• Sonuç bulunamadı

Johann Wolfgang von Goethe'nin Genç Werther'in Acıları romanının Türkçeye çevirisinin dil öğretimine yansıması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Johann Wolfgang von Goethe'nin Genç Werther'in Acıları romanının Türkçeye çevirisinin dil öğretimine yansıması"

Copied!
180
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

YABANCI DİLLER EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI ALMANCA ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

JOHANN WOLFGANG VON GOETHE’NİN “GENÇ WERTHER’İN ACILARI” ROMANI’NIN

TÜRKÇEYE ÇEVİRİSİNİN DİL ÖĞRETİMİNE YANSIMASI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Ertuğrul ÇAYLAR

Ankara Eylül, 2013

(2)

JOHANN WOLFGANG VON GOETHE’N Ertğrul ÇAYLAR “GENÇ WERTHER’İN ACILARI” ROMANI’NIN Haziran, 2013 TÜRKÇEYE ÇEVİRİSİNİN DİL ÖĞRETİMİNE YANSIMASI

(3)

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

YABANCI DİLLER EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI ALMANCA ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

JOHANN WOLFGANG VON GOETHE’NİN “GENÇ WERTHER’İN ACILARI” ROMANI’NIN

TÜRKÇEYE ÇEVİRİSİNİN DİL ÖĞRETİMİNE YANSIMASI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Ertuğrul ÇAYLAR

Danışman: Yrd.Doç.Dr. Yusuf Kenan ÖNCÜ

Ankara Eylül, 2013

(4)

JÜRİ ONAYI

………’nın……….. ……… ………...……….başarılı tezi

……….tarihinde, Jürimiz tarafın……… ……….Ana Bilim/ Ana Sanat Dalında Yüksek Lisans /Doktora /Sanatta Yeterlilik Tez olarak kabul edilmiştir.

Adı ve Soyadı İmzası

Başkan :……… ………… Üye (Tez Danışmanı) :……… ………… Üye :……… …. ………… Üye :……… ………… Üye :……… ………

(5)

Ön Söz

“Genç Werther’in Acıları” romanı, Goethe’nin 22 yaşında yazmış olduğu, 18. yy Alman Edebiyatının ilk mektup romanıdır. Alman edebiyatına kazandırmış olduğu bu yeniliğin yanında dünya edebiyatına da katkısı büyüktür. Şu bir gerçektir ki; genç yaşta olmasına rağmen, Goethe, o gün Dünya Edebiyatından ve dünya fikir akımlarından haberi olan aydın bir yazardır. 1789 Fransız ihtilalinin öncesi, Goethe’nin bu romanı yazdığı günler Alman edebiyatının naturalizm dönemine rastlar. “BAROK” devrinin 30 yıl savaşları sonrası tecrübeye dayanan bir hayat tarzı benimsenmiş ve teolojiye (dine) sırt çevrilen bir dönem başlamıştı. Schiller ve Goethe grubu dâhil yazarlar gerçekleri yazamayan, “Sturm und Drang” yazarlarındandı. Bölücülük, şiddet, anarşi ve de savaşa karşıydılar. “Ruhige Bildung” (Sükun içinde Eğitim) den yanaydılar. Romanımızdaki, yazdığı mektubunda, “Sakın kitaplarımı bana gönderme, benden uzak tut” diye yazmasının altındaki neden budur. Çeviride gerçekçilik çok önemli olduğu gibi eğitim ve öğretimde de çok, çok önemlidir. Almanca öğretiminde de ayrıca önem arz etmektedir. Gençler de aşık olmakla intihar yolunu seçmeyi tercih edemeyecektir. Mektubunda Werther, uçurumun kenarında kendini atmaktayken, “Ah! Bütün dertlerim ve acılardan kurtulmak için ayağını yerden kesecek cesareti gösteremiyorsun” sözleri, intihar yerine, gençlerin yaşamlarına neşe katmalarını sağlıyor. Onların hayata bağlanmalarına vesile olan bu roman, öğrenim yaşındaki gençliği aşırı akımlara karşı koruyan ve bütün kültürlere etki eden bir romandır.

Bu tezimi yazmaya l992 yılında başlamıştım. O gün, ülkemizin teknolojisi ve idari yapısı iş hayatı yanında yüksek lisans yapabilme fırsatına pek te uygun değildi ve bende başarılı olamamıştım. Bu günkü çalışmalarımda benden yardımını esirgemeyen ve de engin bilgisiyle beni doğruya ve bilime yönlendiren danışman hocam sayın Yard.Doç.Dr. Yusuf Kenan Öncü’ye teşekkürlerimi borç bilirim. Ayrıca manevi olarak bana güç veren ve tez çalışmalarımı yapabilmem için ortam hazırlayan eşime ve de, bilgi ve beceileriyle yardım eden Yrd.Doç.Dr. Şerif Oruç (Almanca), İlhan Sinangil (Edebiyat) ve İbrahim Pür (İngilizce) ile akrabalarıma teşekkür ederim.

Dilerim bu çalışmam çeviri konusunu hafife alanlara ve ayrıca genç Almanca

öğretmenlerine ile öğrencilerine araç olarak bir düşünce parıltısı olur.

Ertuğrul Çaylar Ankara, 2013 I

(6)

Özet

JOHANN WOLFGANG VON GOETHE’NİN “GENÇ WERTHER’İN ACILARI” ROMANI’NIN TÜRKÇEYE ÇEVİRİSİNİN DİL ÖĞRETİMİNE KATKISININ ANALİZİ

Ertuğrul ÇAYLAR

Yüksek Lisans Alman Dil Eğitimi Bilim Dalı Tez Danışmanı: Yard.Doç.Dr. Yusuf Kenan Öncü

Eylül-2013. …… Sayfa.

Kültürlerarası iletişimin çeviriyi günden güne zorunlu hale getirdiği bir gerçektir. Yazılı metinlerin günümüzde fazlalığı çeviriyi de sürekli olarak bir gelişmeye doğru itmektedir. Teknolojinin ilerlemesi geçmişteki kültürlerin araştırma ve irdelenmesini kolaylaştırmaktadır. Yeni fikirler doğurmakta olan kültürlerarası iletişim, geçmiş savaş dönemlerini yargılayan bir nesil oluşumu meydana getirmektedir. Çeviri, kültürlerarası barışı zorunlu kılmakta ve tüm insanlığın geleceğine ışık tutmaktadır.

Alman şair, tiyatro yazarı, yazar ve aynı zamanda bilim adamı. Goethe 28.8.1749 da Frankfurt am Mein’da doğdu. 1768’e kadar Leipzig’de hukuk öğrenimi yaptı. Dönemin ideallerine göre yetiştirmek isteyen babası, Goethe’nin küçük yaşta Fransızca, Latince ve eski Yunanca öğrenmesini sağladı. Goethe’yi üne kavuşturan eserlerinden Genç Werther’in Acıları romanını 1774’te yazdı. Strazburg’da Herder’le tanışarak dostluk kurdu. 1775’te tanıdığı genç Weimer Dükü Karl Agust, Goethe’yi Weimar’a çağırdı. Onu kendine özel elçilik danışmanı atadı. Ve “Von” ünvanını verdi. Goethe, 1786‘da Roma’ya gitti. Doğa bilimleri ile uğraştı. Jena’da tanıştığı Schiller’le aralarında derin bir dostluk oluştu.

Doğudan 15. yüzyıldan beri alınan bilgileri değerlendirebilen ve Luther’in başlattığı yeniliklere de ilgisiz kalmamış bulunan Goethe, bu sayede kendisini yükselten öncü bir yazar konumuna gelmiştir. Romanımızın yazılış gerçeğini, 1768 Pietizm akımına mal etmek, Goethe’nin “Sturm und Drang” edebi devr içindeki savunduğu fikri çalışmalarından olan “Ruhige Bildung” (Sükun İçinde Eğitim) düşüncesini görmezlikten gelmek olacaktır.

Fransız ihtilali karşısında Goethe’nin dimdik duruşu ise şöyledir:

Aytaç (1983:154) “Goethe politikada oldukça tutucudur. Fransız ihtilalini hiç de olumlu karşılamamıştır. Adeta tedirgin olmuştur. Savaştan, anarşiden, zora baş vurmadan, bölücülükten, ırkçılıktan nefret eden bir insan olarak; 1789 Fransız İhtilali’nin, dünyanın başına bela olacağını her fırsatta söylemiştir.

(7)

II

Fransız İhtilalini bir zamanların Luterciliği gibi Avrupayı alt üst edeceğinden bundan dünya insanlarının daha da huzursuz olacağından emin olduğunu söylüyordu. Goethe son derece önem verdiği “Ruhige Bildung” (Sükun İçinde Eğitim) idealini sarsacağından kuşkuya kapılmıştır, Endişe içindedir. Çünkü Goethe ve Schiller’in açmış olduğu ‘Sturm und Drang’ edebi devrine damgasını vuran Goethe’nin eserlerinden: Urfaust, Prometeus, Muhammed Gesang eserleri de hümanistleri endişeye sokmuştur”.

İletişim çağı uzak yerleri yakın, eskiden çok zor olan işleri de kolaylaştırdı. Teknolojinin hızına günden güne ulaşmak zorlaşıyor. Bir veya iki dil öğrenmek problemleri çözmüyor. Çeviri, Çeviribilim haline gelmek zorunda. 1789 Fransız İhtilali için Goethe’nin söyledikleri taşı gediğine koyarcasına yerinde görünüyor. Milliyetçilikle sınırını kapalı tutan ve eski ideolojisinin yanlışlarını düzeltemeyen ülkeler bile varlıklarını muhafaza edemiyor. Goethe’nin “Sükun içinde Eğitim” iddaları bugün çok yerinde görünüyor. Teknoloji ilerledikçe çeviri eğitiminin önemi günden güne artıyor . Genç Wertherin acıları tezimizin konusu olmakla kalmayacak, Almanca öğretiminde de bir araç olacaktır.

