• Sonuç bulunamadı

49 no’lu Antalya Şer’iyye Sicili defteri’nin transkripsiyonu ve değerlendirilmesi 1315-1316 (M. 1897-1899)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "49 no’lu Antalya Şer’iyye Sicili defteri’nin transkripsiyonu ve değerlendirilmesi 1315-1316 (M. 1897-1899)"

Copied!
324
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AKDENĠZ ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

Esra BĠRCAN

49 NO‟LU ANTALYA ġER‟ĠYYE SĠCĠLĠ DEFTERĠ‟NĠN TRANSKRĠPSĠYONU VE DEĞERLENDĠRĠLMESĠ 1315-1316 (M. 1897- 1899)

Tarih Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi

(2)

AKDENĠZ ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

Esra BĠRCAN

49 NO‟LU ANTALYA ġER‟ĠYYE SĠCĠLĠ DEFTERĠ‟NĠN TRANSKRĠPSĠYONU VE DEĞERLENDĠRĠLMESĠ 1315-1316 (M. 1897- 1899)

DanıĢman

Yrd. Doç. Dr. Haluk KORTEL

Tarih Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi

(3)

Sosyal Bilimlcr Enstitilsi ⅣItdlirlittne,

Esra BiRCAN'ln bu 9aヽ aSl j■imiz taraflndan Ttth Al■ a Bllim DJl tezi ol征よkabul edilml■r

Yiiksek Lisans Progtamt

Bagkan

Uye (Damgmam)

Uy"

:Prof Dr.Haldun EROGLU

:Yrd Do9 Dr.Halulc KORTEL

:Yrd Do9.Dr.Ali CN

Tez B∞h言1: 49 No'lu Antalya ser'ヽ e SiCil Detterini■ TranskripswOnu ve

Deこ erlendi五

lmesi(M.1897-1899) .

Onay:Yukandaki imzalarln,adi ge,cn。

etim●ele五lle at oldtttmu onりlarlm.

Tez SⅣunlna Tarihi 3o/o3:/2012

Mezuniyct Tanhi : ./.¨ ./2012

ProfDr MehmetsEN

Mid■

(4)

Ġ Ç Ġ N D E K Ġ L E R TABLOLAR LĠSTESĠ i KISALTMALAR LĠSTESĠ iv ÖZET v SUMMARY vi ÖNSÖZ vii GĠRĠġ 1

XLIX NUMARALI ANTALYA ġER’ĠYYE SĠCĠL DEFTERĠ’NĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

1. XLIX NUMARALI ANTALYA ġER’ĠYYE SĠCĠL DEFTERĠ’NĠN ġEKLÎ

ÖZELLĠKLERĠ VE ĠÇERĠĞĠ 11

2. XLIX NUMARALI ANTALYA ġER’ĠYYE SĠCĠL DEFTERĠ IġIĞINDA 1897- 1899

YILLARI ARASI ANTALYA 14

2.1 Tarihsel Süreçte Antalya 14

2.2 Ġdari Taksimat 17

2.2.1 Konar Göçer AĢiretler 23

2.2.2 Ġdari Taksimatta Müslim ve Gayrimüslimlerin Mesken Tuttuğu Mahalleler 24

2.2.3 XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicili Defteri‟nde Yer Alan Görevliler 26

2.3 Adli TeĢkilat 28

2.3.1 Mahkemeler ve Mahkeme Görevlileri 28

3. XLIX NO’LU ANTALYA ġER’ĠYYE SĠCĠL DEFTERĠ’NE GÖRE SOSYO-

KÜLTÜREL YAPI VE EKONOMĠK DURUM 39

(5)

3.1.2 Yetim Çocuklar ve Eytam Sandığı 40

3.2 Aile 42

3.3 Müslim Ve Gayrimüslim Toplum 46

3.4 Meslek Grupları 47 3.5 KiĢilerin MenĢe‟leri 48 3.6 Para 48 SONUÇ 52 KAYNAKÇA 54 EKLER 57

XLIX NO’LU ANTALYA ġER’ĠYYE SĠCĠLĠ DEFTERĠ’NĠN TRANSKRĠPSĠYONU 60

(6)

TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo 2. 1. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle

Adları 18

Tablo 2. 2. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle

Adları 19

Tablo 2. 3. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle

Adları 20

Tablo 2. 4. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle

Adları 20

Tablo 2. 5. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle

Adları 21

Tablo 2. 6. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle

Adları 21

Tablo 2. 7. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle

Adları 21

Tablo 2. 8. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle

Adları 21

Tablo 2. 9. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle

Adları 22

Tablo 2. 10. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Mahalle Adları 23 Tablo 2. 11. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Müslim ve Gayrimüslimlerin

Beraber YaĢadıkları Mahalle Adları 26

Tablo 2. 12. XLIX no‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defteri‟nde Yer Alan Dava Vekilleri 33 Tablo 2. 13. XLIX no‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defteri‟nde Yer Alan Farklı ġehirlerden

Tayin Edilen Dava Vekilleri 35

Tablo 2. 14. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Vekillerin Oranları 37 Tablo 3. 1. XII Numaralı Antalya ġer‟iyye Sicili Defteri‟ne göre XIX. Yüzyıl Ortalarında

(7)

KISALTMALAR LĠSTESĠ

age. : Adı geçen eser agm. : Adı geçen makale agt. : Adı geçen tez

AġS. : Antalya ġer‟iyye Sicili

BDAGMY. :BaĢbakanlık Devlet ArĢivleri Genel Müdürlüğü Yayınları Bkz. : Bakınız

C. : Cilt

DTCF. : Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi ĠA. : Ġslam Ansiklopedisi

M. : Miladî

MEB. : Milli Eğitim Basımevi MÖ. : Milattan Önce

OSAV. : Osmanlı AraĢtırmaları Vakfı

OTAM . : Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi AraĢtırma ve Uygulama Merkezi Dergisi

S. : Sayı

s. : Sayfa

TCBAAK. :Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Aile AraĢtırmaları Kurumu TDV. : Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları

TTK. : Türk Tarih Kurumu vb. : Ve benzeri

Yay. : Yayınları

YKY. : Yapı Kredi Yayınları YTY. : Yeni Türkiye Yayınları

(8)

ÖZET

Bu tezde XLIX numaralı Antalya Ģer‟iyye sicil defterine göre Antalya‟nın 1897- 1899 yılları arası hukuk ve sosyo-kültürel ve idari özellikleri incelenmiĢtir.

Osmanlı hukuk tarihinde Tanzimat‟ın ilanıyla baĢlayan dönem önemli bir kırılma noktasıdır. Bu zamana gelinceye kadar mahkemeler ve uygulanan kurallar dairesinde Ġslam hukuku merkezli olma özelliğini sürdüren Osmanlı hukuku, Tanzimat ile birlikte bu özelliğinden önemli ölçüde ayrılmıĢtır. XIX. yüzyıl sonları Osmanlı devleti için dengelerin aleyhine döndüğü, dünya siyasetinin yön değiĢtirdiği ve devletin hemen her alanda bozulma ve gerileme yaĢadığı bir dönemdir. Bu süreçte yöneticiler Tanzimat ile birlikte sosyal ve siyasi kurumların yanında devletin esasını teĢkil eden adalet sistemini düzeltmek için reformlara yön vermiĢlerdir.

1897- 1899 yılları arası Antalya‟sında, Tanzimat ile baĢlayan köklü değiĢimlerin izini sürmekle beraber o dönem Müslüman ve gayrimüslim halk arasındaki iliĢkiler, ailelerin durumu, kullanılan lakaplar, miras vekâlet, vasi, nafaka ve vekil tayinleri hakkında bilgilere ulaĢılmakta birlikte etnik-dini yerleĢim itibariyle kentin sosyal profili ortaya konulmaya çalıĢılmıĢtır.

(9)

SUMMARY

In this thesis, the judicial, socio-cultural and administrational properties of Antalya between 1897–1899 have been studied according to the Antalya ġer‟iyye sicil with the number of XLIX.

In the Ottoman law history, the period starting with the rescript of Tanzimat is the breaking point. Until that time, the Ottoman law bearing Islamic-law centered property, with the Tanzimat reform, it became relatively different from this property. the last decades of 19th century was a period during which the balances changed against the Otoman Empire, the world policy changed its direction and there existed corruption and decline in each area of the empire. In this process, besides changing social and political foundations, administrators gave importance for the reforms to correct the judicial system constituting the skeleton of the empire.

Between 1897 and 1899, by tracing the changeover starting with Tanzimat, we can get such information as the relations between muslim and non-muslim people, residential districts, nicknames they used, heritage, succession, guardian, subsistence Money and Proxy appointment.

(10)

ÖNSÖZ

Osmanlı tarih araĢtırmalarının tarih disiplini içinde önemli bir yeri vardır. Bunun sebebi,

yaklaĢık altı yüz yıllık siyasal bir kuruluĢ olmasından çok Osmanlı Devleti‟nin bu süreç içinde oluĢturduğu kendine özgü bir sisteminin olmasından ileri gelmektedir. Osmanlı Devleti‟nin Anadolu, Balkanlar, Orta Doğu ve hatta Afrika‟ya uzanan çok geniĢ bir toprak sahasına hâkim olması, gerek Doğulu gerek Batılı tarihçiler ve araĢtırmacıları giderek artan bir değerde etkilemekte ve Osmanlı‟nın devrettiği büyük kültür mirasını anlamaya yönelik pek çok araĢtırma yapmaya sevk etmektedir.

Osmanlı devlet anlayıĢı yöneticilerin tebaaya karĢı olan tutumunu ifade eder. Devlet tebaasına karĢı bu tutumunu ise, kanunlar ve bu kanunlarla çerçevelenmiĢ olarak devlet ve toplum yaĢamını düzenleyen kurumlar ile ortaya koymuĢtur. Osmanlı Devleti‟nde adaletin sağlanması, devletin ebediyeti için tartıĢılmaz bir gerçek olduğundan devletin kuruluĢundan itibaren bu konu üzerinde titizlikle durulmuĢtur. Temelde Ģer‟î hukuk hükümleri ile örfi kanun ve nizȃmnȃmelerle devlet ve toplum yaĢamında ortaya çıkan sorun ve anlaĢmazlıklar, adil bir Ģekilde çözümlenmeye çalıĢılmıĢtır.

