• Sonuç bulunamadı

Sosyal sermaye -önemi, üretimi ve ölçümü- üzerine bir alan araştırması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sosyal sermaye -önemi, üretimi ve ölçümü- üzerine bir alan araştırması"

Copied!
278
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İŞLETME ANABİLİM DALI

SOSYAL SERMAYE

–ÖNEMİ, ÜRETİMİ VE ÖLÇÜMÜ-

ÜZERİNE BİR ALAN ARAŞTIRMASI

HÜLYA EŞKİ

DOKTORA TEZİ

DANIŞMAN: Prof. Dr. Orhan GÖKÇE

(2)
(3)
(4)

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

 

Adı Soyadı Hülya EŞKİ Numarası 034127001018 Ana Bilim /

Bilim Dalı

İşletme

Ö

ğrencinin Danışmanı Prof. Dr. Orhan GÖKÇE

Tezin Adı Sosyal Sermaye –Önemi, Üretimi ve Ölçümü- Üzerine Bir Alan Araştırması

  ÖZET 

Geçmişte gelirin, maddi değerlerin ya da bireyin tecrübesinin, eğitiminin, yeteneğinin ve bilgi birikiminin sermaye değeri olduğu düşünülürken, bugün aktörlerin ilişkilerinin ve bağlantılarının da sermaye olarak değerlendirilebileceği iddia edilmekte ve bu iddia da gittikçe daha fazla kabul görmektedir. Bu tez çalışması da temel itibariyle söz konusu iddia üzerinden şekillenmekte, yani tezde ilişkilerin ve birlikteliklerin veyahut da bağlantıların ve ağların hem bireyler hem de kolletivite açısından bir sermaye değeri taşıdığı önkabulünden hareket edilmektedir. Öyle ki söz konusu sermayenin varlığı, bireysel düzlemde insanları daha başarılı, daha mutlu ve daha sağlıklı kılarken, toplumsal düzeydeyse daha güvenli, daha sağlıklı, daha kültürlü, daha iyi yönetilen toplumlar yaratma vaadini içinde barındırmaktadır.

Sosyal sermayenin söz konusu vaatleri, onu hem daha cazip hale getirmekte, hem de böylesi faydaların varlığı sosyal sermayenin daha ayrıntılı bir biçimde incelenmesinin gerekliliğini artırmaktadır. Böylesi bir gereklilikten hareketle hazırlanan bu tez çalışması, üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde sosyal sermaye kavramı daha ziyade teorik bir açıdan ele alınmaktadır. Tezin ikinci bölümü ise birinci bölümde teorik açıdan analiz edilmeye çalışılan sosyal sermayenin üretimi ve sosyal sermayeyi üreten kurumlara dairdir. Tezin üçüncü ve son bölümünde ise bir çok alanla ilişkilendirilerek kullanılan sosyal sermaye teorisi eğitsel alana taşınmakta ve bağların, ilişkilerin, birlikteliklerin, bağlantıların ve ağların bu alanda başarıyı nasıl etkilediği üzerinde durulmaktadır.

(5)

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

 

Adı Soyadı Hülya EŞKİ Numarası 034127001018 Ana Bilim /

Bilim Dalı

İşletme

Ö

ğrencinin Danışmanı Prof. Dr. Orhan GÖKÇE

Tezin İngilizce Adı A Case Study on The Importance, Production and Measurement

  SUMMARY 

The phiscal values or the experiences, capabilities, education and knowledge of individuals are regarded as capital value formerly, nowadays according to a new argument; the relationships and connections can be evaluated as capital and this argument is also finding acceptance day by day. This disseratation also takes on shape with this argument and goes with the pre-acception the relationships and synergies or connections and networks have a value as capital. The existance of this capital also implies the promise of making individual more successful, happy and healthy and makes the society safer, cultured, happier and well-governed.

These promises of social capital, makes it more attractive and also deepens the need of a deatiled examination of social capital. So this dissertation is set up from this need and includes three sections. The social capital context is dealt with theoretically in the first section. The second section is about the producing and the producing institutions of social capital. In the third and the final section, the concept of social capital is carried to educational area and asserted how are the relations’, connections’, synergies’and networks’ impacts on the achievements on this area.

 

 

 

 

 

 

(6)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER...i TABLOLAR LİSTESİ...vi ŞEKİLLER LİSTESİ...x GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM KAVRAMSAL BOYUTUYLA SOSYAL SERMAYE 1.1. Sosyal Sermaye Kavramının Tarihsel Kökenleri ve Kavramın Öncül İsimleri...5

1.2. Sosyal Sermaye Kavramının Üç Klasik İsmi ve Görüşleri: Bourdieu, Coleman ve Putnam...7

1.2.1. Bourdieu ve Elit Bir Grup Tarafından Kullanılan Bir Değer Olarak Sosyal Sermaye...9

1.2.2. Coleman ve Göreceli Olarak Dezavantajlı Olanlara da Kaynaklık Eden Bir Kavram Olarak Sosyal Sermaye...13

1.2.3. Putnam ve Toplumsal Düzeyde İşleyen Bir Kaynak Olarak Sosyal Sermaye...16

1.2.4. Bourdie, Coleman ve Putnam: Ortak Noktalar ve Ayrışmalar...19

1.3. Sosyal Sermayeye Kurumsal Bir Bakış: OECD, Dünya Bankası, Sosyal Sermaye ve Eleştiriler...22

1.4. Sosyal Sermayenin Varoluş Düzlemleri...26

1.5. Sosyal Sermayenin Determinantları...29

1.6. Sosyal Sermayenin Boyutları...35

1.6.1. Normlar...37

1.6.2. Güven...39

(7)

1.7. Ağ-Bağların Farklı Biçimleri ve Sosyal Sermayenin Farklılaşan

Görünümleri...44

1.7.1. Yatay ve Dikey, Formel ve İnformel Ağbağlar...45

1.7.2. Güçlü ve Zayıf Ağbağlar, Zayıf Bağların Gücü ve Yapısal Boşluklar...46

1.7.3. Bağlayıcı, Köprü ve Bağlantı Kuran Ağbağlar ve Sosyal Sermaye...49

1.7.4. Yapısal, İlişkisel ve Bilişsel Sosyal Sermaye...54

1.8. Sermayenin Değişen Anlamı, Diğer Biçimleri ve Sosyal Sermayenin 'Sermaye' Boyutu Üzerine...56

1.8.1. Klasik İktisattan Günümüze Sermaye Kavramının Evrimi...57

1.8.2. Sermayenin Diğer Biçimleri...59

1.8.2.1. Beşeri Sermaye...60

1.8.2.2. Entellektüel Sermaye...63

1.8.2.3. Kültürel Sermaye...68

1.8.3. Sosyal Sermayenin 'Sermaye' Boyutu Üzerine...72

1.9. Sosyal Sermayenin Pozitif Sonuçları: Sosyal Sermaye Niçin Önemlidir?...78

1.9.1. Sosyal Sermaye ve Eğitim...81

1.9.2. Sosyal Sermaye ve Sağlık...82

1.9.3. Sosyal Sermaye ve Suç...84

1.9.4. Sosyal Sermaye ve Ekonomi...85

1.9.5. Sosyal Sermaye ve Devletin İşleyişi...88

1.9.6. Sosyal Sermaye ve Örgütler...88

1.10. Sosyal Sermayenin Negatif Sonuçları...90

(8)

1.11.1. Sosyal Sermayeyi Ölçmede Karşılaşılan Sorunlar, Ölçüm Güçlükleri ve

Metodolojik Tartışmalar...93

1.11.2. Sosyal Sermayeyi Ölçmeye Yönelik Çalışmalar...95

1.11.2.1. Putnam ve Sosyal Sermaye İndeksi...95

1.11.2.2. Sosyal Sermayenin Makro Düzeyde Ölçümü...96

1.11.2.3. Sosyal Sermayenin Ölçümünde Kullanılabilecek Bir Matriks...99

1.11.2.4. Sosyal Sermayeyi Boyutlarından Hareketle Ölçme...102

1.11.2.5. Dünya Bankası’nın Sosyal Sermayeyi Ölçmeye Yönelen Bütünleşik Bir Çalışması...103

1.11.2.6. Marmara Sosyal Sermaye Ölçeği...103

İKİNCİ BÖLÜM ÜRETİLEBİLİR BİR KAVRAM OLARAK SOSYAL SERMAYE VE SOSYAL SERMAYEYİ ÜRETEN ŞEYLER YA DA KURUMLAR HUSUSU 2.1. Sosyal Sermayeyi Üreten ve Gelişimini Desteleyen Faktörler...105

2.2. Sosyal Sermayeyi Üreten Şeyler ya da Kurumlar Hususu...109

2.2.1. Sosyal Sermayenin Üretiminde Toplum Merkezli Yaklaşımlar...110

2.2.2. Sosyal Sermayenin Üretiminde Kurum Merkezli Yaklaşımlar...111

2.3. Sosyal Sermayenin Üretiminde Gönüllü Kuruluşların Rolü...111

2.4. Sosyal Sermayenin Üretiminde Ailenin Rolü...112

2.5. Sosyal Sermayenin Üretiminde Devlet ve Politik Kurumların Rolü ve Sosyal Sermayenin Yaratılmasında Doğurgan Döngü Olgusu...117

2.5.1. Sosyal Sermaye Üretimine Devlet Müdahalesi: En İyi İhtimalle Önemsiz En Kötü İhtimalle Zarar Verici Bir Etki...117

2.5.2. Sosyal Sermaye Üretimine Devlet Müdahalesi: Faydalı ve Gerekli Bir Müdahale...119

(9)

2.6. Sosyal Sermayenin Üretiminde Eğitsel Kurumların Rolü...124

2.6.1. Putnam’ın Bakış Açıcıyla Sosyal Sermaye ve Eğitim...126

2.6.2. Bourdieu’nun Bakış Açısıyla Sosyal Sermaye ve Eğitim...127

2.6.3. Coleman’ın Bakış Açısıyla Sosyal Sermaye ve Eğitim...128

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM SOSYAL SERMAYE VE EĞİTSEL BAŞARI İLİŞKİSİ: ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ ÜZERİNDE BİR ALAN ARAŞTIRMASI 3.1. Araştırmanın Konusu...136

3.2. Araştırmanın Amaç ve Önemi...137

3.3. Araştırmanın Sınırlılıkları...138

3.4. Araştırmanın Yöntemi, İlişkiyi Ölçme Aracı ve Göstergeler...140

3.4.1. Araştırma Modeli...141

3.4.2. Evren ve Örneklem...145

3.4.3. Araştırma Hipotezleri...147

3.4.3.1. Öğrencilerin Sosyo-Ekonomik Geçmişleri (Ailesel Sosyal Sermaye Düzeyleri) İle İlgili Hipotezler...148

3.4.3.2. Öğrencilerin Ağ Yapılarının Özellikleri ile İlgili Hipotezler...151

3.4.3.3. Dersin Yapısının ve Üniversitenin Faaliyetlerinin Sosyal Sermayeyi Üretebilmesi ile İlgili Hipotezler...155

3.5. Veri Toplama Aracı ve Güvenilirliği...156

3.6. Verilerin Toplanması ve Çözümlenmesi...159

3.7. Bulgular ve Yorum...160

3.7.1. Örneklem Grubunun Demografik Özelliklerinin Analizi...160

(10)

