• Sonuç bulunamadı

Zuhal Altunkaynak 1 , Nilgün Akgül 2 , M Eyüp Altunkaynak 1 , Ömür Deniz 1 , Deniz Ünal 4 , H Murat

Poster Sunumları Poster Presentations

YavaĢoğlu 3 , Özen Akarca 1 , Gülperi Öktem

B. Zuhal Altunkaynak 1 , Nilgün Akgül 2 , M Eyüp Altunkaynak 1 , Ömür Deniz 1 , Deniz Ünal 4 , H Murat

Akgül3

1Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı, Samsun 2Atatürk Üniv. DiĢ Hekimliği Fakültesi DiĢ hastalıkları ve Tedavisi, Erzurum

3Atatürk Üniv. Oral Diagnoz ve Radyoloji Anabilim, Erzurum

4Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı, Erzurum

Dental amalgam 150 yıldan daha fazla zamandan beri diĢ hekimliğinde dolgu materyali olarak kullanılmaktadır. Bu dolgu maddesi, cıva ihtiva etmektedir. Cıvanın her formu ile ortaya çıkabilecek ciddi zehirlenmeler; solunum sistemini, sinir sistemini, karaciğeri ve immun sistemi etkilemektedir. DiĢ hekimliğinde dolgu materyali olarak kullanılan cıvalı bileĢiklerden salınan cıva buharının hem hasta sağlığı hem de hekim açısından sakıncalı olduğu düĢünülmektedir. Bu çalıĢmanın amacı klinikteki güvenli düzeyde olduğu düĢünülen cıva buharı miktarının böbreğin histo-morfolojik yapısı üzerine etkilerini incelemektir.

Bu çalıĢmada, 24 adet Wistar albino cinsi eriĢkin sıçan (12 erkek, 12 diġi; 200 gr ağırlığında) kullanıldı. Denekler özel olarak tasarlanmıĢ fanus içerisinde 45 gün boyunca DiĢ Hekimliği Fakültesi kliniğindeki ölçüme eĢdeğer (48,7μg/m3) cıva buharına maruz bırakıldı. Hiçbir uygulama yapılmayan denekler ise kontrol amaçlı kullanıldı ve aynı fanus içerisinde 45 gün boyunca normal hava solumaları sağlandı. Deney sonunda tüm deneklerden elde edilen böbrek örnekleri rutin prosedüre göre ıĢık mikroskobik ve stereolojik açıdan değerlendirildi.

Cıva buharına maruz kalan deneklerin böbreklerinde ortalama glomerül sayısının kontrol grubundakine kıyasla anlamlı ölçüde azaldığı gözlendi (P<0,05). Yine bu grupta proksimal ve distal tübüllerin ortalama hacimlerindeki azalma da kontrol grubuna göre anlamlı ölçüde düĢüktü (P< 0.05). Stereolojik bulgularla uyumlu olarak deney grubu böbreklerinin histolojik kesitlerinde glomerular ve tübüler yapılarda vakuoler değiĢiklik, piknotik çekirdekler, tübüler nekroz gibi histopatolojik değiĢimler gözlendi.

Cıva sıvı halde bulunan ve oda sıcaklığında buharlaĢabilen, yaygın kullanım alanına sahip ve toksik bir metaldir. Ġnhale edilen cıva buharı akciğerlerden hızla emilerek beyne ve diğer dokulara geçer ve sinir sistemi, cilt, solunum sistemi, kardiyovasküler sistem gibi birçok alanda patolojik bulgulara neden olabilir. Bu çalıĢmada kronik olarak cıva buharına maruz kalmanın böbrek hasarına ve hastalıklarına neden olabileceği sıçan modeli üzerinde deneysel olarak gösterilmiĢtir.

Anahtar Kelimeler: Cıva Buharı, Böbrek, Stereoloji; Histopatoloji, IĢık Mikroskopi, Sıçan Inhalation Of Mercury Can Cause The Toxic Effects On Rat Kidney

B. Zuhal Altunkaynak1, Nilgün Akgül2, M. Eyüp Altunkaynak1, Ömür Deniz1, Deniz Ünal4, H. Murat

Akgül3

1Department of Histology and Embryology, Ondokuz Mayıs University School of Medicine, Samsun 2Ataturk Univ. Dentistry and Endodontics, Faculty of Dentistry, Erzurum

3Ataturk Univ. Department of Oral Diagnosis and Radiology, Erzurum

4Department of Histology and Embryology, Faculty of Medicine, Ataturk University, Erzurum

