• Sonuç bulunamadı

Ahmed Kütüphanesi’nde bulunan 3472 kayıtlı yazma, Hicri 602 (Miladi 1206) tarihlidir Mevcut el-Cezerî yazmalarının en eskisi olan bu

Belgede Diyarbakır ekonomi tarihi 1 (sayfa 99-116)

nüsha, kayıp orijinal eserin bir ikinci el kopyası olarak en önemli nüshasıdır ve Muhammed ibn Yusuf ibn Osman el-Haskefî (Hısnkeyfa’lı) tarafından

kopyalanmıştır. Arslan Terzioğlu’nun belirttiğine göre el-Cezerî’nin eserinin, dördü Topkapı Sarayı Müzesi’nde (III. Ahmed Nr. 3472, Nr. 3461, Nr. 3350 ve Hazine Nr. 414) ve biri Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Ayasofya Nr. 3606) olmak üzere beş elyazma nüshası Türkiye’de bulunmaktadır. Atilla Bir’in bildirdiğine göre bu yapıtın yurtdışında Dublin Chester-Beatty Kütüphanesi’nde bir, Oxford Bodleian’da iki, Leiden Üniversitesi’nde iki, Paris Bibliothèque Nationale’de üç kopyası daha bulunmaktadır. Ayrıca ABD’nin çeşitli koleksiyonlarında farklı yazmalardan koparılmış minyatürlü sayfalar sergilenmektedir. Terzioğlu’na göre St. Petersburg’da da bir nüshası vardır. Makinelerin resim ve planlarını da kendisi çizdiği için el-Cezerî, aynı zamanda iyi bir ressamdı.

El-Cezerî’nin Otomatlarından Örnekler

El-Cezerî, birinci bölümde “finkân”, “binkam” vb. terimlerle adlandırılan su saatlerinden ; ikincisinde şarap meclislerinde kullanılan otomatik kaplardan, insan ve hayvan biçimindeki makinelerden; üçüncüsünde ibriktarlık rolünü oynayan hayvan ve insan figürlü otomatlardan; dördüncüsünde kesilip akan çeşitli fıskiyelerden, kendi kendine saz ve düdük çalan makinelerden; beşincisinde kuyu ve ırmaklardan su çıkaran tulumbalardan; altıncısında ise saray hizmeti gören çeşitli makine, şifreli kilit vb.den söz eder. Eserde toplam 50 dolayında ilginç buluş yer almaktadır (260).

Bu sarayın Artukoğullarından Nasirüddin Salih bin Muhammed tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır.

Diyarbakır-Eğil yolunda, Devegeçidi Suyu üzerinde bulunan bu köprüye Artuklu, Devegeçidi Suyu isimleri de verilmektedir. Köprünün üzerinde iki kitabe ve bir de Kuran’dan Bakara Suresi yazılıdır Bu kitabelerden köprünün Artukoğlu

Hükümdarı Melik Salih Mahmud tarafından 1218’de yaptırıldığı, mimarının da

Cafer Bin Mahmud olduğu öğrenilmektedir.

Ergani Zülküfl peygamber Mescit duvarında Artuklu hükümdarlarınd

Fahrettin Karaaslana ait ve üzerinde Fahreddin ibaresi bulunan güzel bir nesih

kitabe vardı (95) (96).

Ulu Cami (Hani)

İlk yapı muhtemelen Artuklu devrinde inşa edilmiş Üzerindeki yazıtlarından 1657 ve 1682 yıllarında onarıldığı anlaşılmaktadır.

Zeynebiye (hatuniye) Medresesi, Artuklu Döneminde yapılmış bir yapıdır Hz. Zülkifl makamı

Çermik Ulu caminin kitabeden Artuklularından Fahrettin Kara Arslan (1108-1148) zamanında yapıldığı anlaşılmaktadır.