3.7.3. Sosyal Sermayenin Farklı Boyutlarından Hareketle Öğrencilerinin Sosyal Sermaye Düzeylerinin Ölçülmesi...165

3.7.3.1. Öğrencilerin Katılım, Gönüllülük, Sosyal Adanmışlık ve Sorumluluk Düzeylerinin Analizi...165 3.7.3.2. Öğrencilerin Güven Düzeylerinin Analizi...169 3.7.3.3. Öğrencilerin Özyeterlilik ve Kontrol Düzeylerinin Analizi...173 3.7.3.4. Öğrencilerin İletişim ve Girişkenlik Yeteneklerinin Analizi...175

3.7.3.5. Öğrencilerin Farklılaşma ve Farklılıklara Hoşgörü Düzeylerinin Analizi...176 3.7.4. Öğrencilerin Bağlantıların, İlişkilerin ve Birlikteliklerin Gücünü Algılama Düzeylerinin Analizi...178 3.7.5. Araştırma Hipotezlerinin Analizi...179 3.7.5.1. Öğrencilerin Sosyo-Ekonomik Geçmişleri (Ailesel Sosyal Sermaye Düzeyleri) İle İlgili Hipotezlerin Değerlendirilmesi...179

3.7.5.2. Öğrencilerin Ağ Yapıları ile İlgili Hipotezlerin Değerlendirilmesi...192

3.7.5.3. Dersin Yapısının ve Üniversitenin Faaliyetlerinin Sosyal Sermayeyi Üretebilmesi ile İlgili Hipotezlerin Değerlendirilmesi...202 SONUÇ...205 KAYNAKÇA...216 EKLER ...237

(11)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1: Bourdieu'da Sermayenin Üç Biçimi ve Temel Karakteristikleri...10

Tablo 2: Sosyal Sermaye Kavramının Üç Klasik İsimde Farklılaşan Tanımları...20

Tablo 3: Üç Klasik İsmin Sosyal Sermaye Çalışmalarındaki Analiz Düzeyleri……21

Tablo 4: Sosyal Sermayenin Varoluş Düzlemleri...27

Tablo 5: Sosyal Sermayenin Bireysel ve Kollektif Düzeydeki Özellikleri...28

Tablo 6: Sosyal Sermayenin Üç Temel Boyutu ve Onların Nitelikleri...44

Tablo 7: Yatay ve Dikey, Formel ve İnformel Ağbağlar...45

Tablo 8: Bağlayıcı, Köprü, Bağlantı Kuran ve Güçlü-Zayıf Ağbağlar...48

Tablo 9: Bağlayıcı ve Köprü Kuran Sosyal Sermaye Yaklaşımları Arasındaki Farklılıklar...53

Tablo 10: Yapısal, İlişkisel ve Bilişsel Sosyal Sermayenin Özellikleri...55

Tablo 11: Sermaye Kavramının ve Bileşenlerinin Evrimi...58

Tablo 12: Beşeri Sermayenin Sosyal Sermayeden Farklılaşan Yönleri...63

Tablo 13: Entellektüel Sermayenin Unsurlarına İlişkin Örnekler...65

Tablo 14: Sosyal, Beşeri ve Kültürel Sermayenin Karşılaştırılması...72

Tablo 15: Sosyal Sermayenin Sermayenin Diğer Formlarından Farklılaşan Özellikleri...77

Tablo 16: Sosyal Sermaye ve Anahtar Politik Çıktılar Arasındaki İlişkiler...79

Tablo 17: Putnam’ın Sosyal Sermaye İndeksinin Bileşenleri...96

Tablo 18: Sosyal Sermayenin Makro Düzlemdeki Göstergeleri...98

Tablo 19: Anket Matriksi...101

Tablo 20: Coleman ve Bourdieu’da Sosyal Sermaye-Eğitim İlişkisi...134

Tablo 21: Selçuk Üniversitesi 2008-2009 Eğitim Öğretim Yılı Fakülte ve Yüksekokul Bazında Öğrenci Sayıları...146

(12)

Tablo 22: Fakülte ve Yüksekokul Bazında Araştırmaya Dahil Edilen Anket

Sayısı...147

Tablo 23: Bazı Kavramların Tezde Kabul Gören Tanımları...156

Tablo 24: Veri Toplama Aracının Güvenilirliği...158

Tablo 25: Öğrencilerin Sosyo-Demografik Özelliklerinin İncelenmesi...161

Tablo 26: Öğrencilerin Ailesel Geçmişinin-Yapısının İncelenmesi...163

Tablo 27: Öğrencilerin Katılım, Gönüllülük, Sosyal Adanmışlık ve Sorumluluk Düzeylerinin Ölçülmesi...166

Tablo 28: Öğrencilerin Güven Düzeyinin Ölçülmesi...170

Tablo 29: Öğrencilerin Özyeterlilik ve Kontrol Düzeylerinin Ölçülmesi...174

Tablo 30: Öğrencilerin İletişim ve Girişkenlik Yeteneklerinin Ölçülmesi...175

Tablo 31: Öğrencilerin Farklılaşma ve Farklılıklara Hoşgörü Düzeylerinin Ölçülmesi...177

Tablo 32: Öğrencilerin Farklılaşma ve Farklılıklara Hoşgörü Düzeylerinin Ölçülmesi...178

Tablo 33: Aile Yapısı-Akademik Başarı İlişkisinin Analizi...180

Tablo 34: Annenin Eğitim Seviyesiyle Akademik Başarı Düzeyi Arasındaki İlişkinin Analizi...181

Tablo 35: Babanın Eğitim Seviyesiyle Akademik Başarı Düzeyi Arasındaki İlişkinin Analizi...182

Tablo 36: Anne Eğitim Seviyesiyle Öğrencinin Başarı Algısı Arasındaki İlişkinin Analizi...183

Tablo 37: Babanın Eğitim Seviyesiyle Öğrencinin Başarı Algısı Arasındaki İlişkinin Analizi...184

Tablo 38: Düşük Eğitimli Anneler-Derslerle İlgilenme-Başarı Düzeyi İlişkisi...184

Tablo 39: Düşük Eğitimli Babalar-Derslerle İlgilenme-Problemleri Konuşabilme-Başarı Düzeyi İlişkisi...185

(13)

Tablo 40: Düşük Eğitimli Anneler-Sosyal Destek ve Başarı İlişkisi...186

Tablo 41: Düşük Eğitimli Babalar-Sosyal Destek ve Başarı İlişkisi...186

Tablo 42: Öğrencinin Annesinin Mesleğiyle Akademik Başarı İlişkisi...187

Tablo 43: Öğrencinin Babasının Mesleğiyle Akademik Başarı İlişkisi...188

Tablo 44: Ebeveynlerin Gelir Durumu ile Akademik Başarı Düzeyleri Arasındaki İlişkinin Analizi...189

Tablo 45: Ebeveynlerin Gelir Durumu ile Başarı Algıları Arasındaki İlişkinin Analizi...190

Tablo 46: Kuşaklararası Yakınlık ve Başarı İlişkisinin Analizi...191

Tablo 47: Ebeveyn-Çocuk Arasındaki İlişkinin Duygusal Mesafesi İle Akademik Başarı Arasındaki İlişkinin Analizi...192

Tablo 48: Öğrencilerin Ağ Kurma Davranışları ile Akademik Başarı Arasındaki İlişkinin Analizi...193

Tablo 49: Öğrencilerin Kaldığı Yer ile Ağ Kurma Davranışları Arasındaki İlişkinin Analizi...195

Tablo 50: Kalınan Yerin Aktivitelere Katılım Sıkılığı ile İlişkisinin Analizi...195

Tablo 51: Kalınan Yerin Bilgi Paylaşımı ile İlişkisinin Analizi...196

Tablo 52: Öğrencinin Memleketi ile Ağ Kurma Davranışları Arasındaki İlişkinin Analizi...197

Tablo 53: Ağ Alanının Genişlliği ile Akademik Başarı Arasındaki İlişkinin Analizi...198

Tablo 54: Ağın Farklılaşma Derecesi ile Akademik Başarı Arasındaki İlişkinin Analizi...198

Tablo 55: Ağdaki Yoğunlaşma Derecesi ile Akademik Başarı Arasındaki İlişkinin Analizi...199

Tablo 56: Ağ Kurma Davranışlarının Cinsiyet Bazında Farklılaşması ile İlgili Analiz...200

(14)

Tablo 57: Öğrencilerin Ağ Alanlarının Cinsiyet Bazında Farklılaşması ile İlgili Analiz...200 Tablo 58: Ağ Farklılığının Cinsiyetle İlişkinin Analizi...201 Tablo 59: Ağdaki Yoğunluk ve Cinsiyet İlişkisinin Analizi...201 Tablo 60: Derslerin Ekip Çalışmasını Gerektirmesi ile Katılım ve Sosyal Adanmışlık Arasındaki İlişkinin Analizi...202 Tablo 61: Derslerin Yoğunluğu ile Katılım ve Sosyal Adanmışlık Arasındaki İlişkinin Analizi...203 Tablo 62: Derslerin Yoğunluğu ile Sivil Toplum Kuruluşlarına Katılım Arasındaki İlişkinin Analizi...203 Tablo 63: Derslerin Yoğunluğu ile Toplumsal Aktivitelere Katılım Arasındaki İlişkinin Analizi...204

(15)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1: Sosyal Sermaye Teorisyenleri...8

Şekil 2: Putnam'ın Sosyal Sermaye Teorisi’nin Grafiksel Bir Özeti...17

Şekil 3: Sosyal Sermayenin Determinantları, Ölçüm Kriterleri ve Sonuçları...30

Şekil 4: Narayan ve Cassidy Tarafından Tanımlanan Sosyal Sermayenin Boyutları...36

Şekil 5: Bağlayıcı, Köprü ya da Bağlantı Kuran Sosyal Sermaye...52

Şekil 6: Sermayenin Farklı Formları ve Aralarındaki İlişki...60

Şekil 7: Entelektüel Sermayenin Unsurları...67

Şekil 8: Müşteri Sermayesinin Oluşum Aşamaları...68

Şekil 9: Üretim Faktörü Olarak Sermayenin Mantığı...75

Şekil 10: Sermaye Anlayışının Değişimi...78

Şekil 11: Sosyal Sermaye ve Sağlık İlişkisi...83

Şekil 12: Kapalı Olan ve Olmayan Ağlar...106

Şekil 13: Sosyal Sermeyenin Yaratılmasında Ailenin Yeri...116

Şekil 14: Sosyal Sermayenin Üretiminde Doğurgan Döngü...124

Şekil 15: Ailenin Sahip Olduğu Sermaye Miktarı ile Çocuğun Başarı Düzeyi Arasındaki İlişkiyi Gösteren Diyagram...132

