• Sonuç bulunamadı

3.2. Bağdat’ın Ġçtimaî Durumu

3.2.1. Dinî Yapı

Bağdat eski asırlardan beri birçok medeniyetin ocağı olduğu için birçok farklı din ve mezhepe ev sahipliği yapmıĢtır. Özelikle eski asırlardan beri yaygın ve tek tanrılı dinler olan Yahudilik, Hristiyanlık, Ġslâm ve bu dinlerin faklı mezhepleri. Bağdat bu önemini tarih boyunca koruyarak farklı dinî gurupların bir arada yaĢamasına imkân tanıĢmıĢtır349

.

Osmanlı döneminde, Bağdat’taki dinî topluluklar hakkındaki bilgiler çok fazla değildir. Bu da onların bu dönem içerisindeki durumlarını takip etmeyi zorlaĢtırmaktadır. Hıristiyanlar Irak nüfusunun önemli bir grubunu oluĢturuyorlardı. Ancak Osmanlı döneminde onlar hakkında fazla bir Ģey bilmiyoruz, onların Bağdat’ta birkaç kilisesi olduğunu bazı kaynaklardan öğreniyoruz350. Evliya Çelebi, Bağdat’a sekiz adet Ermeni kilisesi bulunup, Meydan yakınında ve Cürce’deki gayet mamur olduğunu kaydetmektedir351. 1604’te Bağdat’ı ziyaret eden Portekiz seyyahı Pedro Teixeira kendi seyahatnamesinde Bağdat’ta Arman Hıristiyanlarına ait on ev ve Nesturi Hıristiyanlarına

348Hammer, Osmanlı Devleti, C.V, s.1408-1409. 349

B. Ahmed, Musul, Şehrizor ve İmâdiyye, s.46.

350YaĢar Yücel, “Osmanlı Ġmparatorluğunda Desantralizasyona (Ademi-i Merkeziyrt) Dair Genel

Gözlemler” Belleten, C.XXXVIII, S.152, Ankara, 1974, s.657.

351

79

ait seksen ev olmak üzere doksan haneye ulaĢan bir Hıristiyan nüfusun yaĢadığını, bunların ayrı mahallelerde ikamet ettiğini ve kendilerine ait kilise bulunduğunu bildirmektedir352.

Fransız seyyahı Tavernier ise Hıristiyanlar hakkında bu bilgileri kaydetmiĢtir: “Bağdat’ta üç çeşit Hıristiyan var: Kendi kiliseleri olan Nesturiler, kiliseleri olmayan kutsal ayinler için kapusen rahiplerine gelen Ermeniler ve Yakubiler. Hıristiyanlar ibadet etmek için kentin çayrek mil kadar dışında çıkarak Keder İlyas adını verdiklerini bir azizin adını taşıyan bir şapele giderler ve içeri girebilmek için anahtarları elinde tutan Türklere biraz bir şeyler öderler”353

. Bağdat’taki Arman Hıristiyanları ġah Abbas döneminde Basra yoluyla Bağdat’a gelip burada kalmıĢlar. Bunlar arasında tüccarlar, sanatçılar ve yetenekli kalayc ustaları yer alıyordu. Arman Hıristiyanlarının diğer bir kısmı ise IV. Murad’ın Bağdat’ı almasının ardından 1638’de buraya gelmiĢlerdir. Bağdat’ta Arman Hıristiyanlarına ait kiliseler bulunmaktadır354

.

Hıristiyanlar da dahil olmak üzere, Ġslâm dıĢı dinî toplulukların üyeleri, Osmanlı idaresi yetkililerine haraç ödemek zorundaydı. GörünüĢe göre bu sadece Bağdatlı Hıristiyanlarla değil, Irak’taki tüm Hıristiyanlarla ve Yahudilerle ilgiliydi355

. Osmanlı Devleti, sınırları içinde yaĢayan Hıristiyanlara özgürlük tanımıĢtır. Hatta Irak’ın farklı Ģehirlerinde bulunan Hıristiyan kiliselerini onarmıĢtır. Bununla beraber Osmanlı Devleti tarafından belirlenen, yeni kilisenin inĢa edileceği yer, çoğunlukla Müslüman bir mahalle olmamalı, bu arazi Ġslâm vakfında ya da baĢka bir dinî gurubun vakfı olmamalı ve aynı zamanda arazi özel mülk olmamalıydı. Bu Ģartlara göre yeni kiliselerin inĢa edilmesi için Hristiyanlara müsaade verilirdi356.

