• Sonuç bulunamadı

A. Bayındırlık Hizmetlerinden Doğan Zararlar

3. Zarar Çeşitleri

Bayındırlık hizmetleri dolayısıyla meydana gelen zararların kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi uyarınca karşılanması için bu zararların kişiye yönelik değil, mal varlığına yönelik olması gerektiği ifade edilmektedir28. Ancak Türk idari yargı içtihatlarında, bayındırlık hizmetlerinden kaynaklı şahıs varlığına yönelik zararlarda da kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesinin uygulandığı görülmektedir. Elektrik direğinde meydana gelen arızayı gidermeye çalışırken akıma kapılarak vefat eden görevlinin yakınlarına tazminat verilmesinde kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi esas alınmıştır29

. Bu durumun sebebinin, daha önce belirtildiği gibi idari yargı merci- lerinin, kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesini kusursuz sorumlulukta ana ilke ola- rak görmesi olduğu ifade edilebilir. Kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi risk ilke- sinin de felsefi temeli olarak düşünüldüğünde, sonuç açısından pratik bir fark oluş- madığı görülmektedir.

Mal varlığına yönelik meydana gelen zararlar ise mal varlığına el konulması şeklinde olmamalıdır. Mal varlığına el konulması şeklinde bir zarar meydana gelmesi durumunda kamulaştırmasız el atma ya da işgale ilişkin hükümlerin30

uygulanması gerekir31.

28 DÜREN, s. 320 vd., GÖZLER, s. 1248; ÇAĞLAYAN, Ramazan, Tarihsel, Teorik ve Pratik Yönleriyle İdarenin Kusursuz Sorumluluğu, Ankara 2007, s. 349.

29 D12D, T. 19.10.1970, E. 1968/2990, K. 1970/1901, akt. ESİN, s. 208.

30 D12D, T. 31.05.1966, E. 1966/738, K. 1966/2049: “Sahil yolunun inşası sırasında davacının

arsasına idarece tecavüz ve 18.20 metrekarelik kısmın fuzulen işgal edilmesi, bu sahaya yığılan taşların temizlenme masrafı ve kahvehanesinin önündeki yolun yüksek bir kotla geçirilmesi sonunda binanın kullanma değerini kaybetmesi yüzünden hasıl olan cem’an 859 liralık zararın tazmini talep edilmekte ise de; idarenin 18.20 metrekarelik arsaya tecavüzü sebebiyle açılacak davanın rüyet ve halli adli mahkemelerin görevi dahilinde bulunduğundan…”, akt. ESİN, s. 197-

198. 31

Kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi esasına göre tazmin edilmesi gereken, bayındırlık hizmetlerinden dolayı mal varlığına ilişkin zarar çeşitlerini ekonomik zararlar, mal varlığından gereği gibi istifade edilememesi ile katedilen mesafenin ve harcanan zamanın artması olmak üzere üç başlık altında ele alabiliriz32

.

a. Ekonomik Zararlar

Bayındırlık hizmetleri ile eserleri; hasılat kaybı, iş hacminde azalma ya da ta- şınmazda değer düşüklüğü gibi ekonomik zararların oluşmasına neden olabilir33

. Bayındırlık eserine komşu taşınmazın değerinin düşmesi, tarladaki ürünlerin kuru- ması, ekim yapılamaması, çiftlik hayvanlarının ölmesi ya da kişilerin zarara uğra- mamak için ek masraflar yapması bu kapsamda tazmin edilmesi gereken zararlar- dandır.

