• Sonuç bulunamadı

Osmanlı idaresinde Bağdat (1638-1650)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Osmanlı idaresinde Bağdat (1638-1650)"

Copied!
134
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

TARĠH ANA BĠLĠM DALI YENĠÇAĞ TARĠH BĠLĠM DALI

OSMANLI ĠDARESĠNDE BAĞDAT

(1638-1650)

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

HAZIRLAYAN Hemn Mohammed QADIR

DANIġMAN Doç. Dr. Cemal ÇETĠN

(2)

Alâaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu 42079

KONYA Telefon : (0 332) 241 05 21-22 Faks : (0 332) 241 05 24

e-posta : sosbilens@selcuk.edu.tr Elektronik Ağ : www.sosyalbil.selcuk.edu.tr T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Hemn Mohammed QADIR

Numarası 164202031020

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/ Yeniçağ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı OSMANLI İDARESİNDE BAĞDAT (1638-1650)

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(3)

Alâaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu 42079

KONYA Telefon : (0 332) 241 05 21-22 Faks : (0 332) 241 05 24

e-posta : sosbilens@selcuk.edu.tr Elektronik Ağ : www.sosyalbil.selcuk.edu.tr T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Öğ

renci

nin

Adı Soyadı Hemn Mohammed QADIR

Numarası 164202031020

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/ Yeniçağ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Doç. Dr. Cemal ÇETİN

Tezin Adı OSMANLI İDARESİNDE BAĞDAT (1638-1650)

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan OSMANLI İDARESİNDE BAĞDAT (1638-1650) başlıklı bu çalışma 15/03/2015 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(4)

II ĠÇĠNDEKĠLER ÖNSÖZ ... IV KISALTMALAR ... VI ÖZET ... VII ABSTRACT ... VIII GĠRĠġ ... 1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM BAĞDAT’IN TARĠHĠ GELĠġĠMĠ 1.1.Bağdat ġehrinin KuruluĢu ... 4

1.2.Bağdat Ġsminin MenĢei ... 7

1.3.Abbâsîler Dönemi ... 9

1.4.Büveyhoğulları Dönemi ... 12

1.5.Selçuklular Dönemi ... 14

1.5.1.Büyük Selçuklular Dönemi ... 14

1.5.2.Irak Selçukluları Dönemi ... 16

1.6.Ġlhanlılar Dönemi ... 17

1.7.Celâyirliler Döneminde Bağdat ... 18

1.8.Karakoyunlular Dönemi ... 19

1.9.Akkoyunlular Dönemi ... 20

1.10.Safevîler Dönemi ... 21

1.11.Bağdat Osmanlı- Safevî Mücadelesi’nde ... 22

1.11.1.Bağdat’ın Osmanlı Ġdaresine GeçiĢi ... 23

1.11.2.Bağdat Safevîlerin Eline Geçmesi (13-14 Ocak 1624)... 26

1.11.3.Sadrazam Hafız Ahmed PaĢa’nın Ġkinci Defa Bağdat Seferi(1625)... 29

1.11.4.Sadrazam Hüsrev PaĢa’nın Bağdat Seferi (1629) ... 32

ĠKĠNCĠ BÖLÜM OSMANLI DEVLETĠ BAĞDAT’IN ĠDARĠ YÖNETĠMĠ 2.1.Bağdat’ın Stratejik ve jeopolitik Önemi ... 35

2.2.IV. Murad’ın Bağdat Seferi ve Osmanlıların Yeniden Hâkimiyet Sağlaması ... 41

2.3.Osmanlı Devleti’nin Eyalet Yönetim Sistemi ... 54

(5)

III

2.3.2. Eyaletlerin Toprak Sistemi ... 56

2.3.3. Eyaletlerin Askerî TeĢkilatı ... 58

2.4. Bağdat Eyaleti Ġdari Taksimatı ... 59

2.5.Bağdat Beylerbeyileri (1638-1650) ... 63

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BAĞDAT’IN ĠKTĠSADĠ VE ĠÇTĠMAĠ DURUMU 3.1. Bağdat’ın Ġktisadi Durumu ... 71

3.1.1. Ziraat ... 71

3.1.2. Sanayi ve Ticaret ... 74

3.2. Bağdat’ın Ġçtimaî Durumu ... 78

3.2.1. Dinî Yapı ... 78

3.2.2. Sosyal ve Kültürel Hayat ... 83

3.2.3. Sosyal Yapılar ... 86

SONUÇ ... 94

KAYNAKÇA ... 96

EKLER ... 107

(6)

IV ÖN SÖZ

Yukarı Mezopotamya’da, Dicle Nehri’nin iki yakasında yer alan Bağdat, siyasi, askerî, idari ve iktisadi bakımından Osmanlı Devleti’nin en önemli eyaletlerinden biri olmuĢtur. Bağdat, Kânunî Sultan Süleyman’ın Irakeyn Seferi sonucu olarak 1534’te Osmanlı Devleti idaresi altına girmiĢtir. XVI. yüzyılın baĢlarında baĢlayan Osmanlı-Safevî mücadeleleri özelikle Bağdat üzerine yoğunlaĢmıĢ ve XVII. yüzyılın ilk yarısına kadar bütün Ģiddetiyle devam etmiĢtir. IV. Murad’ın tahta oturmasıyla birlikte 1623’te Bekir SubaĢı’nın isyanı ardından Bağdat, Safevîlerin hâkimiyeti altına girmiĢtir. Bizzat Osmanlı ordusunun baĢına geçen IV. Murad’ın 1638’de Bağdat Seferi sonucunda tekrar Osmanlı idaresi altına girmiĢtir. Her iki devlete büyük ölçüde mal ve can kaybına sebep olan bu çatıĢmalar, Bağdat’ın iktisadi ve içtimai durumu üzerine büyük etki yaratmıĢtır.

Bu çalıĢmamızda Bağdat’ın 1638-1650 yılları arasındaki, siyasi, idari, iktisadi, içtimai ve fiziki durumu incelenmiĢtir. GiriĢ bölümü hariç üç bölüm hâlinde incelenen çalıĢmamızın birinci bölümünde Bağdat’ın tarihî geliĢiminden bahsedilmiĢtir. Bu doğrultuda Bağdat Ģehrinin kuruluĢundan baĢlanarak Bağdat’ın Osmanlı hâkimiyetine giriĢi ve Osmanlı hâkimiyetinden çıkarak Safevîlerin idaresine geçiĢ süreci ele alınmıĢtır.

Ġkinci bölümde ise Osmanlı Devleti’nin Bağdat’ı idari yönetimi anlatılmıĢtır. Bu kapsamda Bağdat’ın Osmanlı açısından önemine değinilerek, IV. Murad’ın Bağdat Seferi ile Ģehrin idaresinin yeniden Osmanlı idaresine geçiĢi incelenmiĢ ve Osmanlı Devleti’nin eyalet yönetim sistemi, anlatılarak Bağdat eyaletinde uygulanan idari taksimatın Ģekline açıklık getirilmiĢtir. Ardından 1638-1650 yılları arasında Bağdat’ta görev yapmıĢ olan Bağdat beylerbeyleri hakkında bilgi verilmiĢtir.

Üçüncü ve son bölümde ise Osmanlı idaresinde Bağdat’ın iktisadi ve Ġçtimaî durumuna yer verilmiĢtir. Bu kapsamda Bağdat’taki ticari hayat, ziraat ve sanayi hakkında bilgiler verilerek sosyal yapı, dinî yapı ve kültürel yapıya değinilmiĢ ve sonuç kısmıyla çalıĢma neticelendirilmiĢtir.

(7)

V

Bu çalıĢma yürütülürken bazı sorunlarla karĢılaĢıldı. Kaynaklara ulaĢmak maksadıyla Ankara’da bulunan Milli Kütüphane, T.C. CumhurbaĢkanlık Devlet ArĢivleri Genel Müdürlüğü ve Ankara Vakıflar Genel Müdürlüğü ArĢivi ziyareti gerçekleĢtirilmiĢtir. Aynı maksatla Ġstanbul’da bulunan T.C. CumhurbaĢkanlık Osmanlı ArĢivi, Bayezid Devlet Kütüphanesi ve Türkiye Yazma Eserler Kurumu ziyareti gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu ziyaretler sırasında mali bakımdan ve yerleri bilmediğimizden zorluklarla karĢılaĢıldı. Ancak bahsettiğimiz kurumlarda konuyla ilgili bulunan kaynaklardan yararlanmıĢtır.

Diğer bir sorun ise çalıĢmanın yazım aĢamasında, Akademik Türkçeye tam hâkim olmadığımızdan biraz zorluklarla karĢılaĢıldı. Hatta bazı kaynaklar Arapça’dan Türkçeye çevirirken zorlanıldı. Musul ve Bağdat’taki kütüphanelerde de konuyla ilgili önemli kaynaklar bulunmasına rağmen güvenlik sebebiyle buraları ziyaret etmek mümkün olmamıĢtır.

AraĢtırma konusunun seçilmesinde, planlanmasında ve çalıĢmamın her aĢamasında maddi manevi desteğini hiçbir zaman esirgemeyen değerli danıĢmanım Doç. Dr. Cemal ÇETĠN’e, her zaman yanımda duran değerli aileme ve arkadaĢlarıma sonsuz teĢekkürlerimi sunarım.

Hemn Mohammed QADIR Konya/ 2019

(8)

VI

KISALTMALAR

Bk. : Bakınız

BOA : CumhurbaĢkanlığı Osmanlı ArĢivi

C : Cilt

çev. : Çeviren

DGBĠT : DoğuĢtan Günümüze Büyük Ġslâm Tarihî

TTK : Türk Tarih Kurmu

haz. : Hazırlayan

ed : Editör

H : Hicri

M : Milladi

ĠA. :Millî Eğitim Bakanlığı Ġslâm Ansiklopedisi DĠA. : Diyanet Vakfı Ġslâm Ansiklopedisi

s. : Sayfa

S. : Sayı

TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi ĠSAM : Ġslâm AraĢtırmaları Merkezi

Ek. : Ekler

MAD.d. : Maliyeden Müdevver Defter YKY : Yapı Kredi Yayınları

(9)

Alâaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu 42079

KONYA Telefon : (0 332) 241 05 21-22 Faks : (0 332) 241 05 24

e-posta : sosbilens@selcuk.edu.tr Elektronik Ağ : www.sosyalbil.selcuk.edu.tr T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

renci

ni

n Adı Soyadı Hemn Mohammed QADIR

Numarası 164202031020

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/ Yeniçağ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Doç. Dr. Cemal ÇETİN

Tezin Adı OSMANLI İDARESİNDE BAĞDAT (1638-1650)

ÖZET

Bağdat 762-766 yılları arasında Abbasî Halifesi Ebu Ca’fer el-Mansûr tarafından Abbasîlerin başkenti olarak kurulmuştur. Abbâsî hilafeti döneminde İslâm dünyasının önemli bir iktisadi, siyasi, ilim ve kültür merkezlerinden biri hâline gelen Bağdat, Büyehoğulları, Selçuklular, 1258 yılında Moğolların istilasının ardından İlhanlılar, Celâyirliler, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevîler gibi farklı devletlerin yönetimi altına girmiş, ancak önemini yüzyıllarca korumuştur. Dinî, iktisadi, siyasi, coğrafi ve stratejik nedeniyle 1514’te (Çaldıran) Savaşı’yla başlayan fiilî mücadele 17. yüzyılda Osmanlılar ve Safevîler arasında daha da şiddetlenmiştir. Bu mücadelede, üstünlüğü sağlamak isteyen her iki devlet için Bağdat, elde tutulması gereken oldukça önemli bir merkez olmuştur. Bunda Bağdat’ın iktisadi bakımdan ticaret yollarının kavşağında olması, siyasi-askerî bakımdan rakip devlet karşısında tehdit unsuru oluşturması ve askerî üstünlüğü artırması, dinî bakımdan ise hem Sünni hem de Şii mezhebinden büyük âlimlerin türbelerine sahip olması gibi nedenler etkili olmuştur. İki devlet de Bağdat’a sahip olmak için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamıştır.

