• Sonuç bulunamadı

3.2. Bağdat’ın Ġçtimaî Durumu

3.2.3. Sosyal Yapılar

Abbâsî halifesi Ebû Ca’fer el-Mansûr tarafından (762-766) yıllar arasında kurulan Bağdat, XVII. yüzyılın ilk yarısının sonunda (1638) Osmanlı idâresi altına girdiğinde Ģehir surlarla çevirilidi. Bağdat Kalesi, ġattül Arab’ın doğu tarafında ġat kıyısında dörtgen Ģeklinde beyaz taĢ, tuğla, kireç, alçı, cıbıs Horasanlı ile yapılmıĢ, yüksek ve sağlam bir kaleydi384

. Bağdat’ın etrafını çeviren ve tuğladan yapılmıĢ bulunan surun duvarlarını 2 mil uzunluğunda nehir yalayarak geçiyordu, kara tarafında ise, Dicle’den gelen su ile dolu hendekler ile çeviriliydi385.

Surların yüksekliği 60 arĢın ve geniĢliği ise 10-15 zirâ arasında olmaktadır386 . Surların uzunluğu ise, Kâtib Çelebi (Cihannüma)’ye göre 12.000 zirâ, Evliya Çelebi (Seyahatname)’ye göre ise, bunların üzerinde yürüyerek ölçmek suretiyle 28.000,

382 Verdi, Tarih Al-Irak, s. 93. 383 Verdi, Tarih Al-Irak, s.92.

384Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C.IV, s.561-565. 385

Katib Çelebi, Cihannümâ, s. 458.

386

87

hendeğin dıĢından hesaplamak üzere 30.000 adımdır. XIX. asrın baĢlarında Bağdat’ı ziyaret eden W. Huede ise Ģehrin muhitini 7 mil olarak tahmin etmiĢtir387

.

Surlarda kaleyi korumak için dört tane büyük kuleler bulunup, topla donatılmıĢtır. Ayrıca büyük kulelerden baĢka kısa mesafelerde daha küçük kuleler bulunmaktaydi. Kalenin en sağlam ve dayanıklı burcu Ak-kapı semtindedir ve ardından güney tarafında bulunan Acem Burcu gelmektedir. Ġmâm-ı Âzam Kapısı yakınında HaĢan PaĢa Kulesi, Yassı Kule, Karanlık-kapı Kulesi ve ġehabeddin yakınında Küçük HaĢan PaĢa kulesi ve Melek Ahmed PaĢa kulesi ve Zülfikar Tepesi üzerinde büyük kule. Bu kuleler 20 adamın sığabileceği Ģekilde, 40 topla donatılmıĢ istihkâm kulelerdi388

.

Kulelerin sayısı hakkında ise tarhiçi ve seyyahlar muhtelif rakamlar vermektedir. Hammer, Kânunî Sultan Süleyman’ın Bağdat’ı fethinden bahsederken, bu kulelerin adedinî 150 ve IV. Murad’ın seferini anlatırken de Nuri Tarih’ine istinâd ile, 211 olarak göstermektedir. Kâtib Çelebi389surların her parçasında ne kadar kule bulunduğunu ayrı ayrı tespit ettikten sonra, tamamının 163’e yakın olduğunu söylemektedir. Öte yandan Bağdat surları ile kalesinin Osmanlılar zamanında mükerren tâmir edildiği ve yeni ilâveler yapıldığı anlaĢılmaktadır390

.

Bağdat kalesinin biri nehir tarafında üçü ise kara tarafında olmak üzere, dört kapısı vardır. Kuzey tarafında Dicle nehri kıyısından 700 arĢın mesafe uzaklığında İmâm-ı Âzam kapısı, bu kapın demirden yapılmıĢ sağlam bir kapıdır. Evliya Çelebi bu kapının hendeği üzerinde köprüsünün olduğunu ve hendeğe bakan büyük yeni toplarının olduğunu belirtmektedir. Doğu tarafında ise Diyâle Nehri tarafına açılan Ak-kapı vardır. Bu kapıda demirden yapılmıĢ, hendeği ve köprüsü sağlamdır. Tılsım Kapısı ise, Karanlık- kapısı ile Ak-kapı arasında küçük bir kapı olup, çoğu zaman kapalıdır. ġat kenarında ise,

387

Baysun, “Bağdad”, C.II, s.203.

388Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C.IV, s.564; Baysun, “Bağdad”, C.II, s.204. 389

Kâtib Çelebi surların her parçasında ne kadar kule bulunduğunu ayrı ayrı tebit ettikten sonra, toplam 163’e ve mesafe uzunluğu 12.400 ArĢın(Zirâ) bâliğ olduğu söylemekte. ġat kapısından Ġmâm-ı Âzam kapısına 12 kule ve mesafesi 700 ArĢın(Zirâ), Ak-kapı 34 kule ve ArĢın(Zirâ), Burç-ı Acem 26 kuleve 2050 ArĢın(Zirâ), Karanlık-kapı 36 kule ve 2850 ArĢın(Zirâ), ġat 4 kule ve 50 ArĢın(Zirâ), Köprü 33kule ve 1650 ArĢın(Zirâ) mesafe, ġat’ın ükarı 18 kule ve 1050 ArĢın(Zirâ). Bkz. KatibÇelebi, Cihannümâ.

390

88

Kıble tarafına açılan Köprü Kapısı vardı. Bu kapı ġat kenarında olduğundan dolayı hendeği yoktur391

.

Surun kuzey batısında Ġmâm-ı Âzam kapısı ve Dicle kıyısında yer alan Ġç kale ise Kânunî Sultan Süleyman tarafından 1534’te inĢa ettirilmiĢtir. Ġç kale düz bir konumda dikdörtgen Ģeklinde taĢ ve tuğladan yapılmıĢtır. Ġç kalede iki kapı bulunmaktaydı. Kapıların biri sürekli açık diğeri ise hep kapalıydı392. Ġç kale surla çevili olup nehir tarafı dıĢında hendeği vardı. Sur üzerinde topla donatılmıĢ küçük kuleler bulunmaktaydı393

.

Bağdat’ın batı kısmı ise sur içinde KuĢlar Kalesi olarak tanınan bir iç kalede bulunmaktaydı. KuĢlar kalesi tuğladan dikdörtgen Ģeklinde Dicle nehri üzerinde kurulmuĢ olan köprünün batı ayağında Abbâsî halifesi Mustain-Billâh tarafından 865’te yaptırılmıĢtır. KuĢlar kalesi hendekle çevirili olup, kendine ait bir askerî granizonu vardı394

. Bağdat’a görev yapan Osmanlı beylerbeyleri iç kalede oturuyorlardı. ġehre hâkim iç kalede beylerbeylere ait saray, kasırlar, divanhaneler ve köĢkler vardı. Ayrıca içinde askere mahsus odalar, cephânelik, ezrak depoları bulunmaktaydı. Dolayısıyla iç kale idare merkezi olması nedeni ile dıĢtan gelebilecek saldırılara karĢı Ģehrin korunması için ne kadar sıkı bir tahkimatın yapıldığını ortaya koymaktadır395.

Fransız seyyahı Tavernier396

Ģehrin uzunluğu ve paĢa sarayı hakkında bu bilgiler kaydetmiĢtir: “Kentin uzunluğu yaklaşık 1500 adım, genişliği 700-800 yüz adım. Çevrsi de en çok üç bin adımdır. Kaleyi bir ağa komutsındaki üç yüz yeniçeri koruyor. Kenti genelikle vezir rütbesinde bir paşa yönetiyor. Paşa’nın evi ırmak boynunda ve oldukça gösterişli ve burada her zaman 6-7 yüz süvari hazır bekliyor”397

. Evliya Çelebi, PaĢa sarayı dıĢında Bağdat’a bulunan bazı sarayların adlarını vermektedir. Bunlar: Yeniçeri

391Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C.IV, s.565; KatibÇelebi, Cihannümâ, s. 458; Hammer,

Osmanlı Devleti, C.V, s.1409; Tavernier, Tavernier Seyahatnamesi, s.236.

392Gülcü, Bağdat, s.155.

393Al-Husni- Ed-Dûri, Bağdad, s.32. 394

Gülcü, Bağdat, s.156-157.

395

Katib Çelebi, Cihannümâ, s. 459; Özgül, “Bağdat ve Basra”, s. 260; Baysun, “Bağdad”, C.II, s. 204.

