• Sonuç bulunamadı

zamanında inşaasına başlanmıştır.

Belgede Diyarbakır ekonomi tarihi 1 (sayfa 94-99)

Mesudiye medresesinde gördüğünüz bu iki sütun geçmişte sürekli dönüyor olup medreseyi depreme karşı koruyordu. Hamamlarda yakılan çöpler, şehrin temizliğini sağladığı gibi sıcak sular Ulucamiye ve medreseye ısıtmak üzere geliyordu ve bu iki sütunu da çeviriyordu.

Zinciriye Medresesi, XII. yüzyılın sonlarına tarihlendirilmektedir. Medresenin mimarı Melik Salih Necmeddin’dir.

Artuklular döneminde Diyarbakır’da bakır ve demir maden işlemeciliğinde önemli hamleler yapılmıştır.Abbasi halifesi el-Mustekfi Billah ,Dicle nehri üzerinde yaptırdığı köprü için gerekli zinciri hani ilçesinde yaptırmıştır (92).

Malabadi köprüsü:

Artukoğullarından Timurtaş tarafından yaptırıldı. Köprü hakkında

Gabrielşu bilgileri vermektedir. “...Modern statik hesabının olmadığı devirde bu açıklıkta zaman için böyle bir eser hayranlık ve takdiri muciptir. Ayasofya Cami’sinin kubbesi, köprünün altına rahatlıkla girebilmektedir.

Balkanlar’da, Anadolu’da Orta Doğu’da bu açıklıkta, bu yaşta başka köprü yoktur .

Evli Beden Burcu (Ulu Beden Burcu): Artuklu Melik Salih tarafından 1208 yılında Mimar ibrahim’e yaptırılmıştır.

Artuklu hükümdarı Necmeddin Alpı bayındırlık faaliyetleri ile tanınıyordu. Silvan’da yabancı konuk ve elçiler için Silvanda bir saray yaptırdı. M.1164’de Kırk burç denilen bölümü yaptırdı.1176 vefat etti, Kubbetüssultan’a gömüldü (93). Burası dedesi I.Kılıcaslanın türbesidir.

Ulu Camii (Silvan): Artuklulardan kalma camilerden biri de Silvan Ulu Camii’dir. Dıştan kubbenin sekizen kasnağı ve tarmpları bellidir. Üzerini basık, piramit bir külah örter. Kubbenin kaidesinde, Artuklulardan Timurtaş’ın oğlu

Necmeddin Alpi (1152-1176) nin kitabesi vardır ve bu bir tamir kitabesi değildir.

Ulu cami’deki ikinci kitabesi H. 624. (m. 1227) tarihli olup, Eyyubiler’den Ebu’l Muzaffer Gazi’ye aittir.

Necmeddin Alpı’nın kızı Zübeyde hatun Çermik HaburmanKöprüsünü

yaptırmıştır. Kitabede bu bilgi kayıtlıdır.

Yedi Kardeş Burcu: Artukoğlu Melik Salih adına 1208 yılında Mimar İbrahim’in oğlu mimar Yahya’ya yaptırılmıştır. Burcun üzerinde Selçukluların simgesi olan çift başlı kartal ile iki arslan kabartması, bunların altında da burcun yazıtı vardır.

Haburman köprüsü

Diyarbakır’da tıp ilminde hamleler yapılmıştır. Tıp öğretimi için Artuklular döneminde bir darüşşifa yaptırılmıştır. Artuklu emiri Necmeddin İlgazi’nin hanımı Sıtti Hatun’un 1176-1185 tarihleri civarında yaptırdığı bir tıp medresesi olan bu Darüşşifa günümüze ulaşamamıştır (94).

Devegeçidi köprüsü

Artuklu sarayı zengin renkli taş mozaik ve çini süslemelerle oldukça gösterişli selsebil ve haçvari eyvanlarla çevrili fıskıyeli bir havuza sahip olan sarayın, renkli taş ve cam küplerden oluşan mozaik süslemeleri, Türk mimarisinde ilk kez burada görülmektedir. Doğu bölümünde saraya çıkışı sağlayan merdivenler açığa çıkarılmış ve saray girişinin, alttaki kemerin yanında olduğu belirlenmiştir.

Ebul İz El Cezeri

XIII. yüzyılın başında, Diyarbakır Artuklu Sarayı’nda 32 yıl başmühendislik görevi yaptı. El Cezeri, su saatleri, otomatik kontrol düzenleri, fıskiyeler, kan toplama kapları, şifreli anahtarlar ve robotlar gibi, pratik ve estetik birçok düzeni tasarlayan ve bunların nasıl gerçekleştirileceğini anlatan “Kitab-el Hiyal” adlı kitabın yazarıdır.

