığım zorlukların üstesinden gelme konusunda manevi desteğini esirgemeyen arkadaşlarım Arş. Gör. Zekihan HAZAR, Arş. Gör. E. Ozan TİNGAZ ve Arş. Gör. Gönül TEKKURŞUN DEMİR'E teşekkürlerimi sunuyorum.

Meryem ALTUN Araştırma Görevlisi Gazi Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi

(8)

vi

FĠZĠKSEL ETKĠNLĠK KARTLARI ĠLE ZEKA OYUNLARININ

ĠLKOKUL ÖĞRENCĠLERĠNĠN DĠKKAT VE GÖRSEL ALGI

DÜZEYLERĠNE ETKĠSĠ

Doktora Tezi

Meryem ALTUN

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

Ocak 2017

ÖZ

Araştırmanın amacı; fiziksel etkinlik kartları ile zeka oyunlarının ilkokul öğrencilerinin dikkat ve görsel algı düzeylerine etkisini incelemektir. Kırşehir ilinde 2015-2016 eğitim-öğretim yılında, Hüsnü Mehmet Özyeğin İlkokulunda öğrenim gören, 8 yaş grubu (2. sınıf) öğrencileri ile yapılan deneysel bir çalışmadır. Ön test-son test kontrol gruplu deneysel desenin kullanıldığı araştırmanın evrenini; ilkokul ikinci sınıf (8 yaş), örneklemini ise; Kırşehir H.M.Ö. İlkokulunda okuyan, amaçlı örneklem yöntemiyle seçilen, fiziksel etkinlik grubu (n=32), zeka oyunları grubu (n=32), hem fiziksel etkinlik hem de zeka oyunları grubu (n=32) ve kontrol grubu (n=32) olmak üzere toplam 128 öğrenci oluşturmaktadır. Uygulama; 12 hafta boyunca haftada iki gün günde 2 saat süre ile yapılmıştır. Veriler, "Bourdon Dikkat Testi (Harf Formu)" ve "Frostig Gelişimsel Görsel Algı Testi" ile toplanmıştır. Fiziksel etkinlikler okul bahçesinde araştırmacı tarafından, zeka oyunları ise Aloha Mental Aritmetik Merkezinin zeka oyunları odasında bu alanda uzman kişiler eşliğinde uygulanmıştır. Araştırmanın bağımlı değişkenlerini dikkat ve görsel algı düzeyi, bağımsız değişkenlerini de fiziksel etkinlik kartları ve zeka oyunları oluşturmaktadır. Böylece bağımlı değişkenler ile bağımsız değişkenler arasında ilişki olup olmadığına bakılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 22 programı ile incelenmiştir. Veri analizlerinde öncelikle veri setinin normal dağılım gösterip göstermediği incelenmiştir. Elde edilen çarpıklık ve basıklık katsayıları parametrik testlerin kullanılabilir olduğunu göstermiştir. Verilerin analizinde grup değişkenlerine göre ön testlere ilişkin aritmetik ortalama ve standart sapma değerleri hesaplanmıştır. Grup içindeki ölçümler arasındaki farkları incelemek için ilişkili örneklem t testi gruplar arasında karşılaştırma yapmak için tek yönlü varyans analizi ve gruplar arasındaki farkın yönünü tespit etmek için de post-hoc analizi olarak Tukey HSD analizi kullanılmıştır.

(9)

vii

Araştırmanın bulgularına göre; dikkat ve algı düzeyleri açısından cinsiyete göre farklılık bulunmamaktadır. Görsel algı ve dikkat ön test puanlarında gruplara göre anlamlı bir farklılığın olmadığı tespit edildi. Elde edilen bulgular, deneysel işlem öncesinde tüm grupların görsel algı ve dikkat düzeylerinin birbirinden farklılaşmadığını göstermektedir. Deney gruplarından elde edilen dikkat ve görsel algı ön test ve son test puanları, son test puanları lehine anlamlı farklılık olduğunu göstermektedir. Kontrol grubunun dikkat ve görsel algı ön-son test puanlarının karşılaştırılması amacıyla uygulanan analiz sonuçlarında, anlamlı sonuç bulunmamaktadır. Görsel algı ve dikkati geliştirmek üzere üç deney grubunda farklı yöntemler ile çalışma yapılmış ve kontrol grubunda herhangi bir işlem uygulanmamıştır. Bu dört grubun görsel algı ve dikkat gelişimi üzerinde hangi yöntemin daha etkili olduğunun belirlenmesi için, grupların son test puanları karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak, görsel algı ve dikkat son test puanları üzerinde yapılan analiz sonuçlarına göre tüm deney grupları, görsel algıyı ve dikkati geliştirmede kontrol grubuna kıyasla anlamlı derecede yüksek fark ortaya koymaktadır. Bu sonuç zeka oyunlarının, fiziksel etkinliklerin, hem zeka oyunları hem de fiziksel etkinliklerin birlikte uygulanmasının görsel algıyı ve dikkati geliştirmede etkili olduğunu göstermektedir. Kontrol grubunda ise ön ve son test puanları arasında anlamlı farklılık bulunmamaktadır. Gruplara uygulanan deneysel yöntemlerden görsel algı gelişimini artırmada en etkili yöntemin zeka oyunlarının ve fiziksel etkinliklerin birlikte uygulanması yönteminin olduğu tespit edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: İlkokul öğrencilerinin dikkat ve görsel algı düzeyleri, Görsel bellek, Fiziksel etkinlik kartları, Zeka oyunları,

Sayfa Adedi : 163

(10)

viii

THE EFFECTS OF THE PHYSICAL ACTIVITY CARDS AND BRAĠN

TEASERS TO THE ATTENTION AND VISUAL PERCEPTION

LEVELS OF THE PRIMARY SCHOOL STUDENTS

(PhD Thesis)

Meryem ALTUN

GAZI UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES

January 2017

ABSTRACT

The purpose of this research is to examine the effects of the physical activity cards and intelligent games to the attention and visual perception levels of the primary school students. It is an experimental study that is carried out with the 8 year old (2nd grade) students who are studying in Hüsnü Mehmet Özyeğin Primary School in the province of Kırşehir in 2015-2016 academic year. The partipants of the research, using the experimental pattern with pretest – posttest control group, constitutes of a total of 128 students of second grade (8 years) in primary school and the sampling of the research is the students in Kırşehir H.M.Ö primary school, which is selected by purposeful sampling method including the physical activity group (n=32), brain teasers group (n=32), physical activity and intelligent games group (n=32) and control group (n=32). The application has been performed for 12 weeks, two days a week and for 2 hours a day. The data have been collected by using the "Burdon Attention Test (Letter Form)" and "Frostig Developmental Test of Visual Perception." The physical activities have been performed by the researcher at the garden of the school and the brain teasers have been implemented in the intelligent games‟ room of the Aloha Mental Arithmetic Center in company with the expert instructors in this field. The attention and perception level constitute the dependent variables and the physical activity cards and intelligent games constitute the independent variables of the research. In this way, it is examined whether there is a relationship between the dependent variable and the independent variables. The quantitative data obtained have been analyzed with SPSS 22 program. In the data analysis, primarily, it is examined whether the data set shows normal distribution or not. The obtained skewness and kurtosis coefficients have shown that the parametric tests are available and usable. In the analysis of the data, the arithmetic mean and standard deviation values related with the pretests are calculated according to the group variables. In order to examine the differences between the measurements within the group, the related samples t test is used, for the

(11)

ix

execution of the comparison between groups, one-way ANOVA is used and in order to determine the direction of the difference between the groups, Tukey HSD analysis is used as a post-hoc analysis. According to the findings of the research, no differences are found according to gender, in terms of attention and perception levels. It is found that there is no significant difference in the visual perception and attention pretest scores, when compared to the groups. From the findings obtained, it can be seen that the visual perception and attention levels of all groups do not differ from one another before the experimental process. The pretest and posttest scores of the attention and visual perceptions obtained from the experimental groups indicate that there is a significant difference in favor of the final test scores. No significant results are found in the analysis of results implemented in order to compare the pretest and posttest scores of attention and visual perception of the control group. In order to improve the visual perception and attention, in the three experimental groups studies with different methods are carried out and no action is applied in the control group. The final test scores of the groups are compared in order to determine which method is more effective on the visual perception and attention development of these four groups. As a result, suggested that the results of the analysis on visual perception and attention posttest scores, the entire experimental groups have demonstrated a significant difference at a higher level, when compared to the control group. This result shows that brain teasers, physical activities, intelligent games and physical activities are effective in improving the visual perception and attention of second grade primary school students. As there is no application executed in the control group, no significant differences are found between the obtained scores of the pretest and posttests. It has been found that the most effective method in order to increase the visual perception development from the experimental methods that are implemented to groups is the method of integrating brain teasers and physical activities into the teaching.

Key Words : Attentıon and vısual perceptıon levels of the prımary school students, Visual memory, Physical activity cards, Brain teasers.

