• Sonuç bulunamadı

Küresel Kent Uzamında Kimlik ĠnĢası

1.2. KÜRESEL KÜLTÜRÜN YAġAMSAL UZAMI: KENT

1.2.2. Küresel Kent Uzamında Kimlik ĠnĢası

KüreselleĢmenin kent kültüründe görülen belirgin etkisi çokkültürlülükle dönüĢen kimlik anlayıĢıdır. Kimlik, toplumsal bir varlık olarak insana özgü olan belirti, nitelik ve özelliklerle, birinin belirli bir kimse olmasını sağlayan Ģartların bütünü134dür. Kimlik, kiĢinin aidiyetlerini açıklayan, tanınmasına olanak veren özellikleridir fakat sadece öznel, sosyal ve kültürel bir durum ifade etmez; kimliğin, mekana ve nesneye ait olan yapısal bir niteliği de vardır ve yaĢanılan kentin çevresel ya da mekansal kimliği olarak yansır. Günümüzde kentsel kimlikler seçilir ve inĢa edilir. Seçme eylemi söz konusu olduğunda iradi bir tercih ortaya çıkar ve tercih etme, belli bir farkındalık düzeyi gerektirir. KiĢinin kendi kimliğinin ayrıntılarını oluĢturma ya da diğer bir deyiĢle inĢa etme çabası, farkındalık çerçevesinde yapılır. Aile yapısı, meslek seçimi, yaĢam alanı olarak kentin sınırları içinde bir tercih yapma gibi özellikler, kentlilerin kentsel kimlik inĢasında anlam bulması gereken özellikleridir135

ve tüm bunların hayata geçtiği mekan olan küresel kentin ana söylemi, kültürel farklılıkların korunmasının, demokratik hak ve özgürlüklerin ayrılmaz parçası olduğudur.

Ekonominin geliĢim hızına bağlı olarak kentleĢmeyle anlam bulan dünya kentleri her an değiĢir, değiĢimlere uyum sağlar ve yeniden yapılanır. Serbest piyasa ekonomisinde bilgi teknolojilerinin geliĢimiyle oluĢan bilgi toplumu anlayıĢı ve küresel bütünleĢmenin öngördüğü standartların evrensel değer olarak kabulü, kenti yeniden biçimlendirir; bu biçimlendirmede kentsel kimlik de durmadan yenilenir. ÇeĢitlilik içinde seçime zorlanan kimlik, kentsel mekanda kullanılıp atılan bir tüketim malı haline getirilir. Kellner oluĢan bu durumu, “post-modern kimlik” olarak değerlendirir. Günümüz kent yapısı içinde postmodern kimlik, rol yapma ve imaj oluĢturma çabasıyla varolur ve istikrarsızdır136. Eskinin ırk, sınıf, toplumsal cinsiyet

gibi büyük toplumsal kimliklere olan ilgisi, küreselleĢmeyle birlikte yerini daha küçük topluluklara hatta gruplara, hayat tarzlarına ve cinsel tercihlere bırakmıĢtır. Küresel kent yaĢamında kültürlerin sınırları belli değildir. Hali hazırda kentliler de tek bir kültüre bağlı olmayı yeterli görmemektedir. Her gün, kendisiyle ilgili yeni

134 TDK, a.g.e.,1324 s.

135 Bkz., Özyurt, a.g.e., 196-201 136 Bkz., Kellner, a.g.e., 208 s.

kimlikler keĢfeder; bir gün A derneğinin üyesiyken, ertesi gün yogaya giden biri oluverir.

“Artık, hiç kimse hayatının sonuna kadar belli sayıda tek bir insan grubu ile kurmuĢ olduğu iliĢkiyi devam ettiremez. (…) Gruplarla iliĢkilerimiz bazen uzun bazen kısa sürebilir. (…) ĠliĢki içinde olduğumuz grubun üyeleri de sürekli olarak değiĢir; gruba dahil olanlar ve gruptan çıkanlar olur. Bu da grubun değerlerinde ve dolayısıyla kimliğinde değiĢimlere yol açar. Grubun devingenliğine göre kimlikler de değiĢiklik gösterir. Bir bakıma kimlikler artık hiç tamamlanmamaktadır. ĠliĢki içinde olunan grupların sabit olmaması da sahip olduğumuz aidiyetin sayısal olarak değiĢkenliğini gösterir.”137

