• Sonuç bulunamadı

2.3. Dikkat

2.3.3. Dikkat Toplama

İnsan gelişiminin ve öğrenmesinin her anında önemli bir yeri olan dikkat ve dikkat toplama özellikle öğrenme sürecinin devamı için oldukça gereklidir. Dikkatli bir şekilde kavranan bilgileri birey belleğinde rahatlıkla tutabilir (Frommer, 1993). Hem günlük dilde hem de bilimsel literatürde dikkat ve dikkat toplama kavramlarının genellikle eş anlamlı olarak kullanılmakta olduğu görülmektedir. Genel eğilim, dikkat toplamayı dikkatin bir üst formu olarak kabul etme yönündedir. Dikkat toplama, "bireyin dikkatini bilinçli olarak belirli bir noktaya toplayabilme becerisidir" ve bu süreçte bireyin zihinsel gelişimi, yaşı, bireysel özellikleri önemli rol oynamaktadır (Özdoğan, 2004).

Ott (1994) ise dikkat toplamayı "dalgınlık ve düzensizliği bir yana bırakıp algımızı, düşüncemizi o anki yaşantıya toplama, içten ve dıştan gelen tüm bozucu faktörlere yönelmeme ve uzun bir süre bir nesneyle ilgilenmek için dikkatimizi zorlama becerisi" olarak tanımlamaktadır. Borchert (1998) ilk çocukluk döneminde anneler çocuklarından gelen iletişim kurma çabalarına yeterince cevap veremezlerse, dikkat toplama becerisinin gelişimi bu durumdan olumsuz yönde etkilenebileceğini belirtmektedir. Çocuğun dikkat gelişimi, annenin davranışları ve anneyle olan iletişimdeki uyumdan etkilenir, çocukla olan sözsüz iletişimin de ayrıca özel bir önemi vardır. Aydın (1999) özellikle okulda dikkat toplamayı etkileyen bazı olumsuz değişkenleri şöyle sıralamaktadır: Zeka, algı ve bellek süreçlerinin işleyişindeki problemler, öğrencinin duyuşsal özelliklerinin, bilişsel yeteneklerinin ve psikomotor becerilerinin uygun düzeyde olmaması, organizmanın içinde bulunduğu iç (beslenme ve uyku eksikliği, yorgunluk vb.) ve dış (ısı, ışık, ses vb.) fiziksel uyaranlardaki yetersizlik, aşırı ya da yetersiz güdülenme, geribildirim yetersizliği, başarısızlık endişesi, aşırı kaygı ve gerginlik, eğitimde öğretmen merkezli öğretim stratejilerinin egemen olması, sınıf içi etkileşimde empatik algıdan yoksunluk, aşırı şekilde standartlaştırılmış başarı ölçütleriyle öğrenci performansını değerlendirme anlayışı, öğretim yaşantısı içinde öğrencinin bütünlük ve özerklik gereksinimlerinin karşılanamaması, eğitimde demokratik, katılımcı ve esnek bir öğretim yaklaşımından yoksunluktur. Nickel (1991) dikkat toplamanın içsel ve durumsal faktörlerden etkilendiğini, özellikle okulda öğretmenin beklenti düzeyinin öğrencilerin gelişim düzeyiyle uyum içerisinde olmasının gerektiğini belirtmektedir. Öğretmen ile çocuk arasındaki iletişimin sosyal davranışların yanı sıra bilişsel potansiyeli ve dikkat toplama başarısını sürekli olarak etkilediğini, öğretmenin dersi işleme tarzı ile öğrencilerin dikkat toplama başarıları arasındaki yakın ilişkiyi önemle vurgulamaktadır.

36

Dikkat azlığı, ailelerin ve öğretmenlerin en çok yakındığı bulgudur. Genellikle "sesleniyorum, sanki beni duymuyor, hiç dinlemiyor, bedeni burada kendi kim bilir nerede, ödev yapması çok zor hemen sıkılıyor, hiçbir işi tamamlamıyor" gibi cümlelerle belirttikleri yakınma dikkat eksikliğidir (Semerci, 2011, s.56). Aslında genel olarak hafıza bozukluğu yoktur. Ancak söylenene dikkat etmeme ve algılama sorunu öğrendiklerini unuttukları kanısını uyandırır. Sorun dikkatini topladığında bilgiyi öğrenmek ve depolamakta değil gerek olduğunda ve uygun yerde çıkarıp kullanabilmektir. Öğrendikleri problemle tekrar karşılaştıklarında o bilgiyi yeni duruma uygulamada zorluk yaşamamak için sık tekrar ve örnekle öğretmek bunları yaparken de dikkatinin yoğunlaşmasını sağlamak unutmayı engelleyebilmektedir (Semerci, 2011, s.61-62).

