• Sonuç bulunamadı

Özel Hukuk davalarında cumhuriyet savcılarının görevleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Özel Hukuk davalarında cumhuriyet savcılarının görevleri"

Copied!
135
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ESTİTÜSÜ

ÖZEL HUKUK ANA BİLİM DALİ

ÖZEL HUKUK DAVALARINDA

CUMHURİYET SAVCILARININ GÖREVLERİ

Yüksek Lisans Tezi

Danışman

Prof. Dr. Ömer ULUKAPI

Hazırlayan

Hüseyin DEMİRCİ

054233001011

(2)

İÇİNDEKİLER

BİBLİYORAFYA……….…VI KISALTMALAR ………... XII

GİRİŞ………...……1

BİRİNCİ BÖLÜM SAVCILIK KURUMUNA İLİŞKİN GENEL AÇIKLAMA A) Savcılık Kavramı ve Savcılığın Tanımı ………... 3

B) Savcılığın Tarihçesi ..……… 6

I- Savcılığın Avrupa Ülkelerindeki Gelişimi …..………. 6

1- Genel Olarak ………...……… 6

2- Roma Hukukunda Savcılık ...……….………...…….. 7

3- Fransız Hukukunda Savcılık ...…………..……….………...…... 8

4- İskoç ve İngiliz Hukukunda Savcılık ………..………... 10

5- Alman Hukukunda Savcılık ………..………...…… 11

II. Savcılığın Türk Hukuk Tarihindeki Gelişimi .………... 12

1- İslâmiyet’in Kabulünden Önceki Dönem …...…...………….………. 12

2- İslâmiyet’in Kabulünden Sonraki Dönem ...……….……….. 13

a- Tanzimat Dönemine Kadarki Durum …….……….. 13

b- Tanzimat’tan Sonraki Dönem ...……….……….. 15

D) Savcılıkta Terim Sorunu …………..………... 17

E) Mevzuatımızda Savcılık Kurumu ...………. .. 18

I. 825 sayılı Kanun’a Göre Savcılık ……….……….. 18

II. 5235 sayılı Kanuna Göre Savcılık ……….…………. 19

III. Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuki Statüsü ……….…….……… 21

IV. Cumhuriyet Savcısının Atanması ……….……….….……… 25

a) Adaylık Süreci İle Mesleğe Atanma .……….….………. 26

i.Adaylığa Atama ………..………...….….……… 26

a. Yazılı Sınav ..………...….….……… 27

b. Arşiv Araştırması ………...….….……….. 28

c. Mülâkat ………...….….……….…… 29

d. Adaylığa Atama ………...….….……… 32

(3)

iii.Adaylık Süresi İçinde Göreve Son Verme ..………..………... 36

iv.Mesleğe Atama ………..………...….….……….… 36

b) Diğer Hizmetlerden Mesleğe Atanma ………..………....…... 38

c) Savcılık Görevine Tekrar Atanma ...………..………....…..… 38

d) Yeniden Atanma ..………..………...….….……….… 39

e) Terhis Edilenlerin Görevlerine Dönmesi ...………..……….…... 41

V. Cumhuriyet Savcısının Bağımsızlığı, Tarafsızlığı ve Reddi ...…….………….. 41

a) Cumhuriyet Savcısının Bağımsızlığı ...……..……….…... 41

i. Cumhuriyet Savcısı ve Başsavcı ilişkisi ....…………..………. 44

ii. Cumhuriyet Savcısı ve Adalet Bakanı ilişkisi ...……...…………..……….. 45

b) Cumhuriyet Savcısının Tarafsızlığı ...………..………..…….. 46

c) Cumhuriyet Savcısının Reddi ...………..………... 48

VI. Cumhuriyet Savcısının Görevleri……….………... 49

İKİNCİ BÖLÜM CUMHURİYET SAVCISI VE HUKUK DAVALARI A- Dava Açılmasında Cumhuriyet Savcısının İşlevi ...………... 50

B- Davaya Katılmada Cumhuriyet Savcısının İşlevi ...……….. 51

C- Kanun Yararına Temyizde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İşlevi …………. 51

D- Yargılamanın Gösterdiği Özellikler ……….. 52

I. Genel Olarak……….………... 52

II. Kamu Düzeni İlkesi ……….……... 53

III. Re'sen Araştırma İlkesi ...……….………... 54

IV. Kanunilik İlkesi ……….………. 54

V. Cumhuriyet Savcısının Taraf Olması ……….……… 55

VI. Cumhuriyet Savcısının Duruşmaya Davet Edilmesi Zorunluluğu ...…….……. 55

VII. Taleple Bağlılık Kuralının Uygulanmaması ...………..…….. 56

VIII. Cumhuriyet Savcısının Duruşmaya Gelmemesi ...……….………. 56

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM CUMHURİYET SAVCISININ AÇTIĞI VE KATILDIĞI ÖZEL HUKUK DAVALARI A- Türk Medeni Kanunu’nda Sayılan Haller………...… 57

(4)

1) Genel Olarak ...………...………..…. 57

2) Mutlak Butlan Sebepleri …...……… 61

i. Eşlerden Birinin Evlenme Sırasında Evli Bulunması ...………. 61

ii. Eşlerden Birinin Evlenme Sırasında Sürekli Bir Sebeple Ayırt Etme Gücünden Yoksun Bulunması ...………. 65

iii. Eşlerden Birinde Evlenmeye Engel Olacak Derecede Akıl Hastalığı Bulunması ………..……….... 66

iv. Eşler Arasında Evlenmeye Engel Hısımlığın Bulunması ...………... 67

3) Mutlak Butlan Davasında Taraflar ...………...………. 68

i. Davacılar ...………. 68

ii. Davalılar ………...………. 69

4) Görevli ve Yetkili Mahkeme………...……….…. 70

5) Dava Açma Süresi ………...………. 71

II. Evlenme Talebinin Reddine İtiraz Davası ..……….………... 71

III. Evlenmeyle Soybağının Kurulmasına İtiraz Davası……….…………... 72

1) Genel Olarak ...………...………... 72

2) Davanın Şartları ...………...……….. 75

3) Davacı ve Davalılar ...………...……….... 75

4) Görevli ve Yetkili Mahkeme ...………...……….……. 76

5) Yargılama Usulü ve Süreler ………..……….……... 76

IV. Tanımanın İptali Davası ...……….………...………….……. 78

1) Genel Olarak………..………….……….……….. 78

2) Davanın Şartları……….…..……….……. 79

3) Davacı ve Davalılar…………..……….………..……….……. 79

4) Görevli ve Yetkili Mahkeme….………..……….……. 80

5) Yargılama Usulü ve Süreler………...………...……. 80

V. Babalık Davası……….………...……. 81

1) Genel Olarak………...………... 81

2) Davacı ve Davalılar………...……… 82

3) Davanın İhbarı………...……… 84

4) Görevli ve Yetkili Mahkeme………...………..… 85

5) Yargılama Usulü ve Süreler………85

VI. Evlatlık İlişkisinin Kaldırılması………….………..……… 87

(5)

2) Davanın Şartları………...………...……... 87

3) Davacı ve Davalılar………...……… 88

4) Görevli ve Yetkili Mahkeme………...………...…... 88

5) Hak Düşürücü Süreler…………...………. 89

VII. Derneklerin Feshi Davası……….………... 89

1) Genel Olarak…………...………... 89

2) Dava Şartları…………...………... 92

a. Derneklerin Kendiliğinden Sona Ermesi ………... 92

i.Genel Olarak………... 92

ii.Amacın Gerçekleşmesi, Gerçekleşmesinin Olanaksız Hale Gelmesi veya Sürenin Sona Ermesi……….. 95

iii.İlk Genel Kurul Toplantısının Kanunda Öngörülen Sürede Yapılmamış ve Zorunlu Organların Oluşturulmamış Olması………...…………. 95

iv.Borç Ödemede Acze Düşme Hali………96

v.Tüzük Gereğince Yönetim Kurulunun Oluşturulmasının Olanaksız Hale Gelmesi………. 97

vi.Olağan Genel Kurul Toplantısının İki Defa Üst Üste Yapılamaması…… 97

b. Derneklerin Mahkeme Kararı İle Sona Ermesi……….. 98

i.Genel Olarak………... 98

ii.Amacın Kanuna veya Ahlaka Aykırı Hale Gelmesi ……….. 99

iii.Derneğin Kuruluşundaki Kanuna Aykırılıkların veya Eksikliklerin Giderilememesi ………..……… 100

iv.Amacın Kanuna Aykırı Olması veya Amacın Konusu Suç Teşkil Eden Fiillerin Gerçekleştirilmesi Olması... 100

v.Bazı Ad ve İşaretleri Kullanma Yasağına Aykırılık ...………...… 101

3) Görevli ve Yetkili Mahkeme……...……… 103

4) Yargılama Usulü…………...………...… 104

VIII. Vakfın Dağıtılması Davası …….……….. 104

1) Genel Olarak ………...……… 104

2) Dava Şartları ………...……… 107

3) Yargılama Usulü ………. 108

(6)

1.Genel Olarak …………..……….. 108

2. Nüfus Davalarının Türleri ..……….…. 109

a- İsim Değiştirme ve Düzeltme Davaları ....……… 109

b- Yaş Düzeltme Davaları ………...………. 110

c- Diğer Kayıt Düzeltme Davaları ………...…... 114

3. Nüfus Davalarında Usul …..……… 115

C- Cumhuriyet Savcısının Diğer Kanunlara Göre Dava Açmakla Görevli Olduğu Haller ……… 115

I. Ailenin Korunmasına Dair Kanunda Öngörülen Haller ……….……….. 115

II. Sendikalar Kanununda Öngörülen Haller ……….………….... 117

III. Türk Vatandaşlığı Kanunda Öngörülen Hal ……….……… 118

(7)

BİBLİYOGRAFYA

Akıntürk, Turgut : Türk Medeni Hukuku Yeni Medeni Kanuna

Göre Uyarlanmış Aile Hukuku, C. 2, 9. Bası, İstanbul, 2004.

Akıntürk, Turgut : Türk Medeni Hukuku, İstanbul, 2002.

Akıntürk, Turgut : Şahsın Hukuku, Ankara, 1996.

Akipek, Jale Güral : Hükümsüzlük Nazariyeleri Karşısında Türk

Medeni Kanununun Sistemi, Ankara, 1953.

Alagonya, Yavuz : Medeni Usul Esasları, İstanbul, 2001.

