• Sonuç bulunamadı

Eklenen veya Birleşen Sebeplerle Ölümün Meydana Gelmesi

D- Kasten Yaralama Sonucunda Ölüm Meydana Gelmesi

6- Eklenen veya Birleşen Sebeplerle Ölümün Meydana Gelmesi

Kasten yaralama fiiline daha önceden var olan bir sebebin eklenmesi veya birleşmesi ile ölümün gerçekleşmesi halinde failin neticeden sorumlu olup olmayacağı TCK’da açık değildir. Bir görüşe göre, TCK 87/4. maddesine bu husus bilinçli olarak alınmamıştır. TCK’nın 87/4. maddesi, 765 sayılı TCK’nın 452. maddesinin sadece birinci fıkrasını karşılamakta olup, ikinci fıkrası 5237 sayılı TCK’ya alınmamıştır. Bu nedenle, faili gerçekleşen neticeden sorumlu tutmak mümkün değildir437.

Diğer görüşe göre, eklenen veya birleşen nedenler failin fiili ile netice arasındaki nedensellik bağını kaldırmaz. Failin neticeden sorumlu tutulması mümkündür. Ancak, neticenin faile objektif olarak isnad edilemediği durumlarda ve nedensellik bağının eklenen veya birleşen sebepler dolayısıyla kesildiği durumlarda failinin sorumluluğu söz konusu olmaz438.

Kanaatimce, kasten yaralama fiilinin mağdurun vücudunda basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçünün ötesinde yaralama meydana getirmesi ve bu yaralama fiiline başka sebeplerin eklenmesi veya birleşmesi ile ölüm sonucunun gerçekleşmesi halinde faili sorumlu tutmak mümkündür. Bu durumda, fail eklenen veya birleşen sebebin olayda gerçekleşebileceğini öngörmesi gerekirken öngörmeyerek en azından taksirle hareket etmiş olmalıdır. Failin eklenen veya birleşen sebeplerin varlığını bilmesi ve özellikle

434 Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.331; 435 Tezcan/Erdem/Önok, s. 212. 436 Şık, s.263; Altun, s.182.

437 Kaymaz/Gökcan, s.254-255; Kaymaz, s.93-94; Kocasakal, s.274-276.

438 Altun, s.179; Tezcan/Erdem/Önok, s.212; Centel, “Kasten Yaralama Sonucunda Ölüm Meydana Gelmesi”, s.195.

bunların gerçekleşmesi için hareket etmesi halinde meydana gelen ölüm neticesinden kastı ile sorumluluğu da mümkündür. Ancak, eklenen veya birleşen sebebin tek başına neticeyi meydana getirmeye elverişli olduğu durumlarda ve ölüm neticesi ile fiil arasında nedensellik bağının kurulamadığı durumlarda failin sorumluluğu söz konusu olamaz439.

Uygulamada Yargıtay verdiği kararlarda eklenen veya birleşen nedenin fail tarafından bilinip bilinmediğini araştırarak en azından taksirle hareket edip etmediğini araştırmaktadır. Aynı zamanda netice ile fiil arasında nedensellik bağının bulunup bulunmadığını araştırmaktadır. Nedensellik bağının saptanmasına göre de yaralamanın niteliğine göre TCK 86/1 kapsamında yaralanma dolayısıyla TCK 87/4. maddesi gereğince, yaralanmanın 86/2 maddesi kapsamında kalması halinde ise TCK 85. maddesi gereğince taksirle öldürmeden dolayı sorumlu tutmaktadır. Örneğin; “Maktül İzzettin, eşi Remziyede yanında olduğu halde kapısı açılan uçaktan önce inme meselesi yüzünden sanık ile tartıştıkları, sanığın, maktüle tekme ile vurduğu, aralarında boğuşma yaşandığı daha sonra kalp rahatsızlığı olan maktülün uçağın merdivenlerinde geçirdiği kalp krizi ile düşüp öldüğü olayda, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun 20.10.1999 tarihli raporuna göre, olay ile ölüm arasında geçen süre dikkate alındığında olayın efor ve stresin kişinin kendisinde mevcut kalp damar hastalığını artırarak ölümde etkili olduğu, dolayısı ile olay ile ölüm arasında illiyet bağı bulunduğu bildirildiğinden; 5237 Sayılı TCK’ nın 86. maddesi kapsamında Adli Tıp Kurumundan rapor aldırılıp, sonucuna göre;

