• Sonuç bulunamadı

Süriye Selçukluları Döneminde Diyarbakır

Belgede Diyarbakır ekonomi tarihi 1 (sayfa 89-94)

Sultan Melikşah tarafından Büyük Selçuklu İmparatorluğunun idaresi şehzadeler arasında paylaştırıldığında Suriye, Alparslan’ın oğlu Tutuş’a verilmişti. 20 Kasım 1092 tarihinde Melikşah ölünce, Tutuş da hükümdarlığını ilan ederek kendi adına hutbe okutmuş, Suriye’deki diğer emirlikler de onun hükümdarlığını tanımışlardır. Yürüyüşüne devam eden Tutuş, Mezopotamya, Halep ve Amid, Meyyâfârikin ile Diyarbekir’in diğer kalelerini de kendi bünyesine kattığında 1093 yılı Nisan ve Mayıs aylarında Bütün Diyarbekir bölgesi Suriye Selçukluları’nın yönetimine girmiş oldu.

Bir süre Meyafârikin’de kalan Sultan Tutuş bazı vergileri ve halktan toplanan Aşâr’ı kaldırttı. Mervani vezirlerinden Ebu Tahir b. El-Envari’yi Meyafarikin’in idaresi ile görevlendirdi, kendi atabeyi Tuğ-Tiğin’i ise saray hâkimliğine getirdi. Tuğ Tigin adına Altaş’ı da Diyarbakır’ı yönetmekle görevlendirdi.

Altaş’ın Diyarbakır’da halka karşı zulümkâr tutum ve davranışı halkın isyan etmesine sebep oldu. İsyanı haber alan Tuğ Tiğin Meyafârikin’den hemen Diyarbakır’a gelerek isyanı bastırdı ve isyancıların bir çoğunu öldürttü. Diyarbakır’daki bu olayları öğrenen Tutuş, hemen Tuğ Tiğin’i görevden alarak yerine oğlu Melik Dukak’ı atadı.

Aralarında saltanat mücadeleleri devam eden Tutuş ile Berkyaruk’un Rey şehri yakınlarında yapmış oldukları savaşta (Ocak/Şubat 1095) Tutuş yenildi ve savaş alanında öldürülünce Suriye Selçuklu Devleti Melik Rıdvan’ın yönetimine geçti. Bir müddet sonra Diyarbekir bölgesi parçalandı. Mardin, Meyyâfarikin ve Hasankeyf’te Artuklu, Amid’de İnaloğulları Türk beylikleri kuruldu.

Diyarbakır’da İnaloğulları Yönetimi

Suriye Selçukluları döneminde Diyarbakır şehrinin yönetimi İnaloğullarından Sadr’a verilmişti. Sadr ölünce yerine kardeşi İnal geçti. Bunun da ölümünden sonra oğlu İbrahim geçti.

Meyyâfârikin’e 1105 yılında gelen I.Kılıç Arslan kendi atabeyi Homurtaşı buraya vali olarak atadı. Amid emiri İbrahim başta olmak üzere bütün Diyarbakır bölgesi emirleri Meyyâfârikin’de toplanarak sultana bağlılıklarını sundular ve beraberinde Musul seferine katıldılar.

Amid emiri İbrahim 1109 yılında ölünce yerine oğlu Sa’düdevele İl-Aldı geçti. Mardin hükümdarı Artukoğlu Necmeddin İlgazi’nin kızı Yumna Hatun ile evlenen İl-Aldı böylelikle Artuklularla akrabalık tesis etti.

Bir müddet sonra Ahlat emiri olan Sökmen, Meyyâfâriki’ni kuşattı. Bu kuşatmayı İbnü’l-Ezrak eserinde şöyle anlatmaktadır: “Bu Ekim ayına rastlıyordu. Şiddetli bir kış vardı. Emir Sökmen yedi ay süren şiddetli bir kuşatmadan sonra şehri ele geçirdi. Halkın üzerinden bütün vergileri, âşârı kaldırdı. Ayrıca halkın dövülmesinde kullanılmakta olan binayı da yıktı. El-muhtesib ve Atabey’in (Homurtaş’ın) getirdikleri bütün yeni cezaları ve aldıkları bütün vergileri lağvetti. Halkın üzerindeki birçok şeyi kaldırdı. Surlarda çalıştırılmak üzere toplatılmış adamları serbest bıraktı. Bunlardan başka, halkın kendi mülklerinde tasarruf etme

imkânı verdi, harcı azalttı ve bütün zulüm araçlarını kaldırdı. Kazığlı adında bir kölesini vali olarak saraya yerleştirdi ve şehri Hoca Edirüddevle Ebu’l-Fütuh’a teslim etti. Halk onunla iyi geçindi.”