Kentsel kimlik, tam bir bombardıman hızında oluĢan değiĢkenlik içinde görünüĢler, imajlar ve tüketime dayanan boĢ zaman faaliyetleri çerçevesinde oluĢur. Çünkü kentli bireyin özgürce seçim yaparak hayatını her an değiĢtirebilme fırsatı, gerçek bir özgürlükten öte, görünürde yaĢanan bir özgürlüktür. Popüler kültürün ürettiği imajların etkisi altında kalarak kimlik tercihine giden birey, bu imajların ardında bulunan ideolojiler tarafından yönlendirilmeye açık hale gelir. Yönlendirmenin ardında, hakimiyeti elinde bulunduran kapitalist ve erkek egemen değerler bulunur138. Popüler kültürün ürünleri kimliğin yapaylığını ve değiĢkenliğini

ortaya koyar. Kent yaĢamında tüketimi sürekli kılmak, yeni ürünlere piyasa bulmak amacıyla durmadan imaj üretmek, kimliğin seçiminde ve inĢasında çoklu bir ortam yaratır. Dolayısıyla kentli birey, kimlikler deryası içinde yüzer; günümüzün popüler ifadesiyle de “kimlik karmaĢası” içinde kendini kaybetmesi olağandır.

Küresel kentte oluĢan kimlikleri, postmodernizm adı altında değerlendiren kuramcılardan biri de David Harvey‟dir. Postmodern kimliğin mekansal iliĢkisini küreselleĢmenin uzamı olan kent üzerinden çözümleyen Harvey, kent yaĢamında “zaman-mekan sıkıĢması”nı, sermayenin hızına bağlı olarak, modanın, ürünlerin, üretim tekniklerinin, emek süreçlerinin ve ideolojilerin gelip geçiciliğindeki artıĢla ifadelendirir139. Gelip geçicilik, kimlik ve mekan arayıĢlarını belirginleĢtirir; çünkü

137 Kevin Robins, “Ġnterrupting Identities:Turkey/Europe”, Questions of Cultural Identity,

Haz:Stuart Hall&Paul du Gay, Sage Pub.Ltd., London, 1996, 62 s.

http://www.google.com.tr/books?hl=tr&lr=&id=kwAqMRcoFCAC&oi=fnd&pg=PA61&dq=k.+robin s+interrupting+identities&ots=zQF8KYOazG&sig=hf5bakYTEKoDrcumyVPIXQZ2nF4&redir_esc= y#v=onepage&q=k.%20robins%20interrupting%20identities&f=false

138 Bkz., Kellner, a.g.e., 207-212 s.

insanoğlu belirsizlikte yaĢamayı hiçbir zaman sevmemiĢtir. Çevresiyle süreklilik sağlayacak iliĢkiler kurabilmek için, kendini zaman ve mekan içinde bir yerle iliĢkilendirmek zorunda hisseder. Ġnsanın bu çabası, kentlerin oluĢmasının temelidir fakat topluca yaĢamın büyük mekanı olan kentlerde, yerel yönetimlerin kent sakinlerine yaklaĢımı, sunulan olanakların eĢitliği adalet duygusunu var eder. Kapitalizm, mekan üzerinde oynanan bir köĢe kapmaca olarak görüldüğünde, manzaralı olan köĢeleri daima kapitalist gücün alacağı da ortadadır140

. O halde kentin mekansal dağılımından baĢlayarak eĢitsizlik ortamı yaratılması kaçınılmazdır. Kapitalizmin getirisi olan toplumsal eĢitsizliğin yarattığı mekansal ayrıĢmalar, kente özgü kimliklerin oluĢmasında etkin rol oynar. Adil olmayan bir ortamda eĢitsizliğin yol açtığı ayrıĢma, kentsel-sınıfsal kimliklerin mekandaki ifadesi olarak yükselir. Kent yaĢamında görülen ayrıĢma ya da aynı zamanda kutuplaĢma, kentte görülen üretim iliĢkileri, sınıfsal, etnik, kültürel farklılıklar, dinsel çatıĢmalar ve tabii ki güç iliĢkilerine koĢullu olarak biçimlenir. Kentin asıl görüntüsü, bu baĢlıkların içine giren kimliklerin mekansal bütünlük teĢkil etmesiyle görünür kılınır ve kentin baĢlı baĢına varlığı, bir kimlik temsilidir.