a)Rapor 5237 sayılı TCK’ nın 86/2. maddesi kapsamında ise, aynı yasanın 86/2, 22/2. maddeleri yollaması ile 85/1. maddesi,

b) Rapor 5237 sayılı TCK’ nın 86/1. maddesi kapsamında ise, aynı yasanın 87/4 maddesine göre lehe olan 765 sayılı Yasanın 452/2. maddesi ile hüküm kurulması440 gerektiği yönünde içtihat ortaya koymuştur.

439 Tezcan/Erdem/Önok, s. 212.

440 1.CD, 22.02.2008 tarih ve 7731-1274 sayılı kararı, Albayrak, “Kasten Yaralama Sonucu Oluşan, Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama ve Ölüm Halinde Faillerin Cezalandırılması Sorunu”, s.71-72; başka bir kararında ise; “Sanık ve kardeşlerinin, makulün işlettiği kahvehanede tanık Ünal ve arkadaşlarıyla tartışıp kavga etmeleri üzerine, maktulün kavgaya müdahale ettiği, sanığın da maktule vurup iterek yere düşürdüğü, kendinden geçen maktulün kaldırıldığı hastanede öldüğü olayda, maktulün ölümünün olayın efor ve stresiyle kendinde bulunan kronik kalp hastalığının akut hale geçmesinden gelişen solunum dolaşım durması sonucu meydana gelmiş olduğu anlaşılmakla, maktul yönünden 5237 sayılı TCK’nın 86 ve 87. maddeleri kapsamında yeniden rapor alınmak ve sanığın maktuldeki kronik kalp damar hastalığını önceden bilip bilmediği husus araştırıldıktan sonra; a)Yaralamanın, 86/1. maddeye uygun olması halinde maktulün eylemine uyan 87/4. madde uyarınca cezalandırılması, b)Yaralamanın, 86/2. madde kapsamında kalması halinde maktuldeki kronik kalp damar hastalığını önceden bilmiyor ise 5237 sayılı TCK’nın 86/2 ve 22. maddeleri delaletiyle 85/1. maddesi gereğince taksirle öldürme suçundan, şayet biliyor ise 5237 sayılı TCK’nın 86/2 ve22/3. maddeleri delaletiyle 85/1. maddesi gereğince bilinçli taksirle öldürme suçundan

VII- SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ HALLERİ A- Teşebbüs

Kanundaki düzenlemeye göre teşebbüs bir suç işleme kastını gerektirir441. Taksirli suçlara teşebbüs mümkün değildir. Netice sebebiyle ağırlaşmış suçlarda gerçekleşen netice kastedilmediğinden teşebbüse müsait değildir. Fail, ağır veya başka neticeden ancak gerçekleşmesi halinde sorumludur442.

Neticesi sebebiyle ağırlamış yaralama suçunda konuyu ikiye ayırarak anlatmakta fayda görüyorum. Birinci halde, neticenin kasten de gerçekleştirilebileceği kabul edilen 87/1-2-3. fıkralar açısından teşebbüsün mümkün olup olmadığıdır. Fail, ağır neticenin meydana gelmesini istemesine rağmen yaralanma temel düzeyde(86/1 m.) kalabilir. Bu durumda netice sebebiyle ağırlaşmış yaralamaya teşebbüs olduğu düşünülebilir. Yukarıda Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suçlar bölümünde teşebbüs konusunda anlattığımız şekilde fail ancak ağır neticenin gerçekleşmesi halinde sorumludur. Bu nedenle fail temel yaralama( TCK m. 86/1) suçundan sorumlu tutulacaktır443.