Since more than 150 years, dental amalgam has been used in dentistry as a filling material. The filler comprises mercury. With each form of mercury leads to poisoning that may occur in respiratory system, nervous system, liver, and affects the immune system. Mercury compounds used as filling material in dentistry, mercury vapor released are thought to be unfavorable in terms of both physician and patient health. The purpose of this study is to investigate the effects of the amounts of mercury vapor in the clinic are thought to be a safe level on kidney histo-morphological structure. In this study, 24 Wistar albino adult rats (12 male, 12 female, 200 g in weight) were used. The subjects were exposed to mercury vapor in a specially-designed lantern during 45 days. Pressure of Mercury in lantern was designed as same with Faculty of Dentistry clinic (48.7μg/m 3). No applications were made for the control subjects in same lantern. At the end of the experiment, kidney samples were obtained from all subjects and histologically and stereologically assessed according to routine light microscopical procedures.

The average number of glomerulus of subjects exposed to mercury vapor was significantly decreased than in controls (P <0.05). This group has also reduced average volumes of the proximal and distal tubules according

to the control group (P <0.05). Stereological and histolopathological findings of kidneys were consistent with each-other in the experimental group, such as vacuolar changes and pyknotic nuclei of glomerular and tubular cells and also tubular necrosis were observed in mercury vapor inhaled rats.

Mercury is a toxic metal, volatile and in liquid form at the room temperature. Inhaled mercury vapor is rapidly absorbed from lungs and go to the brain and other tissues. So it can cause to pathological findings on nervous system, skin, respiratory system, cardiovascular system, etc. In this study, it was detected that chronic exposure to mercury vapor may lead to renal damage and diseases in an experimental rat model.

Keywords: Mercury Inhalation, Kidney, Stereology; Histopathology, Light Microscopy, Rat P055

Endoteliyal Protein C Reseptörü Olmayan (-/-) Embriyoların Kalp GeliĢimlerinin IĢık Mikroskobu Düzeyinde Ġncelenmesi

Pınar Ayran Fidan1, Fatma Helvacıoğlu1, Pergin Atilla2, Naomi Esmon3, Attila Dağdeviren1

1BaĢkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilim Dalı, Ankara 2Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilim Dalı,Ankara 3Oklahoma Medical Research Foundation, O.C

Endoteliyal protein C reseptörü (EPCR) temel olarak büyük kan damarlarının endotelinde bulunan, protein C ve aktive protein C (APC)‘yi benzer affinite ile bağlayan transmembran proteindir. Protein C (PC) karaciğerde hepatositlerde K vitaminine bağımlı olarak üretilir ve dolaĢımda inaktif formda bulunur. Endotel hasarı oluĢtuğunda monositlerden ve endotelden doku faktörü (TF) salınır. Bu faktör ekstrensek koagulasyon yolağını aktive eder. Ekstrensek koagulasyonun ilerleyen basamağında açığa çıkan trombin trombomodulinle (TM) (endotel yüzey proteini) bağlanarak antikoagulan yanıtı baĢlatır. Bu trombin-trombomodulin (TTM) kompleksi EPCR varlığında protein C‘yi aktif formuna dönüĢtürür. Aktive protein C FVa ve VIIIa‘yı inhibe eder, trombin formasyonunu azaltarak koagülasyon yolağını baskılar.

Daha önceki çalıĢmalarda EPCR geni olmayan homozigot (-/-) farelerde erken embriyonik dönemlerde fetal ölüm saptanmıĢ ve buna plasental trombozun neden olduğu düĢünülmüĢtür. Diğer bir çalıĢmada EPCR (-/-) fareler, EPCR geni eksik heterozigot (-/+) ve EPCR (+/+) normal farelerle karĢılaĢtırılmıĢ; EPCR (-/-) embriyoların embriyonik 8. günden (E8.0) itibaren EPCR (-/+) ve EPCR (+/+) embriyolardan daha küçük oldukları ve geliĢimlerinin geri kaldığı saptanmıĢtır. Bir diğer çalıĢmada EPCR (-/-) embriyoların sadece protein C eksikliği olan embriyolardan daha önce öldüğü bildirilmiĢtir.

