• Sonuç bulunamadı

Hurri medeniyeti o kadar genifl kapsaml›, o kadar zen- gin ve o kadar genifl bir alana yay›lm›flt›r ki, konuya nere- den ve nas›l bafllanmas› gerekti¤i, neyin Hurri, neyin ne derece Hurri oldu¤u bile tart›flma konusu yap›labilir. Güç- lüklerin bafl›nda Hurri sanat›n›n bir tarifinin yap›lama- d›¤›, ilgili malzemenin çok da¤›n›k, kesin tan›mlamas›- n›n yap›lamamas› ve yabanc› merkezlerde bulunmufl ol- mas› gelmektedir. Hurri kültürünü burada uzun uzad›ya anlatmaya olanak yoktur. Sadece seçilmifl belirgin baz› ko- nular üzerinde durulacakt›r.

Hurriler kendilerine özgü yetenekleriyle belirli konu- larda üstünlük sa¤lam›fllard›r. Bunlar›n en bafl›nda sanat, el iflçili¤i ve teknik gelir. Fildifli, mühürcülük ve maden- cilikte çok baflar›l› olmufllard›r. Sumerce tibira/tabira “ba-

k›r ustas›” sözcü¤ünün Hurri as›ll› oldu¤u san›lmaktad›r.

Cam iflçili¤i konusunda elipakku “cam” kelimesinin Hur- rice bir sözcük olarak Akadça’ya girmifl oldu¤unu an›m- satmak, at e¤itimiyle ilgili olarak da Nuzi, Bo¤azköy, Uga- rit, Alalah ve Assur’da bulunan at terbiyesiyle ilgili uzun ve teknik bilgilerle dolu tabletleri göz önünde bulundur- mak yeterlidir. Bunlar aras›nda Bo¤azköy’de ele geçen Kikkuli Metinleri en iyi bilinenlerdir. Hurriler’in Uga- rit’te asker ve zanaatkâr olarak çal›fl›yor olmalar›, onlar›n sanatta ne derece önemli rol oynad›klar›n›n baflka bir ka- n›t›d›r.

Hurriler anaerkil bir toplumdu ve dolay›s›yla onlarda kad›n haklar› çok üstün bir yer tutuyordu. Yak›n akraba- lar aras›nda evlili¤e müsaade ediliyordu. Orta Hitit kra- liçeleri Asmunikal ve Nikalmati ile III. Hattusili’nin efli Hurrili Puduhepa’n›n Hitit tarih, siyaset ve sosyal yafla- m›nda önemli bir rol oynamalar›, anaerkil Hatti etkileri yan›nda Hurri tesiriyle aç›klanabilir. Urkis’le eflitlenen Tell Mozan’›n kraliyet depolar›nda ele geçen çok say›da- ki mühür bask›lar› aras›nda Kraliçe Uqnitum’a ait olan- lar›n say›s› oldukça fazlad›r. Bu bulleler erzak küplerine yap›flt›r›lm›flt›r. Bundan da kraliçenin t›pk› sonraki Hur- ro-Hititli meslektafllar› gibi sarayda mülkiyet hakk› oldu- ¤u ve saray idaresinde önemli rol oynad›¤› anlafl›lmakta- d›r. Bu anaerkil bir toplum yap›s›n›n var oldu¤unu ve kra- liçenin semitik kökenli ad›na ra¤men katiyyetle Sami kö- kenli olmad›¤›n› ortaya koymaktad›r. Onun beyi Tup- kis’in ad› ise kesinlikle Hurrice’dir.

Kölelerin hukuki ve iktisadi haklar› Babil’dekilerden çok daha üstündü. Hitit ceza hukukunun kölelere ayr›ca- l›klar tan›d›¤› noktas›ndan hareketle, bu durumun kanun- lar›n› dahi etkilemifl oldu¤u düflünülebilir.

