• Sonuç bulunamadı

TCK 87/2 Maddesinde Düzenlenen Haller

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunun bu halleri birinci fıkrada sayılanlardan daha ağır nitelikte olanlardır. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama halleri olarak, mağdurun; a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, d) Yüzünün sürekli değişikliğine, e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine neden olunması sayılmıştır. Bu hallerin tek tek incelenmesi konunun anlaşılması açısından faydalı olacaktır.

1- Yaralamanın, Mağdurun İyileşmesi Olanağı Bulunmayan Bir Hastalığa Veya Bitkisel Hayata Girmesine Neden Olması

Kasten yaralama sonucunda mağdurun iyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesi TCK’nın 87/2-a bendine göre, bu suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâli olarak öngörülmüştür. Bu düzenlemede, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 456/3. maddesinde “kati veya muhtemel surette iyileşmesi kabil olmıyacak derecede akıl veya beden hastalıklarından birini… mucip olmak” olarak kullanılan kavramın yerine “iyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalık” kavramı kabul edilmiştir. Maddenin ikinci kısmını oluşturan “bitkisel hayata girme” kavramı ise 765 sayılı TCK’da yer almamaktaydı. Bu ağırlaştırıcı neden ilk kez 5237 sayılı TCK ile ceza hukuku sistemimize girmiştir.

Hastalık380, sebebi, vücutta oluşturduğu değişimleri ve iyileşme olanağı bilinen

veya bilinmeyen, karakteristik belirtiler ve bulgular dizisiyle kendini gösteren, vücudun

378 Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.319.

379 “Müessir fiil neticesi çocuğun düşmesine sebebiyet vermenin ağırlatıcı sebep telakkisi için failin mağdurun gebe olduğunu bildiğini gösteren delillerin tesbiti iktiza eder”, 1.CD, 26.12.1952 tarih 1952/2416 esas ve 1952/2658 sayılı kararı, Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, s. 157; “Türk Ceza Kanunu’nun 456 ve muaddel 470. maddeleri sarahatına göre fiili müessir bir kadına karşı ika olunup da çocuğun düşmesini intaç eylediği suretle 458. maddesinin üçüncü fıkrasının tatbik edilebilmesi içi cürmün ikaı zamanında failin yalnız mağdurun gebeliğini bilmesi kafi olup ayrıca fiili hareketinin bu neticeyi elde etmek maksadına matuf olması şart olmadığı ve eğer fail mağdurun gebeliğini bilmediği halde bu netice hasıl olmuş ise fiilli mezkurun mucip olduğu hastalık müddeti nazara alınarak mezkur müddetin diğer fıkralarının tatbiki icap edebileceği ve muaddel 470. maddenin tatbikatında failin fiilü hareketinde çocuk düşürtmek kastının tahakkuku meşrut olduğu cihetle 456. maddenin sarih müfadına ve 470. maddenin tain şekline nazaran hadise mahalli içtihat olmadığına çoğunlukla 4.12.1935 tarihinde karar verildi.” YİBK, 4.12.1935 tarih ve 120/19 sayılı kararı, Özbek, Yeni Türk Ceza Kanununun Anlamı Cilt II, s.426.

herhangi bir bölümünde veya tamamında normal fonksiyonun bozulması olarak tanımlanabilir. Hastalık bedensel veya ruhsal olabilir. Kasten yaralama sonucunda oluşan hastalığın iyileşme olanağının bulunmaması gerekir. Bu husus tıbbi bir mesele olduğundan uzman raporu ile hastalığın ve iyileşme olanağının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekir. İyileşme olanağının bulunup bulunmadığı tıp biliminin ulaştığı son noktaya göre tespit edilmelidir381.

Bitkisel hayat382, kişinin bilinçsiz ve hareketsiz şekilde hayatına devam etmesi

halidir. Kişi solunumunu kendisi yapabildiği halde dış dünya ile bağlantısını sağlayamamaktadır. Bitkisel hayat, beyin ölümü halinden farklıdır. Beyin ölümü halinde beyin fonksiyonları geri dönüşümü olmayacak şekilde kaybolur. Kişinin vücut fonksiyonlarının yapay aletlerle sağlandığı durumdur. Bitkisel hayattan çıkma olasılığı olmakla beraber beyin ölümü sonrasında geri dönüşüm yoktur. Kasten yaralama sonucunda mağdurun bitkisel hayata girmesi halinde bu fıkraya göre cezalandırma yapılırken, kasten yaralama sonucunda mağdurun beyin ölümü gerçekleşmişse artık TCK 87/4. maddesine göre cezalandırma yoluna gidilecektir. Mağdurun bitkisel hayata girmesinden bir süre sonra beyin ölümü gerçekleşmişse yine TCK 87/4. maddesine göre sorumluluk belirlenmelidir383.