(8)

III

Abstract

The Analysis of the Contribution of Turkish Translation of the Work of “The Sorrows of Young Werther”

to Teaching of German Language

It is clear that intercultural communication has made translation a necessity in recent years. The abundance of written texts has force translation a continual development. Technological improvement has facilitated to make a research and analysis over translation. Bearing new ideas, intercultural communication leads to the formation of a new generation judging over the past wartimes. It makes intercultural peace a necessity and shed a light for the future of all humanity.

Goethe, a German poet, playwright and a scientist, was born in Frankfurt am Mein on 28th of August, 1749. He studied law in Leipzig up to 1768. With a desire to grow him up according to the ideals of the period, his father provided him with learning French, Latin and Ancient Greek. Goethe wrote the Sorrows of Young Werther, which made him popular, in 1774. He was introduced to Herder in Strasbourg and they became good friends. The young Weimer Duke Karl August, to whom he was introduced in 1775, called Goethe to Weimar. He appointed him as his special delegate of consultant and granted him the title of “Von”. Goethe went to Rome in 1786 and studied natural sciences. They became good friends with Schiller whom he met in Jena.

Making an evaluation the information having been obtained from the East starting from the fifteenth century onwards and being aware of the innovations initiated by Luther, Goethe became a pioneer writer thanks to these studies. Attributing the reason why this novel was written to the movement of Pietism only would mean ignoring the idea of ‘Ruhige Bildung” (Training in Peace) which is the idealistic studies in the literary period of “Sturm und Drang” by Goethe.

The resistance of Goether against the French Revolution is as follows. (Aytaç, 1983:154) pointed out in his work of “Yeni Alman Edebiyat Tarihi” (New German Literature History) that “Goethe was conservationist in politics. He did not regard the French Revolution positively and hesitated about it. As a person feeling hatred about war, terror, violence, separatism and racism, he always expressed that the French Revolution of 1789 would cause a trouble for the humanity globally. He said that the

(9)

IV

French Revolution would destroy Europe just like Lutheranism did once and that he was sure the humanity would be unrest because of that. Goethe had doubts that the ideal of “Ruhige Bildung” to which he paid much attention would be affected badly. He felt the anxiety in him, since the works of Urfaust, Prometeus, Muhammed Gesang, which were the masterpieces of the literary period of “Sturm and Drang” opened by Goether and Schiller would pose a threat on the humanists.”

The age communication has made the long distances very near and the 9orks regardedas hard 9orks in the past very easy. It is almost impossible to catch the speed oftechnology. Learning one or two foreign languages do not solve the problems. It isnecessary that translation be the science of translation. It looks that what Goethe saidfor the French Revolution of 1789 would justify him.

Even the countries keeping theirborders tight with the idea of nationalism and those which cannot correct their mistakesabout the earlier ideologies cannot exist. It look the thesis of Training in Peace byGoethe is right. Technology has made almost everything older except for education. It is clear that the Sorrows of Young Werther will not only be the topic of our study, but itwill also an instrument in the teaching of German language.

(10)

V

İçindekiler

Ön Söz ……… …... I Özet ………. ……... .II Abstract ………. ……… IV İçindekiler ……… ……... VI Kısaltmalar ……… …… IX

BÖLÜM I ……… ………. …

1

GİRİŞ ……… … .1

1.1 Problem Durumu……… ……. 3 1.2. Araştırmanın Amacı ………. 6 1.3. Araştırmanın Önemi ……… …….8 1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları…...……… ……. 9

1.4.1. Yabancı Dil Öğretiminde Çeviriden Araç Olarak Yararlanılması … 10 1.5. Varsayımlar……… . 14

BÖLÜM II

………,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,……… … 16

KAVRAMSAL ÇERÇEVE ……… 16

2.1. Çeviri Bilimine Giriş ………...…19

2.2 Çeviri Nedir? ……… … 22

2.3. Çeviride ilkeler ……… …. 24

2.4. Çeviri Çeşitleri ……… …. 29

2.5. Çeviride Karşılaşılan Temel Problemler ……… ….. 33

2.6. Çeviride Kültürün Önemi ……… … . … 35

2.7. Çevirinin Alanları ……… ……… … ….. 38

2.8. Çeviride Eşdeğerlilik- Yeterlilik ……… … … 40

2. 9. Edebi Çeviriler ……… ……. 51

2.10. Edebi Çeviri Sorunları Üzerine ……… ….. 52

2.11. Çeviri Eleştirileri Üzerine ……… … 53

2.12. Günümüzde Çeviri Kuramları ……… ….... 61

(11)

VI

2.14. Çevirinin Dil Öğretimine Yansıması……… …… …. ……67

2.15. Öğrencinin Araştırmaya Yönlendirilmesi ……… ………70

BÖLÜM III .

……….……… . … 72

YÖNTEM ……….… ... 72

3.1. Araştırmanın Modeli ……… . 72

3.2. Evren ve Örneklem ……….. . 72

3.2.1. Düşüncenin Kaynağı ……… … 73

3.2.2. Düşünce Nasıl Oluşur? Akıl Yürütme Nasıl Gerçekleşir?... . 74

3.2.3. Bilimsel Bilgilerin Özellikleri……… … 76

3.3. Veri Toplama Teknikleri ……… … 77

3.4. Verilerin Analizi ……… ……… …. 78

BÖLÜM IV

……….. ….. 79

BULGULAR VE YORUM ……….. …. . 79

4.1. Jochann Wolfgang von Goethe’nin Hayatı ……… .. ...… 79

4.2. Genç Werther’in Acıları Romanı Hakkında………..… …84

4.3. Örnek Metinler ……… … 87

4.3.1. Örnek Metin-I (Erstes Buch s.7) ……… … 88

4.3.2. Örnek Metin-II (s.9)……… … 99 4.3.3. Örnek Metin-III (s.13) ……… .… 105…….. 4.3.4. Örnek Metin-IV (s.37)……… …. 108 4.3.5. Örnek Metin- V (s.38-s 20)……… 110 4.3.6. Örnek Metin VI (s.38) ……… 114 4.3.7. Örnek Metin-VII (s.26) ……… 117

4.3.8. Örnek Metin- VIII (s.45)……… …. 121

4.3.9. Örnek Metin- IX (s.87)……… ……125

4.3.10. Örnek Metin –X (s.90. s.30)……… … 127

4.3.11. Örnek Metin – XI (s.98 s.35)……… … 132

4.3.12. Örnek Metin- XII (s.110)……… … … 137

(12)

VII

BÖLÜM V

………

………

158

SONUÇ VE ÖNERİLER ………... ... 158

BÖLÜM VI

……… …… 163 KAYNAKÇA ……… … 163

VIII

(13)

Kısaltmalar Listesi

Tezimiz’in bu bölümünde, belirsiz ya da açık olmayan ifadeleri açıklığa kavuşturacağız. Araştırmada fikirlerin doğru ifade edilmesinde terimlerin anlaşılır olmasının büyük faydası olacaktır. Kaynak Metin (K.M.) olan “Deutscher Taschenbuch Verlag” (dtv) yayınevine ait kaynak metinlerdir. Johann Wolfgang Goethe’nin “Die Leiden des jungen Werthers” (Genç Werther’in Acıları) romanının kullanmış olduğu Kaynak Dil (K.D.) ise; güncel Almancadan bazı farklılıklar göstermektedir. Örneğin : “Juli = Julius” gibi.

G.Ü. : Gazi Üniversitesi K.D. : Kaynak Dil H.D. : Hedef Dil K.M. : Kaynak Metin H.M. : Hedef Metin A.G. : Arif Gelen N.Ü. : Nihat Ülner D.Y. : Dilek Yapıcı

Junius (Juni) : Haziran Julius (Juli) : Temmuz

(14)

1

BÖLÜM I

GİRİŞ

Yabancı dil öğretiminde çeviri, başvurulan önemli etkendir. Dilbilim ve Anlambilimin yanında Çeviribilim de çok önem kazanmıştır. Bu küreselleşme döneminde, bütün bilim dallarının anahtarı olan bir bilim dalı olarak adlandırabiliriz. Artık hâkimiyeti eline geçiren devletler kendi dillerinin dışındaki dillerin gelişmesini umursamamaktadır. Buna karşın siyasi alanda da önemli bir faktör olarak kullanmaktadırlar. Örneğin: “İşler

hiçte zor değildir. Yeter ki onları küçük, küçük parçalara bölebilelim.” Hukuksuz milli

devlet politikalarının neticesi, her dil ayrıcalığınada bağımsızlık fikrini sukmuştur. Dünya’da bilinen milletlerden daha çok dil çeşitlemesinin olduğu bir gerçektir. Günümüzde iletişim sayesinde her bir dil kendi bilim metotlarını ortaya koymaktadır. Çeviriyi bir bilim dalı haline getirerek onu ön plana çıkarmaktadır. Bu olgu günümüzde küreselleşmenin bir neticesidir. Saklı kalmış yer altı, yer üstü kültür zenginliklerinin özgür dünyaya katılması için çeviri önemlidir. İletişim ve teknolojinin ilerlemesi sayesinde; dünyada bu güne kadar resmi sayılmayan bir çok dil, siyasi veya ticari amaçla dil olarak sayılmaktadır. Çeviriyi bir bilim dalı olarak nitelendiren Rifat (2003:9) çeviriyi inceleyen bilim dallarının bazılarını şöyle sıralamaktadır: “Yorumbilim, Dilbilim, Dilkuramı, Yazınbilim, Metin Eleştirmeleri, Metinler Tarihi, Pisikanaliz, Felsefe, Bileşsel Ruhbilim, Algılama Estetiği, Şiirsel Yeniden Yaratım (öte yaratım) araştırmaları, İletişim kuramları, Kültür araştırmaları vb.” Ayrıca, Yücel (2007:81) çeviriye şu açıklamayı getirmiştir: “Çevirinin kendi içinde ayrılan sözlü, yazılı ve araçlı olmasının yanı sıra; medya, siyaset, bilimsel araştırma, ticaret, turizm ve iletişim alanlarında yoğun biçimde kullanılmaktadır. Boztaş (1992:249), çeviri bütün çağlarda karşımıza çıkan bir etkinliktir. Çeşitli uygarlıklar arasında köprü kuran, değişik toplumları biribirine yaklaştıran, tarihsel ve toplumsal çevrenin dışına taşan bilimin adıdır diyor. Çevirinin önemini Aktaş (1996:1) şu cümlelerle vurgulamaktadır: “Çeviri kaynaklarında, araştırmacıların üzerinde uzlaştıkları konuların