Arıkan, Baha : Müdde-i Umumîlik Müessesesi, A.B.D., 5.

Sayı, 1955.

Ataç, Özkan : Nüfus Davaları ve Nüfus İşlemleri, Ankara,

2004.

Ataay, Aktekin : Medeni Hukukun Genel Teorisi, 4. Bası,

İstanbul, 1995.

Ayan, Mehmet : Medeni Hukuk, Konya, 2003.

Ayan, Mehmet/

Ayan, Nurşen : Kişiler Hukuku, Gözden Geçirilmiş 2.Baskı,

Konya, 2007.

Aydınalp S. : Hakimlerin Hukuki Sorumluluğu, Ankara 1997.

Ballar, Suat : Türk Dernekler Hukuku, 3. Baskı, İstanbul,

1996. Centel, Nur/

(8)

Centel, Nur : Ceza Muhakemesi Hukukunda Hakimin Tarafsızlığı, İstanbul, 1996.

Centel, Nur : Nur Centel’in Tebliği, Bir Adli Organ Olarak

Savcılık, T.B.B., 2006. Cin, Halil/

Akgündüz, Ahmed : Türk Hukuk Tarihi, C.1, İstanbul, 1995.

Üçok, Coşkun : Savcılıkların Avrupa Hukukunda Gelişmesi ve

Türkiye’de Kuruluşu, Ankara, 1964.

Demiralp, B.T. : Uygulamada Nesep, Nüfus ve Kişisel Hukuk

Davaları, İstanbul, 2003. Dural, Mustafa/ Öğüz, Tufan/

Gümüş, Mustafa Alper : Türk Özel Hukuku, Aile Hukuku, C.3, İstanbul,

2005.

Duran, Mustafa : Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 11. madde,

Dernek Kurma ve Toplantı Özgürlüğü, (www.adalet.gov.tr).

Engin, Baki İlgay : Yeni Medeni Kanun ve Dernekler Kanununda

Yapılan Değişikliklerin Türk Dernekler Hukukuna Etkileri, (Kocayusufpaşaoğlu Armağanı, s.333-377), Ankara, 2004.

Erem, Faruk : Ceza Usûlü Hukuku, 2. Bası, Ankara 1968.

Erem, Faruk :Diyalektik Açısından Ceza Yargılaması Hukuku,

Ankara, 1986.

(9)

Gökçe, Teoman : Savcılığın Niteliği, Yapısı ve Özellikleri, A.D., C.28, 2002.

Gökçe, Teoman : Savcılık İşlemlerinin Hukuki Niteliği, Selçuk

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Konya, 2001. Hatemi, Hüseyin/

Serozan, Rona : Aile Hukuku, İstanbul 1993.

Jehle, Jörg Martin : Bir Adli Organ Olarak Savcılık Sempozyumu,

Türkiye Barolar Birliği, Ankara, 2006.

Katoğlu, T. : Bağımsız Yargıda Savcıların Yetkileri, M.B.D.,

C.XX, sayı 187.

Keyman, S. : Ceza Muhakemesinde (Asıl Ceza

Muhakemesinde) Savcılık, 1970.

Konuralp, H. : Medeni Usul Hukukunda Yazılı Delil

Başlangıcı, Ankara, 1988. Köprülü, B./

Kaneti, S. : Aile Hukuku, İstanbul, 1989.

Kunter, N./Yenisey, F./Nuhoğlu : Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza

Muhakemesi Hukuku, 15.Baskı; İstanbul 2006.

Kunter,Nurullah : Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza

Muhakemesi Hukuku, 6. Bası, İstanbul 1978

Kunter, N./Yenisey, F. : MuhakemeHukukuDalı Olarak Ceza

Muhakemesi Hukuku Öğrenme Kitabı I, 12. Bası, İstanbul 2002.

(10)

Kuru, B./Arslan, R./Yılmaz, E. : Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 17.Baskı, Ankara 2006.

Kuru, Baki : Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul, 2001

(Kuru- Usul).

Kuru, Baki : Hakim ve Savcıların Bağımsızlığı ve Teminatı,

Ankara, 1966.

Lütem, İ. : Hususi Hukuk Sahasında Savcılık Müessesesi,

A.D.1951.

Oğuzman, K./Barlas, N. : Medeni Hukuk,10. Bası, İstanbul, 2003.

Oğuzman, K./Dural, M. : Aile Hukuku, İstanbul, 1994.

Oğuzman,K./Seliçi,Ö./

Oktay, S. : Kişiler Hukuku, 6. Baskı, İstanbul, 1999.

Özmen, İsmail : Babalığın Tespiti Davası, Türkiye Noterler

Birliği Hukuk Dergisi, 2000.

Öztan, Bilge : Aile Hukuku, Ankara, 2004.

Öztan, Bilge : Medeni Hukukun Temel Kavramları, 11. Bası,

Ankara, 2003.

Öztan, Bilge : Şahsın Hukuku, Ankara, 2000.

Öztürk, B. : Ceza Hukuku El Kitabı, İstanbul, 1989.

Özuğur, Ali İhsan : Velayet, Vesayet, Soybağı, Evlat Edinme

Hukuku Diğer Eşin Rıza ve Onamına Bağlı İşlemler, Ankara, 2007 .

(11)

Pekcanıtez, H./ Atalay, O./

Özekeş, M. : Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 5.Baskı,

Ankara, 2006.

Saldırım, M. : Özel Hukukta Cumhuriyet Savcısının Görevleri,

Ankara, 2005.

Serozan, Rona : Medeni Hukuk, Genel Bölüm, İstanbul, 2004.

Serozan, Rona : Aile Hukuku, İstanbul, 1993.

Sonel, H. : Türkiye’de Savcılığın Kuruluşu, A.D., 1949.

Tekinay, Selahattin Sulhi : Türk Aile Hukuku, İstanbul, 1990.

Tekinay, Selahattin Sulhi : Medeni Hukukun Genel Esasları ve Gerçek

Kişiler Hukuku, 6. Bası, İstanbul, 1992. Toroslu, Nevzat/

Feyzioğlu, Metin : Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara, 2006.

Tosun, Öztekin : Türk Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri, C. I, 4.

Bası, İstanbul, 1984.

Tunca, A. : Tatbikat Yönünden Cumhuriyet Savcısının

Görev ve Yetkileri, Ankara, 1952.

Tutumlu, Mehmet Akif : Evliliğin Butlanı, Boşanma, Ayrılık Sebepleri ve

Boşanmanın Hukuki Sonuçları, Ankara, 2006. Uçar, M. Bilal/ Çiftçi, Selda/

İmamoğlu, A. Haydar : Dernekler Hukuku, Ankara, 2002.

Ulukapı, Ömer : Medeni Usul Hukukunda Dava Arkadaşlığı,

(12)

Ulukapı, Ömer : Medeni Usul Hukukunda Tarafların Duruşmaya Gelmemesi, Konya,1997.

Üçok, Coşkun : Savcılıkların Avrupa Hukukunda Gelişmesi ve

Türkiye’de Kuruluşu (Ord. Prof. Dr. Sabri Şakir’in Hatırasına Armağan), Ankara, 1964.

Velidedeoğlu, H. Veldet : Türk Medeni Hukuku, Aile Hukuku, C.2,

İstanbul, 1965.

Yenisey, Feridun : Uygulanan ve Olması Gereken Ceza

Muhakemesi Hukuku, Hazırlık Soruşturması ve Polis, 3. Bası, İstanbul, 1993.

Yılmaz, E. : Savcıların Hukuk Davalarındaki Görevleri,

A.Ü.H.F.D., C: XXIX, 1972 sayı.1-2.

Yılmaz, E. : Olağanüstü Temyiz, Ankara, 2003.

Yurtcan, Erdener : Ceza Yargılaması Hukuku, 10.Baskı, 2004.

Yurtcan, Erdener : Cumhuriyet Savcısının ve Ceza Yargıcının

Başvuru Kitabı, 2007.

Zevkliler, Aydın : Medeni Hukuk, Ankara, 1995.

www.adalet.gov.tr. : T.C. Adalet Bakanlığı İnternet Sitesi.

www.anayasa.gov.tr : T.C. Anayasa Mahkemesi İnternet Sitesi. www.tdk.gov.tr (Türkçe Sözlük). : Türk Dil Kurumu İnternet Sitesi.

Kazancı İçtihat Bilgi Bankası U.Y.A.P. Mevzuat Bilgi Bankası

(13)

KISALTMALAR

A.B.D. : Ankara Barosu Dergisi.

A.D. : Adalet Dergisi.

a.g.e. : Adı geçen eser.

A.İ.H.M. : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi.

A.İ.H.S. : Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi.

A.Ü.H.F.D. : Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi.

Any. : 1982 Anayasası.

A.Y.M. : Anayasa Mahkemesi.

Bkz. : Bakınız.

B.K. : 818 sayılı Borçlar Kanunu.

C. : Cilt.

C.M.U.K. : 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (Mülga).

C.M.K. : 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu.

D.K. : 5253 sayılı Dernekler Kanunu.

D.Yön. : Dernekler Yönetmeliği.

D.M.K. : 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu.

E. : Esas.

H.D. : Hukuk Dairesi

H.G.K. : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu.

H.S.K. : 2082 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu

(14)

İ.İ.K. : 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu.

m. : Madde.

M.B.D. : Mülkiyeliler Birliği Dergisi.

M.Ö. : Milattan Önce.

N.H.K. :5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu.

T. : Tarih.

T.C.K. : Türk Ceza Kanunu.

T.A.A. : Türkiye Adalet Akademisi.

T.A.A.K. : Türkiye Adalet Akademisi Kanunu.

T.B.B. : Türkiye Barolar Birliği.

T.M.K. : 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu.

T.V.K. : 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu.

K. : Karar.

R.G. : Resmi Gazete.

S. : Sayı.

s. : Sayfa.

s.K. : Sayılı Kanun.

U.Y.A.P. : Ulusal Yargı Ağı Projesi.

Vak. K. : 5737 sayılı Vakıflar Kanunu.

v.d. : ve diğerleri.

y.y. : yüzyıl.