Page Number : 163

(12)

x

ĠÇĠNDEKĠLER

ÖZ ... vi

ABSTRACT ... viii

TABLOLAR LĠSTESĠ... xiv

ġEKĠLLER LĠSTESĠ ... xiv

SĠMGELER VE KISALTMALAR LĠSTESĠ ... xv

BÖLÜM 1 ... 1 GĠRĠġ ... 1 1.1. Problem Durumu ... 1 1.2. AraĢtırmanın Amacı ... 4 1.3. AraĢtırmanın Önemi ... 5 1.4. AraĢtırmanın Varsayımları ... 6 1.5. AraĢtırmanın Sınırlılıkları ... 6 1.6. Tanımlar ... 7 BÖLÜM 2 ... 9 KURAMSAL ÇERÇEVE ... 9 2.1. Beyin ve Bellek ... 9

2.1.1. Kısa Süreli Bellek (KSB) ... 11

2.1.2. Uzun Süreli Bellek (USB) ... 12

2.1.3. Görsel Bellek ... 13

2.2.Algı ... 14

2.2.1. Algı Teorileri ... 16

2.2.2. Algılamanın AĢamaları ... 18

2.2.3. Gestalt Ekolünde Görsel Algı... 20

2.2.4. Algılama Yasaları ... 27

2.3. Dikkat ... 29

2.3.1. Seçici Dikkat ... 30

2.3.2. Görsel Dikkat... 33

2.3.3. Dikkat Toplama... 35

2.4. Bellek (Dikkat ve Algı) Güçlendirme Teknikleri ... 39

2.4.2. Oyun ve Fiziksel Etkinlik Kartları ... 43

2.4.3. Zeka Oyunları ... 54

2.5. Ġlkokul Dönemindeki Çocuklarda Dikkat, Görsel Algı ve Oyun ĠliĢkisi ... 60

2.5.1. Algı-Motor GeliĢim Özelliklerine Göre Oyun ve Fiziki Etkinlikler . 64 2.6. Algı, Dikkat, Oyun ve Fiziksel Etkinlikler Ġle Ġlgili YapılmıĢ ÇalıĢmalar . 66 BÖLÜM 3 ... 75

(13)

xi

3.1. AraĢtırmanın Modeli ... 75

3.2. Evren ve Örneklem ... 76

3.3. Veri Toplama Araçları ... 77

3.3.1. Frostig GeliĢimsel Görsel Algı Testi ... 77

3.3.2. Bourdon Dikkat Testi (Harf Formu) ... 91

3.3.3. Fiziksel Etkinlik Programı ... 92

3.3.4. Zeka Oyunları Programı ... 94

3.4. Verilerin Toplanması ... 95

3.5. Verilerin Analizi ... 96

BÖLÜM 4 ... 97

BULGULAR VE YORUM ... 97

4.1. Grup DeğiĢkenine Göre Ön Test Bulguları ... 97

4.2. Görsel Algıya ĠliĢkin Grup Ġçi Ön-Son Test KarĢılaĢtırma Bulguları ... 99

4.3. Dikkate ĠliĢkin Grup Ġçi Ön-Son Test KarĢılaĢtırma Bulguları ... 101

4.4. Gruplar Arasında Son Tet KarĢılaĢtırmalarına ĠliĢkin Bulgular ... 103

BÖLÜM 5 ... 107

TARTIġMA, SONUÇ VE ÖNERĠLER ... 107

5.1. TartıĢma ... 107

5.2. Sonuçlar ... 113

5.3. Öneriler ...116

KAYNAKLAR ... 117

EKLER... 129

Ek-1. Bourdon Dikkat Testi (Harf Formu) ... 130

Ek-2. Fiziksel Etkinlik Planı ... 131

Ek-3. Zeka Oyunları Planı ... 136

Ek-4. Dikkat ve Görsel Algı Eğitimi Katılım Sertifikası ... 140

(14)

xii

TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo 1. Örneklemin Gruplara ve Cinsiyete Göre Dağılımı ...76 Tablo 2. Grup DeğiĢkenlerine Göre Görsel Algı ve Dikkat Ön Test Sonuçlarına ĠliĢkin

N, 𝑋 ve Ss Değerleri ...97

Tablo 3. Gruplara Göre Görsel Algı ve Dikkat Puanlarına ĠliĢkin Varyans

Analizi Sonuçları ...98

Tablo 4. Zeka Oyunları Grubu Görsel Algı Ön-Son Test ĠliĢkili Örneklem t Testi

Puanlarının KarĢılaĢtırılması ... 99 Tablo 5. Fiziksel Etkinlik Grubu Görsel Algı Ön-Son Test ĠliĢkili Örneklem t Testi

Puanlarının KarĢılaĢtırılması ...99

Tablo 6. Zeka Oyunları ve Fiziksel Etkinlik Grubu Görsel Algı Ön-Son Test

ĠliĢkili Örneklem t Testi Puanlarının KarĢılaĢtırılması ... 100

Tablo 7.Kontrol Grubu Görsel Algı Ön-Son Test ĠliĢkili Örneklem t Testi Puanlarının KarĢılaĢtırılması ...100

Tablo 8. Zeka Oyunları Grubu Dikkat Ön-Son Test ĠliĢkili Örneklem t

Testi Puanlarının KarĢılaĢtırılması ... 101

Tablo 9. Fiziksel Etkinlik Grubu Dikkat Ön-Son Test ĠliĢkili Örneklem t

Testi Puanlarının KarĢılaĢtırılması ...101

Tablo 10. Zeka Oyunları ve Fiziksel Etkinlik Grubu Dikkat Ön-Son Test ĠliĢkili

Örneklem t Testi Puanlarının KarĢılaĢtırılması ...102

Tablo 11. Kontrol Grubu Dikkat Ön-Son Test ĠliĢkili Örneklem t Testi

(15)

xiii

Tablo 12. Grup DeğiĢkenlerine Göre Görsel Algı ve Dikkat Son Test

Sonuçlarına ĠliĢkin N, ,𝑋 ve Ss Değerleri ...103

Tablo 13. Gruplara Göre Görsel Algı ve Dikkat Son Test Puanlarına ĠliĢkin

Varyans Analizi Sonuçları ...104

Tablo 14. Gruplara Göre Görsel Algı Son Test Puanlarına ĠliĢkin Tukey HSD

Analizi Sonuçları ...105 Tablo 15. Gruplara Göre Dikkat Son Test Puanlarına ĠliĢkin Tukey HSD

(16)

xiv

ġEKĠLLER LĠSTESĠ

ġekil 1. Üçgenlerin görünüş algısı ... 17 ġekil 2. Ruben'in vazosu. Algıda şekil-zemin ilişkisi ...24 ġekil 3. Şekil algısı ... 34

(17)

xv

SĠMGELER VE KISALTMALAR LĠSTESĠ

DA Dopamin

DEB Dikkat Eksikliği Bozukluğu

FEK Fiziksel Etkinlik kartları

HMÖ Hüsnü Mehmet Özyeğin

HSD Honest Significant Difference (Doğru/Dürüst Anlamlı Fark)

IQ İntelligence Quotient (Zeka Katsayısı/Derecesi)

KSB Kısa Süreli Bellek

MEB Milli Eğitim Bakanlığı

PDR Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik TÜZDER Türkiye Üstün Zekalılar Derneği

TTKB Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı

USB Uzun Süreli Bellek

ZO Zeka Oyunları

(18)

1

BÖLÜM 1

GĠRĠġ

Bu bölümde problem durumu, araştırmanın amacı, önemi, varsayımları, sınırlılıkları ve tanımlar yer almaktadır.

1.1. Problem Durumu

Fiziki etkinlikler öğrencinin bütüncül eğitiminde önemli bir potansiyele sahiptir. Öğrenciler oyun ve fiziki etkinliklere katılırken fiziksel, duygusal, sosyal, zihinsel vb. özelliklerini geliştirme ve bunlara bağlı sağlığını iyileştirme fırsatlarını elde etmektedirler (Topkaya, 2012, s.6). Gallahue (1982), motor gelişimini, çocukluk dönemi ile sınırlamış, kuramını piramit modeli ile açıklamıştır. Piramit modeline göre; spor hareketleri dönemi 7-10 yaş dönemidir. Çocuklarda kuvvet, dayanıklılık, reaksiyon zamanı, sürat ve denge özelliklerinin gelişmesiyle hareket ve oyun için gereken davranış performansının artmasının beklendiği bir süreçtir.

Oyun, fonksiyonları gereği her yaş grubunda belirli bir öneme sahip olmasına rağmen özellikle gelişim çağındaki çocuklarda çok daha önemlidir. Her şeyden önce çocuk için oyun bir ihtiyaçtır. Çocuk, oyun oynarken iki şeyin etkisindedir: Birincisi içinde bulunduğu aile, doğal ve kültürel çevre; ikincisi genetik olarak zeka, algılama, yorumlama, yaratma ve sosyal reaksiyon özellikleridir. Bu sebeple oyun, birçok bilim adamına göre çocuğu tanımada en iyi yoldur. Okul çağındaki çocuklar özellikle kişisel özellikleri doğrultusunda bilinçli olarak merak uyandırıcı ve yaratıcı oyunlara yönelmektedirler (Hazar, 2006, s.11). Oyun hayatın provasıdır. Gerçek hayatta yaşama her açıdan hazır olan bireyler başarılı olur. Çocukların kendini özgürce ifade eden bireyler olması, analitik düşünme becerisine sahip olması gibi arzular oyun ve fiziki etkinlikler dersini eğitimde zorunlu kılmıştır. Oyun ve fiziki etkinliklerde temel ilke öğrenmeyi sağlamayı

(19)

2

amaçlamaktır. Çocuklar oyun ve fiziki etkinliklerde öğrenme sonucu yeni davranışlar edinirler ya da davranışlarını olumlu yönde değiştirirler. Oyun ve fiziki etkinlikler öğrenimi bilişsel temeli olan psikomotor davranışlar ile gerçekleşmektedir. Vücudu kontrol edebilme ve amaçlı eylemlilik öğrenilebilir davranışlardır. Bir hareketin nasıl ve niçin yapılacağı ile ilgili zihinsel işlemler öğrenme sürecinin içindedir. Gerçekleştirilen hareketin bizzat ne olduğu, nasıl gerçekleştirildiği de bilişsel işlemleri gerektirmektedir. Oyun ve fiziki etkinlikler sırasında ve sonrasında gerçekleştirilen davranışlardan hoşlanma, farkında olma, davranışları yerine getirmeye istekli olma ve başarma duygusu gibi davranış değişiklikleri (kazanımlar) öğrenme ürünüdür (Topkaya, 2012, s.61).