Şekil 16: Açık ve Kapalı Ağ Yapılanmasında Ebeveyn Çocuk İlişkisi...133

Şekil 17: Sosyal Sermaye-Eğitsel Başarı İlişkisi...136

Şekil 18: Araştırmanın İlk Adımı: Öğrencilerin Sosyal Sermaye Düzeylerini Belirlemek İçin Geliştirilen Model...143

Şekil 19: Araştırmanın İkinci Adımı: Sosyal Sermaye-Eğitsel Başarı İlişkisini Ölçme Amacıyla Geliştirilen Model...145

(16)

GİRİŞ

Sermaye kavramı, uzunca bir süre katı anlamda ekonomik terimlerle düşünülmüşse de söz konusu genel kabul “beşeri sermaye” kavramı ile sarsılmaya başlamış ve bir toplumun eğitilmiş ve sağlıklı çalışanlarının da sermaye değeri taşıdığı şeklindeki anlayış, bir önceki sermaye anlayışının yerini almıştır. Böylece sermayenin fiziksel ve finansal formlarına ilaveten, beşeri yeteneklerin ve eğitimin de bir sermaye çeşidi olarak kabul görmeye başlaması ile birlikte sermaye kavramının sınırları da genişlemiştir. Yine bu kabul ile birlikte daha önceden fiziksel kaynaklarla ve çoğunlukla da para kavramı ile eşitlenen sermaye anlayışı terkedilmiş, paranın diğer kaynaklara ulaşmanın bir aracı olduğu ve sermayenin pek çok formunun zaman ve çaba harcanarak para olmaksızın ya da çok az bir para ile de oluşturulabileceği inancı da yaygın bir şekilde paylaşılmaya başlanmıştır. İlerleyen dönemlerde sermaye kavramının genişlemesi süreci, sermeyenin diğer formlarına entellektüel ve kültürel sermaye olarak adlandırılan sermayenin iki yeni formunun eklenmesi ile devam etmiştir. Söz konusu gelişimin son ayağında ise sermayenin diğer biçimlerine sosyal sermaye olarak isimlendirilen sermayenin yeni bir formu daha eklenmiştir. Yani geçmişte gelirin, maddi değerlerin ya da bireyin tecrübesinin, eğitiminin, yeteneğinin ve bilgi birikiminin sermaye değeri olduğu düşünülürken, bugün aktörlerin ilişkilerinin ve bağlantılarının da sermaye olarak değerlendirilebileceği iddia edilmekte ve bu iddia da gittikçe daha fazla kabul görmektedir.

Bu tez çalışması da temel itibariyle söz konusu iddia üzerinden şekillenmekte, yani tezde ilişkilerin ve birlikteliklerin veyahut da bağlantıların ve ağların hem bireyler hem de kolletivite açısından bir sermaye değeri taşıdığı önkabulünden hareket edilmektedir. Öyle ki söz konusu sermayenin varlığı, bireysel düzlemde insanları daha başarılı, daha mutlu ve daha sağlıklı kılarken, toplumsal düzeydeyse daha güvenli, daha temiz, daha sağlıklı, daha kültürlü, daha iyi yönetilen ve genelde daha az sosyal sermaye stokuna sahip olanlardan daha mutlu toplumlar yaratma vaadini içinde barındırmaktadır. Sosyal sermayenin söz konusu vaatleri, onu hem daha cazip hale getirmekte, hem de böylesi faydaların varlığı sosyal sermayenin daha ayrıntılı bir biçimde incelenmesinin gerekliliğini artırmaktadır.

(17)

Böylesi bir gereklilikten hareketle hazırlanan bu tez çalışması, üç bölümden oluşmaktadır. Daha ziyade sosyal sermaye kavramını teorik bir açıdan ele alan birinci bölümde ilk olarak, Tocqueville, Durkheim, Tönnies, Marx, Simmel ve Weber gibi 19. yüzyıl düşünürlerinin görüşlerinde üstü örtük dahi olsa yer alan sosyal sermaye kavramının geçmişteki izi sürülmektedir. Çalışmada kavramın kökenine ilişkin bu arayışı, sosyal sermaye kavramının tanımlanması yönündeki çaba takip etmektedir. Ancak ne var ki bu, oldukça zorlu bir uğraştır. Kavramın birbirinden farklı alanlarda, birbirinden farklılaşan ve birbiriyle çelişen o kadar çok tanımı vardır ki tüm tanımlama çabalarına rağmen kavramın müphemliği ortadan kalkmamaktadır. Ancak kanımızca sosyal sermayeye ilişkin hemen hemen tüm tanımlar, az ya da çok sosyal sermaye teorisinin üç önemli ismi olan Bourdieu, Coleman ve Putnam’ın bu konudaki görüşlerinden izler taşımaktadır. Bu yüzden tezde de bu üç yazarın kavramı tanımlamaya yönelik çabaları üzerinde durulmakta ve onların kavramsallaştırmaları bu çalışmadaki temel referans noktalarından birisi olarak kabul edilmektedir. Bu üç yazarın sosyal sermaye kavramsallaştırmasına ilaveten, kavramı hem bu kadar popüler hale getiren hem de onun bu kadar eleştirilmesine neden olan OECD ve Dünya Bankası’nın da sosyal sermaye tanımlarına çalışmada yer verilmektedir. Ancak ne var ki, sosyal sermayenin tanımlanması onun anlaşılabilmesi için yeterli olamamaktadır. Bu yüzden kavramı daha da netleştirme adına; sosyal sermayenin varoluş düzlemleri, boyutları, farklı biçimleri, sermayenin diğer formları ile olan ilişkileri, pozitif ve negatif sonuçları da birinci bölümün kapsamına dahil edilmiştir. Bu bölümde son olaraksa ölçme konusu ele alınmakta, bu bağlamda ölçmenin sosyal sermaye çalışmalarında hem ne kadar zor, hem de ne kadar gerekli olduğu ortaya koyulmaya çalışılmaktadır. Yine, literatürdeki mevcut çalışmalardan hareketle, sosyal sermayenin nasıl ölçülmeye çalışıldığı da bu bölümde ele alınan konular arasındadır.

Tezin ikinci bölümü ise birinci bölümde teorik açıdan analiz edilmeye çalışılan sosyal sermayenin üretimi ve sosyal sermayeyi üreten şeylere dairdir. Bu bağlamda sosyal sermayenin üretilebileceği şeklindeki önkabulden hareketle bu bölümde ilk önce sosyal sermayeyi üreten (ağların kapalılığı, sosyal yapıların istikrarı, ideoloji ve refah) ve gelişimini destekleyen (değerlerin içselleştirilmesi, hareketlerin karşılılıklığı, uygulanabilir güven ve sınırlı dayanışma) faktörler üzerinde

(18)

durulmaktadır. Sosyal sermayeyi üreten şeyler ya da kurumlar hususuna gelince bu konu literatürdeki eğilime uygun bir biçimde toplum-merkezli yaklaşımla kurum merkezli yaklaşım arasındaki tartışmalar bağlamında ele alınmaktadır. Çalışmada her ne kadar sosyal sermayenin üretimine farklı açıdan yaklaşan bu iki görüşe de yer verilse de, çalışmanın bütününde Putnam’ı takiben bu iki farklı bakış açısını birleştirmeye yönelik bir çabadan yana olunacaktır. Putnam’ın da ileri sürdüğü üzere sosyal sermaye, kitle iletişimi, gönüllü kuruluşlar, bireyler, aileler, okullar ve hükümet gibi çok farklı aktörler tarafından üretilen bir sermaye çeşidi olarak karşımıza çıkmaktadır (Stolle, 2003: 29). Bu yüzden tezde sosyal sermayenin üretiminde tek bir aktörün baskın rolünden ziyade, farklı aktörlerin (gönüllü kuruluşlar, aile, devlet, eğitim kurumları gibi) rolleri üzerinde durulacaktır. Yine ikinci bölümde ele alınacak konulardan birisi de sosyal sermayenin üretiminde devletin rolü bağlamında gündeme gelen doğurgan döngü olgusu yani sosyal sermayenin daha fazla sosyal sermaye yaratacağı şeklindeki düşüncedir.

Tezin üçüncü ve son bölümünde ise bir çok alanla ilişkilendirilerek kullanılan sosyal sermaye teorisi eğitsel alana taşınacak ve bağların, ilişkilerin, birlikteliklerin, bağlantıların ve ağların bu alanda başarıyı nasıl etkilediği üzerinde durulacaktır. Bu bağlamda üçüncü bölüm aslında birinci ve ikinci bölümde teorik olarak ele alınan şeylerin pratikte nasıl sonuçlar ürettiği ile ilgilidir. Bu çerçevede Selçuk Üniversitesi Lisans Öğrencileri örneğinden hareketle önce öğrencilerin sosyal sermaye profillerinin çıkarılması amaçlanmaktadır. Buna ilaveten bu bölümde yine öğrencilerin sosyal sermaye ve başarı düzeyleri ile ilişkili olduğu düşünülen ailesel geçmişle ve öğrencilerin sosyal ağ yapılarıyla ilgili analizlere yer verilecektir. Tüm bu analizlerde güdülen amaçsa hem sosyal sermaye olarak isimlendirilen şeyin ölçülebileceğini göstermek hem de sosyal sermayenin eğitsel alandaki pozitif çıktılarına dikkat çekmektir.

(19)

BİRİNCİ BÖLÜM

KAVRAMSAL BOYUTUYLA SOSYAL SERMAYE

Son yıllarda oldukça yaygın bir şekilde kullanılmaya başlayan sosyal sermaye kavramı için söylenebilecek ilk şey, toplumda maddi varlıklar dışında kalan ne varsa onların hepsi olduğudur. Sosyal sermaye, ekonomik ve toplumsal kalkınma, aile ve gençlik sorunları, eğitim ve eğitimde etkinlik, topluluk yaşamı, çalışma hayatı ve örgütlenme, demokrasi ve yönetişim, kollektif eylemler, toplumsallık, ahlaki değerler gibi manevi varlıklar alanı gibi sınırsız bir araştırma alanına sahiptir. Kavramın kapsamındaki bu genişliğe, nasıl tanımlanacağına ilişkin belirsizlikler eşlik etmektedir. Kavram bazen, kökene dayalı cemaat bağlarına, bazen bu ağların dışında çeşitli gönüllü kuruluşlara üyelik gibi örgütlü toplumsal katılımı temsil eden ilişkilere, bazen de formel kurum ve kuralların işleyiş ve etkinliğine işaret etmek için kullanılmaktadır (Özuğurlu, 2006: 190).

Kavramın kapsamının son derece geniş ve tanımının da belirsiz olması sosyal sermaye kavramını çeşitli eleştirilerin konusu haline getirmektedir. Mesela, Stone ve Hughes’a göre (2000: 24), sosyal sermaye teorik bir bağlantı olmaksızın mevcut bilgi ve kavramların iyi bir pazarlama örneği ile yeniden paketlemesinden oluşan herşeydir ya da hiçbirşey veyahut da yanlış bir adlandırma ya da kafa karışıklığı. Sabatini’ye göreyse (2003: 404), sosyal sermaye basitçe bir oxymorondur, yani içinde anlamı çelişkili (hem sosyal hem sermaye) iki sözcük bulunduran ve ne olduğu tam da netleştirilemeyen bir kavramdır.