Hurriler kültürel aç›dan Hititler’e çok fley vermifller- dir. Bunlar asl›nda saymakla bitmez. En baflta dil, din, ede- biyat, mitoloji, büyü, t›p, giysiler,8teknik aletler, silahlar

ve kad›n haklar› gelir ki, bunlar›n her birisi ayr› ayr› arafl- t›rma konusu oluflturur. Baflka kavimlere kendi verdikle- ri kültür ö¤elerinin neler oldu¤u, maalesef tam olarak an-

lafl›lamamaktad›r. Bunu anlamak ancak kapsaml› bir Hur- ri kültür merkezinin keflfinden ve Hurri kültürünün tüm yönleriyle a盤a ç›kmas›ndan sonra mümkün olacakt›r. Ne var ki, bizzat kendi verdikleri kültür verileri yan›nda Mezopotamya kültürünün Hititler’e aktarmada da rol oy- nam›fllard›r. Bu kültürel aktar›m›n en bafl›nda Eski Babil çivi yaz›s›n›n Hurriler üzerinden Hititçe’ye adapte edil- mifl olmas› gelir.

Hurri etkisinin en yayg›n ve bariz oldu¤u saha hiç kufl- kusuz dindir. Hitit panteonunun bafl tanr›lar› olan Hava Tanr›s› ve efli Günefl Tanr›ças› tamamen Hurri kimli¤i ka- zanm›fl ve Hurrice Tesub ve Hepat adlar›n› alm›fllard›r. Burada, Hitit Baflkenti Bo¤azköy’ün aç›k hava tap›na¤› Yaz›l›kaya’da tasvir edilen tanr› kabartmalar›n›n tama- men Hurri panteonunu yans›tt›¤›n› an›msatmak, Hitit dininde Hurri etkilerinin boyutlar›n› anlatmaya yeterli- dir. Bir metindeki mu¤lak ifadeye dayanarak Bo¤azköy’de bir Kizzuwatna mahallesinin oldu¤u, hatta Bo¤azköy’de kentin en yüksek yerinde yap›lm›fl olan 5 numaral› tap›- na¤›n bu mahallenin içinde yer ald›¤› ve Hurri tanr› çifti Tesub ve Hepat’a vakfedilmifl oldu¤u da öne sürülmüfl- tür. Acaba tüm bunlar sadece etki olmakla m› kal›yordu? Burada bir Hitit-Hurri ortak kültüründen söz edilemez mi? Kanaat›mca Hurriler nüfus olarak da Anadolu’da ço- ¤unlu¤u oluflturuyorlard› ve Hurri etkileri olarak karfl›- m›za ç›kan olgular asl›nda birlikte yaflayan iki kavmin (symbiose) ortak ürünlerinden baflkas› de¤ildi.

Hurri etkisinin çok belirgin bir flekilde karfl›m›za ç›k- t›¤› di¤er alanlar aras›nda büyü, t›p ve falc›l›k mutlaka say- mak gerekir. Barbar bir kavim olarak Anadolu’ya gelmifl olan Hititler, Hatti kültürünü y›km›fllar ve askeri zaferle- rine ra¤men ortaya ç›kan kültür bofllu¤unu doldurama- m›fllard›r. ‹flte bu boflluktan yararlanan Hurri büyü ve t›p uzmanlar› daha o zamanlar Hattusa’ya ak›n etmifller ve becerilerini bir meta karfl›l›¤› Hititler’e pazarlam›fllard›r. Hititler bu mütehass›slar›n becerilerinden o kadar etki- lenmifllerdir ki, kütüphaneler dolusu Hurri as›ll› büyü tabletleri bugün dahi müzelerimizi doldurmaktad›r. Bo- ¤azköy ve Ortaköy’de bulunan tabletlerin pek ço¤u itkal-

