Kilikya-Çukurova
‹lk Ça¤lardan Osmanl›lar Dönemi’ne Kadar
Kilikya’da Tarihi Co¤rafya, Tarih ve Arkeoloji
ISBN-13: 978-9944-483-..-.
Kilikya-Çukurova
‹lk Ça¤lardan Osmanl›lar Dönemi’ne Kadar Kilikya’da Tarihi Co¤rafya, Tarih ve Arkeoloji
Prof. Dr. Ahmet Ünal, Münih Üniversitesi
Y. Doç. Dr. K. Serdar Girginer, Çukurova Üniversitesi
Editör Betül Avunç Tasar›m Sinan Turan Ofset Haz›rl›k Homer Kitabevi Bask› ve Cilt Altan Bas›m Ltd. 1. Bas›m 2007
© Homer Kitabevi ve Yay›nc›l›k Ltd. fiti. Tüm metnin yay›m hakk› sakl›d›r.
Tan›t›m için yap›lacak k›sa al›nt›lar d›fl›nda yazar›n ve yay›mc›n›n yaz›l› izni olmaks›z›n hiçbir yolla ço¤alt›lamaz.
Homer Kitabevi ve Yay›nc›l›k Ltd. fiti. Yeni Çarfl› Cad. No: 12/A
Galatasaray 34433 ‹stanbul
Tel: (0212) 249 59 02 • (0212) 292 42 79 Faks: (0212) 251 39 62
Prof. Dr. Ahmet ÜNAL
Münih Üniversitesi
Y. Doç. Dr. K. Serdar G‹RG‹NER
Çukurova Üniversitesi
homerkitabevi
Kilikya-Çukurova
‹lk Ça¤lardan Osmanl›lar Dönemi’ne Kadar
Kilikya’da Tarihi Co¤rafya, Tarih ve Arkeoloji
Mersin Büyükflehir Belediyesi
Adana Büyükflehir Belediyesi
Ceyhan Belediyesi
Tarsus Belediyesi
Seyhan Belediyesi
T.C. Çukurova Üniversitesi
T.C. Mersin Valili¤i
Adana Sanayi Odas›
ÇUKTOB
‹nci Otel
Berdan Tekstil
Bilgin K›fl
ÖNSÖZ . . . 11
G‹R‹fi . . . 15
A ÇUKUROVA’NIN F‹Z‹K‹ VE TAR‹H‹ CO⁄RAFYASI . . . 21
I. Girifl. . . 21
II. Antik Devirlerden Günümüze Çukurova’n›n Fiziki Co¤rafyas› . . . 23
a. Jeomorfoloji . . . 23
b. Ekosistem . . . 25
c. ‹klim. . . 29
d. Metalurji. . . 31
e. Geçitler ve Yollar. . . 35
1. Gülek Geçidi Efsanesi . . . 37
2. Gülek Bo¤az›, Bahçe veya Beylan (Topbo¤az› Geçidi) Üzerinden Ovaya ‹nen Yollar Nerelerden Ç›k›fl Veriyordu? . . . 38
3. Kizzuwatna’y› Orta Anadolu ve Mezopotamya’ya Ba¤layan Yollar . . . 39
4. Bizans ve Osmanl›lar Devri’nde Kilikya’y› Orta Anadolu ile Ba¤layan Yollar . . . 43
f. Deniz Ulafl›m› ve Limanlar . . . 44
g. Ana Hatlar›yla Kilikya’da Ekonomi. . . 48
III. Çukurova’n›n Tarihi Co¤rafyas› . . . 50
a. Kizzuwatna Ülkesi’nin Baflkenti ve Kültür Metropolü Kummanni-Comana Cataoniae miydi? Tufanbeyli Yak›nlar›ndaki fiar Köyü Kal›nt›lar›n›n Kizzuwatna Tarihi Co¤rafyas› Aç›s›ndan Önemi 52 b. M.Ö. II. ve I. Biny›llarda Kizzuwatna Kentleri ve Lokalizasyon Problemleri . . . 58
c. Kizzuwatna ve Kilikya’n›n Kaplad›¤› Alan ve Antik Ça¤daki S›n›rlar› . . . 59
1. Kizzuwatna’n›n Lokalizasyonu. . . 59
2. M.Ö. II. Biny›lda Kilikya’n›n S›n›rlar›. . . 60
3. M.Ö. I. Biny›lda Kilikya’n›n S›n›rlar› . . . 60
d. Kizzuwatna-Kilikya’n›n Nüfusu ve Etnik Yap›s› . . . 61
e. Kizzuwatna, Adana, Tarsus ve Kilikya Adlar› Aras›ndaki ‹liflkiler. . . 63
f. Danuna, Danu ve Adana Adlar› Aras›ndaki ‹liflkiler. . . 67
B H‹T‹TLER DÖNEM‹’NDE KISA ANADOLU TAR‹H‹ . . . 75
C ÇUKUROVA’NIN EN ESK‹ SAK‹NLER‹NDEN HURR‹LER K‹MD‹? . . . 91
I. Hurri Dili . . . 94
II. Hurri Siyasi Tarihi’nin Anahatlar› . . . 97
TAR‹H‹ . . . 109
I. Paleolitik Ça¤larda Çukurova ve Çevresi . . . 109
II. Neolitik ve Kalkolitik Ça¤larda Çukurova. Bölge Prehistoryas›na ve Tarihine Ifl›k Tutan Önemli Bir Merkez: Mersin-Yümüktepe . . . 111
III. Eski Tunç Ça¤›’nda Çukurova ve Tarsus-Gözlükule . . . 116
IV. Anadolu’nun Yaz›yla Tan›flmas› ve Yaz›l› Kaynaklar›n Bölge Tarihini Ayd›nlatmadaki Rolü . . . 117
a. Çukurova’y› Tarih Sahnesine Ç›kartan ‹lk Yaz›l› Kaynak: Otuz Çocuk Do¤uran ve Çocuklar›n› Seyhan Irma¤›’na Atan Kanes Kraliçesi’nin Efsanesi . . . 118
V. M.Ö. II. Binde Çukurova Tarihi: Kizzuwatna Krall›¤› ve Hititler Devri’nde Kizzuwatna (M.Ö. 1650-1200) . . . 119
a. Hitit Devleti’nin Kurucusu I. Hattusili Devri . . . 119
b. I. Hantili ve I. Zidanta Devri . . . 120
c. Ammuna Devri ve Adaniya = Adana = Kizzuwatna Tart›flmas› . . . 120
d. Ba¤›ms›z Kizzuwatna Krallar› ile Yap›lan Devlet Anlaflmalar› . . . 123
1. Kizzuwatna Kral› Talzu Kimdi? . . . 124
2. Hantili- Pariyawatri Antlaflmas› . . . 126
3. Kral Telipinu ve Kizzuwatna Kral› Isputahsu . . . 126
4. Tahurwaili = Eheya Antlaflmas› . . . 128
5. II. Zidanta - Palliya/Pilliya Antlaflmas› . . . 128
6. Kizzuwatna Kral› Paddatissu Antlaflmas›n› Hangi Hitit Kral› ile Yapm›flt›? Hatti ile Kizzuwatna Aras›nda Göçebeler- Yörükler Sorunu ve Mültecilerin ‹adesi ile Eflk›yalar . . . 128
7. Kizzuwatna Ba¤›ms›zl›¤›n› Devam Ettirebilmek ‹çin Hatti ve Mitanni Aras›nda ‹kili Oynamak Zorunda ‹di. M›s›r Kizzuwatna’y› Haraca Ba¤l›yor . . . 130
8. II./III. Tuthaliya - (II.) Sunassura Antlaflmas›. . . 131
9. Antlaflmaya Göre Hatti-Kizzuwatna Aras›ndaki S›n›rlar›n Tespiti . . . 133
e. Samri Irma¤› ve Pitura kenti Neredeydi? . . . 134
f. Kendisi de Kizzuwatna-Hurri As›ll› Olan II. Tuthaliya Zaman›nda Kizzuwatna ile Hitit Devleti Adeta Birlefltiriliyor . . . 134
g. ‹kametini Ortaköy-Sapinuwa’ya Tafl›yan ve Hurri Dini ve Kültüyle U¤raflan II. Tuthaliya Hattusa ve Hatti’yi ‹hmal Ediyor. Hatti Ülkesinde Çapulculuk Bafll›yor ve Düflmanlar Sald›r›ya Geçiyor. . . 134
h. I. Arnuwanda Devrinde Kizzuwatna. Seyhan Üzerindeki Taflköprü Civar›nda Bir Savafl m› Olmufltu? Kizzuwatna Hatti’ye Daha da Ba¤›ml› Hale Geliyor . . . 136
›. Kizzuwatna Hitit Hâkimiyetine Girdikten Sonra Ura-Mersin Liman Kenti Orta Anadolu’yu Do¤u Akdeniz’e Ba¤layan Bir Köprü Konumu Kazan›yor . . . 137
1. Hititler, Akdeniz ve Liman Kenti Ura. . . 137
2. Ura’n›n Co¤rafi Konumu . . . 142
i. Suppiluliuma’n›n Babas› II./III. Tuthaliya Devrinde Kizzuwatna . . . 145
j. I. Suppiluliuma Zaman›nda Kizzuwatna. Kizzuwatna Art›k Bir Hitit Eyaleti Oluyor. I. Suppiluliuma Orada Bir Rahipler Krall›¤› Kuruyor . . . 146
k. II. Mursili Devri’nde Kizzuwatna. Kizzuwatna, Hitit T›bb›, Büyücülü¤ü, Dini ve Ayinleri Aç›s›ndan Daha da Önem Kazan›yor . . . 148
l. II. Muwattalli, Kizzuwatna, Sirkeli, Tarhundassa Krall›¤› ve Kades Savafl›. . . 149
m. III. Hattusili ve Puduhepa Dönemi’nde Kizzuwatna . . . 152
n. Kizzuwatna-Kummanni’de Gebzeli Geçidi’nde Bir Sahtekarl›k Öyküsü. . . 153
o. Kizzuwatna’n›n Eski Anadolu Kültür Tarihindeki Yeri . . . 154
VI. Hititlerin Sonu, Deniz Kavimleri ve Sonu Gelmeyen Myken Tart›flmas› . . . 163
VII. Hitit Devleti’nin Y›k›lmas›ndan Sonra (M.Ö. 1200) Çukurova Tarihi. . . 167
VIII. Geç Hitit Beylikleri ve Çukurova . . . 168
IX. Geç/Yeni Asur Ça¤›’nda Çukurova (M.Ö. 859-612). Çukurova’da ‹ki Önemli Krall›k: Que ve Hilakku . . . 170
a. Tevrat ve Kizzuwatna. . . 170
b. II. Assurnasirpal (M.Ö. 884-859) ve III. Salmanassar Devri’nde (M.Ö. 859-824) Çukurova. . . 170
c. III. Salmanassar’dan II. Sargon’a Kadar Çukurova (M.Ö. 823-720) . . . 180
d. Karatepe’de Mucize Bir Devlet: Azatiwataya Krall›¤› . . . 181
e. Karatepe Kuzey Kap›s›ndaki Hiyeroglif Luvicesi - Fenikece ‹ki Dilli Yaz›t›n Çevirisi . . . 188
f. Karatepe Hanedan› Muska (MPS) ve Grek Mopsos Efsanesi . . . 190
g. Mopsos’un Kurdu¤u Söylenen, Gerçekte ise M.Ö. 5500’de Kurulmufl Olan Mopsuestia-Misis (Yakap›nar) Kenti . . . 192
h. II. Sargon’dan Geç/Yeni Asur ‹mparatorlu¤u’nun Çöküflüne Kadar Çukurova (M.Ö. 720-612) . . . 192