ÇalıĢmamızda; 7,5 gün (E.7,5) ve 12,5 günlük (E.12,5) EPCR (-/-) fare embriyolarına ait örneklerde kalp geliĢiminin durumunu ıĢık mikroskobu düzeyinde belirlemeyi amaçladık. Hedefimiz intrauterine embriyo kaybının kalp geliĢimindeki bir olumsuzluktan kaynaklanıp kaynaklanmadığını saptamaktı. Oklahoma Medical Research Vakfı‘nda oluĢturulan EPCR (-/-) fare embriyolarından parafin bloklar oluĢturuldu. Alınan kesitler Hematoksilen&Eozin ile boyanarak Leica DM 3000 görüntülü analiz sisteminde değerlendirilerek çeĢitli objektif büyütmelerde fotoğraflandı.

Her iki güne ait örneklerde de embriyonik geliĢimin normal olduğu belirlendi. Mevcut veriler literatürle çeliĢmekte olduğundan incelenen örneklerin K/O farelere ait olduğunun doğrulanması gereklidir.

Anahtar Kelimeler: embriyo, EPCR, K/O

Analysis of Heart Development in the Endotelial Protein C Receptor Knockout (-/-) Embryos at Light Microscopic Level

Pınar Ayran Fidan1, Fatma Helvacıoğlu1, Pergin Atilla2, Naomi Esmon3, Attila Dağdeviren1

1BaĢkent University Faculty of Medicine, Histology and Embryology Department,Ankara, Turkey 2Hacettepe University Faculty of Medicine, Histology and Embryology Department, Ankara, Turkey 3Oklahoma Medical Research Foundation, O.C, USA

Endothelial protein C receptor (EPCR) is a transmembran protein which is found primarily on the endothelium of large blood vessels, binding with similar affinity to the protein C (PC) and activated protein C (APC). Protein C has produced vitamin K-dependent in the liver hepatocytes and circulating inactive form. When endothelial damage occurs, tissue factor (TF) is released from monocytes and endothelium. This factor activates the extrinsic coagulation pathway. Thrombin, released later step of extrinsic coagulation, binding trombomodulin (TM) (endothelial surface protein) and initiates anticoagulant response. The thrombin-thrombomodulin complex (TTM) converts protein C to its active form in the presence of EPCR. Activated protein C pressures the coagulation pathway by inhibits FVa and VIIIa.

In a previous study, EPCR knockout (-/-) mice embryos were determined to be dying at early embryonic period and it is thought to be resulting from placental thrombosis. In another study EPCR K/O (-/-) and EPCR deficient (-/+) mice were compared; from embryonic 8 day (E8.0) EPCR K/O embryos were smaller and lag behind development than the EPCR (-/+)embryos.

In this study; we aimed to determine the heart development status at 7.5 days (E7, 5) and 12.5 days (E12, 5) EPCR K/O mice embryos samples at the level of light microscopy. Scope of the study was to determine;

whether intrauterine embryo loss is caused due to a developmental problem of heart. Paraffin blocks of EPCR K/O mice embryos, created at Oklahoma Medical Research Foundation were used. Sections obtained from the blocks were stained by Hematoxylin and Eosin, assessed with Leica DM 3000 images analysis system and photographed various objective magnifications.

In the samples belonging to both groups exhibited normal embryonic developmental features. As these findings were challenging the literature it should be proved that whether the samples are real K/Os.

Keywords: embryo, EPCR, K/O P056

Bisfenol A’nın Zebra Balığı Primordiyal Germ Hücreleri Üzerine Olan Etkileri Cansu Akbulut, Nazan Deniz Koç

Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü

Bisfenol A (BPA), ülkemizde ve dünyada sanayi alanında son yıllarda kullanımı hızla artan kimyasallardan biridir. Günümüze plastik üretimi hızla arttığı için sucul ortamlara plastik atıklar hızla karıĢmakta ve sucul canlılar bu kirlilikten büyük bir oranda etkilenmektedirler. Bu doğrultuda, çalıĢmamızda çevresel östrojenlerden Bisfenol A ‗nın zebra balıklarında primordiyal germ hücreleri üzerine olan etkilerinin gözlemlenmesi amaçlanmıĢtır. Zebra balığı embriyoları kontrol, çözücü kontrol ve 2 adet deney grubu olmak üzere 4 gruba ayrılmıĢtır. Deney gruplarına 4mg/L ve 8 mg/L oranında BPA uygulaması yapılmıĢtır. Primordiyal germ hücrelerinde ve göç yolunda 15 gün boyunca meydana gelen değiĢimler H&E, Toluidine mavisi ve Best Carmin boyamaları yapılarak histolojik olarak incelenmiĢtir. Buna ek olarak BPA‘nın zebra balığı embriyolarında apoptoz oranını artırıp artırmadığını anlamak için 24 saatlik zebra balığı embriyolarına acridine turuncusu boyaması yapılmıĢtır. Sonuçta 4mg/L ve 8mg/L BPA uygulaması yapılmıĢ embriyolarda ektopik primordiyal germ hücrelerinde artıĢ saptanmıĢtır. BPA‘nın düĢük dozlarının primordiyal germ hücrelerini apoptoza sürüklemediği gösterilmiĢtir.

