Sayfa 14
YEDİGÜN
No. 61
D e n i z k ı z ı Eftalya ‘ H a n ı m ile kem a n i S a d i bey ve a r k a d a ş l a r ı İs ta n b u l R a d y o s u n d a k i k o n s e r l e r i n d e n bi rine d e v a m e d iy o r la r
(Foto — Yedi Gün Âli)
Bizleri kimler
eğlendiriyor?
Yazan: S elim T evfik
B
İR varm ış, bir yokmuş. E vvel zam an içinde, kalbu r sam an içinde, d eve tellâl, pire ham al iken, ben babam ın beşiğini tıngır m ın gır sallar iken, büyük b ir m em lekette bahtiyar bir adam v a rm ış...Bu m asalı, Eyüp Sultanın k of d es teklerle duran ev benzerlerinden birin de, elleri kınalı, aksaçlı bir ninenin diz lerine uzattığı torununa söylediğini zannetm eyiniz.
Bu m asalı, kimin, nerede, kime, kim lere anlattığını belki siz de bilirsi niz. B elki, ayni ağızdan dinlediniz, h at tâ, kim bilir, belki de şu anda, dinli yorsunuz. ..
B en sizi biraz m erakta bırakm ak zevkini yenem iyecektim , fakat o, b e ni biraz bekliyem eden kendisini tak dim ed iyor:
— A llo, allo, R ad y o İsta n b u l... H a nım efendiler, B e y e fe n d ile r... şim d i...
* * ¥
B e y o ğ lu ... G alatasaray civarında, bir binanın üst k a t ı... kapıyı açıyor, içeri giriyorsunuz. Ç ok geniş b ir sofa,
M es’ut C e m il bey, İstanbul r a d y o s u n u n m ik r o fo n u ba şin d a b ü tü n d ü n ya ya
hitap e d i y o r
(Foto — Yedigün Âli)
yerde kırmızı halılar, cam lan kan renk li pencerelerd e kızıl p e rd e le r... insan, bu renklere bakınca, kendisini, gizli bir komünist teşkilâtının m erkezinde zannediyor.
Biraz ilerliyorsunuz. İçeride on kişi var. F a k a t ortalıkta, uçuşan sineklerin kanat seslerini duyabileceğiniz k ad ar derin bir sükût var.
Hepsi, ayaklarının uçlarına basarak, uzun bir buhrandan sonra dalm ış bir biçare hastayı uyandırm aktan korkar gibi dolaşıyorlar. H epsinde, yakayı e- Ie verm em ek için, çıt çıkarm aktan kor kan birer hırsız hali var. O nlara doğru ilerlerken düşünüyorum: Ne var, ne oluyor? Hepsinin sim aları bana âşinâ gelm ese, radyoyu soym ıya gelm iş bir çete arasına düştüğümü zannedeceğim . F ak at değil. İşte M es’ut C e m il... işte S a d i. . . işte R e fik . . .
Bunların hepsi, kanun dairesinde, ve başkalarına ait olmıyan şeyler ça la r la r ... U t çalarlar, T am bu r çalarlar,
No. 61
YEDİGÜN
■ Sayfa 15
Kem a ni Sa d i be y açık m ik r o f o n u n ö n ü n d e a r k a d a ş l a r ın ı s ükıjta da ve t e d i y o r (Foto-Yedigün Âli) gibi g ö rü n d ü ... F a k a t az sonra anlaşıl-K anun çalarlar, anlaşıl-K em an ç a la r la r ...
— C anım diyeceksiniz, bu raya gele cek hırsızlar da başka birşey çalacak d eğiller a . . .
G üzel am a, çalıştan çalışa fark var.. O hald e ne o lu y o r... neden susuyor l a r ... bunu sorm ak için ağzımı a ça cak oldum, gözleri gözlerim e dikilmiş on kişi birden, şehad et parm aklarını dudaklarına götürdüler.
B an a dilsiz oyunu oynadıkları zan- nile gülecek oldum. F a k a t beni sükûta d avet edenlerin yüzlerinde, gözlerinde, hallerinde, ses çıkarm am endişesi oka- dar derindi ki dilimi yulm ıya m ecbur oldum.
— Z ır r r ... z ır r r ...
Bu zil sesinden sonra ortalık, te neffüs düdüğünü duymuş b ir dershane gibi karıştı.
O zam ana kadar, bir ölünün hatıra sına hürm eten huşû içinde susmuş gi bi duran on kişi bird en h arekete geldi. Hepsi, m uvakkat bir felç atlatm ış gibi keyifle kım ıldandılar ve ses v erd iler:
— Şim di konuşabiliriz! H oş geldi n iz ... buyurun!
— Şim diye k adar neye konuşam ı- yo'rduk?