396Tavernier ziyaretinde Bağdat haritası çizmiĢtir. ġehrin doğu tarafı 3 mil uznluğunda bir sur ve handekle

çevirli olup, surda farklı mesafelerde kule bulunmaktadır. Surda dört kapı bulunup, bu kapılardan üçü kara yollara ve biri nehir tarafına bakmaktadır. Surun handeği ise 5-6 boy derin olup, kuleler topla donatılımıĢtır. Nehire bakan k17. Yüzyılın sonlarında Bağdat’ı ziyaret eden Hollandalı doktor Olvert Dabır da Bağdat’ın haritasını çizip, kale’nin kapıları ve suları belirtmiĢtir. Her iki seyyahın çizdikleri haritalar arasında büyük fark yoktur. Bkz. Mohammed Mekîye, Bağdad, Dâr Al-Warrak, London 2005.

397

89

Ağası Sarayı, Hasbullah Sarayı, Haydar Çelebi Sarayı, Ebû ġükür Sarayı ve Mahmud Hadidoğlu Sarayı398

.

Portekiz seyyahı Teixeira ise, Bağdat Ģehrin mimarisi, hane sayısı, camileri, sosyal hayatı ve etnik durumuyla ilgili önemli bilgileri paylaĢmaktadır. Teixeira Sayahatnamesinde Ģehir hakkında: “Bağdat, yerli halk tarafından Bağdat olarak adlandırılmaktadır. Şehir, Tigris nehrinin kıyısında kurulmuş ve bu nehir, yerli halk tarafından Digilah ya da Diyuglah olarak isimlendirilmektedir… Nehir üzerinde 28 teknelik bir köprü vardır ve kalaslardan yapılmıştır… Köprünün bitiminde ev ve duvarlara bağlayan demirden zincirler bulunmaktadır. Her gece köprünün bir parçası ortada kalmakta diğer parçası kıyıya çekilmektedir… İthal veya ihraç edilen her bir yük için 1 Maydin geçiş ücreti ödenmektedir… Bizim gibi Mezopotamya’dan gelenler ve Bağdat’a girecekler önce nehrin batısında bulunan bölüme geçmekte, geniş ve kuru bir hendeği aşmakta ve şehri Arapların saldırılardan koruyan toprak surdan geçerek şehre girmektedir… Hendek, 1601 yılında Vezir Hasan Paşa (Acen Passa Wazir) tarafından kazdırılmış ve aynı zat buraya bir pazar yeri, bir han ve bir kahvehane inşa ettirmiştir. Bunlar burada bulunan en güzel yapılardır... Bağdat’ın bu kısmında üç bin hane bulunmakta ve şehirde Müslümanlarca kullanılan umumi bir hamam ve her çeşit el yapımı ürün bulunmaktadır… Halka açık diğer bir bina ise kahvehanedir” Bilgisini vermektedir399. Teixeira’in verdiği bilgilerden anlaĢıldığı kadarıyla XVII. yüzyılın hemen baĢlarında Bağdat’ın beĢ bin haneye ulaĢan bir nüfusu vardır ve bunların önemli bir kısmı Türk ve Araplardan oluĢmaktadır.

1652’de Bağdat’ı ziyaret eden Fransız seyyahı Tavernier, ġehirde beĢ cami ve 10 kervansaray bulunduğunu söyler. Bu 10 kervansaray’dan üç-beĢ tanesi hariç diğerlerinde misafir ağırlamak için uygun yerler olmadığını yazmaktadır. ġehrin ticaretinin iyi bir durumda olduğundan bahsederken, “Safevî iĢgali sırasında olduğu kadar değil” demektedir. ġehrin nüfusu ise 1540 tarihli tahrir defterlerindeki kayıtlarda 28.850 kiĢi, 1570-1590 yıllar arasında göçebeler, Yahudiler ve hristiyanlar dıĢında Bağdat nüfusu 39, 979 civarında iken Tavernier’nin yazdığına göre 15 bin civarına düĢtüğü ifade

398

Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C.IV, s.567.

90

edilmektedir. Yıllar süren Osmanlı-Safevî çatıĢmaları, doğal felaketlerle beraber Bağdat’ın nüfusunun günden güne azalmasına sebep olmuĢtur400

.