Anahtar Kelimeler: Bisfenol A, primordiyal germ hücreleri, zebra balığı Effects of Bisphenol A on Zebrafish (Danio rerio) Primordial Germ Cells Cansu Akbulut, Nazan Deniz Koç

Sakarya University Science and Letter Faculty Department of Biology

Bisphenol A (BPA) is one of the most used chemicals in our country and all over the world at the field of industry. Nowadays, production of plastics is rapidly increasing so plastic wastes contaminate aquatic environment and aquatic organisms are affected by this pollution. In this respect, investigating the effects of Bisphenol A which is an environmental estrogen on zebrafish primordial germ cells is aimed in our study. Zebrafish embryos divided into 4 groups as control, solvent control and two experiment groups. In experiment groups, embryos treated with 4mg/L and 8mg/L BPA. Changes on primordial germ cells and migration pathway was showed histologically with H&E, toluidine blue and best carmine stainings during 15 days. In addition, for figuring out the effects of BPA on apoptosis at zebrafish embryos, acridine orange staining was done in 24 hour post fertilization embryos. As a result increment at the number of the ectopic primordial germ cells at 4mg/L and 8mg/L BPA treated embryos was observed. Any effect of low doses of BPA on apoptosis couldn‘t detected.

Keywords: Bisphenol A, primordial germ cells, zebrafish P057

Wistar Albino sıçanlarda özefagus ve midenin prenatal ve postnatal geliĢimi Aslı Çetin1, Mukaddes EĢrefoğlu2

1Ġnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji AbD, Malatya

2Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji AbD, Ġstanbul

ÇalıĢmamızda prenatal ve postnatal geliĢim sürecinde özefagus ve midenin geçirdiği histolojik değiĢiklikler incelenmeye çalıĢıldı.

Prenatal 7, 10, 14, 17, 20 günlük fetüsler, postnatal 5, 10, 15, 20 günlük yavru sıçanlar ve genç eriĢkin sıçanlar incelendi. Örnekler rutin doku takip iĢlemlerinden geçirildi ve incelendi.

Prenatal dönemde 7, 10, 14, 17 günlük sıçanların özefagusları çok katlı prizmatik veya yalancı çok katlı prizmatik epitelle döĢeliydi. Epitel çevresinde mezenĢimal bağ dokusu ve sirküler kas tabakası mevcuttu. Prenatal 20. günde lümenin girintili çıkıntılı olduğu, epitelin yer yer keratinizasyon gösteren çok katlı yassı epitel özelliği kazandığı görüldü. BeĢ günlük yavru sıçanlarda lamina propriya, submukoza ve adventisya tabakaları ayırt edilebiliyordu. Bu dönemde çizgili kaslara da rastlandı. Kas tabakaları arasında myenyerik

plesus görüldü. Postnatal 10. günde muskularis mukoza ayırt edildi. 14, 17, 20 günlük dönemlerde özefagusun histolojik özelliklerinin değiĢerek eriĢkin özefagusuna benzediği görüldü. GeliĢimin hiçbir döneminde bez yapısına rastlanmadı.

Prenatal dönemde 7, 10, 14 günlük sıçanların mideleri çok katlı prizmatik veya yalancı çok katlı prizmatik epitelle döĢeliydi. Epiteli mezenĢimal bir bağ dokusu kuĢatmaktaydı. Prenatal 17 günlük sıçanlarda mezenĢim içinde sirküler seyirli bir kas tabakasının oluĢtuğu görüldü. Prenatal 20 günlük sıçanlarda lümenin geniĢlediği, duvarın kalınlaĢtığı, foveola, bez benzeri yapıların oluĢtuğu gözlendi. Epitel yer yer tek katlı prizmatik epitele dönüĢtü. Boyun mukus hücreleri ve seroza tabakası ayırt edildi. Postnatal 5.günde tübüler mide bezlerinde parietal ve esas hücreler tanınabildi. Ġki kas tabakası arasında myenterik pleksus görüldü. Postnatal 10. günde yüzeyde mukus tabakası görüldü. Bundan sonraki dönemlerde midenin histolojik özelliklerinin değiĢtiği, eriĢkin midesinin özelliklerine benzediği görüldü.