Diğer bir durum ise, neticeye ancak taksirle neden olunması halinde teşebbüsün mümkün olup olmadığıdır. Bu tür durumlarda netice yönünden failin kasten hareket etmesi başka bir suçun oluşmasına sebebiyet vermektedir. Bunlara örnek olarak, TCK 87/2.c, 87/2.e ve 87/4. maddelerinde düzenlenen haller sayılabilir. Mağdurun çocuk yapma kabiliyetine yönelik kasıt bulunması halinde kısırlaştırma suçunu, mağdurun gebe olduğunu bilerek doğrudan çocuğu düşürtmeye yönelik kasıt çocuk düşürtme suçunu, mağduru öldürmeye yönelik kasıt ise kasten öldürme suçunu oluşturur. Bu durumlarda failin kastının bulunması, sayılan suçları oluşturacağından en azından değil sadece taksirinin bulunması halinde netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu oluşur444.

Neticeye ancak taksirle sebebiyet verilebileceği bu tür durumlarda netice

kastedilmediğinden teşebbüsün suç işleme kastına ilişkin unsuru da

mahkumiyeti yerine vasıfta hayata düşülerek fazla ceza tayini,” 1.CD, 10.06.2008 tarih ve 2862/4853 sayılı kararı, Albayrak, “Kasten Yaralama Sonucu Oluşan, Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama ve Ölüm Halinde Faillerin Cezalandırılması Sorunu”, s.72.

441 İpekçioğlu, s.26.

442 İpekçioğlu, s.182; Kaymaz, Kasten Yaralama Sonucu Ölüme Neden Olma, s.154. 443 Kaymaz, Kasten Yaralama Sonucu Ölüme Neden Olma, s. 154.

gerçekleşmemektedir445. Bu nedenle netice sebebiyle ağırlaşmış yaralamanın taksirle gerçekleştirilebilir haline de teşebbüs mümkün değildir.

B- İştirak

Netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçuna iştirak mümkündür. Netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu tek fail tarafından işlenebileceği gibi birden fazla kişi tarafından iştirak iradesi ile birlikte de işlenebilir. Fail, azmettiren tarafından mağdurun kolunun koparılması, gözünün çıkarılması için yönlendirilebilir ve diğer suç ortakları faile yardımda bulunabilir.

TCK’nın 87/1-2-3. fıkralarının düzenleniş şekline göre ağır neticeler kasten de gerçekleştirilebilir. Bu neticelerin kasten işlenebilir olması iştirak hususunda tereddüt yaratmamaktadır. Ancak, neticeye taksirle neden olunduğu, kast-taksir kombinasyonunun mevcut olduğu durumlarda duraksamaya yol açmaktadır446. Yukarıda Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suçlar bölümünde iştirak hususunda doktrindeki ve uygulamadaki görüşlere değinmiştik. Kabul ettiğimiz görüşe göre de netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçuna tüm şekilleriyle iştirak mümkündür.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunda müşterek failin sorumlu tutulabilmesi için en azından taksirle hareket etmesi gerekli ve yeterlidir. Diğer iştirak eden suç ortakları açısından ise müşterek failin sorumlu tutulabildiği hallerde sorumluluk söz konusudur. Gerçekleşen ağır neticenin müşterek faile yüklenebildiği durumda azmettiren veya yardım eden şerikler açısından en azından taksirle hareket edenler neticeden sorumlu olur. Ağır neticenin gerçekleşmesinde en azından taksir seviyesinde kusuru bulunmayan suç ortakları kasten yaralamanın temel biçimine göre (TCK m. 86/1) sorumlu tutulur447.

