• Sonuç bulunamadı

Basın Ahlâkının Gazeteci için Önemi

1.6. Basın Ahlâkı ve Türk Basını

1.6.1. Basın Ahlâkının Gazeteci için Önemi

Basın ahlâkının gazeteci için önemi, gazeteciliğin ne olduğu, hak ve sorumluluklarının bilinmesi gerekir. Çünkü gazetecinin sorumluluk alanı ile basın ahlâkı arasındaki ilişki, gazetecilik mesleğinin temelidir.

Gazeteci, erişmek istediği kitle için en önemli diye nitelendirdiği bilgileri toplayarak, haber haline getiren ve kişileri bilgi alarak düşünmeye sevk eden kişidir (Öke, 1994: 30).

Gazeteci haber verme hakkını her zaman savunmalıdır. Milliyet, ırk, etnisite, cinsiyet, dil, din, sınıf ve felsefi inanç ayrımı yapmadan tüm bireylerin haklarını ve saygınlığını tanımalıdır. Gazeteci, ayrım yapmaktan ve kışkırtmaktan kaçınmalıdır.

Gazeteci kaynağı belli olmayan bilgi ve haberleri yayınlamaktan kaçınmalıdır. Gazeteci, verdiği haberlerdeki bilgilerle oynamamalıdır. Ayrıca yanıltıcı yöntemler kullanılarak bu bilgi ve belgelere ulaşmayı kabul etmemelidir. Eğer verdiği haberlerde bir yanlış varsa bu yanlışı hemen düzeltmelidir.

Gazeteci, kendisine güvenilerek verilen bilgileri ancak haber kaynağı izin verdiği sürece açıklayabilir. Bu haber kaynakları siyaset ve ekonomik dünyasından olsa bile bu kişiler ile olan ilişkisi meslek ilkeleri gözetilerek sürdürülmelidir. İftira,

46

saptırma, manipülasyon… vb suçlamalardan gazeteci uzak durarak verilen bilginin haber ve reklam ayrımını iyice saptamalıdır. Gazeteci, halkın haber alma hakkını her türlü baskıya direnerek korumalıdır.

Gazetecinin temel işlevi haber vermektir. Gazeteci, okuyucuya yanlış bilgi vermekten kaçınmalı, haberin doğruluğunu çeşitli kaynaklardan araştırmalı, bir düzeltme varsa bunu yayımlamaktan kaçınmamalı, meslek gizliliğini korumalı, haberin kaynağını açıklamamalıdır. Ayrıca, gazeteci iftiralardan, hakaretten ve kişilerin özel yaşamları ile ilgili bazı özelliklere girmekten, şiddet ve kötülüğe karşı esnek tutum izleyip kamu ahlâkını zedelemekten, haber alabilmek için gazetecinin hakkı olmayan dürüst sayılmayacak yollara başvurmaktan kaçınmalıdır (Tokgöz, 2003: 122). Basın ahlâkı, basın meslek kuralları, gazetecinin temel ilke ve görevleri birbiri ile iç içedir.

Basın ahlâkını olumsuz yönde etkileyen önemli hususların başında ise gazetecinin meslek dışı uğraşların içine girmesidir. Bu hem basın ahlâkı ile çelişir hem de gazeteciliği küçük düşürür. Gazeteci bu tür olumsuzlukların içinde bulunmamalıdır. Gazeteci iş takibi yapan ya da ihaleleri kovalayan kişi değildir (Bülbül, 2001a: 51).

Gazeteci bir olayı savunmakla değil, onu topluma aktarmakla sorumludur. Olayları kendisi ya da kişiler için kullanmamalıdır. Gazetecide olması gereken şey sorumluluk ahlâkının bulunmasıdır. Gazeteci hem taraf hem de hüküm veren bir kimliğe bürünürse toplumun doğru ve tarafsız haber alma hakkını engellemiş olur. Bunun içindir ki gazeteci basın ahlâkını ve sorumluluğunu iyi bilmeli ve ona göre davranmalıdır. Çünkü gazeteci, kamu yararına çalışır ve çalışmalıdır.