X. Yeni Babil Ça¤›’nda Çukurova: Hume ve Pirindu Krall›klar›. . . 202
a. Babil Kral› Neriglissar’›n Pirundu Seferi ve Ortaya Ç›kard›¤› Topografik Sorunlar . . . 203
b. Ura, Meydanc›kkale, Dana Adas› (Pityussa) ve Gazipafla’n›n (Selinus) Babillilerce Fethi . . . 205
XI. Çukurova’da Yerli Kilikya Krall›¤›, Syennesis Hanedan› ve Pers (Akamenid) ‹flgali . . . 207
XII. Makedonya Kral› Büyük ‹skender’in Kilikya’ya Gelifli (M.Ö. 333) . . . 214
XIII. ‹skender’in Halefleri Diadochlar Devrinde Kilikya . . . 221
XIV. Akdeniz ve Kilikya’ya Korsanlar ve Korsan Av›na Ç›kan Romal›lar Geliyor . . . 226
a. ‹sauria’da Sonu Gelmez ‹syanlar Bafll›yor . . . 247
XV. Erken Bizans Ça¤›’nda Kilikya (M.S. 476-650) . . . 270
XVI. Kilikya’da Arap Hâkimiyeti (650-965) . . . 279
XVII. Kilikya’da ‹kinci Kez Bizans Hâkimiyeti (Reconquista) . . . 285
XVIII. Küçük Ermenistan Devleti ve Haçl› Seferleri S›ras›nda Kilikya . . . 288
XIX. Kilikya Ne Derece Bizansl›laflm›fl, Araplaflm›fl ve Ermenileflmiflti? . . . 303
E K‹L‹KYA’DA ARKEOLOJ‹. . . 305
I. Kilikya Arkeolojisini Araflt›rma ve Kaz› Tarihi . . . 305
a. Gezginler. . . 305
b. Tespit Gezileri ve Yüzey Araflt›rmalar› . . . 305
c. Kaz›lar . . . 312
d. Bölge ile ‹lgili Baflvuru Çal›flmalar›ndan Baz›lar›. . . 316
b. Amphoralar . . . 319
III. Yerüstü Araflt›rmalar› (Survey) ve Yaz›l› Kaynaklar›n Bölge Topografisi Aç›s›ndan De¤erlendirilmesi. . . 321
F EKLER . . . 327
I. Bir Kraliçe Portresi: Kizzuwatna’n›n Övünç Kayna¤› “Kizzuwatna-Kummani’nin K›z Evlad› Puduhepa” . . . 327
II. Kilikya Kökenli Antik Metinlerden Örnekler . . . 341
a. Kanes Kraliçesi ve 30 Çocu¤unun Hikâyesi . . . 341
b. Sunassura Antlaflmas› . . . 341
c. Ullikummi Efsanesi . . . 347
d. Hurri-Kizzuwatna Kökenli Büyü Metinleri ve Dini Ayinler . . . 357
1. Tanr›lar› Yoldan Çekme Ayini . . . 357
2. Aile ‹çi Çekiflmeler Karfl› Bayan Mastigga’n›n Büyü Ayini . . . 357
3. Siyah Tanr› Kültünün Kizzuwatna’dan Samuha Kenti’ne Tafl›nmas›yla ‹lgili Ayin . . . 362
e. Kizzuwatna’da Geçmifl ve Puduhepa ‹le ‹lgili Bir Fal Metni (KUB 22.70) . . . 368
f. Kraliçe Puduhepa’n›n Yazd›rd›¤› Metinlerden Örnekler . . . 377
1. Kraliçe Puduhepa’n›n Arinna Kenti Günefl Tanr›ças›’na Duas› (KUB 21.27). . . 377
2. Kraliçe Puduhepa’n›n Mahkeme Tutanaklar›ndan . . . 380
3. Puduhepa’n›n Adak (Nezir) ve Rüya Metinleri . . . 385
g. Kraliçe Puduhepa’n›n Mektuplaflmalar›ndan Örnekler . . . 388
1. Firavun II. Ramses’in Puduhepa’ya Mektubu . . . 388
2. Puduhepa’n›n II. Ramses’e Mektubu (KUB 21.38) . . . 391
III. Adana’da Bir Konferans: Hitit-Eski Anadolu T›bb› ve Kizzuwatna . . . 394
IV. Kilikya’da Prehistorik, Hitit-Kizzuwatna, Demir Devri, Hellenistik, Roma, Bizans ve Ortaça¤ Kentleri, Kaleleri ve Di¤er Buluntu Yerlerinin K›sa Tan›t›m› . . . 416
G GENEL DE⁄ERLEND‹RME. . . 537
H D‹PNOTLAR . . . 539
I KISALTMALARIN L‹STES‹ VE B‹BL‹YOGRAFYA . . . 562
‹ D‹Z‹N . . . 604
I. fiah›s Adlar› . . . 604 II. Yer Adlar› . . . III. Tanr›/Tanr›ça ve Mitolojik Kahraman ‹simleri . . . IV. Kavim Adlar› . . . V. Diller. . . VI. Sözcükler . . .
Arazide, müzelerde, kütüphanelerde ve arflivlerde yü-rütülen uzun ve meflakkatli oldu¤u kadar zevkle yap›lm›fl çal›flmalar, araflt›rmalar ve geziler sonucu bask›ya verdi-¤imiz bu kitab› okuyucuya sunmaktan büyük bir mutlu-luk duymaktay›z. Kitab›n haz›rlan›fl öyküsü ve yay›mla-ma gerekçesi, Girifl bölümünde anlat›lm›flt›r. Bu çal›flyay›mla-ma sonras›nda kitap yay›nlaman›n sadece yaz›p bas›mevine vermekle bitmedi¤ini, yay›nlatman›n da tümüyle baflka bir sanat oldu¤unu ö¤rendik. Çünkü en baflta kitab›n bu hacim, flekil ve renkli resimleriyle makul bir fiyata bas›-labilmesine olanak sa¤layacak olan sponsorlar› bulmak gerekiyordu.
Sponsor aray›fllar›na bafllamadan önce randevu al›flla-r›m›z, randevu almay› baflard›ktan sonraki görüflmeleri-miz oldukça maceral›, renkli ama ço¤u kez yorucu, hayal k›r›kl›klar› ve k›zg›nl›klarla dolu geçti. Tüm bu yaflad›k-lar›m›z bize çok farkl› deneyimler ve gözlemler kazand›r-d›. Bafllang›çta Adana gibi zengin ve ilk bak›flta “kültür”ün egemen gözüktü¤ü bu topraklarda sponsor bulman›n çok kolay olaca¤› düflüncesini tafl›yorduk ama yan›ld›¤›m›z› gördük. Bu amaçla yapaca¤›m›z görüflmeler için bize yol gösteren ve destek olan Say›n Orhan Ürgenç, Say›n Prof. Dr. ‹lter Uzel, Say›n Tayyar Zaimo¤lu, Say›n Sinan Tan-y›ld›z, Say›n Orhan Apayd›n, Say›n A. Bülent Tüzün, Sa-y›n Müyesser Kartal, SaSa-y›n Tevfik Y›ld›r›m, Adana Vali-li¤i ‹l Özel ‹daresi ‹nsan Kaynaklar› Daire Baflkan› Say›n Zehra Durak ve Say›n Ö¤r. Gör. Dr. Mehmet Cihan Ya-vuz’a teflekkür etmek isteriz.
2006 y›l›n›n bunalt›c› s›cak ve tozlu yaz aylar›nda, ya-p›lmay› bekleyen yo¤un ifllerimiz aras›nda kap› kap› do-laflarak “dilenme“ ifline bafllad›¤›m›zda karfl›laflt›¤›m›z güçlükler ve sürprizler bizi, Mark Twain’in 1860’larda ‹stanbul için gözlemledi¤i “Kilisesi ve camisi bol ama
vis-ki ve ahlâk› nadirdir” nüktesine benzeyen bir durumla
karfl›laflt›rd› ve “Çukurova’da para, pamuk ve s›cak çok
ama tarih ve kültüre verilen de¤er göründü¤ünden de az-d›r” benzetmesini yapmaya zorlad›. Birçok kurulufltan
randevu almam›z, onlara ulaflmam›z ve konuyu anlatma-m›z göründü¤ünden de çetin geçti. Ço¤u kuruluflta özel kalem müdürleri ile sekreterlerin, üstleri huzurunda
ga-yet itaatkar bir flekilde verdikleri sözleri, makamdan ç›-kar ç›kmaz unuttuklar›na tan›k olduk. Bazen de telefon-la randevu istedi¤imizde, art›k bir görgü kural› otelefon-larak en k›sa zamanda arayana geri dönülmedi¤ini ö¤rendik. Bu vesileyle görüflece¤imiz kiflilerin yan›na ç›kmak, M. Twa-in d›fl›nda baflka bir benzetme yapmam›za da neden ol-du. T›pk› Mezopotamya mitolojisinde ‹fltar’›n (INAN-NA) yeralt› dünyas›na inifli s›ras›nda yedi kap›dan geçe-rek her kap›da ziynetlerinden veya güç alametlerinden birini b›rakmas› gibi bizler de en az üç sekreter, birçok gö-revli, güvenlik görevlileri, özel kalem müdürü ve sekre-terlerinin labirentlerini tek tek afl›p görüflme yapaca¤›-m›z kiflilere ulaflmay› baflarabildik. A. Ünal’›n yurt d›fl›n-da çal›flmas› nedeniyle Türkiye’deki zaman›n›n k›s›tl› ol-mas› iflimizi daha da güçlefltirdi. Ço¤u görüflmeyi Dr. K. S. Girginer’in yaln›z bafl›na yapmas› gerekti. Görüflmeler s›ras›nda parti, bas›n, televizyon flirketi, dernek mensu-bu veya ifladam› olmad›¤›m›z için adeta yad›rgand›k. Bir kitap yazan bilim adamlar›n›n buralarda ne ifli vard›? Ne yaz›k ki, ülkemizin bu tip çal›flmalara henüz haz›r olma-d›¤›n› anlad›k. Ço¤u kuruluflun bu tür bir sponsorlu¤a al›fl›k olmad›¤›n› gözlemledik. Kitab›n yaz›lmaya baflla-d›¤› ilk y›llarda baz› dostlar›m›z›n inan›lmaz vaatlerinin bofl oldu¤unu da üzülerek ö¤renmifl olduk. Bu vaatlere göre kitaba sponsor aramaya bile gerek yoktu, hemen ba-s›lacakt›. Bu konudaki vaatleriyle bizi sürekli cesaretlen-diren Say›n Tonyukuk Renklikurt’un kulaklar›n› ç›nlat-mak isteriz.
