• Sonuç bulunamadı

Netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama (TCK M.87)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama (TCK M.87)"

Copied!
153
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU HUKUKU ANA BİLİM DALI

NETİCE SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ YARALAMA

(TCK M. 87)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

PROF. DR. MEHMET HAKAN HAKERİ

HAZIRLAYAN ÜMİT YILMAZ

(2)

İ

ÇİNDEKİLER TABLOSU

İÇİNDEKİLER TABLOSU ... i-iii

KISALTMALAR CETVELİ ... iv

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM NETİCE SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ SUÇ I- GENEL OLARAK ... 3

II- KAVRAM ... 4

III- ÇEŞİTLERİ ... 5

A- Gerçek Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç ...7

B- Gerçek Olmayan Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç ...7

IV- NETİCE SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ SUÇUN UNSURLARI ... 8

V- NETİCE SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ SUÇLAR(TCK M.23) VE ANAYASAYA AYKIRILIK BAŞVURUSU ... 10

VI- NETİCE SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ SUÇLARDA NEDENSELLİK BAĞI ... 11

A- Genel Olarak ... 11

B- Nedensellik Teorileri Ve Objektif İsnadiyet ... 14

1- Şart Teorisi ... 14

2- Uygun Sebep Teorisi... 15

3- Karma Uygunluk Teorisi ... 16

4- Hukuki Önem Teorisi ... 17

5- Objektif İsnadiyet ... 18

VII- NETİCE SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ SUÇLARLA İLGİLİ ÇIKABİLECEK BAZI ÖZEL DURUMLAR ... 19

A- Objektif Cezalandırabilirlik Koşulları ve Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç ... 19

B- İhmal ve Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç ... 20

C- Hata ve Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç ... 20

D- Teşebbüs ve Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç ... 21

E- İştirak ve Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç ... 23

F- Geçitli Suç ve Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç ... 27

G- Fikri İçtima ve Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç ... 28

VIII- TÜRK CEZA KANUNU’NDA DÜZENLENEN NETİCE SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ SUÇLARIN BAZILARI ... 29

A- Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama ... 29

B- Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış İnsan Üzerinde Deney ... 30

C- Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış İşkence ... 30

D- Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Çocuk Düşürtme ... 31

E- Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Cinsel Saldırı ... 31

F- Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Çocukların Cinsel İstismarı ... 32

G- Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış İftira ... 32

H- Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yalan Tanıklık ... 33

(3)

İKİNCİ BÖLÜM KASTEN YARALAMA SUÇU

I- GENEL OLARAK ... 35

II- TARİHÇE VE MUKAYESELİ HUKUK ... 36

III- KORUNAN HUKUKİ YARAR ... 37

IV- FAİL VE MAĞDUR ... 38

V- MADDİ KONU ... 40

VI- MADDİ UNSUR ... 40

A-Genel Olarak ... 40

B- Vücuda Acı Verme ... 42

C- Sağlığı Bozma ... 43

D- Algılama Yeteneğini Bozma ... 44

VII- SUÇUN İHMALİ DAVRANIŞLA İŞLENMESİ ... 45

VIII- MANEVİ UNSUR ... 46

IX- HUKUKA AYKIRILIK UNSURU ... 47

A- Genel Olarak ... 47

B- Hukuka Uygunluk Nedenlerinden Bazıları ... 48

1- Meşru Savunma ... 48 2- Kişinin Rızası ... 49 3- Hakkın Kullanılması ... 52 a- Tıbbi Müdahale ... 52 b- Spor Faaliyetleri ... 54 c- Tedip Hakkı ... 55

X- CEZA SORUMLULUĞUNU AZALTAN BİR NEDEN OLARAK HAKSIZ TAHRİK ... 56

XI- SUÇUN NİTELİKLİ UNSURLARI ... 58

A- Daha Az Cezayı Gerektiren Nitelikli Unsur ... 58

B- Daha Ağır Cezayı Gerektiren Nitelikli Unsurlar ... 60

1- Suçun Üstsoya, Altsoya, Eşe veya Kardeşe Karşı İşlenmesi ... 61

2- Suçun Beden veya Ruh Bakımından Kendisini Savunamayacak Durumda Bulunan Kişiye Karşı İşlenmesi ... 64

3- Suçun Kişinin Yerine Getirdiği Kamu Görevi Nedeniyle İşlenmesi ... 64

4- Suçun Kamu Görevlisinin Sahip Bulunduğu Nüfuz Kötüye Kullanılmak Suretiyle İşlenmesi ... 66

5- Suçun Silâhla İşlenmesi ... 67

XII- SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ HALLERİ ... 68

A-Teşebbüs ... 68

B- İştirak ... 70

C- İçtima ... 72

XIII- BAZI SUÇLARLA MUKAYESE ... 73

XIV- YAPTIRIM ... 75

XV- MUHAKEME ... 77

XVI- ZAMANAŞIMI ... 77

XVII- UZLAŞMA, HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI ... 77

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM NETİCESİ SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ YARALAMA I- GENEL OLARAK ... 80

(4)

II- KANUN HÜKÜMLERİ ... 80

III- SORUMLULUĞUN HUKUKİ ESASI VE SUÇUN HUKUKSAL NİTELİĞİ ... 82

A-Sorumluluğun Hukuki Esası ... 82

B- Suçun Hukuksal Niteliği ... 83

IV- KASTEN YARALAMA İLE AĞIR NETİCE ARASINDA NEDENSELLİK İLİŞKİSİ ... 86

A- Genel Olarak ... 86

B- Önceden Mevcut Veya Sonradan Eklenen Nedenler... 87

V- SUÇUN MANEVİ UNSURU ... 90

A- Kast Taksir Kombinasyonu ... 90

B- Kast Kast Kombinasyonu ... 93

VI- NETİCESİ SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ YARALAMANIN ŞEKİLLERİ ... 94

A- TCK 87/1 Maddesinde Düzenlenen Haller ... 94

1- Yaralamanın, Mağdurun Duyularından veya Organlarından Birinin İşlevinin Sürekli Zayıflamasına Neden Olması ... 95

2- Yaralamanın, Mağdurun Konuşmasında Sürekli Zorluğa Neden Olması ... 97

3- Yaralamanın, Mağdurun Yüzünde Sabit İze Neden Olması ... 98

4- Yaralamanın, Mağdurun Yaşamını Tehlikeye Sokan Bir Duruma Neden Olması ... 99

5- Yaralamanın, Gebe Bir Kadına Karşı İşlenip De Çocuğunun Vaktinden Önce Doğmasına Neden Olması ... 100

B- TCK 87/2 Maddesinde Düzenlenen Haller ... 102

1- Yaralamanın, Mağdurun İyileşmesi Olanağı Bulunmayan Bir Hastalığa veya Bitkisel Hayata Girmesine Neden Olması ... 102

2- Yaralamanın, Mağdurun Duyularından veya Organlarından Birinin İşlevinin Yitirilmesine Neden Olması ... 103

3- Yaralamanın, Mağdurun Konuşma Ya Da Çocuk Yapma Yeteneklerinin Kaybolmasına Neden Olması ... 105

4- Yaralamanın, Mağdurun Yüzünün Sürekli Değişikliğine Neden Olması.. 106

5- Yaralamanın, Gebe Bir Kadına Karşı İşlenip De Çocuğunun Düşmesine Neden Olması ... 107

C- Vücutta Kemik Kırılmasına veya Çıkığına Neden Olma ... 107

D- Kasten Yaralama Sonucunda Ölüm Meydana Gelmesi ... 109

1- Failin Yaralama Kastı ile Hareket Etmesi ... 109

2- Mağdurun TCK 86/1 ve 86/3. Maddesi Kapsamında Yaralanması ... 110

3- Kasten Yaralama Sonucu Mağdurun Ölmesi ... 113

4- Failin Ölüm Neticesi Bakımından Taksirli Olması ... 114

5- Kasten Yaralama ile Ölüm Arasında İlliyet Bağının Bulunması ... 114

6- Eklenen veya Birleşen Sebeplerle Ölümün Meydana Gelmesi ... 115

VII- SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ HALLERİ ... 117

A- Teşebbüs ... 117 B- İştirak ... 118 C- İçtima ... 118 VIII- YAPTIRIM ... 119 IX- MUHAKEME ... 120 SONUÇ ... 121 KAYNAKÇA ... 135 Özgeçmiş ... 143

(5)

KISALTMALAR CETVELİ

B. : Baskı

C. : Cilt

cm. : santimetre

CMK : Ceza Muhakemesi Kanunu

CD. : Ceza Dairesi

CGK. : Ceza Genel Kurulu

dn. : dipnot Dr. : Doktor İ : İstanbul Üniversitesi m. : madde md. : madde Prof. : Profesör s. : sayfa S. : Sayı TCK. : Türk Ceza Kanunu

TCY : Türk Ceza Yasası

UYAP : Ulusal Yargı Ağı Projesi

YİBK : Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu YKD : Yargıtay Kararları Dergisi

YTCK : Yeni Türk Ceza Kanunu

vb. : Ve benzeri

vd. : ve devamı

(6)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Öğr enci

nin

Adı Soyadı ÜMİT YILMAZ Numarası 064234001004 Ana Bilim / Bilim

Dalı KAMU HUKUKU

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı NETİCE SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ YARALAMA (TCK M.87)

