• Sonuç bulunamadı

B. Kusursuz Sorumluluk

2. Mesleki Risk

Risk ilkesinin meslek kazaları alanındaki uygulama şekline mesleki risk ilkesi adı verilmektedir236. Kamu görevlilerinin görevleri nedeniyle bir zarara uğramaları

durumunda uğradıkları zararlar, idarenin kusuru olmasa dahi mesleki risk ilkesi kap- samında tazmin edilmektedir.

Mesleki risk ilkesine ilişkin içtihat, idareye ait cephane fabrikasında çalışan bir işçinin demir parçası döverken elini yaralaması olayıyla ilgili Fransız Danıştay’ının 1895 yılında meydana gelen zarardan idarenin kusuru olmasa dahi sorumlu olacağına dair vermiş olduğu Cames kararıyla oluştuğu ifade edilmektedir237

. Cames kararıyla oluşan bu içtihadın ardından Fransa’da kamu görevlilerinin görevleri dolayısıyla uğ- radıkları zararların tazmini amacıyla 1898 yılında İş Kazaları Hakkında Kanun çıka- rılmıştır238

.

Ülkemizde de kamu görevlilerinin görevleri nedeniyle uğradıkları zararların karşılanmasına yönelik yasal düzenlemeler bulunmaktadır. Kolluk görevlerinin gö- revleri nedeniyle uğradıkları zararların karşılanması amacıyla çıkarılan 06.11.1980 tarih ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 22.12.1981 tarih ve 2566 sayılı Bazı Kamu Görevlilerine Nakdi Tazminat Verilmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 28.02.1982 tarih ve 2629 sayılı Uçuş, Para-

234 D6D, T. 07.0.1952, E. 50/1631, K. 52/84, DKD, S. 54-57, s. 486-487. 235

ÇAĞLAYAN, s. 260.

236 GÜNDAY, s. 380; ÇAĞLAYAN, s. 286; ESİN, s. 146. 237 GÖZLER, s. 1194.

şüt, Denizaltı, Dalgıç ve Kurbağa Adam Hizmetleri Tazminat Kanunu, 05.03.1985 tarih ve 3160 sayılı Emniyet Teşkilatı Uçuş ve Dalış Hizmetleri Tazminat Kanunu ile 12.04.1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu (m. 20/A) bu yasal düzen- lemelere örnek olarak verilebilir. Kamu görevlilerinin görevleriyle ilgili zararlar ya- sal düzenleme bulunduğu takdirde yasal düzenleme kapsamında karşılanmakta; ka- nun kapsamında karşılanamayan zararlar ve zararın karşılanması için yasal düzenle- me bulunmayan hallerde idari yargı mercileri mesleki risk ilkesini uygulamaktadır- lar.

Mesleki risk ilkesinin uygulandığı durumlarda ne kamu personelinin ne de ida- renin bir kusuru bulunmaktadır. Toplumun geneli kamu görevlisinin görmüş olduğu hizmetten faydalanırken; görevinden dolayı meydana gelen zarara yalnızca kamu görevlisinin katlanması beklenemez. Bu durumda da yine kamu görevlisinin uğramış olduğu özel ve olağan dışı zararlar, idare tarafında tazmin edilerek kamu görevlisinin üzerinde kalan olağan dışı külfet tüm topluma dağıtılmalıdır239

. Bu anlamda mesleki risk ilkesinin de temelinde kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesinin yattığı ifade edilebilir.

Danıştay’ın mesleki risk ilkesini uygulamaya başladığı ilk zamanlardan günü- müze kadar vermiş olduğu kararlarda da benzer bir yaklaşım görmek mümkündür.

Kadın Doğum ve Çocuk Bakımevi hastanesinde hemşire olarak çalışmakta olan bir kişi, kan alımı yaptığı sırada enjektör ucunun parmağına batmasından dolayı Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına yakalanarak vefat etmiştir. Yakınlarının zararlarının tazmini için açtığı davada Danıştay, “…kamu hizmetlerinin görülmesi sırasında, bir görevle ilgili olarak genel külfetler dışında fertlere verilen zararların, eylem ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması koşuluyla, kusursuz sorum- luluk esaslarına göre hizmetin sahibi idarelerce tazmin edilmesi de gerekmektedir. Başka bir anlatımla, idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağanüstü zararları kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazminle yükümlüdür. Aksi durum, bu hizmetlerin yürütülmesi sırasında oluşan za-

rarların bir veya birkaç kişiye yükletilmesi sonucunu doğurur ki, bu da, kamu külfet- leri karşısında eşitlik, hakkaniyet ve nesafet ilkeleri ile bağdaşmaz” ifadeleriyle ka- mu görevlilerinin görevleri dolayısıyla uğradıkları zararların idarece tazmin edilme- sinin, bir anlamda kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesinin gereği olduğu sonucuna varmıştır240

.