zi dedi¤imiz “a¤›z y›kama, temizleme” ayinleridir. Bu me-

tinlerin Bo¤azköy’de bulunan nüshalar›n›n toplam uzun- lu¤unun ortalama 2500 sat›r, yani transkripsiyonu yap›l- d›¤›nda 150 daktilo sayfas› oldu¤u tahmin edilmektedir. Eski do¤uda etleri yakarak kurban sunma veya duman kurban›n›n bir parças› olarak kufl yakma gelene¤i yeterin- ce bilinmekle birlikte, bu adeti Kizzuwatna üzerinden Hi- titler’e getirenler gene Hurriler’dir. K›zart›lan etin koku- sunu alan gökteki tanr›lar, meflhur bir Assurolo¤un dedi- ¤i gibi, yemek için kara sinekler gibi yeryüzüne hücum ediyorlard›.

Hurri etkisi, prens (tuhkanti), yüksek rütbeli subay (uriyanni), general (tuppanuri?) ve baflseyis (huburtanu-

ri) gibi yüksek unvan isimlerinin de gösterdi¤i gibi idari

Edebiyat ve mitolojide ise t›pk› sanat ve dinde oldu¤u gibi Hurri etkisinin s›n›rlar›n› belirlemek mümkün de¤il- dir. Bu ancak belirli durumlarda, metinlerde e¤er Hurri- ce tanr› ve flah›s adlar› geçerse mümkündür. Daha flimdi- den görebildi¤imiz kadar›yla birçok edebi eser Hurrice’den Hititçe’ye tercüme edilmifltir. Birçoklar› ise, son y›llarda Bo¤azköy’de bulunan ve kökenleri belki de Ebla ve Ku- zey Suriye’ye dayanan iki dilli metinlerin gösterdi¤i gibi, Hurrice ve Hititçe’dir. Hititler’in Hurriler’den veya Hur- riler arac›l›¤›yla ald›klar› çok say›daki edebi destan, Hur- rice as›llar›nda ço¤unlukla hece vezniyle okunmaktayd›. Bu tür müzik metinleri ve di¤er eserler, müzik eflli¤inde ilahiler gibi okunuyordu. Tabii ki ço¤u araflt›rmac›n›n dü- flüncesinin aksine, Ortaça¤ sonlar›na kadar nota sistemi bilinmiyordu. Bundan dolay› Ugarit’te bulunan Hurri müzi¤inin na¤meleri hakk›nda hiçbir tasavvurumuz yok- tur. Müzik metinlerinde sadece as›l metne paralel olarak nota yerine geçebilecek iflaretlerle ses tonlar› belirtilmifl- tir. Bunlardan baz›lar› irbute, isarte, qablite, kitme, nad-

qabli, sari vs.’dir. Afla¤›daki metin, hece veznine örnek

teflkil etmektedir: humaruhat uwari wandanita ukuri kurkurta isalla ulali kabgi uliugi sirit unusu? wasal tatib tisia

unul kabsili

unulat akli samsammengalil

uklal tununita sa....ka kalitanil nikala nihurasal hana hanuteti attaya astal atarri hueti hanuka

Anlafl›labildi¤i kadar›yla burada bir bereket flark›s› söz konusudur. Hece vezinli bu vecizelerde; sunulacak kur- banlar sonucu tanr›lar›n insanlar› sevecekleri, bereketsiz- li¤i ortadan kald›racaklar›, ekinlerin bol olaca¤› ve k›s›r kad›nlar›n kocalar› için çocuk do¤uracaklar›, bir ilahi flek- linde okunmaktad›r.

Mitolojide en baflta, Anadolu üzerinden Yunanistan’a geçen ve sonradan Hesiodos’un teogonyas› vas›tas›yla ebedileflen göklerdeki ilahi hâkimiyet konusundaki tan- r›lar savafl›n› anlatan Ullikummi Destan› gelmektedir.9

Bize ulaflan k›r›k dökük flekliyle bile nefes kesen edebi bir anlat›m tarz›na sahip olan bu destan e¤er Homeros’un ka- lemiyle rötufllanabilseydi kuflkusuz üstün bir destan ni- teli¤ine haiz olacakt›. Bu Hurri teogonyas›nda geçen Ala- lu - Anu - Kumarbi’ye Hesiodos’da Uronos - Gaia - Kro- nos ve Zeus tekabül etmektedir.