G ülerek yanım a yaklaşan M es’ut C e mil B ey, salonun ortasında, tersine çev rilmiş uzun bir gümüş şam danı andıran bir âleti gösterd i:
----M ikrofon açıktı d a!
Ü ç ayağının altlarına birer sünger konm uş olan bu âleti o b jek tifin kuv vetli v e şaşm az ifad esi benden daha m ükem m el tasvir eder.
R esim e bakınız: şu, çocuk yumruğu k ad ar tepeciğin içinde, yirmi beşlikleri iri bırakan ufacık bir delik var.
O dünyanın en hassas deliğidir. O dünyanın en itibarlı deliğidir. Burada oynanan sükût pandom im asınm bütün sebebi, onun hikm eti vücududur. Onun görünm iyen arkasında, binlerce insan var. V e bu sıska âlet, kadit bir d evlet reisi azam etile, o binlerce insanı tem sil ediyor.
F akat, bunun k ad ar sadık bir mü messil bulam azsınız. Çünkü, bir öksü rük, b ir aksırık bile kaçırm adan, sak lam adan, bütün duyduklarını arkasın da bekleşen insanlara yetiştiriyor.
B urada bütün itibar onadır. Burada bütün korku ondandır. Buradakilerin velinim eti o d eliktir; o, sarı bir onluk boyundaki d e lik ...
— Z ır r r r ... z ırrrr...
— A llo, allo, radyo İsta n b u l... S s s s ... tssss... b a şlıy o r...
D eliğin b eş m etro karşısında, üç sa n d a ly a ... üç ad am :
— K em an i Sadi, T am b u ri R efik , Necip Y a k u p ... ve ayakta bir k ad ın : M adam E fta ly a ... M adam Eftalyanm , kendisini dinliyen binlerce insan önün de konser verdiği zam anki halinden bir tek farkı v a r: tuvaleti daha az itina ile yapılmış, ve m antosu üstünde. Şapkası b a şın d a ..,
Onun gözü delikte. D iğerleri, rulet m asasında bilyeyi takip eden ziyanda birer kum arbaz d ikkatile önlerindeki notayı takip ediyorlar, çalıyorlar ve Denizkızı okuyor:
Batan gül kana benziyor, Yaralı cana benziyor,
Esmerim vay y y ... Ah ediyor bir gül için,
Şu bülbül bana benziyor, Gece kapladı heryeri, Keder sardı gönülleri!...
İlâ h ...
— Z ır r r ... z ırrr... — Şim di k on u şab iliriz...
M es’ut C em il B eyle karşı karşıya- y ız ... sükût zili çalm adan, bu kısa ara lığa bir iki sual sıkıştırm ak lâzım :
— Radyonun k aç samii v aı B ey e fendi?
— Tahm inen, 5 - 6 bin abonem iz vardır. Sırası gelm işken söyliyetim Beyefendi, bizim en büyük şikâyetimiz k a çak çılard an d ır...
— K açakçılard an size ne B eyefend i? — Nasıl bize ne efendim , bizi ç a lı yorlar!
— Sizi mi çalıyorlar!
M es’ut Cem il Bey, bir an gözüme, canlı bir heroin yığını, seyyar bir tütün balyası, insan şeklinde bir ipek topu
dı. K açakçılık , yalnız bizim bildiğim iz nesnelere münhasır değilm iş: Tütün kaçakçılığı, eşya kaçakçılığı, m orfin kaçakçılığı gibi bir de, radyo k a ça k çı lığı varmış.
D ört binden fazla açıkgöz varm ış ki, bu delikten dağıtılan nağm elerin hır sızlığını ediyormuş.
Şim di, İstanbul radyosunun tesisat odasındayız.. K ab lo lar, piller, am pul ler, âletler v e kulaklıklı b ir adam .
M es’ut B ey an latıyo r:
— Burası, içerideki sesleri filtre e t m ek içindir!
İçerideki m ikrofon, yalnız 3 0 - 4 0 m etroya sesi g ö tü rü r... daha uzaklara, buradan n e şre d ilir...
M es’ut Cem il B ey güldü:
— F ak at bu sözlerim e ancak gazete havadisleri k ad ar inanabilirsiniz.. Zira, benim de bilm ediğim şeylerdir. V a k - tile, H ayrettin B eyd en duymuştum. Onun söylediklerinden aklım da k alan ları anlatıyorum .
— E hem m iyeti y o k ... zaten işin bu kısmı bana da pek lâzım d e ğ il...
Gördünüz mü sağlam h a b e r i... H ay rettin B ey bir zaman M es’ut C em il B e ye söylemiş. M es’ut Cem il B ey, o bir zam anlar söylenenlerden aklınd a a r tanları bana anlatıyor. B en de, M es ut C em il Beyin ban a öğrettiklerinden u- nutm adıklarım ı size bildiriyorum !