Yahudiler ise Irak’ın çeĢitli Ģehirlerinde yaĢıyorlardı. Ancak, Bağdat o dönemde Yahudilerin yaĢadığı en kalabalık Ģehirlerden biriydi. Bağdat Yahudileri hakkında bilgiler oldukça az ve sınırlıdır. 17. yüzyılın baĢlarında Bağdat’ı ziyaret eden seyyah Tiexeira,

352Yazıcı- Tekin, “Pedro Teixeira’in Seyahatnamesi”, s.166. 353

Tavernier, Tavernier Seyahatnamesi, s.240.

354Baha Hüseyin ġakır, Mesihîyün Al-Irak 1958-1968 Dirase Tarihîye, Kâdısiye Üniversitesi,

YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Bağdad 2017, s. 20-21.

355Yücel, “Desantralizasyona Dair Genel Gözlemler”, s.657. 356

80

Bağdat’a 200-300 Yahudi ailenin yaĢadığını kaydetmektedir357

. Evliya Çelebi ise, Bağdat’ta Yahudilere ait üç sinagog bulunduğunu yazmaktadır358

. Yahudiler, gümrük gibi bazı Osmanlı kurumlarında çeĢitli idari görevlerde de bulunuyorlardı. Ama daha çok ticaret ve el sanatlarıyla uğraĢıyorlardı. Bağdat’taki Yahudiler arasında bazı zengin aileler varsa da çoğunlukla fakir olup, aynı mahallede yaĢayıp dinî ibadetleri özgürlükla yapıyorlardı. Bağdat’a yaĢayan Yahudiler diğer sakinleri gibi arazi ve mülke sahiplerdi359.

Bağdat’ta Yahudilere ait bazı kutsal türbeler vardı. Bunlardan Kohin Kadul Mezarı, Bağdat’ın Kerh tarafında ġeyh Maruf Kerhi mezarın yanında yer almaktaydı. Bağdat Yahudiler bu mezarı ziyaret edip, ibadet ve dua ediyorlardı. 17. yüzyılın baĢlarında Bağdat’ı ziyaret eden Tiexeira, bu mezardan bahsetmektedir. Mezar küçük bir türbe içinde bulunduğunu ve mezarın üzerinde Ġbri harfıyla Kohin Kadul yazdığını ve Bağdat’taki Araplar ve Yahudiler tarafından saygı duyduğunu yazmaktadır. Rusafe Mahallesinde ise ġeyh Ishak el-Gavûnînin mezarı bulunmaktaydı. Mezardan dolayı bu mahallenin adı ġeyh Ishak olup, Yahudilerin oturduğu bir mahalledir360

.

Ġslâm dinîne gelince, ortaya çıkması ve yayılmasıyla beraber Irak toprakları Müslümanların eline geçmiĢ ve bölgedeki halkın çoğunlukla Müslüman olmuĢtur. Müslümanlar bu toprakları ele geçirildikten sonra Bağdat’a Emevîler, Abbâsîler, Büveyhoğulları ve Selçuklular gibi farklı Ġslâm devletleri hüküm sürmüĢtiür. Ġslâm’ın ilk asırlarından ortaya çıkan ġiî mezhepi, Safevî devleti’nin kurulmasıyla birlikte daha çok geliĢme fırsatı bulmuĢtur. Bağdat bölgesi ise eskiden beri Sünnî ve ġiî Müslümanların da yoğun olarak yaĢadığı ve bu halklar için de dinî bakımdan ehemmiyet taĢıyan bir bölgeydi361.

Nitekim Sünnîler açısından bakıldığında Bağdat, (762-766) tarihînde kurulmasıyla beraber 56 yıllık zaman dilimi dıĢında(836-892), 1258’deki Moğol istilasına kadar Abbasî hilafetine baĢkentlik yapmıĢtı. Ayrıca dört Sünnî mezhebinden Hanefî

357

Yusuf Rzq, Nizhetül Müştaq Fi Tarih Yehud Al-Iraq, Matbaa Al-Fırat, Bağdad 1924, s. 159-160.

358Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C.IV, s.570. 359Yücel, “Desantralizasyona Dair Genel Gözlemler”, s.657. 360Rzq, Yehud Al-Iraq, s. 203-205, 207.

361

81

mezhebinin kurucusu Ġmâm-ı Âzam Ebû Hanife ile büyük Sünnî mutasavvıflarından Abdülkâdir-i Geylânî’nin türbeleri buradaydı362. Diğer taraftan Bağdat ile Basra arasındaki bölgede yoğun bir ġiî nüfusu yaĢamaktaydı. ġiîler açısından bakıldığında çok önemli olan Ġmam Mûsâ el-Kâzım, Necef ve Kerbela gibi kutsal yerleri bulunmaktaydi363.

Bağdat Ģehri tarihîne bakıldığında Ġslâm dünyasının önde gelen önemli ilim ve kültür merkezlerinden biridir. Eskiden beri ilime önem verildiği ve farklı alanlarda ilim geliĢmesi için çeĢitli kurumların kurulduğu bilinmektedir. Bağdat’a eğitim- öğretim ve ilim geliĢmesinde medrese anlamında büyük rol oynayan Halife Memun zamanında yapılan Beytü’l-hikme ile Büyük Selçuklu sultanı Alp Arslan’ın veziri Nizâmülmülk tarafından 1065-1067 yıllar arasında inĢa ettirilen Nizâmiye medresesidir. Ayrıca Ġslâm’ın dinî kurumları bu alanda büyük rol oynamıĢlardır. Camiler, zâviye ve tekkeler gibi dinî kurumları Müslümanlar tarafından sadece namaz kılınan bir yer olarak görülmemiĢtir. Bu kurumlarda ibadet yanında eğitim, sohbet, münazara gibi faaliyetler de yapılırdı. Bundan dolayı Ġslâm Ģehirlerinde camiler, zâviye ve tekkeler birer eğitim ve kültür yerleri olarak da hizmet verdiklerini görüyoruz364.

Osmanlı döneminde Bağdat eğitim kurumları daha çok dinî eğitim kurumlarından oluĢuyordu. Bu kurumlarda genellikle müderrisler tarafından çocuklara okuma, yazma, Kur’an-ı Kerim, kelam, fıkıh, hadis ve matematik gibi dersler öğretilirdi. Eğitim sürecinde Kur’an-ı Kerim ve dinî kitaplar okutulurdu. Müderrisler, bu görevleri karĢılığında öğrencilerin ebeveynlerinden Hamîsye denilen bir miktar ücret almaktaydılar. Müderrislerin kalfa denilen yardımcıları vardı. Kalfa yeni öğrencileri denetlemek ve görevlerini yerine getirmelerini sağlamak için yardımcı olurdu365

. Osmanlı döneminde Bağdat’ın Ġslâm okulları arasında Mercaniye, Mustansriye ve Nizâmiye,

362 Küpeli, “Irak-ı Arap”, s. 229.

363Reidar Visser, “Osmanlı Eyaleti Sınırları, ġiî Federalizmi ve Irak’taki Enerji AnlaĢmazlığı”, Norveç

Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, Stratejik Analiz, 2006, s. 84.

364B. Ahmed, Musul, Şehrizor ve İmâdiyye, s.78.

365Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinde İlmiye Teşkilatı, Ankara 1988, s. 476; Ravi, Medine Es-

82

Ġmam-ı Âzam, Muradi’ye, Ahmediye Cami Okulu, Süleymaniye, Cami Hatun Okulu, Kadri’ye Tekkesi gibi kurumlar dönemin meĢhur kurumlarının baĢında gelmekteydi366

. Evliya Çelebi Bağdat’taki eğitim veren medreselerden bahsederken en donanımlılarının Mercaniye Medresesi ve Saraçhane’de Hulefâ Medresesi olduğunu belirtmektedir. Evliya Çelebi medreselerin tam sayısını vermemekle birlikte sadece ikisinin adını zikretmektedir. Ayrıca kendi döneminde Bağdat’tan bahsederken altı adet dârülkurrânın kaldığını ve çoğunun harap olduğunu, eskiden 70 adet dârülhadisinin var olduğunu bunlardan ise sadece altı tanesini, 600 sıbyan mektebinden ise 40 tanesinin ayakta kaldığını söylemektedir. Yine Evliya Çelebi’ye göre bu dönemde 700 adet tekke bulunmaktadır. Neredeyse her ziyâretgâhda bir tekke mevcuttur. Ama bunlardan Ġmam-ı Âzam, Ġmam Mûsâ el-Kâzım, ġehabeddin Sühreverdî, Abdülkâdir-i Gelânî ve Mevlevîhâne tekkeleri en meĢhur olanlarıdır367.

