• Sonuç bulunamadı

İ Ş Çİ M E S K E N L E Rİ M E S E L E Sİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İ Ş Çİ M E S K E N L E Rİ M E S E L E Sİ"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İ Ş Ç İ M E S K E N L E R İ M E S E L E S İ

Yazan : Y. M i m a r Halûk T O G A Y

Dünya milletleri bütün vatandaşlarını birer ev sahibi yapmak için uğraşmaktadır. Bilhassa büyük harblerden ve iktisadî şart-ların altüst olduğu devrelerden sonra, nor-mal hayat şartları başlarken bu ihtiyaç ken-dini d a h a şiddetle hissettirmektedir.

H e r vatandaşı ev sahibi d u r u m u n a ge-tirmek bir ideal olmakla beraber bugün en m ü r e f f e h milletler bile bu saadete erişeme-miştir. F a k a t bu ideale kavuşmak için bütün gayretlerini kullanmaktadır.

Bu çalışmalar d a h a ziyade sosyal ve iktisadî cephelerden ele alınmıştır. Ancak bu çalışmaların rasyonel neticeleri mimarî ve inşaî çalışmaları müsbet bir sahaya intikal ettirebilir.

Yani milletin etnik, kültürel ve dinî d u r u m u ile asgarî yaşama imkânlarının sa-rih olarak tesbiti gerekmektedir. Bu basit görünmekle beraber mevzuubahis materyel olan n ü f u s u n daima milyonların fevkinde oluşu, maddî ve manevî inkişaflarının orga-nik mahiyet taşıması tutulacak istatistiklerin metodlu olmasını icabettirdiği gibi ayrıca da sabırlı bir mesai isteyen bir husustur. Elde edilen dokümanların kıymetlendiril-mesi ise çok tecrübe isteyen ilmî bir emektir.

İhzari çalışmaları y a p m a d a n veya kıs-m e n yaparak fiiliyata geçenler kıs-meseleyi halletmek şöyle dursun, yeni yeni sosyal çı-banların çıkmasına sebep olmuştur.

Nitekim işçileri ev sahibi d u r u m u n a ge-tirmeyi arzu eden bazı milletler, psikolojik olarak işçinin en çok ruhunu okşıyan bah-çeli müstakil ev sisteminin dâvayı hallede-ceğini kabul etmişlerdir. Bu suretle işçi ve ailesi boş zamanlarında bahçesinde amatör olarak başlıyacağı sebzecilik, tavukçuluk, arıcılık v.s. gibi ziraî ürünler de yetiştire-bilecek ve bu u f a k hizmetler memleket is-tihsalinde hiç olmazsa bir miktar istihlâki karşılaması bakımından faydalı olacağını düşünmüşlerdir. Bu cereyan «çite jardin», «sidlung» gibi mahallelerin kurulmasını sağlamıştır.

Halbuki tatbikat bu sistemin sağlam temellere dayanmadığını meydana çıkarmış-tır. Çünkü müstakil evin maliyeti pahalı

olmasından gayrı asgarî 500 metrekarelik bir arsa üzerine kurulması zarureti şehirle-rin hudutsuz olarak büyümesine, dolaytsiyle belediye hizmetlerinin lâyıkiyle yapılama-masına veya masraflarının çok yükselmesi-ne, u m u m î binaların (centre civique) uzak mesafelerde oluşuna sebep olmuştur. Bu suretle tahakkuk eden evlerin içinde işçile-rin oturabilmeleri imkânsızlaşmış ve bun-lar sosyal d u r u m u daha yüksek olan taba-kaya intikal etmiştir.

Müstakil bahçeli ev tipi denemesinden sonra müstakil fakat bitişik nizamlı ev tip-leri revaç bulmuştur.

Bu sistem daha derli toplu olmakla be-raber mahallerin heyeti umumiyesi kışlayı andırması, arsadan tasarruf gayesiyle evle-rin birbievle-rinin içine girerek güneşe mâni ol-ması yeknesak, şahsiyetsiz ve sevimsiz site-lerin doğmasına sebep olmuştur. Bu siste-min akıbeti de müstakil bahçeli evlerinkine müşabih olmuştur.

İlk hatıra gelen fakat tatbikatta müs-bet netice vermiyen bu kabil sitelerin in-şası II. C i h a n H a r b i n d e n sonra medenî memleketlerde aşağı yukarı terkedilmiştir.