Osmanlı Devleti‟nin hukuk sisteminin incelenmesinde, temel kaynaklardan birisi olarak kabul edilen Ģer‟iyye sicillerinin değerlendirilmesine verilen ağırlık, diğer yandan Ģehir tarihlerinin aydınlatılmasında da vazgeçilmez kaynak olma özelliğini taĢımaktadır. Bu bağlamda Antalya tarihinin aydınlatılmasına yönelik bu çalıĢmanın ortaya çıkmasını sağlamıĢtır. Böylece Antalya‟nın 1897–1899 yılları arasındaki hukuk, idari ve sosyo-kültürel yapısını imkânlar ölçüsünde aydınlatmaya yönelik olarak ortaya çıkan çalıĢmada, temel kaynak olarak XLIX numaralı Antalya Ģer‟iyye sicil defterinden yararlanılmıĢtır.

Defterde anlaĢılmasında güçlük çekilen konulardaki eksiklerin tamamlamasında, ihtiva ettiği belge çeĢitleri bakımından incelenen sicil defteri ile benzer nitelikte olması dolayısıyla VIII numaralı Antalya Ģer‟iyye sicil defteri, IX numaralı Antalya Ģer‟iyye sicil defteri XII numaralı Antalya Ģer‟iyye sicil defteri ve XVII Antalya Ģer‟iyye sicil defterleri incelemelerinden faydalanılmıĢtır.

ÇalıĢmanın temel kaynağı olan XLIX no‟lu Antalya Ģer‟iyye sicilinin transkripsiyonunda metne sadık kalınmıĢtır. Sicilin her bir yaprağı bir sayfa kabul edilmiĢtir. Ġlk sayfası boĢ olmasına rağmen buna göre birden baĢlayarak numaralandırılmıĢtır. Sayfa numaraları karıĢık verildiği için anlaĢılmasını kolaylaĢtırmak amacı ile yeniden numaralandırılmıĢtır. Bir belgeye atıfta bulunurken kullanılan örneğin; AġS 49, s. 2, hüküm 1, ibaresi, XLIX no‟lu Antalya Ģer‟iyye sicil defterinin 2. sayfası 1. hükmünü referans vermektedir.

(11)

Defter transkripsiyonunda, mukayyidin yazması gereken fakat atlamıĢ olduğu düĢünülen kelime ya da harfler „„[ ]‟‟ içerisinde, yanlıĢ yazıldığı görülen kısımlar ise „„( )‟‟ içerisinde gösterilmiĢtir. Yine defterde transkripsiyonu yapılamayan her bir kelime için „„…‟‟ ifadesi kullanılmıĢtır. Transkripsiyonu yapılmakla birlikte doğruluğundan emin olunamayan kelime sonlarına ise „„?‟‟ konulmuĢtur.

Bu çalıĢma sırasında, yapıcı eleĢtirileri ile ve transkripsiyon sırasında verdiği moral desteği ile Yrd. Doç. Dr. Haluk KORTEL‟e belge transkripsiyonu ve yorumlanmasındaki değerli yardımları ve kaynak desteği için Yrd. Doç. Dr. Güven DĠNÇ‟e ve belge transkripsiyonu ve yorumlanmasındaki değerli yardımları için ArĢ. Gör. Hatice DURGUN‟a ve verdikleri moral desteği için Yrd. Doç. Dr. Aydın BEDEN ve ArĢ. Gör. Seda TAN‟a, son olarak da bu uzun süreçte sabır ve desteklerini benden esirgemeyen aileme teĢekkürlerimi bir borç bilirim.

Esra BĠRCAN 2012

(12)

GĠRĠġ

Osmanlı, XIII. yüzyılın sonlarına doğru Kuzeybatı Anadolu coğrafyasına yerleĢen küçük

bir aĢiretten on dördüncü yüzyılın ikinci yarısından itibaren bir devlete ve yaklaĢık yüz yıl sonra da büyük bir dünya hâkimiyetine dönüĢen siyasi, askeri, sosyal, kültürel ve ekonomik yapının üzerine kurulmuĢ bir imparatorluktur.1

Osmanlı Devleti‟nin kuruluĢ ve kısa zamanda cihan devleti olmasında ilk dönem hükümdarlarının ve devlet adamlarının dini heyecanlarının, gaza düĢüncesinin oynadığı rol dikkate alındığında baĢka türlü bir geliĢmeyi de beklememek gerekir. Paul Wittek‟in iddia ettiği gibi Osmanlı Beyliği‟nin kısa sürede bir cihan devleti haline gelmesinde gaza düĢüncesinin ve dini motiflerin yegâne rolü oynadığı söylenmese bile bunun en önemli faktörlerden biri olduğu da tartıĢmasızdır. Osmanlıların en azından kuruluĢ dönemi padiĢah ve devlet adamlarının bir taraftan Ġslam dinini yayma düĢüncesiyle canlarını tehlikeye atıp Osmanlı Devleti‟ni bir imparatorluk haline getirirken öte taraftan bu dinin hukukuna hiç aldırıĢ etmemeleri düĢünülemez.2

Osmanlı‟nın klasik siyasi Ġslam düĢüncesi ile tanıĢması ise; Beylikler Dönemi‟nden itibaren Anadolu‟ya giren çeĢitli tercüme eserler vesilesi ile olabilmiĢtir. Genel olarak, bir devlet düzenini gerekliliğini, padiĢahın yeryüzünde Allah‟ın gölgesi olarak kabul edildiği rasyonel-ruhani erkinin zorunluluğu ve „nizam-ı âlem‟ için toplumsal statülerin korunmasının gerekliliğini öngören Ġslam siyasi düĢüncesine, Osmanlı Devleti de Klasik Dönemi‟nde kendi hizmetinde ortaya çıkan kiĢi ve eserler ile katkıda bulunarak, siyasal düĢüncesini bu dayanakla olgunlaĢtırmıĢtır. 3

Buna göre; Osmanlı siyasal düĢüncesinin dayandığı temel genel olarak, „Devletin ve Saltanatın Gerekliliği‟, „Nizam-ı Âlem‟, „Adȃlet‟, „Erkȃn-ı Erbaa‟, „Kanûn-ı Kadîm‟, „Emȃneti ehline vermek‟ ve „Reȃyȃ, olarak sıralayabileceğimiz kavram ve ilkelerle açıklanmaktadır.4

Ġnsanların toplum halinde yaĢamaya ihtiyaçlarının olduğunu, dolayısıyla toplu yaĢamda düzeni sağlamanın ancak bir otoritenin varlığı ile mümkün ve bu düzenin merkezinde padiĢahın yerinin mutlak ve tartıĢılmaz olduğunu ifade eden bu ilke ve kavramlar nizam-ı âlem olarak nitelendirilen kamu düzenini sağlamada da adalet anlayıĢının vazgeçilmez olduğunu öngörmektedirler.

1 Haldun Eroğlu, Osmanlılar Yönetim ve Strateji, Gökkubbe, Ġstanbul 2006, s. 37 2

Mehmet Akif Aydın, „„Osmanlı Hukukunun Genel Yapısı ve İşleyişi‟‟, Türkler, c.10, YTT, Ankara, 2002. s.16 3 Mehmet Öz, “Klasik Dönem Osmanlı Siyasi Düşüncesi:Tarihi Temeller ve Ana İlkeler”, Ġslami AraĢtırmalar, Türkiye Ekonomik ve Kültürel DayanıĢma Vakfı Yay., C.12, S.1, 1999, s.27

4

(13)

Osmanlı Devleti‟nin etnik, dini ve kültürel farklılıklar bakımından zengin olması, altı yüz yıl hüküm sürmesi toplum içinde huzur ve devletin bekası için hukuki yapı ve bunu uygulama biçimine önem verdiğinin en önemli göstergesi sayılmaktadır.

Adalet anlayıĢı devletin bekası için bir gerekliliktir. Osmanlı toplumunu oluĢturan ilim ehli, asker sınıfı, tüccar, çifti ve zanaatkârlardan oluĢan dört direğin statülerinin korunması, her sınıfın kendi iĢiyle meĢgul olmasını öngörmektedir.

Osmanlı hukukunu oluĢturan iki unsurdan Ġslam hukukuna „Ģer‟, „ahkâm-ı Ģer‟iyye‟, Osmanlı hükümdarları tarafından konan hukuk kurallarına da „örf‟, „kanun‟, „kavanîn-i örfiyye‟ gibi isimler verilmiĢtir. Osmanlı hukuk belgelerinde hukukun bu ikili yapısı „Ģer‟ ve „kanun‟ Ģeklinde birlikte anılmıĢtır. Osmanlı padiĢahları tarafından dönemin ihtiyaçları ve anlayıĢı ıĢığında hukuk kurallarının konması Ġslam hukukunun teorik esasları yanında devletin kendine özgü bir hukuk yapısı ortaya koyduğunu göstermektedir. 5

Osmanlı Devleti‟nde baĢlıca Ģer‟î ve örfî davaların görüldüğü yere, resmi yazılar ve kanunnamelerde, mahfil-i Ģer‟6, meclis-i Ģer‟ veya mahkeme adı verilmektedir. Bazı istisnai mahkemeler dıĢında genel olarak bu isimlerle adlandırılan „ġer‟iyye Mahkemeleri‟, Osmanlı Devleti‟nin kuruluĢundan Tanzimat dönemine kadar geçen sürede her türlü hukuki sorunların çözüldüğü yer olmuĢtur.7

Osmanlı Devleti‟ndeki Ģer'iyye mahkemelerinde bütün sorunlar Hanefi mezhebine göre çözüme kavuĢturulmaktaydı. Bu mahkemelerden baĢka mahkeme de mevcut değildi.8

ġer‟iyye mahkemeleri, devlet içerisindeki her kaza merkezinde bulunmakta, bunların baĢında da birer kadı bulunmakta idi. Nitekim bir yerde mahkemenin oluĢturulması padiĢah beratı ile tayin olunmuĢ bir kadının veya onun naibliğini almıĢ bir kimsenin bulunmasına bağlıydı.9

Kadı, merkezi yönetim ve o bölgenin vatandaĢlarını birbirine bağlayan en önemli bağlantıydı. Yerel, askeri ve idari yönetimi ilgilendiren konular kadıya gönderildi. Bütün bunlar kayıtlara geçirildi. Resmi çözüm, kayıt, onama veya hüküm gerektiren bütün konular potansiyel olarak kadının yönetimindeydi. Vergi veren nüfus ve devlet görevlileri veya yerel