Osmanlı Ģehirlerinde halka hizmet vermekte olan cami, mescid, zâviye, gibi dinî ve içtimai yapıların inĢası ve muhafazası vakıflar vasıtasıyla olmaktaydı368. Bağdat’ta diğer Osmanlı eyalet ve sancaklarında olduğu gibi birçok vakıf istimal edilmiĢti. Bağdat’ta birçok din büyüğü adına cami, mescid, medrese, zâviye, tekke, türbe vb. yaptırılarak vakfedilmiĢtir. Bu yapıların sürekli hizmet görebilmesi amacıyla da önemli miktarlarda gayr-i menkul vakfedilerek gelirleri vakıfların hizmetinde kullandırılmıĢtır. Hatta öyle ki, birçok vakfın Osmanlı öncesine ait olduğunu da burada ifade etmek gereklidir. Ancak, Osmanlı Döneminde yeni vakfiyeler kurulmakla birlikte eski vakıfların uhdesine bazı yeni gelirler tahsis edilmiĢtir369

.

Kânunî döneminde düzenlenmiĢ tahrir defterine göre (1544) Bağdat’ta çeĢitli sosyal tesislere ve Ģahıslara ait kırk dört vakıf bulunuyordu. Bunlardan Danyal Peygamber Mezar ve Cami, Mercaniye Darü’Ģ-Ģifa ve medresesi, Müstansıriye Medresesi, Cami-i Kebir, ġeyh ġehabeddin Sühreverdî, Hz. Ali makamı, Kameriye Cami, Yamanca Hatun Medresesi, Ġsmailiye Medresesi vakıfları en tanınmıĢ olanlardır. Bahsedilen bu 44 vakfın 1544 yılı geliri toplamı 384.874 akçeye ulaĢmaktaydı. Öte

366 UzunçarĢılı, İlmiye Teşkilatı, s. 476; Ravi, Medine Es-Selâm, s.73. 367Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C.IV, s.567.

368 Bahattin Yediyıldız, “Vakıf Istılahları Lugatçesi”, Vakıflar Dergisi, C. XVIII, Ankara 1983, s. 59. 369

83

yandan Sultan IV. Murad devrine ait bir tahrir defterinde Ġmâm-ı Âzam evkafının 48.850, ġeyh Abdülkâdir-i Geylânî evkafının 79.250, Selmanı Farisi evkafının 13.413, Hz. Ali ve Ġmam Hüseyin evkafının 1.365.044, Kanber Ali evkafının 11.697 ve ġeyh Cakir evkafının 57.796, Müstansıriye Medresesi evkafının 21.662, ġeyh ġehabeddin Sühreverdî evkafının 85.519, Mercaniye Medresesi evkafının 95.110 akçe geliri bulunmaktaydı370

.

Hıristiyanlar ise Ġslâmi eğitim kurumlarına ve öğretmenlerine benzer dinî eğitim kurumlarına sahipti. Kiliselerde ve manastırdaki dinî okullar Hristiyan tebanın eğitiminde önemli bir rol oynamıĢlardı. Bu okulların öğretmenlerinin çoğu rahiplerden ve rahibe dullardan oluĢurdu. Öğrenciler bu dinî kurumlarda Arapça veya Süryanice olarak bu dinîn derslerini alırlardı371.

Hıristiyanlığın çeĢitli mezhepleri, daha çok kiliselerde verdikleri eğitimle çocukların okuma, yazma ve dinî bilgiler öğrenmesine çok önem veriyorlardı. Eğitim veren din adamları eski ve modern diller hakkında bilgi sahibi olmaları nedeniyle iyi bir kültüre sahipti. Ayrıca kiliselerin kütüphaneleri gayet zengindi. Bundan dolayı bu dinî kurumlar, Hıristiyan çocukların iyi bir Ģekilde yetiĢtirilmesinde ve geliĢmelerinde önemli bir rol oynuyordu372.