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.04/02/2010

(7)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Öğr enci

nin

Adı Soyadı ÜMİT YILMAZ Numarası 064234001004 Ana Bilim / Bilim

Dalı KAMU HUKUKU

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı PROF. DR. MEHMET HAKAN HAKERİ

Tezin Adı NETİCE SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ YARALAMA (TCK M.87)

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan NETİCE SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ YARALAMA (TCK M.87) başlıklı bu çalışma 14/12/2009. tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Ünvanı, Adı Soyadı Danışman ve Üyeler İmza

PROF.DR. M. HAKAN HAKERİ DANIŞMAN PROF.DR. MUSTAFA AVCI ÜYE YRD.DÇ.DR. İBRAHİM DÜLGER ÜYE

(8)

TEŞEKKÜR

Kişinin eylemi ile meydana gelen netice arasında nedensellik bağının varlığı nedeniyle sorumlu tutulduğu halleri ifade etmek üzere objektif sorumluluk kavramı kullanılmaktaydı. Objektif sorumluluk halinde kişinin kusurlu olup olmadığına bakılmazdı. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet verilmesi halinde bu netice bakımından en azından taksirle hareket edilmesi kabul edilmiştir. Bu şekilde ağır veya başka neticeden sorumluluk kusura dayandırılmaya çalışılmıştır. Bu çalışma ile sorumluluğun kusura dayandırıldığı “Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu” incelenmiştir. Kusurun tespitinde yaşanan güçlükler, toplumsal yaşamda sıklıkla karşılaşılması konunun önemini artırmaktadır. Çalışma sırasında öğrendiklerimin meslek hayatıma katkısının büyük olacağı bir gerçektir.

Değerli bilgilerinden faydalandığım tüm hocalarıma, tez çalışmam sırasında değerli bilgileriyle bana yol gösteren ve beni destekleyen danışmanım Prof. Dr. M. Hakan Hakeri’ye, tez yazımı sırasında bana büyük yardımı dokunan Arş. Gör. Murat Aydın’a, hayatımın her safhasında desteklerini esirgemeyen anneme, babama, tez çalışmamın başından sonuna kadar maddi ve manevi hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan sevgili eşime çok teşekkür ederim.

(9)

Adı Soyadı ÜMİT YILMAZ Numarası 064234001004 Ana Bilim / Bilim Dalı KAMU HUKUKU

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı PROF. DR. MEHMET HAKAN HAKERİ

Tezin Adı NETİCE SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ YARALAMA (TCK M.87)

ÖZET

Çalışmamızda “Netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama(TCK m. 87)” suçu incelenmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile birlikte 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’ndaki kasten yaralama, kasten yaralama suçunun nitelikli halleri ve kasten yaralama sonucu ölüm meydana gelmesi hali gerek kelime anlamı, gerek kapsamı, gerekse sonuçları açısından birtakım değişikliklere uğramıştır. Hem içerdiği değişiklikler, özellikle de kasıtlı suçlar içerisindeki görülmesindeki yaygınlık bizi bu konuyu incelemeye itmiştir.

Çalışmamız, üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, “netice sebebiyle ağırlaşmış suç” kavramı ele alınarak ağır neticeden ne şekilde sorumlu tutulacağı, nedensellik bağı, anayasaya aykırılık sorunu, bazı kavramlarla ilişkisi anlatılmaya çalışılmıştır. İkinci bölümde, “kasten yaralama suçu” ele alınarak suçun maddi unsurları, nitelikli unsurları, hukuka uygunluk nedenleri, suçun özel görünüş halleri anlatılmaya çalışılmış ve netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunun incelenmesine zemin hazırlanmıştır. Üçüncü bölüm suçun irdelenmesine yöneliktir. Bu bölümde, “Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama” suçunun unsurlarına, nitelikli hallerine, sorumluluğun hukuki esasına, suçun hukuksal niteliğine, kast-taksir kombinasyonuna, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun getirdiği yeniliklere ve Türk Ceza Kanunu 86/2. madde kapsamında yaralanmalarla oluşabilecek ağır neticeler yönünden sorumluluğun ne şekilde tespit edilmesi gerektiğine değinilmiştir. Bu çalışma boyunca gördük ki, kastedilenden daha ağır veya başka neticeden sorumluluğun en azından taksir seviyesinde kusura dayandırılması, objektif sorumluluğun kaldırılması yönünde olumlu sayılırken, taksirin tam olarak tespit edilememesi veya taksirin her olayda baştan kabul edilmesi karşısında, objektif sorumluluğa gidilme tehlikesi bulunmaktadır. Kanımızca, sorumluluk belirlenirken olayda “en azından taksir” seviyesindeki kusur net bir biçimde tespit edilmelidir. Neticede incelenen suçun görülmesindeki yaygınlık, sorumluluğun belirlenmesi yönündeki zorluk konunun önemini bir kat daha artırmaktadır.

(10)

Adı Soyadı ÜMİT YILMAZ Numarası 064234001004 Ana Bilim / Bilim Dalı KAMU HUKUKU

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı PROF. DR. MEHMET HAKAN HAKERİ

Tezin İngilizce Adı AGGRAVATED BATTERY AND ASSAULT by CONSEQUENCE (TCL. Article87)

SUMMARY

The crime of “Aggravated Battery and Assault by Consequence (TCL. Article 87)” has been examined in our thesis. With the implementation of Turkish Criminal Law No.5237, definitions, scopes and results of Malicious Injury, Characteristics of Malicious Injury and Death Caused by Malicious Injury of Turkish Criminal Law No.765 has undergone various changes. Both the current changes in its content and the fact that it is commonly considered as part of deliberate crimes have prompted us to examine this article.

This study consists of three chapters. In the first chapter we analyze the concept of the crime aggravated by consequence as to what degree one is responsible for the heightened result, ties of causation, possibility of being in violation of the constitution and its relation with some other concepts.

The second chapter focuses on “the crime of malicious battery and assault” as its physical elements, natural elements, reasons for lawfulness, special aspects of the crime in order for us to create a base for our examination of the crime “Aggravated Battery and Assault by Consequence.”

The third chapter is tended for the analysis of the crime. In this chapter, the elements and natural states of the crime “Aggravated Battery And Assault by Consequence” as well as the legal basis for the liabilities, legal status of the crime, combination of deliberation and negligence, new issues brought in by Turkish Criminal Law No.5237 and how to determine liability in relation to the aggravated results may be caused by battery and assault within the extent of article 86/2 of Turkish Criminal Law, are examined. Throughout this study we came to see that, while the fact that the liability for severe or different consequence than what was intended is attributed at least to a level of negligence is considered positively towards the elimination of objective liability, however, the risk of leaning towards objective liability approach remains when the negligence can not be determined accurately/exactly or when the negligence is regarded in advance for each case/occurrence. In our opinion, the fault attributed to the level of negligence should be clearly defined in order to be able to determine liability.

As a result, the fact that a crime such as the subject of this study is quite common, and the fact that it is expressly difficult to determine liabilities thereof, compounds the importance of examining this subject matter.

(11)

GİRİŞ

Çağdaş ceza hukuku sistemlerinde kusur sorumluluğu kabul edilmiştir. Kusur sorumluluğuna göre fail kusuru oranında sorumludur. Kusursuz kişiye ise ceza verilmez. Ancak eski ceza hukuku sistemlerinde, yapılan eylem ile maddi nedensellik bağının saptandığı neticeden failin kusurluluğu aranmadan cezalandırıldığı görülmektedir. Kusurlu olup olmadığı araştırılmadan failin isteyerek yaptığı hareket sonucunda meydana gelen neticeden nedensellik bağının varlığı nedeniyle sorumlu tutulduğu bu tür sorumluluk hallerine objektif sorumluluk halleri denmektedir.

Kusur sorumluluğunu kabul eden çağdaş ceza hukuku sistemlerinde failin cezalandırılması için yaptığı eylem ile meydana gelen netice arasında nedensellik bağının varlığı yeterli görülmemektedir. Bunun yanında sübjektif bir unsurda daha aranmaktadır. Bu unsur failin kusurlu olup olmadığıdır. Kusur sorumluluğuna göre ise, fail kasten veya taksirle neden olduğu neticeden sorumlu tutulabilir. Gerçekleştirilen eylem ile meydana gelen netice arasında nedensellik bağının saptanmasına rağmen failin kusurlu olmadığının anlaşılması halinde sorumluluk söz konusu olmayacaktır.

Kusurluluk, failin kastından veya taksirinden kaynaklanabileceği gibi, kasten işlenen suçun en azından taksirle ağır veya başka netice meydana getirdiği kast-taksir kombinasyonundan da kaynaklanabilir.

Kasten işlenen suç nedeniyle failin istediği neticeden daha ağır neticelerin gerçekleşmesi halinde, kusur sorumluluğunun bir sonucu olarak Türk Ceza Kanunu’nda ağır neticeye en azından taksirle neden olunması kabul edilmiştir. Bu şekilde maddi nedensellik bağının varlığının yeterli görüldüğü objektif sorumluluk hallerinden vazgeçilmiştir.

