• Sonuç bulunamadı

M m a r î s i Dr. R. N a u m a nn

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "M m a r î s i Dr. R. N a u m a nn"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

H i t i t

M

m a r î s i

Dr. R. N a u m a n n

Alman Devletinin Arkeoloji Enstitüsü istanbul şubesi mütehassıslarından

Hitit mimarlığının tetkiki bugün henüz başlan-gıç noktalarmdadır; çünkü, bütün Orta Anadoluyu ve şimalî Suriyeyi kaplamış olan büyük Hitit ülkesi-nin henüz ancak birkaç yerinde hafriyat yapılmıştır: Mersin'de, Kayseri civarındaki Kültepe'de, Alışar'-da. Boğazköy'de ve Alaca civarındaki Höyükde. Şekil 1.

Fakat, mimarlık tetkikleri bakımından, bu say-d:ğım yerlerden ancak son üçü bolca malzeme ver-miştir. Alaca civarındaki Hüyükde yapılan hafriya-tın ehemmiyetli neticeleri hakkında, Türk Tarih Ku-rumunun neşriyatı vasıtasiyle kolaylıkla kendiniz malûmat edinebilirsiniz.

Bundan dolayı, bugün ben sizlere sadece, Hi-tit Devletinin bir zamanki başşehri olan Hattuza'da, yani Boğazköyde, Almanlar tarafından yapılmış o-ian hafriyatın neticelerinden bahsedeceğim. O haf-riyatta mimar sıfatiyle ben kendim de bulundum. Şimdi size üç inşa grupu arzetmek istiyorum: İka-metgâh binaları, âbide mahiyetinde binalar ve is-tihkâmlar.

2 N.lı şekil size, Hattuşa şehrinin bulunmuş ol-duğu araziden alınmış bir parçayı gösteriyor. Hu-susiyetlerini ağaç bakımından fakirlik, kayalıklı ve uçurumla dağlar, geniş tarlalar, çorak satıhlar teş-kil eden Anadolu yaylasının tipik bir manzarasını gösteriyor.

G. S. Akademisinde verdiği bir konferans

Boğazköy civarının manzarası (Resim: 2)

İşte o zamanki' insan da binalarını bu arazinin verdiği malzeme ile yapmak mecburiyetinde idi. Bu malzeme taş, kil ve, inşaatta kullanılabilecek pek az mikdarda ağaçtır. Yakılacak ağaçlar pek az olması yüzünden toprak ve killerin fırınlanmadan kullanıl-masına lüzum vardı ve herhalde ayni sebepten do-layı harç imalinde yanmış kireç kullanmak da usul-den değildi. Halbuki bulunan bazı eserler onların yanmış kireçle harç yapmasını bildiklerini bize an-latıyor.

Hitit binalarının duvarları: taştan bir skol üzerine konmuş ve fırınlanmamış kilden ya-pılmış kerpiçlerden kurulmuştur. Duvarları tama-men taştan olan bir bina şimdiye kadar hiç bulun-mamıştır. Kil kerpiçlerinden yapılan üst kısım bin-lerce senedir havanın tesirleriyle hemen her tarafta bittabi harap olmuş ve sadece taş temeller kalmıştır. Fakat bazı binalar yangın neticesinde harap ol-muştur ve yangının sıcaklığı bazı kısımlarda pek fazla olduğu için kil kerpiçleri fırınlamış, bu kısım-lar bu yüzden zamanımıza kadar kalabilmiştir.

3 N.lı şekil size böyle bir duvarı gösteriyor. Taş ayak sokl ile kerpiç tabakaları görünmektedir. Şu-radaki kerpiçlerin bitiminde taş ve döküntülerle dol-gu halinde yapılmış kısmı görüyorsunuz.

(2)

Burada 3 tanesinin ( 4 ) plânını gördüğünüz serbest vaziyetteki evlerin odaları ikiden fazladır. Evlerin kuruluşu düzgün değildir. Köşeleri kaim za-viyeli değildir. Odalar çok küçük ve çok defa zavi-ye şeklinde tesis edilmişlerdir.