(15)

2

başında çeviri etkinliğinin çok boyutlu karmaşık bir işlem olduğu gelir”. Çeviriyi, Boztaş (1992:249) “diller ve kültürler arası bir aktarım ve bütün çağlarda karşımıza çıkan bir etkinlik, çeşitli uygarlıklar arasında köprü kuran değişik toplumlardan bireyleri bir birine yaklaştıran, her tür kültürel değeri, içinde oluşturduğu tarihsel ve toplumsal çevrenin dışına taşıyan, o çevreden olmayan kişilerin yararlanmasına sunan, uygarlıklar arası bir iletişim ve bildirişim aracı” olarak tanımlıyor. Bu etkinliğin ne kadar hassas olduğunu kabul etmek zorundayız. Çevirinin artık bir bilim dalına dönüştüğünden söz eden Vardar (1981:172-173) ise çevirinin zorluğundan ve ayrı bir araştırma dalı olduğundan bahseder.

Bugün çeviri bilimi, Almanca öğretiminde hem amaç, hem araç olarak faydalanmamız gereken yardımcı bir bilim dalıdır. Çeviri bilimini inceleyen bilim kurumlarımızın veya hükümetlerimizin eğitim bakanlıklarının bu konuya ciddi bir metot geliştirmediği bir gerçektir. Örneğin: Türk dili etimolojisi belli olmayan kelimelerle geliştirilmeye çalışıldı, önceki tarihlerde dilimize ait kaybolmuş orijinal kelimeler aranmadı. Dilimize mal olmuş Türkçeleşmiş, yerleşmiş Farsça ve Arapça kökenli kelimeleri dilimizden tasfiye etmekle övünüyoruz. Halbuki: bu davranışlar dünyada 68 olaylarını esas alan ideolojik davranışlar terk edildiği halde, ülkemizde 45 yıldır sürmektedir. Çeviri yani dilmaçlık, Atatürk’ün söylevinde eğitime bağlı tüm alanları içine aldığı gibi, çeviri-dilmaçlık/übersetzung-dolmetscher veya ınterlınguals translatıon diye adlandırılmaktadır. Çeviriyi içine alan konuların hepsinin altında bir fikrin, bir başka dünya görüşünün etkileri vardır. Dünyada medeniyetler bir oluşu ile ülkelerin çeşitliliği, çeviribilimine ihtiyaç duyurmaktadır. Bu konuda Kocatürk (1999:213) Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri adlı kitabında şunlara yer vermektedir: “Ülkeler çeşitlidir, fakat medeniyet birdir ve bir milletin ilerlemesi için de bu tek medeniyete katılması gerekir.” Ayrıca, “Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum: Batı senden, Türk'ten çok geriydi. Mânada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün, batı nihayet teknikte bir yükselme gösteriyorsa, ey Türk çocuğu, o kabahat senin değil, senden evvelkilerinin af olunmaz ihmallerinin bir neticesidir.

(16)

3

Genç Werther’in Acıları romanı, Goethe’nin 22 yaşında yazmış olduğu 18. yy. Alman Edebiyatının ilk mektup romanıdır. Gençliğin ortak problemleri karşısında, fikirlerin dünya görüşlerinin ne olduğu ve ülkelerin başka başka olması da önemli değildir. Romanımız tüm gençliğin ortak promlemlerini ele almıştır. Alman edebiyatına kazandırmış olduğu bu yeniliğin yanında dünya edebiyatına da katkısı vardır. Goethe’nin bu edebi düşüncelerini maddeleştirmekle yenilikler daha netleşmiş olacaktır. Goethe’nin İngiliz edebiyatındaki Richartson’un “Pamda ve Clarisse” adlı romanı ile ayrıca, Rousseau’nun la Nouvelle Heloise adlı romanlarını örnek aldığı da bilinmektedir. Bir gerçek vardır ki; genç yaşta olan Goethe’nin dünya ebiyatından ve dünya fikir akımlarından haberi olan bir aydın yazar oluşudur. Genç Wertherin Acıları romanının yazılış zamanı da naturalizm fikir akımının yaşandığı edebi döneme rastlar.

Tez konumuz romanın içinde geçen şahısları tanıtmak, konuların analizinde yardımcı olacaktır.

Werther : Roman Kahramanı Wilhelm : Hayali arkadaş

Charlotte : Werther’in baloda tanışıp aşık olduğu kız Kestner : Charlotte’nin nişanlısı

Jerusalem : Goethe’nin arkadaşı, evli bir kadına aşık olduğu için kendini öldürdüğünden, bundan etkilen Goethe, çok eskiden söylenen Werther hikayesine benzeyen kendi yaşantısı ile de özleştirerek,nişanlı charlotte’yi sevmesi, bu romanı ortaya çıkarmıştır.

1.1. Problem Durumu

Konu başlığımızdaki problem durumunu kısaca özetlemek gerekir ise, Ülkemizde yabancı dil öğretimi, o yabancı dilin kendi kültürü ve kendi kültür elemanlarınca yazılı dökümanların tek taraflı oluşundandır. Yani hep yabancı dilden dilimize çevirilerle eğitim yapılıyor. Çevirileri Türkçeden yabancı dile çevirme işiyle ilgimizin az olması da bu etkenler arasındadır. En büyük prblem çevirinin kendi kültür birikimimizle yapılması ile

(17)

4

hadef dilde eşdeğerliliğini bulmaya çalışması, çevirinin eğitime en büyük yansıması da bu olacaktır. Geçmişte yapılan ihmallerın getirdiği problem durumuda budur diyebiliriz. Dil öğretimine, Alman Edebiyatının temel özelliklerini yansıtan Johann Wolfgang von Goethe’nin “Genç Werther’in Acıları” adlı bu roman Alman Edebiyatının coşkunluk akımı “Sturm und Drang’ın” ve “Klasizm’in” izlerini taşımaktadır. Yazarın “Genç Werther’in Acıları” romanı “Faust” tan sonra gençlik tarafından en çok okunan ve sevilen eserdir. “Genç Werther’in Acıları” basıldığı günden beri gençliği peşine sürükleyen bir yapıttır. Gençliğe daha cazip konular sunulamadığı müddetçe bu roman güncelliğini koruyacaktır. Çünkü Genç Werther’in Acıları eserinin konusu kadın erkek her insanın az veya çok başından geçen sıradan olaylardandır. Bu konuların analizinde fikir, düşünce, akıl kavramlarının kullanılmasının doğru şeklinin algılanması, tezimizde açıklanmaya çalışmakla problemin Almanca eğitimine yansıması fark edilecektir. Romanın Türkçeye ve diğer dillere fazlaca çevirisinin olduğu bilinmektedir. Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun, Emrah ile Selvi ve de Ferhat ile Şirin hikayelerimiz, bu romanın konusunda işlenen, aynı hislerin tezahürü değil mi? Hele Anadolu’da sırtında sazı ile köy, köy ve şehir, şehir dolaşan halk dilinde “Aşık” dediğimiz ozanlarımızın tutuldukları bir sevdaları olduğunu bilmeyen yoktur. Hiç biri ne çinayet nede intiharla neticelenmiş değildir. Bu kültür değerlerimizi yabancı dile çevirmeye çalışan çevirmenlerimiz olmalıdır. Almancaya yapılacak olan çeviriler yabancı dil cazibesini artıracaktır. Böylece çevirinin eğitime ve yabancı dil öğretimine yansması görülecektir. Bu gün bir çok cinayetlerin nedenlerini oluşturan ve okulların önünde kavgalar bir sevda uğruna olmuyor mu? Halbu ki: Eğitimli toplumlarda gençliğin zihninde aşk maceraları ilk sıraları teşkil etmemektedir. Her gencin mutlaka zihninde bir aşk çırpınışı ve bazı hikayeleri olmuştur, ve de olacaktır. Eğitimini sürdüren gençlere ise, şu sözleri tavsiye ederiz: “Gönül gel seninle çıkalım gurbet ellere; Muradın yâr ise bir tane yeter.”