Gazetecinin ahlâki kuralları içinde uyması gereken doğru davranış kuralları vardır. Bunlar:

Haber-Yorum: Haber ile yorum ve görüş ayrımı açık yapılmalı, okurun ve izleyicinin neyin haber, neyin yorum olduğunu kolayca seçebilmesi sağlanmalıdır.

Fotoğraf - Görüntü: Fotoğraf ve görüntünün güncel olup olmadığı açık biçimde belirtilmeli, canlandırma görüntülerde de bu, izleyicinin fark edebileceği biçimde ifade edilmelidir.

47

Haber - İlan (Reklam): Haber ve yorum metinleri veya görüntüleri ile İlan - reklam amaçlı metinlerin ayrımı hiç bir karışıklığa yer bırakmayacak ölçüde yapılmalıdır.

Yargı: Hazırlık soruşturması sırasında soruşturmayı zaafa uğratıcı, yönlendirici biçimde haber ve yorumdan kaçınılmalıdır. Yargılama sürecinde de haberler her türlü ön yargıdan uzak ve kesinlikle doğruluğundan emin olunarak sunulmalıdır. Gazeteci yargı sürecinde taraf olmamalıdır. Yargı kararı kesinleşmedikçe, bir sanık suçlu ilan edilmemelidir. Haberlerde ve yorumlarda suçluymuş gibi değerlendirmeler yapılmamalıdır. Çocuk: Çocuklarla ilgili suçlarda ve cinsel saldırılarda sanık, tanık ya da mağdur (maktul) olsun, 18 yaşından küçüklerin açık isimleri ve fotoğrafları yayınlanmamalıdır. Çocuğun kişiliğini ve davranışlarını etkileyebilecek durumlarda, gazeteci, bir aile büyüğünün veya çocuktan sorumlu bir başkasının izni olmaksızın çocukla röportaj yapmamalı veya görüntüsünü almaya çalışmamalıdır.

Cinsel saldırılar: Cinsel saldırı mağdurlarının fotoğrafları, görüntüleri veya kimlikleri, açık kamu yararı olmadıkça yayınlanmamalıdır. Kimlik veya özel durum: Açık kamu yararı olmadıkça ve olayla doğrudan ilgisi, bağlantısı bulunmadıkça, bir insanın davranışı veya işlediği suç, onun ırkına, milliyetine, dinine, cinsiyetine, cinsel eğilimine, hastalığına veya fiziksel, zihinsel özürlü olup olmamasına dayandırılmamalıdır. Kişinin bu özel durumu, alay, hakaret, önyargı konusu yapılmamalıdır.

Sağlık: Sağlık konusunda sansasyondan kaçınmalı, insanlara umutsuzluk veya sahte umut verecek yayın yapılmamalıdır. Tıbbi alandaki araştırmalar kesinleşmiş sonuçlar gibi yayınlanmamalıdır. İlaç tavsiyesinde mutlaka uzmana danışılmalıdır. Hastanelerde araştırmalar yapan, bilgi ve görüntü almaya çalışan gazeteci, kimliğini belirtmeli ve girilmesi yasak bölümlere ancak yetkililerin izniyle girmelidir. Yetkilinin, hastanın veya yakınının izni olmaksızın hastane ve benzeri kurumlarda hiçbir yolla ses ve görüntü alınmamalıdır.

Hediye: Yayın Öncesi kararlarla ve yayınlarla ilgili önyargı, kuşku yaratacak her cinsten kişisel hediye ve maddi menfaat reddedilmelidir.

48

Müessese Çıkarı: Gazetecinin bir basın - yayın organındaki işlevini "Hak ve Sorumluluk Bildirgesi" ndeki hakları, sorumlulukları ve görevleri belirler. Gazeteci, bu mesleki çerçeve ile yayın organının çizgisi dışında, müessese çıkarı söz konusu olsa dahi, hiçbir faaliyete gönüllü olarak veya zorla katılmamalıdır.