Bu evlerde yine iki odalı esas nüvenin gizli bu-lunduğunu odaların birbirlerine geçmelerinden an-lıyoruz bu meyanda çok defe içerlek köşeler hasıl olmuştur. Bu resimdeki iki alt plân bu ilâveli plân-lama prensipini sarahatle anlatıyorlar. Bunlar (eski Hitit) devrinde, yani milâddan önceki on beşinci asırda inşa edilmiştir.

Biraz daha yakından tetkik etmek istediğimiz yukarıdaki ev Hitit devletinin parlak devrinde, yani Takriben on üçüncü asırda vücuda gelmiştir. Dört odalı bir ikamet kısmı ile ona bitişik olarak inşa e-dilmiş iki odalı bir servis kısmı vardır. Ocak, zavi-yeli odadadır. Garp cihetinde, akşam güneşine ba-kan küçük bir sofası bulunur.

Hafriyatta ancak duvarların taş soklları bulun-muştur, burada 5 No. lı resimde gördüğünüz gibi evin döşemesi, yani zemini, bastırma kildendi ve tak-riben sokllun üst kenarı hizasında buluuyordu.

Bir hitit evinin sokl dıvarı (Resim: 5)

6 No. lı resim ayni evin şimali garbi cihetinden gö-rünüşüne göre tekrar vücude getirilmiş şeklini göste-riyor ve böylece ön sofanın içi görülmektedir. Ev-lerin damlarından bittabi aslâ bir bakiyye bulunma-mıştır ve bunların reçonstruction'u için esas ittihaz edilebilecek tarzda Hitit binalarını gösteren eski tasvirler dahi mevcut değildir.

Bugün de oralarda âdet olduğu üzere damların herhalde düz olduklarını kabul edebiliriz.

Damlar-Kil kerpiç dıvarm inşa şeması (Resim: 3)

N.lı resimdeki gibi olur. Taş skol üzerinde bir ağaç kiriş, onun üzerinde de kil kerpiçlerinden yapılmış dikmeler, ayaklar vardır. Taş ve döküntülerle vü-cude getirilmiş dolgular vardır. Duvarlar haricen ağaç veya sıva ile kaplanmıştı.

Şimdi en basit inşa şeklinej ikametgâh binala-rına geçelim. Bunlarda esas itibariyle iki çeşit var-dır: Birincisi; kapalı mahallelerde evlerin birbirine bitişip sıralandığı tarzdır. İkincisi; serbest haldeki, yani dört tarafı açık tek bina tarzıdır.

Sıra evler vaziyetindeki binalar pek küçük o-lup çok defa ancak iki odaları vardır. Bu iki odanın önünde, etrafı duvarlarla kapalı bir avlıda ocak ba-şı bulunur (4 N.lı şekil).

Hitit ikametgâh binası (rekonstrüksiyon) (Resim: 6)

o 3 «AA

(3)

da ya yuvarlak ağaç göğdelerinin sıkışık surette yanyana getirilmesinden mürekkep ve duvarların hi-zasını ehemmiyetli surette aşan bir tabaka vardı ve bunun üstünde kil ve taş kırıntılarından bastırılmış;bir örtü bulunurdu, yahut ta aralıklı surette konmuş ki-rişler ile bunların üzerine arzani olarak yerleştirilmiş ağaç dallarından ve ağaç kabuklarından mürekkep bir tabaka bulunur ve üstüne yine kil bastırılırdı.

Odaların kapalı bir avlu etrafında sıralandığı görülen ikametgâhlara Hitit kültürü sahasında şim-diye kadar hiç tesadüf edilmemiştir. Böyle etrafında odalar bulunan avlu Mezopotamyada, Suriyede ve Mısırda en müteamil tarz olduğu halde Hitit ika-metgâhlarında hiç yoktur ve sadece mabetlerde tat-bik edilmiştir.

