• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

3.2. ZAMANIN BAġLANGICI

Evrenin zamanda bir baĢlangıcı olduğunu ispat etmek kelâmcılar için hayati bir öneme sahiptir. Çünkü aksini düĢünmek, yani evrenin ezelî olduğunu kabul etmek Allah ve evren olmak üzere devamlılık yönünden ortak nitelik taĢıyan iki varlık varsaymak anlamına gelecektir ki, bu Ġslam inancındaki eĢsiz ve benzersiz Allah tasavvuru ile bağdaĢmamaktadır.21

Bu nedenle bütün kelâm kaynaklarında âlemin hâdis olduğu ve mutlaka son bulacağı ısrarla vurgulanmaktadır. Hudûs delilini de âlemin yaratılmıĢ ve zamanda bir baĢlangıcı olduğunu ispat etmek için geliĢtirmiĢlerdir. Âlemin hudûsunu savunurken, bir yandan da âlemin kıdemini

20 Mehmet Bulğen, “Klasik Dönem Kelâm Atomculuğunun Günümüz Kozmolojisi Açısından Değerlendirilmesi”, s. 158.

21 Muhammed Bâsil et-Tâî (M.B. Altaie), “The Scientific Value of Dakik Al-Kalam”, İslamic Tought

savunan filozoflarla amansız bir mücadeleye giriĢmiĢler ve onların delillerini çürütmeye önem vermiĢlerdir.

Big Bang‟in önemli dayanaklarından biri olan Einstein‟ın izâfiyet teorisi filozoflarla kelâmcılar arasında yüzyıllar boyu süren bu ezelî ve mutlak zaman/hâdis ve itibârî zaman tartıĢmalarında kelâm âlimlerini haklı çıkarmıĢtır. Bu teoriye göre zaman; artık hıza, harekete ve mekâna, dolayısıyla uzaya bağlı kabul edilmektedir. Özel görelilik teorisi eskiden inanılan zamanın her yerde aynı olduğu ve aynı hızla geçtiği zannına karĢın, her kesin hızına göre değiĢen bir zamanın olduğunu ortaya koymuĢtur. Zaman hareket halinde olan iki kiĢi için değiĢik hızlarda akmakta olduğu gibi, hareket etmeyen fakat farklı mekânlarda yaĢayan iki kiĢi için de aynı değildir.22

Einstein‟ın görelilik teorisi ortaya koyduğu ve mutlak olmadığını ispat ettiği zaman olgusu, Big Bang teorisinin de ortaya koyduğu gibi evrenin var olmasıyla yani büyük patlama ile birlikte baĢlayan bir olgudur. Craig‟in de ifade ettiği gibi buna alternatif olarak ortaya konan, evren ve zaman için bir baĢlangıç öngörmeyen modellerin hiçbiri kendi içinde bile tutarlılık arz etmemektedir. Çünkü noktasal bir baĢlangıca sahip olmayan bu teoriler incelendiğinde, (Stephen Hawking‟in “sınırı olmama” önerisi gibi) geçmiĢin sonsuz değil sonlu olması gerektiğini ortaya koydukları görülecektir.23

Craig‟e göre 2003 yılında, önde gelen üç kozmolog Arvin Borde, Alan Guth ve Alexander Vilenkin, tarihi boyunca geniĢlemiĢ olan “herhangi bir evren”in geçmiĢte sonsuz olamayacağını, aksine geçmiĢte bir uzay-zaman sınırına sahip olması gerektiğini ispatlamıĢlardır. Onların ortaya koyduğu Ģey, evrenimizin boĢluktaki kuantum dalgalanmaları sonucu oluĢtuğunu öne süren modelin bizzat kendisinin evrenimizin geçmiĢte ezeli olamayacağını, aksine bir baĢlangıca sahip olmasını gerektirdiğidir. Çünkü bu dalgalanmanın baĢladığı bir an olmak durumundadır. Ayrıca bizim evrenimiz, birçok evrenden meydana gelen “çoklu- evrenin (multiverse)” çok küçük bir parçası olsa bile; onların teorisi, çoklu evrenin kendisinin de mutlak bir baĢlangıca sahip olmasını gerektirir. Spekülatif teoriler, - Büyük Patlama öncesi enflasyon senaryoları gibi- Borde-Guth-Vilenkin‟in

