• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuki Statüsü

E) Mevzuatımızda Savcılık Kurumu

III. Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuki Statüsü

Ceza yargılamasında kamusal iddia makamını temsil eden savcılığın hukuki niteliği üzerinde tam bir görüş birliği yoktur. Burada esas problem, savcılığın görevleri

69 Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nün 01.01.2006 tarih ve 78 nolu genelgesi.

adli midir, idari midir? Savcılık müessesesi, yargı organı içinde midir, yoksa yürütme organı içinde midir? şeklinde de sorulabilir. Doktrinde bu konuda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Keyman’a göre savcılık; milli egemenliği temsil eden, idari yapıya sahip bir adalet organıdır. Yazar, savcılığı ne yargıdan ne de yürütmeden ayrı tutmuş ve savcılığın karma bir organ olduğunu ifade etmiştir.70 Kunter/Yenisey/Nuhoğlu’na göre,

davacının ve hakimin görevi farklıdır. Yargılamayı yapan ve kararı veren hakim ile devlet adına kamu davasını açan savcı aynı tarafta yer almamaktadır. Savcı, davacı olduğundan dolayı yargılama makamı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla klasik kuvvetler ayrılığı prensibine göre savcı yürütme organı içinde yer alır. Yurtcan da benzer görüşler ileri sürmüş ve savcının yürütme organı içinde yer aldığını ifade etmiştir.71

Katoğlu, savcılığın görevleri itibariyle devlet organı olduğunu belirtmiştir. Yazara göre devlet ile savcılık arasında bir menfaatler ilişkisi vardır. Bu sebeple savcılar devlet idaresinden ayrı olarak (milli egemenliği temsil etmesi sebebiyle), devletin nihai amaçlarına uygun olarak hareket etmektedirler.72

Gökçe ise savcılığı yargılama faaliyeti yapan bir makam olarak görmemektedir. Çünkü savcılık, toplumsal iddia görevini yerine getirmektedir. Bununla birlikte savcılığın yaptığı görevlere bakınca kimi zaman doğrudan kimi zaman da, yargılama makamını harekete geçirmek suretiyle, adaletin gerçekleşmesine hizmet eden bir adalet organı olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.73

Saldırım, konuyla ilgili olarak, savcılığın mevcut pozitif düzenlemeye ve Anayasaya göre yargı örgütü içerisinde ve adli nitelikte bir kurum olduğunu beyan etmiştir. Anayasalar, devletin siyasi yapısını, kurumlarını, kurumların işleyişini, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen temel hukuk metinleridir. Bu nedenle bir organın hukuki niteliğinin tespitinde öncelikle anayasal kurallara ve bu organların anayasada

70 Keyman, s.71-86.

71 Kunter/Yenisey/Nuhoğlu, s.368; Yurtcan s.216. 72 Katoğlu, s.29.

yer aldıkları bölümlere dikkat etmek gerekir. Gerek 1961 Anayasası gerekse 1982 Anayasası’nda savcılık kurumunun yürütme erki içerisinde değil yargı erkinin içinde düzenlendiğini ve eğer savcılık idari bir organ olsaydı, Anayasanın yürütmeyi düzenleyen bölümünde yer alması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca bağımsızlık ile yürütmeye dahil olup olmama hususları karıştırmamalıdır. Gerek hakimlerin gerekse savcıların idari yönden Adalet Bakanlığına bağlı olması, bu organların yürütmeye dahil olacağı anlamına gelmeyecektir.. Hakim ve savcıların aynı düzenleme içinde yer alması, savcıların da yargı organı içinde yer aldığını göstermektedir. Savcıların hakimler gibi yargılama görevi yapmamaları ile görevlerinin niteliği birbirine karıştırılmamalıdır. Hakimler gibi yargılama yapmamak, yapılan görevin adli görev olmadığı anlamına gelmez. Hakim, yargılama yapmak için Cumhuriyet savcısının iddiasının kendi önüne getirilmesine ihtiyaç duymaktadır.74

Cumhuriyet savcısını yargılamada iddia görevi yapan kişi olarak tanımlayan ve yürütme erki içinde sayan, yürütmenin görevlisi olarak belirten Yurtcan’a göre ceza yargılamasında iddia görevini yapmak için kurulmuş olan savcılık, 5219 sayılı Kanun’un 3/D maddesi75 ile yapılan değişiklik sonucunda ceza yargılamasında iddia faaliyetinin yürütülmesi konusunda savcının Adalet Bakanı ile ilişkisini sona erdirmiş ve olması gereken duruma kavuşulmuştur. Ayrıca yapılan bu değişiklik ile Cumhuriyet Savcılığı ismiyle görev yapanlara ceza yargılamasında Adalet Bakanı gibi siyasal kişilikleri yetkili kılmak konunun niteliği ve amacı ile bağdaşmadığı sonucuna ulaşmaktadır.76

Erem’e göre, kamu davasının açılmasında “kanunilik ilkesi” olan Türkiye Cumhuriyeti’nde Cumhuriyet Savcıları’nın görev yönünden de Adalet Bakanlığı’na bağlı kalması zıtlık teşkil eder. Adalet Bakanı’nı “amir” Cumhuriyet Savcıları da “memur” sayılırsa savcılık teşkilatında idare hukukunun hiyerarşi kavramı esas olur.

