• Sonuç bulunamadı

Putnam ve Toplumsal Düzeyde İşleyen Bir Kaynak Olarak Sosyal

1.2. Sosyal Sermaye Kavramının Üç Klasik İsmi ve Görüşleri: Bourdieu, Coleman

1.2.3. Putnam ve Toplumsal Düzeyde İşleyen Bir Kaynak Olarak Sosyal

deyişle, şayet sürdürülmezlerse sosyal ilişkiler sona erecek, beklentiler ve yükümlülükler zamanla yok olacak ve normlar da düzenli bir iletişim olmaksızın varlığını sürdüremeyecektir (Ester, 2006: 6). Sürdürülmediği müddetçe yoklukla malul bir şey olan sosyal sermaye Coleman’ın teorisinde aslında tümüyle olumlanmaz. Coleman kavramın olumsuz yönlerine de vurgu yapar ve bu hususta nettir. Sosyal sermayenin belli eylemleri kolaylaştırmada değerli olabileceği kadar başka şeyler için faydasız ve hatta zararlı bile olabileceğini söyler (Grootaert, 1998: 3; Suarez, 2005: 3).

1.2.3. Putnam ve Toplumsal Düzeyde İşleyen Bir Kaynak Olarak Sosyal Sermaye

Sosyal sermaye tartışmalarında üçüncü klasikleşmiş isim Putnam’dır. Onun sosyal sermaye tanımı, kullanmış olduğu terminoloji biraz farklı olmakla birlikte, Coleman’ın sosyal sermaye tanımından izler taşır. Coleman’dan etkilenmiş olmakla birlikte Putnam, sosyal sermaye kavramını hem Bourdieu’dan hem de Coleman’dan farklı bir ölçekte, daha geniş bir toplumsal ölçekte kullanır (Burt, 2001: 203; Winter, 2000: 3; Lee vd., 2005: 270). Putnam sosyal sermayeyi, topluluklar ya da uluslar tarafından sahip olunan ya da olunmayan bir şey olarak görür ve ona göre topluluklar sosyal sermaye stokuna sahiptir, ama bireyler değil (DeFlippis, 2001: 786; Lee vd., 2005: 270). Bu yüzden Putnam, bireylerin sahip oldukları ya da olamadıkları sosyal sermaye stokundan ziyade, sosyal sermayenin bölgesel ve ulusal düzeyde ekonomik kalkınmayı ve demokratik kurumları nasıl etkilediği gibi daha geniş ölçekli konularla ilgilenir (Winter, 2000: 3).

Bourdieu ve Coleman'ın tersine konuyu daha geniş bir ölçeğe taşıyan Putnam, sosyal sermaye kavramını bireyler arasında işbirliğini kolaylaştıran “güven, normlar

ve ağlar” gibi bağlantılara gönderme yaparak tanımlama yoluna gider (Winter, 2000:

3). Putnam’a göre sosyal sermaye;

"Ortak hedefleri sağlamak amacıyla aktörlerin işbirliği halinde ve etkin şekilde ortak hareket etmesini sağlayan güven, sosyal normlar ve

ağlar gibi sosyal örgütlenmenin özelliklerinden oluşmaktadır" (Altan, 2007: 224).

Putnam’ın sosyal sermaye teorisi (ki teorinin grafiksel bir özeti Şekil 2’de sunulmaktadır) diğer sosyal bilimciler tarafından ortaya koyulan teorilerden farklıdır. Şekil 2: Putnam'ın Sosyal Sermaye Teorisi’nin Grafiksel Bir Özeti

Sosyal ağlara katılım

Genelleştirilmiş karşılıklılığın içselleştirilmesi

Güven

Kolektif eylemlere katılım

Kaynak: (Tollini, 2005: 9).

Putnam’ın teorisi, kolektif eylemleri kolaylaştıran sosyal ağlara nasıl

katınılacağı konusuna odaklanırken, diğer sosyal sermaye teorisyenleri sosyal

sermayeyi “sosyal ilişkilerde ve yapılarda örtük olan kaynaklar” olarak tanımlamaktadırlar ki insanlar bu örtük kaynakları amaçlı eylemlerinde başarı olasılığını artırabilmek için harekete geçirmektedirler. Diğer bir deyişle bu teorilerin ana varsayımı şudur; sosyal ağlar bireylere kişisel çıkarlarına (iş bulma gibi) ulaşabilmelerini kolaylaştıracak kaynaklar sunar. Putnam, sosyal sermeyenin kişisel amaç ve hedeflerine ulaşmalarında bireylere kaynaklar sunduğunu iddia eden bu sosyal sermaye teorisyenlerinden ayrılır. Çünkü onun teorisinde, kişisel eylem ve amaçlardan ziyade önemli olan kolektif eylemdir. Putnam, sosyal sermayenin

işbirliğini olası kılması dolayısıyla özellikle kolektif eylemlerde önemli olduğunu