(15)

GİRİŞ

Cumhuriyet savcılarının asıl görevleri ceza yargılaması alanına ilişkindir. Bununla birlikte, kamu düzeninin gerekli kıldığı ve kanunun öngördüğü bazı hukuk davalarında Cumhuriyet Savcılarına bir takım görevler verilmiştir.1

Nitelik itibariyle kamu görevlisi olan Cumhuriyet Savcısı, kişiler arasında meydana gelen özel hukuk uyuşmazlıklarına kural olarak katılmaz. Ancak kanun koyucu, kamu düzeninin gerekli kıldığı bazı durumlarda Cumhuriyet Savcısının, ya resen ya da davadan haberdar edilmesi ile bazı davalara katılacaklarını ilgili kanunlarda sınırlı olarak düzenlemiştir. Kamu düzeni kavramını Anayasa Mahkemesi “Toplumun huzur ve sükununun sağlanmasının devletin ve devlet teşkilatının muhafazasını hedef tutan her şeyi ifade ettiği, başka bir deyimle cemiyetin her sahadaki düzeninin temelini teşkil eden kuralları kapsadığı sonucuna varılmaktadır”

şeklinde yorumlamaktadır.2 Üzerinde önemle durulması gereken nokta, Cumhuriyet

Savcısı, kamu düzeni yanında kanunda açıkça görevlendirilmiş ise özel hukuk davası açabilir ya da açılmış olan özel hukuk davasına katılabilir. Cumhuriyet Savcısı, kamu düzenini ilgilendiren her özel hukuk davasına davacı ya da müdahil sıfatıyla katılamaz. Cumhuriyet Savcılarının görevli oldukları özel hukuk davalarının sayısı bellidir ve sadece kanun koyucu, bu davaların sayısını artırılabilir veya azaltabilir. Kanunda sınırlı olarak belirtilen bu davaların bazılarını Cumhuriyet Savcısı kendisi açabileceği gibi ilgilileri tarafından açılmış olan diğer davalara da katılabilir.

1 Kuru, B. /Arslan, R. /Yılmaz, E., Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 17.Baskı, Ankara, 2006, s.

253; Kuru, B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, C. 1, s. 847; Saldırım, M., Özel Hukukta Cumhuriyet Savcısının Görevleri, Ankara, 2005, s.1; Pekcanıtez, H. /Atalay, O. /Özekes, M., Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 5.Baskı, Ankara, 2006, s. 144; Lütem, İ., Hususi Hukuk Sahasında Savcılık Müessesesi, A.D., 1951, s. 1231; Gökçe T., Savcılığın Niteliği Yapısı ve Özellikleri, A.D., C. 28, 2002, s. 536; Yılmaz E., Savcıların Hukuk Davalarındaki Görevleri, A.Ü.H.F.D., C. XXIX, 1972, sayı: 1-2, s. 259; Tunca, A., Tatbikat Yönünden Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri, 1952, s.13; Keyman S; Ceza Muhakemesinde (Asıl Ceza Muhakemesinde) Savcılık, 1970 s.87; Yurtcan E; Ceza Yargılaması Hukuku, 10.Baskı, 2004, s.224

(16)

“Cumhuriyet Savcılarının Görevli Oldukları Özel Hukuk Davaları” isimli çalışmamızın birinci bölümünde savcılık kavramı ve tanımı, savcılığın tarihçesi, Türk hukuk tarihinde Cumhuriyet Savcılığının gelişimi incelenmiş olup Türkiye’deki ve bazı Avrupa ülkelerindeki savcılık kurumları karşılaştırılmıştır.

İkinci bölümde Cumhuriyet Savcısının özel hukuk davalarındaki görevleri, özel hukuk davalarında taraf olup olmadığı, Cumhuriyet Savcılarının katıldığı özel hukuk davalarının ortak özellikleri ile Cumhuriyet Savcılarının bu davalara ilişkin kanun yollarına başvurmaları incelenmiştir.

Üçüncü ve son bölümde ise Cumhuriyet Savcılarının açtıkları ve katıldıkları özel hukuk davaları ayrı başlıklar halinde tek tek incelenmiştir.

Sonuç bölümünde ise Cumhuriyet Savcılarının görevli oldukları özel hukuk davalarına ilişkin genel değerlendirme ve bu tür davalara ilişkin çözüm önerilerine yer verilmiştir.

(17)

BİRİNCİ BÖLÜM

SAVCILIK KURUMUNA İLİŞKİN GENEL AÇIKLAMA A) Savcılık Kavramı ve Savcılığın Tanımı

Savcılık kurumu, esas itibariyle bir suç işlendikten sonra suç delillerinin toplanması, değerlendirilmesi ve kovuşturma şartları da gerçekleşmiş ise kamu davasını açarak suç soruşturmasının tamamlanmasında; kovuşturma evresinde kamu adına iddia makamını temsil etmede; kovuşturma sonucunda verilen kararın usul ve yasalara uygunluğunun denetlenmesi için kanun yollarına başvurmada ve kesinleşen ceza mahkemesi kararlarının yerine getirilmesine (infaz işlemleri) yönelik işlevleri ile karşımıza çıkan bir kurumdur. Cumhuriyet Savcıları kanunun öngördüğü hallerde özel hukuk yargılamasında da görevli olan ve kanunda belirlenmiş idari görevleri de olan bir kurumdur.

Mahkeme kuruluşu bulunan her il merkezi ve ilçede o il veya ilçenin adı ile anılan bir Cumhuriyet başsavcılığı kurulur. Cumhuriyet başsavcılığında, bir Cumhuriyet başsavcısı ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısı bulunur. Gerekli görülen yerlerde Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kararıyla bir veya birden fazla Cumhuriyet başsavcı vekili atanır (5235 s.k. m. 16).

Savcılık kavramıyla ilgili olarak değişik görüşler ileri sürülmüştür. Keyman’a göre savcılık; yargılama görevinin bir çeşidi olan iddia görevini yerine getiren

toplumsal iddia makamıdır.3 Katoğlu, savcının, yargılama makamları önüne

yargılamaya konu olan uyuşmazlığı getirecek kişi olduğunu belirtmiştir.4

Kunter/Yenisey/Nuhoğlu’na göre ise savcılık, devlet adına iddia görevini yapan makamdır. Bu iddia, kaide olarak, ceza davalarının muhakemesinde kendisini gösterir. Savcının hukuk davasındaki rolü ise istisnaidir.5 Konuyla ilgili olarak Yurtcan da benzer fikirler öne sürmüştür. Yazara göre, ceza yargılamasında önüne getirilen

3 Keyman, s.54.

4 Katoğlu, T; Bağımsız Yargıda Savcıların Yetkileri, M.B.D., C. XX, S. 187, s.29.

5 Kunter, N. /Yenisey, F. /Nuhoğlu; Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku,

(18)

uyuşmazlığı çözen hakim birinci plandadır. Savcı ise çözülecek uyuşmazlığı hakim önüne getirmekle önemli ancak ikincil bir rol üstlenmektedir.6

Hakimlerden farklı olarak savcıların, adli görevleri yanında bir takım idari görevleri de bulunmaktadır. Ancak uygulamada savcıların adli görevleri ön plana çıkmaktadır. Savcıların adli görevleri ön planda olmakla beraber, idari görevlerinin önemi de yadsınamaz. Savcıların en önemli idari görevleri, ceza ve tutuk evlerinin kontrol ve denetimi, noterlerin, icra iflas müdürlükleri ile mahkeme kalemlerinin ve veznelerin denetimidir.

Savcılık kavramı açıklanırken savcı tanımına ilişkin bir takım unsurları da belirtmiş bulunuyoruz. Savcılık, müessese olarak bir kurumu ifade etmektedir. Savcı ise o kurumda görev yapan, o kurumu temsil eden bir kişidir. Savcı bir iş yaparken savcılık makamı adına hareket etmekte ve o makamı temsil etmektedir. Bu ikili ilişki hakim ve mahkeme arasında da kurulabilir. Çoğu zaman birey olan savcı ile kurum olan savcılık aynı anlamlarda kullanılmaktadır.7

Savcılık ya da savcının tanımı konusunda öğretide çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bir görüşe göre savcı, suç işlendiği haberini alır almaz devlet adına şüphelinin, gerektiğinde lehine olarak da soruşturma işlemlerine girişmek, şüphelinin, suç işlediği şüphesi kuvvetli olduğunda kamu davasını açmak, açtığı davayı yürütmek ve mahkemece verilen kararları yerine getirmek zorunda olan ve yürütme organı içinde yer alan devlet memurudur.8 Kunter/Yenisey/Nuhoğlu da savcıların maaşlı ve devamlı memurları olduğunu belirmektedir. Ancak bu tanım çeşitli yönlerinden eleştirilebilir. Şöyle ki, savcının yürütme organı içinde yer aldığı mutlak doğru değildir. İkinci olarak savcıların devlet memuru olup olmadığı da eleştiriye açıktır. Zira devlet memurlarının hak ve yükümlülüklerini düzenleyen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu Cumhuriyet Savcıları için etkili değildir.

6 Yurtcan s.212. 7 Saldırım s.23.

(19)

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “kapsam” başlıklı birinci maddenin üçüncü fıkrasında Cumhuriyet Savcılarının, özel kanun hükümlerine tabi olduğu belirtmiştir. Cumhuriyet Savcıları, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununa tabidirler.9 Ayrıca 1982 Anayasası’nın Kamu Hizmeti Görevlileri ile İlgili Hükümler

bölümünde Genel İlkeler başlığı ile 128. maddede kamu hizmetlerinin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yerine getirileceği düzenlenmiştir. Bu hükme göre kamu görevlisi kavramı, memur kavramından daha geniş bir anlam içermektedir. Buna göre Cumhuriyet Savcılarını kamu hizmeti gören kamu görevlisi diye nitelendirmek daha doğru olacaktır.10

Kunter/Yenisey/Nuhoğlu savcılık makamını baz alarak savcılığı, devlet adına iddia görevini yapan makam; savcıyı ise bu makamı işgale yetkili kılınan kişi olarak tanımlamışlardır.11 Keyman da Kunter/Yenisey/Nuhoğlu ile paralel bir ifade kullanmış ve savcıyı iddia görevini yerine getiren toplumsal iddia makamı olarak tanımlamıştır.12

Savcılık ya da savcı konusunda tam bir tanım olmamakla beraber savcılığı şu şekilde tanımlayabiliriz. Savcılık, suç işlenmesinden başlayarak mahkemece verilen hükmün kesinleşmesine kadar geçen süreçte, kamu adına soruşturmayı tamamlamak, yeterli şüphenin varlığında kamu davasını açmak, yargılama sırasında iddia makamını temsil etmek ve mahkemece verilen kararlara karşı kanun yollarına başvurmak; kanunun açıkça yetki verdiği hallerde hukuk davası açmak, bu davalara katılmak ve bu davalarla ilgili verilen kararlara karşı kanun yollarına başvurmak gibi adli görevlerinin yanında, Adalet Bakanlığı’nı görev yaptığı yerde temsil etmek, mahkemelerce verilen kararların infazını sağlamak, noterleri, icra-iflas müdürlüklerini, mahkeme kalemlerini ve veznelerini denetlemek gibi idari görevleri olan, yargı örgütü içinde yer alan kurumdur. Savcılık kurumu adına hareket eden kişiye de “savcı” denir.13

9 2802 sayılı Kanun madde 2: Bu Kanun, adli yargı hakim ve Cumhuriyet savcıları ile idari yargı

hakim ve savcıları hakkında uygulanır.