Failin kastettiği veya suçun oluşması için yeterli olan neticeden daha ağır veya başka neticenin gerçekleşmesi nedeniyle cezanın ağırlaşmasını gerektiren, nedensellik bağının varlığının yanında failin sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımdan en azından taksirli hareket etmesinin de arandığı suçları ifade etmek üzere ceza hukukumuza “netice sebebiyle ağırlaşmış suç” kavramı getirilmiştir. Bu düzenleme ile failin

(12)

kastetmediği neticeden sorumlu tutulduğu kusursuz sorumluluk yerine, kastedilenden daha ağır veya başka neticeden dolayı sorumluluk kusura dayandırılmıştır.

Netice sebebiyle ağırlaşmış suçlar istisnai nitelik taşırlar. Bu suçlardan sorumluluk için Ceza Kanunlarında ayrıca düzenlenmeleri de gerekmektedir. Bu suçlar arasında kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış şekli olarak Türk Ceza Kanunu’nun 87. maddesinde “Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama” suçu düzenlenmiştir.

Kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinden sorumluluk için; yaralama eyleminin kasten işlenmesinin yanında kasten yaralamanın belli bir ağırlığa ulaşması, neticeye en azından taksirle neden olunması, yapılan eylem ile gerçekleşen netice arasında nedensellik bağının varlığı gerekir.

Bu çalışmamızda, öncelikle birinci bölümde netice sebebiyle ağırlaşmış suç kavramı incelenecektir. Bu bölümde netice sebebiyle ağırlaşmış suçun tanımı, çeşitleri, koşulları, temel suç ile arasındaki bağlantı, çıkabilecek özel durumlar ve Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar üzerinde durulacaktır.

İkinci bölümde, genel olarak kasten yaralama suçuna değinilecektir. Bu bölümde, kasten yaralama suçu unsurları itibariyle anlatılmaya çalışılacaktır. Bu konu anlatılırken kasten yaralama suçunun unsurları “Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu”na değinilerek anlatılacaktır.

Üçüncü bölümde ise, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu anlatılacaktır. Bu bölümde, sorumluluğun hukuki esası, suçun hukuksal niteliği, kasten yaralama ile gerçekleşen netice arasındaki nedensellik bağı, suçun manevi unsuru, önceden mevcut veya sonradan eklenen nedenler, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama halleri ve özellikle yaralama neticesinde ölüm meydana gelmesi hali üzerinde durulacaktır. Söz konusu konulara değinilirken uygulamadan kararlarla örnekler verilmeye çalışılacaktır.

(13)

BİRİNCİ BÖLÜM

NETİCE SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ SUÇ

I- GENEL OLARAK

Günümüz ceza hukukunun esası kusura (sübjektif sorumluluğa) dayanır. Kusurluluğun kast ve taksir şeklinde iki temel türü vardır. Bu iki şekil dışında kusurluluk kabul edilmez. İşlenen bir fiilden dolayı faile ancak kusuru oranında ceza verilebilir. Kusurun araştırılmadığı, iradi olarak yapılan eylemin meydana getirdiği neticeden kast veya taksir cinsinden bir kusuru olmasa bile sorumlu tutulduğu Kilise hukukuna dayanan objektif sorumluluk hallerine ise yer verilmemektedir1.

765 sayılı Türk Ceza Kanunu(TCK) döneminde objektif sorumluluk hallerine yer verilmekteydi. Bu sorumluluk hallerinde failin fiili ile netice arasında sadece maddi nedensellik bağlantısı yeterli görülmekte ve cezai sorumluluk için failin kasıtlı veya taksirli hareket etmesi aranmamaktaydı. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ise çağdaş ceza hukukundaki gelişmelere paralel olarak ve Anayasa’da öngörülen kusur ilkesinin zorunlu bir sonucu olarak objektif sorumluluk hallerine yer vermemiştir. Türk Ceza Kanunu’nun 23. maddesi ile getirilen hükümle failin kastını aşan veya kastının dışında gerçekleşen neticelerden sorumlu tutulabilmesi için bu neticelerin gerçekleşmesine en azından taksirli davranışı ile neden olması gerekir.

Türk Ceza Kanunu 23. maddesi gerçekleşen ağır veya başka neticeden sorumluluk için, failin en azından taksir derecesinde kusurlu hareket etmesini öngörmektedir. Bu hükümle, failin kastettiğinden daha ağır veya başka netice açısından sorumluluğun kusura dayalı bir sorumluluk olması sağlanmak istenmiştir. Neticeden failin sorumlu tutulabilmesi için nedensellik bağlantısını yeterli gören 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun aksine 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu sorumluluk için nedensellik bağlantısının yanında kusur kriterini de esas almıştır2.

1 Özgenç, İzzet, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınları, Ankara 2006, s.249; Öztürk, Bahri/Erdem, Mustafa Ruhan, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, Seçkin Yayınları, Ankara 2008, s.257.

(14)

Bu bölümde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile ceza hukuku sistemimize giren “netice sebebiyle ağırlaşmış suçlar” konusu açıklanmaya çalışılacaktır. Bu konuyla ilgili olarak öncelikle netice sebebiyle ağırlaşmış suç kavramı bütün hatları ile tanıtılmaya çalışılacak, daha sonra temel suç ile daha ağır veya başka netice arasındaki bağlantı ve bazı özel sorunlar üzerinde doktrindeki görüşler ve uygulamadan kararlarla üzerinde durulacak, en son Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiş neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçların bazılarına değinilecektir.

II- KAVRAM

765 Sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde, kastedilenden daha ağır bir neticenin gerçekleşmesi halinde “kastın aşılması suretiyle işlenen suç” kavramı, kasten veya taksirle gerçekleştirilen eylemden daha ağır ve başka bir neticenin gerçekleşmesi halinde ise “netice sebebiyle ağırlaşmış suç” kavramı kullanılmaktaydı3. Bu bağlamda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 23. maddesinde “netice sebebiyle ağırlaşmış suç” kavramını kabul etmiştir. Madde hükmünde “Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin

oluşumuna sebebiyet vermesi hâlinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için

bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir” şeklinde ifade edilmiştir. Kastedilenden daha ağır bir neticenin gerçekleşmesi kastın aşılmasını, kastedilenden başka bir neticenin gerçekleşmesi ise netice sebebiyle ağırlaşmış suçu ifade etmektedir. Ancak, 5237 sayılı TCK kastın aşılması suretiyle işlenen suç kavramını kullanmamıştır4.

Objektif sorumluluk, kusurun aranmadığı sorumluluk türüdür. Failin davranışı ile sonuç arasında sadece maddi nedensellik bağının bulunması yeterlidir; failin kastı veya taksiri aranmaz. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç kavramı 765 sayılı TCK döneminde objektif sorumluluk halleri içerisinde gösterilmekteydi. Failin kastı dışında meydana gelen netice bakımından sorumlu tutulması için herhangi bir kusur aranmamaktaydı5. Bu

3 Dönmezer, Sulhi/Erman, Sahir, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Genel Kısım, C. II, 10. B., Beta Yayınları, İstanbul 1994, s.291; Centel, Nur, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 2. B., Beta Yayınları, İstanbul 2002, s.365; Artuk, Mehmet Emin/Gökcen, Ahmet/Yenidünya, Caner, Ceza Hukuku Genel Hükümler I, Seçkin Yayınları, Ankara 2002, s.655.

4 Özbek, Veli Özer, “Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suçlar”, Ceza Hukuku Dergisi, Ağustos 2007, Yıl 2, Sayı 4, s.225.

5 765 sayılı TCK döneminde de, kusursuz ceza olmaz ilkesine istinaden meydana gelen ağır veya başka neticeye ilişkin olarak failin en azından taksirinin mevcudiyetinin yürürlükteki Ceza Kanunu sistemi açısından da aranacağı ileri sürülmekteydi; Özgenç, İzzet, “Kast-Taksir Kombinasyonları”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Süleyman Arslan Armağanı, C. 6, Yıl 1998, S. 1-2, s.375; İçel, Kayıhan/Sokullu-Akıncı, Füsun/Özgenç, İzzet/Sözüer, Adem/S.Mahmutoğlu, Fatih/Ünver, Yener, İçel Suç Teorisi, Beta Yayınları, İstanbul 2000, s.272; Özgenç, İzzet/Şahin, Cumhur, Uygulamalı Ceza Hukuku, Seçkin Yayınları, Ankara 2001, s.192-193.

(15)

durumda, Kilise hukukuna dayanan kusursuz sorumluluk (versari in re illicita) hali kabul edilmekteydi. Sorumluluk alanının bu şekilde aşırı genişliği uygun illiyet bağı teorisi ile sınırlandırılmaya çalışılmaktaydı6.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, “…kastedilenden daha ağır veya başka bir netice…”den bahsedildiğinde, kasten işlenmesi istenmiş suçun yanında bu suçun işlenmesi ile neden olunan başka ya da ağır bir netice hali mevcuttur. Bu başka veya ağır neticeye örnek olarak, mağdurun kastedilen yaralama suçu neticesinde ölmesi veya kasten yaralama suçunun nitelikli hallerinin gerçekleşmesi hali gösterilebilir.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, aslında kastedilen suç gerçekleşmiştir. Ancak, bu kastedilen suç neticesi sebebiyle ağırlaşmakta kastedilen suç gerçekleşen neticenin içinde kalmaktadır. TCK’nın 87/4. maddesinde düzenlenen kastı aşan yaralama neticesi adam öldürme suçunda kastedilen temel yaralama (TCK m. 86/1) gerçekleşmiştir. Bu temel yaralama neticesinde ölüm meydana gelmiş ve suç neticesi sebebiyle ağırlaşmıştır7.

