• Sonuç bulunamadı

Basın ahlâkı açısından haberde nesnellik olgusu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Basın ahlâkı açısından haberde nesnellik olgusu"

Copied!
249
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

GAZETECĠLĠK ANABĠLĠM DALI

GAZETECĠLĠK BĠLĠMDALI

BASIN AHLÂKI AÇISINDAN HABERDE NESNELLĠK

OLGUSU

Yasemin UÇAR

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DanıĢman

Doç. Dr. Caner ARABACI

(2)

i

ĠÇĠNDEKĠLER

ĠÇĠNDEKĠLER………..i

BĠLĠMSEL ETĠK SAYFASI………iv

TEZ KABUL FORMU……….v

ÖN SÖZ………..vi

ÖZET……….vii

SUMMARY………...ix

GĠRĠġ………...1

BĠRĠNCĠ BÖLÜM: BASININ ÖZELLĠKLERĠ VE BASIN AHLÂKI…….…....5

1.1. Genel Anlamda Ahlâk Kavramı………...5

1.1.1. Ahlâkın Alanı ve Ġlkeleri………...8

1.2. Basın ve Basın Ahlâkı………..9

1.2.1. Enformasyon ve Ahlâk………...11

1.2.2. Basın Özgürlüğü………..14

1.2.3. Basının ĠĢlev ve Görevleri………...17

1.2.4. Basının Tarafsızlığı……….20

1.2.5. Basının Sorumluluğu……….22

1.2.6. Basının Toplumsal Sorumluluk Teorisi………...24

1.3. Basının Kendi Kendine Denetimi……….25

1.3.1. Türkiye’de Basının Kendi Kendine Denetlemesinin GeliĢimi………..27

1.3.2. Basının Kendi Kendine Denetimi Ġle Ġlgili ÇalıĢmalar……28

1.3.3. Ombudsman………....30

1.4. Türkiye’de Basın Ahlâk Yasaları ve ÇalıĢmalar………32

1.4.1. Basın ġeref Divanı…...………...33

1.4.2. Basın Ahlâk Yasası (1960)……….34

1.4.3. Basın Konseyi………..35

1.4.4. Basın Meslek Ġlkeleri………..37

1.4.5. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi……...38

(3)

ii

1.4.7. Gazetecinin Hakları………40

1.5. Yanlı Gazetecilik………41

1.6. Basın Ahlâkı ve Türk Basını………43

1.6.1. Basın Ahlâkının Gazeteci için Önemi………...45

1.6.2. 2007- 2008’de Türk Basını………50

ĠKĠNCĠ BÖLÜM: HABER VE HABERDE NESNELLĠK………....54

2.1. Basın Ahlâkı ve Haber……….54

2.1.1. Haberde Nesnellik………..54 2.1.2. Haberde Çarpıtma……….58 2.1.3. Haberde Mizansenlik……….59 2.1.4. Haberde Doğruluk……….59 2.1.5. Haberde Manipülasyon……….60 2.2. Haber Değerleri………61

2.2.1. Haberde Açıklık ve Kesinlik……….61

2.2.2. Haberde Zamanlılık ve Yakınlılık………62

2.2.3. Sonuç ve Önemlilik……….63

2.2.4. Ġnsanın Ġlgisini Çekme………...64

2.3. Habere Etki Eden Olumsuz Faktörler………64

2.3.1. Basının TekelleĢmesi………..65

2.3.2. Türk Basınında TekelleĢme………..66

2.3.3. Türkiye’de Basının Sahiplik Yapısı……….68

2.3.4. Basın- Güç Odakları ĠliĢkisi………..69

2.3.4.1. Basının Güç Odakları Tarafından Kullanılması..70

2.3.4.2. Basın- Siyaset ĠliĢkisi………...74

2.3.4.3. Basın- Ekonomi ĠliĢkisi ve Basının Ekonomik Gruplarla ĠliĢkisi………..76

2.3.4.3.1. Doğan Grubu………. 77

2.3.4.3.1.1. Hürriyet Gazetesi………..78

2.3.4.3.1.2. Milliyet Gazetesi……….……...80

2.3.4.3.2. Albayraklar Grubu………….…………81

2.3.4.3.2.1. Yeni ġafak Gazetesi…………..83

(4)

iii

2.3.4.3.3.1. Zaman Gazetesi…………...…..85

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: KÖġE YAZILARI- BAġSAYFADAKĠ SĠYASĠ GELĠġMELER VE YANLI GAZETECĠLĠK………...86

3.1. Yöntem………86

3.2. Evren ve Örneklem....………87

3.3. Problem ………..88

3.4. KöĢe Yazılarındaki Siyasi GeliĢmeler ve Yanlı Gazetecilik………...88

3.4.1. 2007- 2008 Yılları Arasında Türkiye’deki Basın ve Yanlı Gazetecilik………..88

3.4.1.1. CumhurbaĢkanlığı Seçim Süreci………89

3.4.1.2. E- Muhtıra………..104

3.4.1.3. Referandum Süreci………111

3.4.1.4. Türban Yasası………117

3.4.1.5. AK Parti’ye Açılan Kapatma Davası…………...128

3.5. BaĢsayfadaki Siyasi GeliĢmeler ve Yanlı Gazetecilik………...138

3.5.1. 2007- 2008 Yılları arasında Türkiye’deki Basın ve Yanlı Gazetecilik………138

3.5.1.1. CumhurbaĢkanlığı Seçim Süreci………..139

3.5.1.2. E- Muhtıra………..145

3.5.1.3. Referandum Süreci………..…..147

3.5.1.4. Türban Yasası………..…..150

3.5.1.5. AK Parti’ye Açılan Kapatma Davası…………...154

SONUÇ………159

KAYNAKÇA...162

(5)
(6)
(7)

vi

ÖN SÖZ

Basın Ahlâkı Açısından Haberde Nesnellik olgusu adlı tez çalışması özellikle

2007- 2008 yılları arasındaki siyasal gelişmelerin, köşe yazılarında ve gazetelerin baş sayfasında nasıl yanlı gazeteciliğe dönüştüğünü göstermektir. Yanlılık, basın ahlâkı kavramın içinde irdelenerek, Türk Basını‟nda örnekler altında incelenmiştir. Bu örnekleme konu olan siyasal gelişmeler, 2007‟de Cumhurbaşkanlığı seçimi, E- muhtıra ve Referandum süreci; 2008‟de Türban Yasası ve AK Parti‟ye açılan kapatma davasıdır. Taramasını yaptığımız Hürriyet, Milliyet, Zaman ve Yeni Şafak gazetelerinden köşe yazarlarının yazılarına baktığımızda görüşler, yaşanan siyasal gelişmeler karşısında genellikle içinde bulundukları gazeteye egemen olan siyasal ve ekonomik alt yapıya göre şekillenmekteydi. Köşe yazıları, basın ahlâk ilkelerinden uzaklaşarak yanlı bir gazetecilik anlayışına dönüşmüştü. Tarafsızlık ve ahlâk ilkelerinin sade sözde kaldığını görmekteydik. Taraması yapılan gazetelere baktığımızda yaşanan siyasal gelişmeler karşısında manşet ve sürmanşetler, gazeteye egemen olan sahiplik yapısına ve egemen ideolojiye göre atılmaktaydı. 2007- 2008 yılları arasında yaşanan gelişmeler karşısında ne yazık ki Türk Basını, tarafsızlık ve basın ahlâk ilkelerinden tamamen uzaklaşarak, yanlı gazetecilik anlayışını yansıtmıştır.

Basın Ahlâkı Açısından Haberde Nesnellik Olgusu adlı çalışmanın

oluşmasında ve yönlendirilmesinde bana çok büyük katkısı olan ve öğrencisi olmaktan gurur duyduğum değerli danışman hocam Doç. Dr. Caner ARABACI‟ya büyük teşekkür borçluyum. Bu tez çalışma boyunca yanımda olan, beni bu konuda destekleyen ve yardımlarını hiçbir zaman esirgemeyen Barış Emre SÖNMEZ‟e de teşekkürü borç bilirim.

(8)

vii

Mayıs 2011, Konya

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğr

enc

ini

n

Adı Soyadı Yasemin UÇAR Numarası 084222001004

Ana Bilim / Bilim Dalı

GAZETECİLİK/GAZETECİLİK

Danışmanı Doç. Dr. Caner ARABACI

Tezin Adı BASIN AHLÂKI AÇISINDAN HABERDE

NESNELLİK OLGUSU

ÖZET

Basın, yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü kuvvet niteliğinde bulunmaktadır. Dördüncü kuvvet olma niteliği ona belli bir toplumsal sorumluluğu da yüklemektedir. Basının sahip olduğu bu yükümlülük, basın ahlâkının kurallarına da uymayı gerektirir. Basın ahlâkı haber, yorum, tutum, davranış ve ilkeleri bir bütünlük içinde ister ve tanımlar. Basının en önemli toplumsal işlevi, onun halka doğru, dürüst ve halktan yana bir anlayış sergilemesidir. Haber ve bilgi herhangi bir ticari zihniyet olarak düşünülmemeli, sadece topluma doğru ve dürüst şekilde aktarılmalı ve toplum bilgilendirilmelidir. Basının sahip olması gereken objektif, tarafsız, doğru, dürüst vb. özellikler, Türk basınında özellikle basının sahiplik yapısının el değişmesi ile neredeyse kaybolmuştur. Bunun nedeni açıkça Türk basınını elinde tutan büyük sermayedarların veya grupların, Türk basınını kendi ihtiyaçları doğrultusunda kullanmasıdır. Türk basını bu sahiplik yapısı altında basın ahlâkı kurallarını hiçe saymakta ve çalıştığı basının sahipliğinde onun kurallarını uygulamaktadır.