Alman dilinin öğretiminde, öğrencinin Almancaya karşı olan ilgisi ve motivasyonu önemlidir. Dil öğretimi, ülkemize ve halkımıza en zor gelen, aynı zamanda gerekli ve zaruri olan şeylerden birisidir. Yabancı dil öğretiminin yanlış yöntemlerden dolayı bir ülke

(18)

5

insanının hem zamanını öldürdüğü hem de parasını boşa harcattığı biliniyor. Doğru yöntemlerle bu emeğin amaca ulaşması için daha verimli çalışma yapılmalıdır. Adeta öğrenciler kurs kolik olmuş durumda. İhtiyacı olanın yabancı dil öğrenmesi, öğrenenlerin de kısa zamanda öğrenebilmesi önemlidir. Bu işin başarısı eğitim sisteminden ve öğreten öğretmenlerden geçer. Bilimin ve tekniğin bu derece ileri olduğu bir zamanda artık İlkokulun birinci sınıfında yabancı dil öğretimine ihtiyaç duyulmamalı. Dil öğretimi bizim gerçek hangi ihtiyacımızı karşılayacak? Hangi gereksinimden ötürü, çocuğumu öğrenim çağının başında bu girdaba sokmalıyız? Cevap: Sıfır. Doğru olarak biz cevaplandıralım. Kendi kültürümüzü öğretmeden yabancı bir dil ve kültüre çocuğunu yönlendirmeyi hiçbir millet yapmıyor da biz neden yapıyoruz? Gerçek barışçı bir millet ile sahte barışçı millerler ve onların kültürleri bilinmiyor mu? Yoksa gerçeklerden kaçıyor muyuz? Hatır için mi yabancı dil okutuluyor? Yoksa siyasi baskılar mı var da biz anlamıyoruz? Yoksa bizim çocuklarımız, yerinde ve zamanında bir dili öğrenebilecek kadar zeki değiller mi? Bizim ve bizim çocuklarımızın emekleri bu kadar değersiz mi? Öğrenci ilk okuldan üniversiteye kadar yabancı dil dersleri alacak, öğretmen ders verecek, bakanlık öğretmen atayacak. Ayrıca; Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri yabancı dil öğretmeni boşluğu olacak? Bütün bunlara karşı yurt dışında makaleleri, yayınlanan bilim adamımız parmakla sayılacak derecede az olacak. Vatana millete faydası az olduğu gibi kültürümüze hiç katkısı olmayacak. Japonlar yurt dışına çıkan her bir japondan bir yenilikle dönmesini isterlermiş. Alman Kültür Merkezinde verilen bir seminerde, Alman Kültür Merkezi Başkanı sayın Lenzko şu cümleyi vurgulayarak söylüyordu: “Siz Almanca öğretmenleri bizim aslanlarımızsınız.” O gün düşündüm. Ya, bizim dildeki gayemiz nedir? Eğitim ve öğretim açısından problemlerimizi önümüze sergilerken görüyoruz, eğitim kurumlarımız yabancı yayınların pazarı halinde. Fiyatları on kat pahalı ders kitapları. Hem yabancı dil okutuyoruz, hem yabancı dil kitaplarını ithal edip öğrencimize sattırıyoruz. Bunun yüzden de Yabancı dil öğrenim seviyesi düşüktür. Hâlâ her şehire üniversite açtığımız halde öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılayan yazar ve yerli yayın yoktur. Arap ülkeleri ile bir karşılaştırma yapılmaya kalkılırsa İngilizce öğretiminin başarısının bize göre çok yüksek

(19)

6

olduğu görülür. Nedeni incelenirse, yabancı dil kitaplarının kendi kültür temeline uyarlanmış, metot ve ihtiyaçlarına göre kitaplarını kendilerinin yazmış olduklarını görürüz. “Genç Werther’in Acıları” romanının Türkçeye bir çok çevirisinin olduğu bilinmektedir. Ancak, bu çevirilerden aşağıdaki original baskı ile üç örnek çeviri eser tez konumuzdur. “Die Leiden des jungen Werther (dtv) 2007 München”

1- Arif Gelen “Genç Werther’in acıları” Sosyal Yayınlar 2002 2- Nihat Ülner “Genç Werther’in acıları” Can Yayınları 2011

3- Dilek Yapıcı “Genç Werther’in acıları” Martı Yayınları 2008

1.2. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmamızın amacı bir yandan çeviri sorunlarına değinirken, bir yandan da bu çevirilerin Almanca eğitimine katkısı vurgulanacaktır. Bunun için “Genç Werter’in Acıları” romanının üç ayrı çevirisi karşılaştırılacaktır. Hem kaynak dil hem de hedef dil ele alınacak ve incelememiz neticesi çeviri eş değerliliği görülecek. Bu çevirilerin ve kaynak metin yazarının Almanca öğretimine yansıması görülecektir.

Tezimizin ayrı bir boyutu ise; “Genç Werther’in Acıları” romanının üç ayrı çevirisinin karşılaştırılmasında ne gibi çeviri farklılıklarının yer aldığı ortaya çıkarılacaktır. Bu ve bunun gibi çevirilerden Almanca öğretiminde yararlanmakla, bir yandan çeviri kabiliyetimizi geliştirirken, bir yandan da Almanca öğretimine katkıda bulunulacaktır. Ayrıca; eserin edebi yaklaşımının anlaşılması sağlanacak, Goethe’nin fikirlerini okuyan gençlere düşünce genişliği verecektir ve aşk konusunda intihar olaylarının azalmasına katkısı olacaktır. Çevirilerdeki bu karşılaştırma ile üç önemli nokta belirlenmiştir:

1. Çeviri hakkında teorik bilgilerin verilmesinin önemi,

2. Çevirinin orijini sesli kitaptaki vurgularının çeviriye yakınlığının karşılaştırılması ve çıkan farklılıklar.

3. Alman ve Türk toplumu arasındaki kültür farklılığından doğan durumları, yazarlar nasıl karşılaştırmışlardır?

(20)

7

a)- Goethe’nin o tarihte yazdığı bu eseri bu gün yadırganmadan okunabiliyor. Neden? b)- 17. yy. Avrupa Aydınlanma Çağının toplum yapısındaki değişiklikler esere ne

derecede yansımıştır?

d)- “Genç Werther’in Acıları” romanında, aşk ateşiyle tutuşan gençleri intihara götüren etki ve atmosfer varken, Buna karşın; Goethe’nin edebi üslubu ile okuyan gençlere fikir verici olmanın yanında olayları intihara götürmemesi önemli bir kazanım olarak gösterilmiştir. Neden?

Bu netice ile bu günkü iletişim çağında görüyoruz ki; Doğu ve Batı kültürlerinin birbirleriyle ayrı düşmesine iletişim teknolojisinin bu günkü gibi ileri olmadığı sebep olmuştur. Amacımız; gençliğin en güzel çağının ellerinden alınmasına neden olan bu “sevda” konusunun, olabildiği kadar, gençliği “heder eden” birçok konu başlığı altında ve çok boyutlu olarak ele alınmalıdır. Bu konunun incelenmesinin ve bilimsel sonuçlara varılmasının eğitim ile çok güzel yolları ve metotlarının var olduğu gösterilecektir. Bir genç, gençliğinden ihtiyarlığına hayatını planlamak zorundadır. Bu demektir ki; özgürlük, eğitimle frenlenebilmeli ve yerine göre de sınırlanmalıdır. Çünkü, gençler bunu düşünemez. Belki o yaşlarda biz de düşünmedik. Türk toplumuna bu hasletler yabancı değildir. Bu konunun incelenmesinin ve bilimsel sonuçlara varılmasının hedeflenmesi eğitim ve öğretim açısından önemi olacaktır. Çünkü aşk konusu insanın beka içgüdüsünün bir ürünüdür. Kültürümüzde Kerem ile Aslı hikayesi gibi niceleri vardır. Böyle ortak etkileşim günümüz gençliğinde iyiye doğru nasıl bir yol alır? Nasıl bir metot, nasıl bir bir eğitim izlenerek işlenmelidir?

Aşk macerası her insanın doğasında bulunan bir güdüsel olgudur. Bu konuyu her fert özgürlük içinde yaşamak isterken, insanlık onurunu korumak ve her şeyi aşka feda edercesine çılgınca yaşamak arasında bir denge ancak ve ancak eğitimle olacaktır. Bir genç hislerini ön plana alırsa intihar gibi daha vahim olayların kaçınılmaz olacağı bilinmelidir. Genç aklı ön plana alabiliyorsa yaşamayı ve yaşatmayı kendisi seçecektir. Romanımızın yazarı Goethe’nin yaşadığı çağ ve coğrafyada toplum olarak bir çöküşün eşiğinden dönüşün

(21)

8

yaşandığı bir dönem anlatılmaktadır. Düşünülürse Goethe bu romanı aynı genç yaşta kaleme almıştır. “Sturm und Drang” benzetmesi de buradan gelmektedir.

Çevirmenlerin coğrafya, tarih, toplum, sanat ve kültür, din, spor, teknik, bilim kavramlarının çevirilere nasıl yansıtıldığına yer verilmesi önemli yer tutmaktadır. Çeviriler arasında kavram farkları yoktur. Bu romanın Türkçeye çevirisi Osmanlı döneminde de yapılmış olduğu gibi, dünya dillerinin çoğuna da çevrilmiş olduğunu görüyoruz. Çevirinin günümüzde önemi artmıştır. Çevirinin girmediği alan kalmamıştır. Çalışmanın olduğu her yerde, çeviri de vardır ve çeviri sorunları ile karşılaşılmaktadır. Bu sorunların aşılmasının iki çaresi vardır. Birincisi kendi kültürümüzü öğrenciye iyi öğretmek. İkincisi ise, Almanca öğrenmeyi bir ihtiyaç olarak hissettirmektir. Araştırmamızda eserin Almanca öğretimine yaptığı katkı, eğitim ve öğretim açısından vurgulanmıştır. Tezimizde, elimizdeki yapılmış bulunan üç çevirinin Almanca öğretimine olan katkısı tartışılmıştır. Tezimiz Alman dilinin öğretiminde, öğrencinin derse olan ilgisi ve motivasyonu artırmakla etkili olacak ve dil öğretimi kolaylaşacaktır.

