• Sonuç bulunamadı

Zaman-Mekan Algısında Belleğin ĠĢle

1.3. KENTSEL UZAMDA ZAMAN-MEKAN ALGIS

1.3.1. Zaman-Mekan Algısında Belleğin ĠĢle

Ġnsanın genetik bilgisi dıĢında edindiği bilgileri belleğinde toplaması, bu bilgileri aynı zaman dilimini paylaĢan çevresine ya da gelecek kuĢaklara iletmesi, belleğin, kültürün çoğalmasında önem taĢıması dıĢında zaman-mekan algısını da belirleyen bir güç olduğunu gösterir. Kültürel bellek, belleğin bireysel olarak bir iç mekanı (beyni) kullandığı fizyolojik-psikolojik yapısıyla değil, bireyin dıĢındaki mekanla (çevre) ve bu mekanın oluĢturduğu toplumsal koĢullarla hareket eder. Jan Assmann belleğin dıĢsal yapısını mimetik bellek, nesneler belleği, iletiĢimsel bellek olarak sınıflandırır fakat anlamın aktarılmasını, diğerlerini de kapsayan bütüncül bir kültürel bellek olarak değerlendirir190. Kültürel bellek, toplumda anlam bulan

değerlerle özdeĢlik taĢır. ĠletiĢim teknolojileri geliĢtikçe, -bunun ilk örneği yazının bulunmasıdır- bireyin dıĢarıdaki mekanla iletiĢimi karmaĢıklaĢır. Çünkü yazının bulunmasıyla kültürün yayılımı bilinen çevrenin ötesine geçer. Ġnsanoğlu ulaĢamadığı yerlerin kültürünü, yazı aracılığıyla öğrenir. KiĢisel belleğin ötesine geçilmesine neden olan bu geliĢim, kültürlerarası iletiĢimin bağımsızlaĢmasına yol

189 Aristoteles, Augustinus, Heidegger, Zaman Kavramı, Çev:Saffet Babür, Ġmge Kitabevi, Ankara,

2007, 55 s.

açacaktır. Özellikle Rönesans döneminde matbaanın bulunması, yazınsal anlatının ve iletiĢimin zaferi olarak kabul görür.

Bellek, sadece gelenek ve iletiĢimden beslenmez; anımsama da anlamın sürekli bir biçimde yenilenmesini, yeni anlamlar üretilmesini, unutulanın canlandırılmasını sağlar. Platon‟da anımsama, ruhun idealar dünyasına kavuĢma çabasıdır. Devlet yapısı içinde anımsama, akla dayalı olarak eğitim konusuna dönüĢmelidir. Çünkü geçmiĢi bilmek, Ģimdi‟de verilen mücadele için vazgeçilmezdir. Anımsama bir eğitim aracı olarak yazıda yoğunlaĢır ve bu yoğunlaĢma yazılı kültürün unutmaya olan direncidir191

. Kültür aktarımının en güçlü araçlarından biri olan yazı, dıĢ belleğin kurucularındandır ve bilgiyi ĢaĢırtıcı biçimde yaygınlaĢtırır. Kültürde geleneğin oluĢumu, geçmiĢle, Ģimdiyle ve gelecekle kurulan iliĢki, sosyo-politik kimlik geliĢimi, kiĢisel (iç) ve daha çok toplumsal (dıĢ) belleğe bağlıdır. Yani bellek, kültürel bir olgudur. Uzun yıllar boyunca bireysel bir yeti olarak algılanan belleğin, bugünü anlama ve geleceği kurgulamadaki gücü 18.yy.da Alfred Weber tarafından ele alınır. Weber, kültürel belleğin düĢünce tarihine bağlı olarak geliĢtiğini ileri sürer192. Öyle ki, tarihin geliĢimine bakıldığında, her baĢlangıcın içinde bir anımsamanın yattığı yadsınamaz ve bu durum, kültürün zaman-mekan iliĢkisini açığa çıkaran, geçmiĢ-Ģimdi-gelecek iliĢkisidir.

Bugüne dair edindiğimiz deneyimler, geçmiĢ hakkındaki bilgimize dayanır. YaĢadığımız dünyayı, geçmiĢ olaylar ve nesnelerle nedensellik bağı kurarak anlamlandırırız. Bireysel ya da toplumsal Ģimdiki zaman, -ki buna kültürel zaman kurgusu da denebilir- geçmiĢ yaĢantılardan hangisiyle bağlantılandırılırsa ona göre bir Ģimdi kurgulanır. Kısacası, geçmiĢin imgeleri bir araya gelince, o sırada var olan toplumsal düzeni meĢru gösterirler193