Çocuklarda dikkat toplama problemi ile ilgili şikayetler çok yaygındır. Dikkat toplamanın davranışların düzenlenmesindeki ve organizasyonundaki önemi ve yetersizliğinin çocuklukta sıklıkla karşılaşılan bir problem olması nedeniyle doktorlar, psikologlar ve pedagoglar uzun zamandır bu konu ile yoğun bir şekilde ilgilenmektedirler (Roth & Schlottke, 1991). Bu sorun, küçük yaşlarda ev içi etkileşimlerde, okul çağında ise öğretimsel etkinlikler sırasında sıklıkla gözlenmektedir. Özellikle anneler çocuklarının söylenenleri dinlemediği, dikkatini toplayamadığı, çabuk sıkıldığı gibi şikayetlerde bulunmaktadırlar. Okulda ise öğretmenler sınıf içi etkinliklerde akranlarına yetişemeyen çocuklar için benzer sorunları dile getirmektedirler. Bu sorun kimi zaman televizyon seyretmeyle kimi zaman da çocuğun zeka düzeyiyle ilişkilendirilmektedir (Selçuk, 2001).

Ettrich (1998) ve Bonney (2000)'in belirttiklerine göre; çocukların dikkatlerini bir noktaya toplayamamaları, aşırı hareketli davranmaları anne babaları ya da öğretmenleri tarafından bir konu ile ilgilenmeleri istendiğinde ortaya çıkmaktadır. Dikkatini toplayamayan çocukların genellikle nevrotik (sorunlu), dalgın, hareketli çocuklar olduğu görülmektedir. Dikkat toplama sorunu yaşayan çocukların ufak bir gürültüden dikkatleri dağılır, sınıfta sürekli pencereden dışarıya bakarlar, yanındaki arkadaşıyla konuşur, oturduğu sırada sürekli ileri geri kayar, başka şeylerle ilgilenirler. Bu çocukların isteklerini kaybetmemek ya da uzun süre oturup bir ev ödevini yapabilmek için sürekli yeni uyarıcılara ve güdülenmeye ihtiyaçları vardır (Lauster, 1975).

Weintraub (1997)'a göre, dikkat dağınıklığı olan kişilerin beyin dalgaları yavaştır. Beynin ön kısımları karar vermemize ve dikkatimizi toplamamıza yardımcı olur. Dikkat sorunu olan çocuklarda bu bozukluğun doğuştan geldiği bilinmektedir. Çocuklarda yaşları gereği dikkati bir konuya odaklama süresi yetişkinlere göre daha kısadır. Yaş küçüldükçe bu süre

37

daha da azalmaktadır (N. Tuzcuoğlu ve Tuzcuoğlu, 2004, s.13). Amen (2002)'e göre, dikkat dağınıklığı kalıtsal nedenlerden kaynaklanmaktadır. Okullarda hemen hemen her sınıfta bir kaç dikkati dağınık çocuğa rastlamak mümkündür. Asıl neden beynin dikkati toplamakla ilgili bölgesinin yeterli düzeyde çalışmamasından kaynaklanmaktadır.

Genellikle okul yıllarının başında fark edilen bir durum olan dikkat dağınıklığı, çocukların okul yıllarına adım attıkları ilk zamanlarda zorluk yaşamalarına ve okuldan soğumalarına neden olabilmektedir (N. Tuzcuoğlu ve Tuzcuoğlu, 2004, s.17). Selçuk (2001) dikkat problemlerinin durumsal olduğunu belirtmektedir. Örneğin hemen hemen hiçbir çocuk sevdiği bir bilgisayar oyununu ya da hoşlandığı bir çizgi filmi izlerken dikkatini toplamakta güçlük çekmez. Diğer yandan kuramsal olarak çocuklar arasında dikkat düzeyleri bakımından farklılık olması olağandır. Ayrıca Wagner (1991) ailede ve okulda otorite faktörünün çok önemli olduğunu ve dikkat toplama becerisi üzerinde etkisi olduğu görüşündedir.