Girit ve Yunan mimarlığında âdet olan ön avlu ile büyük avlu dahi yoktur. Hitit evi vahdetli damı ile birlikte toplu bir bina teşkil eder. Bu toplu ev şekli Anadolunun sert kışından doğmuş olacaktır.

Şimdi resmî mahiyetteki binalardan, yâni dinî binalardan, mağazalardan, arşivlerden bahsedece-ğim. Size önce.göstermekte olduğum şu bina iki ba-kımdan "büyük bir alâka çekiyor. Birincisi şudur: 7 No. lı şekil.

Büyükkale'deki Hilani (Resim: 7)

Bu odalarda ve civarlarında Hititlerin çivi yazısı ile yazılmış ve kilden yapılmış yüzlerce lâvha bulun-muştur. Bundan anlaşıldığı üzere bu bina hususî bir ehemmiyeti haiz idi, belki bir devlet arşivi, bir hazi-nei evrak idi. İkincisi şudur: Bu binada gördüğümüz rip Hititlerin son devrinde, yani dokuzuncu, sekizin-ci asırlarda şimalî Suriyede büyük bir inkişaf

gös-termiş olan ve Hilani denilen bina tipidir. Şimalî Boğazköy büyük mabedin plânı (Resim: 9)

Suriyede ve Asur memleketindeki Hilani binası esas odası arzanî vaziyetinde bulunan ve sütunlu bir ön hol ile yanda iki kuleden mürekkep olan bir ya-pıdır. Asur kitabelerinde bu bina tarzı Hititlilere has bıı şekil olarak beyan edilmiştir.

Bundan dolayı, bu resimde görülen binanın bu Hilani'nin ilk şekli olduğuna hükmetmek mümkün-dür. Hint kitabelerinde Hilani kelimesi yoktur. Bu-na mukabil (Ehilamar) kelimesi vardır, ki ön sofalı ev mânasına gelir ve anlaşılan Hilani kelimesi de bundan çıkmıştır. Hilamar kelimesinin mânası ise ön sofa demektir. Her Hitit mabedinde böyle bir ön sofa veya ön hol bulundıfğdnu göreceksiniz. Demek oluyor ki Hilamer Hititlerin âbide mahiyetli binala-rının bir hususiyetidir, bir karakteristiğidir.

Hilani'nin rekonstrüksiyonu (Resim: 8)

Bu binanın yeniden vücude getirilmiş şeklini 8 No.lı resimde görüyorsunuz.İki katlı idi. Hnl üst katta bulunuyordu; ^çünkü bina bir yamaçta kurulmuştu. Bu bina kral sarayının müştemilâtındandı.

(4)

Bu sebeple, Boğazköyde, hepsi de birbirine pek yakın olan plân şemalarına göre yapılmış altı büyük mabet tesisatın meydana çıkarılmış olma-lında şaşacak birşey yoktur. Onun için, size sadece en büyükleri olan bir tanesini gösteriyorum. 9 No. lı şekil.

Kilden yapılmış kitabe levhalarından anlaşıl-mış olduğu üzere, mabetlerin hususî imtiyazları var-dı. Bir parkları, tarlaları, sığır ve davar sürüleri bu-lunurdu. Mağazalarında yani eşya depolarında ise vergiler, hediyeler, kumaşlar, elbiseler, madenden yapılmış kıymetli eşya ve erzak istifJenirdi.

Bu manzumenin tamamı 160 metre uzunlukta ve 135 metre genişliktedir. İki kısımdan mürekkep olup ortadaki asıl mabetten ve onun etrafını kuşa-tan mağaralardan mürekkeptir. Mabet ortada ve tamamen serbest vaziyettedir. Mağazalar ile arasın-da kaldırım döşeli sokaklar vardır.