10 Aydınalp, S., Hakimlerin Hukuki Sorumluluğu, Ankara, 1997, s.23. 11 Kunter/Yenisey/Nuhoğlu, s.367-368.

12 Keyman, s.54. 13 Saldırım, s.24-25.

(20)

B) Savcılığın Tarihçesi

İşlenen bir suçtan dolayı aynı zamanda kamunun da zarar görmesi sebebiyle, devlet suçun mağduru olarak kabul edilmektedir. Suçun işlenmesiyle bozulan kamu düzeninin süratle yerine getirilmesi ve adaletin sağlanması amacıyla kamu adına suçları takip edecek bir organın varlığına sürekli olarak ihtiyaç duyulmuştur.14 İşte bu ihtiyaç savcılığın ortaya çıkmasına yol açmıştır.

Savcılık kurumu bugünkü halini, uzun bir gelişme sürecinden sonra almıştır.15 Savcılık kurumunun bugünkü niteliğini kavrayabilmek için bu kurumu öncelikle Batı (Avrupa ülkelerinde) hukukunda incelemek gerekmektedir. Zira Savcılık kurumunun temelleri batı kaynaklıdır. Ülkemizdeki savcılık kurumu gelişimi için İslamiyet öncesi, İslamiyet sonrası ve Tanzimat sonrası dönemleri irdelemekte fayda vardır.

I- Savcılığın Avrupa Ülkelerindeki Gelişimi 1- Genel Olarak

Pek çok hukuki konuda olduğu gibi savcılığın kaynağı ve gelişimi konusunda da öğretide görüş birliği bulunmamaktadır. Savcılığın kaynağını Fransız hukukundan aldığını savunan görüşler olduğu gibi Roma hukukunda savcılığa benzer kurumlar olduğu savunulmaktadır.

Keyman, savcılığın kaynağını Fransız hukukuna dayandırmakla birlikte savcılığın ilk örneklerine Roma hukukunda rastlandığını belirtmiştir. Ancak yazar Roma hukukunda savcılığa benzeyen çeşitli kurumların bulunmasına rağmen çağdaş anlamda kamu ithamına ulaşamayan Roma hukukçularının tam manasıyla bir savcılık kurumu oluşturmadıklarını ifade etmiştir. Yazar, modern anlamda savcılık kurumunun temellerinin 14. yüzyılda Fransa’da atıldığını belirtmiştir.16 Doktrinde, Lütem,17

14 Üçok, Coşkun, Savcılıkların Avrupa Hukukunda Gelişmesi ve Türkiye’de Kuruluşu, Ankara,

1964, s. 36.

15 Gökçe, Teoman, Savcılık İşlemlerinin Hukuki Niteliği, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, Konya, 2001, s. 6.

16 Keyman, s.57-59. 17 Lütem, s.1225.

(21)

Arıkan18, Sonel19 de savcılığın ilk olarak 14. yüzyıl Fransasında ortaya çıktığını ifade etmişlerdir. Diğer bir kısım yazarlar ise bugünkü anlamıyla savcılık teşkilatının 1789’da gerçekleşen Fransız İhtilalinden sonra kurulduğunu ileri sürmüşlerdir.20

Aslında, temel problem savcılık ve savcı kavramlarının vasıfları konusundadır. Öncelikle günümüzdeki savcılarda olması gereken temel nitelikler belirlenmeli, daha sonra bu nitelikler çeşitli hukuk sistemlerinde savcı olduğu iddia edilen kişi ya da kurumlarla karşılaştırılmalıdır. Ayrıca bu yapılırken savcıların devlet örgütü içindeki yeri ve yapısı da tespit edilmelidir.21 Tüm bunlar yapıldığında, savcılığın menşei konusunda sağlıklı bir değerlendirme yapılabilir.

Avrupa’da bugünkü anlamda savcılık kurumu ilk olarak 1808 tarihli Napolyon Ceza Usul Kanunu ile düzenlenmiştir. Almanya’da ise savcılık 1930 yılından itibaren Fransız örneği esas alınarak oluşturulmaya başlanmış ve savcıya suç işlediğinden şüphe duyulan bireye karşı devletin cezalandırma isteğini taraf olarak temsil etme ve kamu adına iddiada bulunma görevi verilmiştir.22

2- Roma Hukukunda Savcılık

Roma Hukukunda, modern savcıların görevlerini ayrı ayrı yapan birden çok kişi vardır. Örneğin “Censur”lar suç işlendiğinde gerekli araştırmayı yapmak ve suçu ihbar etmekle görevliydiler. Yine “Defensur”ların da soruşturma yapmak görevleri vardı. “Avocat de fisk” ve “puracuratore caesari” diye adlandırılan kişiler ise savcının idari görevlerini yapıyorlardı. “Irenarque Curiosi” ve “questeur” diye bilinen kamu görevlileri de savcıya benzemektedir. Görüldüğü üzere Roma Hukukunda bir kısım kamu görevlileri, bugünkü savcılara benzer görevler üstlenmişlerdi. Ancak bu görev ve

18 Arıkan, B., Müddei Umumilik Müessesesi, A.B.D., 1955, s.659. 19 Sonel, H., Türkiye’de Savcılığın Kuruluşu, A.D., 1949, s.177.

20 Üçok, C., Savcılıkların Avrupa Hukukunda Gelişmesi ve Türkiye’de Kuruluşu (Ord. Prof. Dr.

Sabri Şakir’in Hatırasına Armağan) Ankara, 1964, s.37; Kunter/Yenisey/Nuhoğlu, s.180, Yurtcan, s.213.

21 Saldırım, s.6-7.

(22)

yetkilerin dağınık bir şekilde ve farklı kişilerde bulunması günümüzdeki savcı

kavramının Roma Hukukundan kaynaklanmadığını göstermektedir.23

Roma hukukunda savcılığa benzeyen bu kurumlar incelendiğinde, günümüzde Cumhuriyet savcılarına ait bazı yetkileri kullanmakta olduklarını söyleyebiliriz. Ancak isabetle belirtildiği gibi bu müesseselerden hiçbiri bugün Cumhuriyet savcılarına ait yetkilerin tamamına sahip değildi. Dolayısıyla bu kurumları savcılığın ilk örnekleri olarak değerlendirmek isabetli olmaz.24

3- Fransız Hukukunda Savcılık

Savcılığın günümüzdeki halini alması Fransa’da görülen uzun bir sürecin sonunda olmuştur. 13. yüzyıl sonlarında Fransa’da savcılık kurumu bulunmamaktaydı. Bu yıllarda kralın özel hukuk menfaatlerini koruyan Procuratores Regis adı verilen özel memurlar vardı. Bu memurlar diğer şahısların temsilcilerinden pek farklı değildi; kralın özel hukuk alanındaki menfaatlerini korumak amacıyla dava takip ederlerdi.

Bunlara kral tarafından bütün haklarını korumak için bir vekaletname verilmişse; Procureurs généraux, yalnız belli bir iş için verilmişse; Procureurs

spéciaux denirdi. İlerleyen zamanlarda Fransa’da bütün mahkemelere Procureurs généraux tayin edildi.25

Bunların tam anlamıyla memur olması 1302 yılında olmuştur. Procureur’lerin savcı durumuna getirilmeleri 1355 yılındaki bir buyrukla olmuştur. Procereur du roi adını alan bu kişiler, kralın davalarında temsilci olmaktan öte birer devlet memuruydular ve cezai kavuşturma yapma yetkileri bulunmaktaydı. Öyle ki suçun mağduru, şikayette bulunmasa bile Procureur kendiliğinde kovuşturma yapabiliyordu.26

23 Keyman, s.59; Arıkan, s.659; Saldırım, s.7.

24 Arıkan, Baha, Müdde-i Umumîlik Müessesesi, A.B.D., S. 5, s. 658-669. 25 Üçok, Coşkun, s. 35-48.

(23)

Ortaçağ Avrupasında sıkça görüldüğü üzere derebeylikler ve kilise, krallar üzerinde baskı unsuruydu. Bu iki kurum devlet yönetimini, dolayısıyla adalet sistemini de etkilemekteydi. Fransa’da kral bu etkiyi azaltmak amacıyla avocat ve procureurlerin yetkilerini genişletti. Bu kişilerin yetkilerinin genişletilmesi bugünkü savcılığa benzer bir kurum ortaya çıkardı.27

Procureurler kral için önemli bir gelir kaynağı olan para cezalarının tahsili işini de yapıyorlardı. Bu kişilerin infaz işiyle uğraştıkları söylenebilir. Yine kilise hukukuna göre tüm vatandaşların suçu ihbar etme hakları vardı. Fakat bu kişilerin duruşmaya girmesi gerekmiyordu. Bu durumda suçlunun karşısında bir şikayetçinin bulunması gerekiyordu ve bu makamı da procureur temsil ediyordu. Temmuz 1493 tarihli kral buyruğu savcılıklara yeni görevler vermekle birlikte, yine de savcıların görev ve yetkileri tam olarak belli değildi. Fransız hukukunda savcılığın tam şeklini alması 1522, 1539, 1586 ve 1670 tarihli kral buyruklarıyla olmuştur.28

Bugünkü anlamıyla modern savcılık teşkilatı, 1789 Fransız ihtilalinden sonra çıkarılan 1810 tarihli Fransız Ceza Yargılamaları Kanunuyla olmuştur. Napolyon kanunları ile oluşturulan savcılar ilk zamanlarda kralların menfaatlerini korurlardı. İmparatorluk dönemindeki savcılık kurumu, modern anlamda savcılık kurumuna sağlam bir temel olmuştur.29 1810 tarihli kanunla savcı, şekli olarak ceza davasında taraf olmakla beraber, maddi olarak taraf olmayıp devlet adına itham eden temsilcidir. Ayrıca Adalet yararına, bağımsız mahkeme önünde, kanuna uygun olarak karar verilmesini sağlamaya çalışır. Bundan dolayı savcı, yalnız itham etmekle kalmayıp, sanığın hem lehine hem aleyhine olan delilleri toplayacak adil bir karar verilmesini sağlamakla görevlidir.30