5 Aydın, agm. , s. 15

6 Hasan Tahsin Fendoğlu, “Osmanlı‟da Kadılık Kurumu ve Yargının Bağımsızlığı”, Osmanlı, C.6, YTY., Ankara, 1999, s. 454

7 Halil Ġnalcık, “Mahkeme”, ĠA., C.7, MEB., Ġstanbul, 1978, s.149. Mahkemelerde çözüme ulaĢamayan bazı Ģikayetler ise yine kadılar tarafından Divan-ı Hümayun‟a iletilirdi. Burada da bazı davalar hakkında kararlar alınabilirdi. Bu anlamda Divan-ı Hümayun‟da bir yargılama organı olarak değerlendirilmektedir. Bkz. Ahmet Mumcu, Divan-ı Hümayun, Phoenix Yay., Ankara, 2007, s. 64- 93

8 Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Devletinin Ġlmiye TeĢkilâtı, TTK. , Ankara, 1988, s. 83. 9 Ġnalcık, agm., s.149

(14)

bölge halkı arasındaki her tartıĢma durumunda, bunu çözüme kavuĢturmak ve davaları sicile kaydetmek kadının göreviydi.10

Osmanlı mahkemelerinde mahkeme baĢkanı sıfatı ile padiĢah tarafından görevlendirilmiĢ hâkimlere „kadı‟ adı verilmiĢtir. Osmanlı kadısı her türlü Ģer‟i ve örfi davanın görüldüğü mahkemelerde, mahkeme baĢkanı olarak adalet mekanizmasının, bulunduğu yöredeki en yetkili kiĢidir. PadiĢah beratı ile göreve baĢlayan kadı, görev süresince yerine getirdiği iĢlemleri kayıt altına almak ile sorumlu kılınmıĢ, bu durum Ģer‟iyye sicillerinin Osmanlı tarihine dair önemli bir kaynak grubunun oluĢmasını sağlamıĢtır.

KADI VE ġER‟ĠYYE SĠCĠLLERĠ

Kadı

Mahkemelerde yargılamayı yapan kiĢilere „Kadı‟ denilmektedir. Arapça‟da „kadı‟; „kiĢiler arasında vuku bulan dava ve anlaĢmazlığı Ģer‟i hükümlere göre halletmek‟ anlamına gelen „kazâ‟(kadâ)11

kelimesinden türemiĢ olup fıkıhta “insanlar arasında meydana gelen çekiĢme ve davaları Ģer‟î hükümlere göre çözümlemek için yetkili makamca tayin edilen kiĢi” demektir.12

Ġslam dünyasında kadı adı verilen hâkimleri belli yargı çevrelerinde dava görüp çözümlemek üzere devlet baĢkanı tayin ederdi. Hz. Peygamber bizzat dava dinleyip hüküm verdiği gibi, kadılar da tayin etmiĢtir. Hz. Peygamber‟den sonraki halifeler de bu yolda hareket etmiĢlerdir. Ġslam Devleti‟nin büyüyüp hâkimiyet sahasının geniĢlemesi, daha Hz. Peygamber döneminden itibaren yargı yetkisinin vekillik usulüyle devrini gerektirmiĢtir. Bu çerçevede gerek hilafet merkezinde gerekse vilayetlerde kamunun davalarının görülebilmesi için kazâ yetkisine sahip vekiller atanmıĢtır. Devlet teĢkilatlanmasının önemli aĢama kaydettiği Hz. Ömer devrinden itibaren, giderek yoğunlaĢan idarî ve kazaî iĢler dolayısıyla baĢta Medine olmak üzere önemli merkezlere ayrıca kadılar tayin edildiği görülmektedir. Bu dönemde medeni ve tazir cezası gerektiren davalara bakan kadıların kazaî yetkileri Emeviler döneminde artmıĢ ve hatta idarî, mali görevler de üstlenmiĢlerdir. Abbasiler zamanında kadıyülkudatlık adlı bir makam ihdas edilerek Ġmam-ı Azam Ebu Hanife‟nin gözde öğrencisi hukukçu Ebu Yusuf bu makama getirilmiĢtir. Günümüzde adalet bakanlığı ile temyiz

10

Süleyman Demirci, Muslim and non-Muslim in the Kadı‟s Court. A Case Study of Kayseri, 1610s–1690 (according to şer‟iyye sicilleri of Kayseri), Erciyes Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 13, 2002, s. 95 11 Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C.II, MEB, Ġstanbul, 2004, s.225. 12

(15)

mahkemesi ve yüksek idare mahkemesi baĢkanlıkları gibi görevlere karĢılık gelen bu makam artık kadıları tayin etmeye ve halifenin yargı yetkisini onun adına kullanmaya baĢlamıĢtır.13

Osmanlı Devleti, devlet geleneği ve kurumlarının temel kökleri itibariyle Anadolu Selçuklu, Büyük Selçuklu, Emevi, Abbasi, Memluklu, Sasani ve Bizans kanalları ile Orta Asya‟daki eski Türk devlet geleneğine varan zengin adli ve hukuki yapıyı kendi bünyesinde sentezlemeyi ve bunu dönemlerinin ihtiyaçlarına göre yeniden yorumlamayı baĢarmıĢtır. Böylece Osmanlı adli teĢkilatı kendine özgü bir yapıya kavuĢmuĢtur.

Adalet anlayıĢına kuruluĢundan itibaren büyük önem veren Osmanlı Devleti‟nde atanan ilk memurlardan birinin kadı olduğu görülmektedir. Osmanlı Devleti‟nin kurucusu Osman Gazi tarafından yönetimin doğrudan doğruya idari sınıfa verilmesine rağmen, kazaların yönetimi müstakil kadılara bırakılmıĢ ve Ģer‟î mahkemelerin kaldırılıĢına kadar, divan ve huzur mahkemeleri hariç olmak üzere, bu esasa uyulmuĢtur. Osmanlı kaynaklarında kadı kelimesine ilk defa Osman Gazi döneminde rastlanmakta ve Osman Gazi‟nin tayin ettiği ilk iki memurdan birinin Kadı Dursun Fakih olduğu ve 1300 yılında Karacahisar‟a egemenliğin bir göstergesi olarak atandığı belirtilmektedir. Bundan sonra fethedilen yörelere ilk atanan memurlardan birisi olarak kadının gönderilmesi anlayıĢı sürmüĢtür.14

Devletin kuruluĢ döneminde atanan bu ilk kadılar, henüz kadı yetiĢtirecek bir kaynak olmaması sebebiyle Anadolu, Suriye, Ġran ve Mısır gibi yerlerden getirilmiĢlerdir.15

Bununla birlikte, Yıldırım Bayezîd zamanında kadıların bazı suistimalleri ortaya çıkması nedeniyle padiĢah emri ile Vezir-i azam Çandarlı Ali PaĢa, kadıların düzenleyecekleri belgeler için alacakları ücretleri gösteren bir nizamname hazırlamıĢtır. Böylece devletçe kadılık teĢkilatının ilk nizamnamesi ortaya konulmuĢtur.16

Yıldırım Bayezîd döneminde kadılıkla ilgili ilk düzenlemelerin yapılması ve zaman içerisindeki bazı geliĢmelere rağmen kadılıkla da ilgili olan devlet ve toplum sisteminde eğitim, yargı ve fetva iĢlerinin ayrımı, derecelenmesi ve rütbeleri asıl Ģeklini Fatih Sultan Mehmet zamanında almıĢtır. Fatih Sultan Mehmet, kanunnamesinde, kadıların alacakları ücretleri belirtmiĢ, hiyerarĢiyi kurmuĢ, eğitim, yargı ve fetva arasındaki dengeyi sağlamıĢtır.17

Osmanlı Devleti‟nde mahkemelerin dolayısıyla da kadılık müessesinin oluĢumu ve geliĢimi bundan sonra fazla değiĢiklik göstermeden Tanzimat dönemine kadar sürmüĢ hukuk alanındaki esaslı değiĢiklikler ve yapılanmalar bundan sonra gerçekleĢmiĢtir.

13 Ekrem Buğra Ekinci, Tanzimat ve Sonrası Osmanlı Mahkemeleri, Arı Sanat Yayınevi, Ġstanbul, 2004, s. 23, 24 Ebül‟ulâ Mardin, “Kadı”, ĠA., C.6, MEB, 1997, s.44; M.Z. Pakalın, age., s. 119; F. Atar, agm., s.66,67 14

Fendoğlu, agm., s.453

15 Ahmed Akgündüz, “Şer‟iye Mahkemeleri ve Şer‟iye Sicilleri”, Türkler, C.10, YTY, Ankara, 2002, s.54 16 Mardin, agm., s.45

17

(16)

Tanzimat‟ın ilanından sonra ise Nizȃmiye Mahkemelerinin kurulması, kadıların fiili yetkilerini önemli ölçüde küçültmüĢ, Ģer‟iye konuları haricindeki davalar ve yargı yetkileri Nizamiye Mahkemelerine bırakılmıĢtır.18

Nizȃmiye Mahkemeleri de kendi içerisinde Bidȃyet, Ġstinaf ve Temyiz olmak üzere üç kısma ayrılmıĢtır. Bidȃyet Mahkemeleri de kendi içinde ceza, hukuk ve ticaret diye üçe ayrılmıĢtır.19