Yukarıda anlatılanlar kapsamında bir tanım yapacak olursak: Kasten işlenen suçun oluşması için yeterli olan neticeden başka, bu suçun sonucu olarak daha ağır veya başka bir neticenin gerçekleşmesi sebebiyle taksir derecesinde kusurunun varlığı halinde sorumlu tutulabildiği ve ağır cezanın verilmesini öngören suçlara Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suçlar denir.

III- ÇEŞİTLERİ

765 sayılı TCK döneminde objektif sorumluluk halleri içerisinde ayrı ayrı incelenen konu kastın aşılması suretiyle işlenen suçlar ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar olarak ikiyi ayrılmaktaydı.

Bu ayrıma göre, kastın aşılması suretiyle işlenen suçların unsurları şunlardır8: 1)ilk hareket kasten yapılmalıdır, bu bakımdan ilk hareketin taksirli olması halinde kastın aşılmasından bahsedilemez, 2)bu hareketten istenmemiş olan ağır bir netice meydana gelmelidir, 3)gerçekleşmesi istenen ile istenmediği halde gerçekleşen suçlar arasında bir

6 Özgenç, Ceza Hukuku, s.249.

7 Albayrak, Mustafa, “Kasten Yaralama Sonucu Oluşan, Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama ve Ölüm Halinde Faillerin Cezalandırılması Sorunu”, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, Eylül 2008, Sayı 25, s.66. 8 Savaş, Vural/Mollamahmutoğlu, Sadık, Türk Ceza Kanununun Yorumu, Seçkin Yayınevi, Ankara 1995, s.4281-4282; Centel, Ceza Hukuku, s.370-371; Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler 2002, s.665-666; Özbek, “Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suçlar”, s.223.

(16)

ağırlık(derece) farkı olmalıdır, eğer iki suç arasında ağırlık olarak değil de nitelik farkı varsa neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç vardır, 4)ilk hareket ile gerçekleşen netice arasında nedensellik bağı olmalıdır, 5) istenmeyen ancak gerçekleşen ağır neticeden sorumluluk için kanunda açık bir hükmün bulunması gerekir.

Kastın aşılması suretiyle işlenen suçlarda fail gerçekleşen tek bir neticeden kanundaki istisnai hüküm dolayısıyla sorumlu tutulmaktadır. Bu yargıya 765 sayılı TCK’nın 45. maddesi hükmünden yola çıkılarak varılmaktaydı. Failin irade etmediği sonuçtan sorumlu tutulmaması, genel kural gereğidir. Ancak TCK’nın 45. maddesi, istenmemiş olan sonuçların da bazı hallerde açık bir yasa kuralı ile faile yüklenebileceğini kabul etmişti. Objektif sorumluluk olarak adlandırılan bu istisnalardan biri de TCK’nın 452. maddesinde düzenlenen kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürme suçudur. Bu suçun unsurları ise; failin etkili eylem kastıyla hareket etmesi, ölümün meydana gelmesi, fiil ile ölüm sonucu arasında nedensellik (illiyet) bağının bulunmasıdır9.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçların unsurları ise şunlar olarak belirtilmekteydi10: 1)İlk hareket kasten veya taksirle yapılabilir, 2)bu hareketten suçun oluşması için aranan neticeden başka ve daha ağır bir netice meydana gelmelidir, 3)istenen netice ile gerçekleşen netice arasında konuya ilişkin nitelik farkı söz konusudur, 4)hareket ile netice arasında nedensellik bağı olmalıdır, 5)suçun niteliği aynı kalmakla birlikte cezası ağırlaştırılmaktadır. 765 sayılı TCK döneminde bu suçlara ırza geçme suçunda mağdurun ölmesi(TCK 418 m.), çocuk düşürme suçunda kadının ölmesi(TCK 468 m.), iftira suçunda iftiraya uğrayanın tutuklanması(TCK 285/2 m.) vb. gösterilebilir.

Doktrinde, netice sebebiyle ağırlaşmış suçları gerçek ve gerçek olmayan (görünüşte) netice sebebiyle ağırlaşmış suçlar şeklinde ayrıma tutulduğunu görmekteyiz11. Aslında bu ayrım Alman hukukuna dayanmaktadır12.

A- Gerçek Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç

Netice sebebiyle ağırlaşmış suçların bu türünde, tek netice bulunmakla birlikte, bu netice failin kastettiği neticeden daha ağırdır. Bu suçlara, yaralama kastı ile hareket eden

9 Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler 2002, s.655.

10 Özbek, “Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suçlar”, s.223; Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku 2002, s.667; Centel, Ceza Hukuku, s.374.

11 Centel, Nur/Zafer, Hamide/Çakmut, Özlem, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 4. Bası, Beta Yayınları, İstanbul 2006, s.407.

(17)

failin fiili sonucu mağdurun ağır şekilde yaralanması(TCK m. 87/1-2-3) veya ölümü(TCK m. 87/4) örnek olarak gösterilebilir13.

Gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçların özellikleri şunlardır14: 1. Temel suça yönelmiş hareketin kasıtlı olması gerekir.

2. Kastedilen temel suçun yerine ondan daha ağır bir netice meydana gelir. Eğer hem kastedilen netice hem de kastedilen neticeden daha ağır netice gerçekleşmişse gerçek olmayan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç söz konusudur.

3. Temel suça yönelmiş hareket ile gerçekleşen netice arasında nedensellik bağlantısı olması gerekir.

4. Gerçekleşen neticeden failin sorumlu tutulabilmesi için kanunda açık bir hüküm bulunmalıdır.

5. Failin, gerçekleşen ağır netice bakımından en azından taksir derecesinde kusuru bulunmalıdır.

B- Gerçek Olmayan Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç

Netice sebebiyle ağırlaşmış suçların bu türünde, kastedilen temel suçun oluşması için gerekli neticeden başka ve niteliği de farklı olan daha ağır başka bir netice meydana gelmektedir. Bu suçlara cinsel saldırı suçunda mağdurun ölmesi(TCK m. 102/6), terk suçunda mağdurun ölmesi(TCK m. 97/2) örnek olarak gösterilebilir15.

Gerçek olmayan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçların özelliklerini de şu şekilde özetleyebiliriz16:

1. Temel suça yönelmiş hareketin kasıtlı olması gerekir.

2. Kastedilen suçun oluşması için gerekli neticeden başka ve niteliği de farklı olan daha ağır ve başka bir neticenin meydana gelmesi gerekir.

13 Centel/Zafer/Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.408; Özbek ise, TCK m.87/4’te düzenlenen suçu kastedilenden başka netice hali olarak kabul etmektedir. Yazara göre, TCK m. 87/1-2-3 gibi suçlarda korunan hukuki değer (vücut tamlığı) değişmediğinden kastedilenden daha ağır netice, hukuki değerin değiştiği TCK m. 87/4 (yaralama-ölüm), 102/6 (cinsel saldırı-ölüm), 97/2 (terk-ölüm)’de düzenlenen suçlarda kastedilenden başka netice vardır, Özbek, “Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suçlar”, s.228.

14 Centel/Zafer/Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.407-408. 15 Centel/Zafer/Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.411. 16 Centel/Zafer/Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.411-412.

(18)

3. Temel suça yönelmiş hareketle gerçekleşen başka netice arasında nedensellik bağı bulunmalıdır.

4. Suçun niteliği aynı kalmakla birlikte cezası ağırlaşmaktadır.

5. Failin, gerçekleşen başka netice bakımından en azından taksir derecesinde kusuru bulunmalıdır.

6. Gerçekleşen neticeden failin sorumlu tutulabilmesi için kanunda açık bir hüküm bulunmalıdır.

IV- NETİCE SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ SUÇUN UNSURLARI

Yukarıda özellikleri anlatılmaya çalışılan netice sebebiyle ağırlaşmış suçlardan bahsedebilmek için birtakım unsurların bulunması gerekmektedir17;

1. Failin belirli bir netice doğurmaya yönelmiş hareketinin kasten işlenmiş olması gerekir. İlk hareketin taksirle işlenmiş olması halinde 765 sayılı TCK döneminden farklı olarak neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç kabul edilmez. Doktrinde bazı yazarlar ilk hareketin taksirle de yapılabileceğini savunmaktadır18. Bu görüş, kanun maddesinden temel suç tipinin mutlaka kasten işlenmesi sonucunun çıkmasına elverişli olduğunu kabul etmekle birlikte, TCK 23. maddesindeki “Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde…” ifadesini ikiye ayırarak incelemektedir. Kastın aşılmasını ifade etmek üzere “bir fiilin kastedilenden daha ağır bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi”, diğer ağır neticeleri ifade etmek üzere “bir fiilin başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi” ifadesi kullanılmaktadır. Buna göre, kastedilenden daha ağır bir neticenin oluşumu haline TCK 87. maddesi maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçunun netice sebebiyle ağırlaşmış halleri örnek olarak gösterilmektedir. Bir fiilin başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi hali olarak ise TCK 89. maddesinde düzenlenen taksirle yaralama suçunun netice sebebiyle ağırlaşmış halleri gösterilmektedir19.