El-Cezerî’nin Yaşadığı Dönem ve Ünlü Eseri

El-Cezerî (1136-1206), Diyarbakır yöresinde yaşamış, Artuklu sarayında “reis el-âmal”(başmühendis) olarak 32 yıl (1174-1206 arasında) hizmet etmiş bir bilim adamıdır. Artuklular Diyarbakır’da 1183-1232 tarihleri arasında hükümran olmuşlardır. Artukoğullarının, Hısnkeyfa/ Hasankeyf Artukluları (1101-1232), Mardin Artukluları (1108-1408) ve Harput Artukluları (1185-1203) olmak üzere üç kolu vardı. Hısnkeyfa Artukluları, Artuk’un oğlu Muineddin Sökmen (yön. 1101- 1105) eliyle kurulmuş olup Diyarbakır yöresi, buraya bağlı olmuştur. Beldenin adı Osmanlıda Hasankeyf, Süryanilerde “Hesna Kepha”; Abbasi, Hamdani ve Mervanilerde ise “Hısn Keyfa” şeklinde idi. İslâm öncesi dönemde “Cepha” adıyla Süryani piskoposluk merkezi olmuş, 131 yıl boyunca Artukoğullarına başkentlik yapmış, ardından Eyyûbi egemenliğine girmiş, 1260 yılında Moğol istilâsına uğramış, 1516’da Osmanlılara geçmiştir. Mardin Artukluları 1108’de Necmeddin İlgazi (yön. 1108-1122), Harput Artukluları ise 1185 yılında Nureddin Muhammed bin Karaarslan (yön. 1175-1185) ve İmadeddin Ebubekir bin Karaarslan (yön. 1185-1203) eliyle kurulmuştur. Artuklu emîrlerinin bilime ve resim sanatına destek verdikleri anlaşılmaktadır. Artuklu dönemi Diyarbakır‘ının (Âmid) maden işleme merkezi, zengin ve hareketli bir ticaret kenti olduğu, 12. yüzyılın sonlarında kentte 140 bin cilt kitap bulunduğu bilinmektedir. Artuklular Doğu Anadolu ve Kuzey Suriye’de Haçlılara karşı yaptıkları karşı koymalar ve oluşturdukları eserlerle tanınmışlardır. El-Cezerî bu dönemde, Hısnkeyfa Artuklu sarayında hizmete başlamıştı. Hısnkeyfa Artuklu hükümdarı Nureddin Muhammed, Selahaddin Eyyûbî (1138-1193) ile dayanışma içinde Diyarbakır’ı Nisanoğulları‘nın elinden alıp kente sahip olmuştur. Diyarbakır surlarının Urfa Kapısı üzerindeki 1183 tarihli kitabe, bu olayı belirtmektedir. 1232-1234 yıllarında Anadolu Selçukluları tarafından ortadan kaldırılan Artuklular, mimarî süslemede ve sikkelerde insan figürü kullanan sayılı Türk-İslâm beyliklerindendir.

Batı dünyasında adı kısaca “al-Jazari” ya da “al-Gazari” diye bilinen el- Cezerî, su saatleri, otomatlar, su kaldırma düzenekleri, fıskiyeler, şifreli anahtarlar

ve daha pek çok pratik ya da estetik mekanizmanın tasarım ve gerçekleştirimini anlatan Kitab el-Câmi’ Beyn el-İlm ve’l-Amel el-Nâfi’ fî Sınaat el-Hiyel (Olağanüstü Makine Yapımı Üzerine Bilim ve Teknik Arasında Yararlı Bir Kitap) adlı ünlü eserin yazarının tam namı “Bedî’ûz-Zamân Ebu’l-İzz İsmail ibn el-Rezzâz el- Cezerî”dir. Burada, “bedî’ûz-zamân”, çağının harikası; “ibn el-rezzâz”, bir pirinç tüccarının oğlu; “el-Cezerî” ise “El-Cezîre’li” ya da Ceziret-i ibn Ömer’li (günümüzde Mardin’in Cizre ilçesi) anlamına gelir ve Fırat ile Dicle arasındaki Yukarı Mezopotamya bölgesine, Arapça’da “ada” anlamına “El-Cezîre” denir. Bu kitabın kimi nüshalarının adı değişik olup bunlarda Kitab fî Ma’rifet el-Hiyel

el-Hendesiyye (Usta İşi Mekanik Aletler Bilgisi Kitabı) diye geçer, kısaca Kitab el-Hiyel adıyla bilinir. El-Cezerî, Artuklu Sarayı’na 1174’te girmiş, Nureddin

Muhammed (yön. 1175-1185) ve oğulları Kutbeddin Sökmen (yön. 1185-1200) ile Nâsireddin Ebu’l-Feth Mahmud Karaaslan (yön. 1200-1222) dönemlerinde saray mühendisi olarak çalışmıştır. Bu bilimsel kitap, Hısnkeyfa Artuklularına bağlı olan Âmid’deki (Diyarbakır) Artuklu sarayında 1206 yılında yazılmıştır. Dili, zamanının bilim dili olan Arapça’dır. Eser, ününü çağlar boyu yitirmemiş, pek çok kez kopya edilmiş ve çeşitli dillere çevrilmiştir. Bugün İstanbul Topkapı

Sarayı III. Ahmed Kütüphanesi’nde bulunan 3472 kayıtlı yazma, Hicri 602

Belgede Diyarbakır ekonomi tarihi 1 (sayfa 94-99)