1.3. Araştırmanın Önemi

Yabancı Dil öğretimde çevirinin Almanca yabancı dil öğretimine yansıması önemlidir. Öğrenci bir yabancı dil öğrenmenin sevincini yaşamalı. Her işittiği kelimenin anlamını öğrendikçe mutlu olacaktır. Dil öğretimi çeviri demektir. Öğrenci yabancı ülkeleri ve onun kültürünü tanıdıkça meraklanıp o ülkeyi görmek, gezmek ister. Ticaret, sanat, eğitim, siyaset gibi her türlü işlemin yürütülmesinde dil bilmenin önemi anlaşılacaktır. Yabancı bir ülkede bulunmanın kolaylığı dil ile olacaktır. Bulunduğu ülkenin örf adet ve geleneğini ayrıca yemeklerini tatmayı merak edecektir. Yabancı dil merakı o kaynak dilin ülkesiyle olan ilişkisi ile önem kazanır. Öğrencinin her öğrendiği, her yaşadığı çeviri demektir. Yeni doğan bir çocuğun annesi, onun ilk çevirmeni ilk tercümanıdır. Eskiden beri söylenip gelen bir atasözü vardır: “ Bir dil bilen bir kişi, iki dil bilen iki kişidir.” Çeviriler çağımızda siyasi ve ticari amaçlarla kullanılıyor, çeviriler yoluyla rejimler bile devrilebiliyor. Sömürgeler elde etmek veya anarşik eylemleri yaymak için de yine

(22)

9

çevirilerin etkisinden faydalanılarak ülkelerde anarşi yaptırılmaktadır. Öğrenci araştırmayı hoşlandığı çağda hayranlık duyduğu ülke ve ideolojinin araştırılmasını kültürümüz ile karşılaştırmasını yabancı dil kullanarak yaptırmalı, bu çevirinin yabancı dil öğretimine ayrı bir yansımasını gösterecektir.

Dil eğitimine önem verilmesi öğrencinin kişisel gelişimi yönünden kaliteli olmasını sağlar. Öğrencide de buna uygun olarak, zaman içinde kalite yükselmeleri gerçekleşecektir. Sınıf seviyesine göre bilginin dozu artırılmış olur. Yabancı dil öğretim ve eğitiminin kendi bünyemize, fikir ve dünya görüşümüze uygun olması önemlidir. Yabancı dil eğitimi ile ideoloji yayma amacına yönelen sistemler, bu eğitime engeller oluşturmaktadır. Bu gerçeklerden hareketle, dil öğretiminde sadece dil eğitim ve öğretimi amaçlanmalıdır. Yabancı dil öğretim metotları geliştirilmeli, bilim ve teknikten faydalanılmalı. Gençliğin dikkati, önce fikir atmosferine çekilmelidir. Bu öğretimin kazanımları sayesinde hayata ümitle bağlanmalıdır. Öğretmen ve öğrenciler birbirlerine saygı duymalıdır. Ders konuları ahlak yönünden yozlaşmaya sebep olmamalıdır. Bu günün teknolojisinden, bilgisayar ve iletişim avantajlarından faydalanılmalı. Yabancı dil öğretiminde çeviriden yararlanılmalıdır. Çeviri yabancı dil derslerinin eli ayağıdır.

1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları

Araştırmamızda Johann Wolfgang von Goethe’nin “Die Leiden des jungen Werther” adlı romanının Almanca orijinali, kaynak kitap olarak alınmıştır. Bu kaynak kitap esas alınarak, Arif Gelen, Nihat Ülgen ve Dilek Yapıcı’nın yapmış oldukları çeviriler karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir.

Almancadan Türkçeye yapılmış olan bu çeviriler karşılaştırılarak, yazınsal zenginlikleri ve de çeviri teorilerileri karşılaştırılacaktır. Kaynak dilin amaç dile aktarılması sırasında karşılaşılan zorluklar üzerine yoğunlaşılacaktır. Dil öğretiminde toplumsal yaşantı ve kültürel farklılıkların meydana getirdiği ifade ayrılıkları

(23)

10

gösterilecektir. Romanımız, “edebi çeviri” grubuna girdiği için, kaynak dildeki anlatım ruhunu kaybetmeden hedef dilde bu ifadenin nasıl gerçekleştirildiği göz önüne serilecektir. Çevirilerde farklı kelimelerin kullanılmış olması ve buna rağmen aynı anlam ve duyguyu canlandırabilmesi yabancı dil öğretimine de katkı sağlayacaktır. Bu çevirilerle yapılan inceleme sonucu, bir mektup romanın öğrenciye kazandıracağı dil becerileri ile kullanılan metot ve stilin gerçek olayı yansıtmadaki etkisi görülecektir. Bu üç çevirinin karşılaştırması öğrenciye dil öğretiminde yeni kazanımlar sağlayacaktır.

1.4.1. Yabancı Dil Öğretiminde Çeviriden Araç Olarak

Yararlanılması

Yabancı dil öğretiminde çevirinin dil kullanım aracı olarak çok etkili olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Yukarıda incelediklerimizden farklı olarak burada çeviri, dil öğretimini pratik ve yazılı şekilde alıştırma yaptırır. Yazılı ve sözlü kullanılmasıyla yabancı dil öğretiminde varılmak istenen hedefleri yakalar. Bu fikrimizi şöyle belirtebiliriz:

Öğrencinin her iki dil arasında “gidiş –geliş” yoluyla, her iki dilin kullanımı ve bu kullanımlar arasındaki farklılıklar konusunda somut tasarımlar edinmesi sağlanabilecektir. Bir yabancı dili en iyi öğrenme yolu onu ülkesinde öğrenmektir. Bu mümkün değilse, dil öğretim ortamını A.D. ve H.D. kullanılan bir ortam yapılmalıdır. Çeviriler de dili kullanma ortamının en iyi aracıdır.

Yabancı dilin dilbilgisi kurallarına ilişkin olarak verilmiş bilgilerin özellikle ana dilden yabancı dile yapılacak çeviriler yardımıyla somut örnekler yine çevirilerdir. Yabancı dildeki bildirimin anlam yükünden bir şey yitirmeksizin hedef dile getirilebilmesi çeviri yardımıyla sağlanmış olur. Öğrencinin ana dilinin tüm olanaklarını yabancı dilin anlatımını koruyarak zorlamaya çalışmasında yine çeviriler faydalı olacaktır. Bu çalışma, çok yönlü işlev taşımasından ötürü, araç olarak çevirinin belki de en temel faydasıdır.

(24)

11

Yabancı dil öğretiminde çeviriden araç olarak yararlanılması, bu hedefler konusunda bizim belirttiğiz öğeleri Boztaş (1992:39) şu saptamayla desteklemektedir: ”Çevirinin burada, öğrencilerin hem öğrendikleri yabancı dilin yapılarını kavraması hem de onların dil duyarlılıklarının geliştirilmesi” bakımından büyük katkılar sağlayacağına dikkati çekmekte ve çeviri programlarının dilbilgisi derslerine paralel olarak yürütülmesini önermektedir.

Böyle bir programla öğrenciler, daha önce belirtildiği gibi, başta dilbilgisi derslerinde olmak üzere, diğer derslerde öğrendikleri konuları bir bütün halinde yeniden ele alacak, diğer derslerde sözcükbilim, söz dizim, anlambilim düzeylerinde kazandıkları bilgiler arasında bağlantılar kurup, dilin incelikleri üzerinde uygulamalı bir şekilde durma imkânı elde edeceklerdir. Her yabancı dil dersi, yabancı dile ait bir metin bir diyalog veya bir şiir örneğiyle başlamaktadır. Öğrenci, buna o anda yabancıdır. Ders boyunca konu üzerinde durulup, tartışılması öğrenciyi ders sonunda bir çeviri yapmış duruma getirmektedir. Öğrencide kaynak metnin konusunun hedef dil ile yazdırılıp karşılaştırılması ile çeviri ufkunun gelişmesi sağlanacaktır. İster istemez her öğrenci ayrı kelime veya deyim uygunluğu üzerinde duracaktır. Yabancı dil dersinde öğrendiklerini aynı zamanda kontrol olanağı bulmuş olacaklardır. Örneğin: Bir atasözü, bir deyim, bir küçük şiir veya fıkra yabancı dil derslerinin tuzu biberi demektir.

Yabancı Dil Öğretiminde Çeviriden Araç Olarak Yararlanılmasına bazı örnekler :

A- D O Ğ U B A T I DİVANI Johann Wolfgang von GOETHE 1772

AUS DEM NACHLASS DOĞU- BATI DİVANINA EKLENTİ

So der Westen wie der Osten Batı nasılsa Doğu da öyle Geben reines dir zu kosten. Tertemiz tatlar sunar sana, Lass die Grillen, Lass die Schale, Izgaralar, yemek tabakları

(25)

12

Setze dich zum grossen Mahle: Büyük ziyafete çekerler seni: Mögst auch im Vorübergehn Gelip geçici olarak bile Diese Shüssel nicht verschmahn. Şu Sahanı hor görme! _____ _____

Wer sıch sebst und andere kent Kendini ve bir başkasını bilen Wird auch hier erkennen: Bilecek şunu da:

Orient und Okzident Ayrılmaz birbirinden Sind nicht mehr zu trennen. Doğu ve Batı asla.

Sinnig zwischen beiden Welten Doğu ve Batı arasında

Sich zu wiegen lass ich gelten; Gider gelirim manalar peşinde; Also zwischen Ost- und West Kısacası iki dünya ikliminde Sich bewegen, sei’s zum basten! Dolaşmak yaraşır en iyi bize.

(Langenscheidets Sprach – Illustrierte: Heft 4 Oktobet –Dezember 1992)

B - T R Ä U M E : Wenn wir träumen, Jeder für sich,

Dann ist das nur ein Träum. Wenn wir aber alle gemeinsam Träumen,

Dann ist das der Anfang der neuen

Wirklichk.

AÇIKLAMA: Eğer her birimiz yalınız başımıza hayal edersek, bu yalınız bir HAYALDİR.

Eğer Toplum olarak hayal edersek, bu yeni,yeni GERÇEKLERİN başlangıcıdır.