Eğitimin amacı bireyin zihninde yeni ufuklar açmak, bireyi öğrenmeyle barışık hale getirmek, öğrendiklerini birer beceri olarak yaşama aktarabilen kişiler yetiştirmektir. İnsanı psikolojik, sosyolojik, bilişsel, duyuşsal, üst bilişsel yönlerden daha yetkin hale getirmek eğitimin evrensel amacıdır. Eğitimin bu vazgeçilmez amaçlarına klasik eğitim yaklaşımları ile ulaşmak mümkün değildir. Eğitimin bireyi amaçlara ulaştırabilmesi için deneyimlere dayalı olması ve birey ile öğrenme konusu arasında kişisel bağ kurması gerekmektedir. Bu bağı kurmak için en geçerli yol da öğrenciye öğrenmeyi sevdirmek, öğrenme anını bir mutluluk anına çevirmek ve daha somut deneyimler yaşamasını sağlamaktır (Ulaş, 2014, s.7). Eğitimde kullanılacak farklı ders ve araçlar sayesinde bireyler ulaşılması hedeflenen özelliklere sahip olacaklardır. Genel anlamda oyun, özelde ise zeka oyunları bu amaca hizmet eden araçlardır (Dempsey, Hasey, Lucassen, Casey, 2002). Kirriemur ve McFarlane (2004) oyunun stratejik düşünme, planlama, iletişim, sayılarla ilgili uygulama yapma, tartışma, grupça karar verme, veri işleme gibi becerilerin geliştirilmesinde; Bottino ve Ott (2007) zeka oyunlarının düşünme becerileri, mantıksal akıl yürütme ve stratejik düşünme gibi özelliklerin geliştirilmesinde son derece önemli olduğuna değinmişlerdir. Oyunun eğitimle ilgili yararlarının yanı sıra motivasyonu arttırma (Rosas vd., 2003), dikkat ve konsantrasyonu arttırma (Garris, Ahlers, Driskell, 2002), öğrenmeye yönelik olumlu tutum geliştirme (Lou, Abrami, D'Apollonia, 2001) gibi davranışa yönelik katkılarından da söz edilmektedir. Oyunlar kimi zaman bir yarışmanın temel yapı taşı, kimi zaman bir güç gösterisi aracı, kimi zaman eğlence dolu anların vazgeçilmezi olmuştur. Oyunlar her zaman zihnimizdeki düşünce yapılarını değiştirebilecek güce sahiptir. Oyunlar bizi olduğumuzdan daha üretken, daha yenilikçi yapabilir. Oyunlar eğitsel açıdan ele alındığında hemen hemen tüm eğitim programlarının hedefi olan "yaratıcı düşünme, problem çözme, analitik düşünme, yorumlama, iletişim" gibi evrensel ve bireyin hayatını

(20)

3

doğrudan etkileyebilecek becerilerin kazandırılmasında etkili olmaktadır. Bu etkinin farkına varan eğitimciler "zeka oyunlarını" eğitim programlarının içine almaya başlamışlardır. Ülkemizde de bu anlamda yürütülen çalışmalar sonunda zeka oyunları seçmeli ders olarak kabul edilmiş ve öğrencilerin en çok seçtiği derslerden biri olmuştur (Gören, 2014).

20. yy'da insanların dünyalarını algılama şekli, anılarını ve düşüncelerini nasıl oluşturdukları konusunda hızlı ve önemli gelişmeler meydana gelmektedir. Bu gelişmeler ileri teknoloji ile donatılmış birçok bilişsel psikoloğun çabaları sayesinde olmuştur. Bu birleşim algılama, bellek, düşünme ve bilgiyi işlemeyle ilgili yani tüm insan bilişi hakkında bilgi dağarcımızı genişletmiştir. Buna karşılık "algı" terimi duyusal bilginin yorumlanması için gerçekleşen daha yüksek düzeyde bir bilişi kapsar. Duyum, uyaranın ilk olarak tespitini; algı ise hissettiklerimizin yorumlanmasını içermektedir. (Solso, L. MacLin, MacLin, 2014, s.86). Tek başına algı ile yapılan çalışmalar beklenen sonuçların nedenini açıklamada yeterli olmamıştır. Bununla beraber dikkat üzerine de önemli çalışmalar yapılmıştır. Eğitim ve öğretim çağındaki çocukların bilişsel alanlarda yaşadıkları zorluklar ile sorunlu davranışlarının büyük bir bölümünü dikkat problemi oluşturmaktadır. Genel anlamda dikkat toplama, istek üzerine dikkatin bilinçli olarak bir konuya toplanmasıdır. Bireyin zihinsel gelişimi, yaşı ve bireysel özellikleri burada rol oynamaktadır. Dikkat, hatırlama, problem çözme, iletişim, algılama ve bütün diğer bilişsel alanlarda etkilidir. Dikkat toplama becerisi, bireyin eğitim ve yaşam kalitesini etkilemesi yönünden büyük bir öneme sahiptir ve bu konuda yaşanan sorunlar genellikle çocuklar ilkokula başladıklarında fark edilmektedir. Çünkü okul yaşamındaki görevler, çocukların bir konu üzerinde belli bir süre dikkatini toplayarak çalışmasını gerektirmektedir. Bu nedenle dikkatini toplayamama, çocuklar, öğretmenler ve anne babalar açısından özellikle okul yıllarında önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır (Özmen, 2011, s.5).

Öğrenci merkezli okul sistemlerinde öğrenciyi başarısızlığa götürecek tüm faktörlerin belirlenerek öğrenciyi olumsuz şekilde etkilemeden gerekli önlemlerin alınması amaçlanmaktadır. Bu açıdan öğrenci başarısını ve dolaylı olarak da kişilik gelişimini etkileyen bir faktör olan "dikkat" ve "dikkat toplama" konusu ön plana çıkmaktadır. Okulda ders dinlemekten günlük yaşamda bir işi yapmaya varıncaya kadar tüm öğrenim görevleri, belli bir süre öğrencinin tüm duyu organlarının o göreve odaklanmasını gerektirmektedir. Bu nedenle dikkatini toplayamama, tüm okul öğrencilerinin en büyük sorunudur. Literatür incelendiğinde dikkatin çok boyutlu bilişsel bir özellik olduğu

(21)

4

öğrenme, hatırlama, iletişim, problem çözme, algılama ve diğer bütün bilişsel alanlarda etkili olduğu görülmektedir. Önemli olmayan bilgiden önemli olanı ayırt etmek ve önemli bilgi üzerinde odaklaşarak öğrenme görevini gerçekleştirmek dikkatli öğrencinin özelliklerindendir. Dikkat olmadan öğrenme de gerçekleşememektedir (Uluğ, 2001). Çocukların çoğunda gözlenen dikkat dağınıklığı, eğitim öğretim yaşantısını olumsuz etkileyen ve çocuğu akranlarına karşı uyumsuz kılan olumsuz bir durumdur. Zaten yaşları gereği çocukların dikkat sürelerinin oldukça kısa olduğu dikkate alınırsa, buna eklenen dikkat dağınıklığı sorunu ile durum içinden çıkılmaz bir hal almaktadır.

Beş duyu organında hiçbir problemi olmayan insanlar aynı şeyi görür, aynı kokuyu alır ve aynı sesi duyarlar. Ancak dikkat ve algılamanın bizi ilgilendiren yanı sosyal ve psikolojik bir olgu olduğu ve dış müdahalelerle kontrol edilip yönlendirilebileceğidir. 2012-2013 eğitim yılı başlangıcından itibaren uygulanmaya başlanan 4+4+4 eğitim modeli uyarınca, haftalık ders çizelgelerindeki değişiklik doğrultusunda ilkokul eğitim sürecinde yer alan "Oyun ve Fiziki Etkinlikler" dersine ilişkin bir program oluşturulmuştur. Bunun yanında günümüzde hemen hemen her ilde kurulmuş olan özel mental aritmetik ve zeka oyunları merkezleri de göze çarpmaktadır. Bu programların okul çağındaki çocukların dikkat ve algılarını nasıl etkilediği bilinmemektedir.

1.2. AraĢtırmanın Amacı

Bu araştırmanın amacı: İlkokul Öğrencilerinde (8 yaş grubu), Fiziksel Etkinlik Kartları ile Zeka Oyunlarının Dikkat ve Görsel Algı Düzeylerine Etkisini incelemektir. Böylelikle çocuklar üzerinde fiziksel aktivite gerektiren oyunlar ve çeşitli zeka oyunları kullanılarak dikkat ve görsel algı düzeylerinde ilerleme olup olmadığını belirlemek ve ileride yapılacak program geliştirme/düzenleme çalışmalarına ön bilgi oluşturabilecek bilimsel verilerin elde edilmesi amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda araştırma ile şu sorulara cevaplar aranacaktır:

1. Fiziksel etkinlik kartları, dikkat ve görsel algı gelişiminde etkili midir? 2. Zeka oyunları, dikkat ve görsel algı gelişiminde etkili midir?