Tanzimat ile birlikte gerçekleĢtirilen yenileĢme çabaları neticesinde adli teĢkilatta ve doğal

olarak Ģeriat mahkemelerinde de değiĢmeler ortaya çıktı.1840‟tan itibaren Fransız örneğinde ticaret mahkemeleri kuruldu. Klasik dönemde Divân-ı Hümâyûn üst yargı merci olma özelliğini, Tanzimat Döneminde 1837‟de kurulan Meclis-i Vâlâ-ı Ahkâm-ı Adliye‟ye bırakmıĢtır.1864 yılında çıkarılan Vilayet Nizamnamesi, Osmanlı adli ve idari kurumları için çok önemli bir dönüm noktasıdır. Vilayet Nizamnamesine göre vilayet teĢkilatı yeniden düzenlenmiĢ, eski eyaletlerin yerine sancak, kaza ve nahiyelerden oluĢan vilayetler kurulmuĢtur. Vilayetlerde valilerin, sancaklarda mutasarrıfların, kazalarda kaymakamların baĢkanlıklarında meclisler bulunacaktı. Eski sistemde vilayet ve kaza meclisleri idari görevler yanında yargısal iĢlere de bakarlarken, diğer bir deyiĢle hukuki ve cezai davalar da idarenin görevleri arasında bulunurken, yeni vilayet teĢkilatı ile yargısal görevler taĢra meclislerinden alınarak Fransız örneğine göre yeni teĢkil edilen Nizami Mahkemelere verildi. Bu değiĢim aynı zamanda devletin yıkılıĢına kadar devam edecek olan ve hukuki alanda dualiteden kaynaklanan yetki ve görev uyuĢmazlıklarını beraberinde getirmiĢtir. Nizamiye mahkemelerinin kararları, Vilayet Nizamnamesi ile taĢra yönetiminde uygulanan kuvvetler ayrılığı prensibi, devletin merkez teĢkilatında, 1868 yılında Meclis-i Vâlâ‟nın Divan-ı Ahkâm-ı Adliye ve ġura-yı Devlet olarak iki organa bölünmesiyle, Divan-ı Ahkâm-ı Adliye‟de temyiz edilmeye baĢlanmıĢtır. Bu mahkemeler 1875 yılında meĢihat ile bağlantısı kesilip, Adalet Nazırlığı‟na bağlanmıĢtır. 1879 yılında mahkemelerde son bir düzenlemeye gidilerek Fransız kaynaklı TeĢkilât-ı Mehakim Kanunu kabul edilerek, ilk kez savcılık kurumu getirilmiĢ, modern anlamda avukatlık ve noterlik kurulmuĢtur. Ve nihayet, Osmanlı mahkemelerindeki bu değiĢim 1924‟te Halifelik ile beraber Ģer‟î mahkemelerin kaldırılması, 1926 yılında Ġsviçre medeni ve borçlar kanunu ve Ġtalyan ceza kanunun kabulü ile son bulmuĢtur.20

18

Mardin, agm., s.45

19 Halil Cin; Ahmed Akgündüz; Türk Hukuk Tarihi, 3. Baskı, C. 1, OSAV Yayını, Ġstanbul 1995, s. 283 20 Ekrem Buğra Ekinci, „„Tanzimat Devri Osmanlı Mahkemeleri‟‟, Türkler, C.13, YTY. Ankara, 2002, s. 775,776

(17)

Tüm bu düzenlemelerle birlikte Osmanlı kadısı Tanzimat‟ın bir adım öncesine dek hukukla ilgili tüm konuların (ceza, ticaret ve tüm diğer davalar dâhil), Ġslam hukukunun öngördüğü kurallar dâhilinde çözüldüğü tek kurum olma özelliğini korumuĢtur.21

ġer’iyye Sicilleri

Tanzimat‟tan sonra yapılan değiĢikliklerden Ģer‟i mahkemeleri ve dolayısıyla Ģer‟iyye

sicilleri de nasibini almıĢtır. ġer‟i mahkemelerin iĢ yoğunluğu ve yargılama alanına giren konuların kapsamı XIX. yüzyıla kadar fazla iken, bu dönemde özellikle Tanzimat Fermanı‟nın ilanından sonra bazı konuların Ģer‟i mahkemelerden alınarak Nizamiye mahkemelerine tevdi edilmesi bu mahkemelerin kapsamını azaltmıĢtır.22

Mahkeme iĢlemlerinin ser‟iyye sicillerine düzen ve tutarlılıkla kaydı ve saklanması, Osmanlı hukuk düzeni hakkında daha doğru görüĢler ortaya konmasında en önemli kaynak olmuĢtur.23

Kadıların devlet merkezi ile yaptıkları resmi yazıĢmaları, halkın Ģikâyet ve dileklerini, mahalli idarelere ait hukuki düzenlemeler olarak kabul edilen ferman ve hükümleri, en önemlisi de ait olduğu mahallin sosyal ve iktisadi hayatını yansıtan mahkeme kararlarını ihtiva eden bu siciller incelenmeden, Osmanlı Devleti‟nin siyasi, idari ve sosyal tarihini hakkıyla ortaya koymak mümkün değildir.24

Sicil sözcüğü; sözlükte resmi vesikaların kaydedildiği kütük anlamına gelmektedir.25 Ġnsanlarla ilgili bütün hukukî olayları, kadıların verdikleri karar suretlerini, görevleri gereği tuttukları çeĢitli kayıtları ihtiva eden defterler Ģeklinde tarif edilen Ģer‟iyye sicillerine; kadı defteri, mahkeme defteri, zabt-ı vakayi sicilleri, sicillât defteri, kadı sicili, sicil-i mahfuz veya sadece sicil de denilmektedir.26

Bu sicillerin tetkikiyle, Osmanlı hukukunun kaynakları, Ģer‟i Ģerif dedikleri Ġslam hukukunu ne dereceye kadar uyguladıkları padiĢahların ulü‟l-emr denilen devlet yetkilerinin yasama yetkilerinin sınırları, Kuran ve sünnette kesin bir Ģekilde zikredilmeyen ve içtihad ile zamanın ulü‟l emrinin yasama yetkisine terk edilen örfi hukukun uygulama alanları bütün açıklığı ile ortaya çıkacaktır.27

21 Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, TTK, Ankara, 1997, s.79

22 Cin; Akgündüz; age., s. 280

23 Abdülaziz Bayındır, “Osmanlı‟da Yargının İşleyişi”, Osmanlı, C.6, YTY, Ankara, 1999, s.429; Akgündüz,

agm., s.56

24

Ahmet Akgündüz, ġer’iye Sicilleri, C.1,Türk Dünyası AraĢtırmaları Vakfı, Ġstanbul, 1988, s.12 25 Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Aydın Kitabevi, Ankara, 2006, s.951 26 Bayındır, agm., 432; Akgündüz, agm.,17

27

(18)

Osmanlı tarihinin kaynakları arasında Ģer‟iye sicillerinin, birinci derecede önemli bir kaynak olduğunda Ģüphe yoktur. Osmanlı‟da mahkemede verilen ve hüküm bildiren her türlü kararın sicile kaydının zorunlu tutulması, kadı-hâkimin mahkemede mutlaka bir sicil defteri bulundurması zorunluluğunu beraberinde getirmiĢtir.28

ġer‟i mahkemelerde yapılan yazılı muamelelerin hepsi sicile kaydedilmemiĢtir. Kaydedilmesi gereken Ģer‟iye sicilleri de bugünkü mahkeme zabıtlarına benzememektedir. Eski tarihli sicil defterlerinde vakıf tescili (vakfiye) dıĢındaki bütün kayıtların genellikle bir sayfanın yarısını geçmediği, hatta çoğu zaman bir sayfaya beĢ, altı, bazen yedi, sekiz hukuki muamelenin kaydedildiği müĢahade olunmaktadır. Eski defterler, kadının cübbesinin cebine girecek ölçüde küçük, dar ve uzuncadır. Ġlk dönemlere ait Ģer‟iye sicil defterleri genelde pek az farklarla aynı özelliklere sahiptirler. Ancak Tanzimat‟tan sonraki Ģer‟iye mahkemelerine ait sicil defterlerinde, Ģahitleri tezkiye eden Ģahısların isim ve adresleri de yazıldığı ve verilen kararların gerekçeleri daha geniĢ tutulduğu için ilam ve hüccetler daha çok yer kaplamıĢ ve dolayısıyla bu dönemdeki Ģer‟iye sicil defterleri de eskilerinden daha büyük ve hacimli olmuĢtur.29

Ayrıca da ifade edilmelidir ki, Ģer‟iye sicillerinin mahkemece tutulup muhafaza edilmesi hukuki bir ihtiyaçtan doğmuĢtur.30

Nitekim kadının düzenlediği ilam, hüccet vb. belgenin bir nüshasını ilgili kiĢilere (hak sahipleri) vermesi durumu, evrak üzerinde oynama yapılması ihtimalini ortaya çıkarmıĢtır. Kadı tarafından verilen bu belgelerin bir nüshasının sicile kaydı, bu ihtimalin önüne geçilmesine yönelik önemli bir tedbirdir. Bu durum Ģer‟iye sicillerinin önemini daha da arttırmıĢ, dolayısıyla titizlikle korunmasına dair önlemlerin alınmasını gerekli kılmıĢtır.31

Bütün sicil defterlerinin baĢında genellikle dili Arapça olan dibace, yani bir giriĢ kısmı vardır. Burada Ģer‟i hükümlere ve bunları vaz‟eden Allah ve Peygamberine saygı arz edilmekte, daha sonra sicili tutan hâkimin ismi ve vazife ünvanı kaydedilmektedir. Çoğu kere sicili tutan kadının tayin berat ve buyrultusu da defterin baĢına yazılmaktadır. Yani Ģer‟i sicillerdeki her çeĢit yazılı kayıtlar belli bir usule göre düzenlenmekte ve sicile kaydedilmektedir ki bu usule sakk-ı Ģer‟i usulü denir. Sakk kavramı Farsça çek kelimesinin ArapçalaĢtırılmıĢ Ģeklidir ve sözlükte berat, hüccet, temessük, tapu tezkeresi ve kısaca yazılı belge manalarını ifade eder. Terim olarak ise, Ģer‟i mahkemelerin sicile kaydettiği veya yazılı olarak tarafların eline verdiği her çeĢit belgenin düzenlenmesi ve yazılmasında takip edilen

28

Akgündüz, agm., s.58

29 Akgündüz, age., s.18, 19; Bayındır, agm., s.432 30 Akgündüz, age., s.19

31

(19)

yazım usulüne veya bu çeĢit yazılı belgelere sakk-ı Ģer‟i denmektedir.32

ġer‟iyye sicilleri ait olduğu bölge hakkında bilgi edinmemizi sağlayan önemli kaynaklardır.

ġer‟iyye sicillerileri Ģu Ģekilde sıralanmaktadır:

1. Merkezden gönderilen her türlü ferman ve beratlar.

2. Mahalli yöneticilerin, Ģehir meseleleri üzerine yayımladıkları buyruklar.

3. Kadıların çeĢitli konularda merkeze gönderdikleri ilâmlar ile Ģehir yönetimindeki kiĢi ya da çeĢitli müesseselerin arasında doğan anlaĢmazlıkları çözümlemek için verdikleri hüccetler.

4. ġehrin mahalli listeleri, dini ve sosyal yapıların inĢası, bakım ve tamirlerinin yapılması, Ģehirde yürütülen imar faaliyetleri, imar iĢlerinde kullanılan inĢaat malzemelerinin çeĢit ve fiyatları ile ilgili vesikalar.

5. ġehir nüfusunu, nüfusun ırkî ve dini yönden ayrımı, bu nüfusun zaman zaman maruz kaldığı hastalık ve tabiî afetleri anlatan belgeler.