17 Özbek, “Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suçlar”, s.229.

18 Demirbaş, Timur, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınları, Ankara 2007, s.358; Öztürk/Erdem, s.257; Erdem, s.105-106; Koca/Üzülmez, s.219.

19 Koca Mahmut/Üzülmez, İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınları, Ankara 2008, s.219.

(19)

2. Failin kasıtlı bu hareketinden gerçekleşmesini istediği neticeden daha ağır veya başka bir neticenin meydana gelmesi gerekir. Fail fiili neticesinde daha ağır veya başka neticenin meydana gelebileceğini öngörüyor, hatta kabulleniyor ya da neticeyi istiyorsa kusurluluğuna göre olası kastından veya doğrudan kastından dolayı sorumlu olur.

3. Kasten yapılan hareket ile ağır veya başka netice arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Hareket ile gerçekleşen netice arasında nedensellik bağının bulunmadığı ya da nedensellik bağının başka bir sebepten dolayı kesildiği durumlarda failin gerçekleşen neticeden sorumluluğu söz konusu değildir. 4. Kastedilen netice yerine gerçekleşen ağır veya başka netice bakımından failin

en azından taksirli hareket etmesi gerekir. Failin taksir seviyesinde dahi kusurunun bulunmadığı durumlarda sorumluluğu bulunmaz. Taksirden anlaşılması gereken ise öngörülmesi gereken neticenin öngörülmemesidir. 5. Gerçekleşen daha ağır veya başka bir neticeden failin sorumlu tutulabilmesi

için kanunda açık bir hüküm bulunmalıdır. Bu nedenle, netice sebebiyle ağırlaşmış suçlar her ağır veya başka netice gerçekleşmesi halinde uygulanmaz.

6. Bu suçlarda temel suç ile gerçekleşen ağır veya başka neticeyi içeren suç aynı kişi üzerinde işlenmelidir.

Bununla birlikte, TCK 87/4 maddesinde düzenlenen kasten yaralama sonucu ölüm meydana gelmesi halinde failin netice sebebiyle ağırlaşmış suçtan sorumlu olabilmesi için yukarıda sayılan şartların yanında ayrıca kasten yaralamanın TCK’nın 86/1. maddesinde düzenlenen temel yaralama suçu seviyesinde meydana gelmiş olması gerekir. Failin hareketi mağduru basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralaması ve ölümün gerçekleşmesi halinde ise fail ancak taksirle öldürme suçuna göre sorumlu tutulabilir20. TCK 87/4. maddesi 86/2. maddesi düzeyindeki yaralama sonucunda ölüm meydana gelmesi haline yer vermemiştir.

V- NETİCE SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ SUÇLAR(TCK M.23) VE

ANAYASAYA AYKIRILIK BAŞVURUSU

20 Özgenç, Ceza Hukuku, s.251.

(20)

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 23. maddesinin Anayasa’nın 2. maddesine aykırılığı iddiasıyla uygulamada Anayasa Mahkemesi’ne iptal istemiyle başvuruda bulunulmuştur. İptal istemi ile başvuran mahkeme, kastın aşılması suretiyle adam öldürme suçundan 765 Sayılı TCK’nın 452/1. maddesinden dava açıldığını, 5237 Sayılı TCK’nın 87/4. maddesinin de uygulanma ihtimali bulunduğunu ve 5237 Sayılı TCK’nın 87/4. maddesi ile 23. maddesinin birbiri ile çelişmekte olduğunu belirtmiştir21.

Yerel Mahkemeye göre; TCK m. 87/4’de kasten işlenen bir suçun özel bir düzenlemesi mevcuttur. Aynı olayda bir araya gelmeleri, olayda hem kastın hem de taksirin bulunması mümkün değildir. Ölüm neticesinin istenmediği durumlarda taksirin varlığının nasıl belirleneceği belli değildir. Yine, netice sebebiyle ağırlaşmış suçların hiçbir aşamasında taksirin varlığından söz edilemez. Kanun koyucu objektif sorumluluk ilkesinden uzaklaşmak isterken, 23. madde ile sonuç alınamayacak bir düzenleme getirmiştir. Bu nedenle de, Anayasa’nın hukuk devleti ilkesine yer veren 2. maddesine aykırılık teşkil etmektedir ve iptaline karar verilmelidir.

Anayasa Mahkemesi esastan incelediği iptal istemini; Türk Ceza Kanunu’nun 23. maddesinin genel hükümler arasında yer alan ve amacı kusursuz suç ve ceza olmaz ilkesine uygun olarak objektif sorumluluğu ortadan kaldırarak çağdaş ceza hukuku anlayışına kavuşturmak olan genel bir düzenleme olduğu, 87/4. maddesinin ise 23. maddedeki neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarla ilgili genel ilkeyi yaralama suçları açısından özel olarak ve ayrıca düzenleyen bir kural olduğu, aralarında çelişki bulunmadığı ve Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olmadığı gerekçesi reddetmiştir.

Doktrinde de, netice sebebiyle ağırlaşmış suçların, kusursuz ceza olmaz ilkesine ve eşitlik ilkesine aykırı olduğu savunulmuştur22. Kanundaki düzenlemeye göre netice sebebiyle ağırlaşmış suçlarda taksir seviyesinde kusurun varlığı sorumluluk açısından yeterlidir. Ağırlaşan neticeye taksirle neden olunması halinde, neticenin baştan itibaren taksirle neden olunduğu suçların cezalarından daha fazla olduğu belirtilmiştir. Örneğin, TCK’nın 87/4. maddesine göre ceza 8-12 yıl arasında iken, taksirle öldürme suçu 2-6 yıl arasında bir cezai yaptırıma bağlanmıştır. Bu durum kusur ilkesine ve eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaktadır denmektedir.

21 Anayasa Mahkemesi’nin 19.02.2009 tarih 2006/72 esas ve 2009/24 karar sayılı kararı, http://www. kararbankasi. blogspot.com, erişim tarihi 06.09.2009.

22 Özbek, “Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suçlar”, s.230; Kaymaz, Seydi, Kasten Yaralama Sonucu Ölüme Neden Olma, Adalet Yayınevi, Ankara 2009, s.15.

(21)

Anayasa Mahkemesi iptal istemine konu kararında belirttiği ve benimde katıldığım görüşe göre23; Netice sebebiyle ağırlaşmış suçlarda fail için yeni suç tipine göre daha fazla ceza öngörülmesinin nedeni, temel suç tipinin ağır neticeyi veya başka bir neticeyi doğurma ihtimaline rağmen işlenmiş olmasıdır.

VI- NETİCE SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ SUÇLARDA NEDENSELLİK BAĞI

A- Genel Olarak

“Dış dünyada meydana gelen değişikliğin (neticenin) bir kimseye yüklenebilmesi ve dolayısıyla onun sorumlu olabilmesi, söz konusu neticenin o kimsenin hareketinden meydana gelmesine bağlıdır. Diğer bir deyişle, hareket ile netice arasında bir nedensellik bağı, bir sebep-sonuç ilişkisi bulunmalıdır. Şayet hareket ile netice arasında böyle bir ilişki yoksa, netice hareketten meydana gelmemişse, kısaca nedensellik bağlantısı bulunmuyorsa neticenin faile yüklenebilmesi mümkün değildir24.” Failin gerçekleşen

neticeden sorumlu olması için fiil ile netice arasında nedensellik bağının bulunması yeterli değildir. Bunun yanında gerçekleşen neticenin faile yüklenebilirliğinin de araştırılması gerekir. Gerçekleşen neticenin faile yüklenebilmesi ve failin bundan sorumlu tutulabilmesi için bu neticenin failin hareketinden doğması gerekir. Yani, netice failin fiilinin eseri olmalıdır. Eğer gerçekleşen netice failin fiilinin eseri değilse failin bundan sorumlu tutulması mümkün değildir25. Netice sebebiyle ağırlaşmış suçlarda da temel suç ile gerçekleşen suç arasında bir bağlantı vardır. Bu bağlantı, temel suça yönelmiş ağır netice riskini taşıyan hareket ile söz konusu ağır neticenin gerçekleşmesi arasındaki bağlantıdır26. Örneğin, yaralama suçunda ölüm neticesinin gerçekleşmesi gibi.

5237 sayılı TCK 23. maddesi ile kastedilen neticeden daha ağır veya başka neticenin gerçekleşmesi halinde sorumluluk açısından failin en azından taksirle hareket etmesi ve bu fiil nedeni ile ağır neticenin gerçekleşmesi gerekir. Suçun oluşumu için bir neticenin meydana gelmesinin arandığı suçlarda, gerçekleştirilen hareketin bu neticeyi meydana getirmeye elverişli olması da gerekir. Eğer failin belli bir neticeye yönelmiş hareketi, bu neticeyi meydana getirmeye elverişli olmamakla birlikte, başka etkenlerle, örneğin mağdurun ya da üçüncü bir şahsın hareketi, doğa olayı veya mağdurdaki bazı

23 Koca/Üzülmez, s.216.

24 Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler 2002, s.452.