En baflta Mersin Büyükflehir Belediyesi Baflkan› Say›n Macit Özcan, bu konuda yard›mc› olan Büyükflehir Bas›n Yay›n ve Halkla ‹liflkiler Daire Baflkan› Say›n Ahmet Öz-yurt ve Say›n Süleyman Cengiz, Adana Büyükflehir Bele-diyesi Baflkan› Say›n Aytaç Durak ve büyük deste¤ini al-d›¤›m›z Baflkan Dan›flman› ve Çukurova TV Do¤a ve Ta-rih program›n›n yap›mc›s› Say›n Orhan Ürgenç, Baflkan Özel Kalem Müdürü Say›n Gökçen Ayd›n, Seyhan Bele-diyesi Baflkan› Say›n Prof. Dr. Azim Öztürk, Baflkan Yar-d›mc›s› Say›n Gültekin Genç, Baflkan Dan›flman› Say›n Mesut Y›ld›r›m ve Baflkan Dan›flman› Say›n Doç. Dr. Az-mi Yalç›n olmak üzere; Ceyhan Belediye Baflkan› Say›n
Hüseyin Sözlü ve Say›n ‹smail Taymaz, Adana Valili¤i ‹l Planlama ve Koordinasyon Müdiresi Say›n Müyesser Kar-tal, Tarsus Belediyesi Baflkan› Say›n Burhanettin Koca-maz ve Baflkan Yard›mc›s› Say›n Kerim Tufan, Çukurova Üniversitesi Rektörü Say›n Prof. Dr. Alper Ak›no¤lu, Rek-tör Yard›mc›s› Say›n Prof. Dr. M. Rifat Ulusoy, Genel Sek-reter Vekili Say›n Prof. Dr. Vedat Pefltemalci ile Kütüpha-ne ve Dokümantasyon Daire Baflkan› Say›n Turhan Y›l-maz, Mersin Valisi Say›n Hüseyin Aksoy ve Vali Yard›m-c›s› Say›n Ardahan Totuk ile Vali Yard›mYard›m-c›s› Say›n Ahmet Nevruz, ‹l Kültür ve Turizm Müdürü Say›n Osman Ar›k, Adana Sanayi Odas› Baflkan› Say›n Ümit Özgümüfl, Bafl-kan Yard›mc›s› Say›n Ahmet Yeflilp›nar ve Genel Sekre-ter Say›n Özgür Oksar, Berdan Tekstil, ÇUKTOB Baflka-n› Say›n Tayyar Zaimo¤lu, Say›n A. Bülent Tüzün ve Sa-y›n Zeynep Tüzün, SaSa-y›n Mehmet Erel, SaSa-y›n Sefa Özler, Say›n Bülent Akyürekli ve Say›n Fikret Karabucak, Ada-na Rotary Kulubü ve Say›n Zülfikar Tümer, ‹nci Otel ve Say›n Mehmet Ali Bo¤a, Say›n Bilgin K›fl kitaptan belirli miktarlarda sat›n alarak bu eserin makul fiyatla bas›labil-mesini mümkün k›ld›lar. Kendilerine verdikleri bu kül-tür hizmeti dolay›s›yla sonsuz teflekkürlerimizi sunar›z. Kitab›n yaz›lmas› ve bask›ya haz›rlanmas› s›ras›nda çok say›da dost ve meslektafl›m›z›n destek ve yard›m› bi-zi hep ayakta tuttu. Bunlar aras›nda en baflta aylarca tas-hih yaparak kitab›n son düzenlemesini gerçeklefltiren, günlerce kitab›n dizinini haz›rlayan ÇÜ Fen-Edebiyat Fa-kültesi, Arkeoloji Bölümü, Protohistorya ve Önasya Ar-keolojisi Anabilim Dal› Ö¤retim Eleman› Say›n Arfl. Gör. Özlem Oyman-Girginer’e teflekkür borçluyuz.
Kent ve buluntu yeri listesinin Mersin bölümünün ha-z›rlanmas›nda Arkeolog Say›n Nurhayat Ünal’›n büyük katk›lar› olmufltur. Kendisine burada da teflekkür ederiz. Ayr›ca kitab›n ilk okumas›n› gerçeklefltiren Klasik Ar-keoloji Anabilim Dal› Arfl. Gör. Fatih Erhan ve Sanat Ta-rihçi Hayriye Ak›l’a da teflekkür ediyoruz.
Hürriyet Gazetesi Çukurova Temsilcisi büyük üstat, kitap ve kültür dostu Say›n Sinan Tany›ld›z kitab›n tan›-t›m› konusunda elinden geleni yapt›. Kendisine bir kez daha flükranlar›m›z› sunuyoruz. Yine tan›t›m konusun-da sevgili dostlar›m›z Gazeteci Say›n Nazan Erdem, Ga-zeteci Say›n Tuncay Da¤l›, GaGa-zeteci Say›n Zekeriya fia-hin, Say›n A. Bülent Tüzün, Tarihçi Yazar Say›n Cezmi Yurtsever ve Say›n ‹dris Adil çok emek sarf ettiler, ken-dilerine teflekkür ediyoruz.
Kitab›n yaz›l›fl› s›ras›nda hep yan›m›zda olan, bizi hep cesaretlendiren, bizimle sohbet etmekten kaç›nmayan ve her f›rsatta TV yay›nlar›nda kitab›n tan›t›m›n› yapan ar-kadafl›m›z Say›n Orhan Ürgenç’e ve gösterdi¤i yak›n ilgi için eski Adana Arkeoloji Müzesi Müdürü Say›n ‹smet ‹pek’e sonsuz teflekkürlerimizi sunar›z.
Son olarak, kitab›n haritas›n› haz›rlayan ve her za-man oldu¤u gibi bu çal›flza-man›n tüm teknik sorunlar›yla ilgilenen ÇÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü,
Klasik Arkeoloji Anabilim Dal› Ö¤retim Eleman› Say›n Arfl. Gör. Faris Demir’e sunulacak tüm teflekkürler az ge-lecektir.
Prof. Dr. Ahmet Ünal’›n Adana’da 21-22 Nisan 2000 tarihlerinde sunmufl oldu¤u “Eski Ça¤larda Kizzuwatna
ve Çukurova” ve “Hitit ‹mparatorlu¤u’nun Y›k›l›fl›ndan Bizans Dönemi’nin Sonuna Kadar Adana ve Çukurova Ta-rihi”, 13.03.2002 tarihinde ÇÜ Mithat Özsan Amfisi’nde
vermifl oldu¤u “Büyüden Tedaviye, fiifal› Otlardan
‹laç-lara: Hitit T›bb› ve Kizzuwatna” konulu konferans ve
24.12.2003 tarihinde Atatürkçü Düflünce Derne¤i Ada-na fiubesi ile ÇÜ Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölü-mü’nün düzenlemifl oldu¤u etkinlikteki “Eski Anadolu
Uygarl›klar›, Hititler, Troia ve Kültür Sömürüsü” konulu
konuflmas› ile 19.03.2005 tarihinde Adana Kültür ve Sa-nat Derne¤i ile yine bölüm taraf›ndan organize edilen Adana Borsa Kulübü Konferans Salonu’nda sunulmufl olan “Eski Anadolu’da Feminizm Araflt›rmalar›:
Çukuro-val› - Kizzuwatnal› Hitit Kraliçesi Puduhepa Kad›n Hak-lar›n›n Öncülerinden miydi?” konulu konuflmalar› bu
ki-tab›n çekirde¤ini oluflturmufltur. Bu vesileyle bu konufl-malar için davette bulunan Çukurova Üniversitesi, Alt›n Koza Afi ve Yönetim Kurulu Baflkan› Say›n Fevzi Acevit, ÇUSAD ve Baflkan› Say›n Hamide Akata, AKSD ve Bafl-kan› Say›n Nuran Terliksiz, Adana fioförler Odas›, ÇÜ Difl Hekimli¤i Fakültesi Dekan› Say›n Prof. Dr. ‹lter Uzel, Sa-y›n Dr. fiükran Sevimli, Atatürkçü Düflünce Derne¤i’nden Say›n Ahmet Duman ve Say›n Aysel Dülger’e ne kadar teflekkür etsek azd›r.
Kitab›n yazarlar› Prof. Dr. Ahmet Ünal ve Dr. K. Ser-dar Girginer, tabii ki yazd›klar› bölümleri karfl›l›kl› ola-rak okumufllar ve gerekli düzeltmeleri yapm›fllard›r. Bu aç›dan her iki yazar da birbirine teflekkür borçludur. Ana-nevi resimlerin pek ço¤u Dr. K.Serdar Girginer ve ÇÜ Ar-keoloji Bölümü arflivi, dijital resimlerin ço¤u ise Prof. Dr. Ahmet Ünal taraf›ndan çekilmifl ve temin edilmifltir. Re-simlerin ilke olarak metin içeri¤iyle birebir iliflkisi yok-tur. Özgün ve aç›klay›c› alt yaz›lar›yla birlikte tamamla-y›c› bilgilendirme özelli¤i tafl›maktad›rlar.
Kitab›n tarih ve tarihi co¤rafya ile ilgili konular› uz-manl›¤› gere¤i Prof. Dr. Ahmet Ünal taraf›ndan yaz›lm›fl-t›r. Dr. K. Serdar Girginer ihtisas alan› gere¤i kitab›n ar-keoloji ile ilgili bölümlerini yazm›fl, “Yerüstü Araflt›rma-lar› (Survey) ve Yaz›l› KaynakAraflt›rma-lar›n Bölge Topografisi Aç›-s›ndan De¤erlendirilmesi” bölümüne Kappadokia ve Ki-likya’da yapt›¤› yüzey araflt›rmas› sonuçlar›n› eklemifl, bunun yan›nda “Kilikya’da Arkeoloji” bölümünde yer alan “Kilikya Arkeolojisi Araflt›rma Tarihi” ve “Sualt› Ar-keolojisi ve Kilikya” bölümlerini haz›rlayarak, kentler rehberine gereken ekleri yapm›fl ve kitab›n düzenlemesi konusunda büyük emek sarfetmifltir. Bu bölümler son y›l-larda elde edilen otantik sonuçlar› ilk kez bu kapsam›yla bilim dünyas›na duyurmas› aç›s›ndan çok önemlidir. Ken-disi bu bölümleri yak›n zaman önce kaybetti¤i annesi
Sa-y›n Sare (Candansever) Girginer’e (01.04.1928-19.0 2006) ithaf etmektedir.
Son olarak, bu çal›flman›n bas›lmas›n› sa¤layan Homer Kitabevi çal›flanlar› ve Say›n Betül Avunç, Say›n Sinan Tu-ran ile Say›n Ayflen Boylu Salcan’a ne kadar teflekkür et-sek azd›r.
Kitap 2005 y›l› ortalar›nda bitirilmifl oldu¤undan, bu tarihten sonra ç›kan yay›nlar çok fazla dikkate al›nama-m›flt›r.
Prof. Dr. Ahmet ÜNAL
Münih, Mart 2007
Ahmet.Unal@lrz.uni-muenchen.de ahmunal43@gmail.com
Y. Doç. Dr. K. Serdar G‹RG‹NER
Adana, Mart 2007 sergir@çukurova.edu.tr serdargirginer@hotmail.com kserdar.girginer@gmail.com
Bu genifl kapsaml› kitab›n içeri¤i, günümüz co¤rafya-s›nda ana hatlar›yla Çukurova olarak bilinen ve ilk bak›fl-ta sadece Adana Ovas› gibi dar bir alan› kaps›yormufl gi-bi gözükse de, antik devirler co¤rafyas›nda en baflta Ada-na ‹li olmak üzere bat›da Mersin (ve hatta Antalya ve Is-parta’n›n bir k›sm›) ile kuzeyde Konya, Karaman, Ni¤de, Kayseri, do¤uda Osmaniye, Hatay, Kahramanmarafl, Ga-ziantep ve hatta fianl›urfa illerinin büyük bir k›sm› olmak üzere çok daha genifl bir bölgeyi kapsayan Antik Kilik-ya’n›n tarihî co¤rafyas›, arkeolojisi, siyasi tarihi ve kültür tarihinden oluflmaktad›r. Hemen belirtelim ki, incelenen co¤rafi bölgenin kapsad›¤› alan keyfîli¤e kaçmaks›z›n ol-du¤undan çok daha genifl tutulmufl, böylece Antik Kiz-zuwatna veya Kilikya ya da modern Çukurova
kavram-lar›n›n içine s›k›fl›p kal›nmas› önlenmifltir. Kronolojik aç›-dan çal›flman›n a¤›rl›k noktas›n› en eski devirlerden Bi-zans Dönemi’nin sonlar›na veya Türkler dönemine ka-dar olan zaman dilimi oluflturur. Kilikya’n›n Araplar, Sel-çuklular, Ramazano¤ullar› ve Osmanl›lar dönemindeki tarihi bizim ihtisas alan›m›z d›fl›nda oldu¤undan bu ko-nulara yer verilmemifltir. Zaten bu dönem en baflta Türk bilim adamlar› taraf›ndan yeterince ifllenmifl ve Kilik-ya’n›n bu dönemdeki tarihi, sa¤lam temeller üzerine otur-tulmufltur.
Buna karfl›n, gerek söz konusu bölgede ve gerekse çev-re kültür bölgelerinde yeni yeni ortaya ç›kar›lan arkeolo-jik buluntu ve yaz›l› kaynaklar›n her geçen gün ço¤alma-s›, her yerde oldu¤u gibi Çukurova’da da bir kaide olarak
Çukurova Üniversitesi Kampüsü’nden yüce Alada¤lar. Yaz aylar›nda toz bulutlar› arkas›nda siluete dönüflen bu da¤lar k›fllar› beyaza büründü¤ünde ve geceleri flimflekler çakt›¤›nda çok güzel bir manzara sunar (A. Ünal).