“Kentler, geniĢ anlamıyla antik kent, ortaçağ kenti, modern kent, postmodern kent gibi belli bir tarihsel geliĢme çizgisi içinde kimliklerle tanımlanmalarının yanı sıra, ticaret kenti, sanayi kenti, metropoliten kent, iletiĢim kenti, turizm-eğlence kenti, üniversite kenti, finans kenti gibi, uzmanlaĢma alanlarıyla tanımlanmaktadırlar. Yakın zamanlarda ise kentlerin bu kimliklerine, ülkesel geliĢmiĢlik düzeyleri ve uluslar arası alandaki rolleriyle bağlantılı olarak yeni kimlikler eklenmektedir. Örneğin (…) kolonyal kent ve küresel kent tanımlamaları bu yeni kimliklere iĢaret etmektedir.”141

Kent, mekan üzerinde bir zamana koĢullu oluĢuyla sadece kentte yaĢayanlara değil, kendisine de bir kimlik yaratır. Kentin kimliği, küreselleĢme içinde adeta bir tanıtım kartı gibi iĢlev yüklenir. Örneğin bir deniz kenti olmakla, bir eğlence merkezi olmakla övünen kentler vardır. Dünyanın önde gelen kentleri, daima bir kimlikle anılır. Örneğin New York özgürlükler kenti, Floransa sanat kenti, VarĢova müzik,

140 Bkz., David Harvey, Sosyal Adalet ve ġehir, Çev:Mehmet Moralı, Metis Yay., Ġst., 2006, 52-68

s.

141 Hatice KurtuluĢ, “Mekanda BillurlaĢan Kentsel Kimlikler:Ġstanbul‟da Yeni Sınıfsal Kimlikler ve

Mekansal AyrıĢmanın Bazı Boyutları”, Doğu Batı (Kimlikler), Doğu Batı Yay., Sayı 23, Ankara, 2003, 75-81 s.

Vatikan din kentiyken, Ġstanbul tüm dinlerin birleĢtiği otantik kenttir142

. Kentin sahip olduğu kaynaklar kentin kimliğini belirler ve kimlik, kentin geliĢimini yönlendirir. Diğer bir deyiĢle kentin kimliği, kentte yaĢayanların onda buldukları bir değerler toplamıdır143. Seksenli yıllardaki göç hareketinin “Ġstanbul‟un taĢı toprağı altın”

sloganıyla ivme kazanması, ekonomik beklentilerle kente gelenlerin maddi kazanç sağlamasıyla gündeme gelir. Göç yıllarının en çok ilgi gören hikayeleri, sıfırdan zengin olanların, Ġstanbul‟da baĢarıyı yakalayanların azimli çabalarıdır.

Kent, kentliler tarafından bir bütün olarak algılanmaz; parça parça kavranarak oluĢan bir imgenin sonucunda kentin kimliğinden söz edilmeye baĢlanır. Kimliğin toplumsal oluĢumu, özneler arası bir alıĢveriĢten doğan kararlılıktan ve herkesin fikir birliğine vardığı ortak özelliklerden doğar. Dolayısıyla bir kentin kimliği, tarihsel bir olgu olarak kültürel belleğe aittir, zaman içinde oluĢur ve değiĢip dönüĢür. Kent, kentlilerin yaĢadıkları mekana birçok değer yüklemeleriyle ve bu değerlere sahip çıkıp özveride bulunmalarıyla kimliğe bürünür. Bu kimlik, değiĢkendir ve kentlilerin bir yansımasıdır144. Üretim yapan, ürettiğini pazarlayabilen, sermayeyi yönlendirmek

için çekici hale gelebilen, eğlence sektörü geliĢmiĢ, kültür ve turizm alanında faal olan bir kent küresel kent olmayı baĢarabilendir. Kent üzerine yaptığı çalıĢmada ġafak Kaypak, küreselleĢme içinde dünya kenti olmanın çerçevesini John Friedman ve Goetz Wolf‟un yaptığı araĢtırmayla belirler.