Ġtalyan seyyahı rahip FinĢino’nun 1656’da Bağdat’ı ziyareti sırasında aldığı notlar da bize bazı ipuçları vermektedir. FinĢino, “Bağdat büyük ve yoğun nüfuslu bir şehir. Ancak şehrin evleri basit olup, sıva ve kiremitsiz tuğlalarla inşa edilmiş şehir nehir tarafından iki parçaya bölünüp, iki bölümü nehir üzerinde kurulan bir köprü vasıtasıyla bağlanmıştır. Şehrin iyi ve muhkem binaları Dicle Nehri’ne bakan şehrin kuzeyinde yer almaktadır. Bu yapıların bazıları dikkate değer. Bunların ilk başında valinin sarayı göze çarpmaktadır” bilgisini kaydetmektedir401

. Bağdat, surları aĢan müzeyyen cami ve türbe kubbeleri, minâreleri, içinde ve etrafındaki hurma ağaçlıkları ile uzaktan çok güzel bir görüntü arzetmekteydi. Bağdat’ın sokakları dar, eğri-büğrü ve kaldırımsızdı. Çoğunlukla iki katlı olarak yapılan evlerin sokak tarafına bakan penceresi yoktu. Halk sıcaktan gündüzleri yer altına yapılmıĢ serdâblarda otururdu402

.

Bağdat’ın diğer önemli sosyal yapılarından ise cami, mahalle, hamam, çarĢı ve pazarlardan oluĢturmaktaydı. Ġslâm tarihî boyunca olduğu gibi Osmanlı toplumunda cami her bakımdan bir merkez durumundaydı. Her mahallede en azından bir cami yer almaktaydı. Mahallede yaĢayan insanlar, günlük ibadetlerini dıĢında pek çok dinî merasim sebebiyle de camilerde toplanırlardı. Osmanlı toplumunda Ģehrinin en yüksek yapısı her zaman kubbe ve minaresiyle en büyük camisi olurdu403

. Bağdat’a diğer Osmanlı Ģehirleri gibi aynı özelikleri taĢımaktaydı. Dinî yapısından dolayı Bağdat’a birçok cami ve mescid bulunmaktaydı.

Evliya Çelebi, Bağdat’a toplam 665 adet mihrabın bulunduğunu kaydedip, bazı camilerin ismini zikretmektedir. Bunlardan eski Sultan cami, Hulefâ Cami404, Rusafa tarafında Köprü Kapısı’nın iç yüzünde Hasan PaĢa Cami, PaĢa Sarayı Kapısı önünde

400

Gülcü,Bağdat, s.484: Abdullah, Tarih Al-Irak, s. 280-284: Tavernier, Tavernier Seyahatnamesi, s. 238.

401Yılmaz, Osmanlı- Hint Ticareti, s.68. 402 Baysun, “Bağdad”, C.II, s.204.

403Mefail Hızlı, “Osmanlı Mahalle Ġmamlarının Performanslarına Dair”, Tesam Akademi Dergisi, C.I, S.1,

Ankara 2015,s.42-43.

404Hulefa Cami: Abbâsî Hilafeti döneminde Halife Mehdî H.159 yılında inĢa edildiği için Hulefa Cami

denilir. Bağdat’ın doğu tarafında Rusafe’de yer almaktadır. GeniĢ ve büyük bir camidir. Bağdat’ta bulunan camiler hakkında daha fazla bilgi almak için Bkz. Mahmud ġıkrî Ulûsî, Tarih Mesâcîd Bağdad Ve

91

Süleymaniyye Cami, Ġmam-ı Âzam Kapısı’nın iç yüzünde Murad PaĢa Cami, Penc Ali Yolu’nda Hatuniye Cami, yine Penc Ali yakınında Mercaniye Cami405

, Kamber-i Ali Cami, surun orta kapısı yakınında ġeyh ġehabeddin Sühreverdî Cami, Sarrâchane Cami, Kessâr Kahvesi’nde Sebilhane Cami, Kurna baĢında Haseki Mehmed PaĢa Cami, ġeyh Abdülkâdir-i Geylânî Cami. Evliya Çelebi bu camilerin çoğu kubbeli ve minâreli olduğunu yazmaktadır406

.