2007- 2008 yıllarında Türkiye‟de önemli siyasal gelişmeler yaşanmıştı. 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçim süreci, E- Muhtıra ve

(9)

viii

Referandum süreci; 2008 yılında ise Türban yasası ve AK Parti‟ye açılan kapatma davasıydı. 2007- 2008 yıllarında Türk basını kamuoyunun oluşumunda etkin bir rol oynamıştı. Basının kendisinden beklenen kamuoyu oluşturma işlevini ve görevini yerine getirmişti. Ancak bunu yaparken bu zaman içinde gelişen siyasi gelişmeler ve değişimleri doğru ve güvenilir bir şekilde aktarmamıştı. Olayları ve gelişmeleri kamuoyuyla paylaşması ve onları bilgilendirmesi doğru ve güvenilir bir şekilde olmamıştı. Türk basını tarafsızlık ilkesinin dışında hareket etmişti.

(10)

ix

Öğr

enc

ini

n

Adı Soyadı Yasemin UÇAR Numarası 084222001004

Ana Bilim / Bilim Dalı

GAZETECİLİK/GAZETECİLİK

Danışmanı Doç. Dr. Caner ARABACI

Tezin İngilizce Adı A CASE OF CONDUCT IN PRESS NEWS IN OBJECTIVITY

SUMMARY

Press, legislative, executive, and unbiased nature of the force there after the fourth. The fourth attribute of being the force it imposes a certain social responsibility. The press has the obligation to abide by the rules of the press requires morals. Press ethics news, comment, attitude, behavior, and whether the principles and definitions in integrity. The most important social function of the press, his ring true, honest and understanding from the public, showing a side. News and information, as should by any commercial mindset, not only to society and the community informed direct accurate and honest manner. The press should have an objective, impartial, accurate, honest, and so on. Properties, especially in the Turkish press, the press almost disappeared with the change of ownership structure of the hand. This is because the major shareholders or groups clearly holds the Turkish press in the Turkish press in accordance with their needs, uses. Under this ownership structure of the Turkish press, press the morality rules of counting and trying to disregard its media ownership rules applied.

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

(11)

x

2007 - 2008 years in Turkey, there was a significant political developments. Presidential election process in 2007, E-Memorandum and the referendum process in 2008, the turban and the AK Party closure case law. 2007 - 2008 in the Turkish press had played an active role in the formation of public opinion. Create a public function and the role expected of him instead of the press is made. However, in doing so this time, and changes in the evolving political developments directed accurate and reliable way. Events and developments and the public share the right information to them and has never been a reliable way. The Turkish press had moved out of the principle of neutrality.

(12)

1

GĠRĠġ

Basın ahlâkı, Türk basınında her geçen gün üzerinde durulan önemli konulardan biri olmaya devam etmektedir. Bunun nedeni basın ahlâkının çok önemli bir ihtiyaca cevap vermesidir. Çünkü Türk basını birçok açıdan ahlâk kurallarının dışında kalmaya devam etmektedir. Basının içinde bulunduğu durumu algılamamak mümkün değildir.

Türk basının içinde bulunduğu ahlâkî çöküntüyü bulmak için Türkiye‟de basılan birçok siyasi içerikli gazeteye bakılması gerekir. Bu kavgaların öncelikli alt yapısında bu gazetelere sahip olan grupların kendi çıkarlarının yattığı ortaya çıkmaktadır.

Basın ahlâkı açısından yapılan yanlışların başında tekelleşme gelmektedir. Tekelleşme, gazetecinin doğru, dürüst olma ve tarafsızlık ilkesini bozmaktadır. Çünkü gazeteci haberi nesnel aktarmak ve taşımak zorundadır. Ancak tekelleşen basında doğru, dürüst ve tarafsız haber yapmaya çalışan gazeteciler kendilerine yer bulamamaktadırlar.

Basında gücü ellerinde bulunduran kişiler ya da sermaye grupları gazetecilerden ve köşe yazarlarından kendi çıkarları için haber ürettirmekte ya da olayları kendi çıkarları doğrultusunda oluşturtmaktadır. Basında egemen olan sermaye gruplarının basının dördüncü kuvvet olma durumunu açıkça kullanmaktadır. Basında egemen olan bu sermaye grupları gazetecilerden ve köşe yazarlarından istediği şey onun için yanlı yapmaktır.

Yanlı gazeteciliği, gazetecilerin ve köşe yazarlarının çalıştığı medyanın ya da holdingin çıkarlarını en iyi şekilde oluşturmak ve kamuoyunu içinde bulunduğu sermayenin istediği açıdan yönlendirmek olarak tanımlayabiliriz.

Gazeteciliğin temel anlayışı olan tarafsız ve doğru haber verme işlevi, yanlı gazetecilik anlayışı içerisinde büyük bir ahlâki erozyona uğramaktadır. Bunun en önemli nedeni medyanın holdingleşmesi ve kendi amacı için oluşturduğu gazeteciler ve köşe yazarlarıdır. Gazeteciler ve köşe yazarları çalıştıkları gazetenin çıkarları için

(13)

2

kamuoyunu yönlendirmekte ve kendi meslekleri için temel olan meslek ahlâkı bir kenara bırakılmaktadır.

Yanlı gazetecilik, basın kuruluşlarının ve bu kuruluşlara bağlı olarak çalışan gazeteciler ve köşe yazarlarının taşımaları gereken ahlâki sorumluluklarını bir kenara bırakmalarına neden olmuştur. Gazetecinin ve köşe yazarının meslek ahlâkı ve sorumluluğu vardır. Bu temel görevleri çerçevesinde gazeteci haberi doğru, dürüst, tarafsız ve objektif aktarmakla yükümlüdür. Sorunumuzu daha iyi ortaya koymak gerekirse, basın ahlâk kuralları ve denetim vardır ama basın kuruluşları ve buna bağlı olarak çalışan gazeteciler ve köşe yazarları bunu uygulamakta eksiklik ya da zorluk yaşamaktadır.

AraĢtırmanın konusu

Basın Ahlâkı Açısından Haberde Nesnellik Olgusu adlı tez çalışmasında

basını denetleme anlamında baş sayfa haberleri ve köşe yazıları basın ahlâkı açısından değerlendirilecektir. Basın ahlâkı kavramının neyi ifade ettiği ortaya konulacak ve gazetecilik sorunlarından biri olan yanlı gazetecilik değerlendirilecektir.

Amaç

Basın ahlâkı basın özgürlüğüne bir engel oluşturmaz. 2007- 2008 yılları arası Türkiye‟deki basın, basın ahlâkı açısından değerlendirilecektir. Yanlı gazetecilik sorunu ortaya konularak basının güvenirliğine getirdiği engeller açıklanacaktır.

Önem

Bu çalışma, gazeteciliğin basın ahlâk kuralları açısından değerlendirilmesini öngörmektedir. Gazeteciliğin özünü oluşturan basın ahlâk kurallarına uyulup uyulmadığı belli olaylar çerçevesinde ortaya konulacaktır. Basın dönem dönem basın ahlâk kurallarından uzaklaşarak mevcut olan sahiplik yapısının etkisiyle, güç odaklarına uygun hareket edebilmektedir. Basının, ahlâk kurallarından uzaklaşıp yanlı gazetecilik zihniyetini benimsemesi topluma zarar vermektedir. Böylece basın güvenirliğini yitirmektedir. Bu zihniyet, toplumun haber alma özgürlüğünü engellemektedir. Basın ahlâkı ve yanlı gazetecilik değerlendirildiğinde, gazeteciyi

(14)

3

var eden basın ahlâk kurallarına uyulmasının zorunlu olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda çalışma bir boşluğu dolduracağı için önem kazanmaktadır.

Varsayımlar (Sayıltılar)

1. Basın sahip olduğu toplumsal konumu ile olaylara yaklaşır. Meydana gelen olayların da aynı zamanda toplumsal bir yapısı bulunmaktadır. Bu sebepten dolayı basın ahlâkı, ülkeden ülkeye değişmektedir.

2. Basın ahlâkının bulunması basın özgürlüğüne bir engel değildir.

3. Hiçbir güç, özgür bir basının uyacağı ahlâk kurallarını, zorla dayatmamalıdır.

4. Tekelleşen basın organları, basın ahlâk kurallarından uzaklaşabilmektedir.

5. Basın ahlâkı, insani evrensel değerlerle çatışmaz.

6. Yanlı gazetecilik, basın ahlâkında bulunan evrensel değerlere zıt düşer. Bundan dolayı yanlı gazetecilik, basın ahlâkına aykırıdır.

7. Yanlı gazetecilik, basın organlarına sahip olanların çıkarlarını savunmaktır.

8. Yanlı gazeteci, çalıştığı gazete sahibinin çıkarını ne pahasına olursa olsun kollamaktır.

Sınırlılıklar

Bu tezin içeriği, şu noktalarla sınırlandırılmıştır:

1. Bu çalışmada 2007- 2008 yıllarında Türkiye‟de oluşan belli siyasi olaylar değerlendirilmiştir. Bu sınırlılık, 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçim süreci, E- Muhtıra, Referandum; 2008 yılında Türban Yasası ve Ak Parti kapatma davasıdır.

2. Belirlenen siyasi olaylar Hürriyet, Milliyet, Zaman ve Yeni Şafak gazetelerinde baş sayfa haberleri ve köşe yazıları ile sınırlandırılmıştır.

(15)

4

Tanımlar

Ahlâk: Toplu olarak yaşayan bireylerin uymak zorunda bulundukları eylem ve

davranış kurallarına verilen addır. İnsanın kendi şahsına ve diğer insanların şahsiyetlerine karşı iyi davranması, iyiliğe varılması için kendinin uyma zorunluluğu hissettiği manevi ve ruhi görevler ahlâkı oluşturur.

Basın: Gazete, dergi gibi belli zamanlarda çıkarılan yazılı yayınların bütünüdür. Basın Ahlâkı: Halkın haber alma hakkını gerçekleştirirken gazetecinin uyması

gereken ahlâk kurallarıdır. Maddi yaptırım gücü olmamakla birlikte kamu vicdanı ve meslek çalışanları arasında basın ahlâkının vazgeçilmez bir yeri vardır.