2- Yaralamanın, Mağdurun Duyularından Veya Organlarından Birinin İşlevinin Yitirilmesine Neden Olması

Kasten yaralama sonucunda mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesi TCK’nın 87/2-b bendine göre, bu suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâli olarak öngörülmüştür. Bu düzenleme, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 456/3. maddesinde “havastan veya el yahut ayaklardan birinin zıyaı” ve “azadan birinin tatili” olarak kullanılan kavramların yerine kabul edilmiştir. 765 sayılı TCK’da “el ve ayaklar” ayrıca sayılmasına rağmen bu vücut parçaları da organ sayıldıklarından 5237 sayılı TCK’da yer verilmemiştir.

380 Türk Dil Kurumu sözlüğünde hastalık; “1. Organizmada birtakım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla sağlığın bozulması durumu, rahatsızlık, çor, dert, sayrılık, illet, maraz, maraza, esenlik karşıtı, 2. Ruh sağlığının bozulması durumu” anlamlarına gelmektedir, http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori= veritbn&kelimesec=150056, erişim tarihi 13.04.2009.

381 Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.319-320; Tezcan/Erdem/Önok, s.203; Meran, Kişilere Karşı Suçlar, s.182; Centel/Zafer/Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s.150.

382 Türk Dil Kurumu sözlüğünde Bitkisel Hayat; “Hastalık veya kaza sebebiyle bilinçsiz ve hareketsiz duruma gelen kişinin hayatı” anlamına gelmektedir, http:// tdkterim.gov.tr/bts/?kategori= veritbn&kelimesec=48966, erişim tarihi 13.04.2009.

383 Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.320; Tezcan/Erdem/Önok, s.203-204; Meran, Kişilere Karşı Suçlar, s.182; Centel/Zafer/Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s.151.

Duyu işlevinin yitirilmesinden, beş duyu fonksiyonundan birinin işlevini yerine getirememesi, algılayamaması olarak anlaşılmalıdır. Örneğin, görmeme, işitmeme, koku almama, tat almama, dokunma hissinin kaybı bu kapsamdadır. Organın işlevinin yitirilmesinde ise, organlardan birinin vücuttan tamamen ayrılması veya fonksiyonunu hiç veya ileri derecede yapamaması olarak anlaşılmalıdır. Örneğin, kolun veya elin kesilmesi, böbreğin işlevini yerine getirememesi, bütün dişlerin veya var olan dişlerin kırılması bu kapsamdadır384.

Vücutta çift olarak bulunan organlardan her biri açısından işlevinin yitirilmesi halinde, diğer organ aynı işlevi yerine getiriyor olsa bile işlevin zayıflaması değil işlevin yitirilmesi söz konusudur. Doktrinde çoğunluk görüşü385 ve uygulamada Yargıtay’ın görüşü386 bu yöndedir.

Ağırlaştırıcı nedenin uygulanması açısından işlevin yitirilmesinden sonra protez gibi araçlarla işlevin gerçekleştirilmeye çalışılmasının bir önemi yoktur387.

Adli Tıp Kurumu, Adli Tıp Uzmanları Derneği ile Adli Tıp Derneği tarafından hazırlanan “Yeni Türk Ceza Kanunu’nda Tanımlanan Yaralama Suçlarının Adli Tıp Açısından Değerlendirilmesi ve Adli Rapor Tanzimi İçin Rehber” isimli kılavuzda “Organdaki veya ekstremitelerdeki anatomik kayıp ve/veya fonksiyonel bozukluğun o organ veya ekstremitenin kendi anatomik yapısı ve/veya fonksiyonuna göre %10-50

384 Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.321; Tezcan/Erdem/Önok, s. 204; Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, s.153-154.

385 Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, s.154; Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.321; Meran, Kişilere Karşı Suçlar, s.183; Tezcan/Erdem/Önok, s.205; Erol, s.1081; Alkan, s.154; aksi görüşe göre; “Çift olan organlardan duyu görevini yerine getiren göz, kulak ile diğer çift olan organlardan el, ayak, böbrek, testis, ovaryumun yaptıkları fizyolojik fonksiyonları açısından ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Göz; görme duyusunun tam olarak iki gözün birlikte görev yapması ile kulak; duyma duyusunu iki kulağın birlikte görev yapması ile tam ve eksiksiz olarak yerine getirebilmektedir. Bu iki organın tekinin duyu fonksiyonu yerine getirememesi durumunda nakıs görme ve nakıs duyma oluşacaktır. Diğer çift organlarda ise tek başlarına tüm fonksiyonları eksiksiz olarak yapabilme yeteneği mevcuttur. Kanundaki düzenleme dikkate alınmak suretiyle çift organların bu özelliklerine göre failin ceza sorumluluğu ve işlemiş olduğu suçun unsurları tespit edilecektir.”, Yetim, “Duyu ve Organ İşlevinin Sürekli Zayıflaması ve Yitirilmesi Ayrımı”, s.1060.