Eskiça¤ araflt›rmalar›na dinamik bir yap› kazand›r›r. Yani belirli istisnalar d›fl›nda tüm Eskiça¤ tarihi sürekli bir olu-flum, geliflme ve de¤iflim içerisindedir. Unutmamak lâ-z›md›r ki, her gün artan sadece birinci elden filolojik ve arkeolojik kaynaklar de¤il, konu ve olaylara yeni yakla-fl›mlar içeren modern inceleme ve araflt›rmalard›r. Eski-ça¤ tarihi gibi oldukça fazla dinamik ve de¤iflken bir alan-da bilgi ve görüfller çok çabuk eskir ve dolay›s›yla hemen yinelenmesi gerekmektedir. Bu da demektir ki, yeni kefl-fedilen buluntu ve yaz›l› kaynaklar ile bunlara yeni ve al-ternatif yorum getiren araflt›rmalar›n ›fl›¤›nda belirli ara-l›klarla tarihi bilgiler kritik bir süzgeçten geçirilir, gerek-li düzeltme ve ekler yap›l›r, gerekirse baz› bölümler yeni-den yaz›l›r, daha do¤rusu yaz›lmal›d›r.
Hemen vurgulamak isteriz ki, flimdiye kadar Kilikya tarihiyle ilgili bizim bu kitab›m›z kadar genifl kapsaml› bir çal›flma yap›lmam›flt›r. Bunu söylerken, kaynak dille-rinden en önemlilerine hâkim, ideolojik tarih görüflün-den uzak, tarafs›z bilim adamlar› taraf›ndan yaz›lan eser-leri kastediyoruz. Yoksa popüler yay›nlar›n say›s› çoktur ve her geçen gün artmaktad›r. Bu olumsuz geliflim biraz da as›l yazmalar› gereken bilim adamlar›n›n tembel
dav-ran›p, alan› amatörlere ve ideologlara b›rakmalar›ndan kaynaklanmaktad›r. Eski diller, arkeoloji ve eskiça¤ tari-hiyle u¤raflan insanlar›n d›fl›nda “amatör” araflt›rmac›la-r›n da yazmalar› elbette arzu edilen bir fleydir ve biz bu-nu asla engelleyemeyiz. Ama burada tarih biliminin en büyük düflman› olan bir tehlike yatmaktad›r. Evet bu in-sanlar, güllerin dikenini budayarak içinden ç›k›lmas› güç nice konuyu, baz› sorunlar›n içine saplan›p kalm›fl ço¤u bilim adamlar›ndan daha güzel, daha ak›c› ve daha bol re-simli olarak sunmaktad›rlar; ama s›radan okuyucu neyin ilmî, neyin ilim d›fl› oldu¤unu bulup ç›karmakta güçlük çekti¤inden, e¤riyle do¤ruyu ay›ramamaktad›r. Bu karga-flal›k, Türkiye gibi kitap okuma oran› az, en baflta ilgisiz bas›n, köfle yazarlar› ve popüler dergilerden oluflan yaz›-l› ve görsel medyan›n en büyük enformasyon kayna¤›n› oluflturdu¤u bir toplumda çok daha büyük sak›ncalar ya-ratmaktad›r.
Bölgenin en eski tarihiyle ilgili yaz›lan A. Goetze’nin1
kitab›, E. Forrer’in2fantastik görüfllerine karfl› ilmî bir
tepki olarak kaleme al›nm›fl olup, tarihî co¤rafya, filolo-jik ve teknik bilgiler ile ilmî görüflü savunma içeriklidir. Ayr›ca oldukça eski bir eserdir ve o devirlerde yayg›n olan
polemiklerle doludur. Kapsad›¤› kronolojik devirler de çok s›n›rl›d›r ve sadece Hititler dönemini kapsar. A. Er-zen’in3doktora tezini oluflturan kitab› ise Kilikya
tarihi-nin tüm devirlerini içermedi¤i gibi, o da art›k oldukça es-kimifltir. Di¤er çal›flmalar ise makaleler fleklinde olup, çok özel konu ve problemlerin incelenmesi veya çözülmesi-ne vakfedilmifl çal›flmalard›r. Bölgede yürütülen arkeolo-jik ve epigrafik araflt›rmalar› yürütenler ve numismatlar ise iflledikleri konularda çok dar ve spesifik konular› ça-l›flmakta, yaz› ve araflt›rma raporlar› sunmaktan ileri git-memektedirler. Bu sebeplerle, Kilikya’n›n sözcü¤ün tam anlam›yla universal tarihi bizim burada sundu¤umuz ve mutlaka yap›lmas› gereken flekliyle flimdiye dek asla ya-p›lmam›flt›r.
Bu tespitleri ve aç›klamalar›, asla bu kitab› yay›mlama-y› hakl› göstermeye çal›flmak gayesiyle yapm›yoruz, an-cak durum gerçekten bu flekildedir! Bunun d›fl›nda afla¤›-da Kilikya’n›n tarih ve arkeolojisine at›lacak k›sa bir ba-k›fl, Eskiça¤ tarihinin tabiat›nda yatan dinamikle ilgili bu kaideyi aç›kça gözler önüne serecek ve flahsî yaklafl›mlar d›fl›nda böyle bir eserin ne kadar gerekli oldu¤unu taraf-s›z ve kuflkusuz bir flekilde ortaya koyacakt›r. Bir de tarih yaz›c›l›¤›nda asla unutulmamas› gereken bir kaide vard›r: “Her nesil geçmiflin tarihini kendi ilgi ve u¤rafl›lar›na
uy-gun olarak bizzat kendisi yazar”.4Bu genel kaidenin
öte-sinde bizim kitab›m›z pedagoji ve milletleraras› düflman-l›k ve flaibelerin bafl belas› “okul tarihi” (school history) kitaplar›ndan, hele hele nice ba¤naz ve ideolojik kökenli eserlerden çok farkl›d›r. Ama müsaade buyurulsun ki, bu memleketin çocuklar› olarak bizim kitab›m›z da örne¤in her fleye Hintavrupa, Sami, Grek veya Ermeni gözlü¤üy-le bakanlar›nkinden birazc›k farkl› olsun! Kim ne derse desin, tarih bilimi pragmatiktir ve tarihçi ne kadar taraf-s›z davranmaya gayret ederse etsin, kendisini içinde ya-flad›¤› ça¤dafl ak›mlar›n etkisinden kurtaramaz!
Her iki yazar› da Kilikya tarihi ve arkeolojisiyle çok ya-k›ndan ba¤layan yeterli say›da etken vard›r. Prof. Dr. Ah-met Ünal’›n bir Eskiça¤ Tarihçisi, Eski Anadolu dilleri uz-man› ve de özellikle Hititolog olarak zaten öteden beri bu bölgeye olan ilgisi 1972’de Münih Üniversitesi’nde ver-di¤i doktora teziyle5bafllam›fl ve Münih Üniversitesi’nin
1992’de bafllayan Ceyhan yak›nlar›ndaki Sirkeli Hö-yük’de6yürüttü¤ü kaz›lara filolog olarak kat›lmas›yla
da-ha da artm›flt›r. Adana Müzesi’nde verdi¤i bir konferans› ve kaz› raporlar›n›n bir parças› olarak 1997’de yay›nlad›-¤› bölgenin tarihi co¤rafyas›yla ilgili genifl çapl› inceleme-yi, 7daha sonra Nisan 2000 y›l›nda Çukurova
Üniversi-tesi (ÇÜ) Arkeoloji Bölümü’nün daveti üzerine bölgenin tarihi co¤rafyas›, Tafl Devri’nden Bizansl›lara kadar olan genifl bir zaman diliminin tarihi üzerine vermifl oldu¤u
Samanda¤ s›rtlar›ndan gün bat›m›. ‹nsanlar genellikle gerçek tarihten çok efsaneleri sevmifllerdir. Hemen yak›nlardaki Kelda¤’dan (Mons Cassius, Cebel Aqra) Antonius ile Anadolu’da gitmedi¤i yer kalmayan, Tyana Roma Havuzunda bile sütle banyo yapan Kleopatra’n›n benzer bir manzaray› seyrettikleri rivayet edilir. Geç/Yeni Assur krallar› ise manzara seyretmemifl, bir an önce sahillere inerek denizin mavi sular›nda kana bulad›klar› k›l›çlar›n› y›kam›fllard› (A. Ünal).
konferans, bu kitab›n yaz›lmas›na temel olan esaslar› be-lirlemifl ve eserin çekirde¤ini oluflturmufltur. Bu çal›flma-lar birkaç yerde yay›mlanm›flt›r.8
Di¤er taraftan Dr. K. Serdar Girginer, 1998 y›l›nda ÇÜ bünyesinde Arkeoloji Bölümü’nü kurarak önce bölgenin sorunlar›na e¤ilmeye bafllam›flt›r. Bölge arkeolojisiyle il-gili birinci elden kaynaklar› toplama ve de¤erlendirme ya-n›nda, 2002 y›l›ndan itibaren de Kapadokya ve Kilikya’da genifl kapsaml› ve sistemli yerüstü araflt›rmalar›na baflla-m›flt›r. Tabii ve tarihi çevrenin her geçen gün ak›l almaz bir h›zla tahrip edildi¤i bir ortamda, bu yerüstü araflt›r-malar›n›n de¤eri ço¤u kez kaz› yapmaktan daha da önem-lidir. Türkiye’de bir enflasyon halinde yay›lan üniversite kurma, özellikle hemen her yeni aç›lan üniversitede ge-reksiz yere bir arkeoloji bölümü yap›land›rma çabalar›n›n pek ço¤u gereksizdir. Ama bu ÇÜ için asla geçerli de¤il-dir, keza bölge arkeolojisi böyle bir kuruluflu fazlas›yla besleyecek kapasitededir. Zaten daha flimdiden Kültür Ba-kanl›¤›’n›n ne yaz›k ki gelifli güzel izin verdi¤i yabanc› ka-z›lar›n çoklu¤u dikkati çekmektedir. Di¤er taraftan, bu ki-tab›n yaz›lmas›yla ÇÜ’nde Arkeoloji Bölümü’nün kurul-mas› aras›nda da yak›n bir iliflki söz konusudur. Keza bu araflt›rma, yap›lanmakta olan, k›sa zamanda büyük
gelifl-meler gösteren ve Dr. Girginer’in yönetiminde hemen il-mî araflt›rmalar›n içine giren Arkeoloji Bölümü’nün ile-riye dönük çal›flmalar›na ›fl›k tutacak, yeni araflt›rmalara ve projelere yol gösterecek bir nitelik de tafl›maktad›r.
Eserin yaz›lmas›nda çok çeflitli dil ve yaz›lardan olu-flan birinci elden kaynaklar›n kullan›lmas›na mümkün ol-du¤unca özen gösterilmifltir. Bölgenin arkeolojik bulun-tu ve verileri de¤erlendirilirken, her iki yazar da ya birbi-rinden ba¤›ms›z olarak ya da birlikte, bölgeyi gezip, eser-leri yerinde görmeye gayret etmifllerdir. Bilindi¤i gibi,
ta-rihi bir ortamda, bizzat harabelerin içinde geçirilecek bir kaç saatlik bir zaman, ölmüfl kültürlerin ruhunu kavrama-da, kütüphanelerde bir y›l boyunca o konuya yönelik en id-dial› eserleri okumaya bedeldir.9Prof. Dr. Ahmet Ünal bir tarihçi ve dilbilgini olarak Kilikya tarihiyle ilgili birinci elden kaynaklar›n sakl› oldu¤u dillerin pek ço¤una hâ-kimken, Dr. K. Serdar Girginer de bölge arkeolojinin ana kaynaklar›na birinci elden hâkimdir. Bundan dolay› iki kiflinin bilgi ve araflt›rmalar›n› birlefltirerek böyle bir eser yazmalar›ndan daha tabii ve ideal bir fley olamazd›.