Bazen bayındırlık faaliyetleri, değer düşüklüğü ya da iş hacminde düşüş gibi ekonomik bir zarara sebep olmakla birlikte taşınmazda bir değer artışı da meydana getirebilir. Acaba bu durumda, bayındırlık hizmeti sebebiyle taşınmazda meydana gelen değer artışının, oluşan zarardan indirilmesi düşünülebilir mi? Değer artışı genel nitelikte ise bu durumda değer artışının zarardan indirilmesi mümkün değildir. Diğer bir ifadeyle değer artışı yalnızca zarara uğrayan taşınmaza münhasır değil de zarara uğramayan diğer taşınmazları da kapsar nitelikte ise değer artışı zarardan düşüle- mez34. Ancak zarara uğrayan ve değeri artan taşınmazlar aynıysa, tazminatın belir- lenmesinde değer artışının göz önünde bulundurulması gerekebilir. Örneğin bir yolun yenilenmesi ya da genişletilmesi gibi bir bayındırlık faaliyeti nedeniyle bölgede bu- lunan bütün taşınmazların değeri artarken yalnızca bir ya da birkaç taşınmazın değe- rinin düşmesi ihtimali düşünüldüğünde, değer artışı nimetinden bölgedeki tüm ta- şınmazlar faydalanmış ancak meydana gelen zarar külfetine ise yalnızca birkaç ta- şınmaz katlanmıştır. Bu durumda değer artışının zarardan düşülmesi yoluna gidilirse yine zarara uğrayan kişiler ile diğer taşınmaz sahipleri arasındaki külfete katlanma

32 GÖZLER, s. 1248; ÇAĞLAYAN, s. 349. 33 GÖZLER, s. 1248; ÇAĞLAYAN, s. 349. 34

eşitliği sağlanamamış olacaktır. Aksi halde taşınmazda meydana gelen zarar miktarı- nın iki misli değer artışının meydana gelmesi ihtimalinde, zarara uğrayan kişilerin idareye borçlu çıkması gibi bir sonuç doğacaktır35

. Danıştay’ın Ordu Caddesi ile ilgi- li vermiş olduğu 1960 yılındaki ilk kararda, yol yapımı nedeniyle taşınmazda mey- dana gelen değer artışının tazminatın belirlenmesinde dikkate alınması gerektiğini belirtmiş ve olaydaki değer artışının, zararın yaklaşık üç katı olduğundan bahisle tazminat talebini reddetmiştir36

. Ancak Danıştay’ın, kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesini ilk olarak uyguladığı karar düzeltme talebi neticesinde vermiş olduğu kara- rında, bu durumun zarara uğrayan taşınmaz sahibini diğer değeri artan ancak zarara uğramayan taşınmaz sahiplerine nazaran mağdur konumuna getireceğinden bahisle tazminat talebini kabul etmiştir37

. Sonuç olarak, karardan hareketle Danıştay’ın ko- nuya açıklamalarımıza paralel şekilde yaklaştığı söylenebilir.

Kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesinin ülkemizde belki en fazla uygulandı- ğı alan; karayolu veya köprü yapımı, bakımı ya da onarımı ile ilgili bayındırlık hiz- metleri nedeniyle meydana gelen ekonomik zararlar konusudur. Örneğin Danıştay kararına konu olan bir olayda, Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından inşa edilen katlı transit yol yapımı nedeniyle, birtakım taşınmazlarda değer düşüklüğü meydana gelmiştir. Taşınmazının değeri düşen kişilerce idare mahkemesinde zararlarının taz- mini talebiyle dava açılmış ve mahkeme tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesinde; ulaşım yönünden % 2, etkin görünüm, prestij ve estetik yönünden % 11, çevre emni-

35 DURAN, “Kronik”, s. 551.

36 DDDGK, T. 01.07.1960, E. 1958/626, K. 1960/146: “Bir nafia ameliyesi neticesinde husule

gelmiş bulunan bir zararın, aynı gayrımenkule sağladığı faide ve değerle de mukayese edilmesi yine müsavat ve hakkaniyet prensibinin zaruri neticelerinden görülmüştür.”, akt. DURAN,

“Kronik”, s. 543-545.