Eyyubiler Miladi 1183 yılının Mayıs sonunda Selahaddin, şiddetli bir

muharebeden sonra Amid’i zaptetmiştir. Bu sırada Amid’in emiri, Nisan Rişana’dır. Bu emir, şehri muhasara edenlere karşı cesaretle harp etmiş, ancak, şehir halkı ondan yüz çevirmesiyle Sultan Selahaddin’in adamlarından bir kısmı, Amid’in iki suru arasına sıkışmış ve Amidliler bunların hepsini öldürmüşlerdir. Bunun üzerine Sultan Selahaddin, şehrin Emirine şiddetli tehditler yazarak ağır antlar içmiştir. Nisanoğlu, bu vaziyet karşısında korkmuş, kendi hayatı, ailesinin selameti ve mallarının emniyeti namına söz aldıktan sonra, sultanın müsaadesi ile üç gün içinde sarayının içinde ne varsa hepsini çıkarmış ve böylece şehri terk etmiştir. Belirtildiğine göre, kendisi bu üç gün içinde servetinin ancak, onda birini taşıyabilmişti. Çünkü onun Amid içinde topladığı servet, çok büyüktü. Selahaddin, Amid’i aldıktan sonra onun içindeki her şeyi Kara Aslan oğlu Nureddin’e vermiştir. Anlatıldığına göre kulelerin birinde yüz bin mum ve kütüphanede bir milyon kırk bin cilt kitap bulunmuştu. Selahaddin, Amid’den yalnız bu kitapları almış ve bunları veziri olan Kadı El-Fadıl’a vermiştir. (53) 1183 tarihinde Selahaddin Eyyubi’nin Diyarbakır’ı fethederek Hasankeyf Emiri Artuklu Kara-Arslanoğlu Nereddin Mehmed’e vermesiyle Diyarbakır’da da, Artukoğulları egemenliği başladı. Artukoğulları yönetimi 1232’de son bulmuştur. Artukoğulları yönetiminde Diyarbakır’ın kültür, sanat ve uşgarlık bakımından en üst düzeye yükseldiği görülür.

1232’de Eyyûbî Sultânı Melik Kâmil Diyarbakır’ı ele geçirerek Artukoğullarına son verdi. 1240’ta Anadolu Selçukluları Diyarbakır’ı aldılar. Eyyûbî Emiri Melik Kâmil, 1258’de Diyarbakır’ı Selçuklulardan geri aldı. 1259’da şehir, İlhanlılara geçti. İlhanlılar, bölgeyi Artukoğullarına bıraktılar 1232’de başlayan Eyyubiler dönemi, 1240’ta sona ermiştir. Bu tarihten sonra Diyarbakır ve bölge, Anadolu Selçukluları’nın eline geçmiştir. Anadolu Selçukluları’nın bölgedeki egemenliği 62 yıl sürmüş, 1302 tarihinden itibaren

Mardin Artukluları şehre ve bölgeye egemen olmuşlardır. Bu egemenlik 92 yıl sürmüş, 1394’de bu defa Timur hakimiyeti başlamıştır (69).

Eyyubi eserleri

Ezher üniversitesinin temelinde Diyarbakır vardır. Selahaddin Eyyubi Diyarbakır’ı fethedince Zinciriye medresesinde 1.040.000 kitap görmüştü Selahattin Diyarbakır’ı Nisanoğullarından aldığında Nisanoğlunun kütüphanesini Kadı Fazıl’a hediye etti Bu kütüphanede 1.040.000 kitap vardı. Fazıl bu kitapları seçerek 70 deve ile Kahire’ye’ götürdü O devirde Kahirede’ki kitap sayısı sadece 125.000 idi. Bu kitaplar Ezher üniversitesinin kurulmasına alt yapı oldu. (97-100) Silvan kale kapılarında bezemeli kitabeler bulunmakta olup, bunlar Eyyubilerden Melik Eşref zamanından kalmıştır. Ayrıca kalenin diğer kapılarında da Melik Kamil, Selahattin Eyyubi, Melik Evhad, ait çeşitli kitabeler de bulunmaktadır. Sonraki devirlerde kale içerisine Ulu Cami eklenmiştir.Eyyûbîler döneminde de Silvan surları onarılmış, Ulu Camiye ekler yapılmış, bir de cami yaptırılmıştır. Bunu eserlerdeki kitabelerden anlamaktayız. Surlardaki kitabelerden ilki büyük islâm mücahidi, ünlü komutan ve devlet adamı Salâhaddin Eyyubi’ye aittir.

Silvan surları

Melik Adil ve Eshab-ı Kehf 1183’de Diyarbakır Selahaddin Eyyubice alındı.

Kardeşi Melik Adil 1218 yılına kadar bölge sorumlusu oldu. Şimdi Diyarbakır Lice’ye gidiyoruz. Selahaddin Eyyubi döneminde mağaranın yarısının yıkılıp aşağıya Derkam köyüne düştüğünü,mağara unutulmasın diye S. Eyyubinin kardeşi Melik Adil’in Kehf mağarasını tamir ettiğini bu yazıda görüyoruz Lice’deki belge MS. 1200 Melik Adilin tamir kitabesidir.

