• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Devleti’nin Eyalet Yönetim Sistemi

Bağdat Eyaleti hakkında bilgi vermeden önce, Osmanlı Devleti’nin yönetim sistemine kısaca değinmek, konunun anlaĢılması açısından yerinde olacaktır. Osmanlı Devleti’nde eyalete “Beylerbeylik” denilmekteydi. Eyalet uygulaması, I. Murad (1362- 1389) tarafından baĢlatılmıĢtır. Ġlk kurulan Beylerbeylik “Rumeli Beylerbeyliği”dir. Yıldırım Bayezid (1389-1402) ise “Anadolu Beylerbeyliği”ni kurmuĢtur. Topraklar geniĢledikçe yeni eyaletler kurulmuĢ ve eyalet sayısı 88’e kadar çıkmıĢ ise de imparatorluk 30 civarında eyaletle yönetilmiĢtir253

.

Osmanlı Devleti’nde eyaletlerde, sâlyâneli ve sâlyânesiz (mîrî rejim) olmak üzere iki temel idare tarzı vardı. Bunların dıĢında mümtaz vilayetler de bulunmaktaydı. Sâlyânesiz eyaletlerde tahrir yapılır, gelirler tevcih edilir ve devletin kaynaklarını kullanılanlar, devletin resmî vezifelerini yerine getirmekle yükümlüydüler. Bu suretle

251

Topçular Kâtibi, Abdülkâdir Efendi Tarihî, s.1112; S. Ahmed, Al-Irak, s.585.

252Naima, Naima Tarihî, C.III, s.429; Topçular Kâtibi, Abdülkâdir Efendi Tarihî, s.1114.

253Bilgin Aydın-Rıfat Günalan, “Ruus Defterlerine Göre XVI. Yüzyılda Osmanlı Eyalet TeĢkilatı ve

55

mîrî rejime dâhil olan yerlerde asker çıkarılmakta, vergi alınmaktaydı. Ayrıca bu yerler, merkeze doğrudan bağlı ve merkeze yakındı. Sâlyânesiz eyaletlere Anadolu, Rumeli, Karaman, ġam vs. örnek gösterilebilir254.

Sâlyâneli eyaletler ise coğrafî bakımdan merkeze uzak olan bölgelerde uygulanan sistemdir. Tımar sisteminin uygulanmadığı bu eyaletlere sâlyâneli eyaletler denilmiĢtir. Bu eyaletlerin gelirleri sipahilere Tımar olarak dağıtılmaz, beylerbey tüm idari ve askerî giderleri karĢıladıktan sonra, merkeze her yıl “sâlyâne” denen, sabit bir miktar vergi gönderirdi. Beylerbeyi ve sancakbeyi haricinde kadı, defterdar ve yeniçeri garnizonu gibi unsurlar bu eyaletlerde bulunmaktaydı. Sâlyâneli Eyaletlere Bağdat, Basra, HabeĢ, Lahsa vs. örnek gösterilebilir255.

Bağdat, salyâneli bir Eyalet olmasına rağmen bazen mîrî rejime ve bazı sancakları ise has arazisine dâhil olmuĢtur. Bu sancaklarda aynı zamanda zeametler ve Tımarlar da vardı256

. Osmanlı Devleti’nde Eyalet idaresi genel olarak Ģöyle iĢlemektedir: 2.3.1. Eyalet (Beylerbeylik):

Osmanlı Devleti’nde eyaletlerin baĢında beylerbeyi olarak adlandırılan görevli bulunurdu. Beylerbeyi bulunduğu eyaletlerde padiĢahın mutlak otoritesini temsil eden en yüksek yöneticidir. Eyalet yöneticilerine (Türkçe) beylerbeyi haricinde, (Farsça) mîr-i mirân, (Arapça) emîrü’l-ümerâ ve vali de denildiği görülmektedir. Birkaç sancağın bir araya gelmesi ile oluĢturulan idari birime eyalet, beylerbeyinin idaresine verilen sancağa da paĢa sancağı denilmekteydi. Beylerbeyi, kendisine verilen sancağı yönetir ve burada otururdu. Bu nedenle beylerbeyinin oturduğu sancağa, Bey Sancağı da denilirdi257