Özeleştiri: Gazeteci ile basın - yayın organları, tekzip ve cevap hakkı gibi zorunlulukların dışında da, yanlışları düzeltmeli ve özeleştiri yapmalıdırlar. Taraf olma: Gazeteci ve yayın organı, her ne nedenle ve her ne biçimde olursa olsun, taraf oldukları bir olaydaki konumlarını kamuoyuna açıkça belirtmelidir. Yayın organı yahut yorumcu, siyasi, ekonomik ve toplumsal tercihlerinin doğrultusunda yayın yapabilir. Bu durumda bu tavır açıkça ortaya konulmalı, ayrıca yorum ile haber- olay ayrımı kesinlikle biçimde yapılmalıdır.

Özel hayat: Asıl olan kamu yararıdır. Özel hayatın gizliliğinin geçersiz sayılabileceği başlıca konular şöyle sıralanabilir:

1- Büyük bir suç yahut yolsuzluk üstüne araştırma ve yayın 2- Toplumu kötü etkileyici bir tutumla ilgili araştırma ve yayın 3- Toplumun güvenliğinin veya sağlığının korunması

4- İlgili kişinin sözleri yahut eylemleri sonucu halkın yanılmasının, yanıltılmasının veya yanlış yapmasının engellenmesi. Bu durumlarda dahi özel hayatın kamuya açılan kesiti mutlaka konuyla doğrudan ilgili olmalı veya ilgili kişinin özel hayatının onun kamusal faaliyetini de etkileyip etkilemediği gözetilmelidir.

Bilgi-Belge: Doğrudan kamu yararı olmadıkça, sahibinin izni dışında belge, fotoğraf, ses yahut görüntü alınmamalıdır. Kamu yararı söz konusu olduğunda dahi, yukarıdakilerin başka hiçbir şekilde elde edilmeyeceğine kesin kanaat getirilmiş olması gerekir.

Haber için para: Gazeteci belge veya görüntü sağlamak amacıyla, bir suçla ilgili sanık, tanık veya onların yakınlarına para teklif etmemeli ve vermemelidir.

Sarsıcı durumlarda: Üzüntü, sıkıntı, tehlike, yıkım, felaket ya da şok halindeki insanlar söz konusu olduğunda gazetecinin olaya yaklaşımı ve

49

araştırması insani olmalı ve gizliliklere uyularak duygu sömürüsünden kaçınılmalıdır.

Suçlu yakınları: Gazeteci, sanıkların ve suçluların akrabalarını, yakınlarını, olayla ilgileri olmadıkça veya olayın doğru anlaşılması için gereği

bulunmadıkça teşhir etmemelidir.

İntihar olayları: İntihar olayları hakkında haber çerçevesini aşan ve okuyucu veya izleyiciyi etki altında bırakacak nitelikte ve genişlikte yayın yapılmamalıdır. Olayı gösteren fotoğraf, resim veya film yayınlanmamalıdır. Ekonomik, mali bilgi: Yasalarla yasaklanmış olmasa dahi, gazeteci elde ettiği ekonomik - mali bilgileri geniş biçimde yayınlanmadan önce kendisinin yahut yakınlarının çıkarları için kullanmamalıdır. Gazeteci, kendisinde ve yakınlarında bulunan hisse senedi ve benzeri mali araçlar konusunda, yayın organındaki sorumluları bu menkul kıymet sahipliği hakkında doğru bilgilendirmediği sürece yayın yapmamalıdır. Gazeteci, hakkında haber ve yorum yazdığı ya da yazmayı tasarladığı taşınır ve taşınmaz kıymetlerin doğrudan veya dolaylı alım satımını yapmamalıdır.