74 Saldırım, s.18-23.

75 5219 sayılı yasanın 3/D hükmü ile mülga 1412 sayılı Kanunun 148 inci maddesinin üçüncü ve

dördüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır. Mülga hükme göre Adalet Bakanı’na doğrudan, Vali’ye ise dolaylı olarak cumhuriyet savcısına “dava aç” emri verebilmesi mümkündü.

Kamu davası açmak, Cumhuriyet Savcıları’na amirleri tarafından verilmiş bir ödev olmayıp kanuni bir görevdir.77

Ceza Davalarındaki birikme, kısa yollu usullerle ve basitleştirmelerle (ön ödeme usulü, uzlaşma gibi) engellenmeye çalışılmaktadır. Bu usullerde esas rolü savcılık örgütü üstlenmekte olup bu hallerde de savcı “yargıçtan önce yargıç”78 haline gelmektedir. Uzlaşma ve ön ödeme usullerinin uygulanması şekliyle sona erdirilmeye çalışılan suç soruşturmasını savcılar yürütmektedirler ve yapılan bu iş de adalet mekanizmasının işleyişi içinde yer almaktadır. Bu durum da göstermektedir ki savcılar yargı erki içinde yer almaktadır.

Cumhuriyet savcısının kamu adına yürüttüğü soruşturma ve iddia faaliyeti adalete ilişkin bir faaliyettir. Adalete dahil tek faaliyet yargılama (hakimlerin faaliyeti) faaliyeti değildir. Savcılık, ceza muhakemesinde toplumsal iddia makamını işgal etmek ve yasaların uygulanmasını denetlemek suretiyle adalete ilişkin yetkileri kullanmakta ve bu anlamda bir adalet organı olmaktadır. Savcı, hakimin yanında ve onunla birlikte adaleti gerçekleştirme amacına ulaşmaya çalışan bir süjedir. Savcıların mahkemelerden bağımsız olmaları, iddiayı istedikleri gibi yapmaları, sanığın hem lehine hem de aleyhine delil toplamaları, soruşturma evresini ön ödeme, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile sonuçlandırabilmeleri, onların adalet organı sayılmaları için yeterli nedenlerdir.79

Kanımızca, Cumhuriyet savcısının düzenlediği iddianame olmadan hakim yargılama yapamayacağından ve ceza veremeyeceğinden dolayı savcıyı yürütme erki içinde değil yargı erki içinde saymak daha doğru olacaktır. 1982 Anayasası’nın Yürütme Yetkisi ve Görevi başlıklı 8. madde hükmünde “Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından kullanılır ve yerine getirilir” denmektedir. Cumhuriyet Savcıları, görevleri itibariyle Adalet Bakanı’nın hiyerarşisi

77 Erem, Faruk, Diyalektik Açısından Ceza Yargılaması Hukuku, Ankara, 1986, s.148.

78 Jehle, Jörg Martin, Bir Adli Organ Olarak Savcılık Sempozyumu, Türkiye Barolar Birliği,

Ankara, 2006, s.73.

79 N.Centel/H.Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul, 2005, s.105; T.B.B. Sempozyum,

veya vesayeti altında olmadığına göre bu görevlileri yürütme erki içinde saymak isabetli olmamaktadır. Ayrıca yürütmenin/idarenin işlemlerine karşı 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesi gereğince iptal veya tam yargı davaları açılabilmektedir. Şayet savcıyı yürütme erki içine sayacak olursak savcının düzenlediği iddianame, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ve diğer kararlarına karşı İdari Yargı içinde iptal veya tam yargı davalarının açılabilmesini kabul etmemiz gerekir ki bu yol mevzuatımız açısından mümkün değildir.

Ayrıca mevcut yasal düzenlemeler de savcılık makamının yerini yasama, yürütme ve yargı erklerinin birisi içinde tam olarak belirtmekten uzaktır. Çünkü açıklandığı üzere savcıların hem adlî hem de idarî görevleri vardır. Cumhuriyet Savcısının adlî ve idarî görevlerî arasında bir sıralama yapmak mümkün değildir. Şöyle ki; suç soruşturmasını tamamlayarak kamu davası açmak ve ya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermek ne kadar önemliyse, mahkemece verilen bir kararın infazını sağlamak da o kadar önemlidir. 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (C.M.U.K.) 148/3. maddesinde yer alan ve 14.07.2004 kabul tarihli 5219 sayılı yasanın 3/D maddesi ile yürürlükten kaldırılan Adalet Bakanının Cumhuriyet savcısına “dava aç” emrini verebilmesi hususu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (C.M.K.) bulunmamaktadır. Kanun koyucunun bu düzenleme ile savcılığı yürütmeden ziyade yargılamaya daha yakın gördüğü anlamına gelebilir; ancak bu durum yine de tatmin edici bir çözüm olmamaktadır. Bu durumda savcılığı hem adli, hem de idari görevi olan kendine özgü (sui generis) bir kurum kabul etmek daha doğru olacaktır.