• Sonuç bulunamadı

Benzetme amaç güdülmeden bir sözün ilgili olduğu başka bir söz yerine kullanılmasıdır.

Arif Gelen : RYNO

“Dağdan inen ırmak vadide kırmızı renkler içinde akıp gidiyor” Nihat Ülner : RYNO

“Derenin selleri kızıl kızıl akıyor

Dilek yapıcı : RYNO

“Dağdan inen ırmak vadide kırmızı renkler içinde akıp gidiyor” Nihat Ülner : ALPİN

“Öfken bir kasırgaydı, kılıcın ovaların üzerinde çakan bir şimşekti” Teşhis (kişileştirme)

İnsan dışındaki canlı cansız varlıklara insan özelliği kazandırmaktır. Her teşhiste aynı zamanda kapalı istiare vardır.

Arif Gelen: RYNO

“Ama duyduğum ses daha hoş, bu alpinin sesi ölüler için türkü yakıyor o.”

İNTAK (konuşturma)

İnsan dışındaki varlıkları konuşturmaktır. Her intak sanatında teşhis sanatı vardır; ancak her teşhiste intak sanatı yoktur.

Nihat Ülner : RYNO “derenin selleri kızıl kızıl akıyor ovada ne hoş mırıldanıyorsunuz,”

143

TECAHÜL-İ ARİF

Anlam inceliği oluşturmak için herkesçe bilinen bir gerçeği bilmiyormuş gibi aktarmadır.

Dilek Yapıcı : “şeytan doldurur derlerya! O anda nasıl olmuş bilmem;” 12 Ağustos (S:50) HÜSN-İ TA'LİL

Sebebi bilinen bir olayın meydana gelişini, gerçek sebebinin dışında başka, güzel bir nedene bağlamadır.

Dilek Yapıcı : “Bu söz yüreğimi yine bir yerinden sızlattı” 15 Mart (S:79) MÜBALAĞA (abartma):

Sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi olduğundan daha çok ya da olduğundan daha az göstermektir.

K.M. : “Der Garten ist einfach, und man fühlt gleich bei dem Eintritte, daβ nicht ein wissenschaftlicher Gärtner, sondern ein fühlendes Herz den Plan gezeichnet, das seiner selbst hier genieβen wollte.”

Arif Gelen : 4 Mayıs “Pek gösterişli bir bahçe değil, İçeri girer girmez, bahçe planının

bir bahçivanıın değil oranın tadını çıkarmak isteyen duygulu bir insanın çizdiği anlaşılıyor.” Şeklindeki çeviri, mübalağa sanatını vurgulu yapmıştır.

Nihat Ülner : 4 Mayıs “Bahçe oldukça yalın; daha ilk bakışta buranın planını bilgeli bir

bahçivanın değil de duyarlı bir yüreğin kendi keyfi için çizdiği hissediliyor.” K. M. de

mübalağa sanatı daha ustalıklı kullanılmıştır. Çevirmenin çevirisi de uydundur.

Dilek Yapıcı : 4 Mayıs “Bahçede hiç gösteriş belirtisi yok. Daha adım attığında bunun

görgülü bir bahcivan elinden çıkma olmadığı, salt duygulu birinin bu planı kendi gönlünce çizdiği anlaşılır.” Mübalağa sanatı, çeviri yerinde olmuş diyebiliriz.

TEZAT (karşıtlık)

144

K.M. : 30 Nowember: (…) - Und dürft ihr das Wahn! nenen, ihre wortkramer auf eueren Polstern? -Wahn!

Arif Gelen: 30 Kasım (…) “ Yumuşak yastıklar üzerinde oturan sizin gibi laf ebeleri de buna saçmalık der.”

Nihat Ülner : 30 Kasım (…) “-Ey siz yumuşak döşeklerinde oturan sözcük tüccarları, buna delilik demeye hakkınız var mı? Delilik!”

Dilek yapıcı : 30 Kasım (…) “ Yumuşak yastıkların arasında miskin bir gevşeklikle uzanmış olduğunuz halde bunlara aptallık der geçersiniz.”