Ambargo: Gazeteci, kendi çabasıyla elde etmedikçe, bir kaynağın verdiği bilgi veya belgenin yayınlanma tarihi konusundaki isteğe uymalıdır. Gazeteci, röportaj, haber, yorum veya görüntü, yayın şekli ne olursa olsun, hazırlığını yayın organındaki sorumlular dışında, kaynağı da dahil kimseye denetlettirmekle yükümlü değildir. Gazeteci, açıklanmaması kaydıyla (off the record) verilen bilgiyi ve sarfedilen sözleri yayınlamamalıdır. Rekabet: Gazeteci, rekabet nedeniyle de olsa, bir başka gazeteciye bilinçli ve açık, mesleki zarar vermekten kaçmalıdır. Bir meslektaşının yayınını engelleyici davranışlarda bulunmamalıdır.

Kaynak gösterme: Gazeteci, başta haber ajansları olmak üzere, bir meslektaşının ve herhangi bir yayının sunduğu bilgileri kullandığında

mutlaka kaynağı belirtmelidir.

Gazeteci olmayanlar: Bir yayın organında, sürekli veya zaman zaman, gazetecilik kapsamına giren alanlarda faaliyet gösterenlerin asıl sıfatları, asli işleri uygun şekilde belirtilmeli, kamuoyu onların temel konumu hakkında bilgilendirilmelidir.

50

Özdeşleşme: Gazeteci, uzmanlık alanı ne olursa olsun öncelikle gazetecidir. Polis muhabiri, polis veya sözcüsü, spor muhabiri kulüp yöneticisi veya sözcüsü, herhangi bir partiden sorumlu muhabir onun üyesi veya sözcüsü gibi davranmamalı ve bu yönde, yayın yapmamalıdır (TGC, 2010).

Bütün bunlara karşın, gazeteciler veya basın çalışanları, kendilerini çevreleyen yeni bir sahiplik yapısı içinde çalışmaktadırlar. Bu yeni sahiplik yapısının en önemli unsuru da basın sektörüne giren sermaye gruplarıdır. Bu sermaye grupları altında çalışan gazeteciler ne yazık ki bir sıkışıklık içinde kalmaktadırlar. Bir tarafta basın ahlâkı diğer tarafta da ona müdahale eden çalıştığı gazetenin sahibi arasında kalmaktadır. Bu durum altında gazeteci bağımsız karar verememekte ve işlevini veya görevini yapamamaktadır. Gazeteci sorumluluk ahlâkını yerine getirebilmesi için özgür olmalıdır. Özgürlüğü, bağımsızlığı elinden alınan gazeteci artık kamu yararına çalışan gazeteci değil, onun özgürlüğünü ele geçiren gücün “yanlı gazetecisi” olur.

1.6.2. 2007- 2008’de Türk Basını

2007- 2008 Türk Basınında 1980‟li yıllarla başlayan, 1990‟lı yıllarla devam eden ve 2000‟li yıllarda kendini daha da hissettiren değişimin kendisini görmek mümkündür. Basın artık kendi sorumluluk ilkelerinden ve basın ahlâkından çıkmış, sahibi olduğu patronların çıkar ve ahlâkına bürünmüştür. Özellikle 2007- 2008 yıllarında Türkiye‟de gelişen önemli siyasi gelişmeler ve değişimler de bunu daha da açık bir şekilde ortaya koymuştur. Türk Basını, basının işlev ve görevlerini açıkça unutmuştur.

Basının görevinin başında kamuya hizmet gelmektedir. Basın gelişen olaylardan kamuyu haberdar etmelidir. Bunun yanı sıra demokrasiyi korumak, halk adına devlet kurumlarının denetimini yapmak, insan hak ve özgürlüklerini korumakla da görevlidir. Basının, başta haber ve bilgi vermek olmak üzere, denetim ve eleştiri, eğitme eğlendirme, kamuoyunun oluşumuna katkı sağlama, toplumsallaştırma, bütünleştirme, motivasyon gibi birçok işlevi bulunmaktadır. Basının sahip olduğu bu önemli görev ve işlevleri onu demokratik toplumda dördüncü kuvvet konumuna getirmiştir (Çakır, 2007: 39- 40).