37 DDDGK, T. 16.02.1962, E. 1960/177, K. 1962/188, DD, S. 87-88, s. 77: “Ordu Caddesinin

seviyesinin yükseltilmesi neticesinde davacıya ait apartmanın değerinde bir artış olmakla beraber aynı binanın değerinde bir düşme de husule geldiği ve ayrıca apartmanın kapısının yeniden tanzim edilmesi için davacının birtakım masraflara katlanması gerektiği bilirkişi tetkikinden anlaşılmıştır. Bu zararın kıymet artışı ile mahsubu düşünülemez. Zira evvela Belediye 5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 16. maddesinde yazılı şartlar mevcut ise, değerlenmeye karşılık ayrıca bir resim tahakkuk ettirerek tahsil edebilir. Öte yandan, mezkur cadde üzerindeki diğer gayrımenkuller meyanında aynı bayındırlık işi dolayısıyla kıymetleri artan, fakat hiçbir zarar görmeyenlerin bulunabileceği göz önünde tutulursa davacı lehine hasıl olan kıymet artışının, kendisinin uğradığı zararla mahsubu yoluna gidildiği takdirde davacının bu kabil gayrımenkul sahiplerine nazaran mağdur bir duruma düşmüş olacağını kabul etmek icabeder”.

yeti, doğal afetler, gürültü kirliliği yönünden de % 2 olmak üzere toplam % 15 ora- nında değer kaybının meydana geldiği tespit edilmiştir. İdare mahkemesi, tıkanan araç trafiğinin rahatlatılması ve yaya güvenliğinin sağlanması amacıyla inşa edilen katlı transit yoldan, o bölgede oturanlarla beraber aslında tüm kamunun faydalandı- ğını; ancak az sayıda taşınmaz malikinin taşınmazının değeri düşmesi suretiyle zara- ra uğradığını belirtmiştir. Bu şekilde kamu yararı bulunan bir hizmetten dolayı dava- cının özel ve olağandışı zarara uğradığının altını çizerek, zararların kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi uyarınca karşılanması gerektiğine karar vermiştir. Danıştay, “kamu külfetleri karşısında eşitlik ya da diğer adıyla fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi, nimetlerinden tüm toplum tarafından yararlanılan idarenin eylem ve işlemle- rinden doğan külfetlerin, sadece belli kişi veya kişilerin üstünde kalması durumunda, bu kişi veya kişilerin uğradığı zararların, kusuru olmasa dahi idarece tazminini ön- görmektedir. … İdari faaliyetin doğal sonucu olan bu zarar, etki alanı bakımından sınırlı, özel ve olağan dışı nitelik arz etmektedir” ifadelerinin ardından meydana ge- len zararın özel ve olağan dışı nitelik arz ettiğinin kabul ederek idare mahkemesi kararının, maddi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmının onanmasına hükmet- miştir38

.

Konuya örnek teşkil edebilecek bir olayda, akaryakıt istasyonu, restoran ve marketten oluşan bir tesis, karayolunun yenilenmesi ve yükseltilmesi neticesinde yol seviyesinin altında kalmış; yol ile tesis arasında kot farkı oluşmuştur. Tesisin yeni yapılan yola uyumlu hale getirilebilmesi için yapılması gereken masraflar ve bu sü- reçte uğranılan hasılat kaybından dolayı zarara uğradıklarından bahisle zararların tazmini talebiyle idareye başvurmuşlardır. Başvurunun reddedilmesi üzerine açılan davada idare mahkemesi, Karayolları Kenarında Yapılacak ve Açılacak Tesis Hak- kında Yönetmeliğin 11. maddesindeki “Karayolunda yapılacak yol genişletme, deği- şiklik, bakım ve onarım veya benzeri faaliyetler sırasında, bu Yönetmelik kapsamında