386 “Bir gözün görme yeteneğinin ziya uğraması, o gözün fizyolojik fonksiyonunu yapamaz hale gelmesidir. İki gözün birlikte görme görevini yerine getirmesi, gözlerin teker teker uzuv sayılmasına engel değildir. Gözlerden her biri anatomik yönden uzuv olup başlı başına görme fonksiyonu bulunmaktadır. Bu itibarla; gözlerden birinin fonksiyonu tamamen kaybetmesi uzuv tatili, fizyolojik görevlerinin devamlı zaafa uğraması ise uzuv zaafı niteliğindedir. Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu ile Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren yerleşik kararları da bu doğrultudadır.”, CGK, 02.11.1999 tarih ve 4/183-250 sayılı kararı, Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.322.

arasısındaysa işlevin sürekli zayıflaması, %50’nin üstünde ise işlevin yitirilmesi388” olarak değerlendirilmiştir.

3- Yaralamanın, Mağdurun Konuşma Ya Da Çocuk Yapma Yeteneklerinin Kaybolmasına Neden Olması

Kasten yaralama sonucunda mağdurun konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolması TCK’nın 87/2-c bendine göre, bu suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâli ola- rak öngörülmüştür. Bu düzenleme, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 456/3. maddesinde “söylemek kudretinin yahut çocuk yapmak kabiliyetinin zıyaı” olarak kullanılan kavramın yerine kabul edilmiştir.

Konuşma yeteneğinin kaybı, mağdurun kasten yaralama eylemi sonrasında anlamlı sesler çıkaramaması veya hiç konuşamamasıdır. Mağdur birkaç kelimeyi söyleyebilmesine rağmen kendisini ifade edemiyorsa konuşma yeteneğinin kaybı söz konusudur. Mağdur zor da olsa konuşabiliyorsa konuşmada sürekli zorluk hali vardır. Konuşma yeteneğinin kaybı, dil, ağız, ses telleri, boğaz yaralanmaları ile oluşabileceği gibi sinir sisteminde meydana gelen yaralanma neticesinde de oluşabilir389.

Çocuk yapma yeteneğinin kaybı ise, kadınlarda uterus (rahim), ovaryumlar (yumurtalıklar), erkeklerde ise testisler ve üreme organı gibi üremeye yardımcı organların yaralanması nedeniyle çocuk yapma yeteneğinin yitirilmesidir. Çocuk yapma doğal yoldan olabileceği gibi yapay yoldan da gerçekleşebilir. Kişinin yapay yoldan çocuk yapabilme imkânının bulunması halinde bu yeteneğinin kaybedilmesinden söz edilemez. Bu nedenle tüp bebek yoluyla çocuk yapabilen bayan ve spermini vermek suretiyle çocuk sahibi olan erkeğin, çocuk yapma yeteneği kaybedilmemiştir. Bu durumda çocuk yapma yeteneğinde zorluk yaşanacağından kasten yaralamanın duyu ve organlarda sürekli zayıflamaya neden olması ağırlaştırıcı neden olarak uygulanabilir kanaatindeyim390. Doktrinde diğer bir görüşe göre ise391, bu ağırlaştırıcı nedenin uygulanabilmesi için çocuk yapma yeteneğinin kaybından, doğal yoldan çocuk yapma yeteneğinin kaybı anlaşılması

388 Yeni Türk Ceza Kanunu’nda Tanımlanan Yaralama Suçlarının Adli Tıp Açısından Değerlendirilmesi ve Adli Rapor Tanzimi İçin Rehber, Bölüm 2.

389 Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.323; Parlar/Hatipoğlu, Asliye Ceza Davaları, s.91; Centel/Zafer/Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s.150; Meran, Kişilere Karşı Suçlar, s.183-184; Tezcan/Erdem/Önok, s.206; Kaymaz/Gökcan, s.202; Alkan, s.154; H.Polat, s.183.

390 Tezcan/Erdem/Önok, s.206; Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.324; Parlar/Hatipoğlu, Asliye Ceza Davaları, s.92; Centel/Zafer/Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s.155.

gerekir. Mağdurun yapay yoldan tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olması halinde de bu ağırlaştırıcı nedenin uygulanabileceği savunulmaktadır.