Bağdat, 1623’teki Bekir Subaşı’nın isyanından sonra Safevîlerin eline geçmiştir. IV. Murad (1623-1640) döneminde Bağdat’a üç defa sefer düzenlenmiştir. 1625 ve 1629’da sadrazamlar komutasında düzenlenen seferler başarılı olamamıştır. 1638’de IV. Murad bizzat ordusunun başında Bağdat üzerine yürüdü ve 40 gün süren bir kuşatmanın ardından yeniden Osmanlı hâkimiyetini sağlamıştır. 17 Mayıs 1639’da iki devlet arasında imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması’yla Bağdat, Osmanlı Devleti idaresinde kalmıştır. Taşıdığı önem sebebiyle mücadele sahnesine dönüşen Bağdat, büyük tahribata uğramıştır. Bu durum da şehirdeki sosyal ve ticari hayatı olumsuz yönde etkilemiştir. Osmanlı Devleti idaresinde her ne kadar Bağdat’ın imar faaliyetlerine önem verilse de idarede bulunan beylerbeylerinin aşiret isyanlarıyla uğraşmaları, görev sürelerinin şehri yeniden canlandırılması ve şehirde köklü değişikliklerin yapılabilmesi için yetersiz olması gibi sebeplerle istenilen düzeyde bir gelişim ve sağlanamamıştır. Bu bağlamda yapılan çalışmada Osmanlı idaresinde Bağdat’ın idari, iktisadi ve içtimai durumu farklı yönden incelenerek, konunun her açıdan değerlendirilebilmesine olanak sağlanmıştır.

(10)

Alâaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu 42079

KONYA Telefon : (0 332) 241 05 21-22 Faks : (0 332) 241 05 24

e-posta : sosbilens@selcuk.edu.tr Elektronik Ağ : www.sosyalbil.selcuk.edu.tr T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı Hemn Mohammed QADIR

Numarası 164202031020

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/ Yeniçağ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Doç. Dr. Cemal ÇETİN

Tezin İngilizce Adı BAGHDAD IN THE OTTOMAN ADMINISTRATION

(1638-1650)

SUMMARY

Baghdad It was founded as capital of Abbasids by caliph Ebu Cafer Al-Mansur between 762-766. Baghdad became cultural center of Islamic World and Abbasids as commercial– financial, political, science. In 1258 Mongols occupied Baghdad. Then it was governed by different states as Buwayhids, Seljuks, Ilkhanate, Jalayirds, White Sheep’s, Black Sheep’s and Safavids. But it saved its importance for centuries. Because of it solation of religious, financial, political, geographical and strategic, in 1514, a challenge started with Çaldıran War and it continued between Ottomans and Safavids in 17th century. In this challenge, Baghdad in terms of economic, political, military, geographical, and religious was very important for both states. In terms of financial Baghdad meant controlling strategic trade routes. Assuming influence in Baghdad provides an opportunity to control politics and military which in turn helped in dominating Iraq, a threat to rival-enemy competitors and ease military campaigns during war. Religiously, Baghdad was of great value to both states in terms of economic and politics due to the spiritual sites such as tombs of revered saints belonging to Sunni and Shiites. For this reason, both side stride their best to occupy Baghdad.

In 1623, Ottomans lost Baghdad because of rebellion of Bekir Subaşı and Safavidss occupied Baghdad. Murad the 4th launched campaign to Baghdad three times in 1623-1640. In 1625 and in 1629, campaigns by grand viziers failed. Then Murad the 4th walked to Baghdad with his army in 1638. After 40 days he captured Baghdad. In 17th May 1639, Zuhab Alliance was signed by two states. With this alliance, Baghdad belonged to Ottomans. Because of its importance, Baghdad was damaged in wars. This affected negatively life of commercial and social in the city. Ottomans gave importance architecture of Baghdad but because of their billions and inability of governors, Baghdad couldn’t reach desired level. In this study, executive and financial situation of Baghdad was examined and this enabled to evaluate their sue from every point.

(11)

1 GĠRĠġ

Osmanlı Devleti idari ve ekonomik yapısı içerisinde kendine has birçok özellik taĢımaktadır. Osmanlı Devleti, kuruluĢuna kadar geçmiĢ Türk devletlerinin yapılarından farklı olarak birçok kurumu ve idari yapıyı içerisinde barındırmaktadır. Yönetim sisteminde merkezî bir yapı olsa da Bağdat gibi merkezden uzak yerlerde adem-i merkeziyetçi bir yapıyı da içerisinde ihtiva etmektedir. 1534’te Kânunî Sultan Süleyman’ın Irakeyn Seferi sonucu olarak Osmanlı Devleti’nin idaresi altına giren Bağdat, Kânunî Sultan Süleyman’ın emriyle eyalet hâline getirilerek Osmanlı Devleti’nin en önemli eyaletlerinden biri olmuĢtur. Bağdat’ın ticari-iktisadi, dinî, siyasi-askerî ve stratejik öneminden dolayı Osmanlı Devleti burayı korumak için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamıĢtır.

Bağdat’ın fethinden yaklaĢık 90 yıl sonra, 11 Ocak 1624’te Safevîlerin hâkimiyeti altına girmiĢtir. Bağdat, Osmanlılar için olduğu kadar Safevîler için de ticari-iktisadi, dinî, siyasi-askerî ve stratejik açıdan önemliydi. Bağdat, Safevîler tarafından alınınca, Osmanlı-Safevî mücadelesi yeniden baĢlayıp IV. Murad dönemi boyunca (1623-1640), bu mücadele bütün Ģiddetiyle kanlı bir Ģekilde devam etmiĢtir. Hazırlıkları neredeyse kusursuz bir Ģekilde yapılan IV. Murad’ın Bağdat seferi sonunda 1638’de Osmanlı Devleti yeniden Bağdat’a hâkimiyeti sağlamıĢtır. Ġki devlete büyük mal ve can kaybına sebep olan bu mücadele, ancak Bağdat’ın fethi ardından ve 1639’da imzalanan Kasr-ı ġirin antlaĢmasıyla sona ermiĢtir. XVII. yüzyılın ilk yarısının sonuna doğru Osmanlı-Safevî çatıĢmaları genel bir Ģekilde Bağdat üzerinde yoğunlaĢmıĢ ve bu devirde yapılan Doğu seferlerinin neredeyse tamamı Bağdat üzerine düzenlenmiĢtir. Bu tarihten itibaren dört asra yakın Osmanlı Devleti’nin idaresi altına kalan Bağdat oldukça önemli bir tarihe sahiptir.

Bu çalıĢmada, Bağdat’ın tarihî geliĢimi ve 1638’de yeniden hâkimiyet sağlanması ve Osmanlı Devleti’nin idaresi altına girmesiyle XVII. yüzyılın ilk yarısına kadar dönem içerisinde Osmanlı idaresinde Bağdat’ın idari, iktisadi ve sosyo-kültürel durumu geliĢim ve değiĢmeleri incelenerek, konunun farklı açılardan değerlendirilebilmesine olanak sağlanmıĢtır.

(12)

2 ÇalıĢmanın Amacı

Osmanlı Devleti’nin dört asra yakın idaresi altında bulunan önemli topraklardan biri olan Bağdat’ın 1638-1650 yılları arasındaki siyasi, idari, iktisadi, dinî ve sosyo-kültürel hayatı ile ilgili literatürde yeterince kapsamlı araĢtırma olmadığı düĢünülmektedir. Daha öncesinde IV. Murat’ın Bağdat Seferi ile ilgili bir yüksek lisans tezi yapılmıĢtır1. Bu araĢtırma Bağdat’ın siyasi tarihînden bahsetse de Bağdat’ın iktisadi,

idari ve içtimai durumunu ele almamıĢtır. Yine Osmanlı-Safevi iliĢkilerinin konu edildiği doktora tezi ise 1612-1639 yılları arasındaki sürece odaklanmıĢtır2

. Bunun yanında diğer bir doktora tezi ise, 1534-1623 yılları arasındaki Osmanlı idaresinde Bağdat’ın tarihîni konu edinmiĢtir3

.

Bizim çalıĢmamızın konu olarak 1638-1650 yılları arasında Osmanlı idaresinde Bağdat’ı inceleme sebebi, Osmanlı Devleti için stratejik, siyasi, dinî ve iktisadi açıdan oldukça önemli olan Bağdat’ın siyasi, idari, dinî, iktisadi ve sosyo-kültürel durumunu vb. pek çok konuyla ilgili bilgilerini bu çalıĢma çerçevesinde ortaya koymaktır. Bu kapsamda değerlendirme yapabilmektir. Böylece bu çalıĢma bölge tarihî alanında önemli bir katkı sağlayacaktır. Ayrıca diğer bir sebep de, Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu hâkimiyeti ve Safevî Devleti ile mücadelesi, Bağdat’ın rolünü tespit etmektir. Böylece hem Bağdat’ın tarihî hem de Osmanlı- Safevî mücadelesinde ve iliĢkilerinin aydınlatmasına literatürde katkı sağlanacaktır. Günümüzde, dahi bölgede kaos ve kargaĢanın hâkim olması ve bunun analiz edebilmesi, bölgenin tarihî öneminin iyi irdelenmesinden geçmektedir. Bu anlamda yapılan çalıĢmanın önemli olduğu düĢünülmektedir.

1

Yunus Emre Konuk, Sultan IV. Murad’ın Bağdad Seferi Ve Kasr-ı Şirin Antlaşması, Afyon Kocatepe Üniversitesi/ Sosyal Bilimler Enstitüsü YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Afyonkarahisar 2005.

2

Özer Küpeli, Osmanlı- Safevi Münasebetleri (1612-1639), Ege Üniversitesi/ Sosyal Bilimler Enstitüsü YayınlanmıĢ Doktora Tezi, Ġzmir 2009.

3

Erdinç Gülcü, Osmanlı İdaresinde Bağdat (1534-1623), Fırat Üniversitesi/ Sosyal Bilimler Enstitüsü YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, Elazığ 1999.