Basın Özgürlüğü: Görüş ve düşünceleri, basın ve yayın yoluyla açıklayabilme ve

yayabilme hakkıdır.

Yaygın Basın: Ülke genellinde dağıtılan gazete, dergi gibi belli zamanlarda çıkan

yazılı yayınların bütünüdür.

Yanlı Gazetecilik: Gazetecilik anlayışının, bağlı bulunulan güç odaklarının

(16)

5

BĠRĠNCĠ BÖLÜM: BASININ ÖZELLĠKLERĠ VE BASIN AHLÂKI

İnsanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen temel kuralların ve değerlerin oluşturduğu bütünlüğü ahlâk ile açıklarız. Bu yapılara göre her şey için “iyi” ya da “kötü” değerlendirmesi yaparız. Bundan dolayı günlük yaşamda ahlâka sık sık vurgu yaparız. Toplumdan topluma zamandan zamana farklı özellikler gösteren bu kurallar, toplumdaki kargaşayı ve sorunları çözmede başvurula temel kaynaktır. İçinde yaşanılan toplumda meydana gelen bu belirsizlikler ahlâk kurallarına bağlı olarak giderilmezse kimse kimsenin ne yapacağını kestiremez ve davranışlarda tutarsızlık olur. Böyle bir ortamda toplum düzeni ve istikrarı mümkün olmaz. Bundan dolayı da her toplum yapısının temelinde ahlâk kuralları bulunur ve oluşturulan bütün faaliyetler de buna göre şekillenir.

Toplum yapısının birimlerinden biri olan basın da zaman içinde karşılaştığı sorunlara ve çelişkilere bir çözüm bulurken kendi ahlâk kurallarını ortaya koyar ve onlara göre işleyişini sürdürür. Bunun sonucunda topluma bilgi ve haber vermekle görevlendirilen basın da kendi denetimini sağlamış olur.

1.1. Genel Anlamda Ahlâk Kavramı

Ahlâk, düşünce tarihi boyunca çeşitli şekillerde tartışılmış ve anlam yüklenmiştir. Ahlâkın ne olduğu hangi ilkeleri taşıdığı ya da ahlâkın temellerinin ne olduğu İlk Çağ‟dan günümüze süregelen bir tartışmadır. İnsan diğer insanlarla iletişim kurarak yaşayan toplumsal bir varlıksa ahlâk da bu toplumsallaşmanın bir sonucu doğmuştur diyebiliriz.

Herkesin her gün kullandığı ahlâk kelimesinin köklerine baktığımızda, ahlâkın, kökü Arapça olan ve zamanla Türkçeleşen bir kelime olduğu görülmektedir. Ahlâk, Arapçada „hulk‟ sözünün çoğuludur. Fakat Türkçede bugün çoğul anlamı unutularak tekil anlamda kullanılmaktadır (Pazarlı, 1980: 11). „Hulk‟ kelimesine bakıldığında anlam olarak huy, seciye, tabiat, mertlik, din ve yaratılış manalarına gelmektedir. Buna göre, ahlâk kelimesi huylar, seciyeler, insanın manevi yapısını belirleyen özellikler gibi anlamlar taşımaktadır (Çağrıcı, 2000: 15).

Batı toplumlarında ise ahlâk ve ahlâk felsefesi için kullanılan kavramlar „moral‟ ve „etik‟tir. Bu iki kavrama baktığımızda çok anlamlılık ortaya

(17)

6

çıkarmaktadır. Bu iki kelime de birbirinden ayrılmaktadır. „Moral‟, tarihsel ve olgusal şey, ahlâk, huy kavramının eşanlamlısı olarak kullanılır ve ahlâki normlar, değer yargıları, töre, örf ve âdet gibi anlamları içerir. „Etik‟ de bu anlamları içerse bile, daha çok bilim, ahlâk bilimi ve ahlâk felsefesi ile eşittir (Erdem, 2003: 18).

Ahlâk, insanlar tarafından benimsenmiş olan ve insanların birbirleri ile olan ilişkileri, davranış kuralları, nefsi hareketlerden arındırma ve iyi hareketlerle bezeme anlayışını gösteren bir değer yargısıdır (Karaman, 2000: 23).

Ahlâk, insanların birbirleri ile olan ilişkilerinde çeşitli değer yargıları ile ortaya çıkıyor. Değerlerin bir parçası olan ahlâk, „iyi‟ ve „kötü‟ gibi değerlerle karşımızda durmaktadır. Bir insanın „doğru‟ veya „yanlış‟ olarak nitelenen davranışlarının, „iyi‟ veya „kötü‟ olarak değerlendirilmesi karşımıza ahlâk değerlerini çıkarır. Buna göre ahlâk değerleri, en basit şekli ile iyi veya kötü diye nitelendirilen davranışlarla ilgili değerlerdir (Erdem, 2003: 41). Ahlâk, insan ilişkileri üzerine oluşan, belli değer ve yargılarını içerisinde barındıran her topluma özgü bir değerdir. Topluma yerleşen ahlâk kurallarına uymamak bireye oradan da topluma zarar vermektedir. Ahlâk kuralına uymadan yapılan „kötü‟ ya da „yanlış‟ hareket o toplum içerisinde değerlerin gerçeği olarak ortaya çıkar. Bir ahlâk sistemi zaman içerisinde değişikliğe uğradığı gibi toplumdan topluma da farklılıklar gösterir.

Ortak bir yerde yaşayan insanların toplum olarak değerlendirilmesi, ortak bir yaşamı, bu yaşam içerisinde birlikte bir arada kalmaları ve kuralların var olmasını gerektirir. Ahlâk bu oluşan kurallardan biridir. Ahlâk toplumdan topluma farklılık gösterir ve değiştirilmesi zaman alır (Özgen, 1998: 20). İnsan yaşamını sürdürmek için başkalarına muhtaçtır. Bunun için insan topluluğa dayanır ve ona bağlanır. Birlikte toplum içinde yaşamak belli bir düzeni gerekli kılar. Bu düzenin sürmesi için insanların uyması gereken birtakım kurallar ve prensipler vardır. Bu kurallar ise sosyal ahlâkı bildirir (Karaman, 2000: 92).

Hiçbir insan özgürce veya keyfi şekilde hoşuna gideni yapma ve yaptırma anlamında özgür değildir ve olamaz. İnsanlar hareketlerini bir yere bir dereceye kadar yapar. İnsanın hareket özgürlüğünün gerçekleşmesi mümkün olmayan amaçlar açısından sınırlandırması gerekir. İnsanın kendi hareketini sınırlandırmasa bile içinde

(18)

7

yaşadığı toplum ya da topluluk tarafından davranışları sınırlandırılır (Pieper, 1999: 26).

Ahlâki hareket vicdanın tahlilinden geçtiği, mantıki bir önerme halinde ifade edildiği zaman ahlâki hüküm olur. Ahlâki hükümler ahlâki hareketlerin tamamen nesnelleşmesinden doğarlar ve başka hükümler gibi mantık prensiplerine girerler ve o zaman bunların tümel ve tikel, olumlu ve olumsuz diye ayrılmaları mümkündür. Tümel bir ahlâki hüküm, bize ahlâki hareketin ideal olmak bakımından şeklini verir; fakat içeriğini belirsiz kılar. Tikel ahlâki bir hüküm olgu olmak bakımından bize ahlâki hareketin içeriğini verir; fakat şeklini belirsiz kılar. Ahlâki hükümlerin hem şekli hem de içeriği kuşatabilmeleri için onlar bir hüküm değil, bir hükümler zinciri ile ifade edilebilmelilerdir (Ülken, 2001: 275).

Sonuç olarak etkisi bir inançtan alarak hayata düzen veren kurallar ahlâkı oluşturur. İnsan ilişkileri ile ve insanların fiilleri ile ilgili olarak iyi- kötü, güzel- çirkin, anlamlı- anlamsız, değerli- değersiz gibi hükümler verdiren, toplumdaki faaliyetler için hedefler koyan ve böylece insan davranışlarının sevk ve idare eden görünmez kuvvet, insanların ruhundaki ve toplumun yapısının temelindeki inanç ve ahlâk düzenidir. İnanç ve ahlâk düzeni ruhları derinden etkilediği ve içten benimsendiği için, ferdi fiillerin ve toplum faaliyetlerinin azim ve irade kaynağıdır; o fiillerin ve faaliyetlerin enerjisini, inanç ve ahlâk düzeni verir. Kendinde sembolik düşünme kapasitesi olan insan, doğada olmayan eserleri ve genetik programında hazır olmayan fiilleri tasarımlar. Tasarımlarını, fiilen yapma planına dönüştürür; sonra bu icra planını, gözlenebilir fiiller ve onların sonuçları olan eserler halinde kendi dışına çıkarır. İşte fiiller ve eserler halinde doğaya eklediği her şey kültürdür.

Kültür öğeleri rastgele meydana gelmez. Toplum yapısının temelindeki inanç ve ahlâk düzeni kültür öğelerini seçtirir, şekillendirir, yönlendirir, sınırlar ve öğelerin ilhamını verir. Kültür öğelerini belli bir manevi çerçeve içinde doğurtan inanç ve ahlâk düzeni medeniyettir. Toplum üyeleri, medeniyetin ruhunu benimser; o ruhun verdiği bilinç, azim ve coşku ile toplum yapısındaki yerini alır ve gözlenebilir kültür öğelerinin meydana gelişine katkıda bulunur. Medeniyet toplum üyelerinin iç güdelere bağlı eğilimlerini ve bencil isteklerini dizginleyerek, onların güven ve

(19)

8

istikrar içinde toplum yapısını kurmasına imkân verir. Fertler, benimsedikleri inanç ve ahlâk düzeninin öngördüğü biçimde içgüdülerinden gelen eğilimleri ve bencil istekleri kontrol altına alır. Bu kontrolü başaramayan hiçbir topluluk medeniyet kuramaz. Medeniyetin ruhî temeli bir inanç, toplumsal temeli, o inanca bağlı ahlâk düzenidir. Bu temeller üzerinde birleşmenin bilincini ve güvenini duyan insanlar o inancı ve ahlâk düzenini yaşatacak devlet teşkilatını ve ekonomik yapıyı kurarak büyük eserleri meydana getirir (Özakpınar, 1997; 46- 50).