6. Evlenme, boĢanma, kız kaçırma, mehir bağlama, alım –satım, mukavele ve kefalet senetleri, hırsızlık, kalpazanlık, yaralama ve öldürme ile ilgili belgeler.

7. ġehirdeki esnaf grupları, bunların meslekleri ile ürettikleri malların çeĢitleri, çarĢı ve pazarda satılan malların narh listeleri, usta ve ırgat yevmiyeleri ile ilgili kayıtlar.

8. Sancak ve Ģehir halkından toplanan vergi miktarları, bu vergilerin toplanmasında kullanılan avârız hânesi ile ilgili listeler.

9. Altın ve para meseleleriyle, çeĢitli eĢya fiyatlarını gösteren kayıtlar.

10. Ölen kiĢinin meslekleriyle mal varlıklarını gösteren tereke kayıtları, bu kayıtlarda yer alan etnografik eĢya listesi.33

ġer‟iyye sicillerinde, bu hususların dıĢında ait olduğu bölgede meydana gelen yangılar, sel, deprem gibi doğa olaylarının kayıtları, bölge halkının yetiĢtirdikleri ve geçimlerini sağladıkları tarım ürünleri ve miktarları, dönemin devlet adamları, sanatkârları, tımarların kimlere nasıl verildiği, bölgenin iskân yapısı ve askerlik gibi konular hakkında da bilgilere yer almaktadır.

ġer‟iyye sicillerine kadı defterleri, mahkeme defterleri, defatir-i Ģer‟iyye, zabıt defterleri de denilmektedir. Bu defterler tutuluĢ Ģekline göre üçe ayrılır:

1. Tereke, vekâlet, hüccet, ilâm gibi yalnızca bir konuya ait kayıtların bulunduğu defterlerdir.

32 Akgündüz, age., s.18, 19

33 Ġbrahim Yılmazçelik, “ġer’iyye Sicillerinin Bir Merkezde Toplanması Üzerine Bazı Mülahazalar” I.Milli ArĢiv ġûrası (20–21 Nisan 1998), yayın nu: 12, BDAGMY, Ankara 1998, s.161–162

(20)

2. Sicill-i mahfuz denilen bir tarafına evlenme-boĢanma, alacak-verecek, alım-satım, nafaka, vakıf, hibe, cürm-cinayet gibi mahallî olaylar kaydedilir ki, buna sicill-i mahfuz defterlü denilen öteki tarafına merkezden gelen ferman, berat, buyruldu, izannâme gibi belgeler kaydedilen defterlerdir.

3. Kayıt sırasında konu ve tarih sırasına dikkat edilmeden karıĢık olarak tutulan defterler.34 Şer’iyye Sicillerindeki Belge Çeşitleri

ġer‟iyye sicillerinde mevcut olan belgeleri düzenleniĢ yerine -kaynağına- göre iki gruba ayırmak mümkündür. Birincisi; kadılar tarafından düzenlenen kayıtları içeren belgelerdir. Ġkincisi ise; kadıların kendilerinin düzenlemediği, kendilerine hitaben düzenlenmiĢ olan ferman, tayin beratı, buyrultu vb. hükümlerdir. Bu noktada konu gereği, XLIX no‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil defterinin belge muhteviyatına uygun olarak ilk kısımdaki belge çeĢitlerine kısaca değinmek faydalı olacaktır;

Hüccetler; Arabca asıllı bir kelime olan „hüccet‟ delil, vesika, sened, manalarına gelir.35

ġer‟iyye sicillerinde kadının hükmünü içermeyip taraflardan birinin ikrarını diğerinin de bunu onayını içeren belge türüdür. Taraflara verilen hüccetlerin üst kısmında kadının imza ve mührü bulunurken sicile kaydedilen nüshada bu bulunmaz. Bunlarda kadının imza ve mührü defterin baĢında ve kadının göreve baĢladığı tarihte kaydedilmiĢ olandır. Hüccetlerin altında mutlaka ġühudü‟l-hâlin isim ve ünvanları kayıtlıdır.36

Hüccetler çok çeĢitli hususların tespiti için tertip edilmiĢ olup kadılar tarafından tanzim edilen bir nevi noterlik belgeleri olarak kabul edilebilir. Hüccetler, kadı huzurunda tespiti yaptıran Ģahsın eline verildikten baĢka Ģer‟iyye sicillerine de iĢlenirdi. Bunlarda yapılan tespitlere göre, alım-satım kira, nafaka vekalet, vasiyet,kefalet, Ģahadet, ferağ(kat‟i veya Ģartlı) borç hibe rüĢdün ispatı, nezir, keĢif, sulh irsaliye vs. konularda hüccetler bulunmaktadır.37

İlamlar; hüccetlerden farklı olarak hâkimin hükmünü ve imzasıyla mührünü ihtiva eden belge çeĢididir. Ġlam belgelerinde davacının iddiası, dayandığı delilleri, davalının savunması, def‟i söz konusu ise sebepleri ile birlikte def‟i ve nihayetinde de kadının kararı bulunur. Burada üzerinde durulması gereken nokta bu belge çeĢidinde hâkimin hükmünün bulunmasıdır.38

Her

34 Fethi Gedikli, „„Osmanlı Hukuk Tarihi Kaynağı Olarak Şer‟iyye Sicilleri‟‟, Türkiye AraĢtırma Literatür

Dergisi, cilt 3, sayı, 5, 2005,s. 189

35 Mübahat Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, Ġstanbul Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı Yayınları, Ġstanbul 1994, s. 350

36 Akgündüz, agm., s.60- 62; Bayındır, agm., s.432 37 Kütükoğlu, age., s.350

38

(21)

ilâm belgesi davacının iddiasını, kanıtları, davalının cevabını ve kararın gerekçelerine dair kayıtları içerir.

Ma’rûzlar; ma‟rûz kelime anlamı olarak arz olunmuĢ, arz olunan anlamına gelmektedir.39

Kadının hükmünü içermeyen ya da hüccette olduğu gibi hukuki bir durumun tespiti için bir nevi senet iĢlevi görmeyen sadece asttan üst makama gönderilen dilekçelerdir. Bu; kadının üst icra makamlarına gönderdiği idarî bir durumu anlamı olarak arz edilen Ģey demektir. Arz dilekçesi olabildiği gibi, halktan kadıya hitaben yazılan bir Ģikâyet dilekçesi de olabilir.40

39 Devellioğlu, ags., s.582

(22)

XLIX NUMARALI ANTALYA ġER’ĠYYE SĠCĠL DEFTERĠNĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

1. XLIX NUMARALI ANTALYA ġER’ĠYYE SĠCĠL DEFTERĠNĠN ġEKLÎ ÖZELLĠKLERĠ VE ĠÇERĠĞĠ

Antalya‟nın XIX. asır sonlarındaki idarî, adli ve sosyo-kültürel yapısının belirlenmesine katkı sağlamayı amaç edinen bu çalıĢmaya temel kaynak olan 49 no‟lu Antalya Ģer‟iyye sicil defteri, Ģer‟iyye sicillerinin genel özelliklerini kendinde taĢımaktadır.

Defterin hemen tüm hükümleri okunaklı olup yalnız birinci sayfası boĢtur. Bunu takip eden sayfalar birinci hükümden baĢlayarak 296‟ya kadar gelmektedir. Dördüncü hüküm üzeri çizilmiĢ olup okunaklı olduğu için kayda alınmıĢ fakat değerlendirme kısmında yararlanılmamıĢtır. Kaydı geçen en eski tarihli hüküm 6 Muharrem 1315 (M. 7 Haziran 1987) tarihlidir.41 Defter, Hicrî 29 ġevval 1316 (M. 12 Mart 1899) ayına ait kayıt ile sonlanmaktadır. Tespit edilen ve günümüze en yakın olan tarih ise; 29 ġevval 1316 (M. 12 Mart 1899)‟dır.42

Bilindiği üzere Tanzimat sonrasında Osmanlı adlî ve idarî yapısında meydana gelen geliĢmeler hukuki uygulamalara önemli ölçüde yansımıĢtır. Gerek Avrupa devletleri ile olan ticari iliĢkilerin geliĢmesi sonucu 1846‟dan itibaren kent merkezlerinde kurulan Ticaret Mahkemeleri‟nin, gerekse Müslüman yahut gayrimüslim ayırt etmeksizin tüm tebaanın müĢtereken davalarının görüldüğü Nizȃmiye Mahkemelerinin açılması, Ģer‟i mahkemelerin çerçevesinin evlenme, boĢanma, miras, tapu anlaĢmazlıkları gibi konu yönünden ve bununla orantılı olarak belge çeĢidi açısından daralmasına neden olmuĢtur.43

Ġncelenen XLIX no‟lu Antalya Ģer‟iyye sicil defterinde de Tanzimat sonrası hukuki değiĢimleri kanıtlar nitelikte veriler yer almaktadır. Osmanlı yargı teĢkilatı ve mahkemelerine yönelik olarak bilhassa 1872 (M.1288) Mehȃkim-i Nizȃmiye Hakkında Nizȃmnȃme‟den sonra meydana gelen değiĢmelere iliĢkin bilgiler deftere yansımıĢtır.

Ġncelenen defterde, genellikle halkın kendi akrabalarını ve dindaĢlarını yakın gördüğü ve vekâlet iĢlemlerini onlara havale ettikleri görülmektedir. Ama belgelerde görüleceği üzere gayrimüslimlerden bazı kimselerin Müslüman vekil de tayin ettikleri tespit edilmiĢtir. Örneğin Antalya′da Makbûle Mahallesi′nden müteveffȃ Açıkbaş Yordan Ağa zevcesi ve eytȃmı vasîleri Efrusyana Hatun ibnete İvan veled-i Sava′nın, leh ve aleyhde vukû„ bulabilecek

41 AġS 49, s.2, hüküm 1 42 AġS 49, s. 180, hüküm 296 43

(23)

davalar için Emin Sadreddîn Efendi′yi vekîl ta„yîn etdiğine dȃir vekâlet hücceti.44

Bunu kanıtlar niteliktedir. Bu durum, incelenen 1897- 1899 arası dönemde ġer‟i Mahkemeler ve Nizȃmiye Mahkemelerinde, görülen davalar her ne kadar ayrılmıĢ olsalar da aradaki yetki çatıĢmasının devam ettiğinin bir göstergesidir. Bahsi geçen örneğe dayalı olarak gayrimüslim ve Müslüman toplum arasında vekil tayinlerinde Müslim gayrimüslim toplum arasında önyargı olmadığının da ispatıdır diyebiliriz. Bu ön bilgi çerçevesinde incelediğimiz XLIX no‟lu Antalya ġer‟iyye sicil defterinin belge içeriğine değinmek faydalı olacaktır.