22

Ġlknur Demir, “Ġslam Kelâmında Zaman Kavramı”, Çukurova Ünv. SBE, BasılmamıĢ Y.Lisans Tezi, Adana, 2006, s. 120.

teoreminin sonucu olan mutlak baĢlangıçtan kurtulmak için icat edilmiĢlerdir; fakat bu teorilerin hiçbirisi, ezeli bir geçmiĢ görüĢünü geri kazandırmada baĢarı sağlayamamıĢtır. En fazla, baĢlangıcı sadece bir adım geriye ötelemiĢlerdir. Vilenkin, bulgularının sonucu hakkında açık sözlüdür:

“Bir argümanın makul insanları inandıran Ģey olduğu, ispatınsa (proof) makul olmayan bir insanı bile inandıran Ģey olduğu söylenir. Mevcut ispatla, kozmologlar ezelî bir evren olasılığının arkasına daha fazla gizlenemezler. KaçıĢ yok, kozmik bir baĢlangıç problemiyle yüzleĢmek zorundalar.”24

Kelâm kaynaklarında dağınık bir Ģekilde bulunan kelamcıların zaman görüĢüne baktığımızda zaman ile birlikte ve zaman içinde bir yoktan yaratma tasavvuru olduğu görülür. Çünkü zamanın objektif bir gerçekliği yoktur ve semavi cisimlerin yaratılmasıyla zaman da yaratılmıĢ olur. Zaman iki cismin birbiriyle olan iliĢkileri sırasında oraya çıkan bir kavramdır ve felsefecilerin iddia ettiği gibi ezelî değil, mümkündür. Allah zaman üzerinde mümkün atomların ve arazların birleĢip ayrılmalarını sağlamak suretiyle hareketi yaratır. Buna karĢılık zaman denilen Ģey art arda yaratılan ve süreklilik arz etmeyen atomik “an”lardan oluĢmaktadır. Âlemden önce atomlar var olmadığına göre, zaman da yoktu.25

Kelâmcıların bu zaman anlayıĢı hareket tanımlarında da görülebilir. Kelâmcılar hareketi de zaman gibi süreksiz anlara bölünebilir Ģekilde düĢünmüĢlerdir. Buna göre hareket eden bir parçacığın yol güzergâhı durağan noktalardan (stationary points) oluĢur. Örneğin “A parçacığı B parçacığından daha hızlıdır” dediğimizde, bunun anlamı: “A parçacığının güzergâhının B parçacığına göre daha az durağan nokta içerdiğidir”. Bu yüzden hareket, yol üzerinde bulunan “sükûn”ların sonlu anlarından oluĢan süreksizlik olarak düĢünülür.26

Onların bu zaman teorisi evrenin zaman içinde yaratıldığı görüĢüne ters değildir. Çünkü onlar bunu söylerken dünyanın içinde var olmaya baĢladığı zamansal anın dıĢında daha önce zamansal anların var olmadığını kast etmektedirler.

24 Craig, “Kelâm Kozmolojik Kanıtı”, 164-165. 25

ġaban Ali Düzgün, Nesefî ve İslam Filozoflarına Göre Allah-Âlem İlişkisi, Akçağ Yay., Ankara, 1998, s. 65.