C- İçtima

Netice sebebiyle ağırlaşmış suçlarda içtima konusunda doktrinde iki görüş bulunmaktadır. Bir görüş, kastın çoğu zaman ağır neticeye yönelik olduğu durumda kasıtlı bir suç tipi de gerçekleştirilmiş olduğundan netice sebebiyle ağırlaşmış suç ile kasten gerçekleştirilen suç arasında gerçek içtimaın uygulanabileceğini kabul etmektedir448. Katıldığım diğer görüş ise, kastın ağır neticeyi kapsamına aldığı hallerde artık netice

445 İpekçioğlu, s.181.

446 Kaymaz, Kasten Yaralama Sonucu Ölüme Neden Olma, s. 162.

447 Tezcan/Erdem/Önok, s. 214; Erdem, “Netice Yüzünden Ağırlaşan Suçlar”, s.111. 448 Erdem, “Netice Yüzünden Ağırlaşan Suçlar”, s.112.

sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu değil, kasten işlenen bir suçun oluşacağını kabul eder. Bu nedenle de netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu ile kasten yaralama, kasten öldürme veya taksirle öldürme suçu arasında içtima mümkün değildir449.

Netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunda fikri içtima hükümleri de uygulama alanı bulamaz. Fikri içtimada bir fiil ile birden fazla suçun oluşması hali mevcuttur. Ancak, netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunda fiil tek olmasına rağmen birden fazla suç yoktur. Neticenin kasten de işlenebildiği netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunda birden fazla suç değil tek suç vardır. Neticenin gerçekleşmesine taksirle neden olunduğu durumlarda iki farklı suçun oluştuğu düşünülebilir. Buna göre kasten işlenen yaralama suçu ile taksirle neden olunan neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu iki farklı suç gibi kabul edilebilir. Ancak, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda meydana gelen netice ve suç tektir. Meydana gelmesi istenen kasten yaralama, neticesi yüzünden ağırlaşmakta ve nitelik değiştirmektedir. Bu nedenle de fikri içtima hükümleri uygulama alanı bulamaz450.

VIII- YAPTIRIM

TCK’nın 87. maddesinin birinci fıkrasında yazılı ağırlaşmış hallerde, TCK’nın 86/1 ve 86/3. maddelerin göre belirlenecek ceza bir kat artırılır. Ancak yaralamanın 86/1. madde kapsamında olması halinde ceza üç(3) yıldan, 86/3. maddeye giren hallerde ise beş(5) yıldan az olamaz.

TCK’nın 87. maddesinin ikinci fıkrasında yazılı ağırlaşmış hallerde, TCK’nın 86/1 ve 86/3. maddelerin göre belirlenecek ceza iki kat artırılır. Ancak yaralamanın 86/1. madde kapsamında olması halinde ceza beş(5) yıldan, 86/3. maddeye giren hallerde ise sekiz(8) yıldan az olamaz.

TCK’nın 87. maddesinin üçüncü fıkrasında yazılı ağırlaşmış hallerde, TCK’nın 86/1 ve 86/3. maddelerin göre belirlenecek ceza kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre yarısına kadar artırılır. 06.12.2006 tarihli ve 5560 sayılı Kanun öncesinde ise kemik kırılması halinde bir(1) yıldan altı(6) yıla kadar bağımsız ceza öngörmekteydi. 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun sonrasında ise kemik kırılması yanında çıkığa da yer verilmiştir. Bağımsız ceza belirtmek yerine, TCK’nın 86. maddesine göre belirlenecek olan cezanın artırılması kabul edilmiştir.

449 Kaymaz, Kasten Yaralama Sonucu Ölüme Neden Olma, s.182. 450 Kaymaz, Kasten Yaralama Sonucu Ölüme Neden Olma, s.181.

TCK’nın 87. maddesinin dördüncü fıkrasında yazılı ağırlaşmış halde, yaralamanın 86/1. madde kapsamında olması halinde ceza sekiz(8) yıldan oniki(12) yıla kadar, 86/3. maddeye giren hallerde ise oniki(12) yıldan onaltı(16) yıla kadar hapis cezasıdır.