Defter, 16, 17, 72, 137, 168, 199, 283, 294. hükümler hariç çoğunlukla vekâlet hüccetlerinden meydana gelmiĢtir. Bu çerçevede özellikle vekil tayinine iliĢkin belgeler, defterin belge yoğunluğunu oluĢturmaktadır. Yine miras konusu az olmakla birlikte mal ve hisse talebine iliĢkin belgeler de yer almaktadır.

Vekâlet hüccetlerine dair incelenen hükümlerde genellikle, vekil tayin eden kiĢi, dava konusu ve vekil tayin edilen kiĢi yazıldıktan sonra tarih ve Ģahitlerin isminin yazıldığı görülmektedir. Ġstanos nahiyesinin Duraliler köyünden Zeybekoğlu Mehmed ibni Zeybek Mehmet‟in aynı köyden Ġliklioğlu Süleyman ile aralarındaki arazi sorunundan dolayı çıkabilecek her türlü dava için Elmalulu Ġdriszade Mustafa Ragıb Efendi‟yi vekil tayin ettiğine dair vekâlet hüccetinde tarih olarak fi 23 Muharrem sene 315 ve Ģahitler kısmında da Ġstanos nahiyesinin Duraliler köyünden Zeybekoğlu Mehmed ibni Zeybek Mehmed bin Abdullah‟ın ismi ve mühür bastığı görülmektedir.45

Dava konularına göre de Ģahit sayısının arttığı ya da azaldığı tespit edilmiĢtir.

Defterde yer alan konulardan biri de verȃset davasıyla ilgilidir. Antalya‟da Mecdeddin Mahallesi‟nden Hesabçızade müteveffa Hacı Mehmed Ağa ibni Halil Ağa ve kebir oğlu Mehmed Tevfik ve hemĢiresi müteveffiye Kȃmile Hatun‟un hayatlarında mutasarrıf ve mutasarrıfe oldukları kebir menzilin, vekil Emin Sadreddin Efendi‟nin dava açmasıyla, varisleri arasında paylaĢtırılması hakkındaki veraset hücceti.46 Bu konu için örnek verilebilir. Ġncelenen defterde yer alan diğer konular ise vesayet ve nafaka davasıyla ilgilidir. Bunlardan vesayet davası ile ilgili olan; Antalya Makbule Mahallesi‟nden müteveffa AçıkbaĢ Yordan veled-i Yani‟nin sulbi sagir oğulları Lefyondi ve Bandili ve sulbiye sagire kızları Angeliki ve Destibe ve Saltan ve Anikalya ve Aleksiye ve Site‟nin, pederleri müteveffȃ-yı merkumdan mevrûs mallarını hıfz ve umurlarını tesviye için Efrusyana Hatun ibnete Ġvan‟ın vasî tayin olunduğuna dair vesayet hücceti örneğidir. Defterde bundan baĢka vesȃyet davası dıĢında nafaka davasının da görüldüğü iki hüküm yer almaktadır. Nitekim Antalya‟nın Elmalı

44 AġS 49, s. 13, hüküm 18 45 AġS 49, s. 6, hüküm 9 46

(24)

Mahallesi‟nden Rahime ibnete Saffet Efendi‟nin, nikâhlı zevci Mustafa Sabri Efendi ibni Molla Kerim‟den nafaka ve kisve-bahȃ talebiyle dava açması ve mahkemenin aylık bin guruĢu Mustafa Sabri Efendi‟ye istidane ettiğine dair ilâm kaydında görülmektedir.47

Diğer örnekte ise; Fatma Hatun, boĢandığı kocası Edibzade Mustafa Efendi‟de 1 kızı vardır ve Edibzade Mustafa Efendi‟den mihri ve nafakası için açacağı davaya Hasan Efendi‟yi vekil tayin ettiği görülmektedir.48

47 AġS 49, s. 49, hüküm 72 48

(25)

2. XLIX NUMARALI ANTALYA ġER’ĠYYE SĠCĠL DEFTERĠ IġIĞINDA 1897- 1899 YILLARI ARASI ANTALYA

2.1 Tarihsel Süreçte Antalya

Anadolu‟nun güneyinde ve kendi adını taĢıyan körfezin kuzeybatısında kurulmuĢ olan

Antalya, Akdeniz‟in kuzey sahillerini kapsayan 36° 06‟ ve 37° 27‟ kuzey enlemleri ile 29° 14‟ ve 32° 27‟ doğu boylamları arasında kalan ve “Teke Yöresi” adı ile bilinen bölgenin merkezi durumundaki yerleĢim alanıdır.49

ġehrin adı, ilk kurucusu sayılan Bergama hükümdarı II. Attalos‟un (MÖ.159–138) isminden gelmektedir. Ancak Antalya Limanı‟nın elveriĢli doğal yapısı, buranın daha önceki devirlerde de bir yerleĢim bölgesi olduğunu düĢündürmektedir. Bu elveriĢli coğrafi yapısı ile birlikte Antalya Ģehri Attalit‟ler devrinde hızla geliĢip serpilmiĢtir. Bu, kısa süren bir dönem olup MÖ. 79‟da Antalya‟da Roma hâkimiyeti baĢlamıĢtır.

Bizans döneminde Antalya, doğuya açılan kapı mahiyetindeki konumu ile Akdeniz‟in en iĢlek limanı haline gelmiĢ,50

bu durum uzun süre devam edecek olan Türk, Ġslam ve Bizans mücadelelerine zemin hazırlamıĢ ve elveriĢli yapısından dolayı bu güçler arasında el değiĢtirmesine neden olmuĢtur.

Anadolu Selçukluları döneminde Akdeniz donanmasının merkezi haline gelen Antalya‟da, Selçuklu hâkimiyeti‟nin Moğol baskısıyla son bulmasından sonra Hamidoğulları hâkimiyeti baĢlamıĢtır.51

Bu dönemde Antalya, Hamidoğulları‟nın Yunus Bey ve daha sonra onun oğulları yönetimindeki koluna bağlı kalmıĢtır. Hamidoğulları‟nın bu kolu zaman zaman Teke-oğulları olarak da anılmaktadır. Yöreye Osmanlı devrinde de Teke Sancağı isminin verilmesi bu nedenledir. Zira bu durumun nedeni olarak; Selçuklular döneminde bölgeye Teke Türklerinin yerleĢtirilmesi gösterilmekte, Hamidoğulları‟nın bahsi geçen bu Teke Türklerinin soyundan olduğu ihtimali üzerinde durulmaktadır.52

Bölgedeki Hamidoğulları hâkimiyeti, daha sonraları Antalya‟ya hâkim olan Mehmed Bey‟in, Kıbrıslı Latinlerle mücadele etmesine kadar devam etmiĢtir. Kıbrıs Kralı Pierre, 24 Ağustos 1361‟de Ģehri ele geçirerek Tekeoğullarını geri çekilmeye mecbur etmiĢtir. Mehmed Bey‟in Antalya‟yı tekrar ele geçirme teĢebbüsleri uzun mücadeleler sonunda baĢarıya ulaĢmıĢ

49 Rifat Özdemir, “Osmanlı Döneminde Antalya‟nın Fiziki ve Demografik Yapısı (1800-1867)‟‟, XI. Türk Tarih

Kongresi, Ankara:5-9 Eylül 1990, C.IV, TTK., Ankara, 1994, s.1369

50 Hüseyin Çimrin, Antalya Tarihi ve Turistik Rehberi, 4. Baskı, Öteki Matbaası, Ankara 1999, s. 48 51 Besim Darkot, “Antalya”, ĠA., C.1, MEB, 1997, s.459

52

(26)

ve 14 Mayıs 1373‟te buraya yeniden hâkim olmuĢtur. Antalya, Osmanlı kaynaklarında Teke Bey olarak geçen Mehmed Bey‟den sonra bir müddet daha Tekeoğulları‟nın hâkimiyetinde kalmıĢtır.

Antalya‟nın Osmanlı hâkimiyetine geçmesi ise; Yıldırım Bayezîd zamanında olmuĢtur. Bayezîd 1390 yılında Antalya‟yı, Teke Beyi Osman Çelebi oğlu Mustafa Bey‟in elinden almıĢtır. Osman Çelebi Ankara SavaĢı‟ndan sonra Karamanoğlu II. Mehmed‟in yardımı ile Ģehri tekrar ele geçirmek istemiĢse de baĢarılı olamamıĢ (1423) ve bölgede Osmanlı hâkimiyeti kesinleĢmiĢtir.53

Osmanlı döneminde Antalya, Anadolu Eyaleti‟ne bağlı Teke Sancağı‟nın merkezi olmuĢtur. XV. yüzyıl ortalarına kadar Osmanlı Ģehzadeleri de zaman zaman burada idareci olarak görev yapmıĢlardır.54

Bir merkezin Ģehzade sancağı olabilmesi için gereken özelliklere kısaca değinmekte fayda vardır. ġöyle ki;

Bir merkezin Ģehzade sancağı olabilmesi için görülen üç temel özellik vardır. Bu özelliklerden ilki; Osmanlı Devleti‟nin kuruluĢ döneminde Ģehzadelere ve beylere verilen sancakların uç bölge olmasıydı. ġehzade sancağı olabilmenin ikinci etkeni Ģehzadelere sancak olarak verilecek merkezlerin eski Anadolu Beylikleri‟nin baĢĢehirleri olmasıydı. Üçüncü ve son etken ise bir Osmanlı Ģehzadesinin sancağa çıkması için o sancağın önemli bir tarih- kültür, medeniyet ve ticaret merkezi olması gerekliliğiydi.55