Mahalleler Ġslâm medeniyetinin her Ģehrinde olduğu gibi, Osmanlı coğrafyasında da genelikle ya dinî bir yapının etrafında toplanma ya da aynı meslekten olan zanaatkârların bir araya gelmeleri, ya da aynı din mezhep ve ırktan olanların, bir arada yaĢama arzuları sonucunda teĢekkül etmiĢtir. Bağdat Ģehrinde de mahallelerin oluĢumunda yukarıda ki özeliklerin etkili olduğu görülmektedir. Mesela Ġmam-ı Mûsâ Kâzım, Balıkçılar, Ekmekçiler ve Yahudiler vb. gibi mahallelerin bu özeliklerin etkisi ile oluĢtuğu görülmektedir407

. Evliya Çelebi, Bağdat’ta 23 adet Müslüman mahalle ve diğer mahalleler bulunduğunu kaydetmektedir. Bunlar: Meydan Mahallesi, Haydarhane Mahallesi, Kamber-i Ali, Kadı’l-hâcât, DeĢtî, Debbağlar, Karanlık Kapu, CisirbaĢı, Cürce, Penc Ali, Ekmekçiler, KumabaĢı, Balıkçılar, Cömerd Kassâb ve Yahudiler Mahallesi408.

Bağdat Ģehrinde mahallelerin geliĢimi hakkında elimizde fazla bilgi bulunmamaktadır. 1577-1578(985) tarihli Tapu Tahrir Defterine göre Bağdat’ın 44 mahallesi olduğu görülmektedir. XVII. yüzyılın ortalarında Bağdat’ı ziyaret eden Evliya Çelebi ise 24 mahallenin olduğunu yazmaktadır. XVII. yüzyılın sonunda ise A. Raymond, Bağdat’a 61 mahallenin bulunduğunu kaydetmektedir. Görüldüğü gibi yaklaĢık bir asır içersinde üç farklı mahalle sayısı verilmiĢtir. Bu bilgileri dikkate aldığımızda Evliya Çelebi’nin verdiği sayının gerçek olmadığını düĢünüyoruz409

.

405Mercan Cami, Celâyirli Sultan Üveys H. 758 senesinde yapılmıĢtır. Aslında ilk baĢta sadece medreseydi,

sonra yanında da Sultan’ın emriyle bir cami yapılmıĢtır. Bu cami Ģehrin doğu tarafında yer almaktadır. Bkz. Taha Ravi, Bağdad Medine Es-Selâm, Kahire, Mısır 2012.

406

Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C.IV, s.566; Ulûsî, Mesâcîd Bağdad, s. 31, 39.

407Gülcü, Bağdat, s.158. 408

Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C.IV, s.567.

409

92

Sosyal hayatta Osmanlı Ģehirlerinde diğer kurumların olduğu gibi hamamlarda önemli bir yeri vardı. Bağdat’ın hamamlar yönünden de zengin bir Ģehir olduğunu görmekteyiz. Hamamlar ev hamamı ve umumi hamamlar olarak iki çeĢtti. Teixeira Bağdat hamamları ile ilgili Ģu bilgileri kaydetmektedir: “ Şehirde çok sayıda hamam bulunmaktadır. Bu hamamların bir kısmı erkekler, bir kısmı da kadınlar içindir. Bu insanların bazıları hamam bağımlısı olmuştur…” 410

. Sosyal münasebetleri dıĢında kadınlar Bağdat’ta ve Irak’ın diğer Ģehirlerinde çok sayıda mevcut olan kadınlara has hamamlara giderlerdi411.

Evliya Çelebi, daha detaylı bir Ģekilde bilgi verip, Bağdat’a saraylarda ve büyüklerin konaklarında bulunan hamamların sayısı 500 civarında olduğunu kaydetmektedir. Umumi olan hamamlardan ise on hamam ismini zikretmiĢtir. Bunlar: Cığalzâde Ham yakınında BektaĢ Han Hamamı, Haffaflar Hamamı, Mahkeme yakınında Kadı Hamamı, Karanlık Kapı yakınında Debbağlar Hamamı, Abdülkâdir-i Geylânî Hamamı, Penc Ali Hamamı, Hasbullah Hamamı, Haydar Çelebi Hamamı ve Atmeydaru’nda ġaban Efendi Hamamı412

.