3. Fiziksel etkinlik kartları ile zeka oyunları birlikte uygulandığında, dikkat ve görsel algı gelişiminde etkili midir?

(22)

5

1.3. AraĢtırmanın Önemi

Hayatımızda önem verdiğimiz değerler herkes için farklı olabilir. Kimisine göre aile, sağlık, okul, çocuk vb. kimisine göre de başarı, zenginlik, iş vb. değerler önem kazanır. Bunların hepsi de bireylerin bakış açısına göre doğru olabilmektedir. Hayattaki başka önemli bir değer ise algı ve dikkattir. Eğer dikkatinizi derse veremezseniz derslerinizi tam olarak öğrenemez ve başarısız olursunuz. Öğrenme, algı ve dikkat ile gerçekleşir. Öğrenmenin temeli ilgi, algı ve dikkattir. Derslere olan dikkatiniz oranında başarınız artar veya azalır. Bir bilgiyi; tat alarak %2, koklayarak %5, dokunarak %10, duyarak %13, görerek %70 oranında öğrenebiliriz. Beyin aynı kol kasları gibi kullanıldıkça güçlenir. Beynin sporu; uygulamalar, pratikler, egzersizler ve oyundur. Reklamlar, filmler, gazeteler, akıllı telefonlar, internet siteleri algı ve dikkatimizi çalmakta ve yönlendirmektedir.

Küçük yaştaki çocuklar her gün yeni bilgilerle karşılaşmakta ve bu bilgileri ya önceden edinmiş olduğu kavramlarla ilişkilendirmekte ya da yeni kavramlar geliştirmektedirler. İlkokul dönemindeki (8 yaş / 2. sınıf) çocukların çok yönlü gelişimini destekleyerek onlara yaşamı boyunca sürecek olan öğrenmenin temelinin atıldığı, sistemli ve bilinçli bir eğitim süreci sunulmalıdır. Okula başlama, aileleri özellikle çocukları yaşamda etkileyen en önemli adımlardan biridir. Bu dönemde çocuğun özellikle zihinsel gelişiminde önemli birçok adım atılmış ve artık eğitimin daha sistematik, daha somut ve zorunlulukları olan bir aşamasına geçilmiştir. Çocuk okul öncesi eğitim almamış ise; aileden uzaklaşma, yeni ortama uyum sağlama ve akademik olarak adapte olabilme gibi problemlerle karşı karşıya kalabilmektedir. Dikkat ve algı düzeylerindeki problemler ve seviye farklılıkları bu dönemde belirginleşmektedir. Öğrenmede önemli bir husus olan, dikkatle ilgili problemler bu dönemin başından itibaren ortaya çıkmaktadır. Yüzyılı aşan bir süredir bilinen bu problemler ülkemizde de son yıllarda yoğun bir şekilde tartışılmaya başlanmıştır. Çocukluk döneminde görsel algı gelişimlerini destekleyici çalışmalar vardır. Çocukların oynayarak öğrenmelerini sağlayan görsel algı gelişimlerini destekleyici eğitici oyunlar bulunmaktadır. Seçilen oyunlarla oynayan çocuğun oyunun amacına yönelik yönergeler doğrultusunda belli bir zaman sürecinde etkinliğe devam ederek davranışlarının kalıcı olması sağlanmaktadır. Bu oyunlar doğrultusunda olay ve objeler arasındaki parça-bütün ilişkisi, sebep-sonuç, benzerlik-farklılık, şekil-zemin ayrımı yapma, el-göz koordinasyonu, akılda canlandırma yetenekleri gelişmektedir. Bu sayede oyun; çocukların algılama, dikkat toplayabilme ve problemlere çözümler üretmesine katkı sağlayabilmektedir.

(23)

6

Buradan yola çıkarak, ilkokul programında var olan ve tamamen oyunsal yapı özelliği gösteren, fiziksel etkinlik kartları ile ortaokul programında seçmeli ders olan zeka oyunlarının ilkokul öğrencilerinin dikkat ve görsel algı düzeyine etkisinin belirlenmesi, eğitime ve öğrenmeye katkısı açısından önem arz etmektedir. İlkokul eğitiminin kalıcı iz bırakabilmesi açısından tamamen oyuna dayandırılması düşüncesinin hızlı bir şekilde yaygınlaştığı bu günlerde, oyunsal uygulamaların dikkat ve görsel algı üzerine etkisinin olup olmadığı bu çalışmayı önemli kılmaktadır.

1.4. AraĢtırmanın Varsayımları

 Araştırmaya katılanların veri toplama araçlarına verdikleri cevaplar, onların gerçek durumlarını yansıtacaktır.

 Araştırmada veri toplama aracı olarak kullanılan ölçeğin ölçmek istenen değişkenleri ölçtüğü varsayılmıştır.

1.5. AraĢtırmanın Sınırlılıkları

Bu araştırma, Kırşehir ilinde 2015-2016 eğitim-öğretim yılında Hüsnü Mehmet Özyeğin İlkokulunda öğrenim gören ikinci sınıf öğrencilerini (8 yaş) kapsamaktadır.

(24)

7

1.6. Tanımlar

Oyun: İnsanların günlük uğraşlarının dışında kalan zamanda, belirli bir amaca yönelik olarak (eğlence, eğitim, sağlık gibi) fiziksel ve zihinsel yeteneklerle, sınırlandırılmış yer ve zaman içerisinde, kendine özgü kurallarla yapılan, gönüllü katılım yoluyla grup oluşturan, sosyal uyum ve duygusal olgunluğu geliştiren, yetenek, zeka, dikkat, beceri ve rastlantıya dayanan, katılanları ve çoğunlukla izleyicileri de etkisi altında tutan, gerilim duygusunun eşlik ettiği, sonuçta maddi çıkar sağlamayan, zevk veren etkinliklerdir (Hazar, 2006). Zeka/Akıl Oyunları (ZO): Bireylerin kendi potansiyellerinin farkına varabilmeleri, hızlı ve doğru karar verebilmeleri, problemler karşısında kendilerine özgü çözüm yolları üretebilmeleri ve en önemlisi de kendilerini sürekli yenileyebilmeleri için sunulan etkinlikler olarak tanımlanmaktadır (TTKB, 2013).

Fiziksel Etkinlik Programı: Öğrencilerin oyun ve fiziki etkinlikler yolu ile yaşamları boyunca kullanacakları temel hareketler, aktif ve sağlıklı yaşam becerileri, kavramları ve stratejileri ile birlikte bunlarla ilişkili yaşam becerilerini geliştirerek bir sonraki eğitim düzeyine hazırlanmalarıdır (MEB, 2012).

Algı: Duyusal uyaranların tespitini ve yorumunu doğrudan içeren psikoloji alanına denir (Solso vd., 2014).

Görsel Algı: Eylemin amacına ve yönlendirmesine göre tanımlama, değerlendirme ve karar verme yaklaşımıyla nesneyi algılama, kodlama ve analiz etme gibi pek çok işlemi içeren psiko-fizyolojik, karmaşık bir süreçtir (Bezrukikh ve Terebova, 2009).

Dikkat: Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık (TDK, 2016).

Dikkati Toplayamama/Dikkat Eksikliği: Kişinin yaşına, sosyal ve kültürel özelliklerine oranla konsantre olmada güçlük çekmesi, unutkan olması, dağınık olması, işlerini organize etmede güçlük çekmesi, bir işe konsantre olduktan sonra basit bir uyaranla çok kolay dikkatinin dağılması, dikkat, sabır gerektiren işlerden kaçınması ve sık sık basit dikkat hataları yapmasıdır (Ercan, 2008).

(25)
(26)

9

BÖLÜM 2

KURAMSAL ÇERÇEVE

Bu bölümde araştırmaya ilişkin temel kavramların açıklanmasına ve araştırmalara yer verilmiştir.

2.1. Beyin ve Bellek

Beyin sinir sisteminin parçasıdır. Diğer bütün organlar gibi hücrelerden oluşur. Bu hücrelerin pek çoğu sinyal işleme ve iletme özelliğine sahiptir. Bu çeşit hücrelere sinir hücresi ya da nöron denir. Sinir sistemi; merkezi ve periferik sinir sistemi olarak ikiye ayrılır. Beyin ve omurilik merkezi sinir sistemini oluşturur. Omurilik ile pek çok kas arasında bağlantılar bulunur. Bağlantıları sağlayan bu sinir liflerine eferent denir. Aynı şekilde duyu organlarının çoğu ile beyin arasındaki bağlantı da omurilik üzerinden gerçekleşir. Bu bağlantılara ise aferent denir. Yalnızca yüz kasları, göz ve kulak ile olan bağlantılar doğrudan beynin kendisinden çıkmaktadır. Bu bağlantılara yüz sinirleri denir (Gegenfurtner, 2005, s.13).