27 Arıkan, s.660. 28 Üçok, s.38-39.

29 Keyman, s.62; Kunter/Yenisey/Nuhoğlu, s.192; Üçok, s.42. 30 Üçok, s.42.

(24)

4- İskoç ve İngiliz Hukukunda Savcılık

Anglo-Sakson Hukuk sistemi ile Kıta Avrupası Hukuk Sistemi arasındaki fark savcılık konusunda da kendisini hissettirmektedir. İskoçya’da 19. yüzyıldan önce savcıya benzer memurlar görülmekle birlikte bunlar Fransa’daki savcılardan farklı konumdaydılar. Zira İskoçya’daki savcılar devlet adına iddiada bulunmakla birlikte bunların mahkeme ve adli teşkilat üzerinde kontrol yetkisi yoktu. Dolayısıyla avukatla aynı konumdaydılar. Yani bu memurlar taraf sayıldığı için mahkemenin yanında değil altında yer alırlardı.31

İngiltere’deki durum İskoçya’dan farklıydı. Burada kamu adına bir iddia makamı yoktu. Her İngiliz vatandaşı işlenen bir suçla ilgili şikayette bulunabilirdi. Eğer vatandaşlar şikayet etmezse suçla kimse ilgilenmezdi. Ancak suç devlet ya da kamu düzeni aleyhine işlenmişse suçları takip etme yetkisi kral tarafından avukatlar arasından seçilen ve General Attorney adı verilen kişiye aitti. Bunlar hem kamu adına hem de kendi adlarına özel olarak avukatlık yapıyorlardı.

İngilizler, Fransa’daki teşkilata benzemekle beraber, yine de farklılıklar içeren bir savcılık teşkilatını 1879’da kurdular. Fransız sisteminden farklı olarak, bireylerin şikayet hakkını korudular. Sadece bu kişilerin şikayet etmemesi durumunda savcılar devreye giriyordu.32

İngiltere’de kurulan en yeni savcılık teşkilatı 1985’te kurulan The Crown Prosecution Service’dir. Ancak bu kurum klasik savcılık teşkilatından farklıdır. Şöyle ki; bu kurum olaya el koyup soruşturma yapamaz ve dava açamaz. Bu yetkiler polis teşkilatındadır. Savcılık teşkilatının görevi ise, polis teşkilatının kendisine gönderdiği olayın hukuki yönünü inceleyip mahkemede takip etmektir.33

31 Üçok, s.42-43. 32 Üçok, s.43. 33 Saldırım, s.12.

(25)

5- Alman Hukukunda Savcılık

Eski Cermenler’de suçluları yakalayıp mahkeme huzuruna çıkaran ve konta bağlı olarak görev yapan Centenarius adlı memurlar vardı. Ancak daha sonra bunlar hakim statüsüne yükseltildiler. Alman hukukunda ayrı bir ithamcı vardı ve bu halktan herhangi biri olabilirdi. Prenslerin özel menfaatleri söz konusu olduğunda İngiltere’de olduğu gibi “General Attorney” olarak nitelendirilen memurlar kamu adına iddiada bulunurlardı. Fakat bu kurumlar gelişerek savcılık makamı yerini alamadılar ve Engizisyon mahkemelerinin artmasıyla ortadan kayboldular. Çünkü kaynağını Kanonik hukuktan alan Engizisyon usulünde hakim aynı zamanda itham eden

kişiydi.34 Almanya’da 16.y.y.’da “fiskale” adında prenslerin mali konulardaki

menfaatlerini koruyan memurlar bulunmaktaydı. Fakat bunlar hiçbir zaman, Fransa’daki “procereur”’lerin mevkisine ulaşamadılar ve mahkemelerde prenslerin temsilcisi olmaktan öteye gidemediler.35

Fransa tarafından işgal edilen Prusya’nın Ren eyaletinde de, 1810 tarihli Fransız Ceza Yargılama Kanunu uygulanmaya başladı. İşgal ortadan kalkmasından sonra da bu bölgede, Fransız Ceza Yargılaması Usulü Kanunu uygulanmaya devam edildi. Alman Ceza Yargılama Hukukunun gelişmesinde en etkili husus bu işgal

olmuştur.36 Almanya’nın tamamında savcılığın uygulanmaya başlaması 1848

ithallerinden sonra olmuştur. Nitekim 1877 tarihli Alman Ceza Yargılama Usulü Kanunu ile bütün Almanya (Prusya)’da geçerli olmak üzere Fransız Ceza Yargılaması Usul Kanunu’na uygun; ancak İskoç ve İngiliz sistemlerinden etkilenen bir savcılık teşkilatı kuruldu.37 34 Üçok, s.43. 35 Üçok, s.44; Keyman s.57. 36 Keyman, s.57 (dipnot 123). 37 Üçok, s.44.

(26)

II. Savcılığın Türk Hukuk tarihindeki Gelişimi 1-İslâmiyet’in Kabulünden Önceki Dönem

İslâmiyet’ten önceki Türk hukuk tarihi hakkında kaynak sıkıntısı vardır. Çünkü eski Türk hukukunu anlatan herhangi bir hukuki düzenleme bulunmadığı gibi bu konu üzerinde çalışılmış müstakil bir eser de yoktur. Ancak bu durum eski Türklerin yazılı bir hukuklarının olmadığını göstermez. Nice bin yıldır icra edilen bir kanunnameden bahsedilmektedir. M.Ö. 220’den önce yaşamış Türk Devletleri hakkındaki bilgilerimiz yeterli değildir. Çin kaynaklarından çıkarılabilen ip uçları ile tarihi gerçeklere ulaşmak ve Türk devletlerinin hukuk tarihi hakkında bilgilenmenin de imkanı yoktur.38

Hunlarda hükümdarlar çeşitli unvanlar taşımışlardır. Kağan, bazen Tanrı-Kut unvanını alırdı, İslam kaynaklarında ise Kaan ve Hakan unvanlarının kullanıldığı gözükmektedir. Tanrı-Kut (Tengri-Kut), hakimiyetinin kaynağını Gök Tanrı’dan alırdı. Tanrı-Kut’un tayini ise belli esaslara dayanırdı.39

Bütün toplantılarda Hakan’ın sağ tarafında vezirler, beyler ve komutanlar yer alır; sol tarafında ise memleketin ileri gelenleri ve memurlar oturur. Arkasında ise saray hizmetçileri ve kızlar oturur. Herhangi bir hüküm için dahi olsa divan kurulur, verilen hüküm halka duyurulur.40

Çin kaynaklarından ve Türkler arasında nice bin yıldır uygulandığı söylenen Kanunname’den anlaşıldığına göre, Hunlar’da suç işleyenleri cezalandırmak devletin yetkisindeydi. Adli Teşkilat, Hakan’ın başkanlığındaki Yüksek Devlet Mahkemesi (Yargu) ile Hakan adına töreleri tatbik eden “yargan”lardan ibarettir. Makamların en yükseği yargı makamıdır. En büyük ceza idam ve hapisti. Bu cezaları yarganlar önce Hakan’a arzederler, sonra kanun gereği icra ederlerdi.41

38 Cin, Halil/ Akgündüz, Ahmed, Türk Hukuk Tarihi, İstanbul, 1995, C.1, s.48.

39 Hakan olacak şahsın hanedanın en bilgilisi olması gerekir. Halk hakana büyük saygı duyar.

Hakan, miras yoluyla babasının yerine oturur.

40 Hezarfen, Hüseyin Efendi; Tenkih-i Tevarih-i Mülük, Süleymaniye Küt. Fatih böl.No:4301,

Vrk. 175-177 (Cin/Akgündüz, s. 61 naklen).

(27)

Göktürkler’de de eski Türklerin “koni” dediği adliye müessesesi mevcuttur. Siyasi suçlarla ilgili yargılamalara bakan ve hükümdarın başkanlığındaki Yüksek Devlet Mahkemesi demek olan “yargu” müessesesinde vezir Tonyukuk üyelik (ayguç’luk) yapmaktaydı. Yarganlar, Yargu’da Hakan adına örfi hukuku uygulamakla görevliydiler. Örfi hukuka töre denmekteydi. Göktürkler’de de ceza, Hunlar’da olduğu gibi şahsi veya ailevi intikam sahasından uzaklaşmıştır. Cezalar devlet adına ve kamu menfaatleri göz önünde tutularak tayin ve tatbik edilmekteydi.42 Ceza, özel intikam alanından çıkmış ve kamu intikamı, kamu hukuku alanına girmiştir. Yani cezayı belirtip uygulayacak olan suçtan zarar gören kişi değil, devlettir.43

Uygur hükümdarları da bütün eski hükümdarlar gibi egemenlik güçlerini, “Kut”larını tanrısal bir kaynağa bağlamışlardır. Uygur devleti kamu hukuku da

Göktürk Devleti kamu hukukunun hemen hemen aynısıdır.44

Sonuç olarak, islamiyetin kabulünden önceki Türk devletlerinde savcılık veya savcılığa benzer bağımsız bir kurum bulunmamaktaydı. Devletin başındaki hükümdar her erki (görev ve yetki) bulundurduğundan cezalandırma ve cezaların infazı erkini de elinde bulundurmaktaydı. Hükümdarlar, yargı erkini kendi adlarına uygulayacak görevlileri de belirleyip atayabiliyorlardı. Ancak savcılık ayrı bir kurum olarak bulunmamaktaydı.

2- İslâmiyet’in Kabulünden Sonraki Dönem a- Tanzimat Dönemine Kadarki Durum

İslâmiyetin kabulünden sonraki Türk devletlerinde (Selçuklular, Anadolu Selçukluları, Eyyubiler, Memlüklüler, İlhanlılar ve Osmanlılar) yargı erkine “kaza” denmekteydi. İslam hukukçuları kazayı, insanlar arasındaki anlaşmazlıkları Kur’an ve Sünnet’ten45 alınan şer’i hükümlere göre halletme şeklinde tanımlamaktadırlar.

42 Cin/Akgündüz, s.70-71.

43 Üçok/Mumcu/Bozkurt, Türk Hukuk Tarihi, Ankara, 1996, s.27. 44 Üçok/Mumcu/Bozkurt, s.31.