Bu nedenle Antalya‟ya ilk Ģehzade Osmanlı egemenliğine girdiği ilk dönemlerde olmuĢtur. Antalya‟daki ilk Ģehzade Yıldırım Bȃyezit‟in bir diğer oğlu Mustafa‟dır. Ġsa Çelebi ise ikinci Ģehzadedir. Üçüncü Ģehzade I. Mehmet‟in oğlu ġehzade Mustafa ve Antalya‟ya sancakbeyi olarak gönderilen dördüncü ve son Ģehzade II. Bȃyezit‟in oğlu ġehzade Korkut‟tur. Osmanlı döneminde XV. yüzyıl ortalarından XVI. yüzyıl ortalarına kadar Teke-ili sancağının merkezi olan Antalya Ģehzade sancağı olarak durumunu korumuĢtur. Osmanlı sancaklarında kaç Ģehzadenin görev yaptığına bakıldığında; Manisa‟da on dört, Amasya‟da on, Konya‟da beĢ, Antalya‟da dört, Kütahya‟da üç, Kastamonu‟da üç Balıkesir‟de üç Ģehzade sancakbeyliği yapmıĢlardır. Bunun dıĢındaki sancaklarda değiĢik zamanlarda bir veya iki defa sancakbeyliği yapıldığı görülür. Bu durumda Antalya, Osmanlı coğrafyasında bulunan sancaklar içerisinde Ģehzade sancağı olmayı hak eden yirmi dört sancaktan biri olurken aynı zamanda Ģehzade sayısına bakıldığında da dört Ģehzadenin sancakbeyliği ile dördüncü sırada yer almaktaydı. Bu durum

53

Feridun Emecen, “Antalya”, ĠA., C.3, Türkiye Diyanet Vakfı, 1991, Ġstanbul, s.233, 234

54 A.Latif Armağan, “XVI. Yüzyılda Antalya”, Ankara Üniversitesi DTCF Tarih AraĢtırmaları Dergisi, C.24, S.38, Ankara, 2005, s. 96

55

(27)

baĢlı baĢına Antalya Ģehrine Osmanlı‟nın vermiĢ olduğu değeri göstermesi açısından yeterlidir.56

Ayrıca, Osmanlı Devleti Antalya ve çevresini ele geçirdikten sonra, bölge livâ-ı Teke haline getirilmiĢtir. Ellerinde tapu senetleri olan Teke Beyleri, Ġsa ve Mustafa Çelebi zamanlarında bazı timarlara sahip olanlar tahrir sayımında adlarını yazdırarak ya da II. Murad‟dan berat ya da niĢanlarını alarak bu ayrıcalıklarını Fatih ve Bayezid dönemlerinde devam ettirmiĢlerdir.57

Tekeli sipahilerden Çakıroğlanları, Kızıloğlu, Göleoğlu, Dede Alisi 1510 yılında görevlerini kötüye kullanan bazı kiĢilerin etkisi timarların ellerinden alınıp lâyık olmayan kiĢilere verilmesi nedeniyle eski imtiyazlarını kaybetmeleri üzerine Osmanlı Devleti‟ne isyan ederek ġah Ġsmail‟e meyl etmiĢlerdir. Bu sipahiler, devlet aleyhine örgütlenen ġah Ġsmail‟in Halifesi Karabıyıkoğlu ġahkulu Baba Tekeli ile birleĢmiĢler ve çıkan isyanın Anadolu‟ya yayılmasında önemli rol oynamıĢlardır. ġahkulu Baba bölgede Türkmenlerin olması nedeniyle ve timarları ellerinde alınan asi sipahilerin yardımıyla, Teke-elini kargaĢaya sürüklemiĢlerdir.58

XVI. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti‟ni ve Anadolu kentlerini etkileyen geniĢ çaplı iktisadi problemler çıkararak devlet ve toplumu çalkantılara sürükleyen ve bundan Antalya kentinin de etkilendiği önemli sorunlardan birisi suhte isyanları olmuĢtur.59

XVIII. yüzyıl klasik Osmanlı düzeninin tehdit edildiği ve bir takım değiĢikliklerin hız kazandığı bir dönemdir. Bu değiĢimlerin en önemlisi devletin merkezi otoritesinin zayıfladığı ve buna bağlı olarak taĢralarda yerel hanedanların, ayanların güçlenerek bu boĢluğu doldurmaları söz konusudur.

XIX. yüzyıl baĢlarına kadar Ģehirde önemli bir geliĢme yaĢanmamıĢtır. Ancak II. Mahmud döneminde, daha önce öldürülen Kadı Abrurahman PaĢa‟nın mallarını geri vermeyen mütesellim Ġbrahim Bey‟in Antalya Kalesi‟ne kapanması üzerine buraya kuvvetler gönderilerek Antalya karadan ve denizden kuĢatılıp Ġbrahim Bey yakalanarak öldürülmüĢtür. ġehir ve civarı 29 Nisan 1919‟da Mondros Mütarekesi uyarınca, Ġtalyanlar tarafından iĢgal edildi. Ġki yıl kadar süren bu iĢgal, 1 Haziran 1921‟de Ġtalyanların Ģehri boĢaltmasıyla iĢgal sona ermiĢ ve Antalya Cumhuriyet döneminde aynı adla ilin merkezi olmuĢtur.60

56 Haldun Eroğlu, “Şehzade Sancağı Antalya”, Son Bin Yılda Antalya Sempozyumu, (18–19 Aralık 2003), Akdeniz Üniversitesi Basımevi, Antalya, 2006, s. 22, 23

57

ġehabeddin Tekindağ, „„Teke-İli‟‟, ĠA., C.12, MEB., 2001, EskiĢehir, s. 126 58 Tekindağ, agm., s.126

59 Mustafa Akdağ, Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası, Cem Yay., Ġstanbul, 1995, s.199 60

(28)

2.2 Ġdari Taksimat

Klasik Osmanlı yönetim biçiminde, taĢra idaresi aĢağıdan yukarıya köy (karye), nahiye,

kaza, sancak (liva) ve eyalet olarak teĢkilatlanmıĢtır. Kendisine bağlı köylerle birlikte nahiyelerin birleĢmesiyle kazalar meydana gelmiĢtir. Kazaların birleĢmesiyle sancaklar, sancakların birleĢmesinden ise eyaletler ortaya çıkmıĢtır.61 Mahalleler ise en küçük yerleĢim birimleri olmuĢtur.62

Osmanlı Devleti‟nde idari teĢkilatma, klasik dönemde tamamen yerine oturmuĢ olup, bu

dönemde oluĢturulan idari teĢkilatma, XIX. yüzyıla kadar, sadece ufak birkaç değiĢiklikle devam etmiĢtir. Osmanlı klasik düzeninde devlet bir takım eyaletlere bölünmüĢtür. Birkaç sancağın birleĢtirilmesiyle oluĢturulan eyaletlerin yönetimi, „Beylerbeyi‟ denilen yöneticilere verilmiĢtir. Sancakların yönetimi ise „Sancakbeyi‟ne bırakılmıĢtır.63

Kaza, klasik Osmanlı düzeninde baĢlangıçta idari-adli bir birim iken XVI. yüzyıl

sonlarından itibaren kadı tayin edilen kasabalar kaza olarak adlandırılmıĢ ve adli bir birim haline dönüĢtürülmüĢtür. XIX. yüzyıla kadar sadece adli birim olarak kabul edilen kazalar, Tanzimat ile birlikte tekrar idari birim kimliğini kazanmıĢtır.64

XIX. yüzyıl ortalarında, daha önce olduğu gibi, Teke Sancağı olarak adlandırılan Antalya Sancağı, „Nefs-i Antalya‟ denilen merkez Antalya, ona bağlı kazalar, nahiyeler ve bunlara bağlı birçok köyden oluĢmaktadır.65

Antalya, Teke Sancağı‟nın merkezi durumunda olduğundan bu bölge fethedildikten sonra Anadolu Eyaleti‟ne bağlanmıĢtır. 1393 yılında oluĢturulan Anadolu Eyaleti ilk dönemlerde 17 sancaktan teĢkil edilmiĢ olup bu sancaklardan biri Teke (Antalya) Sancağı diğeri ise Alaiye (Alanya) Sancağıdır.66

Teke Sancağı‟nın bu durumu XIX. yüzyıla kadar hemen hemen hiç değiĢmemiĢtir.67

Teke Sancağı‟nın bağlı olduğu idari birimin ilk defa 1847 yılında değiĢtiği ve bu tarihten sonra Karaman Eyaleti‟ne bağlandığı, ancak bu durumun çok uzun sürmediği Teke Sancağı‟nın 1869 yılında Konya Vilayeti‟ne bağlı olduğunun görülmesinden anlaĢılmaktadır.68

Bu tarihten XX. yüzyıl baĢlarına kadar Teke Sancağı‟nın idari teĢkilattaki

61 Yusuf Halaçoğlu, Osmanlılarda Devlet TeĢkilatı ve Sosyal Yapı, 3. Baskı, TTK Yay., Ankara 1996, s.85 62 Hasan Moğol, Antalya Tarihi, Mehter Yayınları, 2.Baskı, , Ankara, 1997, s. 89

63

Çadırcı, age., s.10

64 Musa Çadırcı, “Tanzimat Döneminde Osmanlı Ülke Yönetimi (1839-1876)”, IX. Türk Tarih Kongresi

Ankara, 21-25 Eylül 1981 (Bildiriler), C.II, TTK., Ankara, 1988, s.1155.

65 Moğol, a.g.e., s. 89. 66

M.Çetin Varlık, “Anadolu Eyaleti Kuruluşu ve Gelişimi”, Osmanlı, C.6, YTY., Ankara, 1999, s.123-128. 67 Orhan Kılıç, “XVII. Yüzyılın İlk Yarısında Osmanlı Devleti‟nin Eyalet ve Sancak Teşkilatlanması”, Osmanlı, C.6, YTY., Ankara, 1999, s.93

68

(29)

yerinde bir değiĢme olmamıĢ ve Konya Vilayeti‟ne bağlı kalmıĢtır.69

Burada, Tanzimat hareketiyle birlikte 1842 yılında baĢlayan yeni düzenlemeler eyalet teĢkilatında da kendini göstermiĢtir.