25 Hakeri, Hakan, Ceza Hukuku, Seçkin Yayınları, 7.Baskı, Ankara 2008, s.126; Özgenç, Ceza Hukuku, s.162.

(22)

hastalıkların etkisiyle elverişli bir hale gelmiş ise failin bilmediği ve öngöremeyeceği bu nedenlerin birleşmesi ile meydana gelen neticeden sorumlu tutulamaz27.

Yargıtay’ın kararına konu olan bir olayda; “…bahçedeki havuz başına masa yerleştirmeye çalışan sanığı gören ölen, sanığa saldırarak vurmaya başlamış, sanık ise kendisini savunmak amaçlı elinin içi ile ölene karşılık vermiştir. Olaya el koyan polis ifadelerini aldıktan sonra sağlık ocağına göndererek raporlarını aldırmış, tekrar karakola döndüklerinde fenalaşan öleni hastaneye sevketmiş, herhangi bir bulguya rastlanamayınca hastaneden ayrılan ölen, cuma namazı kılmak üzere sıcak ve havasız bodrum katta bulunan mescide gitmiş, namaz kıldığı sırada fenalaşarak “akus istemik kalp hastalığından” ölmüştür. Geçen bu zaman dilimi içerisinde ölenin bedeni güç sarfına yol açacak biçimindeki hareketleri (sıcak ve havasız mescitte namaz kılma, karakol, hastane, ev ve mescit arasındaki yürüyüşleri, stres oluşturacak veya var olan stresi artıracak özelliği, kuşkusuz polis karakolundaki durumu) ölende önceden var olan ve failce bilinmeyen sebebi olumsuz biçimde harekete geçirerek, failin fiili ile meydana gelen ölüm olayı arasındaki nedensellik “illiyet” bağının kesilmesine yol açmıştır.28 şeklinde karar vermiştir. Yargıtay failin fiili ile gerçekleşen netice arasında bir bağlantı aramış, bu bağlantının başka bir nedenden dolayı kesildiği durumlarda failin sorumlu olmayacağına doğru bir şekilde karar vermiştir.

Yargıtay başka bir kararında failin fiilinin sonucu meydana getirmeye elverişli ve uygun olmasını aramıştır. İrade dışı hareketlerin sonucu meydana getirmeye elverişli olması halinde ise manevi unsur yokluğu nedeniyle failin sorumlu olmayacağını açıklamıştır. Karara konu olayda “maktul, kavga eden sanık ile başka bir şahsı aralamak istemiş, ancak sanığın eli ile iteklemesi üzerine yere düşüp, kalp hastası olması nedeniyle kriz geçirerek olay yerinde ölmüştür. …aşırı neticeyi meydana getiren hareketin esasta bu neticeyi meydana getirmeye elverişli ve uygun olması gerekir. Bu neticeden dolayı fail sorumlu tutulacak fakat sorumluluğun sınırı nedensellik bağıyla sınırlı olacaktır. Suça mevcudiyetini veren iradedir. Bu itibarla, irade dışı hareketler (refleks ve şuursuz hareketler) belli bir netice oluştursa bile manevi unsur yokluğu nedeniyle suç

27 Kaymaz, Seydi/Gökcan, Hasan Tahsin, Taksirle Adam Öldürme ve Yaralama Suçları, Ankara 2006, Seçkin Yayınları, s.250; Özbek, Veli Özer, “Ceza Hukukunda Nedensellik Bağı ve Fiilin Objektif İsnad Edilebilirliği Sorunu”, Türkiye Barolar Birliği 75. Yaş Günü İçin Prof. Dr. Baki Kuru Armağanı, Ankara 2004, s.420.

28 CGK, 20.11.1989 tarih ve 1989/1-302 esas ve 1989/361 sayılı kararı, Savaş/Mollamahmutoğlu, s.4285; Parlar, Ali/Demirel, Güleç, Kişilerin Hayatına ve Beden Bütünlüğüne Karşı Suçlar, Ankara 2002, s.380.

(23)

oluşturmaz.29” Yargıtay kararında netice ile sanığın eylemi ile bağlantı bulunsa bile yapılan hareketin irade dışı tarafları ayırmaya yönelik olması ve bu nedenle de olayda kast veya taksire dayalı manevi unsurun bulunmadığını doğru bir şekilde tespit etmiştir.

Yargıtay başka bir kararında mağdurun hareketini nedensellik bağını kesen neden olarak kabul etmiştir. Yargıtay kararında özetle, “kocası olan sanık tarafından iki gün önce dövülen kadının, kendisini asarak canına kıydığı anlaşılmasına göre, etkili eylem ile ölüm arasında, mağdurenin intiharı gibi bir olay girmiş ve bu bakımdan nedensellik bağı kesilmiştir. Başka bir deyişle, ölüm ile sanığın eylemi arasında maddi bir bağlantı bulunmadığı anlaşılmıştır. Bir kimse egemenlik ve etki alanının dışında kalan ve bu nedenle tahmini kendisinden beklenmeyen bir sonuçtan sorumlu tutulamaz. Bu nedenlerle, sanığın karısını dövüp yaralamasında, “Etkili eylemle ölüme yol açmak” ve “intihara yardım” suçlarının öğeleri oluşmamıştır.30” kanaatine varmıştır. Yargıtay sanığın eylemi ile netice arasına başka bir nedensellik bağının eklenmesi halinde faili gerçekleşen neticeden sorumlu tutmamıştır. Yeni nedensellik bağı failin iradesi dışında gerçekleşmiştir. Failin iradesi dışında gerçekleşen ve kasten yaralama ile ölüm neticesi arasındaki nedensellik bağını kesen yeni nedensellik bağı nedeniyle failin sorumlu olmaması yerinde bir kararla tespit edilmiştir.

Nedensellik bağı, hareket ve netice ile birlikte fiilin maddi unsurunu oluşturmaktadır. Bu noktada belirtilmedir ki, hareket ile netice arasında nedensellik bağının bulunması sorumluluk açısından kaçınılmaz ise de, sorumluluk için nedensellik bağı tek başına yeterli değildir. Meydana gelen netice tamamen anormal, istisnai nitelikte ve önceden öngörülme imkânı bulunmuyorsa failin cezalandırılması mümkün değildir31. Bunun için de ek bazı hususlara gerek duyulabilir. Failin hareketi ile netice arasında nedensellik bağı vardır, netice bu hareketten doğmuştur, ancak fail kusurlu değilse sorumlu da değildir. Örneğin, baygınlık geçiren bir şahsın yere düşerken başka bir şahsa çarparak yaralaması halinde, bilinç kaybı sırasında yapılan bu hareket nedeniyle netice meydana gelmiştir. Hareket ile netice arasında nedensellik bağı vardır fakat iradi olmayan, şuursuz yapılan bu fiilden failin sorumlu olması mümkün olmayacaktır.

Bu nedenle, faili neticeden sorumlu tutmak için iki kademeli bir inceleme yapılmalıdır. İlk olarak hareket ile netice arasında nedensellik bağı araştırılmalıdır. Netice

29 CGK, 7.10.1985 tarih ve 1985/362 esas ve 1985/500 sayılı kararı, Savaş/Mollamahmutoğlu, s.4294. 30 CGK, 12.5.1980 tarih ve 1980/1-151 esas ve 1980/206 sayılı kararı, Savaş/Mollamahmutoğlu, s.4312. 31 Özbek, “Ceza Hukukunda Nedensellik Bağı ve Fiilin Objektif İsnad Edilebilirliği Sorunu”, s.420.

(24)

sebebiyle ağırlaşmış suç temel suça yönelmiş kasti hareket nedeni ile mi meydana gelmiştir. İkinci olarak da meydana gelen ağır neticenin faile isnad edilebilir olup olmadığı araştırılmalıdır32.

B- Nedensellik Teorileri Ve Objektif İsnadiyet

1- Şart Teorisi

Neticenin, her biri zorunlu ve diğerleriyle aynı değere sahip olan şartların bir araya gelmesi ile oluştuğunu savunan teoridir. Her şart neticenin meydana gelmesi için zorunludur ancak tek başına yeterli de değildir. Netice bir şartlar serisidir ve bu seri kesilmediği sürece şart değerini korur. Şartlar arasında önemli veya önemsiz şeklinde ayrım yapmak mümkün değildir. Her şart netice açısından nedenseldir. Bu nedenle de şartların eşitliği teorisi de denir33.

Şart teorisine göre bir hareketin netice açısından nedensellik bağı bulunup bulunmadığının tespiti için olmazsa olmaz (conditio sine qua non) formülü uygulanır. Bu formüle göre, hareket yapılmasaydı ortaya çıkmış netice gerçekleşmeyecek idiyse, hareketin netice bakımından nedensellik değeri vardır34.