(13)

3 ÇalıĢmanın Önemi

Osmanlı Devleti’nin idaresinde dört asra yakın bir süre kalan Bağdat, siyasi, iktisadi ve dinî bakımdan Osmanlı Devleti’nin önemli topraklarındandır. Bağdat üzerine çeĢitli çalıĢmalar yapılmıĢ olmasına rağmen 1638-1650 yılları arasını kapsayan dönem üzerine araĢtırma yapılmamıĢtır. Dolayısıyla bu çalıĢma, Bağdat’ın 1638-1650 yılları arasındaki siyasi, idari, iktisadi, dinî ve sosyo-kültürel durumunu ve Osmanlı Devleti için bölgenin ehemmiyeti vb. pek çok konuyla ilgili bilgileri ortaya koymayı hedeflemektedir. Bölge tarihîni çeĢitli yönlerden inceleyen bir çalıĢma olması sebebiyle bölge tarihî alanındaki önemli bir eksikliği tamamlayacağı ve literatüre katkı sağlayacağı düĢünülmektedir.

ÇalıĢmanın Yöntemi

AraĢtırmamızda kaynak tarama yöntemi kullanılarak öncelikle konuyla ilgili çeĢitli kaynaklardan bilgiler toplanmıĢtır. AraĢtırma kapsamında arĢiv vesikalarından, yazma eserlerden, yerli ve yabancı dillerde konuyla ilgili yazılmıĢ kitaplardan, seyahatnamelerden, ansiklopedik eserlerden, dergilerden ve makalelerden, harita ve resimlerden yararlanılmıĢtır. Elde edilen bilgiler karĢılaĢtırma, eleĢtiri, analiz ve sentez aĢamalarından geçirilerek tarih bilimi çerçevesinde incelenmiĢ ve değerlendirilmiĢtir. ÇalıĢmamızın tarihînin sınırlarını ise 1638- 1650 yılları olarak tespit ettik. Yani Osmanlıların Bağdat’taki ikinci hâkimiyet dönemi, inceleme konusu olarak ele alınmıĢtır. 1638-1650 yılları arasında Bağdat eyaleti farklı yönleriyle kaynakların sundukları veriler nispetinde detaylı ve bütüncül olarak değerlendirilmeye çalıĢılmıĢtır.

(14)

4

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

BAĞDAT’IN TARĠHĠ GELĠġĠMĠ 1.1.Bağdat ġehrinin KuruluĢu

Bağdat, Dicle Nehri’nin eski yakasında, 42°-21’ doğu meridyenleri ve 33°-19’ kuzey paralelleri arasına, VIII. yüzyılda Abbâsî Halifesi Ebû Ca’fer el-Mansûr tarafından Abbâsîler’in baĢkenti olarak kurulmuĢ bir Ģehirdir4. Eski doğu dünyasının beĢiği olan bu mıntıka, her zaman bir medeniyet ocağı, ticâret merkezi ve çeĢitli memleketlerden gelen yolların kavĢağı olmuĢtur5

.

Bağdat Ģehrinin kurulması, çeĢitli olaylar silsilesi neticesinde gerçekleĢmiĢtir. Abbâsîlerden önce hüküm süren Emevî Devleti (661-750)’ne, Horasan’da baĢlayan HaĢimi ayaklanması neticesinde son verilmiĢtir. Ebû’l Abbâs es-Seffah, Kûfe’de 28 Kasım 749’da halifeliğini ilan ederek Abbâsî hilafetini, merkezi Kûfe olmak üzere kurmuĢtur. Ancak Hz. Ali taraftarlarının çoğunlukla Kûfe’de bulunması sebebiyle ilk Abbâsî halifesi Ebû’l Abbâs es-Seffah hilafet merkezi olarak Fırat’ın doğu yakasında bulunan Küçük HaĢimiye Ģehrini seçmiĢtir. Kısa bir süre sonra ise hilafet merkezi Anbar’a nakledilmiĢtir6

.

Abbâsîlerin ikinci halifesi el-Mansûr ise, Kûfe yakınında kendi adını taĢıyan Mansûriye Ģehrini kurmuĢ, ancak çok geçmeden Hz. Ali taraftarlarının çoğunlukta olduğu Kûfe Ģehrine yakın olmasından dolayı hilafeti için tehlikeli gördüğünden, daha güvenli bir hilafet merkezi aramaya baĢlamıĢtır. Ciddi bir araĢtırmadan sonra, siyasi-askerî, iktisadi imkanları ve elveriĢli konumu bakımından Bağdat mevkisi seçilmiĢ ve Ģehir, Dicle nehrinin her iki tarafında da verimli topraklara sahip bir ova üzerine kurulmuĢtur7

.

4

Abdülhekim Murtazâ, Avraq Bağdad, Qahire 2003, s.73; Remzi Kılıç, Osmanlı Yönetiminde Irak ve

Suriye Tarihî Coğrafyası XIX. Yüzyılda İdare Yapısı, Ġdeal Kültür Yayıncılık, Ġstanbul 2011, s.49.

5R. Kılıç, Irak ve Suriye, s.50.

6Hakkı Dursun Yıldız, “Abbâsîler Döneminde Bazı Fikri Hareketler ve BaĢĢehirler”, DGBİT, Çağ

Yayınları, C.III, Ġstanbul 1986, s.366; Gülcü, Bağdat, s.2; Ġhsan Süreyya Sırma, Abbâsîler Dönemi, Umut Matbaacılık, Ġstanbul 1997, s.37.

7Al-Belazuri, Futuhü’l-Büldan, (Çev. Mustafa Fayda), Ankara 1987, s.422; Abdulaziz Ed-Dûri, “Bağdad”,

DİA, C.IV, Ġstanbul 1991, s.426; Yılmaz DîĢçîoğlu, “Irak”, DGBİT, Çağ Yayınları, C.XIII, Ġstanbul 1989,

(15)

5

Nazmi-zâde Murteza Bağdat’ın kuruluĢunu Ģu Ģekilde anlatmaktadır: “El-Mansûr, hükûmet merkezini taşımak için yeni bir belde inşa etmek üzere yer tesbiti için mühendisler ve hâkimler görevlendirdi. El-Mansûr’un has askerleriyle yerleşmesi için Bağdat şehri uzun araştırmalardan sonra Dicle Nehri’nin batısında dâire şeklinde kuruldu”8.

Halife el-Mansûr’un Bağdat Ģehrini tesis ettiği mahallin evvelce de tamamiyle gayr-ı meskûn bir yer olmadığı fikrinde, Arap müellifler de ittifak etmektedir. Bu bölgede Ġslâmiyet öncesi döneme ait yerleĢim yerlerinin olduğu bilinmektedir. Bunların içinde en önemli olanı Dicle’nin batı sahilinde bulunan Baduraya nâhiyesine bağlı bir Hıristiyan köyü olan Bağdat’tır. Halife el-Mansûr, Tekerlek Şehri ismi ile, yeni idare merkezinin nüvesini teĢkil etmiĢ bulunan Ģehrin yerini iĢgal ederek, Ģehre halk tarafından bilinen eski ismini vermiĢtir9

.

Halife el-Mansûr bu Ģehri seçmek hususunda haklı sebeplere sahipti. Çünkü Ģehrin kurulduğu yer, Dicle’yi Fırat’a bağlayan ve gemilerin geçmesine elveriĢli bir kanalın kilit noktasında bulunuyordu. Hatta Hindistan yolu da buradan geçiyordu10

. Ayrıca ġam Ģehrinden vazgeçmek, kat’î bir zaruretti. Zirâ bir kere ġam, Bizans hududuna çok yakın bulunuyordu. Bağdat bölgesinin seçilmesinde, bölgenin münbit bir saha olması, su ve kara yollarının kesiĢme noktasını teĢkil etmesi ve bölgenin zengin su kaynaklarına sahip olması gibi özelikler de önemli rol oynamıĢtır11

.

Ya’kübi, Bağdat’ın planının 755 yılında çizildiğini nakletmektedir. Ancak Bağdat’ın yapımına 762’de baĢlanmıĢtır. ġehrin planı üzerinde dört mimar çalıĢmıĢtır. Ya’kübi ve Taberi’nin kaydettiğine göre, Irak ve hâricinden kütle hâlinde seferber edilen iĢçi orduları (söylendiğine göre 100.000 kiĢi) bir merkez etrafında dâire Ģeklinde geniĢleyen bir plana göre Ģehrin yapımına baĢlamıĢlardır12

. Fakat Hz. Hasan’ın oğullarının Medine’de ve Basra’da isyan etmeleri üzerine Ģehrin yapımı aksamıĢtır.

8Nazmi-zâde Murteza, Gülşen-i Hulefâ Bağdad Tarihî 762-1717, (Tahlil ve Metin Tenkidi. Mehmet

KarataĢ), TTK, Ankara 2014, s.19.

9

M. Streck, “Bağdad”, İA, C.II, Ġstanbul 1979, s.195.

10Yıldız, “Abbâsîler”, s.366.

11Streck, “Bağdad”, s.195; Yıldız,“Abbâsîler”, s.366. 12

Ed-Dûri, “Bağdad”, s.427; Streck,“Bağdad”, s.197; Yakut b. Abdullah Al-Hamevî, Mu’cemü’l Büldan, C.I, Beyrut 1986, s.456.

(16)

6

Halife Mansûr, isyanı bastırınca 763 yılında yeniden inĢa iĢleri baĢlanmıĢ ve 766’da büyük ölçüde Ģehrin inĢası tamamlanmıĢtır13

. Halife el-Mansûr’un Ģehre yaptığı harcamalar hakkında farklı söylentiler olmakla birlikte, Abbâsî Devleti arĢivlerine dayanan resmi raporlar, Halife el-Mansûr’un Bağdat’ın inĢası için 4 milyon 883 dirhem sarf ettiğini göstermektedir14

.

ĠnĢa edilen Ģehirde dört ana cadde bulunuyordu. Bu caddeler, dairenin ortasından surlara doğru uzanıyordu. Caddeler de surlara ulaĢan yollara ayrılıyordu. Ġlk etapta Ģehrin etrafına iki sur yapıldı. Her surda dört kapı vardı. Kapılar tam ana caddelerin karıĢısında idi. Bu kapıların her biri isimlerini aldıkları yönlere açılıyordu; Kûfe kapısı, Basra kapısı, Horasan kapısı ve ġam kapısı. Her kapının üzerinde yüksek bir kule vardı. Her iki kule arasında 28 tane burç bulunuyordu. Sonra Ebû Ca’fer el-Mansûr daha güvenli olması için, iç tarafta eskisi gibi üçüncü bir sur daha yaptırmıĢtır15

.

Bağdat Ģehrinin plânı daire Ģeklinde idi. Bundan dolayı buraya el-Medinetü’l-Müdevvera (Dairevî Ģehir) adı verilmiĢti. Dairenin merkezinde, Halife’nin “Bâbü’z-zeheb” veya “Kubbetü’l Hadrâ” denilen sarayı ve camisi vardı. Bunların etrafında ise muhafız birliklerinin kıĢlalarından baĢka bina yoktu. KıĢlaların etrafında da vezirlerin ve devlet ricalinin evleri ile devlet daireleri bulunuyordu. Bunlardan sonra da sokaklarla ayrılan halka ait evler geliyordu16

.