Mukaddes mmtakaya girmek için muazzam bir kapıdan geçilirdi ve buradan bir sokak mağazalar

arasından uzanarak mabedin içine giderdi. Mıntıka-nın kapısıMıntıka-nın mabedin kapısı ile aynı mihver üzerin-de bulunmadığı dikkate lâyıktır.

Demin size gösterdiğim (Hilani) de olduğu gibi, mabet kapısının dış ve iç tarafında sütunlu holler vardır. Kapıdan doğruca mabedin avlusuna girilirdi ki bunun da bir tarafında sütunlu bir hol bu-lunuyordu.

Avlunun etrafında duvarlar vardır, fakat bun-ların pencereleri içeri doğru olmayıp ışıkbun-larını dışa-rıdan acırlar. Bu ise şark mabet tesislerinin aksine-dir, çünkü onlar dışarıya karşı sıkı surette kapalıdır-lar.

Avluda bir odadan ibaret küçük bir bina bu-lunur ve din işlerinde kullanılırdı. Nihayet, sütun-lu holden grup halindeki odalara girilir ve bu grup içinde Adyton denilen en mukaddes şey, yâni tak-dis heykeli bulunurdu.

Bu heykelin bulunduğu kaide henüz mevcut-tur. Heykel dört pencere arasında idi. Yâni her ta-rafından bol ışık alıyordu. Bu, Mısır ve Mezopotam-y a mabetlerinin tamamen aksinedir, çünkü onlarda yarı karanlık bir hal tercih edilirdi.

Bu odalar grubunu bilhassa tebarüz ettiren şey duvarların sokllarmın kireç taşından değil de yeşil bazalttan yapılmış olmasıdır. Bu yeşil baza.lt ( 4 5 ) kilometrelik bir mesafeden getirilmiştir.

Hicıt mabedinin diğer bir hususiyeti de din mahallinin mihverli vaziyette olmayışıdır. Bütün di-ğer kütürlü milletlerde, Mısırlıların ve Yunanlıla-rın mabetlerinde, camilerde ve kiliselerde din ma-halli mihverlidir ve hemen daima bütün bina ile si-metrik olarak tesis edilmiştir. Burada gördüğünüz gibi yalnız Hititlerin inşa sanatında daima yan tarafa alınmıştır ve ona ikamet mahallerinden geçilerek za-v.yeli yoldan varılır.

Şimdi size bu sokağın, bu mağazalar kısmın

v s mabedin giriş cephesinin tafsilâtına ait resimleri göstereceğim. 10 No. lı resim.

Büyük mabedin giriş cephesi (Resim: 10)

Bakınız, bu gördüğünüz, mabecîin giriş kapısı-dır. Duvarların taş sokl'u ikametgâh binalarında ol-duğu gibi ocak taşlarından yapılmamıştır. Aarala-rmda ( 4 0 ) ton ağırlığında parçalar bile bulunan bü-yük ve işlenmiş taş bloklarından yapılmıştır. Hitit-lerin böyle dev gibi taşları ne gibi vasıtalarla taşı-mış oldukları bugün henüz bir bilmece halindedir.

Buıada, ortada ön holün sütunlarını görüyorsu-nuz. Bunlar büyük, yekpare bloklar üzerindedir.

Buıada da mabet yanında bulunan itina ile kal-dırımlanmış sokaklardan birisi ve arka plânda mın-takanın büyük kapısı görünüyor. 1 1 No. lı resim.

Büyük mabedin yanındaki Hitit sokağı (Resim: 11)

Mabedin taş blok üstündeki duvarlM„. her yer-de olduğu gibi, aralarına ağaç hatıllar Konmuş kil tuğlalarından örülmüş idi. Bunlar artık mevcut de-ğildir. Bundan dolayı binanın yüksekliği bilinemi-yor ise de mağazaların iki katlı olduğunu kat'yetle

(5)

bu-lunan mabet ile birlikte bütün mabet mıntakasım gös-termekte olup size bir zamanki büyük Hitit mabedi-nin nasıl bir görünüşte olduğunu toplu olarak anlat-maktadır.

lerdir. Size üç kapısını gösteriyorum: Yer kapısı, as-lan kapısı ve kral kapısı.