Bu çalıĢmada organların histolojik özelliklerinin geliĢim dönemleri belirlendi.

Anahtar Kelimeler: GeliĢim, mide, özefagus, prenatal, postnatal.

Prenatal and postnatal development of esophagus and stomach in Wistar albino rats Aslı Çetin1, Mukaddes EĢrefoğlu2

1Inonu university, Medical Faculty, Dept. of Histology and Embryology, Malatya

2Bezmialem Vakif University Medical Faculty, Dept. Of Histology and Embryology, Ġstanbul

In this study the histological alterations in esophagus and stomach during prenatal and postnatal periods were aimed to investigate.

Prenatal 7, 10, 14, 17, 20 day old fetuses, postnatal 5, 10, 15, 20 day old new born and young adult rats were investigated. The samples were processed by routine tissue techniques and investigated. In prenatal period, the esophagus of 7, 10, 14, 17 day old rats were lined with stratified columnar or pseudostratified columnar epithelium. Around the epithelium, mesenchyme and circular muscle layer were present. On prenatal 20th day, lumen was undulated; epithelium was stratified squamous, sometimes keratinized, in type. Lamina propria, submucosa, adventitia were detected on 5 day old newborn rats. At this stage, stratified muscles were also present. Between the muscle layers, myenteric plexus was observed. Muscularis mucosa was detected on postnatal 10th day. On 14, 17, 20 day old stages esophagus become similar to adult esophagus by changing the histological features. Glands were not observed in any of these developmental stages.

In prenatal period, the stomach of 7, 10, 14 day old rats were lined with stratified columnar or pseudostratified columnar epithelium. Epithelium was surrounded by mesenchyime. On prenatal 17th day circular muscle layer was detected within mesenchyme. On prenatal 20th day, enlargement of the lumen, thickening of the wall, and the development of foveola, glands were detected. Epithelium was partly replaced by simple columnar epithelium. Mucous neck cells and serosa could be determined. On postnatal 5th day, parietal and chief cells could be detected in tubular gastric glands. Myenteric plexus was observed between two muscle layers. On postnatal 10th day, mucus layer was observed at the surface. In later periods, stomach become similar to adult one by changing the histological features.

In this study the developmental stages of the histological features of the organs were determined.

Keywords: development, stomach, esophagus, prenatal, postnatal P058

Embriyo Organogenezi Sırasında Timustaki Nektin-2 Varlığının AraĢtırılması Mehmet Fatih Sönmez, Derya AkkuĢ

Erciyes Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji A.D, Kayseri

Timus, T lenfositlerin geliĢimi ve olgunlaĢması için gerekli mikroçevreyi sağlayan ve epitelyal mezenĢimal etkileĢimin yoğun olduğu bir primer lenfoid organdır. Nektinler Ca+2 bağımsız immunoglobulin-benzeri hücre adezyon molekülüdür. Bu çalıĢmanın amacı, geliĢimin farklı dönemlerindeki sıçan fetus timusunda nektin-2 ekspresyonunun araĢtırılmasıdır.

ÇalıĢmada 24 eriĢkin wistar-albino cinsi diĢi sıçan kullanıldı. Gebe sıçanlar 14, 16, 18 ve 20. günlerinde ketamin anestezi altında dekapite edildi ve fetusları çıkarıldı. Fetuslar parafin bloklara gömüldü. Genel histolojik yapıyı görmek amacıyla alınan kesitler hematoksilen-eozin ile boyandı. Nektin-2, fetal timusda streptavidin-biotin peroksidaz tekniği kullanılarak immunohistokimyasal olarak belirlendi.

Timus taslağı gebeliğin 14. ve 16. gününde bağ dokusu kapsülü ile çevrelenmiĢti. Gebeliğin 18. gününde bağ dokusu kapsülünün oluĢturduğu septa dokuyu tam olmayan lobüllere ayırdı. Lobulasyon gebeliğin 20. gününde daha belirgindi. Nektin-2 immunreaktivitesi gebeliğin 14. ve 20. gününde orta yoğunlukta, gebeliğin 16. ve 18. gününde zayıf reaksiyon gösterdi.