T R Ä U M E

Ich täume von einer Welt Ben bir dünya hayal ediyorum Im der die Völker friedlich leben İçinde tüm halklar özgür yaşasın. Die Vorrate dieser Erde gerecht Dünyanın nimetleri adil

(26)

13

Ich träume von einem Land, Ben bir Ülke hayal ediyorum,

in dem die Meschen sicher leben İçinde insanlar güven içinde yaşasın

Kinder, Alte und Fremde nicht am Çocuklar, Yaşlılar ve yabancılar Rande stehen. Kıyıda köşede kalmasın.

Ich täume von einer Stadt, Ben bir şehir hayal ediyorum, İn der die Menchen menchlich İçinde insanlar insanca

Wohnen. Nicht das Auto, sondern die İkamet etsinler. otomobil değil, blâkiz Erhaltung der Natur das Doğanın korunması en önemlidir.

Ich träume von einer arbeit, Bir iş hayal ediyorum die die Menschen gerne tun insanlar severek çalışsın zum nutzen von allen- herkes faydalansın nicht nur für Profit. Yalınız kazanç-kar değil. İch träume von einer Schule, Bir okul hayal ediyorum,

in der die Kinder fröchlich lernen öğrenciler içinde özgür eğitim yapsın und nicht nur für Noten und fernen ve yalınız not ve uzak bir

Beruf. Meslek için değil.

Ich träume von einer Religion, Ben bir Din hayal ediyorum,

in der die Menschen sich alle finden onda insanlar her ihtiyacını bulabilsin

von einem Gott, der die liebe ist. bir Allah için, onun sevgisi olsun. Ich träume von einem anderen Ich, Ben bir farklılık hayal ediyorum,

das die Traume wahr macht ki; bu hayalim gerçekleşsin

sich nicht ablenken lasst von Ehrgeiz mevki-makam hırsı, rahatlık ve korku Bequemlichkeit und Angst. Saptırmasın.

Thomas, 15 Jahre C- R Ä T Z E L

Ene mene Tinten Fass, rata rate was ist das?

A – “ Ein lebender sass auf einen Toten, Starb der lebende.” -Alle vergleich hat 3 wichtgste Punkte :

Vergleich : Tot – Kerze

Hilfe : Tote weinen, starb der lebende Schock : Tote ausgeweint.

-Bütün benzetmelerin 3 önemli özelliği var. 1-Benzetme : Ölü - Mum

(27)

14

2-Yardımcı eleman : Ölü ağlıyor, yaşayan ölüyor. 3-Şok : Ölü yaşlı gözle ağlıyor. Sinlichlich Bildlich Kerze Tote Flamme lebende verbrann ausweinen

B- “Auf der Baum ohne würtzel, setzt sich der Fogel ohne schnabel und frisst den gansen Baum”. Subjekt Objekt Kerze Baum Alev Vogel mum erimesi fressen

3- Was sieht Gott nie, der kaiser selten, der Bauer alle tage. (L:Seines gleichen) 4- Der König will’s, der Hund nicht. (L: Salz)

5- Alt wie die Welt und doch nur einem Monat alt. (L: der Mond) 6- Vorn wie eine Gabel, in der mitte eie ein Fass

7- Hinter wie eine Besen. Was ist das? (L: die Kuh)

8- Bin ich davor, bin ich dar,in. (L: der Spiegel)

1.5. Varsayımlar

1- Çeviri bilimi, yabancı dil eğitim ve öğretiminde bir araçtır. 2- Yazılı ve sözlü çeviriler aynı zamanda dil içi çevirisi demektir.

3- Kaynak dil ve hedef dil arasındaki çevirilerde dillerin yapısı çok önemlidir. 4- Kaynak dildeki içeriğin aktarılması için hedef dilde eş değerlilik önemlidir.

(28)

15

5- Kaynak metinlerdeki anlam içeriklerinin, hedef dile aktarılmasında problemler çıkmaktadır

6- Kaynak dil ve hedef dil arasındakı dil ve gramer farklılıkları çeviride zorluklara neden olmaktadır.

7- Alman kültürü ve Türk kültürü arasındaki çeviride çıkan en büyük zorluk deyim aktarmasında olmaktadır.

(29)

16

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Çerçeve olarak Johann Wolfgang von Goethe’nin “Genç Werther’in Acıları” adlı romanının üç değişik çevirisinin karşılaştırılması ile yabancı dil öğretimine yansıması araştırma konumuzdur. Teorik bilgiler ışığında çeviride yeterlilik durumları göz önünde tutularak üç ayrı çevirinin karşılaştırılması yapılmış olacaktır. Çevirilerin biribirine üstünlüğü söz konusu değildir. Ancak çevirmenlerin her birinden edinilen artı kazanımlar Almanca dil öğretimine yansıtılacaktır.

“Genç Werther’in Acıları” romanının Türkçeye çevirisinin dil öğretine yansımasını, açmak istiyoruz. Eğitim ve öğretimin öneminden daha öncül, hiçbir mühim dava olamaz. İnsanoğlu geçmiş bilgi olmadan hiçbir düşünceyi üretemez. Hiç bir yeniliği de yapamaz. Kültürün önemi ve kutsallığı bundan dolayıdır. Atatürk, vecizelerinde; “Türkiye’nin temeli kültürdür” der. İnsanlar yenilik yapabilmesi için önce istek ve arzularında değişiklik yapması lazımdır ki; o zaman hallerinde bir değişiklik meydana gelebilsin. İşte okulların önemi burada anlaşılıyor. Okullarda daima yeni bilgiler vardır. Disiplin vardır. Yaşama motivasyon vardır. Methot vardır. Dünyada çoklu olan bilgileri en kısa sürede öğreterek, bilinenlerden bilinmeyen nice olayların çözümü vardır. Demektir ki; okul bir bina değildir. Okul bir ekol, bir yön dür. Bir amaçtır. Bilginin, kültürün kavramlaştığı bir sanat merkezidir. Okul, İnsanın arzu isteklerinde bir değil, bir çok değişiklik yaptırır. İnsanların da hali hayatı değişir. İnsanın yaratılışındaki içgüdüleri değiştiremeyiz, ancak bu güdüleri iyiye, faydaya, gelişmelere yönlendirebileceğimiz toplu yer okuldur. İste okul bu yönlendirmeyi yapar. Bir deyim olan söz vardır: “Nefislerindekilerini (istek ve arzularını)değiştiremeyenin hali değişmez!”, “sen kendini değiştir dünya değişsin.” Bu sözü fert için kullanabildiğimiz gibi toplum içinde kullanabiliriz İşte toplum olarak kendimizi değiştirme olayı eğitimle olacaktır. Yenileri öğrenme yerinin, program ve projelerinin tatbikine okul diyoruz. İşte gençliğin içindeki ateşi “okul” kavramı yönlendirir.

(30)

17

Çocuk olarak girdiği bu ocaktan; Doktor, Mühendis, Savcı, Hâkim, öğretmen ve araştırmacı olarak çıkar. Bu toplu eğitim ve öğretimin adına kısaca okul denir. Okul kavramı da budur. Bir bina değildir. Gençliğin içindeki “beka” içgüdüsü kısaca, “özgürlük” adı altında toplanır. Okul bütün bu istekleri bu nefisleri yönlendiren yegane kurumdur. Okula adımını atan orada iyide yarışma ve “sınav” neticesine katlanma fikrini Kabul etmiştir. Öğretenlerin hiçbirisine isyan edilmez. Öğrencinin yönlenmesinde her türlü bilgi, Öğrenciye yaş ve sınıf seviyesine göre verilir. Okul sözcüğü bir kelime olmakla sözlükte yer aldığı gibi; Bir Kavram (mevhum) Al. Begiff olarak da Etimoloji sözlüklerinde yer alır.

Okullar, dünya gerçeklerine göre ve insanın yaradılış gayesine göre doğru insan yetiştirmedeki önemine aykırı, fikir taşıyan hakim güçlerin eline teslim edilmemelidir. Bir devlet, kendi milletinin yükselişine aykırı ve bağımsızlığını tehlikeye atan fikirlere yer vermez, ancak o fikirlerin demokretik ortamlarda tartışılıp bilimsel bir mizanda öğrenildiği yer de okuldur. Bir millet anarşi içine çekilmiş ise; eğitiminin bozukluğunu gösterir ve eğitimini oturttuğu ilkelerinin sağlam olmadığını belirler. Milletinin kalkınmasını engellemek için, yabancı güçlerin ülkelere “tefrika” soktuğu hassas bölge de okullardır. Okulların girişinde yazılı bulunan vecizeler bütün bunlara işaret etmektedir. Üniversite bitirildiğinde kendi askerine ve polisine silah çevirenler GDO’su bozulmuş bir maddeye benzetilebilir. Eğitime önem verilmelidir ki; Öğretim de kaliteli olsun. Öğrenciler de de, yetiştirilen zamana endeksli yükselmeler olabilsin. Zaman ve sınıf seviyesine göre bilginin dozu artırılabilsin. Öğrenci bilgi seviyesi basamak, basamak yükselsin. Okullarımızın kendi bünyemize uygun fikir ve dünya görüşümüze katkı sağlaması önemlidir. Yabancı dil öğretiminin verimli olabilmesi, Kültürümüzle yetişen her meslek ve makamdan çevirmenlere ve dilcilere yönelik aşağıdaki gibi bazı tedbirlar alınmalıdır. Çevirinin dil öğretimine yansımasının önemi de budur.

1- Yabancı dil öğretim metotları geliştirilmeli, Öğreticiler çeviriye yönelik çalıştırılabilmeli, onlar bu konuda öğrenciyı yarış haline sokmalıdırlar.