Beyin, dört ana çeşidi olan çok fazla sayıda tekil hücrelerden oluşmuştur. Bunlar bilgiyi işlemek için tasarlanmış nöronlar, nöronlara gerekli olan metabolik ve fiziksel desteği sağlayan, sayıca nöronların yaklaşık 10 katı olan yıldız şekilli astrositler, durağanlığı azaltmak ve elektrik iletkenliğini hızlandırmak için sinir bağlantılarını ve kordonları sararak yağdan yapılmış bir izolasyon görevi gören miyelini üreten aligodentrositler ve beynin atıklarını toplamak veya vücudumuzdaki beyaz kan hücrelerinin yaptığı gibi gezdiği bölgelerde bakteri, yabancı madde, damarların dışından gelen kan hücreleri veya zarar görmüş, parçalanmış hücreler ve hücre parçaları gibi oraya ait olmayan her şeyi temizleme görevi gören mikroglialar'dır. Nöronlar, hareket eme, konuşma, hatırlama olanağı sağlayan ve çevrede duyduğumuz, gördüğümüz, dokunduğumuz, kokladığımız,

(27)

10

tattığımız şeyleri algılamamız ve anlamamız için tasarlanmış özel bir hücredir (McCleary, 2009, s.34). Dopamin (DA), dikkat ve odaklanma gibi beyin fonksiyonlarında, ağır işleyen hareketlerde mutlaka gerekli olan bir maddedir (McCleary, 2009, s.42).

Beyin anatomisi ile dikkat arasında bağ kurulması düşünüldüğünde, beyinde dikkat başka bir yere yönlendirildiği zaman bile dikkati ve belirli girdileri işleyen veri işleme sistemleri gibi başka sistemleri yöneten anatomik olarak ayrı sistemler var gibi görünmektedir (Posner, 1992). Dikkat sistemi bir bakıma diğer sistemlere benzemektedir (örn. birçok bölümle etkileşim halinde olup kendi kimliğini koruyan motor ve duyu sistemlerine). Çünkü dikkat sistemi de birçok bölümle etkileşim halinde olmasına rağmen kendi kimliğini korumaktadır. Beyin hasarı nedeniyle dikkat problemi gösteren ancak işleme bozukluğu göstermeyen (ya da tam tersi) hastalar, bu çıkarıma kanıt olarak gösterilmektedir (Solso vd., 2014, s.117).

Bellek ve algı birlikte çalışır (Solso vd., 2014, s.10). Zihin-Beden meselesi kısaca şöyle özetlenebilir: Zihinden bahsettiğimizde; espri yapma, müzik yapma, ağrıyı hissetme, aşık olmanın yanı sıra karar verme, algılama, varlıkların bellekte tutulması, düşünme gibi beynin yaptığı şeylerden bahsedilmektedir. Bu anlamda zihin, beynin başardığı süreçleri kapsamaktadır (Solso vd., 2014, s.42). Öğretmenler çoğu kez öğrencilere "Dikkat etmezseniz, hiçbir şey öğrenemezsiniz." demiştir. Oysa bilinçli bir dikkat olmaksızın da bir şeyler öğrenmek mümkündür. Bu fenomen tesadüfi öğrenme (incidental learning) diye adlandırılmaktadır. Şayet konulara "dikkat" edersek öğrenmenin ve belleğin artacağı da bir gerçektir. Günlük yaşantımızda, sürekli olarak uyarıcılarla genellikle de reklamlar ve haber başlıklarıyla uyarılıyoruz. Bunlar bizim dikkatimizi çekip içimizde satın alma ihtiyacı yaratmaktalar (Solso vd., 2014, s.253).

İnsanlar odaklanmayı genellikle bir kamerayı sabit tutarak merceğin hareketsiz bir nesnenin net bir resmini çekmek üzere ayarlanması olarak düşünürler. Buradaki odak kelimesi, önemli olan neyin dikkat edileceğini, yapılacağını, hatırlanacağını seçmek ve yerine getirmek için an be an uygulanan karmaşık, dinamik süreci ifade etmektedir. Dikkatli bir sürücü aynaları kontrol ederken aynı anda yol işaretlerine dikkat eder, hızını azaltır veya buna benzer hareketler yapar (önündeki göstergeleri izleyip hız sınırını ve gideceği yeri aklında tutar ve ilgi çekici manzaralara uzun süre bakma eğilimini göz ardı eder). Kişi bu aktif, hızla değişen, tekrar tekrar yeniden ayarlanması gereken dikkat verme işini, devam eden bir etkinliği planlamak ve kontrol etmek için gereken odak noktası olarak kullanır (Brown, 2009, s.19).

(28)

11

Sürekli olarak bir konuya dikkatini vermekte zorlanan birçok kişi, ilgi duyduğu etkinliklerde dikkatini rahatlıkla odaklayabilmektedir (Brown, 2009, s.1).

Geçmiş yaşama ilişkin bilgisel depolama yani hafıza (bellek) ile algılama arasında fonksiyonel bir ilişki vardır. Hücrelerin birbirleriyle bağlantı biçimi gerektiğinde depolanan bilginin kolayca bilince aktarılabilmesini sağlamaktadır. Ayrıca algıların bellekte gruplanma özelliği nedeni ile hatırlanmak istenen bilgi atomu ile birlikte ona bağlı bilgileri de çağrıştırmak hatırlamayı kolaylaştırmaktadır (İnceoğlu, 2011, s.113).

20. yy'ın ilk yarısında öğrenme laboratuarlarının dışında, öğrenilen şeylerin nasıl depolandığı ve dönüştürüldüğü konusuna ilgi duyulmuştur. Bellek konusunda ayakta kalabilmiş en dayanıklı modellerden biri William James'e aittir. Bu model, belleğin doğasında bir ikilemin olduğunu ileri sürmektedir: Bazı şeyler algılanır ve belleğe girer daha sonra kaybolur; diğerleri ebediyen bellekte kalır. Bellek, kısa süreli bellek ve uzun süreli bellek olmak üzere ikiye ayrılır (Solso vd., 2014, s.198):

2.1.1. Kısa Süreli Bellek (KSB)

Kısa süreli bellek, çevremizden sayısız uyaranı toplayan reseptörler ile geniş bir bilgi deposu olan uzun süreli bellek arasındadır. Kapasitesinin sınırlı olmasına rağmen çevreyle ilgili uyaranların ilk işlendiği yer olmasından dolayı diğer bellek sisteminden büyüktür (Solso vd, 2014, s.198).

Görsel Kod: Bazı bulgulara KSB'nin bilgiyi bir görsel kod ile kodlayabileceğini ileri sürülmüştür: Posner, Boies, Eichelman, Taylor (1969) bilginin kısa süreliğine KSB'de görsel olarak kodlandığını bulmuşlardır. Deneylerinde katılımcılara ikincisi, birincinin sağında ve birinciyle aynı anda ya da birincinin hemen ardından gelecek şekilde iki harf göstermişlerdir. Katılımcıların bir düğmeye basarak (böylelikle reaksiyon zamanları kaydediliyor) iki harfin aynı olup olmadığını bildirmeleri gerekmektedir. İkinci harf, birinci harfle ya ses ve biçim bakımından aynıydı (AA), ses olarak aynı fakat biçim olarak farklıydı (Aa), ya da birinci harften tamamen farklı olup (AB ya da AB) birinciyle aynı anda ya da birinciden 0.5, 1 ya da 2 saniye sonra gösterilmiştir. Harf çiftlerinin sunum aralıklarından birinin sıfır olma nedeni şudur: Eğer ilk önce görsel kodlama yapılıyorsa, fiziksel (görsel) açıdan aynı olan ve aynı anda sunulan uyaranlara verilen reaksiyon zamanı çok kısa olmalıdır. KSB'de kodlama tartışmamız dikkate alındığında en önemli sonuç AA

(29)

12

eşleşmesindeki kodlamanın en azından bir parçasının açık bir şekilde fiziksel (ya da görsel) koda bağlı olarak yapılmasıdır.

2.1.2. Uzun Süreli Bellek (USB)

Her ne kadar biz kısa süreli belleğimizle yaşıyorsak da anlık var oluşumuza anlam veren bilgi deposu USB'dir. Zamanın sürekliliğinde şu anı oluşturan duygusal olayların küçük bir dilimi ile uğraşma yeteneğimiz bizim geçici kısa süreli belleğimizin temel işlevi gibi görünmektedir. Ancak geçmiş ile uğraşma ve bu bilgiyi şu anı, şimdiyi anlamak için kullanma yeteneğimiz uzun süreli belleğimizin bir işlevidir. Bir anlamda USB aynı anda iki dünyada (geçmiş ve şu an) yaşamamızı ve kesintisiz anlık deneyim selini anlamamızı sağlamaktadır. USB'nin kapasitesi sınırsız, süresi de hemen hemen sonsuzdur (Solso vd., 2014, s.219). USB'de bilgi açıkça işitsel, görsel ve anlamsal şekilde kodlanmaktadır. Çok sayıda araştırma USB'de işitsel, görsel ve anlamsal kodların işlendiğine dair genel bilgi sağlamanın yanı sıra bu belleğin karmaşık kodlama sistemini de aydınlatmıştır. Genel olarak USB'yi bellekten potansiyel olarak geri çağrılabilen fakat son zamanlarda kullanılmamış her şeyin deposu gibi düşünülmektedir (Solso vd., 2014, s.221).

Bower'ın (1975) önerdiği USB'deki bilgi sınıflarının bazıları aşağıda verilmiştir:

 Çevremizdeki dünya ile ilgili mekansal modelimiz evimizin, şehrimizin, ülkemizin ve gezegenimizin hayalinin karşılığı olan sembolik yapılar ve önemli şeylerin bu bilişsel haritadaki yerine dair bilgimiz.

 Fiziksel kanunlar, evrenbilim, nesnelerin ve şeylerin özellikleri hakkında bilgilerimiz.

 İnsanlarla, kendimizle ilgili ve çeşitli sosyal durumlarda nasıl davranılacağı ile ilgili inançlarımız.

 Ulaşmaya çalıştığımız sosyal hedeflerimiz ve değerlerimiz.