38 D10D, T. 27.10.2016, E. 2016/1088, K. 2016/3891; Aynı olaya ilişkin benzer kararlar için bkz. D10D, T. 27.10.2016, E. 2016/1575, K. 2016/3886; D10D, T. 27.10.2016, E. 2016/1094, K. 2016/3887; D10D, T. 27.10.2016, E. 2016/1571, K. 2016/3888; D10D, T. 27.10.2016, E. 2016/1586, K. 2016/3889; D10D, T. 27.10.2016, E. 2016/2410, K. 2016/3890, www.lexpera.com, e.t. 27.12.2018.

bulunan tesislerin geçiş yollarıyla park yerlerinde meydana gelebilecek zararlardan dolayı tesis sahip veya sahipleri hiçbir zarar ve ziyan talebinde bulunamaz. Yol ge- nişletme çalışmaları sebebiyle tesislerin geçiş yollarıyla park yerlerinde meydana gelecek bozukluklar, tesis sahip veya sahipleri tarafından en kısa zamanda Yönetme- liğin bu konuyla ilgili hükümlerine uygun hale getirilir” hükmüne dayanarak tazmi- nat talebini reddetmiştir. Danıştay ise kamu hizmetlerinin yürütülmesi nedeniyle fert- lere yüklenen özel ve olağan dışı zararların kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi kapsamında tazmin edilmesi gerektiği, yönetmelikte zarar görenlerin tazminat talep edemeyeceğine dair açık hüküm bulunsa dahi idarenin bu tür zararları karşılamasının Anayasanın 125. maddesi ve hukukun genel ilkelerinin bir gereği olduğu gerekçesiy- le idare mahkemesi kararını bozmuştur39. Aktarılan kararda olduğu gibi günlük ha-

yatta belki de en fazla karşılaşılan karayolu veya köprü yapımı nedeniyle yol seviye- sinden aşağıda kalan (kot farkı oluşan) taşınmazların değerinin düşmesinden dolayı meydana gelen özel ve olağan dışı ekonomik zararlar, kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi kapsamında idarece tazmin edilmesi gerekir40

.

39 D8D, T. 08.02.2012, E. 2010/4187, K. 2012/429: “Somut olayda da idare, kamu yararını

gerçekleştirmek, toplumsal bir ihtiyacı karşılamak için hizmet yürütmüş ve bir faaliyette bulunmuştur. İdarenin, bu hizmetinden tüm toplum yararlanacak olmasına karşın davacılar bir külfet altına sokulmuş ve kamu yararı lehine özel bir fedakarlığa katlanmak zorunda bırakılmıştır. Bu şekilde bozulan kamu külfetlerinin dağılımındaki dengenin bir denkleştirilmeyle yeniden kurulması gerekir. Bu denkleştirme ise kamu yararını gerçekleştirmek için girişilen bu hizmet nedeniyle zarara uğramış olan davacıların zararlarının idarece tazmin edilmesi suretiyle gerçekleşecektir. Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, Karayolları Kenarında Yapılacak ve Açılacak Tesisler Hakkında Yönetmeliğin 11 inci maddesinde, karayolu kenarında yapılacak yol çalışmaları sonucu oluşacak olan zararlardan dolayı bir talepte bulunmayacağına ilişkin açık bir kural bulunmakta ise de, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğunu düzenleyen Anayasal hüküm ve hukukun genel ilkeleri kapsamında, davacıların uğramış olduğu zararın tazmini gerektiği açıktır”, www.lexpera.com, e.t. 24.12.2018.