ileri sürer. Onun teorisinde karşılıklılık kavramına vurgu vardır ve bireylerin ağlarda bir araya gelerek etkileşime girmeleri önemlidir (Tollini, 2005: 4-11; Cohen, 2005: 2; Shideler, 2005: 11; Mulaa, 2005: 8). Yine ona göre “genelleştirilmiş karşılıklılık” sosyal ilişkilerin işleyişinde altın kuraldır ve “güven” sosyal yaşamın işleyişini kolaylaştırmaktadır (Ester, 2006: 7). Putnam’a göre güven, normlar ve ağlar gibi sosyal sermaye stokları, kendi kendilerini pekiştirici bir niteliğe sahiptirler ve birikerek çoğalırlar. Herhangi bir uğraşta gerçekleşen başarılı bir işbirliği, çeşitli bağlantılarla güveni yaratacak, bunlar da bununla ilişkisi olmayan gelecekteki diğer işbirliklerini kolaylaştırıcı bir etki doğuracaktır (Cohen ve Prusak, 2001: 27). Birikerek çoğalan sosyal sermaye, yine Putnam’a göre, politik katılımın ve ilginin azalması, güvenin yitirilmesi, aile yapısının değişmesi, göçlerle sosyal hareketliliğin artması, televizyon seyretme oranlarında dikkate değer artışların yaşanması gibi durumlarda da azalma eğilimi içerisinde olacaktır (Roberts, 2004: 475).

Belirtilmelidir ki, karşılıklılık, karşılıklı fedakarlık, kolektif eylemler, işbirliği, güven, katılım ve etkileşim gibi kavramlar üzerinden şekillenen teorisinde Putnam, sosyal sermaye ve sivil toplum kavramlarını neredeyse eşanlamlı olarak kullanmaktadır. Onun sosyal sermaye ve sivil toplum arasında kurduğu bu bağlantının kökenleri Alexis de Tocqueville'nin sivil toplum ve demokrasi ile ilgili fikirlerine dayanır (DeFlippis, 2001: 786; Mohan ve Mohan, 2002: 193; Warde ve Tampubolon, 2002: 158). Putnam'a göre bir toplumdaki sosyal sermayenin boyutu o toplumdaki toplumsal birlik oluşturma ve ortaklık kurma dereceleri ile bağlantılıdır. Bu dernekleşme ve ortaklık kurma becerileri de kollektif normlar ve güven aracılığıyla çoğaltılmakta ve ilerletilmektedir. Yine Putnam'a göre sosyal sermaye, o toplumdaki yurttaş katılımıyla da doğru orantılıdır. Toplumsal katılım ne kadar fazla olursa o toplumda sosyal sermayede o kadar fazla olacaktır (Şan, 2007: 75). Gönüllü birliktelikler oluşturma derecesi ve katılım oranlarındaki düşüşse sosyal sermaye miktarında bir azalmaya yol açacak, bu da sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri artıracaktır (Silva ve Edwards, 2004: 3). Özetle Putnam’ın teorisinde sosyal sermaye hem güçlü devletin, hem güçlü toplumun hem de güçlü ekonominin kaynağı konumundadır (Krishna, 2002: 22).

Sosyal sermaye kavramını ilk dönem çalışmalarında tümüyle olumlayan Putnam, daha sonraki çalışmalarında bu görüşünden vazgeçerek sosyal sermayenin pozitif sonuçlar kadar negatif sonuçlar da üretebileceğini iddia etmektedir. Ona göre sosyal sermayenin etkisinin negatif ya da pozitif olması, ağların niteliğine bağlı olarak gerçekleşecektir (Putnam, 2008: 2). Woolcock’un bağlayıcı (bonding) ve köprü kuran (bridging) sosyal sermaye kavramsallaştırmasından hareket eden Putnam’a göre köprü kuran sosyal sermaye, farklı insanların biraraya geldikleri homojen olmayan sosyal ağlara atıfta bulunurken; bağlayıcı sosyal sermaye, benzer insanların biraraya geldikleri türdeş ağlara atıfta bulunmaktadır. Bu önemli bir ayrımdır, çünkü köprü kuran ağların dışsallıklarının pozitif olma olasılığı yüksekken, bağlayıcı ağların negatif dışsallıklar üretme riski daha fazladır. Türdeş olmayan birliktelikler kişiler arası güveni artırarak ve toplumsal bağları kuvvetlendirerek sosyal sermayenin inşasında önemli roller üstlenebilmektedir. Homojen birliktelikler de böylesi olumlu fonksiyonlara sahip olmakla birlikte, özellikle çok dinli ya da çok uluslu toplumlarda sosyal bölünmelere neden olabilmektedir (Norris, 2003: 3-4; Leonard, 2004: 929). Bu nedenlerle Putnam’ın teorisinde, bireylerin işbirliği halinde ve etkin bir şekilde hareket etmelerini kolaylaştırdığı için ilk başta tümüyle olumlanan sosyal sermaye daha sonradan üretebileceği negatif dışsallıklar göz önünde bulundurularak ağların niteliğine göre değerlendirilmesi gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm bunlara rağmen yine de belirtilmelidir ki, sosyal sermayenin belirli şartlarda kötüye kullanıldığını her ne kadar kabul etmek istese de, Putnam, sosyal sermayenin karşı konulamaz derecede iyilik için kullanılan bir güç olduğu konusundaki inancını da sürdürmektedir (Field, 2006: 104; Warren, 2001: 6).

1.2.4. Bourdie, Coleman ve Putnam: Ortak Noktalar ve Ayrışmalar