Ağırlaşmış halin uygulanabilmesi için, mağdurun kasten yaralama fiilinden önce çocuk yapma yeteneğine sahip olması da gerekir392. Mağdurun çocuk yapma yeteneğinin bulunmaması, örneğin kısır olması halinde bu ağırlaşmış hal uygulanamaz. Bu durumda kasten yaralama hangi ağırlıktaysa fail ondan sorumludur. Failin kastının bu ağırlaştırıcı nedene yönelik olması da gerekmez. Ancak failin kastının doğrudan mağdurun çocuk yapma yeteneğine yönelmesi halinde, yapılan eylem bu ağırlaştırıcı nedeni değil, kısırlaştırmaya yönelik Türk Ceza Kanunu’nun 101. maddesinde düzenlenen “Kısırlaştırma” suçunu oluşturabilir393.

Her iki ağırlaşmış halin uygulanabilmesi için, doktor raporu ile tespiti gerekir. Aynı zamanda bu ağırlaşmış hallerin devamlılık göstermesi ve geçici olmaması da gerekir394.

4- Yaralamanın, Mağdurun Yüzünün Sürekli Değişikliğine Neden Olması Kasten yaralama sonucunda mağdurun yüzünün sürekli değişikliğe uğraması TCK’nın 87/2-d bendine göre, bu suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâli olarak öngörülmüştür. Bu düzenleme, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 456/3. maddesinde “çehrenin daimi değişikliği” olarak kullanılan kavramın yerine kabul edilmiştir.

Burada geçen yüz deyimi, çehre karşılığında kullanılmıştır ve kişinin boyun ve kulakları dahil, başın ön kısmını ifade eder. Yüzde sürekli değişiklik hâlinde, mağduru öteden beri tanıyanlarda bir duraksama ve tanımakta zorluk yaşanmaktadır. Mağdurun yüzünün çirkinleşmesi gerekmez. Önemli olan onu tanıyanların ilk bakışta tanımakta zorluk yaşamaları ve yüzün doğal görünümündeki bozulmadır395.

Yüzdeki yaralanmanın sürekli bir değişikliğe yol açması gerekir. Sürekli değişikliğin estetik ameliyatla veya protez araçlarla giderilmesi ağırlaşmış halin

392 Cirit, s.468.

393 Centel/Zafer/Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s.155; Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.324. 394 Kaymaz/Gökcan, s.203; Tezcan/Erdem/Önok, s.206.

395 Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, s.156; H.Polat, s.183; Centel/Zafer/Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, s.156; Meran, Kişilere Karşı Suçlar, s.184-185; Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, s.325.

uygulanmasına engel olmaz. Ancak normal bir tedavi yöntemi ile giderilebilir bir değişiklik geçici olduğundan yüzde sürekli değişiklik olarak kabul edilemez396.

Yanık halleri, kulakların, dudakların veya burnun kesilmesi, gözlerin çıkarılması ile yüzüne kezzap atılmış bulunan kişinin durumu buna örnek teşkil eder. Yüzde sürekli değişiklik olup olmadığı doktor raporu ile tespit edilmelidir. Uygulamada bu konuda adli tıp uzmanından suç tarihinden itibaren altı ay sonra rapor alınmaktadır397.

5- Yaralamanın, Gebe Bir Kadına Karşı İşlenip De Çocuğunun Düşmesine Neden Olması

Kasten yaralamanın gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine neden olunması TCK’nın 87/2-e bendine göre, bu suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâli olarak öngörülmüştür. Bu düzenleme, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 456/3. maddesinde “gebe bir kadına karşı ika olunup da çocuğun düşmesini intaç eylemiş ise” olarak kullanılan kavramın yerine kabul edilmiştir.

Çocuğun düşmesi, kasten yaralama sonucunda, çocuğun ölü olarak doğması veya anne karnında ölmesidir. Anneden sağ ve tam olarak doğan ancak kısa bir süre içinde ölen çocuğun düşmesinden değil vaktinden önce doğmasından bahsedilebilir398.

Bu maddenin uygulanabilmesi için, mağdurun gebe olduğu fail tarafından bilinmesi gerekir ve bu yeterlidir. Mağdurun gebe olduğu bilinmiyorsa ağırlaşmış halin uygulanma ihtimali yoktur. Bu durumda fail, kasten yaralama suçunun temel halinden (TCK 86/1 m.) sorumlu olur399. Fail, gebe olduğunu bildiği mağdurun çocuğunu düşürmek amacıyla kasten hareket ediyorsa, TCK’nın 99. maddesinde düzenlenen “Çocuk Düşürtme” suçu oluşur400.