“(…) J. Friedman ve G. Wolf, konuyu küreselleĢmenin kentler üzerindeki etkileri ile ilgili olarak yaptıkları “dünya sistem analizi” çerçevesinde ele almıĢlardır. (…) Friedman, bu mekanlara “world city” yani “dünya kenti” adını vermiĢtir. Friedman‟a göre; farklı piyasalar ve üretim faaliyetleri için kavĢak noktalarını oluĢturan, uluslar arası sermayenin toplandığı merkezler; küresel finans piyasalarının, ulaĢım ve iletiĢim faaliyetlerinin yoğunlaĢtığı alanlar, iç-dıĢ göç akımlarının baĢlıca hedefi olan merkezler, ekonomik ve siyasal geliĢime yön veren kentler dünya kentleridir.”145

142 Bkz., Nevval Çizgen, Kent ve Kültür, Say Yay., Ġst., 1994, 36-37 s.

143 Bkz., Ġlhan Tekeli, Kent Planlaması KonuĢmaları, TMMBO Yay., Ankara, 1991, 83-84 s. 144

Bkz., Besim F. Dellaloğlu, “Kent Öznenin Evidir”, 21.Yüzyıl KarĢısında Kent ve Ġnsan, Haz:Firdevs GümüĢoğlu, Bağlam Yay., Ġst., 2001, 73-79 s.

145 Yrd.Doç.Dr. ġafak Kaypak, “KüreselleĢme Sürecinde Kültürel Kimlik Açılımları ve Kentsel

Kentler arası küresel rekabet, -dünya kenti olmanın ortak yönlerini zorunlu tutsa da- bir yandan farklılaĢmayı savunurken diğer yandan da aynılaĢmaya yol açar. Çünkü küresel yarıĢ içine giren her kent, bir diğerini örnek almaktadır. Üstelik kentleri dünya kenti haline getiren nitelikler, sermayenin, serbest piyasa kurallarının iĢleyiĢi ve üretimin hayata geçiriliĢi bakımından benzerlik gösterdiği için kentlerin farklı özelliklerini koruması günden güne zorlaĢmakta ve bu durum, kimlik erozyonuna dönüĢmektedir. KüreselleĢme, dünya kentini yaratırken, kent dokusunda kalıcı tahribatlara neden olmaktadır. Öncelikle, çok uluslu Ģirketlerin fabrikalarını geliĢmekte olan ülke kentlerinde kurması doğanın zarar görmesine yol açar146

. Küresel sermayenin tekelci egemenliği de, markalaĢan kentsel yaĢamda tüketim alıĢkanlığını denetim altında tutma gücüyle kültürel kimliği aynılaĢtırmaktadır. KüreselleĢmenin kentlileri aynı davranıĢ biçimine zorlaması çeĢitliliği de ortadan kaldırır. Kentlilerin beslenme, giyim-kuĢam, barınma ve eğlenme alıĢkanlıkları aynılaĢarak küresel kültürün temel özelliğine dönüĢür. Bookchin bu durumu, küreselleĢmenin dayattığı “kentleĢme” sürecinin bir sonucu olarak değerlendirir.

“KentleĢme, modern dünyanın uğradığı tarihsel değiĢimin ve ekolojik açıdan bozulmasının bir simgesi ve gerçeği olarak ele alınabilir; kentleĢme, evrimsel saatin tersine çevrilip organik nitelikteki insani ve yaĢamsal iliĢkilerin sentetik iliĢkilere dönüĢmesinin simgesidir. (…) KentleĢme, kente kimliğini bir derece koruma olanağı tanısa bile, onun Ģeklini değiĢtirmekte, bununla da kalmayıp, insanlığın uygarlaĢması için bir sahne görevi gören kentin bu iĢlevini ortadan kaldırmaktadır. (…) kentin büyümesi gettolaĢmaya, kentin yok oluĢu ise benliğin yok olmasına yol açmaktadır.”147