Sultan Gıyaseddin, Karaca Saki’yi 1115 yılında Meyyâfârikin’e gönderdi. Diyarbakır ümerasını da onun emrine verdi, bölgeyi de Musul’a bağladı. Aynı sene Diyarbakır Ulu Camii yandı. Ulu Camii’nin yanması ile ilgili Urfalı Mateos, Vakayiname adlı eserinde şöyle anlatmaktadır. “Büyük Camiin üzerine geceleyin gökten ateş düştü. Ateş o kadar kızıştı ki duvar taşları odun gibi yandı. Şehrin bütün erkekleri oraya koştular, fakat bu sönmez ateşi bastıramadılar. Ateş, bilâkis gide, gide daha çok alev aldı ve göklere yükseldi. Ateş Müslümanların bu mabedini kâmilen kül etti”

1122’de Diyarbakır’a bağlı Ergani ve Zülkarneyn kaleleri civarında bakır madeni bulundu, o günden itibaren işletilmeye başlandı. Bu işletme sebebiyle orası şenlendi, bugünkü Maden ilçesi teşekkül etti.1142 tarihinde Amid emiri olan İl-Aldı ölünce yerine oğlu Cemâlüddin Şemsülmülk Mahmud geçti. İnaloğullarına vezirlik yapan Nisanoğulları idareyi tamamen ellerine geçirerek bu tarihten sonra Diyarbakır Nisanoğullarının yönetimine girdi (258).

Diyarbakır’da Nisanoğulları Dönemi

Vezirlik yaptıkları İnaloğullarının zaafından yararlanan Nisanoğulları Amid’de idareyi ellerine geçirdiler ve Emir Nisan’dan sonra oğlu Müeyyedüddin Ebu Ali Hasan bin Ahmed yerine geçti. 1156 da Nisanoğlu Müeyyedüddin ölünce yerine oğullarından Cemâlüddevle Kemalüddin Ebu Ali vezir oldu. Kardeşi İzzüddevle Ebu Nasr’a ise Eğil Kalesi hâkimliği verildi. Bunun Eğil hâkimliği 1157’den 1169 yılına kadar sürdü.

1179’da vezir Nisanoğlu Cemâlüddevle Ebu’l-Kasım Ali öldü. Yerine oğlu Bahaüddele Mes’ud geçti. Bunun vezirliği sırasında Amid, büyük mücahid ve komutan Salâhaddin Eyyûbi tarafından fethedilerek Hısnı Keyfâ emiri Kara Arslan oğlu Nureddin Muhammed’e verildi.(258)

İnaloğulları eserleri

Sultan Melikşah’ın ölümünden sonra bölge, Suriye Selçuklularına kaldı. Bir süre sonra da Diyarbakır ve havâlisine İnaloğulları hâkim oldular. 1138’den sonra Vezir Emir Nisan idâreyi ele geçirdi. Selâhaddîn Eyyûbî, 1183’te Diyarbakır’ı aldı ve Hısn Keyfa Emiri Artuklu Nûreddîn’e verdi.

İnaloğullarının Diyarbakır’a katkıları: Diyarbakır Ulucami’ye katkıları

İnaloğulları:

1117-1118: İnaloğlu Ebu Mansur İlaldı, batı kanadı zemin katınıve üstünü tamir etmiştir

1155: Bu tarihe ait minare İnaloğlu Mahmut

Ömer Şeddad camii:İnaloğulları zamanı1145-54 Nisanoğulları:Ali el Hasan bin Ahmed yapımına katkıda bulunuldu.

Nisanoğulları eserleri

D.Bakır ulucami

1164: Nisanoğlu Ali:Caminin doğu kapısında yazıtları var.

Hz. Süleyman Camii, Nisanoğlu Ebul Kasım tarafından 1155-1169 yılları ara- sında yaptırıldı.

Diyarbakır’da Artuklular Dönemi

Azerbaycan’daki Türkmen beyliklerinden birinin beyi olan Artuk Bey kendisine bağlı kuvvetler ile 1063 yılında Sultan Alparslan’ın hizmetinde bulunmuş, Malazgirt Savaşı’nda büyük yararlıklar göstermiştir.

1083 yılı sonlarında Sultan Melikşah Fahruddevle’yi Diyarbakır bölgesini kuşatmakla görevlendirmiştir. Artuk Bey de kendisine bağlı kuvvetlerle Sultan Melikşah’ın talimatıyla Fahruddevle’ye yardıma gitmiştir.