Hurriler dini dogmatik bir olgu olarak alg›lamalar›na ra¤men, tanr›lar›n güç ve yetkilerinin nerede bafllay›p bit- ti¤ini pekala biliyorlard›. Ullikummi Destan› Hurri Tan- r›s› Kumarbi’nin, en ufak bir tehlike ve tehdit karfl›s›nda yürekleri korkudan hoplayan, hemen “su kanallar› gibi” gözyafllar› dökmeye bafllayan, kendi hâkimiyet ve ihtiras- lar› d›fl›nda hiçbirfley düflünmeyen Babil tanr›lar›yla alay

eden, sonra da onlar›n karfl›lar›na geçip kah kah gülen tafl- lamalar›yla doludur. Kumarbi’nin bu destanda semavi tan- r›lardan bir nevi intikam ald›¤›n› gözlüyoruz. Kaybetti¤i gökler hâkimiyetini geri alabilmek, en az›ndan düflman› Tesub’u sürekli olarak taciz edebilmek için tafltan birer dev yarat›k olan Hedammu ve Ullikummi’yi yaratm›fl ve onlar› ajan olarak kullanm›flt›r. Kaybetti¤i saltanat›n› ge- ri alamam›fl olsa bile, rahat ve rehavete al›flm›fl insanlar› köle gibi kullanan tanr›lara bir türlü huzur vermemifltir. Di¤er önemli edebi eserler aras›nda, eski Assur Tica- ret Kolonileri Ça¤›’nda olas›l›kla anne babas› köle köken- li veya Günefl Tanr›s› ile bir inek oldu¤u için daha bebek- ken k›rlara, y›lan ve vahfli hayvanlar aras›na terk edilen ve tam y›rt›c› kufllar taraf›ndan parçalan›p, zehirli y›lan- larca sokulmak üzereyken çocuksuz bir bal›kç› taraf›n- dan bulunarak özenle yetifltirilen bir çocu¤un öyküsü bu- lunmaktad›r. Kan›mca bu çocuk efsanevi Mama Kral› Anumhirbi’den baflkas› de¤ildir. Baflka bir araflt›rmam- da, Sargon, Darius, Remus ve Remulus’tan ve daha nice eserlerden tan›d›¤›m›z ›rmaklara çocuk b›rakma edebi motifinin mutlaka Hurri kökenli olmas› gerekti¤ini, bun- dan dolay› ilk do¤urdu¤u 30 erkek çocu¤unu sepetlere doldurarak, eskiden yanl›fll›kla K›z›l›rmak oldu¤u san›- lan bir ›rma¤a atan Kanes Kraliçesi efsanesinin kökeni- nin bile Hurrice oldu¤unu ileri sürmüfltüm.10Baz› kifli-

lerin hofluna gitmeyen ve kabul etmek istemedikleri bu görüflümde bugün de ›srar ediyorum. Efsanenin Hurri kökenine, ayn› motifin Kuzeybat› Kafkasya (Abaza) Nart Destanlar›’nda da rastlanmas› bu görüflüme büyük bir destek verir. Keza Hurriler’in Kafkasya kökenli oldukla- r›ndan bugün art›k kuflku yoktur. Nart efsanesine göre daha do¤madan önce babas› ölen Peterez, erkek evlat ol- du¤u için daha anne karn›ndayken terk edilmeye mah- kum edilmifltir:

“E¤er k›z olarak do¤arsa dikifl sepeti ördürür, otur- tursunuz bir köflede. E¤er erkek do¤arsa, engin deniz- lere, azg›n dalgalara atar›z. Tanr› Peterez’i erkek yara- t›r. S›k› bir kam›fll›¤a b›rak›rlar. Engin denizlere ve az- g›n dalgalara ulafl›nca, engin deniz befli¤im, azg›n dal- galar giysimdir, der”. F›rt›na sonucu k›y›ya vuran Pe-

terez’i çobanlar bulur ve büyütürler.11

Günefl Tanr›s› ve ‹nek Efsanesi’nde, Günefl Tanr›s›’n›n inekle çiftleflmesinden olan çocu¤un maceras› anlat›l›r. Söz konusu inek, yeflil çay›rl›klarda otlam›fl, iyice semir- mifl ve güzelleflmifltir. Gökyüzünden onu gören Günefl Tanr›s› ona tutulur ve yere inerek onunla “flört” etmeye bafllar. Her nedense efsane, klasik Grek mitolojisinde Tan- r› Zeus’un bo¤a k›l›¤›na girerek Phoinix’in k›z› Avrupa’y› Girit’e kaç›rmas›n› an›msatmaktad›r. Metnin iyi korunan yerlerinin çevirisi flöyledir:

“[Çobanlar ine¤i] hep buralara sürüyorlard›; [ama bir gün o, çobanlardan kurtuldu] ve kaçt› gitti. Çay›r- l›klarda [serbestçe otlamaya bafllad›]. artati-otlar›n›, [çiçekleri, ta]ze otlar› [hep yiyip yutmaktad›r]. ‹nek se- mirmifl ve [güz]elleflmiflti. Günefl Tanr›s› afla¤›ya ona bak›nca, içinde ine¤e karfl› flehvet duygular› kabard›. (Hemen) genç bir delikanl› [k›l›¤›na girdi], gökten ye- re indi ve ine¤e sitem etmeye bafllad›: ‘Sen kim oldu¤u- nu san›yorsun da hep bizim çay›rl›klar›m›zda otluyor- sun? Otlar taze ve körpe olur olmaz [buralara geliyor] ve çay›rl›¤›(m›z›) tahrip ediyorsun!’ [‹nekle Tanr› ara-

s›nda geçen konuflmalar, söz düellolar› oldukça k›r›k, tercüme edilecek durumda de¤il. Bu k›r›k yerde ikisi çiftlefliyor ve inek hamile kal›yor.] Üçüncü, [dördün-

cü, alt›nc›, yedinci, sekizinci], dokuzuncu ve onuncu ay geldi [ve inek do¤um yapt›.] ‹nek yukar›, gö¤e [hayk›r- d› ve] öfkeyle [Günefl Tanr›s›’na] bakt› (ve [Günefl Tan- r›s›’na] dedi ki: ‘fiimdi sana sormak istiyorum, lütfen (dinle!) [Benim b›za¤›m›n] dört aya¤› olmas› gerekmez mi? Nas›l oldu da ben bu iki ayakl› yarat›¤› do¤urdum ki?’ T›pk› bir arslan gibi inek a¤z›n› ay›rd› ve çocu¤u yemek üzere onun üzerine at›ld›. (Evet) inek [bafl›n›] denizin dalgalar› gibi afla¤› e¤di ve [yemek üzere] ço- cu¤a sald›rd›. Günefl Tanr›s› gökten afla¤› bir bakt› ki (ne görsün?) [Hemen afla¤› yere indi] ve ine¤in yan›- bafl›nda durdu [ve ona] ‘Sen de kimsin? [Niye] yemek için [flu çocu¤un üzerine gidiyorsun?’] dedi. [Metin ye-

ri k›r›k. Burada Günefl Tanr›s› ine¤in çocu¤u yiyip yut- mas›n› engeller ve onu okflay›p birtak›m nasihatlar verdikten sonra eline bir çomak tutuflturup tekrar gök yüzüne ç›kar. ‹ki ayakl› bir insan çocu¤unu istemeyen inek, çocu¤u da¤lara terk eder. Çocu¤un y›rt›c› kufllar ve zehirli y›lanlar aras›nda hayat› tehlikededir.] [...] kufl-

lar›, zariyanalla-kufllar›, [...] arwanalla-kufllar›, [akba- balar, atmacalar] çocu¤un üzerinde [uçufl]maktad›r. [B›rak] kartallar [gelsin ve] oklar›yla (o y›rt›c› kufllar›)

Sirkeli’de bir zamanlar “Hitit” oldu¤u san›lan, Muwatalli kabartmas›n›n hemen üstündeki Demir Devri yap›lar› (A. Ünal).