KentleĢmeye eleĢtirel bir yaklaĢım getirmemek çok zordur. Çünkü seksenli yıllardan bu yana gerçekleĢen süpersonik hızlı geliĢmeler 21. yüzyılın kentlerini sahip olduğu yerel kimliği koruma mücadelesine sokmuĢtur. Kentlerde görülen yeni yapılanmalar sadece doğayı değil kolektif bilinci ve kültürel belleği de erozyona uğratır. Özellikle yakın tarih, neredeyse bir televizyon olayına indirgenmiĢtir. Çevresel bozulmalar, hava, su, gürültü kirliliği gibi sorunlar, “kentsel dönüĢüm projeleri” adı altında çözülmeye çalıĢılsa da kültürel erozyona müdahale etmek imkansız hale gelmektedir. Kente ait bir kavram olan “estetik”, anlamını yine kentte

146 Bkz., Erkan, a.g.e., 157-173 s. 147 Bookchin, a.g.e., 283-284 s.

yitirir; çünkü tüm kent yaĢamı dünya ölçeğinde bir örnekliğe doğru koĢmaktadır148. Lewis Mumford, tüketimin hedefi olan aynılaĢmayı, kenti de tüketilir hale getirmesi olarak değerlendirir.

“(…) bir ekonomi yayılmaya yönelik çalıĢmaya baĢladığında, araçlar hemen amaca dönüĢür; “gidiĢat hedef haline gelir.” Bundan da kötüsü, bu yayılmadan yarar elde eden sanayiler çıktılarının devamlılığını sağlamak için ya doğaları gereği ya da kalitesiz üretildiklerinden kısa bir süre sonra değiĢtirilmeleri gereken, hızla tüketilecek mallara bağlanmak zorundadır. Moda ve bilerek çabuk eskiyecek biçimde üretilmiĢ olma özelliği yüzünden mekanik üretimin sağladığı tasarruflar, boĢ zaman ve kalıcı zenginlik yaratmak yerine, sürekli büyüyen bir zorunlu tüketim tarafından sıfırlanıyor. (…) Aynı nedenle, kentin kendisi tüketilebilir, hatta harcanıp atılabilir oluyor. (…) Kentin, bir zamanlar nesilleri ve yüz yılları birbirine bağlamıĢ olan canlı hatırası yok oluyor. Sakinleri, kendi kendini yok eden, anların oluĢturduğu bir süreklilik içinde yaĢıyor. TaĢ çağının en yoksul vahĢisi bile böylesine kısır ve maneviyatı böylesine bozuk bir toplulukta yaĢamamıĢtır.”149

Sahip olduğu özgünlüğü koruyup geleceğe taĢıma gücü elinden alınan kent, kanserli bir hücrenin yayılması gibi her an eskiye ait olan dokularını yitirmeye devam etmektedir. Bir zamanların kent taĢra ayrıĢması bile keskinliğini yitirir. Artık küresel ölçekte olamayan kent, taĢradır. Doğal olarak kentli de, güçlü bir kentin kimliğini taĢıdığı, mutlu olduğu, dünyada ses-söz sahibi olduğu yanılsamasıyla yaĢamaktadır. Oysa gerçekte kentliler, sürekli bir tehlike altındadır. Zenginlik kaygan bir zemindedir ve her an kaybedilebilir. Kentlilerin boĢ zamanları monotondur ve bu monotonluk adeta rutin olarak görülüp reddedilmez. Kentliler tarafından terör ya da farklı entrika senaryolarıyla Ģiddete maruz kalma ve baĢlarına gelebilecek ani bir ölüm korkusu beklenir durur. YaĢanılan mekana ve toplumsal olana karĢı yabancılık hissetmek, adresi olmayan bir korku beslemek kentli insanın, insani anlamdan yoksun olan dünyasının genel görünümüdür. ĠĢte bu görünüm içinde kentin efsanesi yolda, yemekte, pazarda karĢılaĢılan insanlar tarafından değil, medya tarafından üretilir. Televizyonlarda görülen birkaç düzine kibar insanın günlük yorumu, kent efsanesine dönüĢür. Dolayısıyla kendiliğinden yapılıyormuĢ gibi görünen insani faaliyetler bile merkezi bir gözetim ve denetim altında gerçekleĢir150

. Denetleme ve gözetim altında tutma, kent uzamında mekansal ayrıĢmanın kaçınılmaz olduğunun kanıtıdır.

148 Bkz., Henri Laborit, Ġnsan Ve Kent, Çev:Bertan Onaran, Payel Yay., Ġst., 1990, 163-189 s. 149 Mumford, a.g.e., 658 s.