Bölge tarihiyle ilgili ikinci elden araflt›rma, makale ve kitaplar da mümkün oldu¤u kadar tümüyle de¤erlendi-rilmeye çal›fl›lm›flsa da, böylesine genifl kapsaml› bir eser
çerçevesinde birtak›m araflt›rmalar›n gözden kaçm›fl ol-mas› pek tabiidir. Zaten, belirli istisnalar d›fl›nda, örne¤in Bizansl›lar Dönemi’nde oldu¤u gibi, gayet sa¤lam ve sa-bit bilgilere sahip oldu¤umuz devirlerin tarihiyle ilgili olarak ayr›nt›l› bibliyografya çal›flmalar›na girmeye gerek kalmam›fl, ço¤u kez sadece el kitab› niteli¤indeki kaynak-lar›n kullan›m›yla yetinilmifltir.
Tarihi olgular›n kolayca anlafl›lacak bir dil ile sunul-mas›na gayret edilmifl, ama bilimden asla taviz verilme-mifltir. Baz› konular›n üzerinde al›fl›lm›fl›n üzerinde uzun-ca durulmas›n›n ve ayr›nt›lar›yla izah edilmesinin birta-k›m nedenleri vard›r. Öncelikle bu durum, o konuyla il-gili kaynak bilgilerin fazla miktarda mevcut olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. ‹kinci olarak, bu yap›l›rken tarihî olaylar› yanl›fl alg›lam›fl kimi okuyucu aras›nda yayg›n-laflm›fl olan birtak›m yanl›fl bilgi ve yarg›lar›n düzeltilme-sine çal›fl›lm›flt›r. Bunlar›n pek ço¤u galat› meflru cinsin-den hurafelerdir ve mutlaka revizyondan geçmesi ve dü-zeltilmesi gerekir. Tarsus’un Aziz Paulus, Kleopatra ve Antonius ile; Adana’n›n ise Karatepe Geç Hitit ça¤› ken-ti, Adana Kebab› veya Taflköprü ile, 10Kizzuwatna’n›n ise
demirin ilk kez keflfedildi¤i bölge olarak bilinmesi veya özellikle de Kraliçe Puduhepa ile ça¤r›fl›m yapmas›, tari-hin tümüyle basite indirgenmesinden, yozlaflt›r›lmas›n-dan ve hele hele sapt›r›lmas›nyozlaflt›r›lmas›n-dan baflka birfley de¤ildir. Zaten bölge tarihi ile ilgili bilgiler son derece k›t iken, el-de mevcut olan kesin bilgilerin daha da yozlaflt›r›lmas›, bilim eti¤i ad›na tahammül edilecek bir durum de¤ildir. ‹flte ayr›nt›lar›n, tenkidlerin, itirazlar›n ve ›srarl› tekrar-lar›n nedeni, okuyucu veya araflt›rmac›y›, bu yanl›fl yar-g›lardan kurtarmak içindir.
Bu temel ilkeden hareketle, kitaba en yeni araflt›rma-lar›n ›fl›¤› alt›nda Hitit Kraliçesi Puduhepa’n›n tarafs›z bir portresi eklenme gere¤i duyulmufltur. Çünkü bizim aç›-m›zdan Kizzuwatnal› olmas›n›n d›fl›nda tarih bak›m›n-dan pek o kadar da önemi olmayan bu kraliçeye kad›n hak-lar› (feminizm) konusunda olmad›k ifllevler ve özellikler yüklendi¤i görülmüfltür. Türkiye genelinde ve bilhassa Adana’da oldukça suistimal edilerek abart›lan bu konuyu her iki yazar da üzülerek gözlemlemifltir. Bu yanl›fl kan›-lar›n mutlak surette düzeltilmesi amac›yla 2004-2005 y›llar›nda Adana baflta olmak üzere Türkiye’nin birçok
yerinde bilgilendirici konferanslar sunulmufl, çeflitli ga-zete ve televizyonlara demeçler verilmifltir. Keza Hero-dotos’un tarifine göre tarih (historia), gerçe¤in araflt›r›l-mas› demek de¤il midir? ‹steyen bu gerçekleri okur ve yanl›fll›klar›n› düzeltir, istemeyen o hayal ürünü masal-lara inanmaya devam eder. Burada bizim görevimiz, ger-çek olanlar› veya hiç olmazsa gerger-çeklere en yak›n olan› or-taya koymakt›r.
Kitab›n son bölümüne eklenen Kilikya kent, kale ve di¤er arkeolojik buluntu yerlerinin k›sa tan›t›m›n› içeren bölümün (EK IV) eksiksiz ve mükemmel oldu¤u söyle-nemez. Yazarlar, bunun çok amatörce yap›lm›fl bir derle-me oldu¤unun fark›ndad›r. Ancak bu bölüm, iflin uzman-lar›ndan çok genel okuyucuya yöneliktir ve bir gezi reh-beri olma özelli¤i de tafl›mamaktad›r. Ama eminiz ki,
Ki-likya tarihi ve arkeolojisiyle ilgilenen herkes, böyle bir ki-tab› eline al›p okudu¤unda, hakl› olarak bölgede mevcut kentlerin hiç olmazsa bir listesini bulma beklentisini ta-fl›yacakt›r. Daha fazla bilgi edinmek isteyenler, bu kitab›n sonunda verdi¤imiz ve bizim de kullanm›fl oldu¤umuz kaynaklara bafl vurabilirler. Esasen halkla yapt›¤›m›z ko-nuflmalarda subjektif aç›dan da olsa bize en çok sorulan konular, gördükleri kal›nt›lar›n ne oldu¤u ve kimler tara-f›ndan yap›ld›¤›d›r. ‹flte bu bölüm, bir taraftan okuyucu-nun bu iste¤ini tatmin etmifl olacak, di¤er taraftan da Ki-likya tarihine ›fl›k tutan kitab›m›z›n eksiksiz bir bütün (compendium) olmas›n› sa¤layacakt›r. Ama hemen ifade etmek isteriz ki, bu bölümün yeni buluntu ve kefliflerin ›fl›¤›nda s›k s›k tamamlanmas› gerekecektir.
I. Girifl
Modern co¤rafyada, idari sistemde ve tarihte Çuku-rova olarak da bilinen Adana ve çevresi, günümüz Mer-sin (‹çel), Adana, Osmaniye ve k›smen de Antakya
(Ha-tay) illerini kapsar. ‹sminin ima etti¤inin aksine bu
top-raklar›n tümü düz ve oval›k de¤ildir. Da¤l›k ve engebeli olan k›s›mlar› da mevcuttur. Ancak hâkim olan arazi ya-p›s› düz oldu¤u için “Çukurova” olarak isimlenmifltir. Dar anlamda as›l Çukurova’y› oluflturan ovan›n uzunlu¤u ku-zeyden güneye 80, bat›dan do¤uya 160 km’dir ve olduk-ça genifl bir alan› kapsar. Bu topraklar eskiden, günümüz-de oldu¤u gibi sagünümüz-dece pamuk, pirinç, m›s›r, yer f›st›¤›, ma-rul ve karpuz tarlalar›ndan ayr›ca sahillerine dikilen be-ton y›¤›n› yap›lardan ibaret de¤ildi. Sözcü¤ün tam anla-m›yla çok geliflmifl, cennet gibi bir kültür bölgesiydi. Es-ki dünyan›n Avrupa’s› olan Mezopotamya’ya Orta Ana-dolu’dan daha yak›nd› ve bu konumuyla eski Kizzuwat-na ve Kilikya krall›klar›Kizzuwat-na yüzy›llar boyu ev sahipli¤i yap-m›flt›. Bir araflt›rmac›n›n hakl› olarak belirtti¤i gibi
“Geç-miflin izlerini bu kadar bariz bir flekilde tafl›yan ve engin ve çalkant›l› bir tarihin tipik izlerini, eskiden Kilikya eyaleti olarak bilinen Anadolu yar›madas›n›n güneydo¤usu ka-dar belirgin bir biçimde sergileyen çok az ülke vard›r. Ta-rih, efsane ve destan çarflaf›n› s›y›r›p bizi ayd›nlatmaya bafllayal› beri, do¤u tarihinde cereyan etmifl olan her fley burada da olmufltur; do¤unun tüm kanl› savafllar› ya bu-rada sahnelenmifl ya da bu topraklar› yak›ndan etkilemifl-tir. Bu topraklar flimdi art›k (1901!) tarihinde varm›fl ol-du¤u en düflük kültür seviyesine düflünceye kadar, çok sa-y›da kültürlerin nas›l peflpefle ortaya ç›kt›¤›na ve yok ol-du¤una tan›k olmufltur. Sanki u¤ursuz bir lanet yüzy›llar-ca dökülen kanlar› emmifl olan topra¤›n ensesine çökmüfl gibi. Bu topraklarda dolaflan bir gezgin, bir zamanlar›n çi-çeklerini, suskun ama birfleyler anlatan bir kültürün bu-günün flartlar›nda imkans›z olan kan›tlar›n› her yerde gö-rebilir. Tafl çöllerin içinde tap›nak ve tiyatrolar, batakl›k ve steplerin içinde ise zafer taklar› ve sütunlu salonlar görür. Bu kal›nt›lar kesinkes bugünkü gibi bir çevre içinde ortaya ç›kmam›fllard›. Ve gezgin kendi kendine, bugün fakir ve
ka-naatkar yörüklere yerleflik yaflam flartlar› için gerekli ola-naklar› sa¤lamaktan bile yoksun olan bu topraklar›n, o fla-flal› geçmiflin an›tlar› nas›l ve nereden gelmiflti, diye sorar”.1
Bu yazar acaba, bölgenin bugün içinde bulundu¤u olum-suz koflullar› görse ne derdi? Toprak ve çevrenin bilinç-sizce ve hoyratça kullan›lmas›, bir daha dönüflü olmamak üzere kirletilmesi ve yok edilmesi yan›nda, sahil boyu her taraf› kaplayan ve Çin Seddi’ni and›ran beton y›¤›nlar› ne yaz›k ki bölgemizdeki olumsuzluklar›n bafl›nda gelmek-tedir. fiair ruhuyla bir gezi rehberi yazm›fl olan J. Ash’in flu sözleri hakl› de¤il midir? “Mersin’den bat›
istikamati-ne do¤ru yapaca¤›n›z yolculuk keyfinizi kaç›racakt›r. Yol, hiç ama hiç bitmek bilmeyen yeni yap›lar›n aras›ndan ge-çip gider. Spekülatif yap›laflma burada doruk noktas›na ulaflm›flt›r. Deniz kenar›nda bir zamanlar›n verimli tar›m
ÇUKUROVA’NIN F‹Z‹K‹ VE TAR‹H‹ CO⁄RAFYASI
Resimde do¤a ve arkeoloji cenneti Yeflilovac›k (Aphrodisias) Yar›madas›’ndaki (Silifke) istmus üzerine hangi ak›l ve mant›¤a dayanarak yap›ld›¤› bilinmeyen siteler yer almaktad›r. Site sahiplerinin genellikle deniz kültürüyle ilgilerinin olmamas› da dikkat çekicidir. Ama gösterifl merak› ve h›rs iflte do¤ay› bu hale getirmektedir (A. Ünal).