Söz konusu eleştiriler, sosyal sermaye kavramın geçerliliği için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Ancak ne var ki, sosyal sermayeye yönelen bu eleştirilerden hareketle sosyal sermayeyi, teorik altyapısı olmayan meteforik bir kavram olarak değerlendirmek de mümkün değildir. Woolcock’un (2001: 13) ifade ettiği gibi, bu iddiaların “iyi pazarlama” yönü doğrudur, ama bunu sosyal sermayenin bir kusuru olarak sunmak doğru değildir. Ya da kavramın kapsamının son derece geniş olması, onu bir kafa karışıklığı olarak görmeyi gerektirmemektedir. Kavramın kapsamı gerçekten de çok geniş olabilir ama kavramın boyutlarından hepsi, Paldam’a göre (2000: 631) aynı hikayenin farklı yönlerini anlatmaktadır.

(20)

Sosyal sermaye kavramını teorik açıdan ele alan bu bölümde; ilk olarak sosyal sermaye kavramının geçmişteki izi sürülecek sonrasında ise sosyal sermaye kavramının tanımındaki belirsizlik giderilmeye çalışılacaktır. Kavramın son derece farklı tanımlarının bulunması dolayısıyla seçici davranılarak sosyal sermaye teorisinin üç önemli ismi olan Bourdieu, Coleman ve Putnam’ın tanımları üzerinde durulacak, bu tanımlara ilaveten OECD ve Dünya Bankası’nın tanımlama çabaları ele alınacaktır. Sosyal sermayenin tanımlanması onun anlaşılabilmesi için yeterli olmamaktadır. Bu yüzden kavramı daha da netleştirme adına sosyal sermayenin varoluş düzlemleri, boyutları, farklı biçimleri, sermayenin diğer formları ile olan ilişkileri, pozitif ve negatif sonuçları da bu bölümde analize dahil edilecektir. Bu bölümde son olarak ölçme konusu ele alınacak, bu bağlamda sosyal sermaye çalışmalarında ölçmenin hem ne kadar zor hem de ne kadar gerekli olduğu ortaya koyulmaya çalışılacaktır. Yine, literatürdeki mevcut çalışmalardan hareketle, sosyal sermayenin nasıl ölçülmeye çalışıldığı da ele alınacak konular arasındadır.

1.1. Sosyal Sermaye Kavramının Tarihsel Kökenleri ve Kavramın Öncül İsimleri

Sosyal sermaye kavramı bir terim olarak yeni olmakla birlikte, bir düşünce olarak sosyal bilimler içinde uzun bir tarihsel geçmişe sahiptir (Tüylüoğlu, 2006: 21; Pani, 2008: 3). Yani kavrama hayat veren Bourdieu, Coleman ve Putnam’ın ilgilendikleri konular, bir çok açıdan çoğu 19. yüzyıl yorumcusunun görüşlerini yansıtmaktadır. Mesela Tocqueville, sosyal sermaye kavramını kullanmasa da gelecekte taşıyacağı anlamına yakın bir algılayış içinde Amerika'da Demokrasi adlı kitabında bu kavramdan söz eder. Bu kitabında Tocqueville, kendi ülkesi Fransa'nın aksine Amerikan toplumunun sahip olmuş olduğu zengin "birlik sanatı"ndan söz etmekte, "halkın gerek havadan sudan şeyler için gerekse de ciddi amaçlarla gönüllü kuruluşlar oluşturarak bir araya gelebilme alışkanlığı"nın yani Amerikalıların sivil ve siyasal amaçlarla kolayca bir araya gelebilmelerinin, Amerikan demokrasisini ayakta tutan şey olduğundan söz etmektedir (Şan, 2006: 116). Avrupa’daki daha geleneksel ve hiyerarşik ilişkileri bir arada tutan resmi statü ve yükümlülük bağlarının aksine gönüllü kuruluşlardaki bu "etkileşim", bireysel Amerikalıları birbirine bağlayan "sosyal bir yapıştırıcı" görevi görmektedir (Field, 2006: 7). Tocqueville'nin sözünü

(21)

sosyal sermaye teorisyenlerinin sıklıkla vurgu yapacakları kavramlar haline gelecektir.

Tocqueville’nin çalışmalarından yaklaşık altmış yıl sonra, anlamın ve düzenin kaynağı olarak görülen ilişkilerle ilgili benzer bir kaygı, Emile Durkheim’ın düşüncelerinde yinelenmiştir. Durkheim’a göre bireyler, ortak değer, norm ve inanışların ideolojik bütünlüğü olarak kendini bizlere dayatan ve birbirimize bağlayan toplumsal bağların bir öznesidir. Bu bağlar, karşılıklı yükümlülüklerin ve insandan insana kurulan niteliksel ilişkilerin dünyasını temsil etmektedir (Özuğurlu, 2006: 193) ve kolektif inanç ve değerler, toplumda iç bütünlüğü ve düzeni sağlayan bir tür zamk görevi üstlenmektedir (Layder, 2006: 19). Hal böyle olunca, sosyal sermaye literatüründe sosyal normlara odaklananlar, büyük oranda Durkheim’dan etkileneceklerdir (ReaHolloway, 2008: 7). Ferdinand Tönnies’in amaca dayalı toplulukları (gemeinschaft) araçsal topluluklardan (geselschaft) ayırma çalışmalarında da benzer kaygılar görülmektedir.

Sosyal sermaye kavramını derin bir biçimde etkileyen bir diğer önemli isimse Karl Marx’dır. Marx, geniş ölçüde sermaye kavramını, üretimini ve eldeğişimini teorileştirmiştir. Marx çalışmalarında üretim araçları ve güç dengesizlikleri konularına odaklansa da aslında sosyal sermaye kavramı ile bağlantılı olan sermayenin değiştokuşunda bir toplumun politik ve sosyal yapısında meydana gelen değişimlerle ilgilenmektedir. Sosyal sermayeyi ismiyle olmasa bile fikirleriyle 19. yüzyılda hissettiren bir başka isimse Georg Simmel’dir. Simmel, çalışmalarında bireyler ve gruplar arasındaki etkileşime ve bu etkileşimin dayandığı normlara odaklanmaktadır. Simmel’e göre, insanların eylemleri grup içerisindeki normlara bakılarak açıklanabilir ve anlaşılabilir. Normlarsa diğerleriyle etkileşimle özümsenir. Onun ağlar ve normlar hakkındaki görüşleri, daha sonra sosyal sermaye teorisyenleri tarafından sosyal sermayenin üretimi ve sürdürülmesi ile ilgili tartışmalarda yeniden gündeme getirilecektir (Rea-Holloway, 2008: 8).

Yine sosyal sermayenin izlerini Max Weber’in görüşlerinde de aramak mümkündür. Sosyal sermaye Max Weber’in düşüncelerinde varlığını, örtük de olsa, statü gruplarının vazgeçilmez bir öğesi olarak görülen ortak “yaşam biçimine” olan vurguda, karizma ve otorite düşüncesinde ve Protestan Ahlakı tezinde ekonomik ve

(22)

toplumsal kalkınmada önemli bir unsur olarak ele aldığı manevi motivasyon kurgusunda kendisini hissettirmektedir. Weber’in eserlerinde altını çizdiği zihniyet, kültür ve eylemin motivasyonu gibi kavramlar, yeni sosyolojik söylemlerde sosyal sermayenin birer parçası haline gelir (Field, 2006: 8, Topçuoğlu, 2003: 20).

Sosyal sermaye kavramının tarihsel kökenlerinin 19. Yüzyıla kadar uzandığı ve kavramın 19. Yüzyıl düşünürlerinin bazı eserlerinde örtük olarak yer aldığı noktasında yazarlar arasında bir fikir birliği bulunmasına rağmen, literatürde kavramı ilk kez kimin kullandığı konusu tartışmalıdır. Ancak çoğu yazara göre kavram, ilk kez Lyda Judson Hanifan (1916) tarafından "kırsal okul aile birliği merkezlerini" anlatırken yaptığı çözümlemelerde kullanılmıştır (www.gnudung.com, 10.08.2008; Şan, 2006: 117; Melvin L. Smith, 2002: 16). Hanifan, toplumun katılımının eğitim ve okul performansını artırmadaki rolünü açıklarken, sosyal sermaye kavramını ortaya atmış, sosyal sermayeyi sosyal bir birimi oluşturan bireyler ve aileler arasında iyi beklentiler, arkadaşlık, sempati ve sosyal ilişki gibi çoğu insanın günlük yaşamında görülebilecek kavramlara dayalı olarak tanımlamıştır. Hanifan'a göre eğer bir birey, komşuları ve onların diğer komşularıyla iletişim ve sosyal etkileşime girerse sosyal sermaye birikimi ortaya çıkacaktır. Bu durum ise bireyin sosyal sermaye ihtiyacını tatmin edecek ve potansiyel olarak toplumun tamamında yaşam koşullarının önemli ölçüde gelişmesine katkı sağlayacaktır (Tüylüoğlu, 2006: 21; Monconduit, 2007: 9).

1961’de ise Jacobs toplumun işlemesinde sosyal sermayenin önemini dile getiren yazılar kaleme almış (Johnson, 2000: 3), 1977’deyse ekonomist Loury, neo-klasik ekonomi teorisinde beşeri sermayenin anlaşılabilmesi için “sosyal sermaye” olarak isimlendirilen bir başka sermaye çeşidinin de analiz edilmesi gerekliliğini dile getirmiştir (Johnson, 2000: 3; DeFlippis, 2001: 783-784; Woolcock, 1998: 155).

1.2. Sosyal Sermaye Kavramının Üç Klasik İsmi ve Görüşleri: Bourdieu, Coleman ve Putnam

Ondokuzuncu yüzyıl düşünürlerinin eserlerinde örtük olarak ele alınan, sonrasındaysa Hanifan, Jacobs ve Loury gibi yazarlarca analiz edilen sosyal sermaye kavramı, asıl manasına 1980’li yıllarda Bourdieu ile kavuşmuştur. Kavramı bugünkü popüleritesine kavuşturan bir başka isimse, görüşleri büyük ölçüde Bourdieu’dan

(23)

etkilenen Coleman’dır. Bu iki yazarı, onlardan etkilenmekle birlikte, sosyal sermaye kavramını Bourdieu ve Coleman’dan farklı olarak daha geniş bir ölçeğe taşıyan Putnam takip etmektedir. Şüphesiz ki sosyal sermayeye ilişkin literatürde bu üç yazarın dışında da konuya katkısı olan, konuyu derinleştiren, farklı boyutlarını görmemizi sağlayan başka önemli isimler de bulunmaktadır (bkn Şekil 1).

Şekil 1: Sosyal Sermaye Teorisyenleri Bourdieu 1986 Coleman 1988 Putnam 1993 Portes 1998 Burt 1997 Foley 1999 Fukuyama 1995 Paxton 1999 Knack 1997 Woolcock 1998 Nahapie 1998 Adler 2000 Narayan 2002 1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000 2002

Kaynak: "Contemporary Authors on Social Capital", www.gnudung.com, (10.08.2008).