. Günümüzle ilgili deneyimlerimizin çoğu, geçmiĢe dair bildiklerimiz üzerine kuruludur ve geçmiĢle ilgili imgeler, yaĢadığımız toplumsal düzeni meĢrulaĢtırmaya yarar. Örneğin Fransız devriminde aristokrat kültüre ait kiĢilerin öldürülmesi, kıyafetlerde yapılan değiĢiklik ya da kendi tarihimizden örnek verecek olursak, Cumhuriyetin ilanından sonra Osmanlı

191 Ayrıntılı bilgi için bkz., Ayhan Yalçınkaya, Siyasal ve Bellek, Phoenix Yay., Ankara, 2005. 192 Bkz., Assmann, y.a.g.e., 29-30 s.

kültürüne ait ne varsa ortadan kaldırmak için mücadeleye giriĢilmesi, kültürel belleğin taĢıyıcı gücünün anlaĢılmasında iyi bir kaynaktır. Çünkü anımsama, bireysel olmaktan çok, kültürel bir etkinlik olarak ele alındığında kültürel geleneğin yenilenmesi de bu anımsamayla gerçekleĢir. Bellek, daima mekanlar aracılığıyla kodlama yapar, anımsama ise zamanla ilgilidir. Önce anımsanacak bir geçmiĢin oluĢması için zamanın geçmesi gerekir ve geçmiĢte anımsanacakları kaydeden de bellektir. “GeçmiĢ içinde bulunulan zamanın bağlamından ve anlam ihtiyacından doğan sosyal bir yapıdır. GeçmiĢ doğal olarak bulunmaz, bir kültürel varlıktır”194

. Dolayısıyla, zaman-mekan iliĢkisi kültürel yapıda bellek-anımsama olarak iĢlev bulur; ve anımsama bellektekilerin anlamlı bir anlatı dizisi oluĢturulmasına yol açar. Anıları canlandırma, ilginin toplumsal uzamlara odaklanmasıyla sağlanır. Bunlar, içinde yaĢadığımız ya da her an zihnimizde belirmeye hazır uzamlardır. Anılarımız bireysel bile olsa toplumsal, maddi uzamlara yerleĢmiĢtir195

. Bu da bizi farkındalığa götürür. Farkındalık olmadan anımsama olamayacağına göre bellek, bireyselin ötesinde toplumsal olarak belirlenir. Kısacası kültürün aktarımında zaman-mekan algısı bireyler aracılığıyla sağlanıyor olsa da bu geçiĢler toplumsaldır. Michael Schudson toplumsal belleği kolektif bellek olarak ele alır:

“Ben, bireysel bellek diye bir Ģey olmadığı görüĢündeyim. (…) Bellek toplumsaldır. Bellek, öncelikle toplumsaldır çünkü bireysel insan zihinlerinden çok, kurallar, kanunlar, standartlaĢtırılmıĢ usuller ve kayıtlar halinde kurumlara yerleĢmiĢ, yerleĢtirilmiĢtir. (…) Bellek, bireylerin zihinlerinde konumlanmıĢ olduğu durumlarda bireylerden oluĢan grupların –kuĢakların ya da mesleki grupların- ayırt edici özelliği halini alabilir. Bu durumda bellek bireysel bir mülkiyettir ancak geniĢ bir grup tarafından paylaĢıldığı için toplumsal ya da kolektif bellek olarak nitelendirilmesi doğru olacaktır.”196

Schudson‟a göre, bellek bireysel biçimde ortaya çıksa bile kolektif bir yapı sergiler. Çünkü belleğin iĢlevi, dilin bireyleri kapsayan kültürel inĢasıyla devreye girmektedir. Kolektif bellek, toplumsal oluĢuyla ilgi çekicidir, merak uyandırır. Çünkü insanlar bir ölçüde ortak bilebileceği ve bir ölçüde üzerinde fikir birliğine varabileceği bir geçmiĢin gerçekleĢmiĢ olduğuna inanır, güvenirler. Toplumsal

194

Assmann, a.g.e., 51 s.

195 Bkz., Connerton, a.g.e., 60-65 s.

196 Michael Schudson, “Kolektif Bellekte Çarpıtma Dinamikleri”, Çev:Begüm Kovulmaz,

psikolojide aitlikle temellenen güven duygusunda kolektif belleğin önemi vazgeçilmezdir197

ve bu ortak zemin, zaman-mekan algısını da belirleyen güç olur. Bellek bilgi kodlama, bilgi depolama ve bilgiyi gerektiği zaman, zihinde bulup getirme sürecidir ve dolayısıyla bu sürecin her aĢaması, hem toplumsal hem psikolojik hem de tarihsel izler taĢımaktadır. Anımsama üzerine kurulu olan bellek seçicidir ve öyküleme üzerinde yükselir. GeçmiĢin ilginçleĢtirilerek ilgi çekici hale gelmesi olan öyküleme, giriĢ-geliĢme-sonuç bölümlerinden oluĢan tarihsel bir anlatıdır198. GeçmiĢle ilgili bir öykü anlatmak, geçmiĢi bugünle iliĢkilendirme