Basın, kamuoyunun oluşumuna katkıda bulunan temel etmendir. Basın çok çeşitli görüşleri ifade edebildiği ya da içinde taşıdığı için bir toplumun demokratik

51

gelişimine büyük katkı sağlar. Demokratik toplumlarda basın kamuoyu oluşumuna sağlar ve kamu çıkarı adına çeşitli yönlendirmeler yapar. Burada en önemli husus ise, kamuoyu sürecinin toplumdan devlet organlarına doğru bir süreç izlemesi gereğidir. Siyasal iktidar, kamuoyu oluşturmak ve kamuoyunu etkilemek noktasında işin kendiliğinden olmasını beklemelidir. Günümüzde toplumlar, halk, gelişen olayları doğrudan öğrenemez. İnsanlar, değişik olaylar ve sorunlar hakkında bilgileri ve bu bilgiler sonucunda oluşturdukları belli kanaatleri basının sunduğu olanaklar ile mümkün olmaktadır. İnsanlar, kendilerine ulaştırılan bilgi aktarımıyla yetinmektedir. Bu nedenle basın haberleri doğru ve güvenilir şekilde insanlara ulaştırmalıdır (Girgin, 2000: 141).

2007- 2008 yıllarında Türk Basını kamuoyunun oluşumunda etkin bir rol oynamıştır. Basının kendisinden beklenen kamuoyu oluşturma işlevini ve görevini yerine getirmiştir. Ancak bunu yaparken bu zaman içinde gelişen siyasi gelişmeler ve değişimleri doğru ve güvenilir bir şekilde aktarmamıştır. Olayları ve gelişmeleri kamuoyuyla paylaşması ve onları bilgilendirmesi doğru ve güvenilir bir şekilde olmamıştır. Türk Basını tarafsızlık ilkesinin dışında hareket etmiştir.

Basında ekonomik bağımlılığının bulunması, basında bir anlamda tarafsızlığını kaldıran etmenlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ekonomik ilişkiler ve çıkarlar basını bir tür rekabete ve çıkarın içine çekmektedir. Bu da basının tarafsızlığının kaybolmasına neden oluyor. Basının en büyük tehlikesinden biri de onun tekelleşme içine girmesidir. Tekelleşen basın, tarafsız olması gerektiği gibi bir de gerçek işlevi olan denetleme görevini yapamamaktadır.

Basın özgürlüğü, basının en temel gereksinimidir. Haber, fikir ve düşünceleri çoğaltıcı araçlarla serbestçe açıklatabilmek özgürlüğüne basın özgürlüğü denilmektedir. Basın özgürlüğü haber, fikir ve düşünceleri serbest olarak toplayabilmek, yorumlayıp, eleştirebilmek ve basabilmek ya da çeşitli araçlarla çoğaltabilmek ve bunları serbestçe yayınlayıp dağıtabilmek haklarını gerektirir. Düşüncelerin oluşması ve açıklanması açısından basın önemli bir görev üstlenmektedir. Basın, hem oluşturucu hem de oluşmuş düşüncenin açıklanması bakımından birbirini tamamlayan ve birbirini izleyen bir işlev görmektedir. Basın

52

yolu ile düşünceler toplumun birçok kesimine iletilmekte ve belli bir kamuoyu oluşturulabilmektedir (Bülbül, 2001a: 18).

2007- 2008 yıllarında Türk Basını, basın özgürlüğünün kendisine sağladığı bilgilere ulaşma, onları basabilme ve çoğaltabilme haklarını yerine getirmiştir. Ancak basın özgürlüğünün kendisine sağlamış olduğu bu olanakları Türk Basını, kamuoyunu doğru bir şekilde bilgilenme hakkını engelleyerek karşılık vermiştir.