K.M: 16 Junius “Ach wie mir das durchalle Adern läuft, wenn mein Finger unversehens den ihrigen berührt, wenn unsere Füβe sich unterdem Tisch begegnen! Ich ziehe zurück wie vom Feuer,

Arif Gelen : 16 Temmuz “Ansızın eli elime değse, masanın altında ayaklarımız

birbirine dokunsa, bütün damarlarımdaki kan coşuyor.” Normal çevirimiz yapılmıştır ancak Kaynak metindeki edebi “nida” sanatını kullanmamıştır.

Nihat Ülner : 16 Temmuz “Ah, tesadüfen elim onun eline dokununca, ayaklarımız istemeden masanın altında birbirine değince, nasıl da damarlarım çekiliyor! Ateşten kaçar gibi irkiliyorum,” Şeklinde hem Nida (seslenme) edebi sanatı kullanmış hemde dil içi Interpreten çevirisini yerinde yapmıştır. Nida (seslenme) Şiddetli duyguları, heyecanları coşkun bir seslenişle anlatmadır. Daha çok ay, ey, hay, ah ünlemleriyle yapılır.

Dilek Yapıcı : 16 Temmuz “Elim eline tesadüfen değse, yada masabaşında otururken ayaklarımız bir birbirine dokunsa bütün damarlarımdaki kan birden nasılda alevleniyor!” K.M : 30 Nowember “ O Gott! Du siehst meine Tränen! Muβtest du, der du den menschen arm genug erschufst, ihm auch brüder zugeben, die ihm das biβchen Armut, das biβchen Vertrauen noch raubten, das er auf dich hat, auf dich, du Allliebender! Denn das Vertrauen zu einer heilenden Wurzel, zu den Tränen des

145

Weinstockes, was ist es als Vertrauen zu dir, daβ du in alles, was uns um gibt, heil- und linderungskraft gelegt hast, der wir so stündlich bedürfen?”

Arif Gelen : 30 kasım H.D. e“ ULU TANRIM! Göz yaşlarımı görüyorsun. İnsanı bu kadar aciz yarattığın halde, onun elinde olanı alan, sana karşı beslediği birazcık inançtan bile mahrum bırakan karşdeşler vermesen olmazmıydı? Bir ot kökünden, bir asma dalından şifa beklemek sana inanmak değilmidir? Her saat muhtaç olduğumuz şifayı ve teselliyi çevremizde bulan her şeyi veren sen değilmisin? varlığının derinliğine bir türlü

varamadığım,”

Nihat Ülner : 30 Kasım “TANRIM gözyaşlarımı görüyorsun! Senki bütün yaratılışı seven Tanrı, insanı yoksul yarattın, niçin ona birde şu birazcık yoksulluğu, sana ve sonsuz sevgine duyduğu şu birazcık güveni elinden alıcak kardeşler verdin! Çünkü şifalı bitkilere, üzüm bağının göz yaşlarına duyduğumuz bu güven her dakika gereksinimini duyduğumuz sağaltıcı ve dindirici bir gücü bizi çevreleyen her şeye yerleştirdiğine dair bir güvenden kaynaklanmıyormu?”

Dilek Yapıcı : 30 Kasım “EY TANRIM! Gözyaşlarımın farkındasın! Bizleri bu kadar zavallı yarattığın halde revamıdır ki, şu halimizde yine bizi soymaya yeltenen kardeşler veresin!.. öyle kardeşler ki senin adına beslediğimiz belirsiz bir inanaçtan da bizi yoksun bırakmak isterler… sen değil misin ki bizim heran ihtiyaç duyduğumuz şifa ve avuntuyu gözle görebildiğimiz her zerreye vermışsin… örneğin, bir kökten, bir asma dalından çare beklemek gerçeği aranırsa yine senden çare beklemek sayılmaz mı?”

SECİ : Edebi sanatlardan düz yazıda cümle içinde yapılan uyağa denir.

146

4.3.13. Örnek Metin –XIII (s.111 s.5 s.122 s.10 s.123 s.28 s.124

s.1-38

A l p i n