Bu siteler yerine her türlü sosyal tesis-leri sinesinde barındıran etrafı yeşilliklerle çevrili müstakil şakulî blokların inşası ele alınmış ve meselâ F r a n s a ' d a Marsilya şeh-rinde Le Corbusier'nin, Le H a v r e şehşeh-rinde ise Auguste Perret'nin blok siteleri tahakkuk etmiştir. Bu siteler birer mimarî m a n z u m e olarak güze! eserler olmakla beraber loj-manların geniş ve ferah tutulmuş olmaları dolayısiyle yine de işçilere intikal edecek vasfı haiz değildir.

Asgarî mesken ihtiyacını tesbit için ya-pılan beynelmilel kongrelerde prensip itiba-riyle aşağı yukarı yirmi kattan yüksek as-garî 2000 kişinin barınabileceği şakulî blok-ların inşasının uygun olacağı kabul edilmiş-tir. Bu binalarda her türlü k o n f o r ve sosyal tesisler bulunmakla beraber, her m e m -leketin refah seviyesine göre de bir aile üni-tesinde oda eb'ad ve adedi tahavvül etmek-tedir.

Hayat standardı bir hayli yüksek olan

İsveç gibi bir memleket asgarî mesken prob-leminde 2 çocuklu bir aile ünitesini: 16 ilâ 20 m2 lik oturulan, yemek yenen,- misafir

kabul edilen, çocuk yatırılan bir mahal bu-nun içinde 2 ilâ 4 m2 lik bir m u t f a k nişi

ve 8 ilâ 12 m2 lik ayrı bir yatak odası

ola-rak tesbit edilmiştir. Banyo ve helâ ihtiyacı plânda u m u m î olarak tertiplenmiştir. İsveç-liler ancak böyle asgarî hadler içinde kalın-m a k suretiyle vatandaşlarının ve bilhassa işçilerinin mesken ihtiyaçlarını rasyonel ola-r a k halledebilecekleola-rine inanmış bulunmak-tadırlar.

Bir b a k ı m a bu sıkışıklığa rağmen bu ünitede kalorifer ve sıcak su tesisatı mev-cuttur. Büyük toplantılar için kullanabile-cekleri u m u m î salonları, işe gittikleri vakit emniyetle çocuklarını bırakabilecekleri kreş-leri, gençlerin spor yapabilecekleri kapalı ve açık spor sahaları, ihtiyarların veya ta-lebelerin sükûnetle çalışabilecekleri kütüp-haneleri, dispanser, eczane, bakkal, kasap, ekmekçi v.s. gibi bütün sosyal ihtiyaçlar temin edilmiştir.

İsveçte b u plân ve, tatbikatı normal karşılanmakla beraber, bu kabil bir plânın bizde tatbikine imkân var mıdır? Şahsan yaptığım temaslarda hep menfi cevaplar al-mış bulunuyorum.

Diyorlar ki, biz bir İslâm memleketi-yiz, ailemizin mahremiyeti mukaddestir, öyle müşterek helâ ve banyo istemeyiz, iki odaya sığamayız, mutfağımızda kızartma yaparız öyle m u t f a k nişi elverişli değildir v.s. Evet elimizde nâmütenahi imkânlar mevcut olsa da bu istekleri yapamazsak haklıdırlar fakat imkânlar m a h d u t ve kısır olunca ar-zuların budanması gerekmektedir.

Nitekim işçi için düşünülen geniş prog-ramlı ev veya apartmanlar tahakkuk ettiği zaman ekseriya üst kademelere verilmekte-dir ve verilmesi de zaruriverilmekte-dir. Bu işçilerin böyle mahallerde yaşamağa lâyık görülme-diğinden değil, kazanç ile masraf arasında mevcudiyeti inkâr edilemiyecek olan muva-zeneden çıkmaktadır.

Aksi halde birkaç işçi ailesi numunelik olarak bu kabil mahallerde yaşıyabilir ve

(2)

hattâ milyonlara kıyasla oturanlar on bin-leri de bulabilir fakat kütle yine izbededir.