1.1.1. Ahlâkın Alanı ve Ġlkeleri

Ahlâk alanı toplum içerisinde insanların birlikte oluşturdukları yaşam alanın içinde oluşur ve belirlenir. Ahlâk alanını insanların yaşadığı bir alan olarak belirleyebiliriz (Atıcı, 1997: 325). İnsan, kendisini yaşadığı toplumun içerisinde belli sınırlar içerisinde bulur. İnsan ya da birey bu sınırların dışına fazlasıyla çıkamaz. İşte ahlâka ait olan yasalar ve yasaklar burada ortaya çıkarak kendini bireye hissettir. Ahlâk yasaları toplumun oluşturduğu güçle ortaya çıkmaktadır.

Ahlâk değerleri insanın kendi öz istemiyle oluşmaktadır. İnsan erdemleri ile kötülükleri ile sorumlu tutulmaktadır (Nuttal, 1997: 49). Ahlâk değerleri, insanın olup bitenleri izlemesi ve onlardan bir sonuç çıkarması ile temellenir. Bireyin, eğer kendi ahlâk değerini oluşturmak ve yaşatmak istiyorsa önce kendini sorgulaması gerekmektedir.

Ahlâk duygusu, insanın ahlâk ve kurallara uygun olanla olmayanı seçme duygusudur. Bu insanın ahlâksal davranışlarının da temeli olan duygudur.

Ahlâklı hareket, bir hareketi ahlâklı kılan, hareketin temelinde yatan istemenin ahlâk yasasının sırf biçimi tarafından belirlenmesidir (Tepe, 1998: 18). Hareket bir ahlâkın durumunun sonucudur. Ahlâki yönelme, insanın isteği ile ilişkilidir. İsteğimiz bizi seçmeye, seçmemiz de bizi bir karara götürür. Alınan karar da bizi harekete geçirir. Hareket, ahlâk ilkeleri ile ahlâk kuramları ile ahlâk kuralları ile gelenek ve görenekle birebir ilişkilidir (İnam, 1994: 73- 75). Bir insanın ahlâklılığı, ahlâk ilkeleri ile iç içedir ve bu ilkeler de insanın yaşadığı toplumla ilintilidir. İnsanların birbirleriyle ve toplumla olan ilişkilerini düzenleyen manevi nitelikteki kural ve ilkeler toplumun oluşturduğu ahlâk kurallarıdır.

(20)

9

1.2. Basın ve Basın Ahlâkı

Basın, gazete ve dergi olarak süreli yayımlanan basılı yayınların bütünüdür. Kitle iletişim araçlarının en eskisi olan gazete ve dergilerin oluşturduğu kamusal bir kurum olarak basın kavramı, elektronik iletişim araçlarının icadından önce „medya‟ kavramının yerine kullanılmıştır. Kim ifadelerde „sözlü ve görüntülü basın‟ ya da „elektronik basın‟ gibi yeni tanımlarla elektronik iletişim araçları da „basın‟ adı altında toplanmaktadır. Günümüzde basın kavramı, haberleri ve fikirleri toplama, değerlendirme, işleme ve bunları başkalarına ileterek kamuoyu oluşturmayı mümkün hale getiren yazılı kitle iletişim araçlarının bir bütünü olarak tanımlanmaktadır (Yüksel ve Gürcan, 2001: 6).

Birçok ülkede basının kendini denetleme açısından yapılan hareketler genellikle “basın ahlâkı” çerçevesinde ele alınıp toplanmaktadır. Yapılan bu hareketler sistem çerçevesinde toplumsal sorumluluk kuramıdır. Başka bir açıdan söylersek, kendini denetim bir yandan özgürlük diğer yandan ise ahlâk çerçevesinden değerlendirilmek istenmektedir. Meslek ahlâkı konusu ve sorunu İlk Çağlardan günümüze kadar birçok toplumda kendini göstermiş ve tartışılmıştır (Tokgöz, 2003: 121).

Meslek ahlâkı sorunu, İlk Çağlardan günümüze toplumları meşgul etmiştir. İlk zamanlar meslek sırlarını saklamak anlayışı ile ortaya çıkan bu ahlâk anlayışı, özellikle, Orta Çağ‟da zanaatın ve zanaatkârın korunmasını içeren bazı kurallarla zenginleşmiştir. Yapılan bu katkılar sonucunda örgütlenmiş bir zanaatkâr topluluğu ortaya çıkmıştır. Daha sonraki zamanda ortaya en önemli bir olgu çıkmaya başlar: Birey. Birey tolum içinde daha etkin bir duruma gelmeye başlar. Birey giderek daha özgür olmaya başlar. Bunun sonucunda da lonca yapısı çöker. Bu bireysel özgürleşme, kamunun etkinliğini artırması ve giderek kamuoyu ve kamu yararı kavramlarının gelişmesi ile bir anlamda dengelenmiş olur (Kurtböke, 1986: 57- 58).

Toplumun içinde bulunan her mesleğin bir işlevi ve görevi bulunmaktadır. Toplum içerisinde bulunan işbölümü, faydalı işler ve görev anlayışı içinde bulunan meslekler bir şekilde mevcut durumlarında farklı boyutlara veya amaçlara kaydırılmamalıdır. Toplum içinde oluşan ve toplumun faydası için bulunan bu

(21)

10

meslekler kendi amaçları ve doğrulukları içinde olduğu sürece faydalıdır. Toplum, eğer bu meslekler kendi amaçları içerisinden saparsa ve topluma zarar verdiğini, görevin kötü kullandığını görürse artık toplum kendini savunma hakkını bulmuş olur (Girgin, 2000: 153). Ahlâkın ilgisiz kaldığı insani davranışlar alanı yoktur. Toplum kendisine zarar verildiğini anladığı andan itibaren kendini savunur ve bu bir haktır. Basın da bu kuralın dışında değildir.

Gazetecilik alanında etiğe ilişkin tartışmalar 17. Yüzyılda başlamış, 18. ve 19. Yüzyılda belli bir akıma ulaşmıştır. Sanayi devrimi ile gelişen teknoloji, gazeteyi iletişimin en yaygın ve saygın aracı haline getirmiş, söz konusu gelişmeler önce basın özgürlüğünü gündeme getirmiştir. 20. Yüzyılın başında ise mesleksel örgütlerin dernek ve sendikaların kurulması ile birlikte basın etiği ile ilgili çalışmalar da hız kazanmıştır (Bülbül, 2001a: 15- 16). Basında ahlâk konusu 17. Yüzyılda başlamıştır ve Avrupa‟da basın özgürlüğü kavramı da giderek gelişmiştir (Alemdar, 1990: 19).

Basın zaman içerisinde karşılaştığı ahlâki sorunlara ve çelişkilere bir çözüm bulmalıdır. Basının böyle bir sorumluluğunun olmasının nedeni ise, onun toplum çıkarlarını savunmayı kendine görev bilmesidir. Basın, toplum içinde önemli kurumlardan biri olduğundan, basın ahlâkı ile toplum yapısının çok sıkı ilişkileri vardır (Hatemi, 1976: 206). Basın var olan sorunlara çözüm arayışı içerisinde olurken hukuki sorumlulukları ile çelişki içerisine düşmemelidir. Basın, ahlâki yasalarını ortaya koymalı ve onları geliştirmeli, kendi denetimini sağlamalıdır. Bunun sonucunda var olan sorumluluğunu yerine getirmede çözümler üretebilir.

Gazeteciler için oluşan ahlâk yasalarından yararlananlar vardır:

a) Gazetecilerin çalıştıkları gazete ve dergilerin okuyucularıdır. Haberin doğru, objektif vb. olmasını öngören hükümlerin, okuyucuları yönlendirmekten koruyarak, kendi günlük kararlarını verirken, bu haberlerdeki bilgilerden yararlanmalarını sağlayacağı düşünülebilir. b) Gazetecilerin haber malzemesi sağladıkları kişiler gelmektedir. Örneğin,

bir yasada, gazetecinin kendisine bilgi veren kişinin adını açıklamaması, güvenini kötüye kullanmaması istenebilir.

(22)

11

c) Gazetecinin araştırdığı hikâyeye konu olan kişiler vardır. Bunlar içinde yasada, gazetecinin hakkında yazdığı kişi ya da kişilerin özel hayatlarına girmemeleri istenebilir (Girgin, 2000: 159).

Rekabet, gazete ve diğer kitle iletişim araçlarının gelişmesi ile doğrudan, iletişim için gerekli diğer araçların çoğalması ile de dolaylı olarak artmıştır. Bu değişimin ortaya çıkması ile birlikte basın da kendini bu gelişmeler karşısında yöntemlerini, araçlarını geliştirmek zorundadır. Basının da bu gelişmeleri sağlaya bilmesi için de sermaye gereksinimi vardır. Basın sermayenin içine girmesi ile birlikte artık toplum karşısına da büyük medya sahipleri ile çıkmaya başlamıştır (Guerin, 1992: 78- 79).

Piyasa kurallarının hâkim olmaya başladığı basının içinde çalışanlar da bu rekabetin ve piyasanın kuralları içerisinde çalışmaya başlamışlardır. Gazeteciler veya haberciler artık belli düşüncelerin ya da kamusal çıkarları kollayan ya da gözeten değil, çalıştığı basın organının çıkarlarını gözeten onun ticari değerini artıran, kurumun yayın politikasına göre hareket eden bir metaya dönüşmüştür. Haberin karşılığının paraya dönüştüğü basın ahlâkı olduğu sürece, basın ahlâkından söz etmek ne kadar mümkün olabilir? Basın, kendi ahlâki değerinden çıkmış ve artık ona sahip olan sermaye grubun savunucusu durumuna gelmiştir.