40 DDGK, T. 16.02.1962, E. 1960/177, K. 1962/108, akt. ESİN, s. 140-141; D12D, T. 31.05.1966, E. 1966/738, K. 1966/2049, akt. ESİN, s. 197-198; D12D, T. 26.03.1968, E. 1966/954, K. 1968/669, akt. ESİN, s. 198; D12D, T. 31.05.1966, E. 1966/738, K. 1966/2049, akt. ESİN, s. 197-198; D12D, T. 15.09.1971, E. 1969/801, K. 1971/1889, akt. ESİN, s. 141-142; D10D, T. 15.03.2016, E. 2013/6827, K. 2016/1402; Gaziantep BİM, 3. İDD, T. 20.01.2017, E. 2016/238, K. 2017/40; Gaziantep BİM, 3. İDD, T. 05.01.2017, E. 2016/489, K. 2017/15; Gaziantep BİM, 3. İDD, T. 05.01.2017, E. 2016/277, K. 2017/16; D10D, T. 09.09.2015, E. 2012/6699, K. 2015/3683; D10D, T. 28.01.2014, E. 2009/15531, K. 2014/413, www.lexpera.com, e.t. 03.10.2018. Danıştay 10. Dairesinin aktarılan son iki kararında kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi tartışılmış ancak zararın özel ve olağan dışı olmadığından bahisle tazminat istemleri reddedilmiştir.

Karayolu yapımından dolayı meydana gelen ekonomik zararlara örnek olabile- cek başka bir olayda, Karayolları Bölge Müdürlüğü tarafından yapılmış olan bölün- müş otoyoldan dolayı bir kişinin yazlık konutunun zemin ve birinci katının deniz manzarası kapanmıştır. Manzaranın kapanmasından dolayı taşınmazın değer kaybına uğradığından bahisle zararın tazmini talebiyle idare mahkemesine dava açılmıştır. Mahkeme tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, manzara kapanmasın- dan dolayı zemin katta değer kaybı meydana gelmeyeceği ancak birinci katın %10 oranında değer kaybına uğradığı tespit edilmiştir. İdare mahkemesi, tespit edilen za- rarın idarenin kusursuz sorumluluğu gereği tazmin edilmesine karar vermiş ve karar Danıştay tarafından onanmıştır41. İdare mahkemesi ve Danıştay kararlarında her ne

kadar açıkça zikredilmemiş olsa da sorumluluk esasının kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi olduğu ifade edilebilir.

Köprülü kavşak yapımından dolayı üç cephesi kapanan akaryakıt istasyonuna ilişkin bir olayda, köprülü kavşak inşaatı yaklaşık 9 ay sürmüş, inşaatın tamamlan- masından bir gün sonra işletme sahibi istasyonu başkasına devretmiştir. Daha sonra yaklaşık 9 aylık inşaat süresince hasılat kaybına uğradığı, istasyon ve istasyonun kurulu bulunduğu taşınmazda değer kaybı oluştuğu, bu sebeple istasyonu değerinin çok altında devrettiğinden bahisle zararlarının tazmini talebiyle idareye başvurmuş; ancak söz konusu köprülü kavşağın üniversiteler arası kış olimpiyatları için inşa edildiği ve havaalanına ulaşımı yaklaşık 12 kilometre kısalttığı gerekçesiyle talebi reddedilmiştir. Bunun üzerine idare mahkemesinde dava açmış; idare mahkemesince inşaat süresince uğradığı hasılat kaybı ve istasyonun üzerinde kurulu bulunduğu ta- şınmazda meydana gelen değer düşüklüğüne ilişkin zararların kamu külfetleri karşı- sında eşitlik ilkesi esasına göre tazmin edilmesine karar verilmiş ve karar Danıştay tarafından onanmıştır42

. Davacının iş hacmindeki azalma ve arsasındaki değer kay- bından dolayı uğradığı zararların tazmini kabul edilse de istasyonda meydana gelen, istasyonu daha düşük bir fiyata devretmek zorunda kalmasına neden olan ve diğer zarar kalemlerine nazaran çok daha büyük bir meblağ teşkil eden bina ve tesise iliş-