Ancak ne var ki, literatürdeki diğer isimler, az ya da çok, genelde bu üç yazarın görüşleri üzerinden söylem üretmekte, bu yazarların görüşlerini tartışmakta, onların kavramsallaştırmalarını kullanmakta, fikirlerine katılmakta ya da onları eleştirmektedirler. Bu yüzden, en azından kavramı netleştirmeye çalışırken, bu üç yazarın görüşlerinden başlanılması, kavrama hayat veren bu akademisyenlerin fikirlerinin ayrıntılı bir biçimde ele alınması ve diğer yazarların görüşlerineyse yeri geldikçe değinilmesi yerinde olacaktır. Bu üç yazarın fikirleri incelendikçe görülecektir ki, sosyal sermaye farklı düzlemlerde ele alınabilecek farklı boyutları

(24)

olan bir kavramdır. Yine, bu üç yazarın üç farklı tanımından hangisinin tercih edildiği de konunun hangi düzlemde hangi boyutuyla ele alınacağını ve konunun nasıl ölçüleceğini belirleyici bir etkiye sahiptir.

1.2.1. Bourdieu ve Elit Bir Grup Tarafından Kullanılan Bir Değer Olarak Sosyal Sermaye

Sosyal sermayenin ilk çağdaş analizcisi (Portes, 1998: 3; Narayan ve Cassidy, 2001: 59; Dika, 2003: 13) olan Pierre Bourdieu için teorik kavramlar, esnek ve birden fazla anlama sahip oldukları için kesin tanımlara ve kullanımlara imkan vermemektedir (Silva ve Edwards, 2004: 4). O, bu yüzden alan (field), içselleştirilmiş eğilimler (habitus), inançlar seti (doxa), sermaye (capital) gibi kavramları birer anlamlandırma aracı olarak kullanmakta (Everett, 2002: 60) ve görüşlerinin temelini oluşturan bu kavramları tanımlamaktan kaçınmaktadır.

Her ne kadar O, temel kavramları tanımlamaktan kaçınsa da sosyal sermayeye ilişkin literatürdeki pek çok çalışma Boordieu’nun tanımları üzerinden şekillenir. Sermaye kavramını toplumsal dünyayı anlamada kullanılabilecek en önemli araçlardan birisi olarak ele alan Bourdie’ya göre, sermayeyi anlamaksızın toplumsal dünyayı anlamak mümkün görünmemektedir. Toplumsal dünyayı anlamak için de sermayenin yalnızca ekonomik teori tarafından genel kabul gören biçimlerini anlamak yeterli olmamakta, sermayenin bütün biçimleriyle anlaşılması gerekmektedir (Smith and Kulynych, 2002: 155). Bourdieu’ya göre sermaye, toplumsal düzende kendisini şu üç temel biçimde (bkn Tablo 1) gösterecektir (Winter, 2000: 2; Siisiainen, 2000: 11; Yuan vd., 2006: 26; Altay, 2007: 345; Dika, 2003: 13):

(i) Ekonomik sermaye, doğrudan doğruya paraya dönüştürülebilen ve mülkiyet hakları şeklinde kendisini gösteren sermaye şeklidir. (ii) Kültürel sermaye, bireyin çevresi, kültürel değerleri ve sahip

olduğu çeşitli diplomalar ve sertifika gibi belgelerde somutlaşan kültürel kurumların oluşturduğu, belli koşullarda ekonomik sermayeye çevrilebilen sermaye biçimidir.

(25)

(iii) Sosyal sermaye ise, sosyal yükümlülüklerle ilişkilerden oluşan, belirli koşullarda ekonomik sermayeye çevrilebilen ve kendisini çeşitli soyluluk unvanlarıyla hissettiren sermaye çeşididir (Sosyal sermaye her ne kadar iyi bir unvanla kurumsallaştırılabilirse de, yine Bourdieu’ya göre, bu hali vakti yerinde olmakla ilgili bir şey değildir, önemli olan ilişkiler ve bu ilişkileri çeşitli kaynaklara çevirebilmektir).

Tablo 1: Bourdieu'da Sermayenin Üç Biçimi ve Temel Karakteristikleri Sermayenin

Biçimi Temel Ayrım

Ana Belirleyicisi

Hiyerarşi

Derecesi Göstergeleri Ekonomik Mali başarı ya da

başarısızlık Para Güçlü Ekonomik statü

Kültürel Tanınmışlık ya da

sıradanlık Prestij Güçlü Ün ve eğitim

Sosyal Üye olma ya da olmama Sosyal ilişkiler

ve bağlantılar Zayıf Üyelikler Kaynak: (Anheir vd., 1995: 867).

Bourdieu'nun sermayeyi sınıflandırma girişimine bakıldığında onun sermaye kavramını, hem ekonomik hem de normalde hiç de maddi olarak düşünülemeyecek sosyal etkileşimlerden oluşan güç ilişkilerinin bir kümesi olarak algıladığı görülür. Yani Bourdieu sermaye kavramını "güç" kavramı ile eş anlamlı olarak kullanmaktadır. Ve yine ona göre, sermayenin üretimi ve yeniden üretimi bir süreçtir ve bu süreç de doğal olarak güç ile bağlantılıdır (DeFlippis, 2001: 783). Güç ile eşleştirdiği sermayenin her üç formu da, ona göre, sınıf farklılıklarına ve sosyal avantajlara kaynaklık etmekte (Silva ve Edwards, 2004: 2), aktörlerin farklı alanlardaki pozisyonlarını ve imkanlarını belirlemektedir (Siisiainen, 2000: 11). Bu bağlamda aslında Marx’ın sermaye kavramını yeniden formüle ettiği ileri sürülen Bourdieu’nun iki orjinal gözleminin olduğu düşünülebilir. Bunlardan ilki – yukarıdaki tabloda da gösterildiği üzere- sermayenin maddi olandan olmayana uzanan farklı formlarının bulunduğu yönündeki görüşüdür. İkincisiyse sermayenin

(26)

sosyal enerjinin dönüşümü ilkesi gereği -zorluk derecesi farklılıklar arzetmekle birlikte- bir formdan diğerine dönüştürülebileceğidir (Svendsen ve Svendsen, 2003: 616; Warde ve Tampubolon, 2002: 158; Esther, 1997: 56-57).

Sermaye kavramını güç kavramıyla özdeşleştiren ve sınıf farklılıklarının kaynağı olarak gören Bourdieu, sermayenin bir çeşidi olarak ortaya koyduğu sosyal sermayeye ilişkin analizlerinde de bu yönde fikirler ileri sürer. Sosyal sermayeyi ilk kez “gerekli olduğunda faydalı 'destekler' sağlayan toplumsal ilişkilerin sermayesi” olarak tanımlayan (Field, 2006: 21) Bourdieu, daha sonra daha kapsamlı ancak daha anlaşılabilir şu tanıma gitmektedir:

"Bir bireyin ya da bir grubun, kalıcı ilişkiler ağında, az çok kurumlaşmış karşılıklı tanıma ve tanınmalara sahip olması sayesinde elde ettiği gerçek ya da potansiyel kaynakların toplamıdır, yani böylesi bir ağın harekete geçirmeye olanak sağladığı sermaye ve güçlerin toplamıdır" (Bourdieu ve Wacquant, 2003: 108).

Yani aslında Bourdieu sosyal sermaye tanımında iki temel şeyden söz etmektedir: (i) Sosyal ilişkiler bireylere sahip oldukları ilişkiler aracılığıyla çeşitli kaynaklara erişme imkanı verir ve (ii) Bu ilişkilerin miktarı ve kalitesi kişinin ulaşabileceği kaynakları etkiler (Portes, 1998: 3; Cohen, 2005: 2; Dika, 2003: 13). Buna göre sahip olunan sosyal sermayenin miktarı da, bireyin fiilen harekete geçirebileceği ağ bağlantılarının büyüklüğüne ve bireyin sahip olduğu sermayelerin (ekonomik, kültürel ve sosyal) çeşidine ve miktarına bağlı olarak belirecektir (Carpiano, 2004: 39; Dika, 2003: 13).

Bourdieu buradan sosyal sermayenin doğal ya da sosyal olarak verili olmadığı, sosyal sermayenin daha ziyade sosyal ilişkilerin bir ürünü olduğu sonucuna ulaşır (Winter, 2000: 2) ve ona göre sosyal sermaye, sosyal bağlantılardan türeyen bir değer ya da kaynak olarak tasavvur edilmelidir (Silva ve Edwards, 2004: 3). Aslında Bourdieu'nun sosyal sermaye üzerine düşüncelerini anlamak için onun kavramı nasıl tanımladığından ziyade temel sorununun sosyal hiyerarşi anlayışı olduğunu bilmek gerekir. Ona göre insanlar, bu hiyerarşik sosyal yapı içerisinde kendi pozisyonlarını korumak için sürekli rekabet halindedirler (Çetin, 2006: 75; Lee vd., 2005: 270). Bu

(27)

rekabet içerisinde sosyal sermaye, Bourdieu'ya göre egemen sınıfın, gücün, sınıfsal bölünmelerin, eşitsizliklerin ve statü ilişkilerinin yeniden üretimini sağlayan kaynaklardan yalnızca birisidir (Smith and Kulynych, 2002: 157; DeFlippis, 2001: 783; Carpiano, 2004: 41; Dika, 2003: 13). Zaten ona göre asıl olan ekonomik sermayedir ve ekonomik sermaye diğer sermaye çeşitlerinden üstündür (Field, 2006: 21; Winter, 2000: 2; Smith and Kulynych, 2002: 155).

Birçok açıdan Marksist sosyolojiden ciddi bir biçimde etkilenen Bourdieu (Field, 2006: 21), sosyal sermayeyle de zaten kapitalist toplumlarda bireylerin kendi ekonomik durumlarını-sermayelerini iyileştirmek için nasıl kullandıklarını anlama çerçevesinde ilgilenir (Winter, 2000: 2). Ona göre, sosyal sermaye bireylerin çıkarlarını ve pozisyonlarını korumak için kullandıkları farklı kaynaklardan biridir (Ihlen, 2005: 492). Yani onun sermaye kavramını kullanmasındaki amaç, bu sosyal bağlantıların bir yatırım stratejisi işlevi gördüğüne dikkat çekerek, sosyal bağlantıların gücünü göstermektir (Field, 2006: 26). Her ne kadar sosyal sermayenin bir yatırım stratejisi işlevi gördüğünü ileri sürse de, ona göre sosyal sermaye, kapitalist toplumlarda sadece elitlere ait olan, onların kendi göreli üstün konumlarını korumak için tasarlanmış bir sermaye çeşididir (Field, 2006: 23) ve kişilerin ekonomik sermayelerini artırmalarının bir aracıdır. Yani sosyal sermaye her ne kadar ağlar ve ilişkiler tarafından oluşturulsa da, ona göre aslında sosyal sermaye, ekonomik sermayeden de asla bağımsız değildir (DeFlippis, 2001: 783) ve sosyal ağlar ve bağlantılar sadece elitler için bir yatırım stratejisi fonksiyonu görmektedir.