Sultan Abdülmecid (1839–1861) zamanından itibaren yayımlanmaya baĢlayan Osmanlı Devleti‟nin mülkî idare taksimatını gösteren yıllıklardan yapılan çıkarımlar göstermektedir ki; Osmanlı‟da Tanzimat‟tan sonra baĢlayan idarî taksimata iliĢkin değiĢiklikler 1860‟lı yıllarda daha da hızlanmıĢ, 1867 yılı Vilȃyet Nizȃmnȃmesi ile devletin idarî taksimatı esaslı bir değiĢikliğe uğramıĢtır. Bu nizȃmnȃmeyle her vilȃyetin hudutları, bağlı sancak ve kazaların durumları belirlenmiĢtir. Bu düzenlemede Teke Sancağı‟nın yine Konya vilȃyeti dâhilinde yer aldığı görülmektedir.70

1315–1316 (1897–1899) yılları arası döneme gelindiğinde, Antalya‟nın idarî taksimatına iliĢkin bilgiler, çalıĢmanın temel kaynağı olan XLIX no‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defteri‟nde geçen kayıtlarla sınırlı kalmaktadır. Defterde geçen kazâ isimleri „„Konya vilȃyet-î celîlesine tȃbi‟‟‟ denilen Karaman kazȃsı, Akseki kazası, Alaiye kazȃsı, Antalya kazası ve „„Konya vilȃyeti dâhilinde‟‟ belirtilen Elmalı kazası olarak tespit edilebilmiĢtir. Teke Sancağı‟na bağlı nâhiyeler ise; Serik, Ġstanos, Millü, Ġğdir Maa‟ Kardiç, BeĢkonak, Bucak, Kızılkaya, Finike ve Gölhisar‟dır. Defterde kaydı geçen bu nahiyelerin bağlı köy ve mahalleleri ise Ģöyle tespit edilmiĢtir;

Tablo 2. 1. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle

Adları

Nahiye Köy Mahalle

Serik Yunaklar _ Serik Zayimler _ Serik Berendi _ Serik Gökçepınar _ Serik Kocayatak _ Serik Söğüt _ Serik Abdurahmanlar _

Serik Deniz Tepe _

Serik Permendi _

Serik Böğüç _

Kaynak: XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defteri

69 Mutullah Sungur, “XIX. Yüzyıl Osmanlı Devleti‟nde Taşra İdaresi ve Vilâyet Yönetimi”, Türkler, C.13, YTY., Ankara, 2002, s.759.

70

(30)

XLIX no‟lu Antalya ġer‟iyye Sicili Defteri‟nde ismi geçmeyen Serik Kazası‟na bağlı köyler Ģunlardır;71

Ahmediye Çanaksı Nebiler Boğazak Akçapınar AkbaĢ Çakallık Yukarıçatma Çandır Yukarıkocayatak Akınlar KarataĢ Kızıllar Eminceler AĢağıoba AĢağıçatma Üründü KürüĢ Eskiyörük Çatallar Belek Zırlankaya Sarıabalı Karadayı Hacıosmanlar Bucak Akçapınar Satırlı Karıncalı

Burmahancı Haskızılören Üründü Kumköy Cumalı Kozan AĢağıkocayatak Gebiz

Tablo 2. 2. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle

Adları

Nahiye Köy Mahalle

Ġstanos Sülekler _

Ġstanos Duraliler _

Ġstanos Ali Fahreddin-i Sagîr _

Ġstanos Leylek _

Ġstanos Çaykenarı _

Ġstanos Osman Halifeler _

Ġstanos Ġmecik _

Ġstanos Karabayır _

Ġstanos Yalınlı Sagîr _

Ġstanos Samandır _

Ġstanos Balca _

Ġstanos Garipçe _

Ġstanos Yalınlı Kebir _

Kaynak: XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defteri

XLIX no‟lu Antalya ġer‟iyye Sicili Defteri‟nde ismi geçmeyen Ġstanos Kazası‟na bağlı köyler;

Bayat Fığla Piyadin Kızılaliler Kızullu Yeleme Çukurca Andiye Ak Kilise Bayat Datköy Karakuyu Belten Ali Fahreddin-i Sagîr Dere Karadiğin Söğüt Kızılaliler Mirohor Köseler72

Kevzer Nebiler Yaka Yazır Kemerağzı

71 Moğol, age., s.96

72 AġS 49, s. 164, hüküm 267 ve s. 165, hüküm 270, Millü nahiyesine bağlı Karaöz karyesi Köseler Mahallesi olarak geçmektedir.

(31)

KarataĢ Küçüklü Mamatlar Çıvgalar BeğiĢli TaĢkesiği Kırkpınar Kozoğlu Karabay Karkın Zivint KayabaĢı YeĢiloba Kargalık Manay Belenköy Bahçekaya Göçerler Ürkütlü

Kaynak: Güven Dinç, 9 No’lu Antalya ġer’iyye Sicili Defterine Göre 1853-1859 Yılları Arasında Antalya ġehrinin Ġdarî ve Sosyo-Ekonomik Durumu, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim

Dalı YayımlanmamıĢ, Yüksek Lisans Tezi, Antalya, 2005, s.23, 26; Aydın Beden, 1854-1859 Tarihleri

Arasında Antalya (8 No’lu Antalya ġer’iyye Sicilleri Defterine Göre), Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Antalya, 2004, s.37, 39

Tablo 2. 3. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle

Adları

Nahiye Köy Mahalle

Millü Karaöz73

Basmallar

Millü Karaöz Köseler

Millü Karaöz Gonmacılar

Millü _ Kızılkaya Hatib

Millü _ Dağ

Millü _ Kayı74

Millü _ Kocaaliler75

Kaynak: XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defteri

Tablo 2. 4. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle

Adları

Nahiye Köy Mahalle

Ġğdir Maa Kardiç Yazır76

_

Ġğdir Maa Kardiç Ağva _

Ġğdir Maa Kardiç Dere _

Ġğdir Maa Kardiç Meker? _

Kaynak: XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defteri

XLIX no‟lu Antalya ġer‟iyye Sicili Defteri‟nde ismi geçmeyen Ġğdir Maa Kardiç (Kumluca) Kazası‟na bağlı köyler;77

Belen, Savrun, Sarıcasu, Karaağaç, Salur, Adrasan, Büyükalan, Beykonak, Çalka, Yenice, Karacaören, Gölcük, Kavak, Çayiçi

73 Karaöz, 17 No‟lu Antalya ġeriye Sicil Defteri Ġncelemelerine göre nahiye olarak geçmektedir, Tan, agt., s.21 74

Güçlü, age., bkz., s.33,34, 1914‟de Dahiliye Vekaleti Müstakil Teke/Antalya Sancağını oluĢturduğu sıradaki idari dönem içinde Millü nahiyesine bağlı köy olarak geçmektedir. Bu dönemde ise, mahalle olarak tespit edilmiĢtir.

75 Güçlü, age., bkz., s.33,34, 1914‟de Dahiliye Vekaleti Müstakil Teke/Antalya Sancağını oluĢturduğu sıradaki idari dönem içinde Millü nahiyesine bağlı köy olarak geçmektedir. Bu dönemde ise, mahalle olarak tespit edilmiĢtir.

76 AġS 49, s. 88, hüküm 140‟da, Yazır; Elmalı kazasına bağlı Yazır Mahallesi olarak geçmektedir. 77

(32)

Tablo 2. 5. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle

Adları

Nahiye Köy Mahalle

Gölhisar78

Çakırlar _

Kaynak: XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defteri

Tablo 2. 6. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle

Adları

Nahiye Köy Mahalle

Bucak79 _ Çukur

Bucak _ ÇavuĢ

Kaynak: XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defteri

Tablo 2. 7. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle

Adları

Nahiye Köy Mahalle

BeĢkonak Bucak Köy _

Kaynak: XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defteri

XLIX no‟lu Antalya ġer‟iyye Sicili Defteri‟nde ismi geçmeyen BeĢkonak Kazası‟na bağlı köyler;

Bozyaka Uğrak Burmahan Balkız Yuva Aladana Düzağaç Üçağız Çağman Tazı Davazlar Karabük Değirmenözü Eynihal Beymelek

Kaynak: Dinç, agt., s. 23,26, Beden, agt., s. 37,39, Tan, agt., s.20,24

Tablo 2. 8. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle

Adları

Nahiye Köy Mahalle

Finike80 Bağyaka _

Kaynak: XLIX no‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defteri

XLIX no‟lu Antalya ġer‟iyye Sicili Defteri‟nde ismi geçmeyen Finike Kazası‟na bağlı köyler; Akçaalan Alacadağ

Dağbağ Alasın Kaynak: Tan, agt., s.22

78

AġS 49, yalnızca; s. 54, hüküm 82‟de Gölhisar nahiye olarak geçmektedir.

79 AġS 49, Bucak; s. 96 hüküm 154‟de BeĢkonak nahiyesinin Bucak köy karyesi olarak geçmektedir.

80 AġS 49, s. 111, hüküm 179‟da yalnızca, Finike nahiye olarak Konya vilayeti dâhilinde Elmalı kazasında merbut Finike nahiyesine tabi Bağyaka Karyesi olarak geçmektedir.

Şekil

Tablo 2. 1. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle  Adları
Tablo 2. 2. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle  Adları
Tablo 2. 4. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle  Adları
Tablo 2. 9. XLIX No‟lu Antalya ġer‟iyye Sicil Defterinde Yer Alan Nahiye, Köy ve Mahalle  Adları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Oldur ki Kasaba-yı Ayntab Mahallatı’ndan Yahni Mahallesi’nden bundan akdem fevt olan Hacı Ümrȃn’ın Osman ve Mehmed ve Ali nȃm yetimlerine vasȋ nasb olan

Medine-i Ayntab’da Mestancı mahallesi ahâlisinden iken bundan akdem fevt olan Muhsin-zâde Ahmed Ağa el-Hâc Ahmed Ağanın verâseti zevce-i menkuhe-i metrukesi

170 iken senedleĢmiĢ ve kazâ-i mezkûr sicilinde mebaliği-i mezkue ol vakide alunub verilmiĢ madde olduğından ahâlî-i merkûmenin ol vecihle iddi´âları

Medine-i Ayntab’da Tarla-yı Atik Mahallesi ahalisinden Battal es-Seyid Ömer beğ tarafından vekil-i müseccil-i şer‛isi olan yeğen es-Seyid Ali Ağa nam kimesne ve Medine-i

‘asâkir-i mansûre ile iş bu sene-i mübâreke Şevval-i şerîfinin beşinci günü Mısır’dan hareket (tahrib olmuş) ve’l-ikbâl Şam-ı Şerif’e dâhil olmağla Şam-ı

itmekçi Hâcî Hasan Oğlu bayrâğının Ağâ ve Alemdârına verilen guruĢ 155 kuyûddan iki guruĢden ziyâde gümrük alınmamak içun ilâm harcı guruĢ 60 devletlü Hüsrev

Rastlanılan mezra isimleri, Büyük Burç, Batlaniye, Hassa, Kürd, Selevbuh, Türkmen, Yakuka ( Yakutiye) dır. Özellikle müsadere edilmiş topraklarla ilgili kayıtlara

Ankara vilâyet-i celîlesine merbût Kayseri Sancağı’na muzâf Develü Kazâsı’nın merkez-i hükûmet-i bulunan Everek Kasabası mahallâtından Câmi>-i Cedîd