Kasten yaralama sonucunda neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama hallerinden birden fazlasının gerçekleşmesi durumunda en ağır cezayı gerektiren netice hesaplanacak ve buna göre cezaya hükmedilecektir451. Örneğin, mağdurun vücudunda kemik kırığı ve yüzde sabit iz oluşturan yaralama eyleminde, kemik kırılması nedeniyle TCK 86/1 ve 87/3. maddelerine göre belirlenecek ceza ile TCK 86/1 ve 87/1-c. maddesine göre belirlenecek olan cezalardan hangisinin daha ağır cezayı gerektirdiği hesaplanmalıdır. Fail belirlenen cezalardan ağır cezayı gerektiren ile cezalandırılmalıdır. Kasten yaralama sonucunda birden fazla netice sebebiyle ağırlaşmış halin birleşmesi durumunda temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşılarak cezanın belirlenmesi ise mümkündür. Yargıtay da eylemin birden fazla ağırlaşmış halin gerçekleşmesi durumunda alt sınırdan uzaklaşılarak cezanın belirlenmesini kabul etmektedir452.

IX- MUHAKEME

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunun bütün halleri şikâyete bağlı değildir. Doğrudan soruşturma ve kavuşturma yapılır.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunun TCK’nın 87/1-2-3. fıkralarında düzenlenen halleri için 5235 sayılı Yasanın 11. maddesi gereğince Asliye Ceza Mahkemesi görevlidir. TCK’nın 87/4. maddesi açısından ise 5235 sayılı Yasanın 12. maddesi gereğince Ağır Ceza Mahkemesi görevlidir.

451 Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.340.

452 “Mağdurun ateşli silahla hem hayati tehlike geçirip hem de uzuv kaybı oluşacak şekilde yaralanmış olmasına göre birden fazla ağırlaşmış halin yahut birden fazla neticesi sebebiyle ağırlaşmış durumun aynı olayda inzimam etmesi halinde temel ceza tayin edilirken alt sınırdan uzaklaşılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde uygulama ile ceza tayini”, 3.CD, 23.01.2008 tarih ve 11010/157 sayılı kararı, Albayrak, Mustafa, “Yaralama ve Öldürmeye Teşebbüs Suçlarında Temel Cezanın Belirlenmesi”, Adalet Dergisi, Ocak 2009, s.268.

SONUÇ

Çağdaş ceza hukuku sistemlerinde kusur sorumluluğu kabul edilmiştir. Kusur sorumluluğuna göre fail kusuru oranında sorumludur. Kusursuz kişiye ise ceza verilmez. Ancak eski ceza hukuku sistemlerinde yapılan eylem ile maddi nedensellik bağının saptandığı neticeden failin kusurluluğu aranmadan cezalandırıldığı görülmektedir. Kusurlu olup olmadığı araştırılmadan failin isteyerek yaptığı hareket sonucunda meydana gelen neticeden nedensellik bağının varlığı nedeniyle sorumlu tutulduğu bu tür sorumluluk hallerine objektif sorumluluk halleri denmektedir.

Kusur sorumluluğunu kabul eden çağdaş ceza hukuku sistemlerinde ise failin cezalandırılması için yapılan eylem ile meydana gelen netice arasında nedensellik bağının varlığı yeterli görülmemektedir. Bunun yanında sübjektif bir unsurda daha aranmaktadır. Bu unsur failin kusurlu olup olmadığıdır. Kusur sorumluluğuna göre ise, fail kasten veya taksirle neden olduğu neticeden sorumlu tutulabilir. Gerçekleştirilen eylem ile meydana gelen netice arasında nedensellik bağının saptanmasına rağmen failin kusurlu olmadığının anlaşılması halinde sorumluluk söz konusu olmaz.

Kusurluluk, failin kastından veya taksirinden kaynaklanabileceği gibi, kasten işlenen suçun en azından taksirle ağır veya başka netice meydana getirdiği kast-taksir kombinasyonundan da kaynaklanabilir.