Bağdat’ın planı sosyal amaçlar gözetilerek çizilmiĢti. Her bölge belirli bir etnik veya mesleki grubun sorumluluğundaydı. Tüccar ve zanaatkarlar Kerh’te Sarat’ın güneyinde, askerler ise surların dıĢında, Bağdat’ın kuzey ve batısında oturuyorlardı. Bağdat Ģehri kurulduğunda dıĢ surun dıĢında dört pazar yeri ve dıĢ surdan iç sura doğru uzanan dört yol boyunca yüksesk kemerli dükkanlardan oluĢan dört pazar yeri vardı17

. Böylece Halife el-Mansûr, hükûmet ve ordusu için yeni ve elveriĢli bir yer ararken,

13Murteza, Gülşen-i Hulefâ, s.19. 14

Ed-Dûri, “Bağdad”, s.427.

15

Ali Zârif Al-Azâm, Muhtasar Tarih Bağdat, Bağdat 1926, s.8-9;Yıldız, “Abbâsîler”, s.368; Fuad Köprülü, İslam Medeniyeti Tarihî, Kanaat Kitabevi, Ġstanbul 1940, s.50; Murtazâ, Avraq Bağdad, s.80.

16Yıldız, “Abbâsîler”, s.367; Gülcü, Bağdat, s.3; Murtazâ, Avraq Bağdad, s.80. 17

(17)

7

nihayet Bağdat’ı baĢkent olarak kurdu. Abbâsî Devlet’in yıkılmasına kadar da (1258) Bağdat bu vasfını devam ettirdi18.

1.2.Bağdat Ġsminin MenĢei

Bağdat ismi Ġslâm öncesi devre ait havalideki eski yerleĢim alanlarıyla alakalıdır. Bağdat ismi bazı kaynak ve araĢtırmacılara göre Arapça bir isim değildir. Arap yazarları kelimenin Farsça kökenli olduğunu, “bağ” ve “dad” Ģeklinde de söylendiğini düĢünerek Farsça kaynakları araĢtırmıĢlar ve teorik bazı açıklamalarda bulunmuĢlardır19

. Yaygın inanıĢa göre bu sözcük “Tanrı’nın ihsanı veya armağanı” anlamına gelmektedir. Modern araĢtırmacılar tarafından kabul edilen bu görüĢ yanında sözcüğün Aramice kökenli olduğunu ve “koyun ağılı” manasına geldiğini iddia edenler de vardır20

.

Ancak Hammurabi (M.Ö.1792-1750) yasalarında “Bagdadu” Ģehrinden bahsedilir ki bu da kelimenin Farsça’nın muhtemel etkisinden önce de var olduğunu göstermektedir. Kral NazimaruttaĢ (M.Ö. 1341-1316) devrinden kalma bir hudut taĢında da “Bagdadi” bölgesinden bahsedilir. Ayrıca Talmut’un birkaç yerinde “Bağdasa” kelimesi geçmektedir. Aynı Ģekilde Babil Kralı Mardukapaliddin (M.Ö. 1208-1195) dönemine ait bir sınır taĢında Bağdad’dan söz edilir. II. Adadnirari’nin (M.Ö. 911-891) yağmaladığı yerler arasında “Bagdadu” da bulunmaktadır. III. Tiglat-pileser ise (M.Ö. 745-727) “Bağdatu”dan, oraya yerleĢmiĢ olan bir Arami kabile ile birlikte söz eder21

.

Hüseyin b. Muhammed’in el-Hamis fî-Ahvalin-Nefsi’n-Nefîs isimli kitabında belirtiğine göre Bağdad’ın yerinde bir kilise ve bir bağ vardı. El-Mansûr, buradan geçerken Kilise’nin rahibini çağırarak bu yerin ve kendi adını sorunca, rahip kendi adını Bağ ve yerin adının ise Dad olduğunu söyler. Bunun üzerine el-Mansûr, burayı satın alarak Ģehri inĢa etti. Adına da Rahib’in ve yerin adından kinaye olarak Bağdad dedi22

.

18Sırma, Abbâsîler Dönemi, s.38.

19 Al-Hamevî, Mu’cemü’l Büldan, s.457; Ali Cevâd, Memâlik-i Osmâniyenin Târih ve Coğrafya Lügatı,

Mahmud Bey Matbaası, Ġstanbul 1313, s.182; Murtazâ, Avraq Bağdad, s.64-66.

20

Streck, “Bağdad”, s.195; Amil Obliye, “Bağdad”, Bağdad Fi Müzekerat Rihâle El-Fransîn Beyne Qrn

17-20 Milâdi, (Trc. Velid Kâsıd), Amân 17-2009, s.41; Ed-Dûri,“ Bağdad”, s.426.

21

Ed-Dûri,“ Bağdad”, s.426.

22

(18)

8

Ayrıca Halife el-Mansûr, kurduğu bu Ģehre, Kur’an-ı Kerîm’de (el-En’âm 6/127; Yunus 10/25) “Cennet” manasında kullanılan “Darü’s-Selâm” sözcüğünden ilham alarak “Medninetü’s-Selâm” (Sulh Ģehri) ismini vermiĢtir. Bu isim resmî belgeler, sikkeler ve ağırlık ölçü biriminde kullanılmaktaydı23

. Dolayısıyla Bağdat Ģehrinin pek çok ismi bulunmakla birlikte bunlardan en bilinenleri; Dârül’l-Ġslâm, Dârü’l-Hilâfe (Halifeliğin merkezi), Burc-i Evliyâ (birçok evliyâ makberlerini ihtiva ettiği için), Zevrâ (kapıları dıĢ kapılarıyla örtülü olduğu için), Ümmü’d-Dünya (Dünya’nın anası), Seyyidetü’l-Bilâd (Ülkelerin baĢı)’ dır24

. Bunun yanında Bağdat’a kurucusundan dolayı, Medinetü’l-Mansûr da denilmiĢtir25.

Ortaçağ’da Avrupalı seyyahlar Bağdat’ı çok defa Babilon ve bazen de Seleucia ve Ktesiphon ile karıĢtırmıĢlardır. Avruplı seyyahların eserlerinde Bağdat Ģehrine, Babel, Babellonia ve buna benzer isimler verilmiĢtir. Ancak 1616-1617’de Irak’a seyahat eden ve Bağdat’ta bir müddet ikamet eden Pietro Della Valle, kendi zamanında, çok yayılmıĢ olan bu hatalı rivâyeti düzeltmiĢtir. 17. asıra dek Bağdat, Batı dünyasında muhtemelen ismin Çince Ģeklinden türemiĢ olan bozuk biçimi ile Baldach (Baldacco) adıyla biliniyordu26. 1663’te Bağdat’a ulaĢan Portekiz seyyah Manuel Godinho, Bağdat ismini daha önceki seyyahlar gibi yanlıĢ adlandırarak Babil olarak zikretmiĢtir27

.

Farsların kullandıkları BehiĢt-âbâz (Cennet yeri) tâbirini ise bilhassa edebi lisanda Türklerin de kullandığı görülmektedir28

. Yani Halife el-Mansûr’un kurduğu Bağdat Ģehrinin kurulduğu mevkiinin, eski çağlardan itibaren çeĢitli medeniyetlerin yerleĢim yeri olduğu ve Bağdat adının daha önceki dönemlerde de kullanıldığı anlaĢılmaktadır. Ayrıca Abbâsî hilafetinin baĢkenti olarak Bağdat Ģehri kurulduktan sonra yukarıda izah edildiği üzere pek çok farklı isimle anılmıĢtır.

23Köprülü, İslam Medeniyeti, s.49; Ed-Dûri, “ Bağdad”, s.426; Gülcü, Bağdat, s.1. 24

Baron Joseph Von Hammer Purgstall, Osmanlı Devleti Tarihî, (Çev. Mümin Çevik-Erol Kılıç), Tasvir Matbaası, C.V, Ġstanbul 1984, s.1408; R.Kılıç, Irak ve Suriye, s.49; Katib Çelebi, Cihannümâ, Ġbrahim Müteferrika Matbaası, Ġstanbul 1145, s.458; Al-Hamevî, Mu’cemü’l Büldan, C.I, s.456-460; ġemseddin Sâmî, Kamus’l-A’lam Târih ve Coğrafya Lügatı, Mıhran Matbaası, C.II, Ġstanbul 1308, s.1325.

25Sırma, Abbâsîler Dönemi, s.37. 26

Ed-Dûri,“Bağdad”, s.426; Streck, “Bağdad”, s.195; R.Kılıç, Irak ve Suriye, s.49-50.

27Salih Özbaran, İran, Türkiye, Irak, Suriye ve Mısır Yollarında Portekizli Seyyahlar, Kitab Yayınevi,

Ġstanbul 2007, s.106; Gülcü, Bağdat, s.2.

28

(19)

9 1.3.Abbâsîler Dönemi

Abbâsî Hilafeti’nin baĢkenti ve Ġslâm dünyasının önemli tarih, ilim, kültür, siyaset ve ticaret merkezlerinden olan Bağdat, Abbâsîler'in ikinci halifesi Ebû Ca’fer el-Mansûr (754-775) tarafından, Dicle nehrinin batı yakasında 762-766 yılları arasında inĢa ettirilmiĢ ve Abbâsî Hilafeti’nin baĢkenti buraya taĢınmıĢtır. Ġdarî, siyasi-askerî ve iktisadi bakımdan önemli ve stratejik bir konuma sahip olan Bağdat, kısa bir zamanda iktisadi ve sosyal açıdan hızlı bir geliĢme göstermiĢtir.

El-Mansûr, nüfusun hızla çoğalmasıyla, sarayının sıkıĢık bir vaziyete düĢmesi yüzünden, belki de burada kendini pek emniyette göremediğinden, Ģehrin dâirevî kısmının inĢasından birkaç sene sonra 773’te Dicle Nehri kıyısında Horasan Kapısı’nın aĢağı tarafındaki geniĢ bahçeler içinde, ikinci bir saray (al-Huld) inĢa ettirmiĢtir29

. Ayrıca Halife el-Mansûr, Dicle Nehri’nin doğu yakasında da, oğlu Mehdi için 773’te bir saray yaptırmıĢtır. Bu yerleĢim bölgesine Rusâfe denilmiĢtir30

.

Halife Mansûr asker tehditleri azaltmak için Rusâfe Ģehrini kurdu ve askerî sınıfı buraya gönderdi. Halife el-Mansûr 773 yılında güvenlik sebebiyle çarĢıları Ģehir dıĢında Kerh bölgesine nakl ettirdi31. Daha sonra da bir kısım insanlarda Kerh’e geçip orayı imar ettiler. Halife el-Mansûr’un tedbirleri çerçevesinde Bağdat’ın batı tarafında Kerh’te her meslek ve ticaret dalı için çarĢılar kurulmuĢtur. Aktarlar, demirciler, marangozlar, çiçekçiler, kasaplar vs. için özel çarĢı tahsis edilmiĢtir. Daha sonra da çarĢıların geliĢmesiyle bir cami yapılmasını emretmiĢtir32

.

Halife Ebû Ca’fer el-Mansûr’dan sonra mali ve idari bakımdan huzuru geniĢ ölçüde sağlanmıĢ bir devlet devralan Halife Mehdî (775-785) devrinde, Bağdat geliĢmeye devam etmiĢtir. Halife sarayını Rusafa’ya, yani Dicle’nin doğu yakasına taĢıyınca özellikle bu bölge hızlıca geliĢmiĢtir. Zamanın zengin ve nüfuzlu aileleri, binlerce köle, Halife taraftarları buraya taĢınarak büyük konaklar inĢa ettirrmiĢlerdir. Bunların en

29

Streck, “Bağdad”, s.197; Murtazâ, Avraq Bağdad, s.87.