çocu¤un üzerinde kovalas›nlar! K›vr›lm›fl (ve çocu¤u ›s›rmak için bekleyen) y›lanlar› [kovalas›nlar!] [Metin-

de k›r›kl›k var. Bu arada çocu¤u olmayan bir bal›kç› o civardaki da¤larda dolaflmaktad›r. Kufl ve y›lanlar›n çocu¤a tam sald›racaklar› s›rada tesadüfen çocu¤un üstüne var›r.] [Bal›kç› çocu¤a yaklafl›nca] zehirli y›lan-

lar uzaklafl›p gittiler. (Bal›kç›) bafl›yla çocu¤un uzuv- lar›n› okflamaya bafllar. [...]. Onun gözlerini okflar [...]. Bal›kç› kendi kendine der ki: ‘Tanr›lar› memnun etmifl olaca¤›m ki, onlar (benim) tafl (masamdan) u¤ursuz ekme¤i al›p götürdüler. Günefl Tanr›s› beni görmüfl ol- mal› ki, beni (buraya), [çocu¤un] üzerine yöneltti. Ey Günefl Tanr›s›, beni tan›yordun, benim çocu¤um olma- d›¤›n› biliyordun da, onun için beni (buraya), bu ço- cu¤un üzerine getirdin, de¤il mi? Gerçekten Günefl Tan- r›s› sevdi¤i insanlar›n masas›na ekmek koyar!’ Bal›kç› çocu¤u yerden kald›rd›, üstünü bafl›n› temizledi, onun ürkekli¤ini yat›flt›rd›, onu ba¤r›na bast› ve evine getir- di. Bal›kç›, (memleketi) Urma Kenti’ne geldi, evine git- ti ve iskemlesine oturdu. Bal›kç› kar›s›na dedi ki: ‘Sana söyleyeceklerimi iyi dinle! (Hemen) bu çocu¤u al, ya- tak odas›na git, yata¤a uzan ve (sanki do¤um sanc›n tutmufl gibi) ba¤›r! Kent halk› iflitsin ve ‘Bal›kç›n›n ka- r›s› bir çocuk do¤uruyor!’ desinler! (Ve böylece) birile- ri bize ekmek, di¤erleri bira, di¤erleri de koyun ya¤› ge- tirsin!’ (‹flte ideal) kad›n›n akl› mant›¤› yerinde olur; o kendini di¤er insanlar›n buyru¤undan kurtarmas›n› bilir, ama tanr› iradesine de s›k› s›k›ya ba¤l›d›r. Bir ka- d›n›n olgunlu¤una ulaflm›flt›r ve kocas›n›n sözlerini as- la geri çevirmez. Kocas›n›n dediklerini dinleyen (ka- d›n) [yatak odas›na] gitti, yata¤a uzand› [ve (sanki do- ¤uruyormufl gibi) ba¤›rmaya bafllad›.] Bunu ifliten kent halk› ‘[Bal›kç›n›n] kar›s› [do¤um yap›yor!]’ dedi. Bunu [söyleyen] kent halk› [ona hediyeler] ya¤d›rmaya bafl- lad›. Birileri [ekmek, di¤erleri] koyun ya¤› [ve bira ge- tirdiler”.

