• Sonuç bulunamadı

2.2. TĠYATRAL ANLATIDA UZAM

2.2.1. Anlatısal Uzamın Türler

Tiyatral anlatıdaki uzam, yazınsal herhangi bir anlatıda yer alan uzamdan farklıdır ve tek boyutlu değildir. Yazar tarafından iletilen biçimine bağlı olarak, okuyucu/seyirci tarafından algılanıĢına göre değerlendirilir. Bir oyun metninde uzam, iki türlü varlık bulur. Mimetik ve diegetik olarak; yani yansıtılan uzamla anlatılan uzam olarak. Karakter bir uzam içinde eyleme geçer fakat daima kiĢiliğini oluĢturan baĢka uzamlardan söz eder, anlatır. Issacharoff‟a göre tiyatral anlatıdaki uzamın

448 Bkz., Ubersfeld, a.g.e., 12-18 s.

incelenmesi bu iki temel farkın ortaya konmasıyla baĢlar fakat tiyatro sanatı üç temel uzam ayrımıyla varolmaktadır:

Tiyatral anlatıda üç temel uzam göz önünde bulundurulur.

1.Gerçek uzam, tiyatro binası: Her oyun, gerçek bir mekanda sahneleneceği göz

önünde bulundurularak yazılır fakat bu tür uzam, gösterim çözümlemesinin konusudur.

2.Sahne Uzamı: Sahnede yaratılan uzam.

3.Dramatik uzam: Yazar tarafından belirlenen mekanda, göstergelerle ve

karakterlerin devinimiyle varlık bulan, değiĢim-dönüĢüme katkıda bulunan sözel boyuttur.450

Issacaroff‟a göre ilk iki uzam, mekansal olasılıklarla bağlantılıdır, oysa dramatik uzam, söz‟de yani dil‟de ortaya çıkar. Dramatik uzam, tiyatral anlatıda ortaya çıkan göstergebilimsel bir yapıdır. Dolayısıyla bu tür bir incelemede birincil uzam, oyun metninin kendisidir. Oyun metni genellikle kendi gösteriminin önünde yer alır. Çünkü metin, gösterime yön verendir ve bu haliyle birçok uzamı merkeze alan ve yaratan (sözel) dildir. Tiyatral anlatıda dil, iki biçimde yer alır: ĠĢitsel söylem(sözel metin ya da karakterlerin söylemi) ve iĢitsel olmayan söylem (sahne direktifleri ya da üstsöylem). Söylemin her iki biçimi de dramatik uzamı ifade eder fakat ikisi de kendi iĢlevsellikleri içinde farklıdır. Üstsöylemin iĢlevi yalnızca görünür olana baĢvurur yani yazarın seyircinin görmesini istediği vurgulamalara gereksinim duyar. Yazar bir uzamı betimler fakat seyirci bu betimlemeyi asla yazarın ifade ettiği Ģekilde bilmez, sahnede gösterilen kurmaca uzamla yetinir. Ayrıca iĢitsel olmayan söylem ya da üstsöylem, yönetmene, mimetik uzamı ortaya çıkarmasında rehberlik eder. O halde burada yine ikili bir durum oluĢmaktadır. Canlandırılan ya da anlatılan uzam451

.

Anlatıbilimciler tarafından mimetik ve diegetik uzam olarak tanımlanan bu ikili durum, “gösteren” ve “anlatan” ya da “yansıtılan” ve “anlatılan” uzam olarak ifade edilir. Mimetik uzam, sahne üstünde temsil edilendir fakat oyun metninde bu, yazar tarafından belirlenen uzamla özdeĢtir. Diegetik uzam ise karakterler tarafından anlatılır ve sahne üstünde gösterilmez. BaĢka bir deyiĢle, mimetik uzam doğrudan aktarılır, yansıtılandır; diegetik uzamsa karakterin söylemi aracılığıyla ortaya çıkan

450 Issacaroff, “Space Reference in Drama”., s.224. 451 Bkz., Issacaroff, y.a.g.e., 224-225 s.

sözel bir iletiĢimdir. Böyle bir ayrım Racine tragedyalarında kolaylıkla yakalanabilir, çünkü Racine tragedyaları, yansıtmadan çok anlatım üzerine kuruludur. Örneğin

Phedre‟de sahnede gösterilmeyen birçok mekandan söz edilir ama asal uzam,

sarayda gösteriĢsiz bir odadır. Dramatik aksiyon, anlatıda vurgulanır ve 5. perdede Hippolyte‟ın sahnede gerçekleĢmeyen ölümünün anlatılması bu durumun bir göstergesidir. 17. yüzyıl geleneğinin aksine modern ve modern sonrası oyunlardaysa dramatik gerilim ve merak duygusu, mimetik ve diegetik uzam arasındaki etkileĢimden kaynaklanır. Bachelard‟ın “içerisi-dıĢarısı diyalektiği”452

olarak adlandırdığı uzam değerlendirmesi, bu oyunların temel karĢıtlığını çözmede yol göstericidir. Çünkü modern ve modern sonrası oyunlarda yukarıda da değinildiği gibi uzam, karakterin varlık sorunsalına dönüĢmüĢtür. Örneğin Jean Genet‟nin

Hizmetçiler adlı oyununda mimetik uzam Madam‟ın yatak odasıyken hizmetçiler

Claire ve Solange‟ın uzamı diegetik kalır. Oyun içinde diegetik yani anlatısal olarak değerlendirilebilecek birkaç uzam daha vardır: Hizmetçilerin yaĢadığı tavanarası, mutfak, hapishane vb… Hapiste olan sevgili de aslında diegetik bir karakterdir. Tek bir telefon konuĢmasında duyulan sesi dıĢında asla sahnede görünmez. Hizmetçilerin anlatısal düzeyde seyirci tarafından algılanan tavanarası, Madam‟ın yatak odasıyla karĢıtlık gösterir453

.