30 Murtazâ, Avraq Bağdad, s.87, 89; Ed-Dûri,“ Bağdad”, s.427; Gülcü, Bağdat, s.4. 31

Gülcü, Bağdat, s.4.

(20)

10

muhteĢemi ise nüfuzlu ailelerden birisi olan meĢhur Bermekî ailesinin sayfiyesiydi33 . Dolayısıyla halk, daha çok Halife Mehdî’nin ve ardından Bermekîler’in teĢvikiyle cazip hale gelen Bağdat’ın doğusuna yerleĢmiĢ ve buradaki nüfus yoğunluğu artmıĢtır34

.

Halife Harun ReĢîd (786-809) zamanında, Dicle’nin sol tarafına bir saray yaptırılmıĢ, Bağdat’ın nüfus yoğunluğunun artmasıyla Ģehir o tarafa doğru yayılmaya baĢlamıĢtır35

. Bağdat, Halife Harun ReĢîd zamanında oldukça geliĢmiĢtir. Onun döneminde Bağdat’a bir hilafet baĢĢehri için gerekli olan cephâne, hastahane, rasathane ve medreseler kurulmuĢtur36

. Bağdat kuruluĢundan itibaren zamanla daha geliĢmiĢti. Bu hızlı geliĢmeyle birlikte çok zaman geçmeden, Ġslâm medeniyetinin en önemli iktisadi, kültür ve ilim merkezi haline gelmiĢtir. Bağdat’ın iktisadi geliĢimi ve refaha paralel olarak ilim, edebiyat ve sanatta da ciddi geliĢmeler yaĢanmıĢtır37.

Halife Emin (809-813) zamanında Babü’z-zeheb’e yeni bir yan bina ilave edilerek etrafına bir meydan yaptırılmıĢtır. Daha sonra kardeĢi Ma’mun ile zuhûr eden taht kavgaları esnasında, Bağdat 14 ay süren bir muhasaraya uğramıĢtır. Emin, 812 senesinin sonuna doğru, Ma’mun’un kumandanları olan Harasma ile Tahir’in kuvvetleri tarafından tamamiyle çevrilmiĢtir38

. Tahir b. Hüseyin, muhasaraya karĢı koyanların evlerinin ise yıkılmasını emretmiĢtir. Bunun sonucunda Dicle Nehri ile Darü’r-rakik, Suriye Kapısı, Kûfe Kapısı, Kerhaye Kanalı ve Künase harap bir hale getirilmiĢtir. Bu yağma ve yıkım neticesinde Huld Sarayı ve diğer saraylar, Kerh ve Kerh’in doğu tarafındaki bazı mahalleler ağır hasar görmüĢtür39

.

Bu kargaĢa ortamı, 813 yılında Halife Ma’mun’un tahta geçmesiyle durulmuĢtur. Bu iç savaĢ sırasında çok zarar gören Bağdat, Halife Ma’mun (813-833) idaresinde tekrar eski canlılığını kazanmıĢtır40

. Halife Mu’tasım zamanında (833-842), Ģehrin doğu tarafında bir saray yaptırılmıĢtır. Ancak Bağdat bu tarihten itibaren 55 sene boyunca

33Streck,“Bağdad”, s.198; Nahide Bozkurt,” Mehdi-Billah”, DİA, C.XVIII, Ġstanbul 2003, s.378. 34

Ed-Dûri, “ Bağdad”, s.427; Gülcü, Bağdat, s.4.

35

Sâmî, Kamus’l-A’lam,s.1325.

36Cevâd, Memâlik-i Osmâniye, s.183.

37Abdülkerim Özcan, “Bağdad, Kültür ve Medeniyet”, DİA, C.IV, Ġstanbul 1991, s.441; Yıldız,

“Abbâsîler”, s.369.

38Streck, “Bağdad”, s.198; Gülcü, Bağdat, s.5. 39

Ed-Dûri, “ Bağdad”, s.427; Gülcü, Bağdat, s.5.

40

(21)

11

baĢkent olmaktan çıktı. Mu’tasım Türk ordusu için yeni bir baĢĢehir aramaya karar verdi. Böylece baĢkent Dicle üzerinde bulunan Samarra’ya nakledildi. Sarayın Samarra’ya naklinin asıl sebebi, Bağdatlıların Türk birliklerine karĢı husumet taĢımalarından ve asker birlikleriyle Bağdat çok kalabalık hale gelmesiydi. Abbâsî Halifeleri Samarra’da yaĢadıkları devirde (836-892), Bağdat ile pek ilgilenmemiĢlerdir. Buna rağmen Bağdat önemli bir ticaret, ilim ve kültür merkezi olmaya devam etti41.

Halife Müstain Billâh (862-866) Samarra’dan, Bağdat’a döndü. Ancak Mu’tezz’e bağlı kuvvetleri tarafından kuĢatılan Bağdat 865’te çok hasar görmüĢtür. Amin zamanındaki ilk muhasara, Bağdat’ın batı kısmı büyük bir darbe almıĢtır. Müstain zamanındaki ikinci muhasarada ise, daha ziyâde Ģehrin güney kısmı felâkete uğradı. Bu kısmın en mühim semtleri Rusafa, ġammasiye ve Muharrim, o dönemde harap bir hale gelmiĢ ve ondan sonra kısmen onarılabilmiĢtir42

.

BaĢkenti Samarra’ya taĢıyan Mu’tasım ve daha sonraki Abbasî halifeleri devrinde idareye Türk kökenli komutanlar hâkim olmuĢtur. Abbasî Devleti’nin çökmeye baĢladığı bu dönemde, Irak toprakları önce Siyahî kölelerin isyanı ve geniĢ tahribine, daha sonra da Karmatiler’in ayaklanmasına sahne olmuĢtur. Halife Mûtemid (870-892) döneminde, 56 yıl aradan sonra Bağdat 892’de yeniden baĢkent haline gelmiĢtir43

. Abbâsîler döneminin (750-1258), sona ermesine kadar Bağdat mamuriyetini kormuĢsa da, iç savaĢlar, Büveyhîler ve Selçuklu sultanları zamanında meydana gelen muharebeler (1055-1063), Dicle Nehri’nin sebep olduğu su taĢkınları, sayısız yangınlar ve salgın hastalıklardan dolayıçok zarar görmüĢ, eski canlılığını kaybetmiĢ ve nüfusu oldukça azalmıĢtır44

.

Hülagu Han ve Moğol askerleri, 1258 yılında Ģehrin surları önüne gelmiĢlerdir. Son Halife el-Müsta’sım Billâh, 10 ġubat’ta kayıtsız ve Ģartsız teslim olmak mecburiyetinde kalmıĢtır, on gün sonra Halife, efradından birçoğu ile birlikte öldürülmüĢtür. ġehir ise yağma edildikten sonra yakılmıĢtır. Kaynaklara göre 800.000’e yakın insan kılıçtan geçirilmiĢtir. Camiler ahır haline getirilmiĢ, kütüphaneler tahrip edilmiĢtir. Kitapların bir kısmı yakılmıĢ, bir kısmı da Dicle Nehri’ne atılmıĢtır. Ġslâm

41

Ed-Dûri, “ Bağdad”, s.428; Yıldız, “Abbâsîler”, s.371.

42Streck, “Bağdad”, s.199. 43

DîĢçîoğlu, “Irak”, s.174.

44

(22)

12

medeniyetinin duraklamasına sebep olan Moğol istilası neticesinde, 1258 tarihînde Abbâsî Halifeliği yıkılmıĢtır45.

Bağdat, sadece 56 yıllık zaman dilimi dıĢında (836-892), Abbâsî Hilafeti’nin baĢkenti olmuĢtur. Bağdat, Halife Harun ReĢîd ve oğlu Me’mun zamanlarında çok geliĢmiĢtir46

. Abbasî Devleti’nin baĢĢehri ve Orta Çağ’ın en büyük ticaret merkezi olan Bağdat, çok önemli bir bilim, kültür ve tercüme merkezi olmuĢtur. Mutezile, Hanefî ve Hanbelî mezhepleri burada doğmuĢtur. Ayrıca Beytü’l-hikme gibi tercüme yapılan dönemin önemli merkezleri de Bağdat’ta bulunuyordu. Bağdat’ın ilmi inkiĢafı dolayısıyla Ģairler, tarihçiler ve âlimler de bu dönemde Bağdat’ta kalmıĢlardır47

.

1.4.Büveyhoğulları Dönemi

Hazar Denizi’nin Güney-Batı kıyıları ile Kuzey Ġran bölgelerini kapsayan “Deylem” bölgesinde ġiî kimlikle ortaya çıkan Büveyhoğulları, 10. yüzyılda Ġran sahasında Fars, Kirman, Ahvaz, Rey, Asfahan ve Hemedan bölgelerinde ġiî karekterli bir hâkimiyet kurmuĢlardır. Büveyhî hanedanı kendi kökenleri Sâsânîlere bağalayarak hanedana adını veren Ebû ġücâ Büveyh, oğullarından Ali Fars’ta, Hasan Rey’de ve Ahmed de Kirman’da bir Büveyh Beyliği kurmuĢtur (945-1055)48

.

Abbâsî Hilafetinin siyasi yetkilerinin Türk komutanların idaresine geçtiği dönem boyunca (847-945) Abbâsî Devleti’nin yalnızca siyasi hâkimiyeti değil maliyesi de zayıflamıĢ, hilafetin yetkileri Emîrü’l-umerâlar tarafından kullanılmaya baĢlamıĢtı. Bu sırada Vâsıt valisi Yenal GuĢe, Ahvaz’da bulunan Ahmet ibn Büveyh’i Vâsıt’a davet ederek onunla birlikte hareket etmeye baĢlamıĢtı49

. Ahmed Ġbn Büveyh, bu davetten aldığı cesaretle önce Vâsıt’a ardından da Bağdat üzerine harekete geçmiĢtir. 945’te tarihînde Bağdat’a girmiĢ, Halife el-Mustakfi onu derhâl Emîrü’l-umerâ tayin ederek,

45

Ed-Dûri,“Bağdad”, s.429-432.

46Murteza, Gülşen-i Hulefâ,s.20; R.Kılıç, Irak ve Suriye, s.50; Streck, “Bağdad”, s.197. 47 Ed-Dûri, “Bağdad”, s.428; DîĢçîoğlu, “Irak”, s.173; Streck, “Bağdad”, s.198. 48

Vefâ Muhammed Ali, Al-Hilâfe Al-Abbâsîye Fî Âhîd Teselt Al-Buveyhiyîn, Mısır 1991, s.34; Muhammed

Süheyl TakuĢ, Abbâsî Devleti Tarihî, Dâr Nahas, Lübnan 2009, s.220.

49

Hatice Geçkin, Büveyhiler Döneminde Bağdad’da Şiîlik, Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Çorum 2016, s.28.

(23)

13

kendisine Mu’izz el-Davla unvanını vermiĢtir. Ali ve Hasan kardeĢleri aynı zamanda Ġmâd al-Davla ve Rukn al-Davla unvanları verilmiĢtir50

.