(31)

18

2- Çeviriyi yalınız yabancı dilden çeviri olarak görülmemeli, çünkü çeviride kendi fikrini yabancı dile çevirmeler yabancı dil öğretiminde daha başarılıdırlar. kolaylaştırmaktadır.

3- Gençliğin dikkati önce fikir atmosferine çekilmelidir. Hayata ümitle bağlanmalıdırlar. Kendi kültürümüzü, öğrenilen yabancı kültür karşısında geliştirme fırsatı öğrenciye tanınmalıdır.

4- Öğrenci öğretmene saygılı, Öğretmenler de öğrencilerine saygılı olmalıdır. 5- Ders konuları ahlakı rencide eden konulara sapmamalıdır.

6- Öğrenci okulda bilgi almaya meraklandırılmalı adeta bigi hırsızı yapılmalıdır. Öğrenci spor klübü hayranı yerine araştırma hayranı olarak okuldan ayrılmalıdırlar.

7- Bu günün Teknolojisi ile bilgisayar, iletişim avantajından faydalanılmalı. Bu konuda önemli projeler geliştirilmelidir.

8- Yabancı dil öğretiminde daima şiir, tyatro, yazı, hitabet, konferans. Sinema,yarışlar, araştırmalar eksik olmamalıdır.

9- Öğrenci başarısı konusunda alışılmışın dışınde şu fikirlerimizin paylaşılmasında yarar görmekteyiz.

a) Almanca veye ayrı bir yabacı dil öğrenen öğrencilerin ders ortamı en az üç kişiden oluşturulması daha verimli oluyor. Çünkü konuşma, ben, sen, o şeklinde olmsı nedeniyle öğrenci konuşma ortamı sağlanmış oluyor. Örnekli konuşmalı geçen ortam bire bir öğretimden daha başrılı olacaktır. Öğrenci çok konuşup öğretmen daha az konuşmalı. b) Öğrenciyi ödüllendirmede tek öğrenciyi birinci seçiyoruz. Diğer öğrencilerin başarılı olmalarına sanki ihtiyacınız yokmuş gibi; sınıf birincisi, okul birincisi seçmemiz yanlışın danıskasıdır. Halbuki; 9,5 başarı durumuna geçen öğrenclerin hepsi birinci olsa olmazmı? Ödüllermi azdır? Sınıfın tamamı da birinci olsmalı. Okulda birincilerden oluşsun. Çünkü bize çok birinciler lazımdır. Her veli öğrencisinin birinci olmasını istemiyormu? Siporcular ve başka dallarda birinciler tek kişiden oluşabilir. Ama eğitimde tek kişiyi birinci yapıyorsunuz onuda başka ülkeler kapıyor veya kazaya kurban gitse, Bütün eğitiminiz boşamı çıkmaktadır.

(32)

19

2.1. Çeviri Bilimine Giriş

Çeviri bilimine girişte akla gelen öncül şey, ana dil ve kaynak dili bilen çevirmen bir kişinin varlığıdır. Sonra bu çevirmen, hem ana dilin, hem de kaynak dilin kültürlerini iyi bilen biri olarak akılda canlandırılır.

Göktürk (1986: 13) Çeviri Dillerin Dili adlı kitabında: “Başarılı çeviri, çevrilmesi söz konusu olan bir metinle ilgili bir takım iletişimsel özelliklerin yakından tanınmasıyla gerçekleşebilir. Gerçekte çevirmenin, hem kaynak dilin hem çeviri dilinin işleyiş düzenini çok iyi bilmesi, ikisinde de dilbilgisel ögeleri çözümleyebilecek yetide olması, yabana atılmayacak bir noktadır.” şeklinde bir yorumda bulunarak çeviri ve çevirmenin önemini vurgulamıştır.

Vils (1981:1) yaptığı araştırmalara göre, çeviri için gerekli olan üç aşamanın var olduğunu söylüyor,

1- Kaynak Dil (anadil),

2- Diller arası çeviri transferi,

3- Hedef dilde çeviri sonucu. Bu üç aşama için yöntem ve metotlar geliştirmek gerekmektedir.

Kaynak Dil Diller arası çeviri Hedef Dil transferi

Koller (2001: 125) “Einführung in die Übersetzungswissenschaft (Çeviribilimine Giriş)” adlı kitabında çeviriyi bir bilim dalı olarak araştırmış ve çeviribilim teorilerini aşağıdaki başlıklar altında incelemiştir.

1- Çeviri teorisi

(33)

20

3- Metine dayalı çeviribilim

4- Çevirinin zihinsel sürecini inceleyen çeviribilim 5- Bilimsel çeviri kritiği

6- Uygulamalı çeviribilim

7- Çeviribilimin tarihsel bileşimleri 8- Çeviri didaktiği

Apel (2003: 65) çeviri eleştirisinin önemini vurgulayarak bir çevirinin içinde en azından şu unsurların bulunması gerektiğini ifade etmektedir:

-Kaynak dil ve metnin karakterize edilmesi, -Hedef dil ve metnin karakterize edilmesi, -Okur merkezli bilgilerin verilmesi.

Sâkine Eruz (2009) Çeviribilimini önemseyen ve kurumsallaşması gerektiğini ileri süren, “Çeviribilimine Bir Giriş” adı altında, Çeviribilim hakkında bilinenleri bir çalışma grubu ile belgeselleştirmişlerdir, Neslihan Demez, Filiz Şan, Eylem Alp, Meral Camcı ve Başak Ergil , Nihal Akbulut bahar dönemi İstanbul Üniversitesi, Çeviribilim Bölümü’nde doktora çalışma grubu olarak çalışmaları sonucunda ortaklaşa hazırladıkları metne, çeviribilimsel gelişmelerin bütünsel ele alınması için gerekli görülen bölümler de eklenerek metin 02.02.2009 tarihinde Sâkine Eruz tarafından yayına hazır hâle getirildi. Çeviribilim hakkındaki tesbitleri şöyledir:

“Çevirinin Tarihi Seyri : Osmanlı İmparatorluğu’nda temelleri Fatih dönemine dayanan çeviri etkinliği 16. yüzyılda Venedik Krallığının uygun bulduğu tercüman adaylarını İstanbul’a göndermesiyle devam etmiştir. Osmanlı İmparatorluğuyla ticari ilişki içinde bulunan devletler, tercüman yetiştiren okullarını kendileri açarak, tercümanlarını kendileri yetiştirmek istemişlerdir. Bunlar sırasıyla Venedikliler, Habsburglular ve Fransızlardır. İstanbul’da eğitim alan çok kültürlü tercümanların yetişmesiyle birlikte Batıda Doğu Bilimleri Akademileri de açılmaya başlanmıştır. 1754’te Viyana’da Doğu

(34)

21

Bilimleri Akademisi kurulmuştur. Fransa, 17. yüzyılda İstanbulda Dil Oğlanları Okulunu açmıştır. Fransa tarafından gerçekleştirilen bu girişim ile Fransızca-Türkçe sözlükler oluşturulmuş, kültürel çalışmalar yapılmış ve batı dillerinde doğuya ilişkin Osmanlı kültürünü inceleyen yapıtlar kaleme alınmıştır. 1831 yılına kadar çalışmalarına devam eden okul, 1795 yılında Fransa’da kurulmuş olan Yaşayan Doğu Dilleri Okuluna model oluşturmuş ve Fransa’da “Doğubilim” adlı bir bilim dalının yaşama geçmesine öncülük etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu özellikle yükselme döneminde elde etmiş olduğu askeri ve siyasi başarılarla da ilintili olarak kendini dışarıya kapatmıştır.

18.yy.da ise, askeri ve siyasi alanda güç kaybetmesiyle birlikte Batı’dan yardım isteyen Osmanlı İmparatorluğu Batı dillerinden çeviriler yapmaya başlamıştır. Batıya yöneliş hareketinin ilk adımı Lâle Devrinde (1718–1730) atılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu bu dönemde Batıyı tanımak ve sorunlarına Batı üzerinden çözüm üretmek için Batı dillerinden birçok alanda çeviri yaptırmaya başlamıştı. Lâle Devri’nden önce bireysel olarak gerçekleştirilen uzmanlık metinleri çevirileri, Lâle Devri’nde hız kazanmış, ordu ve donanmanın güçlenmesi açısından önemli görülen eserler Osmanlıcaya aktarılmıştır. Askeri alandaki ıslahatların uzantısı olarak açılan mühendislik okullarında uzun yıllar Macar ve Fransız asıllı tercümanlar öğretmenlik yapmış, bir başka ifadeyle eğitim çeviri aracılığıyla gerçekleşmiştir. 1821 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nda kurulan ve çalışmaları ile dikkat çekmiş olan diğer bir kurum Tercüme Odası’dır. 1871 yılına kadar çalışmalarına devam eden kurum, Müslümanların yabancı dil öğrenmeleri, stratejik noktalarda istihdam edilmeleri ve devletin işlerliğini sağlaması amacıyla kurulmuş ve birçok bürokrat ve fikir adamı yetiştirmiştir 1839 yılında Osmanlı İmparatorluğunda Tanzimat Fermanının ilan edilmesiyle birlikte II. Mahmut döneminde başlayan reform çalışmaları ivme kazanmış, eğitimden hukuka, ordudan kültüre birçok alanda ciddi çalışmalar yürütülmüştür. Bu çalışmaların gerçekleştirilmesinde çevirinin rolü büyüktür. Tanzimat Döneminde yeni eğitim kurumları açılmış, bu kurumların öğretim elemanı eksikliği batıdan gelen öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmış, bu hocalar Türkçe öğrenene dek ise, dersler çeviri aracılığıyla yapılmıştır. Eğitim alanında gerçekleştirilen çeviri etkinliği öğretmenlere çeviri

(35)