Zil zırlam adan sorm alı:
— Beyefend i, sesinizi nerelere k a dar duyurabiliyorsunuz!
M es’ut B ey güldü:
— V allahi, bu sualinize cevap vere ceğim ama, inanm ıyacaksıruz... G
eçen.-YEDİGÜN
No.
61
lerde, H indistandan, bir H intli m ihraced en m ektup aldık. Bizi dinlediğini yazıyor, ve m u vaffakiyetlerim izi te b rik ediyor..
İskandinavyadan, daim a m ektuplar alıyoruz. H attâ, daha garibini söyliye- yim. B ir m üddet evvel, ta, K alifron iy a- d a bulunan bir dinleyici, bize, bizi her akşam zevkle dinlediğini yazıyordu ki, sesin okad ar uzaklara gittiği nadirdir. B inaenaleyh, A vrupanin her yerinde dinlendiğim izi anlıyabiliyoruz..
M esu’t B ey gülerek ilâve etti: — K im bilir, belki A frik ad a da sesi miz duyuluyordun F a k a t bunu öğrene- m iy e ceğ iz ... K ongo vahşilerinin bize m ektup yazacak halleri yok a . . .
F a k a t m uhakkak ki, İstanbul çok se vilen bir istasyondur. A latu rka düş künü, Şark m eftunu ecnebiler, oralar da bulunan bütün T ü rkler, M ısırlılar, B alk an m em leketleri, bilhassa B ulga ristan daim î sam ilerim izd end ir...
Bulgaristandaki Türklerd en, daima, vatan nağm eleri ile hislerini acı bir zevkle dağladığım ıza dair âd eta ağlam alı m ektuplar alırız...
B ir d akika B eyefend i, şunu haber v ere y im !
«B irk aç d akika ara» yine bitmişıti... Şim di m ikrofonun önündeyim . M es ut C em il B ey okunacak şarkıyı ilân e- diyor, ben not alıyorum, ve fotoğrafçı bizi o b jek tifin e sığdırmıyai çabalıyor.
Birden aklım a geldi. K en ard a du ran D enizkızına sokuldum kulağına iğildim, fısladım :
•— M adam , içim den geldi, şu m ikro fonun önünde b ir küfür ed eceğim ! ne d ersin iz!
Eftalyanın rengi kül kesildi. Ağzını açam ıyor, yüzünün çizgilerine, en b e liğ lisanlardan daha m analı bir yalva rış ahengi verm iye çab alıyarak :
— A m an ! diyordu: G üldüm :
— Ne, yani yapaz mıyım sanki! — A m a n ... aman, A llah aşkına! G özüm , m ikrofonun itibarı hudutsuz deliğine ilişti. Bana, ortalığı süzüyor, ve ufacık gözünü istihza ile kırpıyor gibi geld i!
* # ¥
Düşman değil, sevda açtı, Bağrımdaki bereleri...
Şim di, Sad i çalıyor, R efik çalıyor, E ftaly a okuyor, ve kaçaklarile, meşru- larile, umumî yerlerdeki bed avacıla- rile, kahvelerdeki, m eyhanelerdeki u- cuzcularile, burada, şurada, oarda, Çin- de, H intte, hattâ, ta, O kyanusların ö te sindeki Y eni dünyada, belki kırk bin
Sayfa 16
Anadolumuzu tanıyalım:
Şirin Kadınhanı kasabamız
insan, seksan bin kulak dinliyor. Bu gaıip âlem den, içim izde garip bir hisle ayaklarım ızın ucuna basarak uzaklaşıyoruz.
M erdivende, foto Âlinin kulağına, iğildim, birşey fıslıyorum güldü:
— Yahu, neye kulağım a söylüyor sun!
G ülüyorum :
— Doğru, sessiz fırtına geçti arlık.. V e r a h a t... rahat konuşm anın zev kini tadıyorum ! O rad a üç gün daha kalsam , yavaş konuşm a m anisine tutu lacağım !
Davulun sesini, uzaktan d in lem e li...
Selim Tevfik
Y u k a r ı d a sağda : H im a yeietfa l m e n fa a tin e v e rile n t e m s ild e n s o n r a genç s a n a tk â rl a r . S o ld a : Kadınhanı H a lk F ır kas ı binası.
O r t a d a Ilgın - K a dın hanı g e n ç le r i maçı En a şağıda K a d ın - h a n ın d a b u ğ d a y p a za rı. Y a l o v a d a s p o r f a a l i y e t i : G e n ç i d m a n c ı l a r Kjaymakam, H a lk F ır k a s ı r e i s i ve kend i r e i s l e r in in a r a s ın d a .
Taha Toros Arşivi