45 Sünnet: Hz. Muhammed’in, sözlü olarak söylediği, fiili olarak uyguladığı ve huzurunda

(28)

Müslüman Türk devletlerinde yargı görevi (kaza), hilafet makamına veya devletin başına ait görevler arasında olup halife veya yetkili kıldığı “kadı”lar bu konuda görevliydiler.46

İslâm hukukunun uygulandığı dönemde cezai yargılamanın kendine has bir sistemi vardı. Yargılama taraflar, vekilleri ve hakim arasında açık ve sözlü olarak yapılmaktaydı ve bunların her birinin ayrı görevleri vardı. Hakimin görevi dava açılınca başlardı. Ceza davası açmakla görevli belli bir kurum, makam yoktu. Dava açılması ise suça göre değişirdi. Yani nitelikleri birbirinden farklı olan bu suçların takibatı da birbirinden farklıydı. Hakk-ı ademiyi (kişisel haklar) ilgilendiren suçlarda dava açıp açmamak mağdura ya da mirasçılara aitti. Bu kişiler dava açtıklarında iddialarını ispatlayacak delilleri de kendileri getirmeliydiler.47 Bunun ötesinde kişilere karşı işlenen suçları takip eden bir kurum yoktu. Ancak bu konuda özel bir durum vardı. Şöyle ki; mağdurun mirasçıları yoksa dava açmak hakkı son mirasçı olarak devlete geçerdi. Bu durumda devlet adına sultan, davacı yerine geçer ve suçlunun cezalandırılmasını ya da suçluyla anlaşmayı isterdi. Sultanı mirasçısı bulunmayan mağdurların varisi sayan İslam Hukuku, ona savcıya benzeyen bir görev vermişti.48

Kamu hakları, Allah’ın hakları (hukukullah) ihlal edildiğinde bir müslümanın yakınması ile dava kendiliğinden açılmış sayılırdı. Bütün Müslümanlar kamu haklarını ihlal eden bu tür suçlarda dava açabilirlerdi; hatta bu tür suçlarda mahkeme haber verme mükellefiyeti vardı. Her kişi bu tür suçlarda mahkemeye dava açabileceğinden ve mahkemeyi durumdan haberdar etme sorumluluğu olduğundan savcılık müessesesi Osmanlı Devleti’nin son zamanlarına kadar görülmemektedir. Hadd cezalarından biriyle cezalandırılması gereken bir suç işlendiğinde ise, suçu herhangi bir şekilde öğrenen kadı, yakınmayı beklemeden soruna kendiliğinden (re’sen) bakmak ve cezayı vermekle görevliydi. Yalnız insanların hakları ihlal edilmişse o zaman yakınmacı (müddei), yakınmasını kadıya bildirirdi. Kadı da yakınılan kimseyi (müddei aleyh)

46 Cin/Akgündüz, s.264. 47 Saldırım, s.13. 48 Tunca, s.9.

(29)

mahkemeye çağırırdı. Bu sebeple İslâm hukukunda kamu adına dava açacak bir makama ihtiyaç duyulmamıştır.49

İslâm hukukunda, görevleri itibariyle savcıya benzer bir memura rastlanmamaktadır. Ancak kadıların verdiği hükümleri yerine getirmekle görevli bir memur vardı. Bu memur infaz savcısına benzemekle birlikte başka herhangi bir görevi yoktur. Bu sebeple, İslâm mahkemesinde yargılamaya katılan başka bir suje bulunmayıp sadece kadı bulunmaktaydı.50

Sonuç olarak, İslâm hukuku, kamu hak ve menfaatlerinin korunmasını esas itibariyle sultana ve onun vekillerine bıraktığından savcılık kurumuna ihtiyaç duyulmamıştır ve ayrı bir savcılık müessesesi ihdas edilmemiştir.

b- Tanzimat’tan Sonraki Dönem

1839 tarihli Tanzimat Fermanın yayınlanmasıyla birlikte batılılaşma yönünde reformlar yapan Osmanlı İmparatorluğu, hukuk alanında da bir çok yenilikler yapmıştır. Başta Fransa olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinden çeşitli kanunlar iktibas edilmiştir. Bu iktibaslar en çok da ceza hukuku alanında olmuştur. Çünkü İslam ceza hukukunda suçların cezası ağır olmasına rağmen ispat konusundaki katı kurallardan dolayı suçlar yaptırımsız kalıyordu. Bu sebeple de çoğu zaman İslam ceza hukuku uygulanamıyordu.51

Osmanlı İmparatorluğu’nda, Tanzimat’tan sonra 1840 tarihli Kanun-i Ceza ve 1851 tarihli Kanun-i Cedid çıkarılmıştır. Bu kanunlar ihtiyaca cevap veremeyince, Fransız Ceza Kanunu bir tercümesi olan 1858 tarihli Ceza Kanunu kabul edildi. Bu kanuna göre yalnız devlete karşı işlenen suçlar değil, kamu düzenini bozmak suretiyle, kişilere karşı işlenen suçlar da devlet tarafından cezalandırılacaktı. Fakat devlet adına kovuşturma işini kimin yapacağı belli değildi. Gerçi Osmanlı İmparatorluğu’nda suçluları bulup yakalamak, mahkemeye sevk etmek ve verilen cezaların infazı ile

49 Üçok, s.35; Senel, s.182; Yurtcan, s. 213; Üçok/Mumcu/Bozkurt, s.83. 50 Keyman, s.62.

(30)

görevli Çavuşbaşı, Ases başı ve Subaşı denilen memurlar vardı. Fakat bunlar bir bakıma infaz savcısı olduklarından başka görevleri yoktu. Çavuşbaşı’nın kovuşturma yetkisi sanığın mahkemeye sevk edilmesiyle son buluyordu.52

1858 tarihli Kanunun kabulünden sonra 1864 tarihli Vilayet Nizamnamesi ile birlikte hukukumuzda ilk defa savcılığa yer veren bir hüküm kabul edilmiştir.53 Bu Nizamnamenin 19. maddesinde “Umur-i hukukiye ve kanuniyyeye vâkıf, tarafı devletten mensup bir memur-i mahsus bulunacaktır” denilerek “memur-i mahsus” ile savcılık müessesesinin temelleri hukuken atılmıştır; ancak memur-i mahsusun

görevleri açıklanmamıştır. 23 Şubat 1870 tarihli Nizamname54 ile de bu memurun

müddeî sıfatıyla görev ve yetkileri açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır. 1870 tarihli Nizamname’nin 71. maddesinde ilk defa “müddeî umumi”55 terimi kullanılmıştır.56

1876 tarihli Kanun-u Esasi’nin “Mehakim” başlığını taşıyan bölümünün 91. maddesinde, bütün Osmanlı İmparatorluğunda ceza işlerini görecek bir savcılık teşkilatı kurulacağı ve bunun kanunla düzenleneceği belirtilmiştir.57

Kanunu Esasi, Anayasa’nın ilanından 3 yıl sonra 1879 yılında çıkarılan Mehakimi Nizamiyyenin Teşkilatı Kanun-i Muvakkati’nin “Müddeî Umumiler” başlığını taşıyan ikinci babının 56. maddesi58 ile bütün Osmanlı İmparatorluğu’nda

52 Keyman, s.63; Üçok, s.45-46. 53 Bkz. Düstur, 1. Ter. 1. C., s. 697-8.

54 Dersaadet ve Mülhakatı İdare-i Zabıta ve Mülkiyeye ve Mehakim-i Nizamiyesine Dair

Nizamname’nin 61. maddesi: “ Divan-ı temyizde erbab-ı cinayet aleyhinde müddei sıfatında bulunmak üzere devlet namına umur-i hukukiyye ve kanuniyyeye vakıf bir memur bulunacaktır.”

55 1864 tarihli Nizamname’nin 71. maddesi: “Deavi meclislerinde daimi surette birer müdde-i

umumi bulunmayıp meclis maiyetinde bulunan teftiş memurlarından biri meclisin tensibi üzerine ledilicap bu vazifeyi ifa eyliyecektir.” (Bkz. Düstur, 1. Ter. 1. C., s. 611.).

56 Yılmaz, s.256; Keyman, s.63; Üçok, s.46; Soyaslan, s. 148.

57 1876 tarihli Kanun-u Esasi Madde 91: “Umuru cezaiyede hukuku âmmeyi vikayeye memur

müddeî umumiler bulunacak ve bunların vezaif ve derecatı kanun ile tâyin kılınacaktır.” (Kazancı Bilişim- İçtihat Bilgi Bankası).

58 Mehakim-i Nizamiyyenin Teşkilatı Kanun-i Muvakkati 56. madde: “Müdde-i umumiler umur-i

adliyyedehukuk-i ammeyi vikaye için taraf-i saltanat-i seniyyeden mansup memurlardır. Bunların vazifeyi asliyyesi asayiş ve hukuk-i umuminin muhafazası için ahkamı kanuniyyenin hüsn-i cereyanına dikkat etmekten ibarettir.” (Bkz. Düstur, 1. Ter., 4. C., s.244.).

(31)

uygulanacak şekilde mahkemelerde savcılıkların kurulduğu anlaşılmaktadır. 58. maddede müddeî umumilerin ceza işlerindeki vazifelerinin, Ceza Usuli Muhakeme Kanunu ile belirtilmiş olduğu bildirilmektedir. Bu kanundan bir hafta sonra 5 Haziran 1879 tarihinde çıkarılan Usuli Muhakematı Cezaiye Kanuni Muvakkati’nin 20-25. maddelerinde savcıların görevleri sayılmıştır. Aynı kanunun 26-44. maddelerinde ise savcıların görevlerini nasıl yapacakları belirtilmiştir.59

Müdde-i umumilerin hukuk davalarındaki görevleri ise Mehakim-i

Nizamiye’nin Teşkilat Kanuni Muvakkati’nin 65. maddesinde60 sayılmıştır. Madde

metni incelendiğinde savcıların hukuk davalarındaki görevlerinin daha çok kamu düzeni ile ilgili konularda olduğu görülmektedir. Kanunun bu maddesi 492 sayılı Kanunun birinci maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Bunun sebebi, savcıların dosyayı incelemek için uzun zaman yanlarında alıkoymaları ve bu şekilde yargı işlerini uzatmalarıdır.61

1879 yılı Haziran ayı içinde Osmanlı İmparatorluğu’nda da Fransız örneğine uygun olarak görev ve yetkileri kanunla belirtilmiş olan savcılık müessesesi kurulmuş oldu.62

D) Savcılıkta Terim Sorunu

Osmanlı İmparatorluğu döneminde, devlet adına iddia makamı olarak görev yapacak olan bir memura, 1864 tarihli Vilayet Nizamnamesinin on dokuzuncu maddesinde rastlıyoruz. Bu Nizamname’de memura bir ad verilmemiştir. Ancak 1870 tarihli Dersaadet ve Mülhakatı İdare-i Zabıta ve Mülkiyeye ve Mahakimi

59 Yılmaz, s.256; Keyman, s.64; Üçok, s.47; Yurtcan, s.213; Lütem, s.1241.; Cin/Akgündüz,

s.422.