Basın ahlâkının sağlanması için, her şeyden önce bu alanın bir kamu görevi alanı olarak kapitalist rekabet alanının dışına çıkarılması, kamu görevi görmek, bir yayın organı çıkarmak isteyenlerin engellenmemesi gerekir. Basın da kapitalist rekabet alnının bulunması, basın ahlâkını dışlayarak basını bir anlamda ona sahip olanların çıkarı durumuna getirmektedir (Hatemi, 1976: 201).

1.2.1. Enformasyon ve Ahlâk

Bilgi alma- verme işlemine çeşitli dillerde “information- enformasyon” denilmektedir. Enformasyon sözcüğü, hükümetin işleyişi bakımından tanıtma sözcüğü karşılığı olarak da kullanılmaktadır. Türkçede enformasyon karşılığı ise tanıtmadır (Bülbül, 2000: 101).

(23)

12

Enformasyon sözcüğünün yabancı dillerde çeşitli tanımlamalar içinde kullanıldığı görülmektedir. Sözcüğün günlük dillerde kullanışına baktığımızda ise bilgi toplama ve vermeyi gösterir. Enformasyon sözcüğünün günlük anlamı ile hukukta kullanım şeklinin anlamı, yayın yöntemlerinin ve özgürlük kavramlarının birlikte kullanımını gerektirir. Her iki anlamda kullanılması biçimi de, temelde basın ve yayın yöntemlerinin temel veya yardımcı belli başlı araçlar olarak alınması gerektiğini dolaylı da olsa ifade etmektedir. Bir başka anlamda ifade etmek gerekirse, enformasyon sözcüğü belirli bir sürecin varlığına işaret etmektedir. Günümüzde kitle iletişim araçlarının gelişmesi ve çoğalması ile enformasyon çok daha önemli bir anlam taşımaktadır (Tokgöz, 2003: 132).

Günümüzde gelişen kitle iletişimi bunlara sahip olan ve bunlarda çalışan yayıncıları ve gazetecileri bir soru ile karşı karşıya bırakır: Ahlâk. Ahlâki durum da yayıncıyı ve gazeteciyi şu bölünmüşlüğün içine çekmektedir: Her türlü yol kullanılarak okuyucular, izleyenler ve dinleyenler belli bir gazeteyi okumayı veya kanalı izlemeye yönlendirilmeli ya da doğru, objektif ve tarafsız enformasyonla onları inandırmak. Kitle iletişim araçları insanları sadece bilgilendirmek ve bilgisini genişletmek amacı ile enformasyonu aktarmaz, o aynı zamanda içinde bulunduğu sahipliği veya ideoloji de ortaya koyar. Burada önümüze çıkan önemli sorun şudur, gerçekliğe ilişkin bilgilerin tam olarak basın tarafından sağlanmasından dolayı, enformasyon sürecinde gerçeklerden sapmalar olmaktadır. Bu gerçekliklerde oluşan sapmalar çoğu zaman kamuoyu tarafından düzeltilmemesidir. Bu anlamda basın büyük bir ahlâki sorumluluk içindedir (Encabo, 1997: 286).

Haber medyası gelişen, toplumsal olan veya olmayan ama toplumun sosyal değişiminde etkiye sahip olan ve onu ilgilendiren, toplum üzerinde bir etkiye neden olan olayların bir şekilde topluma iletilmesini sağlayan bir kitle iletişim aracıdır. Bu araç oluşan olayların topluma aktarılmasında bir şekilde aracı olmaktadır. Toplumu ilgilendiren olayların aktarılmasında objektif olma niteliğini kaybetmemelidir. Toplumun doğru ve tarafsız bilgilendirilmesi basının en önemli görevidir. Basının temel görevi ve sorumluluğu geçeklerin yanında olmak ve toplumu bu gerçeklerle karşılaştırmak olmalıdır. Basın, kendisine düşen bu temel görev ve sorumluluğunu

(24)

13

eksik veya yanlış yapması toplum için de olumsuz sonuçları doğurabilir (Arhan, 1998: 118- 119). Ahlâk, bu açıdan enformasyonun ve iletişimin temelinde yer alır.

Hem resmi makamların hem de tarafların görüşlerini yansıtabilen pek çok doğrudan aktarım mümkün olduğu gibi nedenlere ve sonuçlara vurgu yapan olgulara dayalı haberlerde enformasyon etkili bir şekilde işlenir. Enformasyonun etkili bir işlenme sürecinden geçirilmesinin şartları şöyle sıralanabilir:

a) Doğrudan betimleme ve görgü şahitlerinin ifadeleri: Gerçekliğin temel şartlarından biri doğrudan gözlemdir. „Kendi gözlerimle gördüm‟ ifadesi en önemli güvence kabul edilir.

b) Kaynaklar ve aktarımlar: Pek çok olay doğrudan gözlem olanağı sağlamaz. Bu durumda kaynaktan haber almak gerekir. Başka kaynaklara başvurulduğunda ise gerçekliği ve olaylara bağlılığı sağlamak üzere aktarmalar yapılır. Bütün kaynaklar aynı derecede geçerli sayılmazlar, kaynakların güvenirlikleri arasında bir hiyerarşi ve derecelendirme vardır. c) Sayılar: Haberlerde önemli araçlar da önemli veri de sayılardır. Bu nedenle

haberlerde pek çok sayıya rastlanır. Bu nedenle sayıların kesinliği önemlidir (Rigel, 2000: 187- 188).

Günümüz basın anlayışında doğrudan betimleme ve görgü şahitlerinin ifadeleri, kaynaklar ve aktarımlar ve sayısal veriler ne kadar doğru bir şekilde paylaşılmaktadır? Günümüz ekonomisinde ve siyasetinde enformasyonun ahlâki bir şekilde aktarılması pek çok defa olamamaktadır. Basına hâkim olan sermayeler haberleri kendi çıkarları doğrultularında almakta ve topluma aktarmaktadır (O‟Noeal, 1998: 32). Enformasyon ve iletişim, aktarılan haberlerde hâkim olan sermayeye direnememektedir. Gazeteler en çarpıcı haberlerin oluşturulması ve yayınlanması için birbirleri ile yarışmaktadır. Toplum kendilerine verilen çarpıcı ve yanlış haberler karşısında ise bir risk altında bulunmaktadır.

Enformasyon özgürlüğü iki temel çerçeve içinde düşünülebilir: a) Enformasyon iletme, b) Enformasyon alma hakkı. Vicdanla ilintili birinci çerçeve, medya sahiplerinin, editörlerin ve gazetecilerin yanı sıra halkın da özgür ifade hakkına saygı gösterilmesi gerekir. İkinci çerçeve ise halkın doğru ve tarafsız

(25)

14

enformasyon ile dürüst veya ahlâk kanılarını alabilmesini güvence altına alır (Encabo, 1997: 288- 289).

İletişim özgürlüğü açısından düşünülürse, enformasyonun hem düşünce hem de bilmek istemeyi içine alacak şekilde geniş kapsamlı olarak tanımlanması zorunlu olmaktadır. Günün koşulları gereği olarak insanlar, artık hemcinslerinin düşüncelerini öğrenmek hem de olayların, sorunların gerçek yüzünü de bilmek istemektedirler (Tokgöz, 2003: 133). Bu durumda basın, enformasyonu bir amaç olarak değil, insanların ya da toplumun doğru haber almasını sağlamak aracı olarak kullanmalıdır.

1.2.2. Basın Özgürlüğü

Haber, fikir ve düşünceleri çoğaltıcı araçlarla serbestçe açıklatabilmek özgürlüğüne basın özgürlüğü denilmektedir. Basın özgürlüğü haber, fikir ve düşünceleri serbest olarak toplayabilmek, yorumlayıp, eleştirebilmek ve basabilmek ya da çeşitli araçlarla çoğaltabilmek ve bunları serbestçe yayınlayıp dağıtabilmek haklarını gerektirir. Düşüncelerin oluşması ve açıklanması açısından basın önemli bir görev üstlenmektedir. Basın, hem oluşturucu hem de oluşmuş düşüncenin açıklanması bakımından birbirini tamamlayan ve birbirini izleyen bir işlev görmektedir. Basın yolu ile düşünceler toplumun birçok kesimine iletilmekte ve belli bir kamuoyu oluşturulabilmektedir (Bülbül, 2001a: 18).

Basın, bir ülkede haber ve bilgi akışını sağlayarak o ülkenin gelişme sürecine önemli bir katkı sağlar. Basın, tolumun işleyişine de katkıda bulunan önemli bir yapı taşıdır. Günümüzün gelişmiş toplumlarında ilerlemenin düzeyinin belirlenmesi basının konumu, işleyişi ile paralel görülmektedir. Bu paralelliğin en önemli nedeni ise basının demokratik toplumlarda üstlendiği görevlerdir (Çakır, 2007: 67). Basın özgürlüğü denilince, demokrasinin bütün kurumlarına ve işleyişine inanan bir inanç sistemi içinde kişiyi, dolayısı ile kişisel hak ve özgürlükleri temel alan bir özgürlük akla gelmektedir (Tokgöz, 2003: 121).