Daha ziyade sınıfsal eşitsizlikleri açıklamaya yönelen Bourdieu’nun sosyal sermaye teorisi, sosyal sermayenin imtiyazlıların bir serveti olduğunu, onların üstünlüklerini sürdürmek için kullandıkları bir araç işlevi gördüğünü ve sosyal güçlerin eşitsizlikleri yeniden ürettiğini iddia etmektedir. Bourdieu’nun teorisi bu iddiasıyla, diğerlerinin (yani daha az imtiyazlı olan birey ve grupların) sosyal güçlerden yararlanabileceklerine dair hiçbir ihtimal bırakmamaktadır (Field, 2006: 27; Carpiano, 2004: 39). Yine Bourdieu, sosyal sermayeyi en azından ona sahip olanlar için büyük ölçüde tehlikesiz görmekte ve sosyal sermayenin karanlık yönüne çok az ilgi göstermektedir. Kurumsallaşmış sosyal sermayeyi temsil etmelerine izin verilmiş insanların onu “suiistimal etme” olasılığını hesaba katmakla birlikte

(28)

Bourdieu, bu suiistimalcileri ekonomik sermayedeki dolandırıcılarla aynı bağlamda değerlendirmektedir. Ona göre, bağlantılarını kötülük için kullananlar yüzünden sosyal sermayenin kötü olduğunu iddia etmek, ekonomik sermayenin dolandırıcılar yüzünden kötü olduğunu iddia etmekle aynı şeydir. Teorisindeki eksik bu noktalara rağmen Bourdieu'nun, sosyal sermayenin bir metafordan bir kavrama dönüşmesi sürecindeki en önemli figürlerden birisi olduğu da belirtilmelidir (Field, 2006: 26-27).

1.2.2. Coleman ve Göreceli Olarak Dezavantajlı Olanlara da Kaynaklık Eden Bir Kavram Olarak Sosyal Sermaye

Sosyal sermayenin ikinci ve daha geniş bir konsepti Coleman tarafından ortaya koyulmuştur (Grootaert, 1998: 3). Bourdieu ile kıyaslandığında Coleman'ın farklı bir teorik gelenek içinde çalıştığı, sosyal sermaye kavramını farklı amaçlarla kullandığı ve kavramı tanımlarken de farklı kavramları tercih ettiği görülür. Tüm bu farklılıklara rağmen Coleman, Bourdieu ile temelde aynı teorik kavramları inşa eder (Winter, 2000: 2). Bourdieu’dan farklı olarak sermaye kavramını açıkça tanımlamamakla birlikte, Coleman da Bourdieu gibi ve onun üçlemesiyle de örtüşen bir biçimde sermayeyi üç farklı biçimde ortaya koyar (Smith and Kulynych, 2002: 157; Esther, 1997: 57):

(i) Fiziksel sermaye; eşyada değişiklik yapmak suretiyle oluşturulan sermayedir.

(ii) Beşeri sermaye; insanların yetenek ve kapasiteleri artırılarak oluşturulan sermaye çeşididir.

(iii) Sosyal sermayeyse; insanlar arasındaki ilişkiler değiştirilerek yaratılan sermaye biçimidir.

Ona göre fiziksel sermaye tümüyle somutken, bireylerce edinilen bilgi ve yeteneklerde saklı olan beşeri sermayeyse daha az somuttur. Bireyler arasındaki ilişkilerde saklı olan sosyal sermaye ise, Coleman'ın diğer iki sermayeye oranla daha soyut olduğunu iddia ettiği sermaye çeşididir (Smith and Kulynych, 2002: 157; Suarez, 2005: 3). Aralarındaki bu farklılıklara rağmen Coleman’a göre, sermayenin

(29)

bu üç formu da –Bourdieu’yla örtüşen bir söylemle- birbirine dönüştürülebilir ve diğer nesillere aktarılabilir (Esther, 1997: 57).

Diğer sermaye çeşitleriyle kıyaslandığında en soyut ve buna bağlı olarak da tanımı en zor olan sosyal sermaye kavramını Coleman, hem bireylerin rasyonel seçimlerini hem de bu seçimlerini etkileyen sosyal bağlamı açıklayabilmek amacıyla sosyolojik ve ekonomik yaklaşımları kombine ederek kullanır (Rea-Holloway, 2008: 15). Hal böyle olunca da sosyal sermaye kavramını yalnızca ne olduğundan hareketle tanımlamaz, kavramı tanıma ulaştırmaya çalışırken aynı zamanda onun ne işe yaradığından ya da fonksiyonlarından da hareket eder (Winter, 2000: 2; Narayan ve Cassidy, 2001: 59). Coleman'a göre (1994: 302);

"Sosyal sermaye tek bir varlık değildir, ortak iki özelliği olan farklı varlıkların çeşitlenmesidir: Bunların hepsi bir sosyal yapının bazı düzlemlerinden oluşmuşlardır ve bu yapının içindeki bireylerin hareketlerini kolaylaştırmaktadırlar."

Coleman’ın tanımındaki “sosyal yapının düzlemleri” ifadesi önemlidir. O, sosyal sermayenin sosyal yapının bir getirisi olduğunu ve sosyal yapıların sosyal sermayenin üretimini kolaylaştırdığını düşünmektedir (Farr, 2004: 9; Lake ve Huckfeldt: 1988: 573). Sosyal sermayenin üretimini kolaylaştırdığını düşündüğü bu kavramla Coleman, kişiler arasındaki ilişkilerde örtük bulunan yükümlülüklere, beklentilere, bilgi kanallarına, belirli davranışları cesaretlendiren ya da sınırlayan normlara ve yaptırımlara atıfta bulunur (Winter, 2000: 3). Bu çerçevede Coleman'a göre (1998: 101-105) sosyal sermaye şu üç farklı formda vücut bulacaktır:

(i) Yükümlülükler, beklentiler ve yapıların güvenilirliğinde,

(ii) Eylemlere bir temel sağlamak için sosyal yapı boyunca akan bilgi kanallarında,

(iii) Belirsizlikleri azaltan, bireylerin kamu yararına faaliyet göstermelerini sağlamak amacıyla düzenleyici araçlar olarak hizmet eden normlar ve etkin yaptırımlarda.

(30)

Coleman’a göre, sosyal sermayeyi vücuda getiren bu üç yapı aynı zamanda sosyal eylemleri anlamanın ve açıklamanın da yollarını sunmaktadır (Rea-Holloway, 2008: 15). Yani bireyler sosyal eylemlerine normlar, bilgi kanalları, yükümlülükler ve beklentiler çerçevesinde yön vermektedir. Bu bizi Coleman’ın sosyal sermaye teorisini Bourdieucu bakıştan farklılaştıran noktaya getirmektedir. Bu farklı bakış açısında sosyal sermaye, temelde kollektif amaçlara ulaşmayı kolaylaştıran bir şey olarak tanımlanmakta (Smith and Kulynych, 2002: 158; Şan, 2007: 74) ve insanların mevcut çıkarlarına en uygun olanın rekabet etmek olduğu durumlarda bile neden işbirliği yapmayı seçtikleri sorusuna bir çözüm sunmaktadır (Field, 2006: 30). Bourdieu'nun tersine rekabet yerine işbirliği kavramı üzerinden hareket eden Coleman sosyal sermayeyi, genellikle mülkiyeti ve kazancı bireylere ait olan beşeri ve fiziksel sermayeden farklı olarak, yalnızca onu gerçekleştirmek için çaba gösterenlerin yarattığı ve onların faydalanabileceği değil, yapının bütün parçaları tarafından kullanılabilecek mükemmel bir kamusal mal olarak betimler. Onun sosyal sermayeyi bir kamusal mal olarak ele alması, Bourdieu’nun imtiyazlıların sermayesi olarak sunduğu sosyal sermayeyi sadece güçlülerle sınırlı olmayan, aynı zamanda fakirlere ve kenarda kalmış topluluklara da ciddi yararlar sağlayan bir kavram haline getirir. Bourdieu'nun teorisindeki ayrıcalıklı bireylerin diğer ayrıcalıklı bireylerle olan bağlantılarını kullanarak kendi durumlarını sürdürmekte oldukları tezi, Coleman'la yerini sosyal sermayenin yalnızca ayrıcalılıkların bir aracı değil, aynı zamanda dezavantajlı sosyal grupların da faydasına olan bir kamusal mal anlayışına bırakır (Field, 2006: 28-40; Esther, 1997: 62). Yani Coleman’ın teorisinde sosyal sermaye, sermayenin diğer formlarına erişim imkanı sunan ve ekonomik dezavantajların etkisini azaltan bir güç olarak işler (Silva ve Edwards, 2004: 2; Esther, 1997: 69). Yine Coleman'a göre bir kamusal mal olan sosyal sermaye, aktörlerin hesapçı bir tercih yapıp buna yatırım yapmaları sonucu değil, “faaliyetlerin diğer hedefleriyle uğraşırken beklenmeyen bir sonuç” olarak ortaya çıkar. Coleman sosyal sermayenin, dikkatlice ve amaca dayalı bir tercihin sonucu olarak ortaya çıkan beşeri ve fiziksel sermayeden kamusal bir mal olmasına ilaveten bu yönüyle de ayrıldığını düşünmektedir (Field, 2006: 28-40).

(31)

sermaye Coleman’a göre yenilenmediği sürece değerinden kaybedecektir. Diğer bir deyişle, şayet sürdürülmezlerse sosyal ilişkiler sona erecek, beklentiler ve yükümlülükler zamanla yok olacak ve normlar da düzenli bir iletişim olmaksızın varlığını sürdüremeyecektir (Ester, 2006: 6). Sürdürülmediği müddetçe yoklukla malul bir şey olan sosyal sermaye Coleman’ın teorisinde aslında tümüyle olumlanmaz. Coleman kavramın olumsuz yönlerine de vurgu yapar ve bu hususta nettir. Sosyal sermayenin belli eylemleri kolaylaştırmada değerli olabileceği kadar başka şeyler için faydasız ve hatta zararlı bile olabileceğini söyler (Grootaert, 1998: 3; Suarez, 2005: 3).

1.2.3. Putnam ve Toplumsal Düzeyde İşleyen Bir Kaynak Olarak Sosyal Sermaye

Sosyal sermaye tartışmalarında üçüncü klasikleşmiş isim Putnam’dır. Onun sosyal sermaye tanımı, kullanmış olduğu terminoloji biraz farklı olmakla birlikte, Coleman’ın sosyal sermaye tanımından izler taşır. Coleman’dan etkilenmiş olmakla birlikte Putnam, sosyal sermaye kavramını hem Bourdieu’dan hem de Coleman’dan farklı bir ölçekte, daha geniş bir toplumsal ölçekte kullanır (Burt, 2001: 203; Winter, 2000: 3; Lee vd., 2005: 270). Putnam sosyal sermayeyi, topluluklar ya da uluslar tarafından sahip olunan ya da olunmayan bir şey olarak görür ve ona göre topluluklar sosyal sermaye stokuna sahiptir, ama bireyler değil (DeFlippis, 2001: 786; Lee vd., 2005: 270). Bu yüzden Putnam, bireylerin sahip oldukları ya da olamadıkları sosyal sermaye stokundan ziyade, sosyal sermayenin bölgesel ve ulusal düzeyde ekonomik kalkınmayı ve demokratik kurumları nasıl etkilediği gibi daha geniş ölçekli konularla ilgilenir (Winter, 2000: 3).