alanlar›n› yok eden bu yüksek yap› dizilerinden biri di¤e-rini izler. Gerçekten bu apartmanlar›n say›s› o kadar faz-lad›r ki, insan kendisini ‘burada yaflayacak insanlar› nere-den bulacaklar acaba?’ sorusunu yöneltmekten al›koya-maz. Bir gün Türklerin beton aflk›n›n bitece¤ini ümit ede-lim, ama maalesef Kilikya sahillerinin en güzel yerleri için zaman daha flimdiden çok geçtir.”2
Kara, deniz ve ›rmaklar üzerinden sa¤lad›¤› ulafl›m, Anadolu ve Mezopotamya ile Do¤u Akdeniz aras›ndaki köprü konumu, tar›ma elveriflli genifl topraklar› ile uygar-l›k tarihi aç›s›ndan çok önemli bir bölge olan Çukuro-va’n›n verimlili¤i dillere destan olmufltur. Ayr›ca akarsu-lar›n›n bollu¤u, tabii kaynakakarsu-lar›n›n zenginli¤i, ›l›man ik-limi ve her yönden korunakl› kapal› bir havza olma gibi kendine has özelliklerinden dolay› ilk ça¤lardan itibaren içinde insanlar› bar›nd›ragelmifltir. Mezopotamya dün-yas› ile Orta Anadolu ve Ege bölgesi aras›nda bir köprü olmakla kalmam›fl, kendine özgü kültürler yaratm›flt›r. Bunlar› en baflta Hatti olmak üzere baflka bölgelere tafl›-m›fl, ba¤›ms›z devletler kurmufl, dilini en eski devirler-den beri yaz›ya geçirmifl; din, edebiyat, t›p, eczac›l›k, fel-sefe, büyücülük ve falc›l›k konular›nda büyük geliflmele-rin ve icatlar›n yap›ld›¤›, eski dünyan›n nadir bölgelegeliflmele-rin- bölgelerin-den biri olmufltur. Akad, M›s›r, Mitanni, Hurri, Babil, Hi-tit, Pers, Grek, Roma, Bizans, Haçl›lar, Ermeni, Arap, Mo-¤ol, Memlük (Kölemen), Türkler ve daha nice küçük dev-letler taraf›ndan bazen uzun süre, bazen de geçici olarak iflgal alt›nda tutulmufl olmas›na ra¤men, bazen kendi sa-vunma gücünü aflan düflmanlar›na karfl› kendini mertçe savunmufl, bazen de yabanc›lar›n hâkimiyetini kabul et-mek durumunda kalm›flt›r. Bu durumlarda dahi özgün kültür verilerini sürdürmesini, yenilerini yaratmas›n› ve galipleri kendi kültür alan› içine çekmesini baflarm›flt›r.
Askeri aç›dan üstün Hitit hâkimiyetinin mutlak olarak Hurri-Kizzuwatna etkisi alt›na girmesi, bunun en güzel örne¤idir.
Dünya tarihinde daha M.Ö. 1550 y›l›nda bir kent ola-rak Adaniya, Tarse ve Halep isimleriyle tarih sahnesine ç›kan ve tarih boyunca 3500 seneden beri ad› hiç de¤ifl-meyen çok az say›da kent vard›r.3Adana ve Tarsus ile
k›-yasland›¤›nda Ankara, ‹zmir, ‹stanbul, Efes, Atina, Ro-ma, Tokyo, Washington gibi ço¤u büyük imparatorluk-lara baflkentlik yapm›fl metropoller, en az 1000 sene da-ha geç kurulmufl kentlerdir. Kald› ki, Adana ve Tarsus kentlerinin M.Ö. 1550 senesinde yaz›l› tarihi belgeler bafllamadan çok daha önceleri, en az›ndan günümüzden 5000 sene önce bir kent olarak mevcut oldu¤unu kan›t-layan arkeolojik ipuçlar› da vard›r. ‹flte tarih öncesinde ka-lan bu ça¤larda dahi oralarda yaflayan insanlar›n kendi kentlerine “Adaniya” veya “Tarse” demediklerini kim id-dia edebilir? Tüm zamanlar›n çalkant› ve felaketlerle do-lu tarihinin de¤ifltirmeyi baflaramad›¤› bu yer adlar›, kül-türlerinde bir devaml›l›¤›n gözlendi¤i ve kesinlikle bar›-fl›n savafllardan daha fazla oldu¤u ve daha uzun hüküm sürdü¤ü Neolitik, Kalkolitik ve Eski Tunç Ça¤lar›’nda ni-ye de¤ifltirilmifl olsun ki?4Tarsus Gözlükule kaz›lar›
an-tik Tarsus’un s›rlar›na bir ölçüde ›fl›k tutmas›na karfl›n, durum maalesef Adana için böyle de¤ildir. Bu kentin ta-rihi ile ilgili arkeolojik izler, Adana kentinin içindeki Te-peba¤ Höyük ile Adana’n›n yak›n çevresindeki di¤er hö-yüklerin alt›nda sakl›d›r.5Resmi daireler aras›ndaki
ya-z›flmalara ve onaylara s›k›fl›p kalm›fl bürokratik ifllemler ve yaklafl›mlar, Tepeba¤’da bir kaz› çukuru elde edecek alan› açmaktan yoksun hale gelmifltir ve bu durum ne ya-z›k ki çok üzücüdür. ‹leride buralarda ve Kizzuwatna’n›n di¤er höyükleri ile yerleflim alanlar›nda sistematik kaz›-lar yap›ld›¤›nda, Adana kentinin daha eski izleri, gizinle-ri ve yaz›l› kaynaklar› kesinlikle ortaya ç›kacakt›r. Ama tarih, ekonomi ve urbanistik aç›dan araflt›r›lmas› ve
ya-Mersin Mezitli’den itibaren Çin Seddi’ni and›r›rcas›na bat›ya do¤ru k›y› fleridince uzanan tatil siteleri (K.S. Girginer).
Uzuncaburç-Diocaesareia. Cami, kaçak yap›lan “Kültür Binas›” ve Zeus Tap›na¤› (A. Ünal).
n›tlanmas› gereken sorulardan birisi sadece isimlerdeki devaml›l›k de¤il, nas›l olup da di¤er birçok Kilikya kenti aras›nda sadece bu iki kentin özellikle Ortaça¤’da yo¤un-laflan tüm çalkant›lara, iflgallere, insan eli veya do¤a afet-leri taraf›ndan yap›lagelen tahriplere ra¤men dayanabil-mifl ve günümüze kadar gelebildayanabil-mifl olduklar›d›r.6
II. Antik Devirlerden Günümüze Çukurova’n›n
Fiziki Co¤rafyas›
7a. Jeomorfoloji
Anadolu minyatür bir k›ta görünümündedir. Bir ya-zar›n çok isabetli olarak belirtti¤i üzere “bir harita
üzerin-de tek bir birim gibi görünse üzerin-de, asl›nda büyük bir k›ta ka-dar karmafl›kl›k ve çeflitlilik gösterir”.8‹flte Kilikya da ge-nel Anadolu co¤rafyas› bünyesindeki çeflitlilik içerisinde kendine özgü özelliklere sahip bölgelerden sadece bir ta-nesidir. Ancak Anadolu’nun di¤er bölgelerine k›yasla ken-dine has bir konuma sahiptir, keza burada baflka hiçbir yerde görülmeyen özellikler vard›r. Bir defa Yak›n Do¤u ve Türkiye’nin en büyük ve en verimli k›y› ovas› olma ni-teli¤ini tafl›maktad›r.
Günümüz Çukurova’s›, kuzey ve kuzeybat›da en yük-sek yerleri Bolkar (3337 m), Alada¤ (3756 m)9ve
Tahta-l› Da¤lar (2419 m) olan Toros Da¤lar›’nca Orta Anadolu platosundan ayr›lm›flt›r. Do¤usunda, Kahramanmarafl-Antakya aras›nda kuzeyden güneye uzunlu¤u 175 km’ye varan, geniflli¤i 15-30 km aras›nda de¤iflen ve yüksekli-¤i 2240 m’ye ulaflan (örneyüksekli-¤in M›¤›r Tepe) Amanos
Da¤-lar› (Nur Da¤Da¤-lar›); bat›s›nda, afla¤› Tarsus Ovas›’n›n bitti-¤i yer veya Mersin civar› ile güneyinde, eskilerin bu ke-simde Kilikya Denizi (Kilixia ualasa) olarak adland›r-d›klar› Akdeniz ile çevrilidir.
Ovay›, kuzeyde yüksek Orta Toros Da¤lar›’n›n güne-ye yani Akdeniz’e bakan eteklerinde, ortalama yüksekli-¤i 800-1000 m olan miyosen kalkerden oluflan bir plato kuflat›r. Oval›k kesim yaklafl›k olarak Mersin’e kadar de-vam etmekte, burada bu kalker plato art›k denize iyice yaklaflmaktad›r. Sahil fleridindeki ova Mersin’in bat›s›na do¤ru gittikçe iyice daralmakta, iki Kilikya’n›n s›n›r›n› oluflturan Erdemli-Limonlu bat›s›nda ise baz› istisnalar d›fl›nda ova fleridi neredeyse tamamen bitmektedir. Bun-dan böyle Alanya Ovas›’na var›ncaya kadar birtak›m
del-Binbo¤a Da¤lar› (A. Ünal). Mersin Mezitli sahil fleridi (K.S. Girginer).
talar ve küçük ovac›klar d›fl›nda sahil hep sarp ve uçu-rumdur.
Tarsus, So¤uksu (Müftü Deresi), Liparis, Sorgun, La-mas, fieytan Deresi, Göksu ve Ayd›nc›k ›rmaklar› veya sular›n›n gösterdi¤i gibi, akarsular bu yüksek kalker taba-kas› içinde derin kanyonlar oluflturmufltur. Zaten tüm Ta-fleli Platosu’nun ortak özelli¤i, yatay yap›l› kalker sekile-rin (Tafelland) biny›llar boyunca akarsular taraf›ndan de-rin kanyonlar fleklinde yar›lm›fl ve parçalanm›fl olmas›d›r. Baz› kesimlerde ise bu derin kanyonlar altlar›ndan geçen düdenlerin çökmesi sonucu meydana gelmifltir.
Eskiça¤larda Oval›k Kilikya olarak adland›r›lan Çuku-rova’n›n do¤usu iki ayr› kesimden oluflmufltur.10
Bunlar-dan Yukar› Ova denen ve yumuflak kalker platolar›n
afl›n-mas›yla oluflan k›s›m, denizden ortalama 80 m yüksek-likte yer al›r. Denizden yüksekli¤i 25 m olan Afla¤› Ova ile aras›ndaki hudut, kuzeyden güneye Y›lankale’de bafl-lay›p, Ceyhan Irma¤›’na paralel olarak denize kadar ula-flan ve zirveleri 750 m olan Nur Da¤lar› (Cebel-i Nur,
An-tik ad› Parion, Pagrion) veya Misis Da¤lar› taraf›ndan
be-lirlenmifltir.11Bu da¤lar, jeolojik ça¤larda Toros
Da¤la-r›’ndan koparak birer ada olarak denizin içine kaym›fl ka-ra parçalar›d›r. Zaman içinde ovan›n alüvyonlarla dolma-s›yla karan›n içinde oturup kalm›fllard›r.12Bir görüfle
gö-re Adana ovalar› bigö-rer çöküntü ovalar›d›r ve pliosenden günümüze kadar devam eden oval›k k›sm›n çökmesi ve da¤l›k k›s›mlar›n yükselmesi sonucu ortaya ç›km›flt›r.13
Roma ve Ortaça¤ ile nüfus alt yap›s› olmaks›z›n bölgeyi zorla ve yapmac›k olarak askeri bask› ve iflgal alt›nda tut-mak isteyen Haçl› Seferleri mensuplar›yla onlar›n yarat-t›klar› iflgalci Ermeni birlikleri, bölgede zorla tutunabil-mek için, kale ve müstahkem mevkilerini hep bu bir za-manlar›n adac›klar› olan sarp tepeciklerin üzerinde kur-mufllard›r. Bunlar›n belli bafll›lar› da Feke, Kozan, Ana-zarbos, Dumlu (Tumlu), Y›lankale, Kastabala, Hemite (Gökçedam) ve Toprakkale’dir.