İstihkâm tesisatı son derece iyi işlenmiş bir sistem halindedir ve kendisinden çok zaman sonraki Bizans sistemi ile büyük bir yakınlık gösteriyor. Bu sistemi İstanbul şehri etrafındaki surlar dolayısiyle biliyorsunuz. 14 No. Iı resimde (Y-erkapı) civarında bulunan duvarın bir kısmı görülmektedir. Divar ince ve içinde kaleler bulunan bir önduvarı ile bir ana dı-varından ibarettir. Ana duvarın büyük kuleleri dai-ma ön duvarın iki küçük kulesinin arasına tesadüf ettiriliyordu. Bu suretle ateş sahası müdafilere açık bırakılmaktadır.

Hatuşa etrafındaki sur (Resim : 14)

Malzemeden tasarruf etmek üzere ana duvar iki parça halinde yapılmış ve bunlar arzani köprü-lerle birbirlerine bağlanmıştır. Duvarın ayağı ocak taşındandı. Üst kısım her yerde olduğu gibi yine kil-den inşa olunmuştu.

(Yerkapı) ismini taşıyan kapı şehrin en yüksek noktasında, topraktan yapılmış bir set üzerindedir. Toprak set üstündeki duvarlar arasında bulunan siper kısmına giden taştan yapılmış iki merdiven vardı ve toprak set içinden Poterne denilen bir çı-kış tüneli geçmekte idi. Yüzden fazla basamaklı o-lan bu merdivenlerden birisini 1 5 No. Iı resimde gö-rüyorsunuz. | ,

Yerkapı yanında hitit merdiveni (Resim : 15) Büyük mabedin rekonstrüksiyonu (Resim: 12)

Şimdi size istihkâm tesislerini zah edeceğim. 1 3 No.Iı plânda (Hattuşa) nın bütün şehir sahasını

gö-Hattuşa (Boğazköy): Bütün şehir sahasını gösteren plân (Resim : 13)

riiyorsunuz. Şehir, müdafaa bakımından pek isa-betli olarak, iki derenin derin vadileri arasındaki, erişilmez bir dağ kitlesi üzerine kurulmuştur. Kralla-rın şatosu, şehirden hususî bir duvar ile ayrılmış o-larak üstüne çıkılması hemen imkânsız olan mahrut şeklinde bir kaya üzerinde idi. Şimdi buraya (Büyük Kale) denilmektedir.

Şimale doğru eski şehir kısmı başlar ve bu kıs-myı ortasında büyük mabet vardır. Sonralan şehir cenuba doğru genişletilmiş ve burada, henüz iyi bir halde bulunan şato kalın bir duvarla kuşatılmıştır. Şehrin bu kısmında dört tane mabet ile üç küçük hi-sar vardır.

(6)

kalabilmiş-80 metreden uzun olan ve dışarı çıkmağa mahsus bulunan tünel, yani Poterne üstünde uydur-ma bir kemer vardı, yani her taş diğerini biraz aşa-cak tarzda ve kendi ağırlığiyle duraaşa-cak surette yer-leştirilmiş ve sonra üstleri bir takım taş toprak dö-küntüleri ile örtülerek vücude getirilmişti. Hakikî kemeri Hititliler bilmiyorlardı. Bundan dolayı bu

tünelin tesisi teknik bakımdan büy k bir kabiliyet eseridir. Tünelin vazifesi, harp halinde, kapı kapalı iken dışarı ile irtibatı temin etmekti, çünkü poterne şehrin kapısından çok daha kolay kapanabilirdi. 1 6 No. lı resim.

Şehir istihkâmı altındaki tünel (Resim: 16)

Çıkış tünelinin başlangıcında kapılar vardı. 1 7 No.lı resimde gördüğümüz gibi, bu kapılar ufkî va-ziyette tepelikleri havi ve pek dayanıklı idiler.