41 D10D, T. 28.01.2015, E. 2010/16372, K. 2015/174, www.lexpera.com, e.t. 23.12.2018. 42

kin değer kaybının tazmini talebi devir ve satış sözleşmesinin mahkemeye sunulma- ması nedeniyle reddedilmiştir. Ancak bina ve tesise ilişkin değer kaybının ispat edi- lememesi nedeniyle tazminat talebinin reddedilmesi yerine karşı oy yazısında43

belir- tildiği gibi, bilirkişi incelemesi marifetiyle bina ve tesisin, köprülü kavşak yapımın- dan önceki ve sonraki değeri tespit ettirilerek; zararın tazmin edilmesi hakkaniyete daha uygun bir çözüm olarak görünmektedir. Nitekim zarar kalemlerini eksik tespit eden bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması neticesinde davacının katlandı- ğı külfetin tam anlamıyla denkleştirilmediği söylenebilir.

Danıştay’ın başka bir kararına konu olan olayda, yol yapımı için malzeme ha- zırlamak üzere kurulan taş ve kum ocağından çıkan tozlar, ekili pamuk mahsulüne zarar vermiştir. Danıştay, zararın yol yapımı sırasında meydana geldiği açık oldu- ğundan bahisle zarar ile fiil arasında illiyet bağı bulunduğunun altını çizerek zararın, idarece tazmin edilmesine karar vermiştir44. Kararda idareye herhangi bir kusur isnat edilmemesi ve zararın tazmini için yalnızca illiyet bağından bahsedilmesi sebebiyle sorumluluk temelinin kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi olduğu söylenebilir. Bayındırlık faaliyetleri, yalnızca bayındırlık eserinin inşasıyla sınırlı olmayıp taş ve kum ocağı ya da asfalt şantiyesi gibi bayındırlık eserinin inşası için gerekli yan faali- yetler de bu kapsamdadır. Dolayısıyla olaydaki gibi bayındırlık faaliyetleri için ge- rekli olan yan faaliyetler nedeniyle meydana gelen zararlar da kamu külfetleri karşı- sında eşitlik ilkesi kapsamında tazmin edilmesi gerekir.

43

“Olayda; bilirkişi raporunda sadece akaryakıt istasyonunun üzerinde kurulu bulunduğu

taşınmazın ve köprülü kavşağın yapımından taşınmazın satışına kadar satışlardaki azalma miktarının tespitinin yapıldığı, oysa çok daha büyük meblağ olan akaryakıt istasyonunun bina ve tesisine yönelik maddi değere ilişkin bir tespitte bulunulmadığı, dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının akaryakıt istasyonunu üçüncü bir şahsa sattığını beyan etmesi üzerine her ne kadar devir ve satışına ilişkin noter onaylı devir ve satış sözleşmesinin bir örneğinin gönderilmemesi nedeniyle davacı talebinin bu kısmı reddedilmiş ise de bu bedel davacının akaryakıt istasyonu satışından elde ettiği bedel olup, bu miktarın tespit edilememesi nedeniyle reddinin değil, ticari işletmenin köprülü kavşak yapımından önceki ve sonraki akaryakıt istasyonun arsası, binası, pompaları ve müştemilatı dahil değerinin tespit edilmesi sonucu bulunacak değerindeki azalmanın somut ve net bir şekilde ortaya konularak söz konusu miktarın tazmini yoluna gidilmesi gerekirken, bu yönü ile hükme esas alınamayacak bilirkişi raporu esas alınarak eksik incelemeye dayalı olarak verilen kararın bozulması gerekeceği oyu ile çoğunluk kararına karşıyım”.