. Beylerbeyi ve sancakbeyi, sivil yönetici sıfatıyla eyalet ve sancağın valileri durumundaydılar. Fakat bunlar savaĢ halinde, eyaletlerinden ve sancaklarından çıkacak

254

Mustafa Öztürk, “Osmanlı Mîrî Rejiminin Suriye ve Irak’ta Uygulanmasının Sonuçları”, Akademik

Bakış Dergisi, S.18, C.IX, Alanya 2016, s.1; Ġbrahim Solak, Osmanlı Teşkilat Tarihî, (Ed: Tufan Gündüz),

Grafiker Yayınları, Ankara 2014, s. 85-87; Halil Ġnalcık, “Eyalet”, DİA, C.11, 1995, s.549-550.

255

Halil Ġnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600), (Çev. RuĢen Sezer) , YKY, Ġstanbul 2003, s.110-111; Ġdris Bostan, “ Sâlyâne”, DİA, C.XXXVI, Ġstanbul 2009, s.59.

256Halil Salihoğlu- Mustafa Öztürk, “Osmanlı Döneminde Irak’ın Ġdari Taksimatı”Belleten, S.211, C.LIV,

Ankara 1991, s.1236; Öztürk, “Suriye ve Irak”, s.1.

257

56

Tımarlı askerlerden oluĢan kuvvetlerin kumandalığını da üstleniyorlardı. Yani merkezi hükûmete karıĢı sorumluydular258.

Sancaklar: Sancak veya liva, Osmanlı Devleti’nde temel idari birimin adı olup, baĢında da yönetici olarak (Türkçe) sancakbeyi, (Farsça) Mîr-i Livâ bulunurdu. Sancak beyleri yönetim bakımından bölgelerinin mutlak hâkimi idiler. Sancakta suçluların cezalândırılması, sancağın asayiĢinin ve emniyetinin sağlanması sancak beyinin görevi idi259.

Kazalar: Osmanlı Devleti’nde sancağın bir alt idari birimine verilen isimdir. Kazalar, Osmanlı eyalet yönetiminin önemli bir birimiydi. Her kazanın baĢında “Kadı” bulunmaktaydı. Kazalar, kadıların yetki ve yargı bölgesiydi. Kazalarda ticari, hukukî, ve diğer meselelerin çözümünde kadıya yardımcı olan müftü, naip, kâtip, muhtesib gibi görevliler de bulunmaktaydı260. Kadı, sancak merkezi olan kazada oturur ve sancağın diğer kaza ve nahiyelerine Nâibleri bizzat kendileri atarlardı. Nâibler çoğunlukla yerli halktan oluĢurdu. Kazalardan sonra nahiyeler ve köyler gelirdi. Kaza ve nahiyelerde zaim, subaşı veya voyvoda olarak anılan daha çok asayiĢ iĢleriyle görevli kimseler de bulunmaktaydı261

.

2.3.2. Eyaletlerin Toprak Sistemi

Osmanlı yönetim sisteminin taĢra yönetimini Ģekillendiren ikinci önemli husus ise toprak rejimi olmuĢtur. Öyle ki devletin siyasi, sosyal, askerî ve iktisadi yapısı tamamen arazi düzeni üzerinden ĢekillendirilmiĢtir. Çünkü toprak rejimi, askerî ve idari hizmetlerin yürütülmesi için gerekli maddi kaynakların temininde oldukça büyk öneme sahipti. Osmanlı Devleti’nde toprak sistemi üç ana gruptan oluĢurdu; Mülk Arazi, Miri Arazi ve Vakıf Arazi262. Bu topraklar da kendi içlerinde çeĢitli bölümlere ayrılırdr:

A. Mülk Arazi: Bu toprakların mülkiyeti kiĢilere aittir. Ġki’ye ayrılır:

258Salihoğlu- Öztürk, “Irak’ın Ġdari Taksimatı”, s.1233.