Bağdat’ta bir süre kaldıktan sonra Mu’izz el-Davla, Halifeyi azledip gözlerine mil çektirmiĢtir. El-Muktedir’in oğlunu el-Mutî lakabıyla halîfelik makamına oturtmuĢtur. Artık hilafet tam bir çözülme dönemine girmiĢ ve halifeler Büveyoğullarının elinde birer oyuncak haline gelmiĢtir. YaklaĢık 110 yıl (945-1055) sürecek olan bu devirde halifelerin adları dıĢında bir etkinlikleri kalmamıĢtır51

. Bu dönemde siyasi açıdan ġiî mezhebi sınırlarını bir hayli geniĢleterek ön plana çıkmayı baĢarmıĢtır. Büveyhîler, ġiî temayülleri ile Abbâsî topraklarında güç kazanmıĢlardır.

GeniĢ bir coğrafyaya hâkim olan Fâtımî Devleti, Büveyhîlerle iĢbirliği içinde olmuĢtur. YaklaĢık 21 yıl iktidarda kalan Mu’izz el-Davla (945-967) ile beraber iktidar gücünü arkalarına alan ġiîler, Bağdat’ta en iyi dönemi yaĢamaya baĢlamıĢlardır. Bağdat’ta ġiîler, kendi inanç ve ibadetleriyle toplumda varlıklarını kabul ettirmeye baĢlamıĢlardır52

. Fakat Büveyhîler, siyasi çıkarlarından dolayı ġiî mezhebine dayanan bir otorite kurma cesaretini gösterememiĢ, Sünnî Abbâsî hilâfetinin devamı yönünde bir politika izlemiĢlerdir53

. Büveyhî Emîrleri’nin hükmü altında kalan Bağdat, fen ve edebiyat alanlarında önemli geliĢmeler kaydetmiĢ, Mu’izz el-Davla ise bazı imar faaliyetlerinde bulunmuĢtur. Ancak Bağdat’taki Sünnî-ġiî mücadelesi ve otoritenin istikrasızlığından dolayı bu geliĢmeler kesintiye uğramıĢtır.

Abbâsî Devleti’nin halifeleri olan el-Kâdir (991-1031) ve el-Kâim (1031-1075) zamanlarında, Abbâsî halifeleri kaybettikleri otorite alanlarını yeniden ele almak adına harekete geçmiĢlerdir. Gazneliler gibi Sünnî devletlerin giderek güçlenmesi ve Abbâsî halifesine bağlılıklarını bildirmeleri gibi sebeplerle giderek Büveyh hâkimiyeti zayıflamıĢtır. Büveyhoğulları hâkimiyetinin zayıflamasıyla Abbâsî Halifesi el-Kâim

50

K.V. Zettresteen, “ Büveyhiler”, İA, C.II, Ġstanbul 1979, s.843.

51Subhi Saatçı, Tarihî Gelişim İçinde Irak’ta Türk Varlığı, Ġstanbul 1996, s.44-47; Merçil, “Büveyhiler”,

DİA, Ġstanbul 1992, C.VI, s.496-500; Abdülrazâk Al-Hüsnî, Al-Irak Qadîme ve Hadîse, Beyrut 2013, s.21.

52

Geçkin, Bağdad, s.27-34; Ali, Âhîd Teselt Al-Buveyhiyîn, s.43-45.

53MaĢide Kamit, “Kâim-Biemrillâh’ın Hilâfetinde Sünnî ve ġiî Ġktidar Mücadelsei”, İstem Dergisi, s.24,

(24)

14

Emrillâh Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’den yardım istemiĢ, Tuğrul Bey de bu isteğe uyarak 1055’te Bağdat’a girmiĢ ve Büveyhîler’in ġiî hâkimiyetine son vermiĢtir54.

1.5.Selçuklular Dönemi

1.5.1.Büyük Selçuklular Dönemi

Sultan Tuğrul Bey, ġiî Büveyhîler’in tazyiklerini artırmaları ve Halife el-Kâim bi- Emrillâh’ın ısrarla daveti üzerine Bağdat’a yönelmiĢtir. Tuğrul Bey Bağdat’a yaklaĢtıkça Mısır Fâtımîleri tarafından desteklenen baĢkumandan Arslan el-Besâsîrî, durumu Mısır’a bildirerek kuzeye doğru çekilmiĢtir. Daha sonra Büveyhî hükümdarı el-Melikü’r-Rahîm, Tuğrul Bey’e itaatını bildirmiĢtir. Bağdat’ta ve Sünnî Ġslâm dünyasında hutbenin Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey adına okunmasını ve para bastırılması emreden Halife el- Kâim bi-Emrillâh Tuğrul Bey’i büyük bir törenle karĢılamıĢtır. Böylece Tuğrul Bey 17 Ocak 1055 tarihînde Bağdat’a girmiĢtir55. Ertesi gün Selçuklu askerleri Bağdat’a girerken el-Melikü’r-Rahîm’in saldırısına uğramıĢlardır. Bu duruma çok kızan Tuğrul Bey, ġiîlerin de karıĢtığı isyanı ağır bir Ģekilde bastırmıĢtır. Tuğrul Bey tarafından el-Melikü’r-Rahîm ve adamları hapsedilerek 110 yıllık Bağdat’ta hüküm süren Büveyhî Devleti’ne son verilmiĢtir. Ardından Tuğrul Bey, Büveyhîler’in idare merkezi olan Darü’l Memleke’ye yerleĢmiĢtir. Böylece Abbâsî Halifeliği Büveyhoğulları’nın baskısından kurtulmuĢ, Bağdat ve civarında halifeye ait olan topraklar ise doğrudan Selçuklu idaresine girmiĢ bulunuyordu56

.

Tuğrul Bey, bu icraatından sonra Bağdat’ta imar faaliyetlerine baĢlamıĢtır. ġehrin doğusunda, Dicle kenarında, eski mahalleleri yıkıp saray, câmii, evler, çarĢılar ve hamamlar yaptırmıĢtır. “Tuğrul Beğ Ģehri” adını alan bu yeni Ģehir, MelikĢah tarafından surlar, kapılar, saray, evler, hanlar ve çarĢılar ile büyültülmüĢtür57

.

54

Geçkin, Bağdad, s.35;Ed-Dûri, “Bağdad”, s.429.

55Ġbrahim Kafesoğlu, Selçuklu Tarihî, Milli Eğitim Basımevi, Ġstanbul 1972, s. 37-38; Gülay Öğun Benzer,

“Tuğrul Bey Zamanı”, Büyük Selçuklu Tarihî, II.Baskı, EskiĢehir 2013, s.28-29.

56Benzer, “Tuğrul Bey Zamanı”, s.28-29; Gülcü, Bağdat, s.9. 57

Osman Turan, Selçuklular Tarihî ve Türk İslâam Medeniyeti, Ankara 1965, s.93-94;Ed-Dûri, “ Bağdad”, s.429.

(25)

15

Selçukluların Bağdat’a hâkim olması ve Sünnîliğin zaferi, Mısır Fâtımîlerini ve ġiîleri harekete geçirmiĢtir58

. Tuğrul Bey’in geliĢi üzerine Bağdat’tan kaçan Türk kuvvetleri komutanı Arslan Besâsirî, Selçuklular’a karĢı mücadeleye giriĢmiĢtir. Tuğrul Bey, durum karıĢınca bizzât sefere çıkmak zorunda kalmıĢtır. Selçuklu kuvvetleri Besâsirî’yi takibe almıĢ, fakat Besâsirî Mısır’a kaçmaya baĢarmıĢtır. Sultan Tuğrul Bey Musul seferinden Bağdat’a dönüĢünde muhteĢem bir törenle karĢılanmıĢtır. Halife, Tuğrul Bey’e bu parlak karĢılama töreninde “Doğu’nun ve Batı’nın hükümdarı”, “Dinîn direği” ve “Halife’nin ortağı” gibi unvanlar vermenin yanında taç giydirmiĢtir59.

Daha sonra Sultan Tuğrul Bey’in merkeziyetçi siyasetine karıĢı ġahzade Ġbrahim Yinal isyan etmiĢtir. Tuğrul Bey, Bağdat dıĢında bu isyanın bastırılmasıyle uğraĢırken, Besâsirî ve KureyĢ, Bağdat’ı istilâ etme imkânı bulmuĢtur (28 Aralık 1058). Fâtımî halifesi adına para bastırıp hutbe okutmuĢlardır. Selçuklu Devleti’nin Bağdat valisi öldürülmüĢ ve Halife el-Kâim bi-Emrillâh esir alınmıĢtır. Tuğrul Bey, büyük sıkıntılara sebep olan Ġbrahim Yinal isyanını bastırdıktan sonra, ikinci Bağdat seferi için yola çıkmıĢtır60

. 15 Aralık 1059’da Tuğrul Bey’in Kasr-ı ġirin’e vardığı haberi üzerine Arslan Basâsirî bir yıllık bir iĢgalden sonra, Suriye’ye kaçacağı sırada öldürülmüĢtür (18 Ocak1060)61.

Tuğrul Bey, Besâsirî’nin iĢgâli sırasında ve sonraki çatıĢmalarda büyük yıkım yaĢayan Bağdat’ın imarını emretmiĢtir. Daha sonra Rey’e dönen Tuğrul Bey, hastalanarak 4 Eylül 1063’te 70 yaĢında iken vefat etmiĢtir62. Tuğrul Bey’in ölümünden sonra Halife, Tuğrul Bey’in adını hutbeden çıkarmıĢtır. Halife, Selçuklular’ın Irak umumî valisi görevinin sona erdiğini bildirmiĢtir. Bu sırada Rey’de tahta oturan Sultan Alp Arslan, adına hutbe okutulması ve para kestirilmesi isteği ile Bağdat’a bir heyet göndermiĢtir. Bunun üzerine Halife el-Kâim bi-Emrillah, Bağdat camilerinde Alp Arslan

58Turan, Selçuklular, s.94; Gülcü, Bağdat, s.9.

59Benzer, “Tuğrul Bey Zamanı”, s.29; Nuri Ünlü, İslam Tarihî Başlangıcından 1918’e, Marmara

Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, Ġstanbul 1984, s.26; Turan, Selçuklular, s.96.

60Benzer, “Tuğrul Bey Zamanı”, s.30. 61

Turan, Selçuklular, s.97-99; Gülcü, Bağdat, s.9.

(26)

16

adına hutbe okunması ve para kestirmesi emrini vermek mecburiyetinde kalmıĢtır (27 Nisan 1064)63.