Bourdieu ve Coleman'ın tersine konuyu daha geniş bir ölçeğe taşıyan Putnam, sosyal sermaye kavramını bireyler arasında işbirliğini kolaylaştıran “güven, normlar

ve ağlar” gibi bağlantılara gönderme yaparak tanımlama yoluna gider (Winter, 2000:

3). Putnam’a göre sosyal sermaye;

"Ortak hedefleri sağlamak amacıyla aktörlerin işbirliği halinde ve etkin şekilde ortak hareket etmesini sağlayan güven, sosyal normlar ve

(32)

ağlar gibi sosyal örgütlenmenin özelliklerinden oluşmaktadır" (Altan, 2007: 224).

Putnam’ın sosyal sermaye teorisi (ki teorinin grafiksel bir özeti Şekil 2’de sunulmaktadır) diğer sosyal bilimciler tarafından ortaya koyulan teorilerden farklıdır. Şekil 2: Putnam'ın Sosyal Sermaye Teorisi’nin Grafiksel Bir Özeti

Sosyal ağlara katılım

Genelleştirilmiş karşılıklılığın içselleştirilmesi

Güven

Kolektif eylemlere katılım

Kaynak: (Tollini, 2005: 9).

Putnam’ın teorisi, kolektif eylemleri kolaylaştıran sosyal ağlara nasıl

katınılacağı konusuna odaklanırken, diğer sosyal sermaye teorisyenleri sosyal

sermayeyi “sosyal ilişkilerde ve yapılarda örtük olan kaynaklar” olarak tanımlamaktadırlar ki insanlar bu örtük kaynakları amaçlı eylemlerinde başarı olasılığını artırabilmek için harekete geçirmektedirler. Diğer bir deyişle bu teorilerin ana varsayımı şudur; sosyal ağlar bireylere kişisel çıkarlarına (iş bulma gibi) ulaşabilmelerini kolaylaştıracak kaynaklar sunar. Putnam, sosyal sermeyenin kişisel amaç ve hedeflerine ulaşmalarında bireylere kaynaklar sunduğunu iddia eden bu sosyal sermaye teorisyenlerinden ayrılır. Çünkü onun teorisinde, kişisel eylem ve amaçlardan ziyade önemli olan kolektif eylemdir. Putnam, sosyal sermayenin

(33)

işbirliğini olası kılması dolayısıyla özellikle kolektif eylemlerde önemli olduğunu

ileri sürer. Onun teorisinde karşılıklılık kavramına vurgu vardır ve bireylerin ağlarda bir araya gelerek etkileşime girmeleri önemlidir (Tollini, 2005: 4-11; Cohen, 2005: 2; Shideler, 2005: 11; Mulaa, 2005: 8). Yine ona göre “genelleştirilmiş karşılıklılık” sosyal ilişkilerin işleyişinde altın kuraldır ve “güven” sosyal yaşamın işleyişini kolaylaştırmaktadır (Ester, 2006: 7). Putnam’a göre güven, normlar ve ağlar gibi sosyal sermaye stokları, kendi kendilerini pekiştirici bir niteliğe sahiptirler ve birikerek çoğalırlar. Herhangi bir uğraşta gerçekleşen başarılı bir işbirliği, çeşitli bağlantılarla güveni yaratacak, bunlar da bununla ilişkisi olmayan gelecekteki diğer işbirliklerini kolaylaştırıcı bir etki doğuracaktır (Cohen ve Prusak, 2001: 27). Birikerek çoğalan sosyal sermaye, yine Putnam’a göre, politik katılımın ve ilginin azalması, güvenin yitirilmesi, aile yapısının değişmesi, göçlerle sosyal hareketliliğin artması, televizyon seyretme oranlarında dikkate değer artışların yaşanması gibi durumlarda da azalma eğilimi içerisinde olacaktır (Roberts, 2004: 475).

Belirtilmelidir ki, karşılıklılık, karşılıklı fedakarlık, kolektif eylemler, işbirliği, güven, katılım ve etkileşim gibi kavramlar üzerinden şekillenen teorisinde Putnam, sosyal sermaye ve sivil toplum kavramlarını neredeyse eşanlamlı olarak kullanmaktadır. Onun sosyal sermaye ve sivil toplum arasında kurduğu bu bağlantının kökenleri Alexis de Tocqueville'nin sivil toplum ve demokrasi ile ilgili fikirlerine dayanır (DeFlippis, 2001: 786; Mohan ve Mohan, 2002: 193; Warde ve Tampubolon, 2002: 158). Putnam'a göre bir toplumdaki sosyal sermayenin boyutu o toplumdaki toplumsal birlik oluşturma ve ortaklık kurma dereceleri ile bağlantılıdır. Bu dernekleşme ve ortaklık kurma becerileri de kollektif normlar ve güven aracılığıyla çoğaltılmakta ve ilerletilmektedir. Yine Putnam'a göre sosyal sermaye, o toplumdaki yurttaş katılımıyla da doğru orantılıdır. Toplumsal katılım ne kadar fazla olursa o toplumda sosyal sermayede o kadar fazla olacaktır (Şan, 2007: 75). Gönüllü birliktelikler oluşturma derecesi ve katılım oranlarındaki düşüşse sosyal sermaye miktarında bir azalmaya yol açacak, bu da sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri artıracaktır (Silva ve Edwards, 2004: 3). Özetle Putnam’ın teorisinde sosyal sermaye hem güçlü devletin, hem güçlü toplumun hem de güçlü ekonominin kaynağı konumundadır (Krishna, 2002: 22).

(34)

Sosyal sermaye kavramını ilk dönem çalışmalarında tümüyle olumlayan Putnam, daha sonraki çalışmalarında bu görüşünden vazgeçerek sosyal sermayenin pozitif sonuçlar kadar negatif sonuçlar da üretebileceğini iddia etmektedir. Ona göre sosyal sermayenin etkisinin negatif ya da pozitif olması, ağların niteliğine bağlı olarak gerçekleşecektir (Putnam, 2008: 2). Woolcock’un bağlayıcı (bonding) ve köprü kuran (bridging) sosyal sermaye kavramsallaştırmasından hareket eden Putnam’a göre köprü kuran sosyal sermaye, farklı insanların biraraya geldikleri homojen olmayan sosyal ağlara atıfta bulunurken; bağlayıcı sosyal sermaye, benzer insanların biraraya geldikleri türdeş ağlara atıfta bulunmaktadır. Bu önemli bir ayrımdır, çünkü köprü kuran ağların dışsallıklarının pozitif olma olasılığı yüksekken, bağlayıcı ağların negatif dışsallıklar üretme riski daha fazladır. Türdeş olmayan birliktelikler kişiler arası güveni artırarak ve toplumsal bağları kuvvetlendirerek sosyal sermayenin inşasında önemli roller üstlenebilmektedir. Homojen birliktelikler de böylesi olumlu fonksiyonlara sahip olmakla birlikte, özellikle çok dinli ya da çok uluslu toplumlarda sosyal bölünmelere neden olabilmektedir (Norris, 2003: 3-4; Leonard, 2004: 929). Bu nedenlerle Putnam’ın teorisinde, bireylerin işbirliği halinde ve etkin bir şekilde hareket etmelerini kolaylaştırdığı için ilk başta tümüyle olumlanan sosyal sermaye daha sonradan üretebileceği negatif dışsallıklar göz önünde bulundurularak ağların niteliğine göre değerlendirilmesi gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm bunlara rağmen yine de belirtilmelidir ki, sosyal sermayenin belirli şartlarda kötüye kullanıldığını her ne kadar kabul etmek istese de, Putnam, sosyal sermayenin karşı konulamaz derecede iyilik için kullanılan bir güç olduğu konusundaki inancını da sürdürmektedir (Field, 2006: 104; Warren, 2001: 6).

1.2.4. Bourdie, Coleman ve Putnam: Ortak Noktalar ve Ayrışmalar Üç yazarda farklı tanımlara kavuşan sosyal sermaye, yine her üç yazara göre farklı amaçlarla edinilmeye çalışılmaktadır (bkn Tablo 2). Mesela sosyal yapının kendisinden çok sonuçlarına odaklanan Bourdieu’da sosyal sermaye ediniminin tek bir amacı vardır, o da asıl gaye olan ekonomik sermayeyi maksimize etmektir. Ona göre sosyal sermaye, kapitalist toplumlarda bireylerin kendi ekonomik durumlarını-sermayelerini iyileştirmenin bir aracıdır (Gabbay ve Leenders, 2008: 3; Winter, 2000: 5). Coleman’a göreyse, sosyal sermaye beşeri sermayenin daha etkin olarak

(35)

kullanılması için edinilmeye çalışılır. Beşeri sermaye teorisinin bireyci ön kabulüne karşı çıkan Coleman’a göre, insanlara yapılan yatırımlar ne olursa olsun tek başına, önemli getirilerle sonuçlanmaz. Bireylerin işgal ettikleri mevkiler ya da mensubu oldukları ağlar da söz konusu getirilerde belirleyici bir role sahiptir (Cohen ve Prusak, 2001: 21). Bu yüzden beşeri sermeye yatırımlarının getirilerini maksimize etmeye çalışan birisi, ilişkilerin gücüyle tanımlanan sosyal sermayeyi de göz önünde bulundurmalıdır. Putnam’ın teorisi, sosyal ağların veyahut da ilişkilerin bireylere kişisel çıkarlarına ulaşabilmelerini kolaylaştıracak kaynaklar sunduğunu iddia eden bu iki yazardan bu noktada ayrılmaktadır. Ona göre, kişisel eylem ve amaçlardan ziyade önemli olan kolektif eylemdir ve amaçlanansa daha toplumsal düzeyde etkin demokrasi ve iyi işleyen bir ekonomidir.

Tablo 2: Sosyal Sermaye Kavramının Üç Klasik İsimde Farklılaşan Tanımları Tanım Amaç

Bourdieu Grup mallarına erişimi sağlayan kaynaklar Ekonomik sermaye elde etme

Coleman

Bireylerin kendi çıkarlarını gerçekleştirmek için kullandıkları

sosyal yapının düzlemleri Beşeri sermaye elde etme

Putnam kolaylaştıran güven, ağlar ve normlar Karşılıklı faydaya yönelen işbirliğini Etkin demokrasi ve ekonomi Kaynak: (Winter, 2000: 5).