Hısn-ı Keyfâ (Hasan keyf) emiri olan Kara-Arslan oğlu Nureddin Muhammed, Eyyubiler Devleti’nin kurucusu olan Salâhaddin Eyyubi’ye bağlı ve onun müttefiki olarak bütün savaşlara katılıyordu. 13 Nisan 1183 tarihinde Amid’i (Diyarbakır) kuşatan Eyyûbi ve Artuklu kuvvetlerinin başında Salahaddin Eyyûbi bulunmaktadır. Diyarbakır 9 Mayıs 1183 tarihinde Eyyûbilerin eline geçmiştir. Salahaddin Eyyûbi ve Artuklu Nureddin Muhammed, Urfa Kapısı’ndan Diyarbakır’a girmişler ve İçkale’de bulunan emaret sarayına yerleşmişlerdir.

Şevket Beysanoğlu, Anıtları ve Kitâbeleri ile Diyarbakır Tarihi isimli eserinin birinci cildinde Salahaddin Eyyûbi ile Artukoğlu Nureddin’in şehre girişini ve Nureddin’in sadakat yemini edişini şöyle anlatır:

“Sultan, şehir halkının alkışları arasında Amid’e girdi. Tıpkı bayram günü idi. Şehrin büyükleri gelip itaatlerini arz ettiler. Sultan, Dâr al-imâre’de oturup halkın biatini kabul etti. Dâr al-imâre binası son derece sağlam ve güzel bir yapıydı.

Sultan Dâr al-imâre’de bir müddet oturduktan sonra Nureddin’i yanına çağırıp sadakat göstereceğine ve kendisine isyan etmeyeceğine dair sağlam bir yemin aldı. Tahtına oturttu ve Hristiyanlara karşı yapacağı gazalarda askerleriyle yardımına gelmesini, düşmanlarıyla anlaşma yapmamasını, memleketi imar etmesini, adaletle hükmetmesini, haksız vergileri kaldırmasını şart koştu”. Böylece Diyarbakır Artukluların idaresine girdi.

Amid’in fethi hakkında kadı Fazıl, Hilafet Divanı’na yazdığı bu mektubu göndermiştir:

“Allah Hilafet divanına devamlılık versin. İnsanlığın divanları onun sahibinin dostluğuyla ayaktadır. Ona itaat dinin en mühim farzlarındandır. Dünyadakiler ya onun emrine itaatle sakin yaşamakta, yada onun atalarının tırnakları altında ezilmektedir. Onun emri ve nehyi hak ile batılı ayırır. Ne mutlu emrini tutup nehyinden kaçınana. Kalemler, ona, dostlarının askerlerinin yaptıklarını nakleder.

Hâdiminize Amid’in fethine dair menşurunuz geldiğinde ‘İşte Amid’in anahtarı’ dedi. Tavsiyelerinizi tuttu, onlardan faydalandı. Menşurunuzu alınca onu gökten inmiş bir vesika zannetti. Onu kendi kılıcından daha keskin kabul etti. Onu önünde bir hidayet nuru yaptı. Ona uydu. Eğer bir yerin fethine ordu ile gitmek adet olmasaydı Amid’in fethine sırf menşurunuzla giderdi.

Hâdiminiz bu anahtarla şehrin kapısını çaldı. Onları, şehri teslime davet etti. Bu konuda 3 gün birbiri ardına şehirdekilere mektup yazdı. Nihayet verilen 3 günlük süre bitti. Şehri teslime yanaşmadılar. Harbi küçümsediler. Bunun üzerine dördüncü günü mancınıklarla şehre hücum etti. Mancınık oklarla yapılan hücumdan sonra şehrin müdafaası gevşedi. Gece gündüz muharebeler devam etti. Şehre hücum edilmesini ve lağımlar açılmasını emrettik. Bunun üzerine şehrin sahibi İbn Nisân malına, canına ve ailesine aman verilmek şartıyla, şehri teslim edeceğini bildirdi. Hadiminiz, ona istediği amanı verdi ve haklarına riayet etti. Mallarından hiçbir şey almadı. Kabul ettiği şartları harfiyen yerine getirdi.