Zira bugün hayat standardı yüksek olan milletler bile iktisadî kaidelere meydan oku-yamazlar. Bir de şu var, bugün ailelerinin mahremiyeti mukaddestir dediğimiz ahali nerelerde yaşamaktadır. Ben U r f a vilâyeti-nin Viranşehir kazası civarında Kırkmağa-ralar denen ve hakikaten de mağaKırkmağa-ralar için-de barınan köyü bilirim, yine aynı vilâyetin Harran kazası evleri arı kovanına benzer bir giriş kapısı bir de dumanın çıkması için damında bir delik vardır. Buna benzer ga-rabetleri tadat etmiyeyim miktarları bir hay-li kabarık olmakla beraber 60.000 ni müte-caviz köye nisbetle yine de mühimsenemez. Hattâ memleketin pitoresk köşelerini de

teşkil edebilir.

A m a m ü h i m olan heyeti umumiyenin de kerpiçten veya salaştan yapılmış evlerde ikamet etmeleridir. Bu evlerde ekseriya elektrik yoktur, helâ birkaç evin müştere-ken yaptığı bahçe içinde gayrisıhhî bir çu-kurun üzerine oturtulmuş kapısız bir hücre, m u t f a k ya oturulan odanın içinde veya bahçede bir tarafı açık bir mahal, banyo eğer varsa çarşı h a m a m ı .

Veya bir medrese revakları altında ku-rulmuş kontrplâk duvarlarla ayrılmış birer hücrelik mahaller bütün aile bunun içinde oturur, yemek pişirir, çamaşır yıkar, yer, içer, misafir kabul eder ve uyur. Teshin mangaldır, sıcak su, banyo, m u t f a k hayaldir buna mukabil aile mahremiyeti vardır! Irza

geçme, cinayet, gibi vakaların çoğu bu m a -hallerde olur. Çocuk biraz kendini idrak etti mi hayatın bütün mahremiyetine vâkıf olur veya kadın biraz fingirdek oldu m u bütün mahalle istifadeye kalkar ve netice hüsrandır.

Mevzu bu veya buna benzer mahaller-de oturanlara lüks hattâ vasat meskenler temin etmek değildir sadece ve sadece me-denî fakat çok mütevazı asgarî yaşama en-deksiyle muvazi gidebilecek meskenleri te-min edebilmektir.

Dâvanın halli ise hissiyata kapılmadan elimizdeki imkânları âzamî bir kütlenin isti-fadesine arzetmek için mevzuun bilhassa sos-yal ve iktisadî cephelerini sükûnetle tesbit ederek fiiliyata geçilmesine bağlıdır.

(Baş tarafı 87 nci sahifede) edegelen hatalı hükümlerinin önüne, ancak tetkik mahsulü ilmî çalışmalarla geçilmesi kabil olacaktır. G a r b sanatının yüzyıllardan beri didiklenircesine incelenmiş olmasına mu-kabil, Şark ve İslâm sanatları daha yetersiz olarak tetkik edilmiştir. Bu arada T ü r k sa-natının da lâyık olduğu derecede bir tet-kike tâbi tutulamıyacağı aşikârdır.

Kim ne iddia ederse etsin başta mima-rîmiz, diğer sanat kollarımızda, T ü r k karak-terini farkedemiyecek hiçbir ilim adamı tasavvur edilemez. Ancak, T ü r k sanatının ehemmiyetini lâyıkiyle idrak edememiş olan bazı müelliflerin eserlerinde, bunu sathî geçiştirmiş olmaları hakikati külleyemez. Bunlar içinde bazı maksatlı neşriyatta bu-lunabilir. Hakikati meydana k o y m a k sanat uzmanlarımıza düşen bir ödevdir.

T ü r k sanatı hakkında incelemeler ya-pan bütün T ü r k müellifler yabancıların düştükleri hatalardan daima şikâyetçidirler. Kongrenin açılış konuşmasında olduğu gibi yapılan tebliğlerde bile, bu şikâyetlere tesa-düf edilmektedir. T ü r k sanatı lâyıkiyle ve yeter derecede incelenmemiş olduğu için bazı

yabancı âlimlerin kifayetsiz incelemelerde bazı hataya düşmemelerine imkân yoktur. Fakat, T ü r k sanatı tetkikçilerini üzen bu nevi hatalar değildir. Bütün ilmî doküman-lara rağmen hakikatleri görmemezlikten ge-lenlere, hattâ inkâr edenlere de tesadüf edilmektedir. Kongreye yapılan tebliğlerden biri olan Hakkı İzet'in şu paragrafı buna güzel bir misal teşkil ediyor :