Tafll›k Kilikya’da Çukurova ve Antalya ovalar›yla k›-yaslanamayacak kadar küçük baz› ovac›k ve deltalar d›-fl›nda ekime elveriflli topraklar yok gibidir. Bunlar aras›n-da Göksu Nehri’nin Silifke civar›naras›n-da ve Susano¤lu-Taflu-cu aras›nda oluflturdu¤u yaklafl›k 30x15 km boyutunda-ki Göksu Deltas›, Yeflilovac›k, Bozyaz›, Ayd›nc›k ve Ana-mur’daki ovac›klar say›labilir. Strabo’ya göre birbirine z›t bu iki bölgenin birbirinden ayr›ld›¤› s›n›r, Erdemli’nin he-men bat›s›ndaki Limonlu (Lamos, Lamoz Potamoz) Neh-ri’ydi. Nitekim Osmanl›lar Dönemi’nde de Adana ve ‹çel Paflal›klar›’n›n s›n›r› da buran›n çok yak›n›ndaki Erdem-li Çay› idi.
Balcal›’dan Menderes ve Yeni Adana (K.S. Girginer).
Bugün erozyondan sanki kaburgalar› ortaya ç›km›fl olan Geyik Da¤lar›’ndan ç›kan Göksu Irma¤›’n›n uçaktan görünüflü (A. Ünal).
Erdemli’nin do¤usundan itibaren Toros Da¤lar›’n›n kuzeydo¤uya do¤ru bir yelpaze çizmesi ve Tarsus (Kydnos,
Tarsi flumen, Hierax), Seyhan (Saros) ve Ceyhan (Pyra-mos) ›rmaklar›n›n yüzbinlerce y›l sürükledi¤i alüvyonlar
sayesinde, burada dünyan›n say›l› bereketli ovalar› ara-s›nda say›lmas› gereken çok verimli bir ova oluflmufltur.14
Xenophon’un hakl› olarak yazd›¤› gibi, buras› fevkalade güzel, genifl, sulak, etraf› yüce da¤lar ve denizlerle çevri-li ve içinde her türlü canl› ve bitkinin kolayca yetiflti¤i bir ovad›r. Nas›l ki Herodotos’a göre M›s›r Nil Nehri’nin bir
nimetidir, keza bereketli Mezopotamya Ovas› F›rat ve Dicle nehirlerinin tafl›d›¤› alüvyonlardan oluflmufltur, ay-n› flekilde Çukurova da Seyhan (Saros, Hititçe Samri?) ve Ceyhan (Pyramos, Hititçe Puruna?) ›rmaklar›n›n bir he-diyesidir denebilir. T›pk› F›rat ve Dicle gibi bu iki ›rmak da bir zamanlar denize ulaflmadan hemen önce Misis Da¤-lar›’n›n güneyinde ve bugünkü sahil çizgisinden 12 km kadar uzakl›kta birbiriyle birlefliyor ve ondan sonra deni-ze dökülüyordu. Son 2400 sene zarf›nda her iki ›rmak da birbirleriyle alt› kez birleflmifl ve ayr›lm›flt›r.15
b. Ekosistem
Ormanl›k alanlar›n ve sazl›klar›n sistemli bir flekilde bütünüyle yok edildi¤i günümüzde, eski ça¤lar›n ekolo-jik çevre koflullar›n› hayalimizde canland›rmak bile müm-kün de¤ildir. Ormanlar keçi beslemek, yakmak, tarla aç-mak yan›nda büyük çapta kereste elde etmek için de tah-rip edilmifltir.16Çukurova’n›n ormanlar› bundan
yaln›z-ca 800 sene evvel buralar› gezmifl olan Wilbrand von Ol-denburg’a Almanya’n›n ormanlar›n› an›msatm›flt›r.17
Hal-buki, daha 20. yüzy›l›n bafllar›nda çok say›da görülebilen büyük a¤aç kütükleri, oralar›n bir zamanlar ormanl›k ol-du¤unu göstermifltir.18Ayr›ca 19. yüzy›l ortalar›nda
böl-geyi gezmifl olan Kotschy, Adana yak›nlar›nda ve Ceyhan Nehri çevresindeki büyük mefle ve palamut a¤açlar›yla
Do¤u Akdeniz’i ‹ç Anadolu’ya ba¤layan önemli geçitlerden biri olan Sertavul Geçidi (A. Ünal).
kapl› ormanlar›n içine girmekten korktu¤undan bahset-mektedir,19ama bu a¤açlardan hiçbirini günümüzde
gör-mek ne yaz›k ki mümkün de¤ildir. Sadece mezarl›klarda, yat›rlarda ve flurada burada bu iri mefle a¤açlar›ndan bir-kaç örnek görülebilir. Yak›n çevreden kesilmifl iri keres-telerin ise cami, konak vs. gibi eski yap›lar›n içinde kulla-n›ld›¤› görülebilir. Günümüzde her yerde rahatl›kla gö-rebilece¤imiz bu tür uygulamalara en yak›n örnek fiar-Co-mana harabeleridir. fiar-Cofiar-Co-mana harabelerini gezerken, ço¤u sa¤lam Roma temellerinin üzerinde uzunlamas›na at›lm›fl olan kal›n hat›llara ve kirifllere dikkat edilmelidir. Buran›n modern sakinlerinin Artvin ve Erzurum civar-lar›ndan bundan yaklafl›k 100 sene önce gelmifl oldukla-r› ve o tarihe kadar çevrenin balta girmez ormanlarla kap-l› oldu¤u bilinmektedir. Ama bafl›n›z› kald›r›p etraftaki yamaçlara bakt›¤›n›zda, bu dev a¤açlardan hiçbir iz
göre-mezsiniz. Köyün yafll›lar› bu a¤açlar›n bundan henüz 50-60 sene önce hemen oradaki ormanlardan kesildi¤ini söy-lediklerinde ise, tahribat›n bu kadar› olamaz diye içiniz ürperir. E¤er Orta Anadolu’yu ele alacak olursak, burada-ki kasabalardaburada-ki yap›larda dahi göze çarpan ard›ç, mefle ve çam a¤açlar›ndan yap›lm›fl kirifllerin, uzaklardaki orman-lardan getirilmifl olmalar› mümkün de¤ildir.20Beaufort’un
bildirdi¤ine göre, ‹skenderiye’nin yakacak gereksinimi büyük ölçüde Karamanya’n›n ormanl›k da¤lar›ndan kar-fl›lanmakta idi.21Ormanlar› yok eden, topra¤›
çoraklafl-t›ran etkenler aras›nda Anadolu’da yüzy›llardan beri son derece bilinçsizce ve iptidai bir flekilde sürdürülegelen an›z ve sazl›k yakmak da bulunmaktad›r.22Hiçbir kifli ve
kuruluflun hâlâ durduramad›¤› bu geleneksel yöntemle sadece topra¤›n mineralleri artmakla ve verim düflmekle kalmamakta, topraklar›n alt ve üst bitki örtüsüyle
fauna-s› tamamen yok olmaktad›r. Sözün k›safauna-s›, hoyratça ve bi-linçsizce bu tür uygulamalar sebebiyle Anadolu ve Kilik-ya topraklar› bugünkü çorak rengine bürünmüfltür.
Orman tahribat› elbette eski ça¤larda da vard›. Keza Kilikya’n›n zengin ormanlar› gemi yap›mc›l›¤›nda kulla-n›lan kereste gereksinimini sa¤layan önemli kaynaklar-dan biriydi.23Kilikya ormanlar›ndan elde edilen kereste
çok dayan›kl› ve kullan›ma elveriflliydi. Bundan dolay› tüm Hellenistik devir boyunca M›s›r’a ihraç ediliyordu.24
Antik kaynaklar, Toros ve Nur Da¤lar›’ndan kesilerek Cey-han Irma¤›’na at›lan ve oradan da Yumurtal›k yak›nlar›n-da denize ulaflan kereste tafl›mac›l›¤›nyak›nlar›n-dan söz ederler. Ay-r›ca çok say›da kereste Coracesium-Alanya’dan da ihraç ediliyordu.25Göksu Irma¤› havzas›nda kesilen
kereste-ler de gene ›rma¤a at›l›yor ve kolayca Silifke’ye kadar ta-fl›nabiliyordu.26Bu derece gür ormanlarda yaflayan
ars-lan ve kapars-lan gibi vahfli ve y›rt›c› hayvanlarla mücadele edebilmek u¤runa Halife II. Velid (743-44) ve III. Yezid’in Hindistan’dan manda sürüleri getirttikleri ve onlar› Hint-li çobanlara beslettirdikleri biHint-linmektedir. Daha eski
dö-Tufanbeyli ‹lçesinin Do¤anbeyli Beldesi (K.S. Girginer).
Göksu Irma¤› Silifke altlar›nda deltas›na yaklafl›rken (A. Ünal).
As›l olarak Tafll›k Kilikya, Bo¤sak’tan hemen sonra gelen Taflucu bat›s›ndaki sarp arazide bafllamaktad›r. Resimde flimdi Amerikan askeri kolonisi haline getirilen ve yasak bölge ilan edilen Liman Kalesi ile arka planda Dana Adas› yer almaktad›r (A. Ünal).
nemlerde ise, Cicero’nun Cilicia valili¤i s›ras›nda arkada-fl› Caelius’un kendisinden kaplanlar istedi¤ini yazmas› çok önemli bir gözlemdir. Cicero istenen kaplanlar›, kap-lan avlamakla ünlü yerli Cybarit halk›ndan avc›lara yaka-lat›p gönderiyor, ama çevreci tutumu yüzünden içi pek rahat etmiyor ve hayvanlar›n anavatanlar›n› terk ederken üzüntülü bir görünüm sunduklar›n›, keza flimdiye dek onun eyaletinde hiç kimsenin bu hayvanlara böyle gad-darca tuzak kurmad›¤›n› belirtiyor.2719. yüzy›lda
‹ngi-liz bahriyelerinin Kilikya’da arslan av›na ç›kt›klar› da bi-linmektedir. Kaplanlar›n son örneklerine 19. yüzy›l›n sonlar›nda rastlanm›flt›r.28Bir Alman misyonerinin efli
de 1906 y›l›nda Kahramanmarafl yak›nlar›ndaki yaylalar-da ay›laryaylalar-dan ve ay› av›nyaylalar-dan bahseder.29
Kilikya ehli ve yabani hayvanlar aç›s›ndan da çok zen-gindi. Hititler kufl falc›lar›n›, Kilikya’daki kufllar›n uçufl-lar›n› veya toy kuflunda (HURRI) oldu¤u gibi iç organla-r›n› inceleyip kehanette bulunmak üzere ta buralara ka-dar gönderirlerdi. Toy kuflunu “yer kavu¤u kuflu, keklik”
vs. olarak çeviren araflt›rmac›lar da vard›r. Ama bizim
tah-minimize göre bu kufl t›pk› bir koyun gibi kesilip iç or-ganlar›na bak›ld›¤›nda iç organlar› aç›kça görülebilmek-tedir. Yap›lan gözlemlere göre toy kuflunun büyüklü¤ü kaz›n dört misli olabiliyormufl.30Say›s›z delta, batakl›k,
sazl›k ve ormanla kapl› bölge ornitolojik aç›dan büyük bir
Sar›z Irma¤› fiar içinden geçerken, köyün içine at›lan tüm pisli¤i de birlikte tafl›maya çal›fl›r (A. Ünal).
çeflitlili¤e sahipti. Buna bir de bölgenin göçmen kufllar›n güzergâh› üzerinde bulunmas› eklendi¤inde, bölge ger-çekten bir kufl cennetiydi. Arslan ve kaplanlar›n daha ge-çen yüzy›l›n sonlar›na kadar burada kol gezdiklerine bir-kaç yerde de¤indik. Av hayvanlar› ise bölgede Romal›la-r›n en çok sevdikleri fleyler aras›ndayd›.