Lice Eshab-ı Kehf dünyada belgesi en eski olan yerleşim yerlerindendir.

Tarih MS. 1200

Tarsusla ilgili Osmanlı belge tarihi 17 Receb 1861 tarihlidir Maraş ile ilgili Tahrir ve Evkaf Deterlerindeki Kayıt, Alâaüddevle Beğ Vakfiyyesi›dir. 1501 tarihlidir Diyarbakır Lice çok daha eski belgeye sahip olmakla beraber kendini tanıtamamaktadır.

Kitabe Lice Eshab-ı kehf

Melik Kamil

Diyarbakır Surları çifttir ve paraleldir

Dıştakinin alçak, içtekinin yüksek tutulduğu birbirine paralel çift surla çevrili olan Diyarbakır’ın dıştaki suru kuzey, batı vegüney yönlerinde genişliği kuzeyden güneye doğru 15 metreden 6 metreye düşerek daralan bir hendekle çevrilmiştir.. Eyyubi Sultanı Melik Kamil 1231-1232 yıllarında Diyarbakır’ı aldığında dış suru yıktırmış ve bu taşları içteki surlarda kullanmıştır. İçkalenin kuzeydoğusunda dış surlara ait kalıntılar vardır (101).

Dış surlar ve hendek eski Doğumevi karşısındaki ikinci surdan kalıntılar. Aradaki yer ise hendektir İkinci surlara ait kalıntılar görülüyor.

Melik Salih

Diyarbakır’da kitabelere geçmiş ilk vergi affı Hanefiler bölümünün dış duvarındadır.

Bu yazıt Artuklu Hükümdarı Melik Salih’e ait bir fermandır.

Bu fermanda Hükümdar, Amid ahalisi üzerindeki yüklerin kaldırıldığını, vergi affı getirdiğini anlatır. Bu emrin uygulamasından da bütün naipleri, mutasarrıfları sorumlu tutar.

Güzel nesih yazı ile taşa oyulan kitabede şöyle deniliyor;

“Devlet-i kahirenin devamı süresince Amid ahalisinden arızı külfetler, ölçüler, tartılar adı ile alınan vergiler tamamen kaldırılmış olup, bütün ahali için serbestlik hasıl olmuştur.

Melik Salih’in manevi hizmetleri de vardır.

Arif paşa seyahatnamesinde Ergani’de Zülküfl peygamber makamında Melik

Salih zamanında yapılan ve hediye edilen şamdanla,hazrete ait bir demir asayı gördüğünü,ayrıca İran yapımı bir şamdanı da gördüğünü ifade eder (102-104).

Silvan’da Eyyubi eserlerini görüyoru

Silvan İlçesinin güneydoğusunda yer alır. Eyyubiler Camii olarak anılan cami yıkılmış ancak minaresi günümüze ulaşmıştır. Eyyubiler döneminde 1199-1244 tarihleri arasında inşa edildiği üzerindeki kitabelerden anlaşılmaktadır. Kare planlı, 35 metre yükseklikte, beş katlıdır ve şerefesi yoktur. En üst katta şerefe görevi gören dört yöne açılan pencereleri bulunmaktadır (105).

Melik evhad Eyyub (M.1210) tarihli kitabeninin olduğu Silvan Eyyubi cami minaresi (kırık minare).

Ulu Camii (HAZRO)

Bazı kaynaklarda XIII. yüzyılda Eyyubiler döneminde yapıldığı belirtilmektedir. Bazı kaynaklarda da Osmanlı mimarisine benzerliğinden ötürü XVI. XVII. yüzyıllarda yapıldığı belirtilmektedir.

Bazı kaynaklarda XIII. yüzyılda Eyyubiler döneminde yapıldığı belirtilmektedir.

Mogollar ve Timur Döneminde Diyarbakır

Cengiz Han’ın batı seferinden sonra Türk-Moğol komutanları aileleri ile birlikte bir daha dönmemek üzere batıya göndermişlerdir. Bu komutanlar arasında yer alan Curmagan, dört tümenlik askeri ve Türk-Moğol boylarıyla Ön-Asya’dan Anadolu’ya geçmiştir. Bu boylar arasında yer alan Tatarlar’ın içerisinde Abaka Han döneminde Diyarbakır valiliği yapmıs Durbay Noyan, Giray ve kardesi Tuladay ayrıca Malatya valisi olan Kürboga yer almaktadır. Tatarlar genellikle Anadolu’da Amasya, Tokat ve Çoruh boylarında yasamışlardır. Bu yüzden Anadolu’nun her tarafına yayılmışlardır.