 Araba kullanmak, bisiklete binmek, havuza atlamak gibi şeyler için gerekli motor becerilerimiz. Çeşitli konularda problem çözme becerilerimiz. Çeşitli şeyleri nasıl elde edeceğimizle ilgili planlarımız.

(30)

13

Bellek alıştırmalarında en önemli hedef, uzun süreli belleği geliştirmek olmalıdır. Çünkü insan beyninin sınırsız bir kapasiteye sahip olduğuna inanılmaktadır. Bellek güçlendirici tekniklerini bilmek bize, duyuşsal kayıttan seçilen bilgiyi kısa süreli bellek yoluyla uzun süreli belleğe etkili biçimde aktarmayı sağlamaktadır. Uzun süreli bellek zayıflayabileceğinden birçok tekrar yapılması gerekebilir, bu sayede uzun süreli bellek muhafaza edilebilir.

2.1.3. Görsel Bellek

Neisser (1967) görsel izlenimlerin sistem içindeki sürekliliğine ve daha sonraki işlemler için çok kısa bir süre tutulmasına Görsel Bellek adını vermiştir. Görsel bellek saklamayı içerse de son yapılan çalışmalar bu belleğin, dikkat gibi üst düzey bilişsel işlevlerden bağımsız olduğunu göstermiştir. Görsel depo, aslında görsel alanın anlık çekilen görüntülerinin yığınıdır. Bu görüntülerin her biri yaklaşık bir saniye sürer. Pek çok araştırmacı görsel belleğe giren bilginin doğru olarak temsil edildiğini, anacak bilginin daha ileri seviyede işleme tabi tutulmadıkça çabucak kaybolduğunu bulmuştur (Solso vd., 2014, s.92). Algılanan içerikler, belirli bir resmin algılanması bittikten hemen sonra kaybolup gitmezler, kısa ya da biraz daha uzun bir zaman boyunca görsel bellekte kalırlar. Görsel hatıralar, algılama süreçleri, davranışları yönlendirme ve nesneleri hayal etmede kullanılabilir (Gegenfurtner, 2005, s.115).

Görsel bellek her biri farklı özelliklere sahip birden fazla bellek sisteminden oluşur ve üç ana bileşene ayrılır: İkonik bellekte çok kısıtlı bir süreliğine (genellikle bir saniyeden daha kısa) nispeten büyük bir bilgi kümesi saklanabilir fakat bunlar daha sonra gelen bilgilere yer açmak için hızla kaybolur. Görsel kısa süreli bellekte bilgiler dakikanın onda birlik bölümleri süreliğine depolanır. Bilgiler ancak uzun süreli belleğe ulaşırlarsa uzun süreliğine depolanır, öyle ki buradaki bilgiler yıllar sonra bile hatırlanır. Burada aynı zamanda algılanan nesneleri sınıflandırmaya yarayan görsel temsiller de yer alır. Kısa ya da uzun süreli belleklerden hangisinin kullanılacağı kişinin o an içinde bulunduğu durum ve ortama göre değişir. Görsel dikkatle ilgili deneylerde; çevremizde gördüklerimiz hakkında oluşturduğumuz temsiller bizim sandığımız kadar da ayrıntılı ve aslına sadık değildir (Gegenfurtner, 2005, s.116-117).

(31)

14

Çevremizdeki bir şeyi kesin ve tam olarak algılayabilmemiz için ona konsantre olmamız gerekir. Fakat ayrıntılı bilgiler elde edebilmek için gerekli olan görsel dikkat sonuçta oldukça kısıtlı bir kaynaktır. Dikkat merkezi dediğimiz şey yalnızca seçici bir şekilde belirli alanlara yöneltilir. Bizler yalnızca tam olarak bakışımızın önüne gelen nesneleri tanırız. Fakat gözlerimizi belirli bir noktaya diktiğimizde bile görsel sistemimiz o noktadaki bütün bilgileri işlemez. Bundan ziyade görsel dikkat söz konusu resmin farklı zamanlarda farklı yönlerine yönelir. Dikkatimizi ya global olarak sahnenin tamamına dağıtırız ya da yalnızca belirli nesneleri algılamaya yöneltiriz. Dikkatimizi bir sahnedeki belirli bir yöne ve öğeye yönelttiğimizde o sahnede gerçekleşen başka -çok belirgin bile olsalar- değişiklikleri görmediğimiz olur (dikkate dayalı körlük). Bu fenomen ilk olarak 1960'lı yıllarda Ulrich Neisser tarafından betimlendi. Geçmiş yıllarda ise Daniel Simons ve çalışma arkadaşlarının yaptıkları deneylerde, deneklerin dikkatleri o yöne çekilmediği sürece dramatik olayları bile görmedikleri gözlemlendi (Gegenfurtner, 2005, s.118).

2.2. Algı

"Why do things looks as they do." Koffka (1935) "ġeyler niçin olduğu gibi görünür."

Dış dünyadaki enerjinin ilk tespitine duyum (sensation) denir. Algı ise duyusal bilginin yorumlanması için gerçekleşen daha yüksek düzeyde bir bilişi kapsar. Duyum, uyaranın ilk olarak tespitini; algı, hissettiklerimizin yorumlanmasını içermektedir (Solso vd., 2014, s.86).

Algı, duyusal uyaranların tespitini ve yorumunu doğrudan içeren psikoloji alanıdır (Solso vd, 2014, s.8). İnsanlarda algı, ışık, ses, moleküler bileşim ve basınç gibi dış sinyaller tarafından başlatılır. Bu sinyaller duyu sistemimiz tarafından algılanır ve beynin anlayacağı mesajlara (nöral enerjiye) çevrilir. Duyularımızla algılayabileceğimiz bilginin sayısı müthiştir; sadece görsel sistemimiz bile saniyede 4.3 x106

bayt bilgiyi beyne iletebilir (Solso vd., 2014, s.603). Algı, duyusal ve merkezi sinir sistemi süreçleri arasındaki etkileşim sonucu ortaya çıkan duyusal bilginin yorumlanmasıdır. Algı beyinde meydana gelir ve bireyin duyusal bilgiden anlam çıkarmasını sağlar (Özer, 2005, s.103).

(32)

15

Algılama, bir insanın beli bir yönde eyleme geçebilmesi için ön koşul; amaçlanan yöndeki alternatifin varlığını bilmesi ve bu alternatif bilgiyi algılamasıdır. İnsanın dış dünyadaki soyut/somut nesnelerle ilişki kurması, bunlar hakkında birtakım yargılarda bulunması, bu nesnelere ilişkin belli bir davranış ortaya koyması, bu nesneleri algılaması ile başlar. Dış dünyadaki soyut/somut nesnelere ilişkin olarak aldığımız duyumsal (sensible) bilgi (information) algılamadır. Algılamayı duyumsal bir bilgilenme olarak tanımladığımızda duyma, tatma, görme, koklama, dokunma duyularından oluşan beş duyu organı aracılığıyla ve bunlara ek olarak da hissetme duyusu yardımı ile dış dünyadan bilgi edinme sürecinden söz edilmiş olur (İnceoğlu, 2011, s.85-86).

Algı kuramları çoğunlukla görsel olgular çerçevesinde geliştirilmiş olmakla beraber amaç daha genel bir algı kavrayışına, bir meta-kurama varmaktır. Heraklit'in (MÖ 500'ler) "aynı nehirde iki kez yıkanamayacağımız" mecazı, algılarla ilgili bilinen ilk yaklaşımdır. Algıların deneyimle ilgili olduğunu vurgulayan bu görüşün aksine Platon (Eflatun MÖ 400 civarı), doğuştan getirdiğimiz özelliklere bağlı olarak gerçek dünyanın kopyalarını algılayan mahkumlar olduğumuzu ileri sürmüştür. İlk kapsamlı duyum ve algı kuramının Wundt'un psikofizik çalışmaları sayesinde değiştiği görülmüştür. Yapısalcı algı kuramı, inşacı algı kuramlarından farklıdır. Yapısalcılara göre algı, birlikte ortaya çıkmaları dolayısıyla eşlenmiş, temel duyu atomlarının çağrışımsal bağlar kurmasıyla oluşmuştur. Bu görüşte Locke, Berkeley, Hume ve Mills gibi İngiliz empristlerinin etkisi görülmektedir. Yapısalcı kurama göre, kimyasal molekülerin temel atomlardan oluşması gibi algı da temel duyu atomlarından oluşur. Örneğin yaprak algısı, retinal mozaikteki yeşil ve yaprak şeklinin temel atomlarının birleşimiyle oluşmuştur. Wunt, temel bileşenlerine ayrılmış duyu deneyimlerini içe bakış yöntemiyle ölçebileceğini ve buna bağlı olarak da bilincin doğasını anlayabileceğini düşünmüştür. Gestalt akımının öncüleri bu düşünceye şiddetle karşı çıkmış ve bütüncül (holitik) algı anlayışını geliştirmiştir. Algısal organizasyon ilkelerini saptayan Gestalt ekolü, çıkarımlara bağlı dolaylı bir algı süreci öngörmektedir. Bu kuram, deneyim fikrini dışlamaz fakat yapısalcılardan farklı bir bakış açısı sunmaktadır. Burada "deneyimlenmiş yapısal bütünlük" algının temelidir. "Bütün, onu oluşturan parçaların toplamından daha fazla bir şeydir." cümlesi, bütünlük algısına verdikleri önemi özetlemektedir (Bulduk, 2014, s.32-33).