Osmanlı Ģehirlerinde çarĢı ve pazarlar çok önemli fonkisyonu vardı. ÇarĢılar, sadece ticaret yapılan bir alan olmayıp, aynı zamanda üretim yapılan ve bir çok sosyal tesisi de içinde bulunurdu. Bu nedenle de çarĢı ve pazarlar Ģehir hayatının merkezi durumundaydı. Osmanlı Ģehirlerinde, meslek guruplarına ait çarĢı ve pazarların dağılıĢı da belirli bir düzen içindeydi. ÇarĢı’nın merkezini bedesten veya cami olup, yakınlarında ticret yapılan alanlar bulunurdu. Bunun yanında bu merkezlerde konaklama, dinlenme ve kiĢisel hizmetleri gibi iĢlevlere de sahipti413

.

Bağdat’ta diğer Osmanlı Ģehirleri gibi çarĢı ve pazarları aynı özelikleri taĢımaktaydı. Evliya Çelebi, Bağdat çarĢısının 2000 dükkanlı bir iĢ merkezi olduğunu kaydetmektedir. Evliya Çelebi, Bağdat’ta bulunun bazı çarĢıların adını vermektedir. Uzun ÇarĢı, Hürce (Cürce) ÇarĢı, Murad PaĢa, Saraçhane, Haffaflar, Kuyumcular, Gazzazlar,

410Yazıcı- Tekin, “Pedro Teixeira’in Seyahatnamesi”, s. 166. 411 Abdullah, Tarih Al-Irak, s. 545.

412Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C.IV, s.570; Gülcü, Bağdat, s.206.

413Mehmet Sait ġahinalp- Veysi Günal, “Osmanlı ġehircilik Kültüründe ÇarĢı Sisteminin Lokasyon ve

93

Kavukçular, Kazancılar, Karanlık Kapı ÇarĢı ve Cisir Kapısı ÇarĢı414

. Fransız seyyahı Tavernier Bağdat’ın kapalı çarĢıları dıĢında Ģehrin binaları kötü bir durumda olduğunu yazmaktadır: “Genelikle kentin yapıları çok kötü. Buradaki tek güzel şeyi, hepsi de kubbeyle örtülü olan çarşılar, çünkü çarşıların üstü örtülü olmasaydı tüccarlar sıcak yüzünden burada duramazlardı. Hatta günde iki üç kez çarşıları sulamak gerekiyor ve birçok yoksul insan ücret karşılığı bu görev yapıyor”415

.

XVI. ve XVII. yüzyıl Osmanlı Ġmparatorluğu genel durumunun dolaylı olarak Irak (Bağdat)’ın sosyal yapısı durumu üzerinde etkisi vardı. Bu etkinin Bağdat eyaleti üzerinde diğer bazı Osmanlı eyaletlerinden daha fazla olduğu söylenebilir. ġöyle ki; Osmanlı-Safevî mücadeleleri büyük ölçüde Bağdat’ta yaĢamaktadır. Ayrıca Bağdat’ta atanan Türk valileri için Bağdat severek görev yapılan ya da çok sevilen bir yer değildi. BaĢka bir yerde iĢini kaybeden veya kendine yer bulamayan devlet adamları geçici bir süre için buradaki görevleri kabul ederlerdi. Dolayısı ile Bağdat’ta kısa bir süre için görev yapmak üzere gönderilirlerdi. Bunlarda çoğunlukla bu kısa süre içinde halk üzerinde adaletli ve etkin bir yönetimden ziyade vergi gelirleri ile para toplamak dıĢında çok fazla bir Ģey düĢünmezdi. Bundan dolayı idare zayıf olup, asayiĢi tam olarak sağlayamazlardı. Buda Bağdat’ın sosyal ve Ġçtimaî yönden geliĢmesine engel olurdu416

.

414Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C.IV, s.568. 415

Tavernier, Tavernier Seyahatnamesi, s. 238.