Ön-Asya’dan göç eden boylar arasında yer alan Oyratlar ise Anadolu’ya gelen kavimlerdendir. Diyarbakır bölgesinde yoğun halde yasayan Oyratlar, Celayir Devleti ve onun dağılmasından sonrada Karakoyunlar arasında varlıklarını XV. Yüzyıla kadar sürdürmüşlerdir. Moğol harekâtı, Anadolu’nun Türkleşmesinde mühim bir rol oynamıştır Bu göçlerden sonra Moğolların himayesindebulunan Mardin Artukluları, 1302 yıılnda Gazan Han döneminde Diyarbakır bölgesiMardin Hükümdarı Artuklu II. Melik’ül Mansur Ebûl Feth Necmeddin Gazi’ye verildi.

Yerine oglu Semsûddin Salih geçti

1315 yılında Nasirûddin, Diyarbakır bölgesine girdi. Amid çevresine saldıran Mogollar, Erzen ve Meyyafarîkîn’i de yğgmaladılar. Amid ‘de öldürülen kişi sayısı kaynaklarda on beş bin kadar geçmektedir Etrafıyağmaladıktan sonra geri çekildi.

1317 yılında Halep naibi Caca-Oglu isminde bir Türkmen idaresinde göçebe Arap ve Türkmenlerden oluşturulan ordu Diyarbakır bölgesini yağmaladı.1318 yılında ise Diyarbakır bütün bölge çekirge istilası, kuraklık ve açlık nedeniyle binlerce insan öldü. Kurtulabilenler başka bölgelere göç ettiler.

Gazan Han’ın Mardin Artuklularına verdiği Diyarbakır yönetimi 1394 yılında son buldu. Bu çagda 1317 yılında açlık ve kuraklık nedeniyle Halep’e giden Türkmenler bölgede nüfusun azalmasına neden oldular. Moğol istilasından sonra 1394 yılında Timur, Diyarbakır’ı işgal etti.

Bu sırada Selçuklular devrinde Anadolu’da yerleşmis olan Tatar Türkmenleri, Ankara savasından Timur’un saflarına geçmek isteyeceklerdir. Fakat Timur, onları Maveraünnehir’e göç ettirmistir.

Timur’un Ortadoğu seferleri sırasında ele geçirilen Diyarbakır ve çevresi, bu sayede küçük bir beylik olarak varlığını devam ettiren Akkoyunluların hâkimiyetine girmeye başlamıştır. Timur bu sefere hazırlanırken Akkoyunlular yurtlarındatutunabilmek için Karakoyunlularla sürekli mücadele içerisindeydi. Bu mücadelede yenik duruma düsen Akkoyunlular, Timur’un Karakoyunlular üzerine hareketi sırasında rahat bir nefes aldılar. Nitekim 1395 yılında Timur’un Suriye seferi sırasında Akkoyunlu Ahmet şehri ona bağlamıştır. Bu sayede Diyarbakır oradan da Malatya’ya geçmişlerdir. Fakat Ahmet’in kardeşi Kara Yülük Osman ve beraberindeki Türkmenle Kadı Burhaneddin’in himayesinde kalmayı tercih ettiler. Fakat bir süre sonra Kadı Burhanedin’le arası açılan Kara Yülük Osman 1398 yılında onu öldürdü ve Sivas’ı muhasara etti. Fakat Sivaslılar, şehri ona değil de Osmanlı Devletine vermeyi tercih edince o da beraberindeki Türkmenlerle birlikte bir ara Erzincan’a geçti.

Daha sonra da 1399 yılında Karadağ ‘da bulunan Timur’a bağlılığını bildirdi. Yapılan seferlerde gösterdiği basarıdan dolayı Timur tarafından Kara Yülük Osman’a Malatya verilmiştir. Oglu İbrahim Beye de Diyarbakır verilmiştir. Böylece Akkoyunluların Diyarbakır hâkimiyetleri başlamıstır.Karakoyunlularla da mücadeleleri olmuştur.