Söz konusu farklılık üç yazarın analiz düzeylerinin de farklılaşmasına yol açacaktır (bkn Tablo 3). Mesela Bourdieuiçin sosyal sermaye bireysel boyutları olan bir kavramdır. Çünkü toplumlar, çok sayıda ve birbirinden farklı alanlardan oluşmaktadır. Böylece her bireyin farklı alanlarda ve farklı yapılardan beslediği sosyal sermayesi toplumsal alanın farklı yapılarına yine bu bireylerce taşınacaktır (Siisiainen, 2001: 11). Sınıfsal rekabetteki bireyler üzerinden analizlerini yürüten Bourdieu sosyal sermayeye yönelik çalışmalarında, unvanlar arkadaşlıklar, klüp üyelikleri ve yurttaşlık gibi etiketlerle ilgilenmektedir. Coleman’sa, Bourdieu’dan farklı olarak, sosyal sermayenin bireylerde somutlaştığı fikrine katılmamaktadır. Ona göre sosyal sermeye, daha ziyade bireylerin sosyal ilişkilerinden kaynaklanmaktadır (DeFlippis, 2001: 785) ve diğer sermaye biçimlerinin aksine, bireyler arasındaki ve

(36)

bireylere bağlı ilişkilerin yapısına içseldir (Özuğurlu, 2006: 191). Coleman, sosyal sermayenin sosyal ilişkilerden kaynaklandığını ileri sürmekle birlikte, bireylerin sosyal sermaye edinebilecekleri fikrine de tümüyle karşı çıkmamaktadır (DeFlippis, 2001: 785). Ona göre aslında sosyal sermaye, Bourdieu’dan farklı olarak, bireylerin sahip olduklarından ziyade kullanabilecekleri bir kaynaktır (Fritch, 2000: 15). Ancak netice itibariyle, her ikisi de sosyal sermayeyi bireylerin kaynaklarını artırmalarında kullandıkları bir araç olarak görmektedirler (Winter, 2000: 3). Bireylerle, ancak daha ziyade aile ve topluluk dizgesindeki bireylerle ilgilenen Coleman, aile tipleri, eğitsel nitelikler ve okul tipleri gibi konulara odaklanmaktadır (Silva ve Edwards, 2004: 3; Fram, 2003: 10).

Tablo 3: Üç Klasik İsmin Sosyal Sermaye Çalışmalarındaki Analiz Düzeyleri Analiz Düzeyi Bourdieu Coleman Putnam

Sınıfsal rekabetteki bireyler * Unvanlar * Arkadaşlıklar * Klüp üyelikleri * Yurttaşlık

Aile ve topluluk dizgesindeki * Aile büyüklüğü bireyler * Ebeveynlerin evdeki

tavırları

* Annenin çocuğun eğitiminden beklentisi * Ailenin devingenliği * Dini kuruluşlara üyelik

Ulusal dizgede bölgeler * Gönüllü örgütlere üyelik

* Seçimlere katılım * Gazete okuryazarlığı Kaynak: "Contemporary Authors on Social Capital", www.gnudung.com, (10.08.2008).

Sosyal sermayeyi bireylerin bir özelliği olarak düşünen Bourdieu ve Coleman’ın tersine, Putnam sosyal sermayeyi topluluğun bir özelliği olarak ele almakta (Natioanal Statics, 2001: 9; Mohan ve Mohan, 2002: 192) ve siyasal gelişimin genişliği, gazete okuma alışkanlığı, gönüllü kuruluşların ve spor kuruluşlarının yaygınlığıyla ölçtüğü “sivil uğraşılar ağı” gibi konulara odaklanmaktadır (Özuğurlu, 2006: 197). Ancak belirtilmelidir ki Putnam, her ne

(37)

kadar sosyal sermayeyi topluluğun bir özelliği olarak ele alsa da kavramın birey boyutunu da ihmal etmemektedir. Aslında Putnam’ın sosyal sermaye kavramsallaştırması, içerisinde bir diyalektiği barındırmaktadır. Onun kavramsallaştırmasıyla sosyal sermaye, hem “kamusal” hem de “bireysel” bir yüze sahiptir ve hem “kamusal yararla” hem de “özel çıkarla” sonuçlanmaktadır. Yani sosyal sermaye, hem ona yatırım yapan bireyler hem de toplum için faydalar sunar. Ancak Putnam’ın kavramsallaştırmasında sosyal sermayenin üretiminde bireyler önem taşımakla birlikte, sosyal sermayenin nihai biçimi ve başarısında asıl önemli olan şeyin topluluk düzeyindeki değişkenler olduğu da belirtilmelidir. Putnam bu durumu, aktif olmayan bir topluluktaki aktif bir bireyin, aktif bir toplumdaki aktif bir birey kadar sosyal sermaye üretemeyeceği örneği üzerinden açıklamaktadır. Putnam’a göre, yine benzer şekilde aktif bir topluluktaki aktif olmayan bir birey, aktif olmayan bir toplumdaki aktif olmayan bir bireyden daha fazla sosyal sermaye üretecektir (Rea-Holloway, 2008: 18)

Analiz düzeylerindeki bu farklılaşmaya ilaveten kompleks ve oldukça farklı konuları çalıştığı görülen Bourdieu ile kıyaslandığında, Coleman ve Putnam’ın sosyal sermayeye ilişkin görüşlerinin oldukça spesifik ve formüle edilmiş olduğu söylenebilir. Bu, Coleman ve Putnam’ın görüşlerinin özellikle anketler aracılığıyla ampirik araştırmalara kolayca uyum sağlayabilmesine de imkan tanımaktadır (Silva ve Edwards, 2004: 3). Bunu, toplumdaki güç dağılımı ve kaynaklara erişim konularında Neomarksist yaklaşımdan etkilendiği açıkça görülen Bourdieu’nun çalışmaları için söylemekse zor görünmektedir (Natioanal Statics, 2001: 8).

1.3. Sosyal Sermayeye Kurumsal Bir Bakış: OECD, Dünya Bankası, Sosyal Sermaye ve Eleştiriler

Litarütürde, Bourdieu, Coleman ve Putnam’ın çalışmalarına ilaveten sosyal sermaye kavramını tanımlamaya yönelen şüphesiz çok fazla çalışma bulunmaktadır. Ancak yukarıda da belirtildiği üzere, bu tanımlama çabalarının hemen hemen hepsi tanımlarını bu üç yazarın görüşlerinden hareketle dillendirmektedirler. Bu yüzden bu çalışmada sosyal sermayeye ilişkin bu üç yazarın dışında farklı tanımlama çabalarına yer verilmemiştir. Ancak ne var ki, OECD ve Dünya Bankası’nın sosyal sermayeye yönelik görüşlerine yer verilmeden geçilmesi sosyal sermayeyi anlamlandırma

(38)

çabalarını boşa çıkarabilir. Çünkü bu iki kurum ve özellikle de Dünya Bankası, kavramın hem bu kadar popüler hale gelmesine ve belki de son derece eleştirilmesine neden olmaktadır.

OECD kavramı,

“Bir grup içerisinde ya da gruplar arasında işbirliğini kolaylaştıran anlayışlar, paylaşılan değerler, normlarla birlikte ağlar”

şeklinde tanımlamaktadır (National Statistics, 2001: 8-9). OECD’nin tanımında sosyal sermaye, grupların bir özelliği olarak ortaya çıkmakta ve sosyal sermayenin işbirliğini kolaylaştırıcı yönüne vurgu yapılmaktadır. Bu noktada OECD’nin tanımının, sosyal sermayeyi “kolektif amaçlara ulaşmayı kolaylaştıran bir şey olarak” tanımlayan Coleman’dan ve yine sosyal sermayenin aynı yönüne vurgu yapan Putnam’dan izler taşıdığı görülmektedir. Ayrıca OECD’nin tanımının, sosyal sermayeyi paylaşılan değerler, normlar ve ağlarla eş değer tuttuğu görülmektedir ki, bu da yine sosyal sermayeyi “güven, normlar ve ağlar” gibi bağlantılara gönderme yaparak tanımlayan Putnam’ın tanımını akıllara getirmektedir.

Dünya Bankası ise, OECD’den daha geniş şu tanıma gitmektedir:

“Sosyal sermaye bir toplumun sosyal etkileşiminin niteliği ve niceliğiyle biçimlenen normlar, ilişkiler ve kurumlara atıfta bulunur. Sosyal sermaye bir topluluğu bir arada tutan bir çeşit tutkaldır.”

Bu bağlamda bankaya göre sosyal sermaye geniş anlamda, bir toplumun verimliliği ve refahıyla bağlantılı normlar ve sosyal ağlardan oluşan insanlar arasındaki yatay bağlara atıfta bulunurken, dar anlamıyla hem pozitif hem de negatif yönleriyle insanlar arasındaki dikey bağlantılara atıfta bulunmaktadır (National Statistics, 2001: 8-9). Dünya Bankası’nın toplumdaki yatay ve dikey bağlantılara atfen kullandığı sosyal sermaye kavramı, 1993’te Putnam’ın sosyal sermaye kavramını İtalya’nın bölgeleri arasındaki kurumsal ve ekonomik performans farklılığını açıklamak amacıyla kullanmasıyla birlikte Dünya Bankası’nın ilgi alanına girmiştir. Bu çalışmadan sonra Dünya Bankası, sadece sosyal sermayenin büyümeye olan katkısını kabul etmekle kalmamış aynı zamanda sosyal ilişkilerle ekonomik kalkınma

Şekil

Tablo 1: Bourdieu'da Sermayenin Üç Biçimi ve Temel Karakteristikleri
Tablo 2: Sosyal Sermaye Kavramının Üç Klasik İsimde Farklılaşan Tanımları
Tablo 3: Üç Klasik İsmin Sosyal Sermaye Çalışmalarındaki Analiz Düzeyleri
Tablo 8: Bağlayıcı, Köprü, Bağlantı Kuran ve Güçlü-Zayıf Ağbağlar
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmada Pesaran, Shin and Smith (2001:1-22) ın ARDL sınır testi yaklaşımı; Türkiye’deki reel döviz kuru ile onun determinantları arasında bir uzun dönemli

Hakkari ilindeki 15-24 yaş arası olarak belirlenen genç nüfusun yeni gençlik kültüründen ne derecede etkilendiğini, yeni gençlik kültürünün temel

[r]

Toplam riski esas alan yöntemler arasında Sortino oranı, Sharpe oranı, ve T 2 performans ölçütü olup, sistematik riski esas alan yöntemler arasında ise Treynor

Çalışmaya dahil olan katılımcıların %44’ünün koruyucu aile hizmetini “Korunmaya muhtaç çocuklara başka ailelerin ücretli veya ücretsiz geçici veya kalıcı

The fact that the cumulative abnormal return curve obtained from the abnormal returns of bank, holding and industry indexes declined on the days following S&P’s

Katı atık dolgu alanlarını golf sahası olarak değerlendirme kriterlerinin araştırıldığı bu çalışmada öncelikle dolgu alanlarının özellikleri, golf sahası

Çay sırasında Beyti Güler, Mahir Uçar’la Sanayi ve Ticaret eski Bakanı Cahit Aral’la sohbet eden Koç, bir soruya Türkiye’nin çok güzel bir ülke olduğunu