Basın özgürlüğü, basın aracılığı ile de düşüncelerin açıklanabileceği ve basının düşüncelerin açıklanmasında en önemli araçlardan olduğu düşünüldüğünde düşünce özgürlüğü ile yakından ilişkilidir. Düşünce özgürlüğü tanıdığının ileri süren

(26)

15

devlet, düşünce özgürlüğüne tanıdığı sınırlar içinde bu düşüncelerin basın yolu ile açıklanmasına da aşırı kayıtlar koymamalı, düşüncelerin açıklanmasını engellememelidir. Basının görevi sadece düşüncelerin açıklanması değildir. Düşünceleri zamanında, doğru ve tarafsız bir şekilde halka ulaştırmalıdır. Basın sadece devletin resmî ideolojisini açıklayan bir araç olarak görülmemeli ve basının bu görevi yerine getirmesi için ona baskı kurulmamalı ve sansür edilmemelidir (Hatemi, 1976: 151).

Temel hak ve özgürlükleri benimseyen ve koruyan toplumlar demokratik toplumlardır. Demokratik toplumlarda devlete düşen önemli görevlerin temelinde temel hak ve özgürlükleri korumak gelmektedir. Demokratik toplumlarda bulunan temel hak ve özgürlükler içerisindeki en önemli unsurlar ise düşünce ve kanaat özgürlüğü ile düşünceyi özgürce açıklama özgürlüğü gelmektedir. Düşünceleri ve kanaati açıklama özgürlüğünün en temel yollarının başında da basın gelmektedir. Basının, düşünce ve kanaatleri açıklamada oynadığı bu önemli rolü düşünülünce, demokratik anayasalarda basın özgürlüğü, temel hak ve özgürlüklerinin özel bir türü olarak düzenlenmiştir. Başka bir ifade ile basın özgürlüğü, düşünceyi özgürce açıklama özgürlüğünün özel bir türünü oluşturur (Eren, 1986: 35- 36).

Basın özgürlüğünün demokratik toplumlarda oluşması ve güvence altına alınması için bazı unsurların bulunması ya da oluşturulması gerekmektedir. Bu unsurlar ise şunlardır:

1. Haber, düĢünce, fikir ve kanaatleri bilmek, bunlara ulaĢmak ve

bunları toplama hakkıdır. Bu hak, habere ulaşmayı elde edilen haberleri

yayınlamayı ve dağıtmayı ifade etmektedir. Sadece haber verme çerçevesinde kalınırsa, haberin yorumu, eleştirisi, incelenmesi söz konusu olamaz. Basın özgürlüğünün sınırları ve hakkında icrasını varlığı açısında da en önemli sorun, haber verme hakkının çerçevesi içerisinde kalınıp kalınmadığıdır. Basının haber, düşünce ve fikirleri serbestçe toplama hakkı, bir demokraside vatandaşların kamu işlerinin nasıl idare edildiği hususundaki yetkilerine dayanır.

(27)

16

2. Haber, fikir, düĢünce ve kanaatleri yorumlamak, analiz edebilmek ve

eleĢtirebilmek hakkı. Basın özgürlüğünün kapsadığı en önemli hak;

haber, fikir, kanaat ve düşünceleri yorumlamak ve analiz etmektir. Olayların analiz ve yorumlaması doğal olarak dürüst ve makul duyguların açıklanması biçiminde olmalıdır. Söz konusu hak bakımından sınır hakaret suçunu işlememektedir. Eleştirebilmek hakkı, basın özgürlüğünün vazgeçilmez hususudur. Eleştirebilmek hakkı demokratik toplumların en önemli unsurudur.

3. Haber, fikir, düĢünce ve kanaatleri yayınlayabilmek ve basılmıĢ

eserleri dağıtabilmek hakkı. Basın özgürlüğünün en köklü unsuru

yazılan yazıların herhangi bir ön denetimden geçmeden basılabilmesidir. Basın özgürlüğünün olduğu yerde sadece yazıların ön denetimden geçmeden basılması yetmez ayrıca basılan bu yazıların serbest dağıtılabilmesi gerekir. Bu iki unsurun olmaması basın özgürlüğünü yok etmek demektir.

4. Basın gereksiniminin sağlanması ve bunun yerine getirilmesi zorunlu

bir kamu hizmeti sayılması. Basının gereksinimlerinin sağlanması

konusu, yönetim için yerine getirilmesi zorunlu bir kamu hizmetidir. Yönetim çeşitli fikirlerin serbest bir biçimde açıklanmasını sağlamalıdır. 5. Yönetim basına eĢit davranmalı. Yönetim, kamu gücünü eşit bir şekilde

uygulamalıdır. Siyasi görüşleri farklı da olsa yönetimin, kamu gücünü eşit şekilde kullanmaması basın özgürlüğünü azaltır (Bülbül, 2001a: 23- 26).

Basın özgürlüğünün belki de en önemli unsuru yönetimin, siyasi görüşleri farklı da olsa basına eşit davranmasıdır. Toplumdaki farklı tüm politik eğilimlerin kendilerini kamuda ifade edebilecekleri basın organlarına sahip olması gerekir. Basın bunları yayınladığı zaman onun bu özgürlüğü elinden alınmamalıdır. Basını engellemek, onu sıkıştırmak basın özgürlüğüne engel olmak demektir (Bostancı, 1998: 144).

Basın, sosyal görevini yerine getirilebilmesi için basın özgürlüğü ile donatılan medyanın da kendisine ait olan sosyal sorumluluğu ile hareket etmek zorundadır. Tekelleşen medya sosyal sorumluluğundan giderek uzaklaşmaktadır. Sosyal

(28)

17

sorumluluğundan uzaklaşan medya amacından ayrılarak toplum yaşamını zora sokabilir. Basın özgürlüğü, mülkiyet özgürlüğünü de getirir (Çakır, 2007: 69). Mülkiyet özgürlüne sahip olmayan basın, toplumsal sorumluluğundan uzaklaşarak kendisine hâkim olan mülkiyetin sesi olmaya başlar.

Basının özgürlüğünün bulması kadar, basının haber verme hakkının da sınırları olmalıdır. Basın özgürlüğünü sınırlamaya yönelik kurumlar bulunmaktadır. Bunlar: Hukuki sınırlar, fiili sınırlar, mali sınırlar ve idari sınırlardır. Fiili sınırlar fiilen haber kaynaklarına ulaşmak imkânından yoksun bulunmaktır. Maliyet sorunları, bu konularda idareyle olan ilişkiler fiili sınırlamalar gerektirir. Genel anlamda bakıldığında kâğıt fiyatlarının aşırı derecede artması, ithalata dayanan ofset baskı tekniğinde ithal imkânların sınırlandırılması sonucunu doğurur. İdari sınırlamalar, gazete çıkarma hakkının sınırlanması, gazetelerin idari kararla toplanması, haberlerin yasaklanması gibi sınırlar olabilir (Bülbül, 2001a: 26). Sınırsız bir basın özgürlüğünü istemek güzel bir düşünce ama demokratik toplumlarda sınırsızlık bazen kargaşalara da neden olabiliyor (Demirkent, 1982: 168).

Basının en önemli yükümlülüğü topluma hizmet etmektir. Basın, topluma doğru, tarafsız ve objektif haber vermelidir. Basının bu yükümlülüğünü yerine getirmesi ise onun özgürlüğünden geçer. Basın toplumsal sorumluluğunu ve sınırı bilerek her anlamda özgür olmalı ve hiçbir şekilde baskı altında tutulmalıdır. Basın özgürlüğünü kullanırken de, basın ahlâkından kopmamalıdır.

1.2.3. Basının ĠĢlev ve Görevleri

Basının görevinin başında kamuya hizmet gelmektedir. Basın gelişen olaylardan kamuyu haberdar etmelidir. Bunun yanı sıra demokrasiyi korumak, halk adına devlet kurumlarının denetimini yapmak, insan hak ve özgürlüklerini korumakla da görevlidir. Basın başta haber ve bilgi vermek olmak üzere, denetim ve eleştiri, eğitme eğlendirme, kamuoyunun oluşumuna katkı sağlama, toplumsallaştırma, bütünleştirme, motivasyon gibi birçok işlevi bulunmaktadır. Basının sahip olduğu bu önemli görev ve işlevleri onu demokratik toplumda dördüncü kuvvet konumuna getirmiştir (Çakır, 2007: 39- 40).

(29)

18

Basın genel anlamda halk adına yönetenleri denetler ve yanlış gördüğü şeyleri belirterek uyarı işlevini görür. Demokratik toplumlarda basının çok yönlü ve boyutlu işlevleri vardır:

a) Haber ve Bilgi Sağlama işlevi: Kitle iletişim araçları olaylar ve koşullar hakkında haber ve bilgi aktararak, uluslar ve uluslar arası koşulların anlaşılmasını, bilerek tepkide bulunulmasını sağlayabilirler. Bu işlev, haberlerin, verilerin, imgelerin, görüş ve yorumların toplanmasını ve işlem görmesini içerir.

b) Toplumsallaştırma işlevi: Bireylerin toplumları hakkında genel bilgi ve değerleri edinebilmeleri ve toplumsal yaşamın bir parçası haline gelmelerinde kitle iletişim araçlarının önemli bir yeri bulunmaktadır. c) Güdüleme işlevi: Toplumların kendilerine belirledikleri amaçları

açıklayarak, özendirerek, bireyin topluluk yaşamına olduğu gibi, bu amaçlar için sarf edilen çabalara da katılmasını sağlama işlevi.

d) Tartışma Ortamı Hazırlama işlevi: Kitle iletişim araçları, bireye toplumun değerlerini aktarma ve onları toplumsal amaçlar yönünde harekete geçirme yanı sıra, hazırlayabilecekleri bir tartışma ortamı ile bu toplumsal değer ve amaçlara açıklık kazandırabilirler, gelişmelerine katkılarda bulunurlar. Tartışma ortamının ve ulaşılacak sentezin bireylerin ve grupların katılımları ile gerçekleşmesi, bunların, amaç doğrultusunda seferber olmalarını da sağlayacaktır.

e) Eğitim İşlevi: Kitle iletişim araçları, bilgi aktarırken, doğal olarak, toplum üyelerinin bilgi düzeylerini, yetenek ve becerilerini daha üst düzeye çıkarmalarına yardımcı olacaktır.

f) Kültürün Gelişmesine Katkı İşlevi: Kültürün, gerek tanıtımı ve geliştirilmesinde, gerekse kültür mirasının korunmasında kitle iletişim araçlarının önemli görevleri vardır.

g) Eğlendirme İşlevi: Kitle iletişim araçları, toplumsal yaşamın baskıcı temposunda bulunan bireylere, hoşça zaman geçirtme, dinlendirme olanaklarını daha ucuz ve çeşitlilik içinde sunabilirler.