Kasten işlenen suç nedeniyle failin istediği neticeden daha ağır neticelerin gerçekleşmesi halinde, kusur sorumluluğunun bir sonucu olarak ceza hukukumuzda ağır neticeye en azından taksirle neden olunması kabul edilmiştir. Bu şekilde maddi nedensellik bağının varlığının yeterli görüldüğü objektif sorumluluk hallerinden vazgeçilmiştir.

Failin kastettiği veya suçun oluşması için yeterli olan neticeden daha ağır veya başka neticenin gerçekleşmesi nedeniyle cezanın ağırlaşmasını gerektiren, nedensellik bağının varlığının yanında failin sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımdan en azından taksirli hareket etmesinin de arandığı suçları ifade etmek üzere ceza hukuku sistemimize “netice sebebiyle ağırlaşmış suç” kavramı getirilmiştir. Bu düzenleme ile failin kastetmediği neticeden sorumlu tutulduğu kusursuz sorumluluk yerine, kastedilenden daha ağır veya başka neticeden dolayı sorumluluk kusura dayandırılmıştır.

Netice sebebiyle ağırlaşmış suç Türk Ceza Kanunu’nun 23. maddesinde; “Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi hâlinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Netice sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, iki ayrı suç vardır. Bunlardan birincisi failin istediği neticeyi içeren temel suç, ikincisi ise en azından taksirle hareket ederek neden olduğu daha ağır veya başka neticeyi içeren suçtur.

Madde metninde “kastedilenden daha ağır veya başka netice” ibaresi ise, netice sebebiyle ağırlaşmış suçun failin kastettiği neticeden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesini ifade etmektedir. Başka ifadeyle, failin kastının ağır veya başka neticeye yönelik olmaması gerekir. Failin kastının ağır veya başka neticeye yönelik olduğu durumlarda netice sebebiyle ağırlaşmış suç yoktur. Failin kastettiği netice gerçekleşmiş olan neticedir. Bu nedenle ağırlaşan netice yoktur.

Madde metninde “en azından taksirle” ibaresi ise, failin sorumlu tutulabilmesi için daha ağır veya başka neticenin oluşumuna taksir derecesinde hareket ederek sebebiyet vermesi gerektiğini anlatmaktadır. Düzenlemede “en azından” ibaresi, netice sebebiyle ağırlaşmış suçlarda taksirin varlığının karine olarak kabul edilmesini gerektirmez. Bununla, netice sebebiyle ağırlaşmış suçlardan sorumluluğun kusura dayandırıldığı anlaşılmaktadır. Failin, taksir derecesinde de olsa kusuru yoksa ağır veya başka neticeye yönelik sorumluluğu da yoktur. Bu durumda ancak kasten gerçekleştirilen temel suçtan cezalandırılır.

Doktrinde de belirtildiği gibi neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, ağır veya başka neticeler bakımından taksirin varlığını hemen kabul etmemek gerekir. Failin taksirli hareket edip etmediği özenle araştırılmalıdır. Taksir karine olarak kabul edilmemelidir. Her ağırlaşmış suçta taksirin varlığını peşinen kabul etmek 765 sayılı TCK döneminde geçerli olan objektif sorumluluktan da öteye neticeden dolayı sorumluluğa götürebilir.

Netice sebebiyle ağırlaşmış suçlar istisnai nitelik taşırlar. Bu suçlardan sorumluluk için ceza kanunlarında ayrıca düzenlenmeleri de gerekmektedir. Bu suçlar arasında kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış şekli olarak Türk Ceza Kanunu’nun 87. maddesinde “Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama” suçu düzenlenmiştir.

Türk Ceza Kanunu 87. maddesinde “kasten yaralama”dan bahsedildiği için TCK 86. maddesinde belirtilen kasten yaralama suçunun unsurlarını öncelikle taşıması gerekir.