Dikkat toplama bozukluklarının nedenleri Ģu Ģekilde belirtilmiĢtir:

Kalıtım ve Genetik Nedenler; genetik alanında çalışan çok sayıda araştırmacı dikkat toplama bozukluklarının oluşumunda genetik faktörlerin etkisinin anlamlı olduğunu belirtmektedirler. Bu çocukların ebeveynlerinin ve ikinci dereceden akrabalarının bu ve benzeri bozuklukları yaşadıkları bilinmektedir. Yapılan ikiz araştırmaları; ikizlerden birinin hareketlilik düzeyinin ikincisiyle çok yüksek düzeyde benzerlik gösterdiğini ortaya koymuştur (Ettrich, 1998).

Çevresel Nedenler; dikkat toplama bozukluğuna neden olduğu düşünülen çeşitli çevresel etmenler vardır. Bu etmenler tek başına dikkat toplama bozukluğuna neden olmaktan çok genetik olarak yatkınlığı olan bireylerde bu bozukluğun oluşma riskini artırabilir. Doğum öncesi annenin gebelikte sigara, alkol kullanması, doğum sırasında oluşan komplikasyonlar veya erken doğum, doğum sonrası hastalıklara maruz kalma ayrıca sosyokültürel faktörler; uygun olmayan anne baba tutumları, yetersiz ya da aşırı katı disiplin, günümüz toplumunun aşırı beklentileri gibi etmenler dikkat toplama bozukluğuna eşlik eden karşı gelme, hırçınlık, saldırganlık gibi belirtilerin ortaya çıkmasında önemli rol oynamaktadır (Sürücü, 2003).

Beyindeki Yapısal ve ĠĢlevsel Faklılıklar; insanlarda diğer canlılardan farklı olarak bir şey yapmadan önce düşünmeyi sağlayan durdurucu bir sistem vardır. Bu sistem kişiye olayı değerlendirme, geçmişi hatırlama, geleceği öngörme ve planlama işlemleri için gerekli

38

süreyi sağlar. Bu sistemin normal işlev görmesinden sorumlu beyin bölgelerinin dikkat toplama bozukluğu yaşayan bireylerde iyi çalışmadığı öne sürülmektedir (Sürücü, 2003). Yine dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan bireylerin beyinlerinin ön bölümlerinde saptanan düşük şeker kullanımı ve kanlanma o bölgenin normal bireylere göre daha az işlev görmesine neden olmaktadır (Ercan ve Aydın, 2003). Helmke ve Renkl (1992; 1993) sosyal çevrenin önemini vurgulamakta, çocuğun hareketli ve olumsuz tutumunun aile içinde, okulda, arkadaş çevresinde olumsuz yaşantılara neden olduğunu belirtmektedir. Ott (1994) dikkat toplama problemlerinin çok az bir bölümünün (%2) doğuştan olduğunu belirtmekte, çoğu durumlarda dikkat toplama bozukluklarının sonradan ortaya çıkan faktörlerden büyük ölçüde etkilendiğini vurgulamaktadır. Ott'a göre dikkat toplama problemlerinin büyük bir kısmı "yanlış davranış" sonucu gelişir ve önlenebilir niteliktedir. Özellikle eğitim-öğretim faaliyetleri kapsamında değerlendirildiğinde dikkat toplama bozukluklarının dört ayrı kaynağı vardır. Bunlar:

Göndericiden (Öğretmen) Kaynaklanan Nedenler; göndericinin ilgi çekemiyor olması, pekiştireçleri yanlış kullanıyor olması vb.

Alıcıdan (Öğrenci) Kaynaklanan Nedenler; öğrencinin kendisinin önemsenmediğini düşünmesi, sağlık sorunları, büyüme çağına özgü gelişimsel özellikler vb.

Konudan (Ġletilen Bilgi) Kaynaklanan Nedenler; konunun çok yavaş sunulması, öğrencinin kapasitesini aşması vb.

39