1387 yılında Batı İran’ı ele geçiren Timur Doğu Anadolu’yu istilaya hazırlanırken Karakoyunluların ticaret kervanlarına ve hac kafilelerine saldırdıklarını ileri sürüyordu. Aslında asıl sebep Kara Koyunlu Kara Mehmet’in Timur’a itaat etmemesiydi. Bu yüzden 1387 yılında Kara Koyunlular üzerine yürüyen Timur, Doğu Bayezid’i ele geçirmistir. Sarp bölgelere çekilen Kara Koyunlular Timur ordusunu geri dönmeye mecbur ettiler. Timur, Doğu Anadolu seferine devam ederken bu fırsatı değerlendiren Kara Mehmet Tebriz’e gelerek 1389 yılında sehri ele geçirdi. Kara Mehmet’in ölümünden sonra basa Kara Yusuf geçmisti. Timur, Diyarbakır fethi sırasında bir kısım kuvvetini Karakoyunlular üzerine göndermistir.

Muş’un sarp yerlerinde bulunan Kara Yusuf ve beraberindeki Türkmenler bu haberi alınca oradan ayrılarak Şam taraflarına gittiler.

Timur’un Anadolu’yu terk etmesiyle Karakoyunlu Kara Yusuf ve beraberindeki Türkmenler geri dönerek Diyarbakır ‘a yeniden hâkim olmuşlardır. Timur, 1399

yılında tekrardan Ortadoğu seferine çıkınca Kara Yusuf Van Gölü civarından Musul’a çekilmiştir. Timur’un Suriye’ye gelmesiyle Kara Yusuf Osmanlı padisahı Yıldırım.

Bayezid’e sıgınmıştı. Kendisine Aksaray dirlik olarak verildi. Osmanlı Devleti Timur arasındaki savasın nedenlerinden biri de Osmanlı devletinin Kara Yusuf’u himaye etmesiydi. Kara Yusuf huzursuzluğu sezince Osmanlı topraklarından ayrılarak Irak-ı Arab’a gitmistir. Ankara savasından sonra sığınacak kapı bulamayan Kara Yusuf, Şam‘a gitti ve burada Sam naibi Seyh el-Mahmudî tarafından tutuklanarak hapse atıldı.

Bu olaydan sonra Diyarbakır ve çevresi yeniden Timur hâkimiyetine alınmışsada 1401 yılından sonra Akkoyunluların hâkimiyetine verilmistir (280).

Moğollar-Diyarbakır İrincil köyü

İrincil adlı köyün arazisi 1960’larda Dicle üniversitesi için İstimlak edilmiştir.Osmanlı arşivlerinde de geçen bu köy İrincin Noyan’ın karargahını kurduğu yer olarak kabul edilmektedir.O zaman bu kişi kim?

Moğollar Ortadoğu Anadolu ve Asya’yı işgal ve tahrip ettikleri gibi Diyarbakır’a da gelmişlerdir. Diyarbakır’da bir Moğol hanedanı olan Sutaylılar bulunmuştur. 1309-1332 arası Sutay Noyan idare etmiştir. Sutay Noyan’dan önce Diyarbakır valisi olarak Emir Tudan, Durbay Noyan, Baydu, Emir tagaçar,Emir Mulay ve İrincin valilik yapmıştır (106).

Moğolların Diyarbakır Valisi Uyrat Ali Padişah’ın 1336’da İlhanlı hükümdarı Arpagaun’un üzerinde yürümesi ile başlamıştır. Ali Padişah’ın Arpagaun’u yenerek iktidarı ele alması üzerine Güney-Doğu Anadolu bir kısım Doğu-Anadolu yörelerinden kalabalık sayıda bir Moğol ve Türk topluluğu İran’a gitti.

İrincil köyü şu an Silvan yolunda Huzurevinin bulunduğu mahalde inşa edilmiştir.

Bu köy İncili Çavuş’un köyüdür,asıl adı Mustafa’dır.Diyarbakırlı olduğu

hakkında mevcut kayıtlar ve belgeler kesindir (107).

İncili Çavuşun asıl adı İrincili Mustafa Çavuştur.İrincili sözlüğü zamanla İncili’ye dönüşmüş ve Ali Emiri ‘Diyarbekirli Bazı Zevatın Tercüme-i Halleri’ (İstanbul Millet Kütüphanesi, Tarih kısmı, Nu. 750) isimli yazma eserinde belirttiği gibi,şöhreti ismine galebe eylediğinden ‘İncili Çavuş’ olarak tanınmıştır. Cemil Asena ‘nın ‘Diyarbekir Tarihi ve Meşahiri kitabında M. 1632’de öldüğü zaman 72 yaşında olduğu kayıtlıdır.