Sur kapıları hepsi ayni sistemdedir: İki yanda-ki gayet büyük kaleler kapı boşluğu üstüne kanat germişlerdir. Bu boşluğu kapıyan kapının çift kilit tertibatı vardı. Kuleler o suretle tertip edilmişlerdi ki kapının önünde ufak bir avlu meydana gelirdi ve bu ön avlunun kulelerden müdafaası kolay olurdu. Netekim işte dışarıdan alınmış olan 1 8 No.lı (Kral ka-pış;) resminde görüyorsunuz. Kapıların çerçeveleri büyük taş bloklarmdandı. Şu resmi tamamladığımızı düşünürsek anlıyabileceğimiz gibi, yukarıları kemer biçiminde idi.

Bazı kapıların büyük taş blokları üzerindeki âbidevî bir süs bu güne kadar kalabilmiştir. Kral kapısının iç tarafında tabiî cesameten daha büyük olarak bir cengâverin kabartma resmi vardır.

Bal-Tünele giriş (Resim: 17)

Kr^l kapısının dışarıdan görünüşü (Resim: 18)

tası, sivri tepeli miğferi ve kılıcı ile bu herhalde bir Mabut idi şimdi Ankarada müze önündeki Atatürk heykelinin kaidesine konulmuştur. 19 No.lı resim.

(7)

Şehir sahasının muhtelif yerlerindeki kaleler, yani hisarlar ve şatolar üzerine az evvel dikkatinizi çekmiştim. Bunların en küçüğü (Arslan kapı) ci-varındadır ve şimdiki ismi (Yenice kale) dir. İç tak-simattan pek birşey kalmamıştır. Fakat dokuz ta-bakası mevcut olan bir dış duvar bize Hititlerin dört köşe yontma taşlardan itina ile yaptıkları

duvarla-Kral kapısındaki cengâver resmi (Resim: 19)

Arslan kapısının dışardan görünüşü (Resim: 20)

rın hususî güzellikte bir örneğini veriyor. Kayanın büyük yüksekliklerine ve kıvrımlarına çok güzel bir uygunlukla sarılmıştır ve tabiatın taşları üz erin o o kadar iyi oturtulup örülmüştür ki sanki yerin bir temadisi imiş gibi durmaktadır.

Nihayet kralın şatosuna dönelim... Gayet bü-yük surette yapılmıştır ve bundan dolayı da şimdi ona (Büyük kale) diyorlar. Burası büyük Hitit kral-larının konağı idi.

İstihkâm tesisatı pek kuvvetlidir ve arazi vaziyetle-rinden hayret edilecek tarzda güzel bir surette istifade edilerek vücuda getirilmiştir. 21 No.lı şekl. Kalenin bulunduğu dağın dik yamaçları istihkâm mimarına pek başka vazifeler yükler; bu şehir duvarları inşa et-mek gibi değildir. Şehir duvarları inşa edilirken ara-zinin güçlük gösterdiği yerler bir tarafta

bırakılabil-miştir. Halbuki bir kale halindeki şatonun kayalık dağı buna imkân vermez ve üstteki satıh da ufaktır. Bu satıhtan tam surette faydalanmak lâzımdır. Bu sebeple, şato kalesinin istihkâm duvarı ayni zaman-da terasa istinat duvarları idi ve bunların arkasının doldurulması şatonun içini ehemmiyetli surette bü-yültürdü.

Garp, şimal ve şark cihetlerinde duvarlar boylu boyunca bütün vuzuhile görünüyor. Cenup ci-hetinde ise duvarların bütün imtidadı henüz sarih olarak tesbit edilmemiştir. Şatonun kapısı tepenin cenubu garbî eteğinde idi. Oradan yukarı doğru uza-nan bir yol duvarlar ve binalar arasından geçerek tepeye doğru kıvrılır ve sonra dar sokaklardan yu-karıya varırdı.