Dolayısıyla zaman, filozofların iddia ettiklerinin tersine ne âlemin varlık Ģartıdır ne de onu öncelemiĢtir. Bunun tersine zamanın varlığı onu meydana getiren semavi cisimlerin hareketleriyle meydana gelmiĢtir. Bütün bu olup bitenler mümkün kategorisindedir ve onu yapıp eden baĢka bir varlığa yani faile muhtaçtır.27

Yani filozofların kelamcıların hudûs delilini eleĢtirirken öne sürdükleri gibi evrenin yaratılıĢından önce “boĢ bir zaman” veya Kant‟ın antinomiye yol açtığını düĢündüğü evrenin içinde yaratıldığı “boĢ bir uzay”ın bulunması gerekli değildir. Çünkü Big Bang teorisinin de ortaya koyduğu gibi hem uzay hem de zaman evrenin yaratılması ile birlikte ortaya çıkmıĢ olgulardır. Bundan dolayı asıl çeliĢki uzayın yaratıldığı bir uzay ve zamanın yaratıldığı bir zaman tasavvur etmektir. Onların bu çeliĢkiye düĢmelerinin nedeni ise Hawking‟in ifade ettiği gibi evrenden bağımsız mutlak bir zaman anlayıĢına sahip olmalarındandır.28

Zaten Einstein‟ın ortaya koyduğu izafiyet teorisi mutlak zaman anlayıĢının geçersizliğini ortaya koymuĢtur. Hawking Büyük Patlamanın aynı zamanda zamanın baĢlangıcı olduğunu Ģu sözleriyle ifade etmektedir:

“Hubble‟ın gözlemleri evrenin sonsuz küçüklükte ve sonsuz yoğunlukta olduğu (tekillik) Büyük Patlama denilen bir anın varlığını göstermektedir. Bu tekillik noktasında bütün bilim kuramlarımız geçerliliklerini yitirmektedirler. Buna bağlı olarak geleceğe iliĢkin tahminlerde bulunmak imkânsız olmaktadır. Bu andan önce olaylar olmuĢ olsa bile, Ģimdi olanları etkileyemezdi. Hiçbir gözlemsel sonuç olmayacağı için bu olayların varlığı görmezlikten gelinebilir. Denebilir ki, zaman -daha önceki zamanlar tanımlanamayacağı için- büyük patlama anı ile baĢlamıĢtır.”29

Burada üzerinde durulması gereken diğer bir nokta da Ģudur. Eğer zaman yaratılan ilk varlıkla birlikte ortaya çıkan bir olgu ise, ki bunu hem kelamcılar hem de filozoflar kabul etmektedir, Fârâbî ve Ġbn Sînâ‟nın iddia ettikleri âlemin zaman yönünden ezelî olduğu bir baĢka ifade ile ezelde yoktan yaratma ile kelamcıların

27

Düzgün, Nesefî ve İslam Filozoflarına Göre Allah-Âlem İlişkisi, s. 74. 28 Hawking, Zamanın Kısa Tarihi, s. 24.

kabul ettikleri sonradan yoktan yaratma arasında bir fark kalmamaktadır.30 Çünkü filozoflar ezelî yaratılıĢ tezini ortaya koyarken sonradan yaratılıĢın Allah ile ilk yaratma arasına boĢ bir zaman sokacağını iddia etmektedirler. Bu durumda eğer zaman ilk yaratma ile baĢlıyorsa o zaman zaten yaratmadan önceki bir zaman olgusundan bahsedilemez.

Görelilik teorisi ve Big Bang‟in açıkça ortaya koyduğu ve kanıtladığı Ģey mutlak bir zaman kavramının olmadığı ve zaman ve uzay dediğimiz boyutların büyük patlamayla birlikte baĢladığıdır. Bu tam da kelâmcıların zamanın itibâri/izâfî olduğu Ģeklindeki anlayıĢları ile örtüĢmektedir. Kısacası fizikçi C. F. Von Weizsacher‟ın dediği gibi “zamanın baĢlangıcı zaman dâhilinde değildir.”31

Yani zamanın içinde baĢladığı baĢka bir zaman olgusundan veya zaman baĢlamadan önceki bir zamandan bahsetmek anlamsızdır.