Abdülgani Bulduk ‘Diyarbekir’in Acemlerden fethini Müteakip Gelen valilerin Tercüme-i halleri adlı yazma eserinde (Diyarbakır İl Halk Kütüphanesi), İncili’yi M. 1571-1575 yılları arasında Diyarbakır’da vali olarak bulunan Özdemiroğlu Osman Paşanın himayesine aldığını, okuttuğunu, Cemil Asena da Çağalazade Sinan paşa’nın ilk valiliği sırasında (M.1582)yılında İstanbula gittiğini yazarlar (108).

Timur Hakimiyeti 1394-1401-Yunus peygamber

1936 baskılı Hasan Basri Konyar’a ait ‘Diyarbakır Tarihi’ s. 203 ‘e ve Joseph Von Hammer’in Osmanlı tarihine bakalım.

‘Amid Timur ordusuna 5 gün dayanabildi.Şehre giren Timur Yunus ve Cercis (Saint George) Peygamberlerin kabirlerini ziyaret etti. Üzerlerine birer kubbe yapılması için bir çok para verdi. Diyarbekir fakirlerine ihsanını esirgemedi’ yazılıdır.

Buradan Yunus ve Cercis peygamberlerin Diyarbakır’da medfun olluğunu anlıyoruz Evliya Çelebi’ye göre Yunus peygamberin 7 yıl kaldığı mekan Fiskaya’dır.

Evliya Çelebiye göre İçkalenin planını Yunus nebi hükümdara vermiştir.

İçkale (Prof. Dr.Emrullah Güney) Saint George (cercis) kilisesi

1394’de Timur Diyarbakır’ı aldı

1401’de Timur Han, Diyarbakır’ı Akkoyunlu Karayülük Osman Beye verdi. Karayülük Osman Bey Akkoyunlu Devleti başşehrini Diyarbakır yaptı.

Akkoyunlular dönemi

Timur, Irak ve Suriye seferlerinde öncü güç olarak yer alan Karayülük Osman beg’e bu hizmetlerinin karşılığı olarak 1401 yılı Nisan ayında Diyarbakır şehrini ve havalisini verir.

Akkoyunlu Devleti’nin kurucusu, Kara Yülük Osman Bey’dir. 1398’de Kadı Burhaneddin’i yenerek öldüren Kara Yülük Osman Bey, daha sonra Memlûk sultanının hizmetine girdi. 1400’de Timur’un Anadolu’ya girişine destek verdi ve bu hizmetine karşılık Malatya’yı, 1402’de Ankara Savaşı’ndaki desteğine karşılık da Diyarbakır bölgesini aldı. 1403’te de Diyarbakır’da hükümdarlığını ilan etti. Osman Bey 1435’te Karakoyunlular’a karşı savaşırken öldü.Kara Yülük Osman Bey’in ölümünden sonra, oğulları arasında iktidar kavgası başladı ve Akkoyunlu Devleti eski gücünü yitirdi. Kara Yülük Osman Bey’in torunu Uzun Hasan, 1453’te Diyarbakır’ı ele geçirerek iktidar kavgalarına son verdi.

Akkoyunlular bu tarihten itibaren Diyarbakır’ı başkent yaparak bir Devlet kurarlar. Akkoyunlular kendilerini Oğuz Han’ın torunu olarak bilinen Bayındır Han’ın soyundan gelme kabul ediyorlardı.

Akkoyunluların Bayraklarında koyun simgesi bulunur, mezarlarına koyun heykelleri dikerlerdi, koyun totemine olan bağlılıkları islamiyeti kabul etmelerinden sonra bile uzun yıllar devam eder.

Akkoyunluların resmi tarih kitabı olan ve aynı zamanda Diyarbakır’da yaşanan tarihi gelişmelerin anlatıldığı önemli tarihi yapıtının ismi “Kitâb-i Diyarbekriyye” dir ve yazarı da Ebû Bekr-i Tihrani’dir.

