C u m h u r i y e t i n o n s e n e l i k s a n ' a t h a y a t ı
T ü r k milleti bugün Türk tarihinde m ü h i m bir geçit olarak Cümuhriyet inkılâbının onuncu senesini kutluluyor. Bu münasebetle bu on sene zarfında bina ve abide sanatı üzerinde inkılâbın yürüyüş tarzını yazmadan evvel Türk milletinin s a n a t tarihini toplu olarak göstermek istiyoruz.
1 — Orta Asya T ü r k eserlerinden Orhon ki- tabelerini ve gök Türkler devrini yoklarsak Giil- tekin ve Bilgehan n a m ı n a yapılan abidelerde Çinli s a n a t k â r l a r ı n izlerini görürüz. Gök T ü r k - lerin ihtilâli zaferleri bu t a ş l a r üzerinde yazılı- dır. F a k a t abideleri bile Çinliler t a r a f ı n d a n k u - r u l a n bu K u t l u h a n devri, üç nesil bile devam e- dememiştir. Çünkü, i m a n ve çalışma vardı; f a - kat köklü bir sanat, toplu bir millet yoktu.
2 — Küçük Asya T ü r k eserlerinde Selçukla- rın medeniyet izlerile Anadolu Akdeniz sahil- lerinden Van gölü sahillerine k a d a r doludur.
Selçuk eserlerinde Bizansm tesiri gözükmekle beraber T ü r k ve Selçuk k a r a k t e r i hâkimdir.
Selçuklar köklü ve k a f a d a n gelen bir medeni- yete sahiptirler. Bu sebepten devirleri asırlar- ca sürmüş, h a t t â b i t m e d e n sonu gelmeden m e - deniyetlerini Osmanlılara devretmişlerdir.
3 — Osmanlı Türkleri s a n a t ı n d a da islâm ve a r a p tesiri gözükmekle beraber bu s a n a t başlı başına bir varlığa sahipti. H a t t â o k a d a r ileri gitmiştiki s a n a t s a h a s ı n d a a n c a k bugün farkına varılabilen hakikî dahiler yetiştirmişti.
Fakat bu büyük s a n a t , Lâle devrinde F r a n s a el- çisinin p a d i ş a h a getirdiği projelerle S â d a b a t t a memlekete sokulan g a r p s a n ' a t ı tesirlerile kö- künden sarsıldı. Selim Salis, M a h m u t evvel, Aziz devrinde Barok, Ampir, gibi piç s a n a t l a r m e m - leketin s a n a t s a h a l a r ı n a h â k i m oldular. Memle- ketin her s a h a s ı n d a garplileşmek ihtiyacı k e n - disini göstermişti. F a k a t h e r h u s u s t a belki m u - vafık olan bu h a r e k e t s a n a t s a h a s ı n d a maalesef
aksi neticeler verdi. Türk sanatkârlarının sa- n a t kabiliyetlerinden şüphe eden veya s a n a t kabiliyetlerine itimat edemiyen son padişahlar Türk s a n a t tarihini evvelâ Avrupadan gelen sa- natkârların, sonrada Ermeni kalfaların eline teslim ettiler. S a n a t sahasında, yukarıda yaz- dığımız gibi, büyük deha eserleri y a r a t a n Türk milleti bu memleketin s a n a t yürüyüşüne yol gösteremez sanıldı. Sinanlarm, Kasımların, Ke- maleddinlerin eserlerinin güzelliğinin farkına bile varılmadı.
S a n a t sahasında yapılan bu hata, Beylerbe- yi, Dolmabahçe, Yıldız saraylarile Tıbbiye m e k - tebi ve nihayet şimdiki Beyoğlunu meydana getirdi. Yabancı kalfaların üzerinde izi bulunan bu karanlık, zevksiz taş yığınları şehrin en gü- zel yerlerine yığıldı kaldı- Meşrutiyetle birlikte ilk Türk mimarı olarak Vedat ve Kemal Beyler meydana çıktılar. Bu suretle Lâle devrinden be- ri sürüp geLen ecnebi sanat esareti kırılmış o- luyordu. İlk defa Türk s a n a t k â r l a r ı n ı n yaban- cılardan çok daha yüksek olduğunu farkına va- rılır gibi oldu. Eski Türk sanat eserlerinin kıy- meti meydana çıkarıldı. Burada büyük bir h a t a yapıldı. Türk rönesansı yapacağız diye ortaya atılan iddia Meşrutiyet devrine ve aynı z a m a n - da Osmanlı Türklerinin son devrine ait olmak üzere camiye benzer evler mezarlık taşlarından a p a r t m a n l a r meydana getirdi. Bu sırada Cüm- huriyet doğmuş ilerlemişti. Avrupadan tekrar muallim diye getirilen ecnebiler yeni yapı t e k - niğini bize öğrettiler. Meşrutiyet devri sanatı ile Cümhuriyet devri sanatı arasında bu ecne- biler yer aldılar. Türk inkılâbının s a n a t yükünü üzerlerine almak istediler. İkinci bir Orhon ve Lâle devri fırtınası sanat hayatımız ürerinde esiyordu. Genç Türk sanatkârları bu tehlikeyi sezdiler ve Cümhuriyetin yedinci yılından iti- baren meydana çıktılar.