Tiyatral anlatıda, iĢitsel ya da iĢitsel olmayan söylemin her ikisi de uzama aittir. Anlatı, diegetik bir uzamdan söz ettiğinde tıpkı bir Racine oyununda olduğu gibi sözel bir uzam söz konusudur. Öte yandan anlatı, mimetik uzamı temel aldığında ise yansıtılan iĢlevi kazanır. Gösteren, dekor, kostüm, ıĢık, ses-efekt kodlamalarıdır. Göstergebilimsel açıdan sözel olan görsel olanın merkezindedir. Böylece tiyatro dönüĢümlü bir yapı haline gelir. Kodlar arasındaki göstergelerin bu süreci bir hiyerarĢi içindedir. Dil, en baskın koddur. Dolayısıyla mimetik uzam, dilde, tamamen ya da kısmen söylemde ve üstsöylemde yer alır. Diegetik uzam ise sadece söylemde varolur454.

452 Bkz., Bachelard, a.g.e., .303-329

453 Bkz., Issacaroff, “Space Reference in Drama”, 235-238 s. 454 Bkz., Issacaroff, y.a.g.e., 235-238 s.

Tiyatro zamanı ve mekanı, gösteren-gösterilenden oluĢan göstergeleri aynı anda kullanabilen tek sanat biçimidir. Fakat tiyatroda gösterilen ile gösterge arasındaki ayrımı çizmek temel bir yöneliĢ olarak kabul edilir. Belirlenen bir göndergenin oyun boyunca değiĢik gösterilen anlamları vardır. Özellikle sahnedeki eĢyalar, oyun içinde beklenmedik iĢlevler yüklenebilir. Örneğin Ionesco‟nun

Sandalyeler adlı oyununda bir sandalye aniden bir karakterin yerine geçebilir.

Oyunun uzamsal anlamı dilsel gösterge sorunlarına bağlıdır. Gösterge, karakterleri ya da nesneleri sahne üstünde sunmak için yapılır fakat bunlar henüz seyirci için görünmezdir. YaĢlı Adam karısına “Çayını iç” der fakat parantez içinde (tabii ki burada bir çay yoktur)455

yazar. Oyunda göstergenin bir biçimi sahne direktifleriyle ortaya çıkarken diyalog baĢka bir Ģeyden söz eder. 17. yüzyıl oyunlarında böylesi bir durum, sahnede gösterilmeyen nesneler için kullanılmıĢtır oysa Ionesco‟da bilinçaltının dıĢavurumu için iĢlev kazanır. YaĢlı Kadın, seyir yerinin de içinde olduğu salonda boĢ sandalyelerle yeni bir mekan kurar ve böylece karakter oyun içinde uzamı değiĢtirir. Denizle çevrili olan iç uzamda dıĢarının varlığı, teknelerin sesleriyle seyirciye iletilir. Oyunun aksiyonu, bu iĢitsel dıĢ uzamın içerideki mimetik uzamı ele geçiriĢini gösterir. Dolayısıyla oyunda mimetik uzamın sistematik bir manipülasyonu söz konusudur ve oyunun dili, göstergelerin çarpıtılmasıyla normal mimetik iĢlevini kaybeder456. DıĢ uzam, yansıtılan uzamın bir uzantısıdır.

Tiyatral anlatıda uzamın çözümlenebilmesi için mimetik ve diegetik uzam arasındaki ayrımın belirlenmesi temel koĢuldur. Bir oyunda her iki uzam türü de mutlaka bulunur ve biri diğerinin tamamlayıcısıdır. Mimetik uzamın olduğu yerler sabittir –tabii tek bir mekan kullanıldığında- diegetik uzam ise sabit değildir, değiĢkendir ve çeĢitli söylemlerle hayata geçer. Tüm tiyatral anlatılar mimetik bir uzam içermek zorundadır fakat diegetik olanın varlığı zorunlu olmayabilir. Örneğin, Beckett‟in sözsüz oyunlarında uzam, tamamen mimetiktir. Fakat bazı oyunlarda da özellikle Racine tragedyalarında diegetik uzam, mimetik olanı gölgede bırakır; -zira, tragedyalarda uzam ve göstergeleri arasında neredeyse bir etkileĢim yoktur. Antonin Artaud‟nun çalıĢmaları da mimetik olmayan uzam anlayıĢına yakındır. Sözel unsurların baskın olduğu ritüelistik oyunlarında Artaud, görsel olana yapılan vurguyu

455 Eugene Ionesco, Sandalyeler/Ders, Çev:Fikret Adil, Kent Yay., Ġst., 1962, 43 s. 456 Bkz., Issacaroff, “Space Reference in Drama”, 238 s.

reddeder457. Kısacası, tiyatro yazını, mimetik ve diegetik uzam olarak adlandırılan bu iki uç arasına kurulmuĢtur ve anlatısal uzama özgü olan diğer türlerin kaynağı da buraya dayanır.