Ormanlar›, akarsular›, gölleri ve denizleri bol Kilik-ya’da yaban hayvanlar›n›n çeflidi çok fazlayd› ve bundan dolay› avc›l›k ve bal›kç›l›k önemli bir yer tutuyordu.31
Ge-yik, yaban keçisi, yaban domuzu, yaban efle¤i, ay›, kurt, tilki, çakal, arslan, kaplan, vaflak, s›rtlan, sincap, tavflan, keklik, ördek, toy, b›ld›rc›n, güvercin, yaban kaz›, çulluk en baflta gelen yaban hayvanlar› aras›ndayd›. Bugün oldu-¤u gibi do¤anla avlanma eskiden de vard›. Bu hayvanlar-dan pek ço¤unun eti yeniyordu, ama di¤erlerinin derile-ri endüstderile-ride kullan›lmas› bak›m›ndan önemliydi. Gök-su, Tarsus, Seyhan ve Ceyhan Deltalar› eskiden daha da çok bal›k türü ve kufl bar›nd›r›yordu. Kilikya’n›n fauna ve flora zenginli¤i dolay›s›yla hayvanlarla ilgili baz› söy-lenti ve inançlar da revaçtayd›.32Plutarkhos’un
yazd›¤›-na göre, kartallardan korkan kazlar, Toros Da¤lar›’n› ge-çerken ses ç›karmamak için gagalar›na iri tafl taneleri al›r-larm›fl. Plinius ise, geyiklerin peflpefle tutunarak olufltur-duklar› bir köprü vas›tas›yla Kilikya sahillerinden K›b-r›s’a geçebildiklerini rivayet eder. Bunlar› okuyunca in-san, peki nerede kald› bu geyikler, ceylanlar sorusunu yö-neltmekten kendisini alam›yor. Bu paradoksal sorunun yan›t› ise gayet basit: insanlar›m›z yok ettiler; ateflli silah-larda, patlay›c› maddelerde, tar›m ilaçlar› ve di¤er ça¤dafl sektörlerdeki geliflmeleri an›nda al›p, sinsice ve ac›mas›z-ca do¤aya ve hayvanlara karfl› uygulayan modern barbar-lar, vandallar yok etti ve hâlâ da yok etmeye devam edi-yorlar. Döviz kazanaca¤›z diye “Da¤lardaki geyikleri
da-hi yabanc› avc› getirip vurdurdular” diyen Bekir Çoflkun
(Hürriyet 28.12.2003) haks›z m›?
1852 yaz›nda V. Langlois’n›n iki av köpe¤i, bugün oto-yol güzergâh›n›n hemen kuzeyinde, Eshab-› Kehf civa-r›nda olmas› gereken ve Tarsus’tan sadece iki saatlik me-safedeki bir alanda, ceylanlar›n pefline düflmüfllerdi. Gü-nümüzde b›rak›n o ceylanlar›, gezginin içinde kaybolup geceyi geçirmek zorunda kald›¤›n› yazd›¤› s›k ormanl›k alan› da görmek mümkün de¤ildir.33Mersin civar›nda bir
Osmanl› Paflas›n›n sedir ormanlar› içine kurdurdu¤u ça-d›rlardan hareketle düzenledi¤i yaban domuzu, y›rt›c› ban hayvanlar› ve arslan av›n›n bundan 150 sene önce ya-p›labildi¤ini, bir arslan›n yak›n mesafeden üzerine s›k›-lan 20 adet kurfluna ra¤men kaçmay› baflard›¤›n› günü-müzde acaba kaç kifli tahmin edebilir ve bu kadar k›sa bir zamanda yok edilen ekosistemler karfl›s›nda ürpermez, gelecekle ilgili karamsarl›klara kap›lmaz? Günümüzden milyonlarca y›l önce yok olan ve modern insan›n yafla-m›yla uzaktan yak›ndan hiçbir iliflkisi olmayan dinozor-lara bofl yere a¤›t yakan sözümona çevrecilerin, böyle ger-çeklerin karfl›s›nda daha duyarl› olmalar› gerekmez mi? Gülek Bo¤az› civar›nda birkaç gün önce annesi ölmüfl ol-du¤undan ayn› gezgine verilen bir ay› yavrusunun nesli nerede kald› acaba? Daha 19. yüzy›l›n bafllar›nda güney sahillerini gezen Beaufort’un, ad›n› kekliklerin bol olma-s›ndan alan Kekova ile ilgili yazd›klar›na ne demeli?
“Kek-likler halâ çok say›da mevcuttur. Günefl do¤madan az ön-ce do¤u koylar›ndan birinde karaya ç›kmak üzereyken, k›-y›ya atlayan sandalc›dan ürken iki ya da üç yüz keklik ça-l›lar›n alt›ndan hep birlikte havaland›¤›nda, kanatlar›n›n ç›kard›¤› pat›rt› hayret vericiydi. Bu keklikler k›z›l bacakl› türden ve iri kufllard›r”.34Ya günümüzde sadece halk
ara-s›ndaki söylentilerde yaflayan y›lanlar dahil her fleyin vah-flice yok edildi¤i Provencal = Dana Adas›’nda daha düne kadar yaflayan ördeklere ne demeli? “Provencal
Adas›’nda-ki esAdas›’nda-ki duvarlar, aralar›nda bir kaç bukalemunun
görüldü-Silifke ve Taflucu. Görüldü¤ü gibi bat›da arazi tamamen sarplafl-maktad›r. Bu yüzden biz Oval›k Kilikya’n›n bat› s›n›r›n› Taflucu’na kadar çekiyoruz.
Nisan ay›nda Demirkaz›k s›rtlar› hâlâ yeni ya¤an karlar alt›ndad›r (A. Ünal).
¤ü de¤iflik türden kertenkeleler ile kaynaflmakta; kayal›k-lar ay› bal›kkayal›k-lar›; yarkayal›k-lar ola¤anüstü boy ve güzellikte bir ör-dek türü ile dolup taflmaktad›r. Bu kuflun tüyleri beyaz olup, erkeklerinde afl›r› derecede göz al›c› duran iri boyda ve be-lirgin biçimde, turuncu ve esmer parlak beneklidir; çiftler halinde uçarlar, ötüflleri hem gürültülü, hem de
sürekli-dir”.35Ya Korykos yak›nlar›ndaki Cennet-Cehennem
ob-ruklar›n›n çevresindeki s›k ormanl›k yüzünden bu deva-sa obruklar›n 19. yüzy›l gezginlerince güçlükle buluna-bilmesi?36
c. ‹klim
Bereketlili¤i ve elveriflli stratejik konumuna karfl›n Çu-kurova’n›n iklim koflullar›n›n, özellikle s›cak ve afl›r› nem-li yaz aylar›n›n insan sa¤l›¤›na yararl› oldu¤u ne yaz›k ki söylenemez.37Çukurova kökenli bir romanc› her ne
ka-dar “Bu toprakta do¤an, buraya yerleflen, bir daha
dünya-n›n baflka hiçbir yerinde yaflayamaz, yaflamaya mecbur kalsa da ölür” (Y. Kemal, ‹nce Memed, Cilt: 4, 110)
de-mekteyse de; Kilikya’y› gezip görmüfl olan hemen tüm gezginler hem iklimin afl›r› derecede sa¤l›ks›zl›¤› hem de s›tmal› oldu¤u konusunda hem fikirdirler.3813.
yüzy›l-da bölgeyi gezmifl olan Willebrand’›n Kilikya’n›n güzel havas›n› memleketi Almanya’n›nkine benzetmesi ya bü-yük bir yan›lg›n›n sonucudur ya da bölgeyi ilkbahar gibi nefis bir mevsimde gezmifl olmas›nda kaynaklanmakta-d›r: “.... bono aere, nostrae Teutoniae simillimam”.39Öte
Bir zamanlar ormanlarla kapl› olan Kam›fll› (Pozant›-Çamard› aras›) yak›nlar›ndaki s›rtlar (A. Ünal).
yandan, Willebrand da¤l›k kesimlerin iklimini de kaste-diyor olabilir.
Kilikya’n›n sa¤l›¤a zararl› iklimi ‹lk ve Ortaça¤da da iyi biliniyordu “Terra a se ipsa ita infirma et mal ...”40
de-niyordu. Keza 19. yüzy›l sonlar›ndan itibaren Osmanl›-larca ovada zorla iskana tabi tutulmak istenen Türkmen-ler’in buna karfl› canla baflla direnmifl olmalar›, sadece uy-garlaflmaya ve yerleflik hayata geçmeye karfl› gösterilmifl bir tepki de¤ildir. Çukurova ikliminin as›l özelli¤i s›cak, rutubetli ve eskiden bol ya¤›fll› olmas›d›r. Ama bu sade-ce oval›k k›s›mda böyledir. Tropik iklim koflullar› sadesade-ce ›rmak vadileri vas›tas›yla iç k›s›mlara girebilir. Örne¤in Akdeniz tropik iklim etkileri Göksu Vadisi üzerinden yak-lafl›k 50 km içerilere, yani Mut bölgesine kadar girebil-mektedir.41Yüksek Toros Da¤lar›’n›n içleri ve etekleri,
gerek Eskiça¤larda gerekse günümüzde Çukurova’n›n bir parças›n› oluflturuyordu. Eskiden yöre halk›n›n “yörük
kaç›rtan s›ca¤›” dedi¤i bo¤ucu s›caklar bafllad›¤›nda
Po-zant›, Çamard›, Çaml›yayla (Namrun), Horzum, Gözne, F›nd›kp›nar›, Mihrican, Ayvagedi¤i, So¤ucak, K›z›lba¤, Sorgun, Güzeloluk, K›robas›, Kozlar, Gökbelen gibi yay-lalara ç›kma al›flkanl›¤›n›n, eskiça¤larda da var oldu¤unu kan›tlayan ipuçlar› vard›r. Tek farkla ki, eski devirlerde bu yaylalar daha düzenli, temiz ve ekosistemleri daha sa¤-l›kl›yd›. Günümüzde ise, canl› hayat› ve bitki örtüsü ta-mamen tükenmek üzeredir.
Bu yaylalar ve yüksek yerlerde t›pk› Orta Anadolu’da oldu¤u gibi kara iklimi hâkimdir ve kar ya¤›fllar› yo¤un-dur. Anadolu co¤rafyas›n› yak›ndan tan›yan bir araflt›r-mac› taraf›ndan, “Asya Türkiye’sinin belirli yerlerinde
her-hangi bir ‹skoçyal›, Afrikal›, ‹sviçreli, Rus veya Napolili, kendi ülkesinden pek yak›ndan aflina oldu¤u yaflam koflul-lar›n› afla¤› yukar› bulabilece¤i” gözlenmifltir.42‹flte Çu-kurova’da, toprak yap›s› ve ikliminin çeflitlili¤iyle bu in-san tiplerini bugün dahi ba¤r›nda bar›nd›racak özellikle-rin tümü mevcuttur. Gerçekten de t›pk› Antakya ve An-talya’da da oldu¤u gibi, afla¤›daki ovada ve sahil kesimin-de portakal, limon, zakkum, mimoza, kaktüs ve konso-los çiçekleri açarken, Toroslar ve Amanoslar’›n güney
ya-maçlar› dahil karlarla kapl› yüksek zirveleri hemen her yerden kolayca görülebilir. Hakikaten bir araflt›rmac›n›n “Kilikya’n›n subtropikal ikliminde yetiflen meyve
bahçele-rinin güzelli¤i, arkalar›nda yükselen karlarla kapl› da¤ zir-velerinin yaratt›¤› tezattan dolay› daha da artar”43 göz-lemi çok yerindedir.
Bunun d›fl›nda, özellikle sonbahar ve k›fl ya¤murlar›n-dan sonra bölge çok batakl›k olurdu ve dolay›s›yla içine girilemezdi. Drenaj sistemi yoktu ve daha 19. yüzy›la ge-linceye kadar ovada s›tma hastal›¤› bölgenin bafl belas›y-d›. Tüm bunlardan ötürü oval›k kesimde çok az insan otur-maktayd›.44fiimdi 1930’larda yap›lan flu gözleme kulak
verelim: “Karada hareket eden ka¤n› ve vahfli görünümlü
ata binen insanlar›n tümsekler üzerinde yükseltilmifl
yol-Gülek Geçidi'nin do¤usunda Toros Da¤lar›’n›n uzant›s› olan Demirkaz›k Da¤lar› (A. Ünal).
Antik Podantos olabilecek iki tepeden biri olan Kepez Tepesi’nden yeni Pozant›-Adana otoyolu (K.S. Girginer).