çabasıdır ve daha da ötede “Ģimdi”, daima geçmiĢin hakimiyeti altındadır. YaĢanılan yüzyılın ya da son otuz yıllık yakın geçmiĢin küreselleĢme baĢlığı altında öykülenmesi rastlantı değildir. Böylesi bir adres belirleme, geçmiĢten getirilenlerin yeni bir bakıĢ açısıyla yeniden öykülendirilmesi, anlatılmasıdır ve küreselleĢme, anlatının yapısını da bozuntuya uğratır199. GeçmiĢin bilinebilir hale getirilip

tartıĢmaya açılarak tarihin önemsizleĢtirilmesi kültürel özgünlüğün yitirilmesine yol açar. Birey, sadece anımsaması gerekenleri anımsar çünkü toplumsalın yerini alan kitlenin önem verdiği değerler dıĢında kalan ne varsa unutulmaya mahkumdur. Böylece küresel anlatıyı oluĢturacak öyküler de aynılaĢmaya baĢlar. GiriĢ-geliĢme- sonuçtan oluĢan herhangi bir anlatı, sıradan bir ankete verilen cevapların “doğum yeri ve zamanı, dini mezhep, ikametgah, mezun olunan okullar, iĢ, evlilik, çocukların doğum tarihleri ve sayıları”200

gibi büyük baĢlıklardan ibaret hale gelir.

Zaman-mekan algısında belleğin bireysel ya da toplumsal iĢlevinin önemi anımsamayla anlam bulduğuna göre, bellek zamanla sınırlıdır. Bellekte gerçekleĢen anımsama iĢi zaman-mekan algısı aracılığıyla yapılır. Zihin, belli bir topluluğa ait bir zaman içinde anımsanacak olanları kurar ve desteğini zaman-mekandan alır. Dolayısıyla zaman, süreklilik içeren bir ortam olarak görülmelidir. Öyle ki, dün ve yarın, bugün içinde yaĢamayı sürdürür201. Kültürel bellekten yardım alarak

197 Bkz., Schudson, y.a.g.e., 196-197 s.

198 Ayrıntılı bilgi için bkz., Paul Ricoeur, Zaman ve Anlatı:iki Tarih ve Anlatı, Çev: Mehmet Rifat,

Yky., Ġst., 2009.

199

Bkz., Schudson, a.g.e., 184-185 s.

200 Schudson, a.g.e., 193 s.

201 Bkz., Maurice Halbwachs, “Kolektif Bellek ve Zaman”, Çev:ġule Demirkol, Cogito: Bellek:

anımsayan birey, ait olduğu toplumun dıĢında bir yerde ya da zamanda olsa bile, bakıĢ açısını kapsayan ve kendini konumlayıĢını belirleyen yine de geldiği kültürün özellikleridir. Küresel kent uzamında, zaman-mekan algısının baĢlangıç noktası kabul edilen bellek, kolektif zamanların karĢılaĢtığı mekanları içererek Ģimdinin mekanlarını kültürel bellekten aldığı izlerle biçimler202. Örneğin, Almanya‟ya giden

Türk iĢçilerinin sanki Türkiye‟de yaĢıyormuĢçasına mahalle kültürünü yansıtmaları ya da Ġstanbul‟a göç eden insanların ait oldukları yerel kültürü yaĢatmaya çalıĢmaları ve aylarca hatta yıllarca Marmara Denizi‟ni görmeden yaĢamaları gibidir.

Bellek, anımsamayla birlikte imgelerle dolu olan hayali bir mekan yaratırken203

anımsama daima zihinde canlandırılan bir mekanla ve buna bağlı olan bir zamanla yapılarak iç bellek ile dıĢ bellek aynı mekanda birleĢtirilir. Bilgisayarların sabit disklerinin insan zihninin uzantısı haline gelmesi gibi, dıĢ belleğin hakimiyetinde olan iç bellek de kapitalizmin tahakkümü altındadır. Küresel kültürde belleğin anımsama ve aklın algılama yetisi giderek zayıflamaktadır. Russell Jacoby tarafından toplumsal bellek yitimi olarak adlandırılan bu durum, küresel kapitalizmin bir getirisidir. Genel bir sendrom olan bellek yitimi, geçmiĢi anımsamayı önemsiz gören bir toplumun düĢünemeyiĢinin göstergesidir ve bellek, küresel ekonomi politikalarıyla zihinden kovulmaktadır. Jacoby bu durumu Marksist “ĢeyleĢme” kavramıyla açıklar:

“Marksizmde ĢeyleĢme, toplum tarafından nesnel olarak imal edilen bir yanılsamayı anlatır. Bu toplumsal yanılsama, toplumun insani ve toplumsal iliĢkilerini Ģeyler arasındaki doğal (ve değiĢtirilemez) iliĢkiler olarak tanıtarak statükoyu korumaya yarar. ġeyleĢme kavramına iliĢkin açıklamalarda çoğu kez psikolojik boyut, bellek yitimi, yani toplumu oluĢturan ve yeniden oluĢturan insani ve toplumsal etkinliğin unutulması ve bastırılması gözden kaçırılır. Toplumsal bellek yitimi bir ĢeyleĢme tipidir, daha doğrusu, ĢeyleĢmenin baĢlıca biçimidir. Bütün ĢeyleĢme, bir unutmadır.”204

Kapitalizmin doğasından gelen ĢeyleĢme, küresel piyasa ekonomisinde kâr dürtüsünün yoğunlaĢmasıyla büyük bir hız kazanır. Yeni olanın değer kazanması için eskiye dair ne varsa, hızla tüketilip unutulur. Kullan-at yöneliĢi sadece mallar

202

Bkz., Halbwachs, y.a.g.e., 74 s.

203 Ayrıntılı bilgi için bkz., Henri Bergson, Madde ve Bellek, Çev:IĢık Ergüden, Dost Kitabevi.,

Ankara, 2007.

üzerinde gerçekleĢmez, zihinsel süreçler, bellek ve buna bağlı olarak kültürde kullan- at formuna bürünür. Kullan-at formülü tüketimden düĢünmeye, yerel olandan evrensele, bireysel kimlikten toplumsal kimliğe, iç bellekten dıĢ belleğe hatta cinselliğe kadar her alana yayılır. Ġlginç olan bu yayılım sırasında ne düĢüncenin ne de insanın asla dıĢarıda bırakılmamasıdır. Öyle ki, küresel insan, daha iyi ve kapsamlı düĢünüyormuĢ gibi gösterilerek merkezi bir konumda algılatılır. Sonuçta yapılan her Ģey insan içindir fakat yeni olan daima geçmiĢi gölgeleyerek toplumu maskeler. GeçmiĢ unutturulur –zira, toplumsal bellek yitimi toplumun anımsama yetisini kaybetmesi, kendi kimliğinin parçası olan geçmiĢini bastırmasıdır. Dolayısıyla unutma, meta toplumunun psiĢik metası haline gelir205

. Oysa kimlik, uzamsal yapıda kiĢinin kendini geçmiĢin anlatıları tarafından konumlandırdığı bir süreçtir ve unutmanın baskısı kimlik karmaĢasının da tetikleyicisidir206

.

Connerton‟a göre, her türlü baĢlangıcın içinde bir anımsama vardır. YaĢanılan an‟ı yani Ģimdiyi geçmiĢle kurulan bağıntıyla ve geleceğe dair beslenen beklentilerle anlamlı hale getiririz. GeçmiĢ-Ģimdi-gelecek yapısında zamana koĢullu olan belleğin anımsama eyleminde hayali bir mekana gereksinimi olması, zaman-mekan algısının iĢleyiĢinin sadece belleğin varlığında değil, kent kimliğinin inĢasında da önemli bir yeri olduğu ortadadır. Zamana koĢullu ve zamanla sınırlı olan bellek, geçen süreyi kavrayabilmek için beynin bütünleĢtirme mekanizmasıyla çalıĢır. Bellek olmadan zamanı algılamak imkansızdır207. Olayların ardıĢık sıralanıĢının anlaĢılması bile

belleğin varlığıyla anlam kazanır. KüreselleĢme çağında belleğin sınırları, “kültürlerarası iletiĢim”le belirlenir. Robertson‟a göre bu geliĢme, zaman-mekan küçülmesi süreciyle kuĢatılır. Dünya giderek küçülmekte ve bu durum, küreselleĢmenin zamansal ve mekansal dıĢavurumu olarak görülmektedir208

.

205 Bkz., Jacoby, y.a.g.e., 25-31.

206 Ayrıntılı bilgi için bkz., Andreas Huyssen, Alacakaranlık Anıları Bellek Yitimi Kültüründe

Zamanı Belirlemek, Çev: Kemal Atakay, Metis Yay., Ġst., 1995.

207 Bkz., Ernst Pöppel, “YaĢanan Zaman ve Genelde Zaman (Bir BütünleĢtirme Denemesi)”, Zaman

Nasıl Ġçimizde, Evrensel Kültür Kitaplığı, Ġst., 1994, 31-35 s.