Değerli bir teşebbüsle intişara başlıyan mecmuamız genç Türk mimarını ortaya attı.
Onun kabiliyetlerini, ona çalışma, yaratma im- kânları verilmesini memlekete anlattı. Genç Türk mimarına her t a r a f t a alâka ve itimat u- yandırdı. Bu sebepten on senelik Cumhuriyet in- kılâbının sanat yapraklarında evvelâ mimar Vedat ve Kemalettinin ellerile yapılan Büyük Millet Meclisi, Ankara palas, Evkaf oteli, Evkaf apartmanları, Demiryollar umum müdüriyeti binalarını görüyoruz. Cümhuriyeti on senelik tarihinin orta yapraklarında ecnebi s a n a t k â r - ların eserleri yer almıştır. Son yapraklarında ise son zamanlarda inkılâbı yaratanların çok de- ğerli teşviklerile ortaya konulan müsabaka şek- linde daima m u v a f f a k olan Türk sanatkârları- nın memleketin Elâziz, Zonguldak, Bursa, İstan- bul, Adana, Ankara gibi şehirlerinde yükselme- ğe başlıyan eserlerini görürüz. İnkılâp genç Türk sanatkârları t a r a f ı n d a n eseriendirilmeğe baş- lanmıştır. Kendi evlâtları t a r a f ı n d a n orijinal sanat eserleri inkılâbında yer alan devirler dai- ma ve m u h a k k a k uzun ve sürekli bir zamana h â - kim olmuştur. Cümhuriyet devrinin en karak- teristik cephesi yapıcı ve yaratıcı olmasıdır. İs- tanbulda hemen ilk hakikî ve yeni sanat tecrü- besini Valide mektebi ile mimar Sırrı açmış- tı. Bugün senelerce yabancı kalfaların inhisa- rında kalmış Cihangir, Maçka, Taksim mey- danlarında ve İstanbulun her köşesinde genç Türk mimarları yer almağa başladılar. İstan- bulda Sedadın, Sırrının, Abidinin, Zekinin, Hüs-
nünün, Nazifin, Samihin, Adilin, Arif Hikmetin yapıları, Adanada Semihin mezbahası, büyük villaları, Abdullah Ziyanın evleri, mektebi, İz- mirde Kemalin, Asımın, Necmettinin binaları, Bursada Şevkinin Karacabey belediye binası, Heykeltraş Nejadm Gazi heykeli, Zonguldakta Abidin ve Zekinin Halkevi, Ankarada Şevkinin son müsabakada kazandığı sergi binası, Hey- keltraş Ratibin âbidesi, İstanbulda Nazimînin kazandığı Yıldız tefriş müsabakası, Türk san'- atkârlarmın inkılâbın yeni sanat sahasında m u v a f f a k olabilecekleri hakkında bize lâzım gelen itimat ve kanaati vermiştir.
Türk inkılâbı Türk tarihinde ilk defa tesa- düf edilecek kadar kuvvetli ve kafadan, içten ge- len bir bilgi ile yapılmıştır. Bu inkılâp ne Orhon Türklerinden Kutlu h a n ı n yirmi beş kişi ile da- ğa çıkmasına, ne Selçukîlerin aslanlar dolu de- virlerine, ne de Osmanlıların istiklâline benzer.
Cümhuriyet devri Türkün rasionel karakteristik bir inkılâbıdır. Faşistlik sosyalistlik gibi rejim- lerin bile kendilerine göre hususiyetli eserlerle İtalyan, Rus sanatkârları t a r a f ı n d a n eserlendi- rildiği bir devirde Türk İnkılâbı da Türk sanat- kârları t a r a f ı n d a n eserlendirilecektir.
Cümhuriyetin ilk on yılı Türk mimarı için bir başlangıç, bir ortaya atılma, kendisini tanıt- m a devri oldu. Gelecek yıllarda o, memleketin bütün imar ihtiyaçlarını bilgi ve s a n a t selâhi- yetile halledecek, yeni ve değerli bir Türk kül- t ü r ü n ü n değerli ve Türk eserlerle tesbit edecek, yaşatacaktır.
Mimar