« Y a k ı n D o ğ u d a y a p ı ç i n i -c i l i ğ i n i n y e n i d e n -c a n l a n m a s ı İ s l â m d ü n y a s ı n d a h â k i m i y e t i n S e l ç u k T ü r k l e r i n e g e ç m e s i y l e b a ş l a r . F a k a t h e r n e d e n s e An a d o 1 u S e l ç u k v e O s m a An l ı s a n a t ı n ı n d i ğ e r k o l l a r ı n d a o l -d u ğ u g i b i , ç i n i c i l i ğ i n -d e -d e d a i m a b i r İ r a n e t k i s i a r a n ı r . B i r O r t a A s y a m i l l e t i o l a n T ü r k l e r i n y ü z y ı l l a r b o y u n c a s ü r e n İ r a n ü z e r i n d e k i h â k i m i y e t l e r i s ı r a s ı n d a b u r a l a r -d a h â l â a y a k t a -d u r a n e s e r l e r b ı r a k m ı ş o l d u k l a r ı , b u n l a r ı n İ r a n s a n a t ı n ı n g e l i ş m e -s i n d e h e r h a n g i b i r e t k i -s i o l u p o l m a d ı ğ ı a r a n m a z . » (*)

Müstakil bir Türk mimarîsi mevcut ol-duğu kadar, meselâ, bir İtalyan Rönesans'ı gibi, bir T ü r k rokokosunun mevcudiyetini

9

dünyaya tanıtabilmek için, sadece yabancı müelliflerden istiane etmek fazla iyimser-lik olur.

Türk sanatı enstitüleri ve diğer sanat ve ilim kolundaki uzmanlarımız, sanatımı-zın bütün özellik ve şahsiyetini meydana koyacak çalışmaları lâyıkiyle yaparlar ve yayarlarsa ergeç dünyanın haklı dâvamızı anlamakta gecikmiyeceği aşikârdır.

Bu itibarla, beynelmilel 1 inci T ü r k sa-natları Kongresi T ü r k sanatının gerçek du-r u m u n u odu-rtaya atması bakımından, ilk adımdır. 1 inci Kongreye elli bir müte-hassıs ve âlim tebliğ yapmıştır. Bunlardan on dokuzu yabancıdır.

Bu çeşit teşebbüslerin sanat yazarları-mızı, uzmanlarımızı gelecek kongreler için ateşli bir çalışmaya teşvik edeceğinde şüp-hemiz yoktur.

.(*) Milletlerarası Birinci T ü r k Sanatları Kongresi, tebliğler bülteni.

Referanslar

Benzer Belgeler

Aile meskenleri inşaatı normal zamanlarda, diğer sanayie nazaran olan ehemmiyetine rağmen, arzm ancak bir kısmını tatmin eder.. Amerikada aile meskenleri inşaatı hakkında 1915

Bu hesapça, Fele- menkde Bina ve Nafıa işleri işçilerinin mecmu miktarı 92.000 ve sair işlere mensup işçilerin miktarı da yine müteahhidler hariç olmak üzere 32.000

Alman inşaat sanayiinin çalışma sahaları içinde sun'î ham maddeleri yapacak olan fabrikaları inşa etmek, bunlara ait iş- çi evlerini yapmak için, otomobil şoseleri

Buna rağmen, inşa edecek olursa, yeni bir inşaatın faizini ödemeğe mecbur olmıyan, yanındaki eski binaların şiddetli rekabetine, zamanla mukavemet edemiyerek, inşaat

Toplanan verilerin çok sayıda olması veya karmaşık halde yer almalarından dolayı, verileri tasnif.. etmek, belirli bir düzen içinde analize hazırlamak

Duyarlı (Analitik) Ortalamalar Aritmetik Ortalama Geometrik Ortalama Harmonik Ortalama Kareli Ortalama Tartılı Ortalama...

Duyarlı Olmayan (Analitik Olmayan) Ortalamalar Medyan (Ortanca)   Mod Kantiller Düzeltilmiş Ortalama Kırpılmış

Seride önceden belirlenen bir yüzde kadar veri atılmasıyla elde edilen yeni veriye aritmatik.