• Sonuç bulunamadı

Handan Börüteçene:"işlerimde biraz eleştiren, birlikte düşünmek isteyen bir dil kullanıyorum. Bu dilin kökeni de, geçmiş uygarlıklar"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Handan Börüteçene:"işlerimde biraz eleştiren, birlikte düşünmek isteyen bir dil kullanıyorum. Bu dilin kökeni de, geçmiş uygarlıklar""

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ve

i

-

•4

KONUŞM A

---

4

—,---•

Handan Börüteçene, Türkiye’deki ilk kişisel sergisini İstanbul Urart Sanat Galerisi'nde 22 Ocak’ta açtı. 10 Şu- bat’a değin sürecek sergide, sanatçı­ nın “ Mutfak Ordusu” , “ Ütücüler” , “ Havva’nın Önlenemez Yükselişi” vb. üst başlıklarda toplanmış heykel­ leri ve bunların gümüş heykelcikleri yer alıyor. Börüteçene ile, son çalış­ maları ve İstanbul sergisi üzerine yap­ tığımız söyleşiyi sunuyoruz.

Biraz kendinizden söz eder misi­ niz, önce?

1957 y ılın d a İstanbul'da doğdum . İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akade- m is i’nde seram ik e ğ itim i gördüm. 1981 yılında seram ik bölüm ünden m e­ zun olduktan sonra, P aris'e yerleştim . E co le Superieure des B eau x-A rts’ ın heykel bölüm ünde, h eykeltıraş Jean C lo s ile ç a lıştım . 1984 y ılın d a P a ris ’ te b ir atölye açtım . A ynı yıl Ispanya’ mın Sargadelos kentinde yapılan U lu s­ lararası Seram ik S e m in e ri’ne çağ rılı olarak katıldım ve Anadolu seram ikleri üzerine konferanslar verdim . 1984 önem li bir yıld ı, benim için. A ynı yıl U N E S C O ’nun İstanbul-Görem e K oru­ m a K a m p a n y a sın ın anı m adalyalarını gerçekleştirdim . 1981'den bu yana Pa­ ris ve İstanbul’da b irço k karm a s e rg i­ ye katıldım . 1983 y ılın d a Türkiye M i­ marlar O d a sı’nın “ Sorunlarım ız” konu­ lu G ö rse l A n la tım Y a rışm a sı'n d a hey­ kel dalı b irin c ilik ödülünü, 1985 y ılı 5. İstanbul Sanat Bayramı çerçevesin de düzenlenen Yeni Eğilim ler S e rg isi’nde başarı ödülünü aldım , “ K ır-G ör” adlı çevre d ü zen lem esi çalışm am la.Türki- ye ’deki ilk sergim , şim d i Urart’ta de­ vam eden sergi, ancak geçen yıl Pa­ ris'te bir k iş is e l sergi açm ıştım .

Yeni Eğilimler’deki “ Kır-Gör” adlı yapıtınız, bu serginizdeki yapıtlar, hep Anadolu uygarlıklarına uzanıyor köke­ ninde. Anadolu uygarlıklarına olan il­ gi nasıl oluştu, sizde?

K im liğ im üzerine sorular sorm aya b a şlam ıştım . Kültürel kim liğim . Ben kim im , biz kim iz? Bu sorunun yanıtı beni arkeolojiye, g eçm iş uygarlıklara itti. Tüm uygarlıkların bir sü rekliliğ i o l­ duğunu gördüm . B irin in üstünde ö te­ ki yeşeriyordu. Ö ğ re n ciliğ im s ıra s ın ­ da, g e çm iş A n ad o lu kültürlerin in gü­ nüm üze uzantılarını araştırm ak ve Anadolu seram ik tarihi üzerine belge­ ler toplam ak a m acıyla arkeo lo jik ka­ zılara katıldım . H itit u yg arlığ ıyla fark­ lı bir yakın lığ ım oldu. Bu yakınlık, tab­ letleri okum akla başladı. Belki çok so ­ yut g e le b ilir size, am a H ititli arkadaş­ larım bile oldu. Örneğin Ludingira. Ba­ zı heykellerim i onunla birlikte y ap tığ ı­ mı sö yle ye b ilirim . B enim işle rim in nesnel bir d ili olduğunu sanıyorum . Bu d il biraz eleştiren, ç o k ç a soru

sor-64

Handan

Börüteçene:

“ İşlerimde biraz

eleştiren, birlikte

düşünmek isteyen bir

dil kullanıyorum. Bu

dilin kökeni de, geçmiş

uygarlıklar.”

duran, b irlikte d ü şü n m ek isteyen bir dil. Bu d ilin kökeni de, g e çm iş uygar­ lıklar.

Ludingira, dedik. Biraz açar mısı­ nız, bu Hititli arkadaşınızı?

L ud in g ira benim için bir dönem kültürünün b illu rlaşm ış adı. Bütün ya­ kalam aya ça lıştığ ım ise, o dönem e ait günlük hayatın tatları. Savaşların tari­ hi, b e lirle y ic i o ls a da, beni h iç ilg ile n ­ dirm iyor. E lle rin i nasıl tem izledikleri, balıkları nasıl tarttıkları, ço cu kla rın a nasıl ad koydukları, bir yem eği nasıl p işird ikle ri ve a şık o lu n ca bunu nasıl d ışa vurdukları benim için önem li. Ya da çok ö zle d iklerin d e annelerini, tab­ letlerin üzerine nasıl m ektuplar yazdık­ larını. Lud in g ira 'yla böyle tanıştım .