(30)

19

h) Bütünleştirme İşlevi: Sayılan işlevlerin yerine getirilmesi ile toplumdaki bireyler, gruplar arasındaki ilişkiler gelişip, onların toplumlarını olduğu kadar birbirlerini de tanıması ve anlaması için bir ortam doğacaktır. Böylece iletişim araçları bütünleştirici bir işlev de görmüş olacaktır (Kaya, 1985: 15- 16).

Basın, kamuoyunun oluşumuna katkı yapan temel etmendir. Basın çok çeşitli görüşlerin ifade edebildiği ya da içinde taşıdığı için bir toplumun demokratik gelişimine büyük katkı sağlar. Demokratik toplumlarda basın kamuoyu oluşumuna büyük katkı sağlar ve kamu çıkarı adına çeşitli yönlendirmeler yapar. Burada en önemli husus ise, kamuoyu sürecinin toplumdan devlet organlarına doğru bir süreç izlemesi gereğidir. Siyasal iktidar kamuoyu oluşturmaktan ve etkilemekten ziyade, onun kendiliğinden oluşmasını ve etkilenmesini beklemesi gerekir. Günümüzdeki toplumlar, halk, gelişen olayları doğrudan öğrenemez. İnsanlar, değişik olaylar ve sorunlar hakkında bilgileri ve bu bilgiler sonucunda oluşturdukları belli kanaatleri basının sunduğu olanaklar ile mümkün olmaktadır. İnsanlar, kendilerine ulaştırılan bilgi aktarımıyla yetinmektedir. Bu nedenle basın haberleri doğru ve güvenilir şekilde insanlara ulaştırmalıdır (Girgin, 2000: 141).

Basının işlevlerinin yanında çok yönlü görevleri de bulunmaktadır:

a) Kamuoyu oluşturmak ve yönlendirmek: Basın, kamuoyunun bir şekilde aynası durumundadır. Kamuoyunda oluşan düşünceler, fikirler, görüşler, sorunlar, dilekler vb. halka ve yetkililere, basın tarafından yansıtılmaktadır (Bülbül, 2001a: 40).

b) Bilgilendirmek, eğitme ve eğlendirmek: Basının bir önemli görevi eğitme, eğlendirme ve bilgilendirmedir. Basın birtakım olgular arasında bağlantılar kurarak topluma ekonomik, siyasal, bilimsel ya da sanatsal enformasyon sunmak; bazen uzlaşmacı bazen de eleştirici bir tavır takınarak toplumda birtakım olguların ya da değerlerin yerleşmelerini sağlar. Bu durumda basın organları, haber ve bilgi sunarken bireylerin toplumsallaşma sürecine de katkı sağlar (Çakır, 2007: 41).

(31)

20

c) Haber vermek: Basının temel görevi haber vermektir. Haber verme görevi basının hem kamusal hem de sosyal görevidir. Bu görevi ile belli düşüncelerin savunuculuğunu yapmakta, toplumu yönlendirmekte, yeni tutumların yerleşmesine katkı sağlamakta zaman zaman da fikirlerin değiştirilmesi ve biçimlenmesini sağlamaktadır. Haber verme görevi çerçevesinde, basın, toplumun ekonomik yapısının işleyişi ile ilgili malların tanıtımının ilan ve reklamlar ile güçlendirerek gerçekleştirmekte, ayrıca kişileri siyasal alanda bilinçlendirerek demokrasiye de katkı sağlamaktadır.

d) Hakemlik görevi: Yönetimin, kamuoyunu aydınlatması, kendisini savunması aklaması ve haklılık durumunu sürdürmesi bir zorunluluktur. Kamuoyu bilinçlenecek doğru sonuçlara varacak ve hakemlik görevini de daha iyi yapacaktır. Öncelikle yapılması gereken, toplumu olabildiğince aydınlatmak ve bilgilendirmektir. Açık toplumlarda başarıya ulaşabilmek için yönetimin uymak zorunda olduğu evrensel kurallar vardır. Halkın hakemliği ve onayı için hizmetlerin nasıl yapıldığı değil, önce niçin yapıldığı açıklanmalıdır (Bülbül, 2001a: 41- 42).

Basının kamusal ve sosyal sorumlulukları bulunmaktadır. Basının bu sorumluluklara sahip olması ona birtakım görev ve işlev kazandırmaktadır. Basın, haber vermek, bilgilendirmek, aydınlatmak, eleştirmek vb. görevlerini yaparken kamuoyunun güvenini kazanmalıdır. Basın çıkar peşinde olmamalı, haberleri, olayları çarpıtmamalı ve tarafsız olmalıdır. Bu özelliklerini toplum gözünde kaybetmesi, onun çağdaş dünyada üstlendiği kamusal ve sosyal sorumluluğunu da kaybettirir.

1.2.4. Basının Tarafsızlığı

Basın acaba hiçbir zaman tarafsız kalabilmiş midir? Bu soruya evet cevabını vermek biraz zor gözükmektedir. Çünkü basının neredeyse bu zenginliği yok gibidir. Basın ahlâk ilkelerine göre, basın tarafsız olmak zorundadır.

Dünyanın birçok ülkesinde birçok gazete adlarının altında tarafsızlık veya bağımsızlık kelimeleri yer almakta, ancak gerçek bunun tam tersidir. Dünya basın

(32)

21

tarihi partizan basından bağımsız ve tarafsız basına doğru bir gelişme sürdüğü hâlde, tarafsızlığın mutlak anlamda sağlandığı bir tek ülke ve hatta bir tek gazete bile yok gibidir (Giritli, 1978: 43).

Basında ekonomik bağımlılığının bulunması, basının da bir anlamda tarafsızlığını kaldıran etmenlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ekonomik ilişkiler ve çıkarlar basını bir tür rekabete ve çıkarın içine çekmektedir. Bu da basının tarafsızlığının kaybolmasına neden oluyor. Basının en büyük tehlikesinden biri de onun tekelleşme içine girmesidir. Tekelleşen basın, tarafsız olması gerektiği gibi bir de geçek işlevi olan denetleme görevini yapamamaktadır.

Siyasal iktidarların da basına bakış açısı ve onlardan istekleri ne yazık ki basının tarafsızlığını gölgelendirmektedir. Birçok siyasi iktidar basını kendi iktidarının sözcüsü olma biçimine sokmak istemekte ve onu elindeki devlet imkânları ile susturmaktadır. Örneğin, gazetelere verilen resmi ilan ve reklamlar her zaman şikâyet konusu olmuştur. İktidar elinde basına karşı bir baskı aleti olarak kullanılagelmiş resmi ilan ve reklamların, nesnel ölçülere göre dağıtılması, yıllardır bir türlü gerçekleşememektedir (Tirali, 2000: 87).

Toplum adına iletişim yapanlar özellikle tarafsız kalmaya gayret etmelidir. Çünkü yaptıkları iş çok önemlidir. Taraflı yayınlarla medya dünyası kirlendiği gibi doğrulara ulaşmakta da geç kalınmaktadır. Şeffaflık sözlerinin ardına sığınanlar hoşgörü içinde gerçeklere tahammül etmesini öğrenmelidirler. İnsanların doğru bilgi edinmesine yardım edildiği sürece o toplumlar gelişecek ve dünya üzerinde söz sahibi olacaklardır. Tek yönlü yayıncılık artık totaliter ülkelerde bile geçerliliğini kaybetmiştir. Belli sürelerde insanları heyecanlandırabilir veya kandırabilirsiniz ama bunun kısa süreli olacağını ve insanlığın yüzyıllar boyunca var olacağını akıldan çıkarmamak gerekir (Demirkent, 1995: 219).

Hiçbir iletişim tamamen yansız olamaz. Haberciler kendi arka plan ve inançlarını, ideolojilerini kullanarak yazarlar. Gazeteler, isminden de anlaşılabileceği gibi, taraf tutarlar; çünkü hiçbir iletişim yansız ya da değer içermiyor olamaz (Burton, 1996: 143). Gerçekten haberlerde tarafsızlık sağlanması güç olaylardan

(33)

22

biridir, çünkü haberi yapan, bir insandır. Diğer zorluklardan biri de olayların bir yorumla birlikte sunulması durumudur (Giritli, 1978: 46).

Gazeteci haber yapan, yazı yazan, araştıran kısacası birçok etkinliği gerçekleştiren kişidir. Bunun içindir ki gazeteci tarafsız olamaz. Nasıl ki toplum içinde bireylerin birer görüşü bulunmaktadır, gazeteci de o toplumun bir bireyidir ve onun da bir görüşü bulunmaktadır. Gazeteci haberlerini tarafsız yazabilir ama bir köşe yazarının tarafsız olması gerektiğini düşünebilir miyiz veya bu ne kadar doğru olur? Taraf olanın en önemli göstergesi bir çıkar olayının olup olmaması olayıdır. Bunun dışında en önemli şey gazetecinin, gazetecilik ahlâkına ters düşen şeyleri yapıp yapmamamsıdır.

1.2.5. Basının Sorumluluğu

Demokratik toplumlarda yasama, yürütme ve yargı güçleri ile toplumun diğer sacayaklarından biri de basın gösterilmektedir. Bu önemden dolayı basının sorumluluklarının en güçlü anlamda ifadesi toplumsal dengelerde dördüncü kuvvet olarak gördüğü işlevler yatar (Yüksel ve Gürcan, 2001: 6). Dördüncü kuvvet olarak nitelendirilen basın, işlevi itibari ile bakıldığı zaman yasama, yürütme ve yasama organlarının önüne geçebilmektedir (Kavaklı, 1986: 75). Basın, kendisine yüklenen dördünce kuvvet niteliğinden hiçbir zaman sapma eğilimi göstermemelidir (Browne, 2001: 183).

