• Sonuç bulunamadı

Algılama Yeteneğini Bozma

765 sayılı TCK döneminde “akli melekelerde teşevvüş husulüne sebep olmak” ifadesinin karşılığı olarak kabul edilmiştir. Bu kavram, bir kişinin ruhi durumunda ortaya çıkan ve anlama, düşünme, kavrama, değerlendirme ve yönlendirme yeteneklerinde meydana gelen bozukluklar, karışıklıklar veya olumsuz değişimlerdir. Kişinin hipnotize

156 Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, s.138; Kaymaz/Gökcan, s.189; Tezcan/Erdem/Önok, s.183- 184; Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.298; Kaymaz, Kasten Yaralama Sonucu Ölüme Neden Olma, s. 41-42; s.87; Meran, Kişilere Karşı Suçlar, s.142; Centel/Çakmut/Zafer, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s.129. 157 Tezcan/Erdem/Önok, s.184; Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.298; Toroslu, Ceza Hukuku Özel Kısım, s.42; Kaymaz/Gökcan, s.189; Centel/Çakmut/Zafer, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s.130; Özbek, Yeni Türk Ceza Kanununun Anlamı, Cilt II, s. 395.

158 “Mağdur (S)’ye uygulanan testler sonucu (Hiv.1-2) AİDS hastalığına yakalandığının anlaşılması karşısında, bu hastalığın kesin veya muhtemel olarak iyileşmesi mümkün olup olmadığı, hastalığın süreklilik gösterip göstermediği hususlarında Adil Tıp İhtisas Kurullarından rapor alınması ve sonucuna göre Hiv-Aids hastalığına askerliği sürecinde yakalandığını bilen ve bu durumu açıklamayarak mağdur Sevgi ile evlenip cinsel ilişkileri sonucu onun hastalığa yakalanmasına bilinçle neden olmuş bulunan sanığın eyleminin TCK’nın 456/3. maddesine uyup uymadığının tartışılması gerekirken…”, 1.CD, 15.10.2002 tarih ve 3171/3584 sayılı kararı, Kaymaz/Gökcan, s.189.

159 Tezcan/Erdem/Önok, s. 184.

160 Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, s. 137; Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.298; Kaymaz, Kasten Yaralama Sonucu Ölüme Neden Olma, s. 42.

edilerek baygın hale sokulması, içeceğine ilaç katılarak sarhoş hale getirilmesi, korkutulması, şok geçirmesine neden olunması bu kapsamda değerlendirilebilir161.

Algılama yeteneğinin bozulması ile akıl hastalığı farklı kavramlardır. Algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan hareket akıl hastalığı veya her hangi bir hastalığa yol açmayabilir. Tıbben hastalık olarak sayılmayan kısa süreli davranışlarına yön verememe, davranışları arasında seçim yapamama bu kapsamda sayılabilir. Yapılan hareket sonucu mağdurun akıl hastalığına yakalanması da mümkündür162.

VII- SUÇUN İHMALİ DAVRANIŞLA İŞLENMESİ

Kasten yaralama suçu icrai davranışla işlenebileceği gibi ihmali davranışla da işlenebilir. TCK 88. maddesine göre kasten yaralama suçunun ihmali davranışla işlenip işlenmediğinin tespitinde, kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesine ilişkin koşullar aranacaktır. Buna göre, kasten yaralama suçunun ihmali davranışla işlendiğinin kabulü için, neticenin oluşumuna neden olan yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir163. Başka bir deyişle, ihmali ve icrai davranışın eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin,

a)Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanuni düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması,

b)Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının vücut bütünlüğü/ dokunulmazlığı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması, gerekir.

TCK’nın 88. maddesinde kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi indirim nedeni olarak düzenlenmiştir. Cezada indirim nedeni olarak kabul edilmesinin sonucu olarak da mahkemelerin görevlerinin belirlenmesinde ve zamanaşımında dikkate alınmayacaktır164.

161 Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, s. 138; Tezcan/Erdem/Önok, s.185; Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, s.138; Kaymaz/Gökcan, s.190-191; Centel/Çakmut/Zafer, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s.130; Meran, Kişilere Karşı Suçlar, s.142-143; Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.298.

162 Tezcan/Erdem/Önok, s.186; Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.298. 163 Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.299; Tezcan/Erdem/Önok, s. 186. 164 Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.333.

VIII- MANEVİ UNSUR

“Suçun diğer bir unsuru da, manevi unsurdur. Manevi unsur, işlenen fiil ile kişi arasındaki manevi bağı ifade etmektedir. Bu bağ tesis edilmeden, gerçekleştirilen davranış fiil niteliğini taşımaz ve dolayısıyla, bir suçun varlığından söz edilemez.165

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda suçun manevi unsuru olarak kast ve taksir kabul edilmiştir. Kast doğrudan kast olabileceği gibi, olası kast şeklinde de ortaya çıkabilir. Taksir ise bilinçli taksir ve bilinçsiz taksir olarak ikiye ayrılmaktadır.

TCK 21/1. maddesinde, kast; suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi, şeklinde tanımlanmıştır.

Doğrudan kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların fail tarafından öngörülmüş ve neticenin istenmiş olması halidir. Failin hedeflediği ve istediği neticenin yanında bu neticeye zorunlu olarak bağlı neticeler gerçekleşmiş olabilir. Fail bu neticeleri de öngörmüş olması halinde, kastının zorunlu neticeler bakımından da doğrudan kast olduğu kabul edilmektedir166.