94 SONUÇ

ġehirlerin kuruluĢu, geliĢmesi ve tarihe karıĢması ile devletlerin kuruluĢu, yükseliĢi ve çöküĢe geçmesi arasında yakın bir iliĢki vardır. Nitekim bu Ģehirler devletlerin en zirvede oldukları dönemlerde en ihtiĢamlı dönemlerini yaĢamıĢlardır. Bağdat, en parlak devri Halife Harun ReĢîd (786-809) ve oğlu Me’mun (813-833) zamanınlarında yaĢamıĢtır. Abbasî Devleti’nin baĢĢehri ve Orta Çağ’ın en büyük ticaret merkezi olan Bağdat, çok önemli bir bilim, kültür ve tercüme merkezi olmuĢtur. Mutezile, Hanefi ve Hanbeli mezhepleri burada doğmuĢtur. Ayrıca Beytü’l-hikme gibi tercüme yapılan dönemin önemli merkezleri de Bağdat’ta bulunmuĢtur. Sonrasında baĢlayan taht kavgaları ve istilalar sonucunda Bağdat pek çok tahribata uğraĢmıĢtır, ancak önemini asırlarca muhafaza etmiĢtir.

Dinî, iktisadi, siyasi, coğrafi ve stratejik nedeniyle 1514’te Çaldıran SavaĢı’yla baĢlayan Osmanlı- Safevî mücadelesi 17. yüzyılda daha da ĢiddetlenmiĢtir. Bu mücadelede, üstünlüğü sağlamak isteyen her iki devlet için Bağdat, iktisadi, siyasi-askerî ve dinî bakımdan elde tutulması gereken oldukça önemli bir merkez olmuĢtur. 1623’te Bekir SubaĢı’ın isyanının bir sonucu olarak Bağdat, 11 Ocak 1624’te Safevîlerin hâkimiyeti altına girmiĢtir. Bağdat’ı geri almak için IV. Murad 1638’de bizzat ordusunun baĢında Bağdat üzerine yürüdü ve bir kuĢatmanın ardından da bu Ģehri ele geçirdi. Ġki devlete büyük maddiyat ve can kaybına sebep olan bu mücadele, ancak Bağdat’ın fethi ardından 17 Mayıs 1639’daimzalanan Kasr-ı ġirin AntlaĢması’yla sona ermiĢtir.

1534 tarihinde Bağdat, Osmanlı hâkimiyetine girdikten hemen bir yıl sonra Osmanlı’nın uzak eyaletleri içerisinde yerini almıĢ, eyalet merkezi ise Bağdat PaĢa Sancağı olarak isimlendirilmiĢtir. Bağdat eyaleti 1535’deki taksimatta 12 sancaktan oluĢmaktaydı. Zaman içerisinde sancak sayısı yeniden ayarlanarak 1560’da 29 sancakve 1578-1588 yılları arasında ise 22 sancaktan ibaretti. XVII. yüzyılın ortalarında ise Bağdat eyaleti 19 sancaktan oluĢmaktadır. Bağdat salyaneli bir eyalet olmasına rağmen yedi sancağında tımar ve zeamet vardır. Eyaletin diğer 11 sancağında ise tımar ve zeameti yoktur. Bağdat eyaleti 1669 yılında aynı Ģekilde 19 sancaktan müteĢekkildir.

95

Osmanlı Devleti, Bağdat’ın salyaneli eyaletlerin yönetimine göre idare etmiĢtir. Bağdat eyaletinde 1638-1650 yılları arasında 10 beylerbeyi görev yapmıĢtır. Beylerbeylerin görevde kalma süreleri en az 4 ay ve en fazla üç senedir. Ortalama olarak görev süreleri 1 yıldır. Bağdat beylerbeylerinin Irak’ın kuzeyinden Basra’ya kadar bütün havalinin asayiĢini sağlamak, Safevî tehdine karĢı bölge topraklarını korumak ve zaman zaman Ġran üzerine sefere çıkmak gibi önemli görevleri de bulunmaktaydı.

Bağdat önemli ticaret yollarının kesiĢim noktasının ortasında olması nedeniyle ticaret ve sanayinin geliĢmesinde de önemli rol oynamıĢtır. Ticari yollar kavĢağında olması nedeniyle tüccar kafilelerinin en çok kullandıkları yollar Bağdat’tan geçiyordu. Böylece Bağdat büyük miktarda para ve birçok ticari ürünle ticari varlığını devam