Danıştay, İl Özel İdaresinde kaloriferci olarak çalışan bir kişinin bina tadilatı sırasında gözüne demir batması sonucu yaralanması nedeniyle uğradığı zararların tazmini talebiyle açılan davada, “İdari faaliyetten zarar gören kişi, faaliyetin ilişkili olduğu kamu hizmetinden yararlanan durumunda veya faaliyetin içinde, kamu hiz- metinin görülmesine katılan bir kişi olabileceği gibi; idari faaliyetle, kamu hizmeti ile hiçbir yönden ilişkisi olmayan üçüncü bir kişi de olabilir. … İdari hizmetlerin görülmesi sırasında görev ile ilgili genel külfetler dışında, kamu görevlilerinin uğra- dıkları özel zararların, eylem ile zararlı sonuç arasında nedensellik bağının bulun- ması koşuluyla objektif sorumluluk esaslarına göre hizmetin sahibi idarelerce tazmi- ni gerekmektedir. Aksi halde, bu hizmetlerin yürütülmesi sırasında oluşan zararların bir veya birkaç kişiye yükletilmesi söz konusu olur ki; bunun da ne eşitlik ne de hak- kaniyet ve nasafet kuralları ile bağdaştırılması mümkün değildir” ifadelerine yer vermiştir241

.

Elektrikli ekmek fırınını tamir etmeye çalışırken elektrik akımına kapılarak ve- fat eden askerin zararların karşılanması ile ilgili davada Danıştay, “Amme hizmetle- rinin ifası sırasında husule gelen zararların bir veya birkaç kişiye yükletilmesine ne eşitlik ne de hakkaniyet ve nesafet kuralları mesağ verir. Bu itibarla olayda idareye atfı kabil kusur mevcut olmasa dahi; zararın, objektif sorumluluk esasına göre hiz-

metin sahibi idarelerce tazmini gerekir” şeklinde karar vermiştir242

.

240 D15D, T. 19.12.2017, E. 2015/6230, K. 2017/7584; Aynı yönde karar için bkz. D15D, T. 19.12.2017, E. 2016/8641, K. 2017/7588, www.lexpera.com, e.t. 11.12.2018.

241 D10D, T. 07.04.2014, E. 2010/736, K. 2014/2129. Benzer yönde karar için bkz. D10D, T. 18.05.2015, E. 2011/10527, K. 2015/2350, www.lexpera.com, e.t. 15.12.2018.

Danıştay’ın daha eski tarihli başka bir kararındaki, “Genel güvenlik ve asayişin sağlanması maksadıyla ve suç işlenmesine mani olmak üzere ağır ve sürekli bir hiz- metin ifasında şehit olan ast. sb. …’ nin maddi manevi desteğinden mahrum kalan eşinin zararlarının kendi üzerinde bırakılmayarak cemiyete intikali, amme hizmetle- rinin işlemesinden doğan külfetlerde eşitlik, hakkaniyet ve nesafet ilkeleri ica-

bı(dır)…”243 ifadeleri de bu yaklaşımı yansıtır niteliktedir.

Öğretide kamu görevlilerinin kamu hizmetinin bir parçası durumunda olduğu ve bu sebeple hizmet nedeniyle doğacak külfetleri kaçınılmaz bir şekilde yüklenmiş oldukları gerekçesiyle bu alanda kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesinin uygula- namayacağı da ifade edilmektedir244

. Hizmetten doğacak külfetleri “kaçınılmaz şe- kilde yüklenmiş” olduğu ifadesi kamu görevlilerinin söz konusu külfetleri önceden göze almış oldukları anlamını çağrıştırmaktadır. Mahiyeti gereği tehlike arz eden asker ve polislik mesleklerinde kişilerin mesleğe girerken belli başlı külfet ve riskleri göze aldığı düşünülebilir. Ancak bu durumda da yüklenilen külfet yine toplum adına göze alınmaktadır. Zira kamu hizmetlerinin işleyebilmesi için riskli de olsa birtakım kişilerin kamu görevini ifa etmesi gerekmektedir. Kamu görevlileri idare çarkının bir dişlisi de olsa, o çark kamu yararını temin maksadıyla dönmekte bir anlamda çarkın dönüşünden tüm toplum fayda sağlamaktadır. Bu nedenle dişlilerin çarkın bir parçası olmalarından dolayı uğradıkları zararlar yine toplum tarafından karşılanarak külfet- lerde eşitliğin sağlanması gerektiği kanaatindeyiz.

Öğretide kamu görevlisi olmamasına rağmen bir kamu hizmetine geçici ve gö- nüllü olarak katılan arızi işbirlikçi olarak da ifade edilen kişilerin, ifa ettikleri hizmet- ten dolayı uğradıkları zararların kamu görevlileri gibi karşılanması gerektiği ve Fran- sız Danıştay’ının söz konusu zararların uzun süredir idarece karşılanmasına karar verdiği ifade edilmektedir245

.

243 D12D, T. 28.03.1967, E. 1966/2289, K. 1967/450, akt. ESİN, s. 153. 244 DURAN, s. 67.