22

yapılmasıyla sınırlı kalmamış, bu kurumlarda kullanılacak ders kitapları da batı dillerinden Osmanlıcaya aktarılmıştır. Yeni kurulan eğitim kurumlarına ders kitabı hazırlamak ve eğitimi desteklemek amacıyla devlet:

- Encümen-i Dâniş,

- Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye, - Telif ve Tercüme Cemiyeti,

- Daireyi İlmiye, gibi, kurumlar kurmuş, bu sayede batı dillerinden birçok bilimsel yapıtı dilimize kazandırmayı başarmıştır. Tanzimat Döneminde uygulanan reform çalışmaları arasında hukuk alanına ilişkin olanlar da dikkat çekicidir. Hukukun birçok alanına ilişkin köklü çalışmaların yapıldığı bu dönemde çeviri aracılığıyla, bir başka deyişle Batı yasalarının çevrilmesi yoluyla yeni yasalar oluşturulmuştur. Osmanlı İmparatorluğunun imar ve inşası için Osmanlılar, İngilizler, Fransızlar ve Almanlar ile birlikte çalışmış, 1883 yılında Osmanlı ordusu Prusya askeri heyeti tarafından ıslah edilmiş, bu çalışmaları yürütmek ve yabancılar ile sağlıklı iletişim sağlayabilmek için ise çeviriye başvurulmuştur. 19. yy.’a kadar Arap ve Fars yazınından eserlerin çevirisini gerçekleştiren İmparatorluk, Tanzimat’ın ilanı ile birlikte Batı yazınından da eserler çevirerek, roman, öykü, tiyatro gibi yeni yazın türleriyle tanışmış ve bunların yazın dizgemize girmesini sağlamıştır. Tanzimat Döneminde, Osmanlı İmparatorluğu, Batıyı tanıyarak, onun ulaştığı seviyeye ulaşmayı hedeflemiştir. Çevirinin kendine uzak olanı tanımanın başlıca araçlardan biri olduğunu fark eden İmparatorluk, gerek kendi eliyle gerek bireysel girişimleri destekleyerek yoğun bir çeviri etkinliğinin yaşanmasına neden olmuştur.”

2.2. Çeviri Nedir?

Çevirinin kısa bir tarifini yapmak gerekirse: Aşağıdaki dil bilim uzmanlarının yapmış olduğu çeviri tariflerinin hiçbir ideololojik etkide kalmayan, vicdan sahibi ve bilimsel bakışı esas alan çevirmenlerin ve kurumsal çeviri gruplarının yaptığı tercüme ve çeviri tanımlamalarıdır. Çağımızda, bilim ve teknolojinin çok ilerlediği günümüzde, ana dil dışında bir başka dil bilen her insan çeviri yapabilir. Ama hangi çeviriyi yapmalı, hangi

(36)

23

çevirileri yapmamalıdır? Kurumsal olarak Türk Dil Kurumunun yapmış olduğu çeviri tarifi şöyledir:

Türk Dil Kurumu Sözlüğü (1988:297) çeviriyi genel anlamıyla: “Dilden dile aktarma çevirme” şeklinde tanımlamaktadır. Alman uluslararası sözlüğünde; (Duden, 2001:1628) “Yazılı veya sözlü olarak bir başka dile kelimelere, sadık kalarak aktarmak” şeklinde tarif edilmiştir. Alman sözlüğünde; (Wahrig 2005:1285) “Çeviri bir metin veya bir kitabın bir dilden başka bir dile aktarılmasıdır.” şeklinde tarif edilmiştir. Stoze (1997:13) Çeviri Teorisine Giriş kitabında : “İnsanlar farklı dillerde konuştuğu sürece, dil bariyerlerini yıkmak için her çabayı sarf etmektir.” diyor ve tarifini şöyle yapıyor: “Çeviri etkinliği konuşulan veya yazılı olan dilin, bir dilden başka bir dile aktarılmasıdır.” Rifat (2003:9) “Çeviri Seçkisi 1” adlı eserinde: “Çeviri tam anlamıyla iki parçalı, parçaları biribirinden ayrılamayan, biri olmadan öbürü de olmayan (ben ve öteki, ya da öteki ve ben) bir kavramdır: Çevirinin etkinliği iki dil iki kültür, iki çağ, iki dönem vb. arasında gidip gelir, kendi varoluş koşullarını yaşarken, varoluş üzerindeki özünü de yaratır.” Göktürk (1986:9) “Çeviri insanın kendi yaşam çerçevesi dışındaki olgularla düşünceleri bilme çabasının bir sonucudur. Değişik toplumların, ulusların, bilim, sanat, düşünce alanındaki çabalarını birbiriyle paylaşabilme yoludur.” Boztaş (1992:249) çeviriyi: “Diller ve kültürler arası bir aktarımdır.” diye geneli içine alan kısa bir tarif sunuyor. Vardar (1981:172) çeviriyi şöyle tarif ediyor. “Bütün çağlarda karşımıza çıkan bir etkinlik, çeşitli uygarlıklar arasında köprü kurmuş, değişik toplumlardan bireyleri birbirine yaklaştıran her tür kültürel değeri, içinde oluşturduğu tarihsel ve toplumsal çevrenin dışına taşan o çevreden olmayan kişilerin yararlanmasına sunan, uygarlıklar arası bir iletişim ve bildirişim aracıdır” diyor.

Tez yazımı sırasında incelediğim tezlerde, bazı eksiklikler hissettim. Çeviri biliminin kaynağının 19.yy.’dan önce başladığı gerçeğinden uzaklaşılmış olduğu görülmektedir. 1789 Avrupanın büyük ihtilali (Fransız ihtilali) ile değişen kavramlara dikkat çekilmemektedir. Çeviribilimin kaynağının Batı olduğu iddia edilmiş, kültür ve fikir ayrılıklarının 19. yy.’dan itibaren Batı’dan Doğu’ya emperyalist amaçlarla ihraç edildiği

(37)

24

gerçeği saklanmıştır. Bilim ve teknolojinin ilerlemesi gerçeği bahane edilerek, yaşama hakkına sahip olan, insanlığın büyük bir bölümünde taraftar bulan, kavram, fikir ve düşünceler, unutturulmaya, insanlığın hafızasından silinmeye çalışılmıştır. Çeviri eserler kullanılarak Doğu daima Batı’ya muhtaç ve mahkûm gösterilmektedir. Hâlbuki 15. yüzyıldan sonra Batı’ya yönelik çeviriler yapılırken daima bilim, sanat ve o günün teknolojisi ihraç edilmiş, bu gün, Batı’nın Doğu’ya uyguladığı teknolojik dayatmalar ve emperyalist amaçlar sözkonusu olmamıştır.

Çevirilerin amaca varmasında başarıya ulaşmamaya sebep olarak aşağıdaki konularda yapılan ihmalleri sıralayabiliriz:

1- Anlambilim (Semantik)

2- Kavram analizleri ve etimoloji bilimi,

3- Kaynak metin dili ile hedef dil metni arasındaki kültür farklılıkları, 4- Fikir dünya görüşü ayrılıkları.

Çeviri sırasında bu konuların ihmal edilmemesi gerçekleri gözardı ediyor. Her dilci çevirinin zorluğundan bahsediyor. İşin doğrusu, çevirinin zorluğu ideolojik bağımlılıktan gelmektedir. Çeviri nedir? sorusunun en iyi cevabı ise: “ İhmal edilmiş eksik bırakılmış bir bilim dalıdır.”

2.3. Çeviride İlkeler

Çeviri sanıldığından karmaşık bir konu olarak görülmüşse de, biz bu kadar karmaşık bir şey olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü çeviriyi karmaşık yapan çeviri yapanların kültür ayrılığıdır. Yeryüzünde her şeyin bir doğrusu vardır, aynı konuda iki doğru olamaz. Genelde doğrular teknolojide, tıpta ve kimyada “sana göre bana göre değil” doğruların tek olduğu gibi; düşüncede aklın yolu da bir olmalıdır. Çevirmenlerin kültürüne bakarsak her birinin kendine göre bir düşünce doğruları vardır. (Doğru düşüncenin açılımını 3.2. Evren ve Önerilem de “Düşünce” konusuna geniş yer vermiş bulunuyoruz). Çevirinin bu kadar karmaşıklığına rağmen bu günkü çeviri uzmanları bu konuyu en iyiye

Referanslar

Benzer Belgeler

KOSGEB tarafından Teknoloji Geliştirme Merkezi (TEKMER) isim kullanım hakkını ilk alan İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) TEKMER; İstanbul Aydın Üniversitesi akademisyenleri,

Elif Şafak’ın Türkiye’nin en çok basılan, satılan ve en fazla yabancı dile çevrilen Aşk romanının iki farklı çevirisi tez konusu olarak belirlenmiş, iki dil

a lodge meeting with the recitation of a poem, specially made for the occasion by Goethe and afterwards printed in 1833 i^^ Goethe's Post-.

• “Situado en la cima de una colina, la vista del pueblo es muy pintoresca, se ve todo el valle con una sola mirada…Lo que llama la atención son dos tilos soberbios de

İstanbul Medeniyet University, Faculty of Education Sciences, Turkish and Social Scinces Education, Turkish Language Teaching Education, Cevizli Campus, Kartal-İstanbul

Özellikle coğrafya başta olmak üzere, birçok bilim dalı tarihi ile ilgili şarkiyatçı çalışmalarda muazzam ilerlemeler kaydedilmesine rağmen ve Arap-İslâm

Klasik dönem yazarlarından olan Goethe, kadın ve erkeğin dünyasını ve onların birlikte oluşturdukları evlilik dünyasını, karşıt düşüncelerin taşıyıcısı olan

Bu çalışmanın amacı iki dillilik gerçeğinin gündelik hayattan eğitime kadar dinamik ve etkin bir şekilde yaşandığı coğrafya olan Tunus’ta, iki dilli öğrencilerin yabancı