Amid’i (Diyarbakır’ı) başkent yapan Akkoyunlu devletinin (1401-1507) ilk kurucusu olan Karayülük Osman Fahreddin’in babasının Akkoyunlu emiri Fahreddin kutlu beg, annesinin ise Trabzon Rum imparatoru Alexis’in kız kardeşi Prenses Maria Despina olduğunu biliyor muydunuz?

Karayülük Osman Fahreddin 1435 yılında vefat eder. Ölümünden sonra oğlu Ali beg’i veliaht tayin eder ve yerine o geçer.

Ali beg’i, Şah-Ruhdan ve Mısır sultanı kabul ettiklerini beyan etmelerine rağmen, kardeşleri ve amca çocukları arasında yıllarca süren iç çekişmeler başlar, «Kitâb-i Diyarbekriyye» nin yazarı Ebû Bekr-i Tihrani’ye göre.

Bu iç çekişmeler sırasında Amid’i ele geçiren Uzun Hasan, 1458 yılında Trabzon İmparatoru İoannes’in kızı Katerine ile evlenir. Bu evlilikten doğan çocuklarından birisi Şah İsmail’in annesi olur ilerde. Uzun Hasan’ın kızkardeşi Hatice Begümle evlenen Şeyh Cüneyt’in bu evlilikten doğan oğlu Haydar’da Şah İsmailin babası olacaktı ilerde.

Amid›in hile ile büyük çatışma yaşanmadan ele geçirilişi de ilk defa Uzun hasan tarafından gerçekleştirilir. Walter Hinz’in «Uzun Hasan ve Şeyh Cüneyd» isimli kitabında anlattığına göre, Bir kürt Aşiretiyle savaş halindeyken kardeşinin (Cihangirin) şehirden ayrıldığını öğrenen Uzun Hasan şehre kömür ve saman satıcısı kıyafetiyle girerek şehri içten ele geçirirler ve sonrasında da Akkoyunlu devletine egemen olurlar (263).

Amid, 1469 yılına kadar Akkoyunlular›ın başkenti oldu. Uzun Hasan, bu tarihte devlet merkezini Tebriz’e nakletti. Diyarbakır ve yöresi 1507 tarihine kadar Akkoyunlular yönetiminde kaldı. Bu tarihten sonra bölgeye Şah İsmail egemen oldu. Amid, Safaviler’in eline geçerken kentteki Akkoyunlular’dan ve sünni halktan binlercesi öldürüldü. Şah İsmail, cesur ve yetenekli komutanlarından biri olan Ustacılı Muhammed Han›ı, Diyarbakır valiliğine atadı. Safaviler›in yönetimi 8 yıl sürdü. Bölge 1515 Eylül’ünde Osmanlı birliğine katıldı (69).

Akkoyunlular döneminde (1401-1507), Akkoyunlular’a başkent olan şehrimiz Amid (Diyarbekir)’in, dönemin çok çalkantılı ve hesaplaşmalarla dolu olmasına rağmen yinede önemli ilim sanat ve kültür faaliyetlerine mekan teşkil ettiğini biliyor muydunuz?

Akkoyunlu devletinin bütün yaşantısı hemen hemen iç ve dış savaşlar, taht kavgaları arasında geçtiği için, ülkede düzen ve sükun sürekli bir şekilde sağlanamamıştır. Buna rağmen, bilhassa Uzun Hasan ve oğullarından Sultan Yakub zamanında bilim ve sanat adamlarının korunduğu, bilim kültür ve sanatın gelişmesine önem verildiği görülmektedir.

«Kitâb-i Diyarbekriyye» yazarı Ebû Bekr-i Tihrani, yüksek matematikçi Mahmut Can, bilgin ve edb Kadı Mesihüddin İsa Sâvci, Celaleddin Devvani, Ali Kuşçu, İdris-i Bitlisi, Uzun Hasanın Diyarbakır›daki sarayının devamli müdavimleri arasındaydılar.

Uzun Hasan döneminde şehrimizde bulunan kütüphanede, çalışan personel sayısının o zamanlarda 58 olduğunu, Musikiye karşı özel ilgisi olduğu bilinen Uzun Hasan’ın seferlerinde bile beraberinde götürdüğü «Ehl-i tarab» denilen saz heyetinin 98 kişiden oluştuğunu biliyor muydunuz?

Diyarbakır’da kurduğu «Gülşeniye» tarikatıyla şiiliğin önünü keserek

Belgede Diyarbakır ekonomi tarihi 1 (sayfa 99-116)