Tabletin alt yaz›s›ndan hikâyenin devam etti¤i anlafl›l›- yor, ama bu tabletler henüz elimize geçmemifltir. Bal›kç›- n›n evinde büyüyen bu çocu¤un ileride büyük ifller baflara- ca¤›na ve onun belki de eski Assur Ticaret Kolonileri Ça- ¤›’nda büyük bir krall›k olan Mama Krall›¤›’n› kuran Anum- hirbi ile ayn› kifli olabilece¤ine yukar›da de¤inmifltik.

Hurrice baflka bir metin, Hurri edebi gelene¤inin Bo- ¤azköy’de ne derece köklü ve derin bir gelene¤i oldu¤u- nu göstermesi aç›s›ndan önemlidir. Metnin içeri¤i Elam ve Akad hanedanlar›yla, yani Naramsin ve Sargon’la ilgi- lidir. Bu krallarla ilgili ayinler s›ras›nda Hurrice flark›lar söylenmektedir. Bundan dolay›, Akadca’dan Hititçe’ye tercüme edilip nâru edebiyat› olarak bilinen, Akad kral- lar› Naramsin ve Sargon’un efsanevi Anadolu ve Kuzey Suriye seferleriyle ilgili metinlerin tercümesinde Hurri- ler’in ne derece etken olduklar› hakl› sorusu da gayet ye- rindedir. Bu metin ayr›ca eski Hititçe’de Puha Kroni¤i ola- rak da bilinen metinle ilgilidir. “Da¤lar Tesub’un danas›

Sarruma’y› (sinesine) als›n!” nakarat› hep tekrarlanmak-

tad›r. Metin, Adana- Tufanbeyli, Gezbeli Geçidi’ndeki Hanyeri kabartmas›nda bir bo¤a üzerinde tasvir edilen F›rt›na Tanr›s› Tesub ile iliflkiye geçirilmek istenmekte- dir, biz buna yukar›da “lider hayvan” motif olarak de¤in- mifltik.

Son olarak 1983’ten beri Bo¤azköy’ün Yukar› fiehir bölgesinde bulunan ve Anadolu Medeniyetleri Müze- si’nde muhafaza edilen Hurrice-Hititçe edebi metinler- den baz› örnekler verece¤im. Bu metinlerin pek ço¤u Or- ta Hitit Devri’ne tarihlenmekle birlikte asl›nda I. Hattu- sili devrine kadar geri gitmektedir. Hititler bu edebiyat türünü Kuzey Suriye’de bir yerden, büyük bir ihtimalle Ebla’dan alm›fllar ve sonradan Hititçe’ye de tercüme et- mifllerdir.

Bu anekdotlar “Hikmet Edebiyat›”n›n (wisdom litera-

ture) flaheserleri ve La Fontaine hikâyelerinin öncüleri-

dir. Mantiki düflünüp, ak›ll›ca karar vermekten yoksun olan hayvanlar›n aptall›¤›na karfl›n, Ademo¤lu’nun üs- tün zekas› söz konusudur. Ayr›ca k›ssadan hisse ç›karma motifinin en eski örneklerindendir. Kurnaz ve ihtirasli insan sonunda mutlaka kaybedecek, dürüst olan kazana- cakt›r.

Önce KBo 32.13’te anlat›lan efsaneyi aktaral›m. Hi- titçe tercüme, Hurrice’sinden ayr›l›klar göstermektedir. Bu farklar Türkçe tercümemizde gerekli yerde dikkate al›nm›flt›r:

“Bir zamanlar F›rt›na Tanr›s› (Tesub) bir seyahate ç›kt› ve Yerin Günefl Tanr›ças›’n›n (Hurrice’si Allani) saray›na geldi. Kral F›rt›na Tanr›s› kap›dan içeri girdi ve bir arfl›n(?) boyundaki (kocaman) bir tahta oturdu. Ayaklar›n› kocaman bir tabureye uzatt›. F›rt›na Tan- r›s› ve Suwaliyatta afla¤›ya, karanl›k yeralt›na indiler; orada Yerin Günefl Tanr›ças›, yeralt› dünyas›n›n kap› sürgüsü, beline bir kuflak ba¤lam›fl (olarak) F›rt›na Tan-