A : , / f l

A nnesine yazdığı bir özlem m ektubun­ dan. O, ann esin i çam kokulu bir kar­ yo la ya benzetiyordu, iç in d e yatıp uyuduğu. A n nesin e olan sevg isin i an­ latırken, günlük yaşam ında en çok ge­ reksinm e duyduğu şeylere b enzeti­ yordu, annesini. Bunlar gerçekti, elle d o k u nu la b ilird i, som uttu. Çünkü aşk ve sevgi som ut bir olaydır.

Urart Sanat Galerisi’ndeki serginiz­ de, insanların (daha çok kadınların) günlük yaşamlarını yönlendiren uğraş­ larla karşılaşıyoruz. Mutfak ordusu gi­ bi, ütücüler gibi...

insanların her gün fark etm eden yaptıkları, ço k alıştıkları şeyler var. Y e ­ mek yapmak gibi, ütü gibi. Bu işler bizi b içim len diriyor. Zam an alıyor. K a d ın ­ lar kendilerini, k iş ilik le rin i bu a le tle r­ le paylaşıyorlar. G eçen yıl G rand Pa- la is’te düzenlenen bir sergide yer alan, E g e ’deki G y cla c A d a s ı’nın ¡d öllerin ­ den çok etkilenm iştim . Bu etki günlük yaşam ın çağrışım larıyla olgunlaştı. İn­ sanların yüzleri ütülerde k iş ilik kazan­ maya başladı. “ Mutfak O rdusu” ise ye­ di yılı aşkın bir birikim in, b ir ta n ış ık lı­ ğın ürünü. Onun kaynağının da, Arte- m is ’e adanm ış b ir adak steli o ld u ğ u ­ nu söyleyeb ilirim .

Siz, seramik temel eğitimi gördü­ nüz. Ancak olgunluk sürecinizi heykel­ de yaşıyorsunuz. Bu geçiş hangi etki­ lerle oluştu?

B en ce sanatçı ço k şeyi kapsayan bir kavram. Sanatçının heykelci, sera­ m ikçi ya da film ci, yazar gibi s ın ıfla n ­ dırılm alarla ayrılm asına k esin likle kar­ şıyım . S an a tçı b ir gün, için d e h içb ir m addenin ku lla n ılm a d ığ ı bir iş yapa­ bilir. Sırf s e s ile ya da ışık ile bir ürün ortaya koyabilir. Sanat, okullarda sın ıf­ landırılıyor, doğal olarak. O k u lla r in­ sanlara anahtarlar verir. M alzem eleri tanıtır. Bu anahtarlarla hangi kapıyı ya da kapıları açacağını insanın kendi be­ lirler. Bu nedenle, sanatçıyı ta n ım la ­ yan bu tür ayrım lara karşıyım .

Bundan sonraki çalışmalarınızdan da söz eder misiniz biraz? Hem yurt içinde, hem de yurt dışında gerçekle­ şebilecek...

Bundan sonra, yılı altı ay İstanbul, altı ay P aris olarak bölm ek istiyorum . A s ıl uğraşm ak iste d iğim alan çevre d ü z e n le m e le rin i y a p a b ilm e k iç in , Fran sa’da daha çok şansım var. Ö n ce ­ lik le K ü ltü r B a k a n lığ ı’nın desteği var. Bu destekten, tüm yabancı sanatçılar gibi, benim de yararlanm a olanağım var. A y rıca avant-garde galeriler var. Türkiye’de hiçbir galeri avant-garde sa­ nata a çık değil. B elki Yeni E ğ ilim le r Sergisi... A m a İstanbul’a karşı sorum ­ luyum . Y a b a n c ıla ştığ ım ı h isse ttiğ im an, dayanılm az a cılar yaşıyorum . Bu nedenle İstanbul'da da çevre düzenle­ m eleri konusunda g irişim le rim var.

BÜLENT BERKMAN

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

H e r tarafı kapalı olan 'fırının içinde yakılan çalı çırpı döşeme taşlarını ve tuğla kubbeyi

[r]

Bir gazete idare binası yapabilmek için bir gazete- nin bütün funksiyon inceliklerine vukuf lâzımdır. Bir ceza müessesesi de yapılırken bu müesseseye ait kullanış ve

[r]

içtimai inkilâplar birbirini takip ediyor. Gerek müslüman, gerekse hıristiyan v e musevi- ler için dinî merasim elbiselerile gezmeyi sureti kat'- iyede men ediyor. Türk dili

Orhanın karısı Nilüfer Hatunun yaptığı köprüden tutunuz da bugünkü mahallât arasında yaşıyan birçok âbidelerin (Hatun) ke- limesi ile nihayetlenen isimleri bu kuvvetli

Meşrutiyeti müteakip Evkaf nezareti inşa- at ve tamirat müdiriyet ve ser mimarlığına tayin olunan mimar Kemalettin, 1 nisan 335' tarihine kadar d e v a m eden memuriyeti

Yabancı kalfaların üzerinde izi bulunan bu karanlık, zevksiz taş yığınları şehrin en gü- zel yerlerine yığıldı kaldı- Meşrutiyetle birlikte ilk Türk mimarı olarak