Şar teorisi her hareketi netice açısından nedensel kabul ederek sorumluluk alanını genişletmektedir35. Özellikle, objektif sorumluluk hallerinde failin kast veya taksire dayalı kusuru aranmadığından hareket ile netice arasında nedensellik bağının bulunduğu her halde fail gerçekleşen neticelerden sorumlu olacaktır. Nedensellik bağı, 765 sayılı TCK döneminde objektif sorumluluk halleri olan kastın aşılmasında ve netice sebebiyle ağırlaşan suçlarda sorumluluğun önemli bir parçasını oluşturmaktaydı. 5237 sayılı TCK döneminde de failin netice sebebiyle ağırlaşmış suçlardan sorumlu tutulabilmesi için asgari bağı oluşturmaktadır36. Örneğin kastın aşılması suretiyle adam öldürmede, yapılan hareket ile yaralanan mağdur bu yaralanma olmasaydı ölmeyecekti dediğimizde hareket ile netice arasında nedensellik vardır. Bu nedensellik bağı sorumluluk için gerekli olmasına rağmen yeterli değildir. Ayrıca, psikolojik bir unsur olarak en azından taksirli bir kusurluluk hali de gerekecektir.

32 Özbek, “Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suçlar”, s.233.

33 Önder, Ayhan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 1989, C.II, s.96; Öztürk/Erdem, s.181; Özbek, “Ceza Hukukunda Nedensellik Bağı ve Fiilin Objektif İsnad Edilebilirliği Sorunu”, s.425; Hakeri, Ceza Hukuku, s.134.

34 Önder, Ceza Hukuku 1989, s.95; Özbek, “Ceza Hukukunda Nedensellik Bağı ve Fiilin Objektif İsnad Edilebilirliği Sorunu”, s.425.

35 Öztürk/Erdem, s.181.

(25)

2- Uygun Sebep Teorisi

Şart teorisini sınırlandırmak ve nedensellik bağını normcu bir açıdan ele almak amacıyla ileri sürülmüştür. Teoriye göre, neticeyi meydana getiren tüm hareketler dikkate alınmakta, neticeyi meydana getiremeyecek olanlar elenmektedir. Teori, neticeyi meydana getirmeye genel ve somut olarak en elverişli ve uygun olan hareketi netice bakımından nedensel kabul etmektedir. Hangi hareketlerin belli bir sonucu oluşturmaya en elverişli ve uygun sayılması ise, genel yaşam deneyimlerine, olayların çoğunlukla oluş biçimine, büyük sayılar kanununa göre belirlenir37.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, yapılan hareketin daha ağır veya başka neticeyi meydana getirip getiremeyeceğini bir örnek üzerinden inceleyecek olursak; “Lokantada yediği yemek ve içtiği rakı parasını ödememesinden dolayı, lokanta sahibi iki sanık tarafından dövülen ve yol kenarına bırakılan maktulün yoldan geçmekte olan vasıtaya binmek istediği sırada sarhoşluk ve dayak tesiri ile dengesini kaybedip, kamyon altında kalarak ölmesinde sanıkların fiili ile sonuç arasında illiyet bağı bulunmamaktadır”38. Şart teorisine göre baktığımızda, sanıklar tarafından dövülerek mukavemetsiz bırakılması ile ölüm arasında bir illiyet bağı vardır. Sanıklar maktulü dövmeselerdi maktul kendi hareketlerine hâkim olabilecek ve araca binmek isterken hareketlerini yönlendirebilecek ve ölüm neticesi gerçekleşmeyecekti. Ancak, uygunluk teorisine göre, yapılan hareket meydana gelen neticeye göre en uygun hareket değildir. Günlük yaşam tecrübelerine, olayların çoğunlukla oluş şekline ve büyük sayılar kanununa göre, dövülen şahsın olay yerinden ayrılmak istediği sırada binmek istediği kamyon altında kalarak ölmesi tamamen rastlantısal, atipik bir durumdur. Netice bakımından en elverişle hareket kamyonun maktule çarpması hareketidir. Failin gerçekleşen neticeden sorumlu olması söz konusu değildir39.

Türk ceza Kanunu 23. maddesi ile neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda sorumluluk kusura dayandırıldığından uygun sebep teorisinin geçerliliğini büyük ölçüde yitirdiği kabul edilmektedir40.

37 Toroslu, Nevzat, Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yayınevi, Ankara, Nisan 2009, s.129; Önder, Ceza Hukuku, 1989, s.106; Özbek, “Ceza Hukukunda Nedensellik Bağı ve Fiilin Objektif İsnad Edilebilirliği Sorunu”, s.437; Öztürk/Erdem, 179.

38 CGK, 11.05.1987 tarih ve 1-98/177 sayılı kararı, Parlar/Demirel, s.379; Özgenç/Şahin, s.122; Savaş/Mollamahmutoğlu, s.4306-4309.

39 Özbek, “Ceza Hukukunda Nedensellik Bağı ve Fiilin Objektif İsnad Edilebilirliği Sorunu”, s.438. 40 Erdem, Mustafa Ruhan, “Netice Yüzünden Ağırlaşan Suçlar”, 3. Yılında Yeni Türk Ceza Adaleti Sistemi, Editör: Bahri Öztürk, Seçkin Yayınları, Ankara 2009, s.110.

(26)

3- Karma Uygunluk Teorisi

Uygun sebep teorisini esas alan teori, nedensellik bağı konusunu, önce objektif sonrada sübjektif biçimde ele alarak hareketin neticeyi meydana getirmeye elverişi ve uygun olup olmadığını iki aşamalı olarak inceler41. Bu teoriye göre, “nedensellik bağlantısı problemi, suç ister tamamlansın isterse teşebbüs derecesinde kalsın, daima hareketten sonra ortaya çıkan, yapılmış bir hareketin gerçekleşmiş bir neticeyi meydana getirmesinin normal ve mutad sayılıp sayılmadığı yolunda tarafımızdan bir değer hükmünün verilmesini gerektiren bir kavramdır”42.

Uygun illiyet teorisini esas alan karma uygunluk teorisine göre, hareketin neticeyi meydana getirmeye elverişli ve uygun olup olmadığı önce objektif, sonrada sübjektif biçimde iki aşamalı bir incelemeye tabi tutularak belirlenebilir43.

Buna göre, objektif açıdan yapılan değerlendirmede, suçun işlendiği zamandan geriye doğru gidilerek, hareketin yapıldığı anın şartlarına göre hareketin neticeyi meydana getirmeye elverişli ve uygun olup olmadığı araştırılır. Daha sonra ise, failin kendi deneyimine, kişisel durumuna, bilgisine ve kendisi tarafından olay anında bilinen şartlara göre objektif değerlendirme sonunda öngörülen neticenin fail tarafından da tahmin edilip edilmediği araştırılır44.

Bu iki değerlendirmenin birbiriyle uyumlu olması halinde hareket ile netice arasında nedensellik bağı ve kusurluluk sorunu da çözümlenmiş olacaktır. Fail objektif olarak öngörülemeyen neticeyi öngörmüş ise gerçekleşen netice ile hareket arasında nedensellik bağı vardır45.

Objektif olarak öngörülebilir neticeyi fail öngörememiş ve failden öngörmesi de beklenemeyecek ise gerçekleşen netice ile hareket arasında nedensellik bağı bulunmamaktadır46.

Netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara bu teori ile baktığımızda, 765 sayılı TCK’dan farklı olarak kusur sorumluluğu getirildiğinden objektif olarak öngörülen ancak failin

41 Dönmezer/Erman, s.516. 42 Dönmezer/Erman, s.516. 43 Dönmezer/Erman, s.516.

44 İçel/Sokullu-Akıncı/Özgenç/Sözüer/S.Mahmutoğlu/Ünver, s.80; Dönmezer/Erman, s.516; Centel, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.237-238; Özgenç/Şahin, s.117; Özgenç, Ceza Hukuku, s.164.

45 İçel/Sokullu-Akıncı/Özgenç/Sözüer/S.Mahmutoğlu/Ünver, s.80; Dönmezer/Erman, s.516; Centel, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.237-238; Özgenç/Şahin, s.117; Özgenç, Ceza Hukuku, s.164.

46 İçel/Sokullu-Akıncı/Özgenç/Sözüer/S.Mahmutoğlu/Ünver, s.80; Dönmezer/Erman, s.516; Centel, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s.237-238; Özgenç/Şahin, s.117; Özgenç, Ceza Hukuku, s.164.

(27)

öngörmediği ve öngörmesinin de beklenemeyeceği durumlarda kusurlu kabul edilemeyeceğinden sorumlu olmadığını, ancak failin neticeyi öngörememesi en azından taksirinden kaynaklanmışsa gerçekleşen ağır neticeden sorumlu olacağını kabul etmek gerekir.

4- Hukuki Önem Teorisi

İlke olarak şart teorisi üzerine kurulmuştur. Şart teorisinin netice meydana gelmeksizin düşünülemeyecek olan şartlarını, şart teorisinden farklı olarak her sebebi nedensel kabul etmez. Bu teoriye göre, her şart netice için bir nedendir. Ancak, şartı gerçekleştiren kişinin hareketinin ceza hukuku anlamında önemli görülmesi de gerekmektedir47.

Teori, üç aşamalı bir araştırma ortaya koymaktadır. İlk olarak, her hareketi bir neden olarak kabul eder. İkinci aşamada, bu bağlantının hukuken önemli olması, yani hareketin ihlal ettiği suç tipini oluşturmaya elverişli olup olmadığı yönünden bir inceleme yapılır. Son olarak, gerçekleşen netice bakımından failin kusuru incelenir48.