Hitit Da¤ Yolu üzerinde yer alan 1960 m yükseklikteki Gezbeli Geçidi’ni do¤uya do¤ru afl›nca tabii kayal›klara oyulmufl ve bir prens ile Hititler’in Toros Da¤lar›’n› aflma efsanesini canland›ran Hanyeri kaya kabartmas› (K.S. Girginer).

r›s›’na döndü ve (onun flerefine) güzel bir ziyafet dü- zenledi. Yüce F›rt›na Tanr›s› huzurunda 10.000 adet s›¤›r, 30.000 adet de ya¤l› kuyruklu koyun kestirdi; (bu- na ilaveten de) çok say›da o¤lak, kuzu ve koyunlar da (kestirdi). F›r›nc›lar (ekmek) sundular; hizmetçiler ser- vis için haz›r beklediler, aflç›lar gö¤üs etlerini haz›rla- d›lar ve her birisi (yemeklerle) dolu olan tepsilerle ta- fl›d›lar. Ve yemek bafllad›; Kral F›rt›na Tanr›s› yeme¤e oturdu. Eski tanr›lar F›rt›na Tanr›s›’n›n sa¤›nda otur- dular. Yerin Günefl Tanr›ças› F›rt›na Tanr›s›’na sakilik yapt›. (F›rt›na Tanr›s›’n›n) elleri büyümüfl, parmakla- r› (çok) uzam›fl, sakal› (ise) afla¤›ya sarkmaktayd›”.

KBo 32.14’de ise flu anekdotlar anlat›l›r:

“Da¤, geyi¤i kendi bünyesinden kovdu; geyik bafl- ka bir da¤a gitti ve orada otlayarak semizledi. (Birden) h›rç›nlaflt› ve (otlad›¤›) da¤› lanetlemeye bafllad›: ‘fiu otlad›¤›m da¤› atefller yaks›n, F›rt›na Tanr›s›’n›n (y›l- d›r›m› ona) çarps›n ve atefl onu yaks›n!’ (diye). Da¤ bu- nu duydu¤unda kalbinin içinden gücendi ve da¤ geyi- ¤e lanet ya¤d›rmaya bafllad›: ‘Ba¤r›mda besledi¤im flu geyik beni lanetliyor ha? Onu avc›lar vursun, onu kufl avc›lar› yakalas›n ve ya¤›n› avc›lar als›n, derisini de kuflçular als›n!’ Ama (anlatmak istedi¤im) bir geyik de¤il, bir insand›r. O insan memleketi olan kentinden ç›kt› ve baflka bir ülkeye gitti. O (da birden) h›rç›nlaflt› ve (içinde yetiflmifl oldu¤u) memleketini kötülemeye bafllad›. (Ama) memleket kentinin tanr›lar› da onu la- netlediler (ve cezas›n› buldu)”.

“(Ama) bu hikâyeyi bir tarafa b›rak; size baflka bir hikâye anlataca¤›m, bunu flimdi iyi dinleyin, keza size k›ssal› bir hikâye anlataca¤›m: O bir geyiktir. Irma¤›n bu taraf›ndaki çay›rl›klarda otlamaktad›r, (ama) göz- leri hep ›rma¤›n öbür taraf›ndaki çay›rlara dikilidir. Ne var ki, ne o çay›rlar› bulabilmifl, ne de oralara ulaflabil- mifltir.”

“Söz konusu olan bir geyik de¤il, bir insand›r. Beyi o insan› hudut beyi olarak atam›flt›r. Evet o bölgeye hu- dut beyi yap›lm›flt›r. (Ama) gözlerini hep baflka bir hu- dut beyli¤ine diker. Tanr›lar ona bir ders verdiler ve o