Kasten yaralama suçundan bahsedebilmek için, başkasının vücuduna acı verme veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olunmalıdır. Başkasının vücuduna acı verme veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olunması, TCK 86/1. maddesinde yaralama olarak kabul edilmiştir.

Kasten yaralama suçu ile beden bütünlüğü/vücut dokunulmazlığı korunmaktadır. Bu koruma Anayasa düzeyinde 17. maddede “Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz” şeklinde güvence altına alındığı gibi uluslararası düzenlemelerle de korunmaktadır.

Kasten yaralama suçunun faili herkes olabilir. Ancak failin üstsoy, altsoy, eş veya kardeş olması hali ile kamu görevlisi olup sahip olduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde 86. maddenin 3. fıkrası gereğince cezası artırılarak belirlenecektir.

Türk Ceza Kanunu 86/1. maddesinde “başkasının vücudu”ndan bahsedildiğinden mağdur ancak failin dışındaki kişiler olabilir. Mağdurun, kasten yaralama hareketlerini yapmadan önce doğmuş ve ölmemiş olması gerekir. Henüz doğmamış olan cenin bu suçun mağduru olamaz. Yapılan hareketler özellikle anne karnındaki cenine yönelikse ve cenin ölmüşse TCK 99 ve 100. maddelerinde düzenlenen çocuk düşürtme veya çocuk düşürme suçunun konusunu oluşturabilir. Ceninin kişilik kazanması ise Türk Medeni Kanunu 28. maddesi gereğince sağ ve tam doğumla başlar ve ölümle sona erer. Bu nedenle, sağ ve tam olarak doğmuş olan çocuk kasten yaralama suçunun konusu olabilir. Mağdurun altsoy, üstsoy, eş veya kardeş olması, beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunması ve görevinden dolayı kamu görevlisine karşı işlenmesi halinde cezayı ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmiştir.

Kasten yaralama suçu icrai davranışla işlenebileceği gibi ihmali davranışla da işlenebilir. TCK 88. maddesine göre kasten yaralama suçunun ihmali davranışla işlenip işlenmediğinin tespitinde, kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesine ilişkin koşullar aranacaktır. Buna göre, kasten yaralama suçunun ihmali davranışla işlendiğinin kabulü için, neticenin oluşumuna neden olan yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir.

TCK 86. maddesinde düzenlenen yaralama suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Suçun oluşabilmesi için özel kast aranmaz, genel kast yeterlidir. Suç, olası kastla da işlenebilir. Neticenin öngörülmesi ve istenmesi yeterlidir. Fail hareketi ile mağdurun

vücuduna acı vermeyi, sağlığını ya da algılama yeteneğini bozmayı düşünmüş ve bu sonuçları istemiş olmalıdır. Kasten yaralama suçunda failin saikinin önemi yoktur. Ancak saik, kasten yaralama suçunu eziyet (TCK m. 96), kötü muamele (TCK m. 232) suçlarından ayırmaktadır.

TCK’da düzenlenen suçlar yönünden soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda ilgilinin rızası fiili hukuka uygun hale getirir. Kasten yaralama suçunda fiilin etkisinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde şikâyet arandığından kişinin rızasının varlığı halinde işlenen fiil hukuka uygundur.

Kasten yaralama suçunu hukuka uygun hale getiren nedenlerden biri de hakkın kullanılmasıdır. Hakkın kullanılması olarak, tıbbi müdahale, spor faaliyetleri, tedip hakkı örnek gösterilebilir.

Kasten yaralama suçuna iştirak şekillerinin hepsinin katılımı mümkündür. Bu nedenle iştirak açısından farklılık göstermez.

765 sayılı Türk Ceza Kanunu 464.maddesinde düzenlenen ölümle biten kavgaya katılma suçu 5237 sayılı TCK’da yer verilmemiştir. Söz konusu maddede, ölümle biten kavga sırasında faille iştirak iradesi olmaksızın, ölene el uzatmak veya kavgaya katılmak