(8)

olduğu bellidir.

A işaretli binada silâhlar ve kurşunlarla birlik-te iki odada üzerlerinde çivi yazısı bulunan binlerce levha meydana çıkarılmıştır. Burasının Kralın depo-su ve kütüphanesi olduğu anlaşılıyor. ( C ) işaretli bina ise dinî bir mahiyette idi, çünkü orada bir çok

putlar ve bilhassa bir kral mahalli bulunmuş-tur. Bunun kitabesinden burasının belki de bir me-zar binası olduğuna da ihtimal verilmektedir.

D işaretli binanın alt katı mağaza veya depo, yahut silâhhane olarak kullanılmıştır. Üst katı ise belki saray nöbetçilerinin kışlası hizmetini görmüş-tür. E işaretli binayı size göstermiş bulunuyorum;

(Hilanî) dir.

Sarayın asıl ikamet kısmı henüz tamamen ka-zılıp meydana çıkarılmamıştır. Bu kısım şato kalesi-nin bulunduğu dağın en tepesinde idi. Şimdilik sa-dece bir avlusu ile sütunlu bir holü malûmdur. Bu en fazla harap olan kısımdır, çünkü dağın en yük-Literatür :

1). Kurt Bittel. Die Ruinen von Boğazköy;

2). K. Bittel und R, Naumann; Boğazköy II; Neu Un-tersuchungen hethitischer Architektur.

3). Muzaffer Ramazanoğlu. Eti mimarisi (üslûp Basıme. Ankara).

sek noktasında binaları örtüp harap olmaktan ko-ruyabilecek taş ve toprak birikintileri olamazdı.

Şatodaki bütün bu tesisatın tafsilâtını size gös-termeğe kalkışırsam çok uzun sürer. Bu suretle iza-hatımın sonuna gelmiş bulunuyorum. Yalnız, son resim olarak şimdi bir de kral şatosunun şehirden nasıl göründüğünü anlatan bir renkonstrüksiyon res-mini gösteriyorum. 22 No. lı resim.

Şato kalesinin rekonstrüksiyonu (Resim: 22)

Şehir on üçüncü asır sonunda düşmanlar tara-fından tahrip edilmiş ve yakılmıştır. Taş ve top-raklar altından ancak şimdi, üç bin senelik uykusun-dan uyandırılarak meyuykusun-dana çıkarmış ve bize çok yüksek bir inkişaf göstermiş olan Hitit kültürünün ve Hitit mimarlığının şahitlerini takdim etmiştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Şirketimiz her yıl dağıtılabilir dönem karının en az % 50' sini Genel kurulda alınacak karara bağlı olarak tamamı nakit veya tamamı bedelsiz hisse

iĢi kapsamında yapılacak olan Gürcistan- Türkiye/Ardahan/Türkgözü sınırından Erzurum- AĢkale bölgesine kadar olan sahada, gerek kamp sahalarında, ikmal

Şti.nin faaliyet konusu, 5188 Sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine dair kanun kapsamında münhasıran koruma ve güvenlik hizmetleri ile güvenlik danışmanlığı

Bakanlığımız 2013 yılı Hizmetiçi Eğitim Programı gereğince Adana/ Köprüköyü Zirai Üretim İşletmesi, Tarımsal Yayım ve Hizmetiçi Eğitim Merkezi Müdürlüğünde 21

Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü’nün 2012 yılı programlı eğitimlerinden olan “Kültür Mantarı Yetiştiriciliği, Hastalık ve

Müstesna hallerde tiyatro perdesi- nin önüne gayet geniş bir perde indirilerek fil- min büyük mikyasta irtisamı imkânı verilmiştir.. Tiyatro salonunun her tarafına hesaplı

[r]

KPSS puanı ile başvuracak adaylar için Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından 10-11 Temmuz 2010 veya 09-10 Temmuz 2011 tarihinde yapılan Kamu