259Orhan Kılıç, 18. Yüzyılın İlk Yarısında Osmanlı Devleti’nin İdari Taksimatı-Eyalet ve Sancak Tevcihatı,

Ceren Matbaacılık, Elazığ 1997, s.23.

260Fahameddin BaĢar, Osmanlı Eyalet Tevcihatı (1717-1730), TTK, Ankara 1997, s.1-2. 261Salihoğlu- Öztürk, “Irak’ın Ġdari Taksimatı” s.1233-1234.

262Mehmet Boztepe, “Osmanlı Devleti’nin TaĢra Yönetimini ġekillendiren Merkeziyetçilik YaklaĢması ve

57

ÖĢri Araziler: Müslümanlara ait olan topraklardır. Bu arazilere malik olan Müslümanlar, özgürce topraklarını kullanabilir, satabilir ve miras bırakabilirlerdi. Ancak arazi vergisi olarak “çift resmi”, ürün vergisi olarak da “öĢür” öderlerdi.

Haraci topraklar: Gayrimüslimlere ait olan topraklardır. Bu topraklara sahip olan gayrimüslimler de sahibi oldukları bu toprakları diledikleri gibi kullanabilirlerdi. Bunun karĢılığında bu toprakların sahipleri arazi vergisi olarak “harâc-ı muvazzaf”, ürün vergisi olarak da “harâc-ı mukassem” öderdi263.

B. Mirî Arazi: Bu toprakların mülkiyeti devlete aittir. Mirî toprakların baĢlıcaları Ģunlardır:

Dirlik (Tımar) Toprakları : Bu topraklar Osmanlı Devleti tarafından askerlere görev ve maaĢ karĢılığı olarak gelirli devlet memurlarına verilirdi. Dirlik gelirlerine göre üçe ayrılırdı:

Has: Has denilen topraklar yıllık geliri 100.000 akçeden fazla olurdu. Bu topraklar PadiĢaha, divan üyelerine, beylerbeylerine, Ģehzadelere ve sancak beylerine verilirdi.

Zeamet: Zeamet denilen toraklar yıllık geliri 20.000 ile 99.999 akçe arasında olup, ikinci derecedeki memurlara verilirdi. Alaybeyleri, kapıcıbaĢı, divan kâtipleri gibi.

Tımar: Tımar denilen toraklar ise yıllık geliri 3,000 ile 20,000 akçe arasında olurdu. SavaĢlarda yararlılık gösterenlere verilirdi. Tımar yöntemiyle yetiĢtirilen askerler, Osmanlı ordusunun önemli bir kısmını oluĢtururdu. Tımar yöntemiyle verilen bu topraklar devlet tarafından Tahrir Defterlerine kaydedilirdi264.

Havass-ı Hümayun: Bu toprakların gelirleri doğrudan devletin hazinesine girerdi. Ġltizam yoluyla idare olunudu.

Yurtluk ve Ocaklıkı: Yurtluk ve Ocaklık topraklar fetih sırasında bazı komutalara, hizmetlerine karĢılık olmak üzere verilen topraklardır.

PaĢmaklık: geliri padiĢah kızlaryla ailesine bırakılmıĢ topraklardır.

263

Zekeriya Bülbül, Osmanlı Müesseseleri ve Medeniyeti Tarihî, II.Baskı, Nobel Yayınları, Ankara 2000, s.179-180: Bzhar Osman Ahmed, Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ne Göre Musul, Şehrizor ve İmâdiyye, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enistitüsü YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Sakarya 2017, s.20.

264

Halil Cin, Mirî Arazi ve Bu Arazinin Özel Mülkiyete Dönüşümü, II.Baskı, Selçuk Üniversitesi Yayınları, Konya 1986, s.69-70.

58

Malikâne: hizmetleri karĢılığında devlet adamlarına verilirdi265.