TCK 21/2. maddesinde ise, olası kast; kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hali olarak tanımlanmıştır. Bu kast türünde fail, hareketi ile meydana gelebilecek neticeyi öngörmekte ve kabullenmektedir. Fail, öngörmüş olduğu neticenin gerçekleşmesi bakımından olursa olsun düşüncesi ile hareket etmektedir167.

TCK 22/2. maddesinde, taksir; dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi, şeklinde tanımlanmıştır. Bu noktada taksir ile kast neticenin istenmemesi noktasında ayrılmaktadır. Taksir, neticenin istenmediği halleri kapsamaktadır. Taksirden söz edebilmek için neticenin objektif olarak öngörülebilir olması gerekir. Buradan yola çıkarak taksiri ikiye ayırabiliriz. Bunlardan ilki, bilinçsiz taksir, davranışın dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak, öngörülebilir neticeyi öngörmeden ve neticeyi istemeden gerçekleştirilmesi olarak tanımlayabiliriz. İkincisi,

165 Özgenç, Ceza Hukuku, s.205.

166 Öztürk/Erdem, s.245-246; Hakeri, Ceza Hukuku, s.162; Özgenç, Ceza Hukuku, s.216; Kaymaz/Gökcan, s.42-43.

167 Öztürk/Erdem, 10. Baskı, s.246; Hakeri, Ceza Hukuku, s.162; Özgenç, Ceza Hukuku, s.217; Kaymaz/Gökcan, s.48.

bilinçli taksir ise, davranışın dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak, öngörülen neticeyi istemeden gerçekleştirilmesi hali olarak tanımlayabiliriz168.

TCK 86. maddesinde düzenlenen yaralama suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Suçun oluşabilmesi için özel kast aranmaz, genel kast yeterlidir. Suç, olası kastla da işlenebilir. Suç teşkil eden neticenin öngörülmesi ve istenmesi yeterlidir. Fail hareketi ile mağdurun vücuduna acı vermeyi, sağlığını ya da algılama yeteneğini bozmayı düşünmüş ve bu sonuçları istemiş olmalıdır169. Failin kastının öldürmeye yönelik olması halinde kasten öldürme suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Failin işlenen suçta taksir düzeyince kusurunun bulunması halinde de işlenen suç taksirle yaralama veya öldürme kapsamında değerlendirilir. Fail yaralama kastı ile hareket etmesine rağmen elinde olmayan nedenlerle neticenin gerçekleşmemesi halinde ise yaralama suçuna teşebbüs meydana gelir. Failin kastının yaralama olmasına rağmen bu yaralama ile ölüm neticesinin gerçekleşmesi halinde ise, netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama hali, yani 87/4. maddesi uygulanır. Bu durumda, gerçekleşen netice bakımından TCK 23. maddesine göre en azından taksir seviyesinde kusurun varlığı aranır170.

Kasten yaralama suçunda failin saikinin önemi yoktur. Ancak saik, kasten yaralama suçunu eziyet (TCK m. 96), kötü muamele (TCK m. 232) suçlarından ayırmaktadır171.

IX- HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

A- Genel Olarak

Bir haksızlık olarak ortaya çıkan suçun diğer bir unsuru da hukuka aykırılık unsurudur. Hukuka aykırılık, işlenen fiilin hukuk düzenine uygun olmaması, çelişki ve çatışma halinde bulunması demektir. Bu fiile sadece ceza hukuku ile değil tüm hukuk düzenince izin verilmez172.

Bir fiilin ceza hukuku anlamında cezalandırılması için, fiilin kanundaki tanıma uygun ve kusurlu olmasının yanında hukuka aykırı olması da gerekir. Kanundaki tanıma uygun ve kusurlu her hareket, onun her zaman hukuka aykırı olduğunu göstermez. Ortada

168 Hakeri, Ceza Hukuku, s.176; Öztürk/Erdem, s.251; Özgenç, Ceza Hukuku, s.244.

169 Arslan, Çetin/Azizağaoğlu, Bahattin, Yeni Türk Ceza Kanunu Şerhi, Adil Yayınları, 2004 Ankara, 1. Baskı, s.380; Tezcan/Erdem/Önok, s.186; Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.299.

170 Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.300.

171 Tezcan/Erdem/Önok, s.187; Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.300.

fiili hukuka aykırı olmaktan çıkaran bir nedenin de bulunmaması gerekir. Fiilin hukuka aykırı olmasını engelleyen bu nedenlere ise hukuka uygunluk nedenleri denmektedir173.

Hukuka aykırılık unsuruna suç tiplerinde ayrıca yer verilmemektedir. Ancak, 5237 sayılı TCK’nın bazı suç tiplerinde “hukuka aykırı olarak”, “hukuka aykırı başka bir davranışla”, “hukuka aykırı yolla” ifadelerine yer verilmiştir. Bu tür durumlarda fiilin hukuka aykırılığı özel olarak belirtilmiştir174. “Bu suretle, Kanun Koyucu, failin, işlediği fiilin hukuka aykırı olduğunu bilmesini yani, işlediği fiilin hukuka aykırı olduğu hususunda doğrudan kastla hareket etmesini aramıştır. Başka bir deyişle, ilgili suç tanımında fiilin hukuka aykırılığına özellikle işaret edilmiş olan hallerde, bu suç ancak doğrudan kastla işlenebilir.175