Sultan Alp Arslan devrinde, Vezir Nizâmülmülk yoğun ġiî propagandasına karĢı, Sünnî mezhbeini güçlendirmek ve ülkenin ihtiyaç duyduğu görevlileri yetiĢtirmek amacıyla devletin her tarafında medreseler açmaya karar vermiĢtir. Sultan Alp Arslan’dan izin alarak Bağdat’ta Nizâmiye Medresesi kurulmuĢtur. Bu medrese, Bağdat’ın dinî ve ilmi hayatında büyük bir rol oynamıĢtır64

. Sultan Alp Arslan’ın 25 Kasım 1072’de vefatı üzerine yerine Sultan MelikĢah geçmiĢtir (25 Kasım 1072). Sultan MelikĢah döneminde Bağdat’ta huzur ortamı tesis edilmiĢ, imar faaliyetlerinde bulunulmuĢtur. MelikĢah, 20 Kasım 1092’de Bağdat’ı ikinci ziyareti esnasında zehirlenerek 38 yaĢında iken vefat etmiĢtir. Sultan MelikĢah’ın ölümüyle taht mücadeleleri yüzünden imparatorluk dağılmıĢ ve dört parçaya bölünmüĢtür65

. 1.5.2.Irak Selçukluları Dönemi

Irak Selçuklularının ilk hükümdarı Mahmud b. Muhammed Tapar, babasının ölümünden sonra amcası Melik Sencer ile 1119 yılında yaptığı mücadeleyi kaybetmesi üzerine, yapılan anlaĢmaya göre, imparatorluğun batı tarafları amcası Sultan Sencer’e tâbi kalması Ģartıyla Mahmud b. Muhammed Tapar’a verilmiĢtir. Böylece Irak Selçuklu Devleti meydana gelmiĢtir. Sultan Mahmud’un, Halife el-MustarĢid ile arası iyi olmadığı için Bağdat’ta Irak Selçuklu kuvvetleri ile Araplar arasında kanlı çarpıĢmalar olmuĢtur. Sultan Mahmud 10 Eylül 1131 tarihînde 30 yaĢında vefat etmiĢtir66.

Sultan Mahmud’un vefatından sonra Sultan Mesud (1134-1152), Sultan Mesud’un vefatından sonra ise yerine oğlu MelikĢah (1152-53), sonra sırasıyla Sultan Muhammed (1153-1160), SüleymanĢah (1160-1161), ArslanĢah (1161-1176), ArslanĢah’ın da vefatı ile Irak Selçuklu Devleti’ne Azerbaycan Atabeyi Ġldeniz hâkim oldu. Irak Selçukluları dönemde Abbâsî halifeleri daha önce dinî iĢlerle uğraĢırken bundan sonra devlet iĢlerine de karıĢmaya baĢladılar. Bundan dolayı Abbasî halifeleri ile

63Mehmet Altın Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihî-Alparsalan ve Zamanı, TTK, C.III,

Ankara 1992, s. 52-54; Gülcü, Bağdat, s.10-11;Benzer, “Tuğrul Bey Zamanı”, s.42-43.

64Abdülkerim Özaydın, “Nizâmiye Medresesi” DİA, C.XXXIII, Ġstanbul 2007, s.188. 65

Gülcü, Bağdat, s.11; Kafesoğlu, Selçuklu Tarihî, s.61-70.

(27)

17

Selçuklu Sultanları arasında zaman zaman savaĢa kadar varan üstünlük mücadeleleri yaĢanmıĢtır67

. Halife el-MustarĢid Billâh (1118-1135), Mayıs 1135’te Sultan Mesud ile savaĢmıĢ ve esir alınmıĢtır. Ardından Bâtınîler tarafından öldürülmüĢtür. Sultanlar ve Halifeler arasındaki mücadelelere sahne olan Bağdat, kuĢatmalar sırasında çok zarar görmüĢtür68

. Daha sonra ise Abbasî Halifesi Nasır Lidinîllah’ın yardım isteği üzerine HarezmĢah Sultanı Alaeddin TekiĢ, 1194’te III. Tuğrul’u (1176-1194) yenerek Irak Selçukluları’nı yıkmıĢtır. Fakat çok geçmeden HarezmĢahlar da Moğollar tarafından yıkılmıĢtır (1258)69

.

1.6.Ġlhanlılar Dönemi

Ġlhanlı Devleti’nin kurucusu ve ilk hükümdarı olan Hülagu, 1256-1265 yılları arasında hüküm sürmüĢtür. Cengiz Han döneminde Ġslâm dünyası Moğol istilâsına uğramıĢtır. Moğollar, HarzemĢah Devleti’ni yıktıktan sonra Ġran bölgesine hâkim olmuĢlardır. Daha sonra Hülagu Han, 10 ġubat 1258’de Bağdat’ı iĢgal ederek, halifeyi katletmiĢ ve Abbâsî hilafetine son vermiĢtir. Bağdat, Moğollar’ın istilâsı sırasında yağmaya uğramıĢ ve tahrip edilmiĢti. Ancak Hülagu Han, tekrar Bağdat’ın imarını emretmiĢ ve Bağdat’ı yeniden canlandırmıĢtır70

.

Hülagu, Abbâsî hilafeti yıkıldıktan sonra yeniden Bağdat idaresini düzenlemiĢtir. Ali Bahadır, ġahne olarak tayin edilmiĢtir. Hülagu, 1259 tarihînde Bağdat’ın yönetimini Alladin Ata Melik Cüveyni’ye vermiĢ ve Bağdat’ın bütün iĢlerinde onu mutlak yetkili kılmıĢtır. Bağdat’ın idaresi yaklaĢık 21 yıl Alaadin Ata’nın elinde kalmıĢtır. Bu süre içerisinde Ġlhanlı Devleti idaresinde Bağdat’ta önemli hizmetlerde bulunmuĢtur71

.

1265 yılında Hülagu Han’ın vefat etmesi üzerine yerine oğlu Abaka Han geçmiĢ, Irak vilayeti için ise ġemsettin Mehmet vali olarak seçilmiĢtir. 1282 yılında ise saltanat Hülagu’nun diğer oğlu Ahmet’e intikal etmiĢ ve 1284 yılında da Hülagu’nun torunu olan Baydu Han’a geçmiĢtir. Irak vilayet valiliğini de oğlu üstlenmiĢtir. 1291 yılında saltanat, Abaka Han oğlu Geyhatu Han’a,1295 yılında da Baydu Han’a intikal etmiĢ ve Irak

67CoĢkun Alptekin, “Irak Selçukluları”, DGBİT, C.VII, Ġstanbul 1992, s.310-327.

68Mehmet Altın Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihî, TTK, C.III, Ankara 1992, s.85-90. 69Faruk Sümer, “Irak Selçukluları”, DİA, C.XXXVI, Ġstanbul 2009, s.387.

70

C. Brockelmann, İslam milletleri ve Devletleri Tarihî, (Çev. NeĢet Çağatay), Ankara 1964, s.234.

71

(28)

18

valiliğine Muhammet ġekerci getirilmiĢtir. 1295-1304 yılları arasında Gazan Han ve 1304-1317 Olcaytu Han saltanat sürmüĢtür. 1317-1335 yılları arasında ise Ebû Sait Bahadır hüküm sürmüĢtür. Ebû Sait Bahadır’ın varis bırakmadan ölümü, Ġlhanlı Devleti’nin parçalanmasına ve yerini mahalli hanedanların almasına yol açmıĢtır72

. Bağdat’ta, Ġlhanlılar döneminde imar faaliyetlerinde bulunulmuĢtur. Ġbn Batuta, 1326 tarihînde, ziyareti sırasında Bağdat’tan bahsederken birçok cami, medrese, çarĢı ve sarayın bulunduğunu kaydetmiĢtir73

. Bu dönemde Bağdat bir vali, bir Ģahne ve bir askerî garnizon tarafından idare edilen, eyalet merkezi durumundaydı74.

1.7.Celâyirliler Döneminde Bağdat

Hanedanın ismi Celâyir, büyük bir Moğol kabilesinden gelmektedir. Celâyirliler, Cengiz Han’ın seferlerine yardımcı kuvvet olarak katılıp, Moğol Ġmparatorluğu’nun geniĢ coğrafyasında dağılmıĢlardır. Bir kısmı da Ġlhanlılar’ın maiyetinde Ġran ve lrak’a kadar yayılmıĢlardır. Ġlhanlı Hanı Ebû Sait Bahadır’ın ölmesi ardından baĢlayan taht mücadeleleri sırasında bağımsız bir otorite kurmak için fırsat bekleyen Emîr Hüseyin’in oğlu Hasan-ı Büzürg, Celâyirliler ismiyle anılan bağımsız bir devlet kurmuĢtur (1340-1410)75.

Hasan-ı Büzürg, 17 yıl hüküm sürdükten sonra vefat etmiĢtir. Yerine oğlu Sultan Üveys geçmiĢtir (1356). Sultan Üveys zamanında Celâyirli Devleti sınırları geniĢletilmiĢtir. Hasan’ı Büzürg’ün zamanında inĢasına baĢlanmıĢ olan Mercan Cami ve Medresesi, 1357’de Sultan Üveys’in zamanında tamamlanmıĢtır76

. 1382’de Sultan Üveys’in ölümüyle devlet zayıflamaya baĢlamıĢ ve kardeĢleri arasındaki taht mücadelesi, 1384’te Ahmed’in Bayezid’i esir alması ile sonuçlanmıĢtır77

.

Sultan Ahmed Celâyirli döneminde Bağdat, iki defa Timur tarafından zaptedilmiĢtir. Ġlkinde 1392-1393 yılında Ģehir fazla zarar görmemiĢ, ikincisinde ise 1401’de büyük tahribata ve katliama uğramıĢtır. Halka ait iskânlar ve resmî müesseseler

72Cengiz Eroğlu- Orah Özdil, Osmanlı Vilayet Salnamelerinde Basra, Özdohan Matbaası, Ankara 2005,

s.59; Abdülkâdir Yuvalı, “’Ilhanlılar”, DİA, C.XXII, Ġstanbul 2002, s.102-105.

73

Hüseyin, el-Irak Fi el-Ahıd Moğol, s.266- 267.

74

Ed-Dûri, “Bağdad”, s.432.

75Gülcü, Bağdat, s.17; Mukrimin Halil Yınanç, “Celâyirliler”, İA, C.III, Ġstanbul 1993, s.264. 76

Ed-Dûri, “Bağdad”, s.432; Salih Ahmed, Al-Irak Fi Al-Tarih, Bağdat 1983, s.553.

(29)

19

tahrip edilmiĢtir. Bu olay, Bağdat’ın kültür hayatına indirilen ikinci ağır darbedir. Timur’un ölümünden sonra 1405 yılında Celâyirli Sultan Ahmed Bağdat’a dönmüĢ ve Timur tarafından tahrip edilen surların tamiratıyla meĢgul olmuĢtur. Fakat 1410’te Karakoyunlu Emîri Kara Yusuf tarafından öldürülmüĢtür. Böylece Celâyirli Devleti Irak’ta son bulmuĢtur78

.

Sultan Ahmed Celâyir’in torunu Hüseyin iktidarı yeniden ele geçirmeye çalıĢtıysa da Karakoyunlular tarafından öldürülmüĢtür. Celâyirliler teĢkilat bakımından Ġlhanlı Devleti ile tam bir benzerlik içindeydi. Bu devirde Bağdat ve etrafı imar edilmiĢ, ilim ve sanat erbabı Celâyirli hanedanı tarafından korunmuĢtur79

. 1.8.Karakoyunlular Dönemi

Karakoyunlular, Oğuz Boyundandır; bu boylardan bir kısmı, Moğol istilası esnasında Ġlhanlı Hükümdarı Argun Han döneminde (1284-1292) Türkistan’dan göçüp Fırat ve Dicle’nin yukarı vadilerine yerleĢmiĢlerdi80. Sultan Ahmed ve Kara Yusuf’un arasındaki mücadelenin sonunda Sultan Ahmed yenilerek, Kara Yusuf tarafından idam edilmesi üzerine Bağdat, Karakoyulular’ın hâkimiyetine geçmiĢtir (1410-1468). Kara Yusuf, Bağdat, Basra ve Körfez adaları oğlu EmîrĢah Mehmed’e bırakmıĢtır81

. Dolayısıyla Bağdat bu dönemde merkez yapılmamıĢtır.