44

Yaklaşık 80 santimetre yüksekliğinde oto korkuluğu yapılmasından dolayı oto- yol kenarında bulunan bir boş taşınmazın değeri düşmüştür. Taşınmazın diğer tara- fında dere olması ve bitişiğinde komşu parsel olmaması nedeniyle taşınmazda hay- van otlatmak dahi imkansız hale gelmiştir. Aynı şekilde ulaşımın araçla imkansız, yaya yoluyla ise zor hale geldiği, bu nedenle taşınmazın tamamen değer kaybettiği gerekçesiyle zararın tazmini talebiyle açılan davada Danıştay, bilirkişi raporunda taşınmaz değerinin somut verilerle hesaplanmadığı gerekçesiyle idare mahkemesinin kararını bozsa da taşınmazın tamamen değer kaybetmesi nedeniyle uğranılan zararın kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi esasına göre tazmin edilmesi gerektiğini be- lirtmiştir45

. İdari yargı mercilerince bu türden karayolu yapımı nedeniyle taşınmaza giriş ve çıkışın zor hale gelmesi sonucu meydana gelen özel ve olağan dışı nitelikteki zararların, kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi kapsamında karşılanmasına karar verilmektedir46.

Bayındırlık eserlerinin bakım ve onarımından kaynaklanan zararlara örnek teş- kil edecek bir olayda, Karayolları Bölge Müdürlüğü ekiplerince sel nedeniyle hasar gören köprünün onarılması neticesinde köprünün altından geçen dere yatağı değiş- miştir. Daha sonraki yağışlar neticesinde tarlası su altında kalan bir kişinin açtığı davada Danıştay, hakkaniyet ve nasafet kurallarından bahisle zararın tazmin edilme- sine karar vermiştir47. Karar metninde geçen “zararın bir kişi üzerinde bırakılmaya-

rak kamuya mal edilmesi” ifadesinden sorumluluk esası olarak kamu külfetleri karşı- sında eşitlik ilkesine dayanıldığı söylenebilir.

45 D10D, T. 21.01.2016, E. 2015/959, K. 2016/354, www.lexpera.com, e.t. 25.12.2018. 46

D10D, T. 09.09.2015, E. 2012/4517, K. 2015/3682; D10D, T. 22.04.2015, E. 2015/556, K. 2015/2010, www.lexpera.com, e.t. 15.09.2018. Her iki kararda da yüksek mahkeme, kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesini tartışmış ancak zararların özel bir nitelik arzetmeyip, genel külfet niteliğinde olduğundan bahisle tazminat istemlerini reddetmiştir.

47

D12D, T. 11.09.1980, E. 1978/472, K. 1980/3236, DD, S. 42-43, s. 338-340: “İdare, üstlendiği

kamu hizmetini yerine getirirken kişilere verdiği zararları hizmet kusuru bulunmasa bile gidermekle yükümlüdür. Davalı idare köprü tamiratı şeklinde yürüttüğü kamu hizmetinin görülmesi sırasında davacının taşınmazına zarar vermiştir. İdarenin eyleminden doğan bu zararın bir kişi üzerinde bırakılmayıp kamuya mal edilmesi hakkaniyet ve nesafet kuralları gereğidir”.

Karayolunun gidiş ve geliş kısımlarının ayrılması sonucu yolun bir tarafında kalan işletmelerin iş hacmindeki azalmadan dolayı oluşan zararlar da şartları oluştu- ğu takdirde kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi kapsamında tazmin edilmesi ge- rekir48. Ancak karayolunun uzunluğuna ve zarara maruz kalan işletme sayısına bağlı olarak değişmekle birlikte, genellikle bu tür durumlarda, yol üzerindeki birçok ta- şınmaz aynı zarara maruz kaldığı için zararın özel olma şartı oluşmamakta ve genel külfet niteliğindeki bu zararların tazmini gerekmemektedir.

Karayolu ve köprü ile ilgili bayındırlık faaliyetlerinde olduğu gibi sulama tesis- leri ve eserleri ile ilgili bayındırlık faaliyetleri neticesinde meydana gelen ekonomik anlamdaki zararlar da kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi kapsamında tazmin edilmelidir. Örneğin belediyenin su kanalı inşa etmesi sebebiyle su kanalının bitişi- ğinde bulunan ceviz ağacı kurumuştur. Zararın tazmin edilmesi talebiyle açılan da-