(33)

16

2.2.1. Algı Teorileri

Algı ile ilgilenen psikologlar, insanların dünyayı nasıl algıladıklarıyla ilgili iki ana teori geliştirmişlerdir. Teorilerden ilki yapısal algı (constructive perception) olup insanların, uyaranları aktif olarak seçerek ve duyumları bellek ile birleştirerek algıları "yapılandırdığını" savunmuşlardır. Diğer teori ise, doğrudan algı (direct perception) teorisidir. Buna göre algı, çevremizden doğrudan elde ettiğimiz bilgiden oluşmaktadır (Solso vd., 2014, s.125).

a) Yapısal Algı Teorisi: Algı esnasında hem aldığımız duyumlara hem de daha önceki bilgilere dayanarak algılarla ilgili hipotezler üretip test ettiğimiz fikrine dayanmaktadır. Böylece algı, dünya hakkındaki deneyimlerimizle duyusal sistemimizin etkileşimimizin bir sonucudur. Yapısalcılara (constructivists) göre, orijinal uyaran örüntüsündeki (saç stilini değiştirme, bıyık bırakma gibi) değişiklikler bir algıyı oluşturmak için birçok kaynaktan bilginin kendiliğinden birleştirilmesi işlemi olan bilinç dışı çıkarım nedeniyle arkadaşınızı hala doğru bir şekilde tanırsınız. Yapısal algıcılara göre, biz işlenmemiş duyusal girdileri sağlayan gözümüz (ve diğer duyusal organlar) kadar beynimiz ve beynimizin dünya hakkında sahip olduğu zengin bilgiler sayesinde de görmekteyiz. Yani yapısal algıcılar beyindeki işlemlere daha fazla vurgu yapmaktalar (Solso vd., 2014, s.125-127).

b) Doğrudan Algı Teorisi: Algıdaki önemli öğenin uyarımdaki bilgi olduğunu, öğrenmenin ve bilişin algıda gereksiz olduğunu savunmaktadır. Algı sırasında algılayıcı çok az iş yapmaktadır. Çünkü dünya çok fazla bilgi sunarak algının oluşması ve sonuç çıkarma konusunda geriye çok az iş bırakmaktadır. Algı, çevredeki bilginin doğrudan kazanılmasıyla oluşmaktadır (Solso vd., 2014, s.127).

c) Gestalt Teorisi: Örüntü algılama, uyaranların tüm örüntüsünün algısına dayanmaktadır. Bütün şeklin parçaları, anlamlarını bütündeki üyeliklerinden çıkarmaktadır (Solso vd., 2014, s.128). Görsel uyaranı sınıflandırma ve organize etme biçimi, 20. yy'ın ilk yarısında Gestalt Psikolojisini destekleyenler tarafından araştırılmıştır. Bu ilk Gestalt Psikologlarına göre örüntü organizasyonu, bütün uyarıcıların bir araya gelmesiyle oluşturulan izlenimi içermektedir. Bu izlenimler onu oluşturan duyumların toplamından farklıdır (Solso vd., 2014, s.133).

Wertheimer (1923)'a göre, uyaranın bazı örüntüleri doğal bir şekilde (veya kendiliğinden) organize edilmiş olmaya eğilimlidir. Örneğin aşağıdaki şeklin görünüşüne baktığınızda sizde bıraktığı etki sekiz noktalık bir dizidir.

(34)

17

. . . .

Eğer noktalar şu örüntüyü oluşturursa,

. . . . . . . .

o zaman benzerlik nedeniyle ikişer noktalık dört setten oluşan bir örüntü görmeye eğilimli olursunuz ve örüntüyü zihinsel olarak başka bir biçimde görmekte zorluk çekersiniz. Örneğin, ilk noktayı yalnız, ikinci ve üçüncü noktayı birlikte, dördüncü ve beşinci noktayı birlikte, altıncı ve yedinci noktayı birlikte ve sekizinci noktayı yalnız görmeniz zorlaşır. Aynı sekiz nokta aşağıda olduğu gibi düzenlendiği zaman onu bir kare, bir daire, bir soyut biçim gibi her birini birbirinden farklı biçimler olarak görmeye eğilimli olabiliriz.

ġekil 1. Üçgenlerin görünüş algısı

(35)

18

Şekilde gösterilmiş üçgenler içindeki yönleri gözün "doğal" bir şekilde organize etmesidir. Bu şekle birkaç saniye için bakınız ve bir yönden diğerine ve sonra da tam aksi yöne değişimi göreceksiniz. Bu değişimin bir açıklaması, zihin gözünün sürekli olarak sıralı algısal organizasyon arayışında olmasıdır. Bu örnekte retinaya çarpan uyaran aynı fakat yorumu farklıdır. Yeniden organize etmek kendiliğinden oluşmakla birlikte aynı zamanda istemli olarak da kontrol edilebilir. Bu kanıtlar, görsel algı üzerinde yüksek seviyeli zihinsel süreçlerin etkisini göstermektedir (Palmer, 1989, 1999). Erken dönem Gestalt psikologlarının özellikle Köhler'in (1947) dikkat çekici varsayımına göre; bir örüntünün kendiliğinden organizasyonu uyaranın kendine ait doğal bir işlevidir ve katılımcının önceki yaşantılarıyla çok az ilişkilidir.

2.2.2. Algılamanın AĢamaları

Fiziksel uyarı ile duyu organı arasındaki etkileşimin en etkili olduğu organ gözdür. Gözdeki optik aygıt, ağ tabaka üzerinde görsel dış dünyanın bir temsilini oluşturur. Ağ tabaka gözün arka kısmında yer alan ince bir tabakadır. Işık ön taraftan gözün içine girer, saydam tabaka ve gözbebeğinden geçer, göz merceğine ulaşır. Nesneleri net bir şekilde görebilmemiz için optik aygıtın göze gelen ışınları ağ tabaka üzerinden net bir şekilde kopyalaması gerekir. Bunun için ışınlar demet halinde toplanmalı yani ışınların yönü değiştirilmeli ya da ışınlar kırılmalıdır. Işın göze ulaştığında havadan saydam tabakaya doğru yer değiştirmiş olur (Gegenfurtner, 2005, s.33-34).

Göz ve kulak; fiziksel uyarılarla duyu organlarının etkileşimi çok önemlidir. Fakat algılamanın gerçekleşmesi için bu tek başına yeterli değildir. Bir bütün olarak algılamayı olanaklı kılan sürece transdüksiyon adı verilir. Transdüksiyon sayesinde duyusal uyarılar reseptörlerde elektrik uyarılarına dönüştürülür (Gegenfurtner, 2005, s.38). Algılamada her zaman birden fazla faktör rol oynamaktadır. İlk etapta gözbebeği kendi büyüklüğünü değiştirebilir ve yüksek ışık yoğunluğunda kendini daraltabilir. Böylelikle gözün içine daha az ışık girer ve reseptörler tarafından daha az ışık emilir. Reseptörler daha güçlü bir şekilde aktive edildiğinde duyarlılıklarını azaltırlar ve bu sayede kendi çalışma bölgelerinde kesin ve tam bir sinyal iletebilirler (Gegenfurtner, 2005, s.43).

Kortikal iĢleme; algılama sürecinin bu ilk aşamaları bütün duyu organları için eşit şekilde geçerli olmakla beraber işleme sürecinin devamında değişik modaliteler arasındaki farklar

(36)

19

belirginleşir. Her duyunun kendine özel bir hedef bölgesi vardır. Talamusta dikkate yönelik etkilerin bazı belirtileri öne çıkarttığı ileri sürülmektedir (Gegenfurtner, 2005, s.44).

Görsel algılama; insanlarda ne kadar önemli olduğu resim analizi dediğimiz süreçte görev yapan beyin bölgelerinin büyüklüğü ve sayısından anlaşılabilir. Büyük beyin kabuğunun yaklaşık %15'ini kaplayan primer görme kabuğunun yanında günümüze değin 30 ayrı görsel bölge daha betimlenmiştir. Sonuçta görsel uyarıları algılama, yorumlama ve onlara tepki vermede büyük beyin kabuğunun toplam %60'lık bir kısmı görev yapmaktadır. Görsel sistemdeki bilgi işleme şu şekilde tanımlanmaktadır: Önce çevreden gelen bilgi gözde olabildiğince etkili bir şekilde temsil edilir. Daha sonra gangliyon hücreleri aksonlarını görme siniri üzerinden talamusa, oradan da görme ışınımı üzerinden görsel kortekse gönderirler (Gegenfurtner, 2005, s.45). Oksipital korteksin direkt olarak uyarılması, beynin bu bölgesinde görsel algının gerçekleşmesini sağlar (Solso vd., 2014, s.89). Algısal alanı araştıran ilk deney görmeyle ilgilidir. Bunun sebebi, görmenin sadece önemli bir duyu olması değil aynı zamanda görsel uyaranlar üzerinde deneysel kontrolün diğer uyaranlara (dokunmak, tatmak gibi) göre daha kolay yapılmasındandır. Görsel çalışmaların pratik bir yönü de vardır; çünkü hızla büyüyen okuma ile ilgili araştırmalarla ilişkilidir (Solso vd., 2014, s.91).