1420 yılında, Kara Yusuf vefat ettikten sonra, Karakoyunlu AĢireti Kara Yusuf’un ikinci oğlu Ġskender Mirzayı hükümdar yapmıĢtır. Ġskender Mirza, 1434 yılında Azerbaycan üzerine yürümüĢtür, fakat mağlup olması üzerine Azerbaycan hâkimi ġahruh tarafından Karakoyunlu tahtını, kardeĢi CihanĢah (1438-1467)’a verilmiĢtir82

.

Ġsfahan Mirza 1433 yılında kardeĢi EmîrĢah Mehmed üzerine baskın yaparak, Bağdat idaresini ele geçirmiĢtir. Ġsfahan Mirza, Irak topraklarının geniĢ bir kısmına hâkimdi. Ġsfahan Mirza’nın ölümünden sonra (ġubat 1445) Cihan ġah, bazı Emîrlerin teĢvikiyle Bağdat üzerine yürümüĢ ve altı aylık bir kuĢatmadan sonra Bağdat’ı almıĢtır

78M.Cavid Baysun, “Bağdad”, İA, C.II, Ġstanbul 1979, s.202; Zâde Mehmed Hemdemi Çelebi,

Solak-Zâde Tarihî, (Haz.Vahid Çabuk), Kültür Bakanlığı Yayınları, C.I, Ankara 1989, s.93.

79Muzaffer Ürekli, “Celâyirliler”, DİA, C.VII, Ġstanbul 1993, s. 265.

80Ġsmail HakkıUzunçarĢılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu Devletleri, Ankara 1937, s.58. 81Eroğlu- Özdil, Basra, s.60; S. Ahmed, Al-Irak, s.559.

(30)

20

(1446). Daha sonra Cihan ġah’ın oğlu Fars ve Bağdat Valisi Pîr Budak’ın isyanlarıylarıyla uğraĢılmıĢtır. Pîr Budak’ın isyankâr tavrını devam ettirmesi üzerine Cihan ġah, 15 Aralık 1464 Bağdat üzerine yürümüĢtür. Bir yıl yedi ay süren bir kuĢatmanın ardında Cihan ġah oğlunun hayatına son vermiĢ ve Ģehre Tuvacı Alpavut Muhammed’i vali olarak tayin etmiĢtir83

.

Karakoyunlu hâkimiyeti döneminde vuku bulan mücadeleler, Bağdat’ın yeniden harâp olmasına sebep olmuĢtur84

. 1467 yılında ise Akkoyunlu adıyla bilinen Uzun Hasan ile Karakoyunlu Devleti arasında çatıĢma çıkmıĢ ve yapılan Ģiddetli savaĢlardan sonra Karakoyunlu Devleti’nin yıkılması üzerine iktidar Uzun Hasan’a geçmiĢtir85

. Böylece 1410-1467 yılları arasında Karakoyunlu Türkmenleri’nin hâkimiyetinde kalan Bağdat, Akkoyunlular’ın eline geçmiĢtir.

1.9.Akkoyunlular Dönemi

Akkoyunlu Devleti’ni kuran Kara Yölük (Kara Osman), Oğuzlar’ın Bayındır boyuna mensuptur. Akkoyunlular Moğol istilası esnasında XIII. asırın sonunda Mâverâü’nnehr’den gelmiĢ bir aĢiret olup, XIV. asrın sonlarına doğru Azerbaycan, Harput ve Diyarbakır arasındaki yerlerde bulunuyorlardı. 1444’te Hamza Bey’in ölümü üzerine Ali Bey’in büyük oğlu Cihangir, yönetimi ele almıĢtır. Fakat Ģimdiye kadar kendine dâima yardımlarda bulunan küçük kardeĢi Uzun Hasan, Akkoyunlu Beylerinin çoğunu etrafına toplayarak iktidarı ele geçirmiĢtir (1453-1478)86

.

Uzun Hasan Bey’in zamanında Akkoyunlular, geniĢ ve teĢkilâtı mükemmel bir Devlet haline gelmiĢlerdir. 1453’te yalnız Diyarbakır Beyi bulunan Uzun Hasan, sonradan Anadolu’nun doğu kısımlarını, Irak-ı Arap ve Acem’i, Ġran’ı ve Horasan’a kadar olan yerleri zapt ile büyük bir devlet kurmuĢtur87. Uzun Hasan, CihanĢah’ı öldürdükten sonra 14 ġubat 1468 yılında Bağdat’ı kuĢatmıĢtır. Ancak 8 Nisan 1468’de muhasarayı kaldırıp Tebriz’e yönelmiĢtir. Bu sırada Cihan ġah’ın Bağdat valiliğine getirdiği Pîr Muhammed Bey’in, 16 Ocak 1469 yılında ölürken yaptığı vasiyet üzerine,

83

Faruk Sümer,“Karakoyunlular”, DİA, C.XXIV, Ġstanbul 2001, s.436-437.

84

S. Ahmed, Al-Irak, s.560; Baysun, “Bağdad”, s.202.

85Eroğlu- Özdil, Basra, s.60.

86Mükrimin Halil Yinaç, “Akkoyunlular”, İA, C.I, Ġstanbul 1978, s.251-259; S. Ahmed, Al-Irak, s.561. 87UzunçarĢılı, Anadolu Beylikleri, s.64-65; Gülcü, Bağdat, s.23.

(31)

21

önce Karakoyunlu hanedanından Zeynel oğlu Hüseyin Ali, daha sonrada kardeĢi ġah Mansûr yerine geçmiĢtir. 19 Aralık 1469 tarihînde Uzun Hasan’ın oğlu Maksud Han kumandasında Bağdat, Akkoyunlular’ın eline geçmiĢtir. Böylece Karakoyunlular’ın Bağdat kolu da sona ermiĢtir88

.

Bağdat, Akkoyunlular döneminde valiler tarafından merkeze bağlı olarak yönetilmiĢtir. 1478’de Uzun Hasan öldükten sonra torunu Ali Mirza Bey Bağdat’ı kuĢatıp Maksud Han’ı öldürmüĢtür. Ali Bey zamanında Bağdat’ta asayiĢ sağlamıĢtır. Akkoyunlu Devleti Yakub Bey’in ölümüyle 1490’dan sonra taht mücadeleleriyle zayıflamıĢtır. 1503 yılında Murat Bey, ġah Ġsmail ile yaptığı savaĢı kaybederek Bağdat’a kaçmıĢtır. 1508 yılında ġah Ġsmail, Bağdat üzerine yürüyerek Murat Bey ve Bağdat valisini kaçmaya mecbur etmiĢ, ardından Ģehri ele geçirmiĢtir. Böylece Bağdat 1508 yılına Safevîlerin hâkimiyeti altına girmiĢtir89.

1.10.Safevîler Dönemi

ġiî ideolojisi üzerine Safevî Devleti’ni kuran ġah Ġsmail (1501-1524), Erdebil tarikatı kurucusu ġeyh Safiyüddin’in (1252-1334) altıncı göbek torunudur. Safevîyye tarikatı, ġeyh Safiyüddin Ġshak’dan adını alıyordu. Safiyüddin’in kurduğu tarikat, Sünnî bir tarikattı. Ancak ġeyh Safiyüddin’in torunu Hoca Ali (öl. 1429) devrinde tarikat, ġiî mezhebin prensipleri benimsemeye baĢladı. Hoca Ali’nin torunu ġeyh Cüneyd ve ġeyh Cüneyd’in oğlu ġeyh Haydar (öl. 1488) devrinde tarikat tamamen ġiîleĢip, siyasi bir tarikata dönüĢtü90

. ġeyh Cüneyd, siyasi bir evlilikten faydalanarak Akkoyunlu Devleti’nde Uzun Hasan’ın korumasında ġîilik görüĢünü propaganda yaparak pek çok yandaĢ toplamıĢtı. ġeyh Haydar zamanında ise Safevî taraftarları çoğalmıĢ, ġah Ġsmail döneminde Safevîye tarikatı baĢlangıçta dinî bir tarikat iken resmen siyasi bir teĢekül olarak ortaya çıkmıĢtır91

.

ġeyh Ġsmail, 1501 yılında taht kavgaları neticesinde oldukça zayıf düĢen Akkoyunlu Devleti’nin içinde bulunduğu durumdan faydalanarak, etrafında bulunan

88

Taha Ravi, Bağdad Medine Es-Selâm, Kahire, Mısır 2012, s. 50; Al-Hüsnî, Al-Irak, s. 27.

89

Numan el-Âzam, Tarih Bağdad el-Kadim ve el-Hadis, Bağdad 1926, s. 68-70.

90Mustafa Ekinci, “Yavuz Sultan Selim Dönemi'nde Osmanlı-Safevî ĠliĢkileri“, Türkler, C.IX, Ankara

2002, s.447; Mûsâ bin Muhammed, Al-Dâvla Safevîye İsna Aşeriye, Mısır 2016, s. 12.

Şekil

Tablo 1: Bağdat Eyaletinin Gelirleri (17. yüzyılın ilk yarısı)

Referanslar

Benzer Belgeler

olumlu etkileri olmaktadır. Ülkemizde son dönemlerde hazırlanan Sigortacılık Kanunu Taslağı ve Yönetmelikleri’nin Avrupa Birliği müzakere sürecinde yasalaşması ile

Sözcük türü artikel olan ve trans özelliği Trans1 olan bir sözcük ile sözcük türü isim olan ve trans özelliği Trans2 olan bir sözcüğün Şekil 3.8 ’deki

Bu amaçla; literatürde B1 kristal yapılı toprak alkali tellür sistemlerindeki atomlararası etkileşmeleri tanımlayan iki farklı BM tipi model potansiyeli ile

Yalnt hi.icreleri, yal<1t ve oksijen olarak (genellikle havadan) elektrokiıııyasal reaksiyoı1da yan1c1 olarak hidrojenden faydalanır. Elektrik, ara ürün suyu ve

frekansh akımlar devrelerini şebeke ve civar tüketiciler üzerinden kapatarak harmonik frekanslı gerilimler n1eydana getirirler. Bu gerilinller ise başlangıçta saf

Dokuzuncu Kalkınma Planı’nın yaşlılarla ilgi- li bölümlerine bakıldığında, yaşlılık ile ilgili hiz- metlerin Başbakanlığa bağlı kurulacak ulusal yaş- lılık

Negatif yüklü bir cisim nötr cisme yaklaştırıldığında nötr cisimdeki negatif yükler, yaklaştırılan cismin zıt yönüne doğru hareket eder.. Fakat nötr cisimde

Hasan Koyuncu 2 , Ece Akar 3 , Nejat Akar 3 , Erol Ömer Atalay 1 1 Pamukkale University Medical Faculty Department of. Biophysics,