Basının, haberleri aktardığı topluma karşı yasalar ile belirlenmiş sorumlulukları bulunmaktadır. Bazı toplumlar da ise basın, devletin bir dalı sayılmış ve basının sorumlulukları devlet tarafından belirlenip denetlenir. Çağdaş demokratik toplumlarda ise, devlet basına kendi kendini denetleme sorumluluğunu vermiştir (Bülbül, 2001a: 37).

Basında sorumluluk ilkesi üç ana başlık altında toplanabilir:

a) Hiyerarşik Sorumluluk: Sorumluluk bilinci öncelikle gazetecinin kendinde başlar. Kamuoyu oluşmasında önemli bir görevi olan gazeteci sorumluluk duygusu içinde hareket etmelidir (Kavaklı, 1986: 76). Basının birinci sorumluluğu hiyerarşik düzen oluşturmaktır.

(34)

23

b) Topluma Karşı Sorumluluk: Basın, toplumun isteklerine karşı sorumludur.

c) Bireysel Sorumluluk: Bireysel sorumluluğun özünde, gazetecinin kendi kendine onayladığı, benimsediği ve özümsediği sorumluluk ilkeleri bulunmaktadır (Bülbül, 2001a: 37).

Basının sorumluluğunu diğer önemli sorumlulukları ile belirtmek gerekirse şunların altını çizmek gerekir:

1) Halkı aydınlatmak: Halkın gören gözü, konuşan dili ve duyan kulağı olmak.

2) Haberlerinde ve diğer yazınsal türlerinde dürüst olmak, doğruluk ilkesinden ayrılmamak.

3) Bireysel sorunlarını yansıtmamak ve objektif olmak.

4) Haber kaynaklarına karşı duyarlı ve özenli olmak, istismar etmemek, onlarda kesintisiz özgüven uyandırmak.

5) Devleti ve içinde bulunduğu toplumu desteklemek ve onun yanında olmak (Bülbül, 2001a: 38).

Basının sosyal sorumluluğu kadar, gazetecinin de topluma karşı sorumluluğu ve görevi vardır. Gazetecilik hak, yükümlülük, özgürlük ve sorumluluk gibi birçok kavramı içinde barındırmaktadır. Basının toplumsal yaşamı açısından önemi ise basının sorumluluğu ve gazetecilerin toplum hizmetinde bir kamu görevlisi durumunda hareket etmeleridir. Gazetecilik eğer bir meslek ise bu meslekte olanlar bu mesleğin sorumluluklarını yerine getirmelidir (Tokgöz, 2003: 114).

Çağdaş demokratik toplumlarda, basının yetkileri ve sorumlulukları bakımından genişlemiştir. Toplum adına birçok şeyi basın yerine getirmektedir. Dördüncü kuvvet niteliği kazanmış basın, kendisine yüklenen bu sorumluluğunu saptırmadan kullanmalı ve toplumun kendisinden beklediği ve yüklediği sorumlulukları yerine getirmelidir.

(35)

24

1.2.6. Basının Toplumsal Sorumluluk Teorisi

Basının toplumsal sorumluluk teorisine göre basın topluma karşı sorumludur. Demokratik toplumlarda devlet çalışmaları ile ilgili belgeler, toplantılar ve tutanakların kamuoyuna açık olması görüşü bu teorinin temelidir (Bülbül, 2001b: 286). Toplumsal sorumluluk 1947‟de ABD‟de Robert M. Hutchins başkanlığında kurulan Hutchins Komisyonunun “Özgür ve sorumlu basın” adlı raporunda ortaya konmaktadır. ABD‟deki Hutchins Komisyonu bazı durumlarda basının sosyal sorumluluğu paradigmasının kaynağıdır, fakat paralel biçimde ve Hutchins ile bağlantısız olarak benzer bir vurgu da devlet yönetimi ya da ticaretten ziyade topluma hizmet etme noktasında meydana gelmiştir (Solmaz, 2007: 283). Komisyon tarafından hazırlanan raporda basının bazı nedenlerden dolayı tehlike altında olduğu vurgulanmıştır. Bunlar:

a) Çağdaş demokratik dünya da basının önemi ve etkinliği artmaktadır. b) Basın alanını elide tutan az sayıdaki işletmeci, toplumun

gereksinimlerine yanıt verecek hizmeti vermemektedir.

c) Bunların içinde bazıları, hükümet tarafından yapılacak bir düzenleme ve denetim mekanizması gerektirecek ölçüde, kamu tarafından kınanan uygulamalar sergilemektedir. Bu durumun giderilmesi için komisyon, basının daha fazla sorumluluk yüklenmesinin yanı sıra bilgilendirilen halkın da basının yüklendiği bu görevi yerine getirmesi konusunda bir savaşım vermesi gerekmektedir (Özgen, 1998: 115).

Basının toplumsal sorumluluk teorisinde, komisyon 1947‟de yayınladığı raporda özgürlükçü teoriden geliştirilmiş unsurlar olarak basına altı görev yüklemiştir:

1) Bilgi, müzakere sağlama suretiyle siyasal sisteme hizmet etme ve kamuyu ilgilendiren konularda tartışma,

2) Özerk idareyi sağlamak için halkı aydınlatma. 3) Bireysel hakları hükümete karşı koruma.

4) Esas olarak ürün ve hizmetlerin alıcılarını reklâmcılık çevresi ile bir araya getirmek sureti ile ekonomik sisteme hizmet etme.

(36)

25

5) Eğlendirme yolu ile okur sayısını temin etme.

6) Özel çıkarların baskısından ayrılarak kendi mali yeterliliğini sürdürme (Solmaz, 2007: 284- 285).

Basının toplumsal sorumluluk teorisinde, basın olayları sadece anlamlı bir biçimde sunmakla kalmamalıdır ayrıca gerçekleri de açıklamalı. Basın ahlâkı yükümlülüğü objektif olgular içinde oluşturulmuştur. Hutchins Komisyonun hazırladığı rapora göre, eğer bir yanlış var ise doğrusunu bulmak ve ortaya çıkarmak gazetecinin görevidir. Gazetecinin ideolojisi özgür ifadeler üzerine kurulmuştur. Toplumsal sorumluluk teorisine göre ifade özgürlüğü, bireyin düşünce ve vicdanı üzerine kuruludur (Rigel, 1993: 104).

Toplumsal sorumluluk teorisi kapsamında, basının görevi günün olayları ile ilgili onlara anlam katan bir bağlam çerçevesinde dürüst, kapsamlı ve zeki röportajı sağlamaktır. Basın yorum ve eleştirinin değiş tokuşu için kurulmuş bir forum olarak hizmet etmeli, toplumdaki seçmen grupların tipik betimlemesini vermeli, hedeflerin ve toplumsal değerlerin sunumunda ve aydınlatılmasında yardımcı olmalı ve günlük bilgilere tam ulaşımını sağlamalıdır (Solmaz, 2007: 286).

Basının en önemli toplumsal işlevi, onun halka doğru, dürüst ve halktan yana bir anlayış sergilemesidir. Haber ve bilgi herhangi bir ticari zihniyet olarak düşünülmemeli, sadece topluma doğru ve dürüst şekilde aktarılmalı ve toplum bilgilendirilmelidir. Toplumsal sorumluluk teorisinin ortaya koyduğu söz özgürlüğü gün geçtikçe sanayileşen basın için ne kadar doğruluk taşımaktadır bu da düşünülmesi gereken bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.

1.3. Basının Kendi Kendine Denetimi

Basında kendi kendini denetim yöntemine özdenetim ve otokontrol denmektedir. Denetim yöntemleri, ulusların uygarlık ve çağdaşlık göstergesi kabul edilmektedir. Bir ülkede basın özgürlüğü yoksa o ülkede kendi kendine denetimden bahsetmek mümkün değildir. Basın özgürlüğünün olmadığı toplumlarda basın toplumun değil, otoritenin sesi olur. Basının kendi kendine denetimi ancak çağdaş demokratik toplumlarda olur. Hukuk denetimi kendi kendine denetimin önünde ise

Referanslar

Benzer Belgeler

This study was carried out in Çukobirlik, which ranks third in Turkey cooperatives and first among the agricultural cooperatives in terms of number of partners, with

Özofagus Bozukluklar› Globus Ruminasyon Fonksiyonel gö¤üs a¤r›s› Fonksiyonel pyrozis Fonksiyonel disfaji Gastroduodenal Bozukluklar Fonksiyonel dispepsi Aerofaji

Kırklareli Ġğneada bölgesinde yakalanan kemiricilerden ELISA testi ile antikor pozitifliği saptanan 20 örnekten 16’sında DOBV pozitifliği, birinde de PUUV

1892 yılına ait Bitlis Vilayet Salnamesinin sonunda verilen tabloya göre, Siirt Sancağı merkez kazasında 3 tane kilise ve manastır, Garzan kazası ve kazaya bağlı Rıdvan

Tablo 26 daki analize göre ankete katılan antrenör ve sporcuların %49.6’sı tesislerin gün içerisinde açık kalma süresi bakımından bizim boş

Adalet temel erdeminin alt erdemi olan liderlik (f=58), insaniyet temel erdeminin alt erdemi olan sevgi (f=55), insaniyet temel erdeminin alt erdemi olan sosyal zekâ (f=45)

12. The United Kingdom was mad at the Japanese so they made many Japanese-Australians leave their homes. They were put in camps with barbed wire around the outside of the

The information used for this research included number of papers, number of authors, number of references listed, impact factors of publishing journals, times cited, and whether