60 “Evvela hukuki umumiyeye taallük eden ahvale ve emval-i devlete ve bir mahal ahalisine ve

umuma müteallik tesisata ve vücuh-i berre dair vasiyetnamelere, saniyen hükkamın ahvaline ve redd-i hakim ve iştika an il-hükkama, salisen vazife ve selahiyet maddelerine, rabian sübyan ve mahcur ve mecnun gibi taht-i vesayette bulunan eşhasa, hamisen gaip bulunanlara dair hukuk mahkemelerinde rü’yet olunacak kafe-i deaviye müdde-i umumiler müdahale eder. Bu makule davaların istimaından evvel reis-i mahkeme tarafından behemahal o mahkemenin dairesinde bulunan müdde-i umumi veya muavinine evrakı tebliğ edilir.”

61 Yılmaz, s.256-257; Lütem, s.1248. 62 Üçok, s.48.

(32)

Nizamiyesine Dair Nizamname’nin yetmiş birinci maddesinde ilk defa “müdde-i umumi” terimi kullanılmıştır.63 “Müddeî Umumi” terimi 1985 tarihli ve 3206 sayılı kanun yürürlüğe girene kadar kullanılmış ve bu tarihte Müddeî Umumi terimi yerine “Cumhuriyet Savcısı” terimi konulmuştur.

Cumhuriyet Savcısı teriminin neden tercih edildiği konusunda çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Kunter/Yenisey/Nuhoğlu, Cumhuriyet Savcısı yerine savcı denilebileceğini ifade etmiştir. Bunun sebebi, Cumhuriyet Savcısının eskiden Krallıkla yönetilen ülkelerde kral adına kavuşturma yapması, monarşiler yıkılınca kurulan cumhuriyetin koruyucusu sayılmalarındandır.64 Saldırım ise Cumhuriyet savcısı ya da savcı kelimelerinin kullanılmasında kanun koyucunun tercihini ön plana çıkarmıştır. Yazara göre kanun tarafından verilen bir unvanı taşımak hak olduğu kadar yükümlülüktür. Bu nedenle kanun koyucunun tercihine saygı duyulmalı ve Cumhuriyet savcısı terimi kullanılmalıdır.65

E) Mevzuatımızda Savcılık Kurumu I. 825 sayılı Kanun’a Göre Savcılık

1 Haziran 2005 tarihinden önce 05.05.1926 tarihli 825 sayılı Ceza Kanununun Mevkii Mer’iyete Vaz’ına Müteallik Kanun ile Usul-ü Muhakemat-ı Cezaiye Kanunu Muvakkat yürürlükten kaldırılmış ve bugünkü savcılık teşkilatının kuruluş yapısı belirlenmişti.

825 sayılı Ceza Kanununun Mevkii Mer’iyete Vaz’ına Müteallik Kanunun 28. maddesinde “Her asliye mahkemesi nezdinde bir müddei umumi ile lüzumu kadar … müddeiumumi muavini bulunur…” demek suretiyle o dönemki savcılık teşkilatının esasını ortaya koymuştur. 66

63 Üçok, s.46.

64 Kunter/Yenisey/Nuhoğlu s.193; Yurtcan, s.213. 65 Saldırım, s.29.

(33)

825 sayılı Kanun’un 25. maddesi (Türkiye Cumhuriyeti’nde, evvela selâhiyeti derecesi kanun ile muayyen sulh mahkemeleri, saniyen bulundukları kazanın namı ile anılan … asliye mahkemeleri vardır) hükmü ile yukarıda açıklanan 28. maddedeki düzenleme birlikte değerlendirildiğinde savcılık teşkilatının mahkemeler nezdinde ve asliye mahkemeleri yanında kurulduğu anlaşılmaktadır.

O dönemki savcılık kurumumuzun esasını, 1924 tarihli 469 sayılı Kanun’un 1926 yılında 825 sayılı Kanun’la değişen 5. maddesi belirlemekteydi. Buna göre, ülkemizde her asliye ceza mahkemesi yanında bir savcı ile yeteri kadar savcı yardımcısı bulunacaktı. Ancak savcı yardımcılığı sıfatı uygulamada benimsenmediği için 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’ndaki Cumhuriyet Savcılığı unvanı il ve ilçe Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhuriyet Savcı Yardımcılığı unvanı da Cumhuriyet Savcılığı şeklinde değiştirilmiş ve bu şekilde Cumhuriyet Savcı Yardımcılığı unvanı uygulamadan kaldırılmıştır.67

II. 5235 sayılı Kanuna Göre Savcılık

5235 sayılı Kanunun68 54. maddesi ile 08.04.1924 tarihli ve 469 sayılı

Mehakimi Şer'iyenin İlgasına ve Mehakimin Teşkilatına Ait Ahkâmı Muaddil Kanun, 11 Nisan 1329 tarihli Sulh Hâkimleri Hakkında Kanunu Muvakkat, 26.04.1926 tarihli ve 825 sayılı Ceza Kanununun Mevkii Mer'iyete Vaz'ına Müteallik Kanunun 25, 26, 27, 28 ve 29. maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. 5235 sayılı Kanun ile mahkemelerin ve Cumhuriyet Başsavcılıklarının teşkilatlanmaları yeniden düzenlenmiştir.

5235 sayılı Kanun’un üçüncü bölümünde Cumhuriyet Başsavcılığı başlığı altında Cumhuriyet Başsavcılığının kuruluşu, Cumhuriyet Başsavcılığının Görevleri, Cumhuriyet Başsavcısının Görevleri, Cumhuriyet Başsavcıvekilinin Görevleri, Cumhuriyet Savcısının Görevleri, Cumhuriyet Savcılarının Yetkisi ve Duruşmalarda Cumhuriyet Başsavcılığını Temsil hususları bu başlıklar düzenlenmiştir.

67 Yenisey, Feridun, Uygulanan ve Olması Ceza Muhakemesi Hukuku, Hazırlık Soruşturması ve

Polis, 3. Bası, İstanbul, 1993, s. 220.

68 26.09.2004 kabul tarihli 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye

(34)

Mahkeme kuruluşu bulunan her il merkezi ve ilçede o il veya ilçenin adı ile anılan bir Cumhuriyet başsavcılığı kurulur. Cumhuriyet başsavcılığında, bir Cumhuriyet başsavcısı ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısı bulunur. Gerekli görülen yerlerde Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kararıyla bir veya birden fazla Cumhuriyet başsavcıvekili atanır (5235 sayılı Kanun m. 16).

Ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet başsavcısının; ağır ceza mahkemesinin yargı çevresinde görevli Cumhuriyet başsavcıları, Cumhuriyet başsavcıvekilleri, Cumhuriyet savcıları ile bağlı birimler üzerinde gözetim ve denetim yetkisi vardır. Asliye ceza mahkemesi Cumhuriyet başsavcısının o yer yargı çevresinde görevli Cumhuriyet savcıları ile bağlı birimler üzerinde gözetim ve denetim yetkisi vardır (5235 s.K. m. 18).

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Yargıtay Cumhuriyet savcıları üzerinde, Danıştay Başsavcısı, Danıştay savcıları üzerinde, ağır ceza Cumhuriyet başsavcıları, merkezdeki Cumhuriyet savcıları ile bağlı ilçe Cumhuriyet başsavcıları ve Cumhuriyet savcıları üzerinde, gözetim ve denetim hakkına sahiptir. Adalet Bakanı, yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkin görevler hariç olmak üzere hakim ve savcılar üzerinde gözetim hakkını haizdir. Hakim ve savcılar idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığına bağlıdırlar (2802 sayılı H.S.K. m. 5. ).

Cumhuriyet Başsavcısı’nın, başsavcılığı temsil etmek, başsavcılığın verimli, uyumlu ve düzenli bir şekilde çalışmasını sağlamak, iş bölümünü yapmak, gerektiğinde adli göreve ilişkin işlemleri yapmak, duruşmalara katılmak ve kanun yollarına başvurmak görevler ve yetkileri vardır (5235 s.k. m. 18).

Cumhuriyet Başsavcısı’nın birlikte görev yaptığı savcıları denetleme ve onları gözetme yetkisi vardır. Cumhuriyet Başsavcısı’nın denetleme ve gözetme yetkisi, Cumhuriyet Savcılarının işlemlerinin hukuka uygun yapılmasını isteme ve bu işlemler hakkındaki şikayetleri dinleme yetkisi verir. Ayrıca Adalet Bakanlığınca çıkarılan genelgelerde de Cumhuriyet Başsavcıları’nın Cumhuriyet Savcıları’nı denetleyecekleri

(35)

konularda düzenlemeler yapılmıştır. (Örneğin Cumhuriyet Başsavcılarının Cumhuriyet Savcılarını mesai saatlerine uymaları konusunda denetlemeleri69) (5235 s.K. m. 18 ve 2802 s. H.S.K. m. 5).

5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun gereğince bölge adliye mahkemeleri nezdinde de savcılık teşkilatı kurulacaktır. Anılan Kanun’un 25. maddesindeki “Bölge adliye mahkemeleri, bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak belirlenen yerlerde … kurulur” hükmü ile 30. maddedeki “Her bölge adliye mahkemesinde bir Cumhuriyet başsavcılığı bulunur. Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı, Cumhuriyet başsavcısı ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısından oluşur” hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılıklarının mahkemelere bağlı olarak kurulacağı anlaşılmaktadır.

Bu mahkemelerdeki Cumhuriyet savcıları, bölge adliye mahkemesine gelen ceza davalarına ilişkin hüküm ve kararlara ait dosyalardan kendilerine verilenleri inceleyerek yazılı düşüncesiyle birlikte ilgili daireye göndermek ve yapılacak duruşmalara katılmakla görevlidir. Ancak ilk derece mahkemelerinin kararlarına karşı temyiz yoluna gitme hak ve yetkileri olmadığı gibi ilk derece mahkemeleri yanında yer alan savcılıklar üzerinde gözetim ve denetim yetkileri de yoktur.