Görsel algı, disiplinler arası bir araştırma alanıdır. Görsel algının karmaşık doğası bilişsel bilimler, görme fizyolojisi, optik bilimler, yapay zeka ve felsefe gibi disiplinlerin işbirliğiyle anlaşılmaya çalışılmıştır. Görsel algı araştırmalarının temel amacı beynin görsel imgeyi işleyiş tarzını ve fiziksel çevredeki görsel niteliklerin yarattığı bilişsel etkileri anlamaktır. Görsel imge, nesnelerden yansıyan fotonların retina doku tabakasındaki izdüşümüdür. Retinadaki görsel imge özelliklerinin beynin farklı merkezlerinde analiz ve sentezi sayesinde görsel algı gerçekleşir. Dış dünyanın renk, parlaklık, şekil, yön, derinlik ve hareket gibi duyumsanan özellikleri görsel algının içeriğini oluşturur. Bu içerik nesne ve durumların öz niteliklerinden ziyade beynin duyu verilerini işlemesine bağlıdır. Bu ilişki sayesinde beynimizde dış dünyanın temsili ne için, nereye yöneleceğimizi bilmemizi ve hareketlerimizi düzenlememizi sağlar (Bulduk, 2014, s.47).

Görsel uyaranları gruplama ve ayrıştırma orta düzey görsel veri işleme aşamasında gerçekleşir. Böyle bir bilişsel işlem için beynin verileri bir şekilde organize etmesini sağlayan kurallara ihtiyaç vardır. Hangi çizginin hangi objenin sınırı olarak sürüp gittiğinin algılanması dikkat öncesi aşamada gerçekleşen, farkında olmadığımız bir değerlendirmeye

(37)

20

bağlıdır. Yüksek düzey görsel veri işleme aşamasında ise ne görüldüğünün farkına varılır, nesnenin ne olduğu adlandırılır ve hangi tür nesne kategorisine girdiği anlaşılır. Bir nesneyi belirli bir grupta adlandırabilmek için hafıza gibi üst düzey bir bilişsel sürece ihtiyaç vardır. Yüksek düzey görsel süreçlerin başlaması için önce bir nesnenin detaylarının inceden inceye taranıp anlaşılması, ne olduğunun tanınmasını sağlayan orta düzey veri işleme sürecinin tamamlanması gerekir. Örneğin görülen şeyin bir kadın mı, şapka mı olduğu ve hangi nesne grubuna ait olduğunu anlamak için ilk bakışta gelen görsel verilerin bir düzen içinde algılanması gerekir (Bulduk, 2014, s.66-67).

2.2.3. Gestalt Ekolünde Görsel Algı

"Bütün, kendini oluĢturan parçaların toplamından ibaret değildir."

Gestalt Psikologları: Max Wertheimer, Kurt Koffka, Wolfgang Kohler.

Algılama farklı duyu organlarımızın aracılığı ile gerçekleşmektedir. Bazen belli bir sürecin gerçekleşmesi için birden fazla duyu organı bir arada işlevsel olmak durumundadır. Ama her algı sürecinde genellikle söz konusu duyulardan biri diğerlerine oranla daha ağırlıklı rol üstlenmektedir. Sözgelimi, görme duyusu merkezli olarak gerçekleşen bir algı görsel algı, duyu merkezli gerçekleşen algı duyusal algı vb. örneklerde olduğu gibi algıyı farklı türlere ayırmak olanaklıdır (İnceoğlu, 2011, s.98).

Görsel algılama; kişi, içinde yer aldığı dış çevreye ilişkin izlenimlerinin önemli bir kesitini görme yoluyla oluşturur. O halde görme duyusu, insanın çevresini algılama ve anlamlandırmasında dolayısıyla çevresiyle ilişki kurmasında önemli bir boyut olarak karşımız açıklamaktadır. Birey, çevresini kuşatmış olan renk, biçim ve cisim karmaşası içinde birçok şey görür ancak onları algısal anlamda görebilmesi için onlara bakması da gerekir. İşte bireyin çevresindeki görüntü karmaşası içinde seçme yaparak görme işlemini gerçekleştirmeye başlaması anından itibaren görsel algılama süreci başlamış demektir. Görsel algılamanın gerçekleşebilmesi için bireyin psikolojik olarak bakmaya ve görmeye hazır olması gerekir. Burada bireyin gereksinim ve güdüleri önemli ölçüde etkili olmaktadır. Başka bir deyişle bireyin, neyi görmek istediği önem taşımaktadır. Diğer

(38)

21

yandan da görsel algılamanın gerçekleşmesinde bilişsel süreçler de önemli ölçüde etkilidir. Bireyin neyi nasıl göreceği ve algılayacağı, hangi görüntüleri algılayıp hangilerini algılayamayacağı, duyusal olarak algıladığı görüntülere ne tür anlamlar ve değerler yükleyeceği, büyük ölçüde onun bilgi birikimi ve deneyimleriyle ilişkilidir (İnceoğlu, 2011, s.98-99).

Problem çözmeyle ilgilenen ilk araştırmacılar, Almanya'daki Gestalt psikologlarıdır. Gestalt, kabaca "biçim, Ģekil" ya da "organize edilmiĢ, düzenlenmiĢ bütün" olarak çevrilebilmektedir. Gestalt psikologlarının yaklaşımları, Gestalt sözcüğüyle uyumludur. Davranışı organize edilmiş bir sistem olarak görürler. Algısal olaylar, bireysel parçalar serisi olarak değil bu olayları oluşturan bir bütün şeklinde algılanır. Gestaltçılara göre problemler, özellikle de algısal problemler, algılama ve bellek arasındaki bazı etkileşimlerin bir sonucu olarak ortaya çıkan gerilim ya da stres sırasında olur. Bir problem hakkında düşünüldüğünde ya da farklı açılardan ele alındığında "çözüm" anlık bir iç görüyle, kavrayışla bulunabilir (Solso vd., 2014, s.544).

Gestaltçılara göre görme işlevi başlangıçtan beri örgütlü bir eylemdir. Bir başka deyişle görmede bir bütünlük söz konusudur. İnsan parçaları değil, o parçalar arasındaki bütünsel ilişkiyi görür. Böylece görsel algılama, çevresel nesneler arasındaki bütünsel ilişkilere yönelir. Görsel alan "figüre" (şekil) ve "zemine" (ground) göre yansımıştır. Figür ve zeminin oluşturdukları bütün ise Gestalt'ı oluşturur. Figürün anlamı onun zemin ile ilişkisinden aynı biçimde zeminin anlamı da onun figürle olan ilişkisinden ve bu ilişkilerin bütünsel bir gestalt oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Buradan çıkan sonuç ise herhangi bir nesnenin tek başına değil, ait olduğu ilişkiler çerçevesinde algılandığında bir anlamı olabileceğidir. Buradan da anlaşılacağı gibi algılama, duyular aracılığıyla varlığı anlaşılan birtakım nesnelerin belli ilişki sistemleri (Gestaltlar) içine oturtularak anlamlandırılmaktadır. Bu anlamlandırma ise bireyin küçüklüğünden itibaren nesnelerden duyusal olarak gelen verilerle, verilerin kaynağı olan nesneler arasında zihinsel ve yaşamsal bir ilinti kurması ile gerçekleşmektedir. Böylece algılanan yani anlamlandırılan nesne, bireyin dünyası ile ilişkilerin şeması (zihinsel haritası) içinde bir yere oturtulmuş demektir (İnceoğlu, 2011, s.127-128).

Bilindiği üzere bilimsel psikolojinin gelişimi büyük ölçüde Wundt'un kurduğu algı laboratuvarı sayesinde olmuştur. Algı çalışmalarının öncüleri olan Wundt ve Titchner, Berkley ve Locke gibi empiristleden etkilenmişlerdir. Wundt, algının ayrı ayrı parçalara indirgenerek daha iyi anlaşılabileceğini iddia etmiştir. Wundt'un takipçileri yapısalcı

Şekil

ġekil 1. Üçgenlerin görünüş algısı
ġekil 2. Ruben'in vazosu. Algıda şekil-zemin ilişkisi
ġekil 3. Şekil algısı
Tablo  4‟te  zeka  oyunları  grubundan  elde  edilen  görsel  algı  ön  test  puan  ortalaması  X ön=50,25  olarak,  son  test  puan  ortalaması  ise  X son=68,19  olarak  hesaplanmıştır
+5

Referanslar

Benzer Belgeler

İ stanbul'un ilk belediye sarayı olan, bir zamanlar Altıncı Daire olarak anılan Beyoğlu Belediyesi'nin tarihi binasında en üst katın kaçak olduğu ortaya çıktı.. Hem de bu

Moreno-Millan M and Rodero-Franganilla A (1990) Nuc- leolus Organizer Regions, Types of Association and Iden- tification of Carrier Chromosomes in Domestic Sheep.

Benzer şekilde çalışmamızda da birinci (62,50) ve dördüncü (62,00) sınıf ebelik öğrencilerinin TEÖ puan ortalamaları orta düzeyde olup birinci sınıfta

Bu çalışmanın amacı, Güzel Sanatlar Eğitimi bölümünde okuyan müzik ve resim öğrencilerinin sanat okuryazarlığını düzeylerini belirlemek,

Konuşmacı faktörü, araştırmacılar tarafından ilkokul öğrencileri için ses tonu ve Chang (2008) tarafından hız bakımında ana dilde dinlemeye etki eden faktörler ile

Through my windows, above the roofs o f Istanbul’s houses, I can see the Bosphorus, the Blue Mosque and Hagia Sophia...”. İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h

In this study, effect of the spiral angle on the stress and deformation that occur in teeth of different types of spiral bevel gear systems are investigated using

Bu nedenle bu hastalara erken tanının konabilmesi ve tedavinin zamanında başlayabilmesi açısından lezyonların tanınması ve HIV’den şüphe edilmesi önemli. Bu