C. Vakıf Arazi: Herhangi bir müessesenin giderlerini karĢılamak için ayrılan arazidir. Vakıf arazi, genel olarak iki Ģekilde oluĢmaktaydı. Birincisi, Ģahsî mülklerin sahipleri tarafından vakıf Ģartlarına uygun olarak vakıf haline getirimesi, ikincisi ise mirî arazinin vakıf haline getirilmesidir266

. 2.3.3. Eyaletlerin Askerî TeĢkilatı

Osmanlı Devleti’nin eyalet kuvvetleri tımarlı sipahi, azab ve kapıkulu askerlerinden ibaret olup, bunlar; XV. yüzyıl ortalarıyla XVI. yüzyıl ortalarına kadar Tımarlı sipahi, yaya, müsellem, akıncılar, yörükler, azablar ve gönüllüler olarak teĢkilatlandırılmıĢtı267.

Tımarlı Sipahiler: Osmanlı Devleti’nin en önemli askerî kuvveti olan ve devletin bir imparatorluk haline gelmesinde büyük bir rol oynayan, topraklı veya Tımarlı sipahiler teĢkilatıdır. Sipahilere, sefer zamanı orduya verdikleri hizmet karĢılığında yaĢamları boyunca mülkiyeti devlete ait olan has, zeamet ve Tımar arazileri verilirdi. Buna karĢılık kendilerinden her zaman savaĢa hazır, tam teçhizatlı bir süvari olmaları beklenirdi268.

Sofyalı Ali ÇavuĢ, Ayn-ı Ali Efendi ve Evliyâ Çelebi’nin verdiği bilgilere göre, Bağdat Eyaletinin 7 sancağında tımar ve zeamet vardı. Bağdat Eyaletinde Tımar ve zeamet sayısı 980’i buluyordu ve cebelülerle beraber 4.500’ü bulan bir kuvvet oluĢturuyordu. Eyaletteki Tımarlılar dıĢında ücretlerini nakit olarak alan ulufeli “Kul” da vardı269. Dolayısıyla Irak genelinde nüfusun büyük bir çoğunluğunu mîrî sistem dâhilinde zaim, Tımarlı, cebelü olarak görev alan kiĢiler oluĢturmaktaydı. Öte yandan yaygın vakıf sisteminde de pek çok görevlinin olduğu bilinmektedir270

.

Kapıkulu Ordusu: Askerliği meslek edinmiĢ, gündelikli devĢirmelerden oluĢan askerlerdir. Kapıkulu askerleri piyade ve süvari olmak üzere iki sınıftan oluĢurdu. Piyade sınfı ocakları Ģunlardır: Yeniçerler, acemioğlanlar, cebeciler, topçular, top arabacıları,

265

Bülbül, Osmanlı Müesseseleri, s.181.

266Halil Bayrakçı, Osmanlı Toprak Sistemi Mirî Hukuk, Marifet Yayınları, Ġstanbul 1990, s.52.

267Yusuf Halaçoğlu, XIV-XVII. Yüzyıllarda Osmanlılarda Devlet Teşkilatı Ve Sosyal Yapı, Türk Tarih

Kurumu, Ankara 1995, s.56.

268Godfrey Goodwin, Yeniçeriler, (Çev. Derin Türkömer), Doğan Kitapçılık AĢ, Ġstanbul 2002, s.65-66. 269Salihoğlu- Öztürk, “Irak’ın Ġdari Taksimatı”, s.1249.

270

59

humbarcılar, sakalar. Süvari sınıfı ise: Silahtar, sipahi, sağ ulufeciler, sol ulufeciler, sağ garipler ve sol gariplerden meydana gelmekteydi271.

Azaplar: Azap kelime anlamı olarak bekâr erkek demektir. Azaplar savaĢlarda merkez ordusunun önünde bulunurlardı. Ġlk hücum bunlara yapılırdı. Sonra sağa ve sola açılarak topçuların ateĢ etmesine imkân verilirdi. Bunlardan baĢka deniz ve kale azapları da vardı272

. Yukarıda izah edildiği gibi Osmanlı devleti’nin idari sisteminde, eyalet yönetim sistemine çok önem verilmiĢtir. Bununla birlikte Bağdat eyaletinde tüm idari teĢkilatı ve gerekli görevleri varmıĢ.