Yerel Cumhuriyet Başsavcılıkları dışında bir de Yargıtay nezdinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı teşkilatı bulunmaktadır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı; Cumhuriyet Başsavcısı, Cumhuriyet Başsavcıvekili, Cumhuriyet Başsavcı Başyardımcısı ile Cumhuriyet Başsavcı yardımcılarından oluşur (2797 sayılı Yargıtay Kanunu m. 6).

III. Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuki Statüsü

Ceza yargılamasında kamusal iddia makamını temsil eden savcılığın hukuki niteliği üzerinde tam bir görüş birliği yoktur. Burada esas problem, savcılığın görevleri

69 Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nün 01.01.2006 tarih ve 78 nolu genelgesi.

(36)

adli midir, idari midir? Savcılık müessesesi, yargı organı içinde midir, yoksa yürütme organı içinde midir? şeklinde de sorulabilir. Doktrinde bu konuda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Keyman’a göre savcılık; milli egemenliği temsil eden, idari yapıya sahip bir adalet organıdır. Yazar, savcılığı ne yargıdan ne de yürütmeden ayrı tutmuş ve savcılığın karma bir organ olduğunu ifade etmiştir.70 Kunter/Yenisey/Nuhoğlu’na göre,

davacının ve hakimin görevi farklıdır. Yargılamayı yapan ve kararı veren hakim ile devlet adına kamu davasını açan savcı aynı tarafta yer almamaktadır. Savcı, davacı olduğundan dolayı yargılama makamı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla klasik kuvvetler ayrılığı prensibine göre savcı yürütme organı içinde yer alır. Yurtcan da benzer görüşler ileri sürmüş ve savcının yürütme organı içinde yer aldığını ifade etmiştir.71

Katoğlu, savcılığın görevleri itibariyle devlet organı olduğunu belirtmiştir. Yazara göre devlet ile savcılık arasında bir menfaatler ilişkisi vardır. Bu sebeple savcılar devlet idaresinden ayrı olarak (milli egemenliği temsil etmesi sebebiyle), devletin nihai amaçlarına uygun olarak hareket etmektedirler.72

Gökçe ise savcılığı yargılama faaliyeti yapan bir makam olarak görmemektedir. Çünkü savcılık, toplumsal iddia görevini yerine getirmektedir. Bununla birlikte savcılığın yaptığı görevlere bakınca kimi zaman doğrudan kimi zaman da, yargılama makamını harekete geçirmek suretiyle, adaletin gerçekleşmesine hizmet eden bir adalet organı olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.73

Saldırım, konuyla ilgili olarak, savcılığın mevcut pozitif düzenlemeye ve Anayasaya göre yargı örgütü içerisinde ve adli nitelikte bir kurum olduğunu beyan etmiştir. Anayasalar, devletin siyasi yapısını, kurumlarını, kurumların işleyişini, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen temel hukuk metinleridir. Bu nedenle bir organın hukuki niteliğinin tespitinde öncelikle anayasal kurallara ve bu organların anayasada

70 Keyman, s.71-86.

71 Kunter/Yenisey/Nuhoğlu, s.368; Yurtcan s.216. 72 Katoğlu, s.29.

(37)

yer aldıkları bölümlere dikkat etmek gerekir. Gerek 1961 Anayasası gerekse 1982 Anayasası’nda savcılık kurumunun yürütme erki içerisinde değil yargı erkinin içinde düzenlendiğini ve eğer savcılık idari bir organ olsaydı, Anayasanın yürütmeyi düzenleyen bölümünde yer alması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca bağımsızlık ile yürütmeye dahil olup olmama hususları karıştırmamalıdır. Gerek hakimlerin gerekse savcıların idari yönden Adalet Bakanlığına bağlı olması, bu organların yürütmeye dahil olacağı anlamına gelmeyecektir.. Hakim ve savcıların aynı düzenleme içinde yer alması, savcıların da yargı organı içinde yer aldığını göstermektedir. Savcıların hakimler gibi yargılama görevi yapmamaları ile görevlerinin niteliği birbirine karıştırılmamalıdır. Hakimler gibi yargılama yapmamak, yapılan görevin adli görev olmadığı anlamına gelmez. Hakim, yargılama yapmak için Cumhuriyet savcısının iddiasının kendi önüne getirilmesine ihtiyaç duymaktadır.74

Cumhuriyet savcısını yargılamada iddia görevi yapan kişi olarak tanımlayan ve yürütme erki içinde sayan, yürütmenin görevlisi olarak belirten Yurtcan’a göre ceza yargılamasında iddia görevini yapmak için kurulmuş olan savcılık, 5219 sayılı Kanun’un 3/D maddesi75 ile yapılan değişiklik sonucunda ceza yargılamasında iddia faaliyetinin yürütülmesi konusunda savcının Adalet Bakanı ile ilişkisini sona erdirmiş ve olması gereken duruma kavuşulmuştur. Ayrıca yapılan bu değişiklik ile Cumhuriyet Savcılığı ismiyle görev yapanlara ceza yargılamasında Adalet Bakanı gibi siyasal kişilikleri yetkili kılmak konunun niteliği ve amacı ile bağdaşmadığı sonucuna ulaşmaktadır.76

Erem’e göre, kamu davasının açılmasında “kanunilik ilkesi” olan Türkiye Cumhuriyeti’nde Cumhuriyet Savcıları’nın görev yönünden de Adalet Bakanlığı’na bağlı kalması zıtlık teşkil eder. Adalet Bakanı’nı “amir” Cumhuriyet Savcıları da “memur” sayılırsa savcılık teşkilatında idare hukukunun hiyerarşi kavramı esas olur.

74 Saldırım, s.18-23.

75 5219 sayılı yasanın 3/D hükmü ile mülga 1412 sayılı Kanunun 148 inci maddesinin üçüncü ve

dördüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır. Mülga hükme göre Adalet Bakanı’na doğrudan, Vali’ye ise dolaylı olarak cumhuriyet savcısına “dava aç” emri verebilmesi mümkündü.

(38)

Kamu davası açmak, Cumhuriyet Savcıları’na amirleri tarafından verilmiş bir ödev olmayıp kanuni bir görevdir.77

Ceza Davalarındaki birikme, kısa yollu usullerle ve basitleştirmelerle (ön ödeme usulü, uzlaşma gibi) engellenmeye çalışılmaktadır. Bu usullerde esas rolü savcılık örgütü üstlenmekte olup bu hallerde de savcı “yargıçtan önce yargıç”78 haline gelmektedir. Uzlaşma ve ön ödeme usullerinin uygulanması şekliyle sona erdirilmeye çalışılan suç soruşturmasını savcılar yürütmektedirler ve yapılan bu iş de adalet mekanizmasının işleyişi içinde yer almaktadır. Bu durum da göstermektedir ki savcılar yargı erki içinde yer almaktadır.

Cumhuriyet savcısının kamu adına yürüttüğü soruşturma ve iddia faaliyeti adalete ilişkin bir faaliyettir. Adalete dahil tek faaliyet yargılama (hakimlerin faaliyeti) faaliyeti değildir. Savcılık, ceza muhakemesinde toplumsal iddia makamını işgal etmek ve yasaların uygulanmasını denetlemek suretiyle adalete ilişkin yetkileri kullanmakta ve bu anlamda bir adalet organı olmaktadır. Savcı, hakimin yanında ve onunla birlikte adaleti gerçekleştirme amacına ulaşmaya çalışan bir süjedir. Savcıların mahkemelerden bağımsız olmaları, iddiayı istedikleri gibi yapmaları, sanığın hem lehine hem de aleyhine delil toplamaları, soruşturma evresini ön ödeme, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile sonuçlandırabilmeleri, onların adalet organı sayılmaları için yeterli nedenlerdir.79

Kanımızca, Cumhuriyet savcısının düzenlediği iddianame olmadan hakim yargılama yapamayacağından ve ceza veremeyeceğinden dolayı savcıyı yürütme erki içinde değil yargı erki içinde saymak daha doğru olacaktır. 1982 Anayasası’nın Yürütme Yetkisi ve Görevi başlıklı 8. madde hükmünde “Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından kullanılır ve yerine getirilir” denmektedir. Cumhuriyet Savcıları, görevleri itibariyle Adalet Bakanı’nın hiyerarşisi

77 Erem, Faruk, Diyalektik Açısından Ceza Yargılaması Hukuku, Ankara, 1986, s.148.

78 Jehle, Jörg Martin, Bir Adli Organ Olarak Savcılık Sempozyumu, Türkiye Barolar Birliği,

Ankara, 2006, s.73.

79 N.Centel/H.Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul, 2005, s.105; T.B.B. Sempozyum,

Referanslar

Benzer Belgeler

ABDÜLHAMİD ZOR, “Veri Sorumlusunun Yükümlülükleri ve Bu Yükümlülükleri İhlalinden Doğan Özel Hukuk Sorunluluğu”, Ekim 2020... HÜMEYRA YILMAZ, “Acentenin

Kamu Hukuku da kendi arasında Anayasa Hukuku, İdare Hukuku, Ceza Hukuku, Yargılama Hukuku, Devletler Hukuku, Genel Kamu Hukuku, Mali Hukuk olarak ayrılır.. Uyulması zorunlu olan

Ahlak kurallarının yaptırımı manevi, hukuk kuralları ise devlet gücüdür.. Ahlak kuralları kişiye yükümlülük yükler hukuk kuralları ise

- Ortaçağ’ın başlarında paralı insanların karşısında çok imkan yoktu. Çok az insanda kullanılacak para vardı, parası olanların da kullanacak yeri yoktu. Kilisenin

ŞEHRİBAN İPEK AŞIKOĞLU, “Avrupa Birliği ve Türk Hukukunda Kişisel Verilerin Korunması ve Büyük Veri”, Kasım 2018.. 6-

ŞEHRİBAN İPEK AŞIKOĞLU, “Avrupa Birliği ve Türk Hukukunda Kişisel Verilerin Korunması ve Büyük Veri”, Kasım 2018.. 6-

Dünya Ticaret Örgütü Hukuku, Avrupa İnsan Hakları Hukuku, Kamu İhale Hukuku, Uluslararası Finans Kuruluşları ve Kalkınma Hukuku, Kamu-Özel Sektör İşbirliği:

Kamu Hukuku ve Özel Hukuk Yüksek Lisans Programımız, hukuk alanındaki küresel çalışmalara odaklanarak, seçkin bir araştırma siciline sahip üstün nitelikli öğretim