Bu açıklamalardan teorinin uygun sebep teorisine yaklaştığı görülür. Ancak, nedensellik bağının atipik hallerinde uygun sebep teorisi buna sebep niteliği tanımadığı halde, hukuki önem teorisi failin sorumluluğunu yeterli görmese de nedensellik bağını kabul eder. Yeterli görmediği nedensellik bağının hukuki bir önem taşıyıp taşımadığını da ayrıca inceler49.

Uygunluk teorisi genel yaşam deneylerine göre hareketin neticeyi meydana getirip getiremeyeceğini araştırırken, hukuki önem teorisi söz konusu suç tipini ele alır ve hareketin bu suç tipindeki neticeyi meydana getirmeye elverişli olup olmadığını araştırır. Bu yöntem sonucunda teori, failin sorumluluğunu sınırlandıran bir yapı kazanmaktadır. Bu haliyle, inceleme yöntemi açısından netice sebebiyle ağırlaşmış suçlarda kolaylık sağlamaktadır50.

5- Objektif İsnadiyet

47 Özbek, “Ceza Hukukunda Nedensellik Bağı ve Fiilin Objektif İsnad Edilebilirliği Sorunu”, s.438; Önder, Ceza Hukuku, 1989, s.120.

48 İçel/Sokullu-Akıncı/Özgenç/Sözüer/S.Mahmutoğlu/Ünver, s.79; Önder, Ceza Hukuku, 1989, s.120-121; Dönmezer/Erman, s.511.

49 Önder, Ceza Hukuku, 1989, s.121. 50 Önder, Ceza Hukuku, 1989, s.121.

(28)

Bu düşünceye göre, hareket ile netice arasında nedensellik bağının kurulması için şart teorisi yeterlidir. Çünkü uygun sebep teorisi nedensellik bağının tespitinde yetersiz kalmaktadır. Herhangi bir şart sebep ise de, sorumluluk açısından her şartı göz önünde tutmak da isabetsizdir. Nedensellik bağının kurulması açısından şart teorisi yeterli ise de, asıl sorun failin neticeden ne şekilde ve ne dereceye kadar sorumlu tutulabileceği veya tutulamayacağı sorusudur. Bu nedenle, gerçekleşen neticenin nedensel oluşumuna katılan her kişiyi ve bu kişileri de eşit derece de sorumlu tutmamak gerekir. Burada yapılmak istenen fail ile meydana gelen netice arasındaki özel ilişkiyi belirlemektir51.

Objektif isnadiyet52 esasta şart teorisine dayanır. Hareket hiç yapılmasaydı netice meydana gelmeyecekti ise hareket netice bakımından nedenseldir. Ancak, fail neticeden sorumlu olması için meydana gelen neticenin faile objektif olarak isnad edilebilmesi ve failin neticeye engel olabilme imkânına sahip olması da gerekir. Fail hareketi ile nedensellik bağına müdahale edebilir ve bu bağı yönlendirebilir. Fail buna rağmen, nedensellik bağına müdahale edebilecek ve bu bağı yönlendirebilecek kudrete sahipken hareketsiz kalmışsa gerçekleşen netice, kendisine objektif olarak isnad edilebilecektir53. Bu nedenle objektif isnadiyet bir teori değil değerlendirme yöntemidir. Öncelikle nedensellik bağı saptanmalıdır. Daha sonra ise gerçekleşen neticenin faile, onun bir eseri olarak yüklenebilip yüklenemeyeceği değerlendirilmelidir54.

VII- NETİCE SEBEBİYLE AĞIRLAŞMIŞ SUÇLARLA İLGİLİ ÇIKABİLECEK BAZI ÖZEL DURUMLAR

A- Objektif Cezalandırabilirlik Koşulları ve Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç

Objektif cezalandırabilirlik koşulları, fiilin hukuka aykırı olmasını veya suç oluşturmasını etkilememekte, suçun oluşması durumunda failin cezalandırılabilmesi için

51 Önder, Ceza Hukuku, 1989, s.118; Özbek, Veli Özer, Yeni Türk Ceza Kanununun Anlamı, Seçkin Yayınları, C.II., Ankara 2008, s.416; Özbek, Veli Özer/Bacaksız, Pınar/Doğan, Koray, Açıklamalı Şematik Çalışma Kitabı I Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2006, s.99-100; Özbek, “Ceza Hukukunda Nedensellik Bağı ve Fiilin Objektif İsnad Edilebilirliği Sorunu” s.440; Özbek, “Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suçlar”, s.238.

52 “Bu teori bir nedensellik teorisi olmayıp, sorumluluğu sınırlandırmak için ortaya atılan kriterlerin altında toplandığı bir üst kavram olarak düşünülmelidir. Önce nedensellik bağlantısı şart teorisine göre kurulur, sonra failin neticeden objektif sorumluluğu belirlenmeye çalışılır. Nedensellik ile sorumluluk birbirinden tümüyle farklıdır.”, Özbek/Bacaksız/Doğan, s.99; Özbek, “Ceza Hukukunda Nedensellik Bağı ve Fiilin Objektif İsnad Edilebilirliği Sorunu” s.440(67.dn.).

53 Dönmezer/Erman, s.506; Önder, Ceza Hukuku, 1989, s.118.

(29)

bazı suçlarda ve durumlarda kanunen aranan objektif koşullardır55. Bu koşullar geneldir, herkes için geçerlidir. Objektif cezalandırabilirlik koşulları, suçun unsurları dışında kalır ve failin kast veya taksir şeklinde ortaya çıkan kusurunun bunları kapsaması gerekmez56. Bu koşullara örnek olarak, somut tehlike suçlarında failin cezalandırılabilmesi için somut tehlikenin gerçekleşmesi gösterilebilir (TCK’nın 170, 171,178, 179 vb. maddeleri).

Netice sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, gerçekleşen ağır netice açısından failin en azından taksir seviyesinde kusuru bulunmalıdır. Objektif cezalandırabilirlik koşulları için failin kast veya taksiri şeklindeki kusurunun bunları kapsaması gerekmez.

Objektif cezalandırabilirlik koşulunun arandığı durumlarda failin cezalandırılabilmesi, bu koşulun gerçekleşmesine bağlıdır57. Netice sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ise ağır netice gerçekleşmese dahi fail temel suçtan cezalandırılabilir.

Bir diğer farkları ise, objektif cezalandırabilirlik koşulları netice sebebiyle ağırlaşmış suçlarda hareket ile gerçekleşen ağır netice arasında nedensellik bağı kurulması zorunluyken, objektif cezalandırabilme koşulları için böyle bir nedensellik bağı aranmaz.

Diğer bir farkları ise, objektif cezalandırabilirlik koşulları objektif özellik gösterirken, netice sebebiyle ağırlaşmış suçlar ise en azından taksir seviyesinde kusur arandığından sübjektif özelliktedir.

B- İhmal ve Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç

İhmal, kişiye belirli bir hareketi yapma yükümlülüğünün yüklendiği durumlarda, kişinin bu yükümlülüğü yerine getirmemesi, hareketsiz kalmasıdır. Bu yükümlülük davranış normlarından kaynaklanmaktadır. Davranış normlarına aykırı olarak failin yükümlülüğü yerine getirmemesi kanunda suç olarak tanımlanmış ise bu tip suçlara gerçek ihmali suçlar, aslında icrai bir davranışla işlenebilen bir suçun kanundaki düzenleme ile ihmal suretiyle de işlenmesinin kabul edildiği haline ise gerçek olmayan ihmali suçlar denmektedir58. Gerçek olmayan ihmali suçlar ceza kanunumuzda iki halde; kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi (TCK m.83) ve kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi (TCK m.88) hali olarak düzenlenmiştir.

55 Öztürk/Erdem, s.149; Hakeri, Ceza Hukuku, s.84; Toroslu, Ceza Hukuku, s.416. 56 Hakeri, Ceza Hukuku, s.84; Toroslu, Ceza Hukuku, s.418.

57 Öztürk/Erdem, s.149-150.

Referanslar

Benzer Belgeler

Postmodern edebiyat hakkında uzun yıllardır birçok şey dile getirilmiş, Amerika ve Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de postmodern edebiyat ile ilgili

Tablo 5’ten de anlaşıldığı üzere yeni öğrendiği kelimeyi cümle içinde kullanma ihtiyacı duyan öğrenci de duymayan öğrenci de yeni öğrenilen kelimenin cümle

Safety of bronchial thermoplasty (BT) in patients with severe, symptomatic asthma: positive safety profile in the AIR2 trial [abstract]. Dunn R,

Araştırma bulgularında güvenlik önceliği, yönetimin güvenlik bağlılığı, güvenlik eğitimi, güvenlik teşviki, güvenlik liderliği, güvenlik iletişimi,

[r]

collateral circulation on the Tp-e interval and Tp-e/QT ratio in patients with stable coronary artery disease. A new biomarker-index of cardiac electrophysiological balance

Postpartum dönemde üriner retansiyon gelişmesi için risk faktörlerini önceden doğum yapmamış olmak, uzamış doğum eylem, enstrümantal doğum, epizyotomi ve

lanlar dahi edegelmemişken ve bu zümre-i alûfeçiyanda 86 ncı bölükde yevmî on akça alûfesi var iken hazîne koyub hayli zamandan beru karye-i mezbûreyi müstakil tevliyet