Timopoezis sırasında hücre-hücre etkileĢimlerinde nektin-2‘nin katkısı olduğu düĢünülmektedir.

Investigating Of Nectin-2 Expression In The Rat Thymus During Organogenesis Of Embryo Mehmet Fatih Sönmez, Derya AkkuĢ

Erciyes University, Medical Faculty, Histology and Embryology Department, Kayseri

The thymus is a primary lymphoid organ which provides the essential microenvironment of T lymphocytes development and maturation and interaction of epithelial-mesenchymal. Nectins are Ca2+-independent Ig-like cell adhesion molecules. The purpose of the study is to investigate of nectin-2 expression in thymus at different stages of development in the rat fetus.

In this study, 24 adult female Wistar-albino pregnant rats were used. The rats were decapitated under ketamine anesthesia and their fetuses were removed in 14, 16, 18, and 20 on days. Fetuses were embedded in parafin blocks. In order to see general histological structure, the sections were stained with hematoxylin- eosin. Nectin-2 was detected using avidin-biotin-peroxidase technique in the fetal thymus by immunohistochemically.

The thymic primordium was surrounded by a connective tissue capsule at GD14 and GD16. At GD18, the connective tissue capsule formed septa subdivided the tissue into incomplete lobules. Lobulation was more evident at GD20. Nectin-2 immunoreactivity was observed at medium-density in GD14 and GD20, and weak- density in GD16 and GD18.

As a result it has been thought that nectin-2 has contributed in cell-to-cell interaction during thymopoiesis.

Keywords: Immunohistochemistry, Nectin-2, Rat, Thymus development P059

Wistar Albino sıçanlarda karaciğer ve pankreasın prenatal ve postnatal geliĢimi Aslı Çetin1, Mukaddes EĢrefoğlu2

1Ġnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji AbD, Malatya

2Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji AbD, Ġstanbul

ÇalıĢmamızda prenatal ve postnatal geliĢim sürecinde karaciğer ve pankreasın geçirdiği histolojik değiĢiklikler incelenmeye çalıĢıldı.

Prenatal 7, 10, 14, 17, 20 günlük fetüsler, postnatal 5, 10, 15, 20 günlük yavru sıçanlar ve genç eriĢkin sıçanlar incelendi. Örnekler rutin doku takip iĢlemlerinden geçirildi ve incelendi.

Prenatal 7. günde karın boĢluğunun büyük bölümünü dolduran karaciğerde geniĢ, düzensiz sinüzoidler arasında hücre grupları izlendi. Sinüzoidlerde nükleuslu eritrositler gözlendi. Prenatal 10., 14. günde hücresel içeriğinin arttığı görüldü. Parankimada yoğun hemopoietik hücre grupları izlendi. Prenatal 17. günde parankimanın hücresel içeriğinde önemli derecede artıĢ, sinuzoid çaplarında daralma görüldü. Prenatal 20. günde lobul yapısı tam olarak belli olmasa da hepatositler santral venden perifere ilerleyen kordonlar oluĢturuyordu. Postnatal 5. günde sinuzoid duvarında Kuppfer hücreleri tanındı. Hemopoietik hücre grupları azalmıĢtı. Postnatal 10. günden sonra klasik lobül yapısı seçilebildi. Postnatal 20. günde hemopoietik hücre adacıklarının kaybolduğu izlendi.

ÇalıĢmamızda prenatal 7. günde pankreas tanınamadı. 10. günde tek katlı prizmatik epitelle döĢeli kanallar ve mezenĢimal bağ dokusundan ibaretti. Prenatal 14. günde asinüsler ve kanallar görüldü, nadir de olsa sentroasiner hücre benzeri hücreler saptandı. Prenatal 17. günde eriĢkin görünümünü kazanmaya baĢladığı gözlendi. Kanalların dallanarak asinüsleri oluĢturduğu görüldü. Postnatal 5. günden itibaren tipik seröz asinüsler saptandı. Organ boyunca tek katlı yassı veya tek katlı kübik epitelle döĢeli kanal kesitlerine rastlandı. Kanallar Langerhans adacıklarına çok yakın konumda veya adacıkların içindeydi. Langerhans adacıkları geniĢlemiĢti. Postnatal 20. günde pankreas eriĢkin dönemdeki görünümünü hemen hemen tamamen