Basının sosyal görevinin yerine getirilebilmesi için basın özgürlüğü ile donatılan medyanın da kendisine ait olan sosyal sorumluluğu ile hareket etmek zorundadır. Tekelleşen medya sosyal sorumluluğundan giderek uzaklaşmaktadır. Sosyal sorumluluğundan uzaklaşan medya amacından ayrılarak toplum yaşamını zora sokabilir. Basın özgürlüğü kendinde mülkiyet özgürlüğünü de getirir (Çakır, 2007: 69). Mülkiyet özgürlüğüne sahip olmayan basın, toplumsal sorumluluğundan uzaklaşarak kendisine hâkim olan mülkiyetin sesi olmaya başlar. Türk Basını günümüzde bağımsız, tarafsız, doğru ve kanıtlanabilir haber vermenin veya sunmanın çok uzağında durmaktadır. 1980‟den sonra başlayan ve özellikle 2000‟li yıllarda kendini hepten hissettiren basının holdingleşmesi bu asıl sorunun içinde yer almaktadır. Basını ellerinde tutan holdingler, kendi çıkarları için gazetecileri, köşe yazarlarını ve gazeteyi kullanmaktadır.

Basını ellerine geçiren sermayedarların yasama, yürütme ve yargıya karşı objektif ve tarafsız olma durumunu sağlamaları veya istemeleri mümkün değildir. Basının sahip olması gereken objektif, tarafsız, doğru, dürüst vb. özellikler, Türk Basınında özellikle basının sahiplik yapısının el değişmesi ile neredeyse kaybolmuştur. Bunun nedeni açıkça Türk Basınını elinde tutan büyük sermayedarların veya grupların, Türk Basınını kendi ihtiyaçları doğrultusunda kullanmasıdır. Türk Basını bu sahiplik yapısı altında basın ahlâkı kurallarını hiçe saymakta ve çalıştığı basının sahipliğinde onun kurallarını uygulamaktadır.

Basın özgürlüğünün belki de en önemli unsuru yönetimin, siyasi görüşleri farklı da olsa basına eşit davranmasıdır. Toplumdaki farklı tüm politik eğilimlerin kendilerini kamuda ifade edebilecekleri basın organlarına sahip olması gerekir. Basın bunları yayınladığı zaman onun bu özgürlüğü elinden alınmamalıdır. Basını engellemek, onu sıkıştırmak basın özgürlüğüne engel olmak demektir (Bostancı,

53

1998: 144). 2007- 2008 yıllarında Türkiye‟de gerek siyasi iktidar gerekse muhalefetin Türk Basınına eşit davrandığını söylemek, Türk Basınına da haksızlık olur. Türkiye‟de gerek siyasal iktidar gerekse muhalefet gelişen siyasal gelişmeleri kendi doğruları ile yansıtmak ve aktarmak istemişlerdir. Türk Basını gelişen siyasal olayları yansıtırken siyasi dengeleri de gözetmek zorunda kalmıştır. Bunu yapmasının en önemli nedeni ise elbette varlığını sürdürmek istemesidir.

Basının insanları etkileme ve yönlendirme gücü çok büyüktür. Bunun içindir ki Türk Basınına düşen ahlâki sorumluluk çok önemlidir. Bu nedenden dolayı ahlâki sorumluluk uygulanmalıdır. Ancak bu sorumluluktan Türk Basını çok uzaktır. Türk Basınına sahip olan sermaye grupları onun insanları etkileme ve yönlendirme gücünü veya onun dördüncü kuvvet olma özelliğini çok iyi kullanmaktadır. Türk Basını her taraftan kuşatılmış bir durumundadır.

54

ĠKĠNCĠ BÖLÜM: HABER VE HABERDE NESNELLĠK

Haber, basının birincil ve en temel ürünüdür. Haber, basının nefesidir. İnsan, çevresinde ve dünyada olup bitenleri öğrenmek ve öğrendiklerini veya düşündüklerini başkalarına duyurmak ihtiyacındadır. Haber yazımlarında en önemli yaklaşım, haberin nesnellik ölçüsünde yazılmasıdır. Haberde nesnellik, gazetecinin kendi eğilimlerini metnin dışında tutması ve haberi olduğu biçimde yansıtması, coşkulara yer vermemesi, yargıyı etkileyecek yayınlardan kaçınması ilkelerini içermektedir.