Bilindiği gibi, Amid her tarafta meşhur bir şehirdir. Nureddin b. Kara Arslan himmetimize herkesten önce girerek, Franklara karşı yapılacak savaşlarda askerleriyle yardım etmeyi vaat ettiğinden ordusunun daha büyük ve daha kuvvetli olması için şehrin idaresini ona teslim ettik Divan al-Hilâfe’nin istediği gibi ona, adaletle hareket etmeyi, zulmü ortadan kaldırmayı, dinin emirlerini yerine getirmeyi emrettik. Meyyâfârikin sahibi de itaatini bildirdi. Bu konuda Nureddin’i takip etti. Hâdiminiz, daima dostluğunuzu göz önüne alır. Zira sizden ne zaman iyi şeyler istemişse gelmiştir.”

Amid’in teslim alınışından sonra buradaki malları ve değerini Dr. Ramazan Şeşen şöyle anlatmaktadır:

“İbn Nisan’a verilen müddet bitince şehrin kapıları açıldı. Şehir teslim edilince, Sultana ‘Amid’deki malların değeri bir milyon dinarı aşar. Bu mallar İbn Kara Arslan ile varılan anlaşmanın şartlarına dahil değildir. Onları alıp devletin işlerinde harca. İbn Kara Arslan sadece şehirle yetinir. Bunu dahi kendisi için büyük bir nimet sayar’ denildi. Sultan ‘Nureddin bizim adamlarımız arasına girdi. Bunları ondan esirgemeyiz. Esası verip de feri kendimize alıkoymak bizim âdetlerimize sığmaz’ dedi. Şehrin ambarlarında pek çok zahire vardı. Silahlar, eşyalar sayılmayacak kadar çoktu. Naibler mahzenlerin defterlerini getirdiler. Teftişi mümkün olan birkaç eşyaların sayımını yaptık. Şehrin burçlarından birinde 80000 mum bulunmaktaydı. Bu mumlardan geceleri mektup yazarken kullanırım diye ben de bir miktar almıştım. Sonra naklinin güçlüğü dolayısıyla bıraktım. Ayrıca, Amid mamulü pek çok halı, kilim, çadır bulunuyordu. Depolarda külliyetli miktarda pamuk da vardı. Rivayete göre, bu mallar 7 sene müddetle satılmış, şehrin mütevellisi bu suretle iyice zengin olmuştur.

Bunlardan başka şehrin 1 040 000 cild eser ihtiva eden bir kütüphanesi vardı. Sultan, bu kitapları Al-Kazi’l-Fâzil’a hibe etti. Al-Kazi’l -Fâzıl bunlar arasından 70 yük seçip kendi kütüphanesine nakletti.”

Ali Emiri Efendi, İstanbul’da çıkardığı Amid-i Sevdâ dergisinde (10 Mart 1325/23 Mart 1909 gün ve sayı. 3, s. 33-38) yayınladığı “Amid Şehrinde Vaktiyle Bir Milyon Kırk Bin Cild Kitabı Hâvi Casim Bir Kütüphane” başlıklı yazısında bu hususu incelemiş olup, Mısırlı Kadı Fâzıl’ın bunlardan Mısır’da eşi bulunmayan kitapları seçerek 70 deveye yükletip Kahire’ye yolladığını; her deveye 500 kitap yüklemiş olsa, h.579 (m.1183) fethini müteakip Amid’den 35 bin kitabın Mısır’a taşınmış olduğunu; bu kütüphanenin Ulu Camii Maksureleriyle Zinciriye Medresesi’ne giden eskiden kalma kemerlerin bulunduğu yerde muhafaza edilmiş olacağını beyan etmektedir.

Şehir halkına iyi muamele eden Nureddin halkın güvenini ve itimadını kazanmış, bilhassa surların harap olan bölümlerini onartmış, kendisinden sonra yönetime gelenler de aynı yolu takip etmişlerdir.

Artuklular Diyarbakır surlarını onarmakla kalmamışlardır. Bilhassa yaptırdıkları Evli Beden (Ulu Beden) ve Yedi Kardeş Burcuları Artuklulardan kalma anıtsal yapılardır.

Silvan Ulu Camii, Çermik Ulu Camii, Eğil Taciyan Camii, Diyarbakır’da Zinciriye Medresesi, Mesudiye Medresesi, Hani ilçesindeki Hatuniye adıyla anılan Zeynebiye Medresesi, Batman Çayı üzerinde yapılan Malabadi Köprüsü, Çermik’te Sinek Çayı üzerinde yapılan Haburman Köprüsü, Diyarbakır’a 20 km. uzaklıktaki Devegeçidi Köprüsü Artuklulardan günümüze kadar gelen eserlerdir.

İçkale’deki Virantepe denilen yerde 1961-1962 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Profesörü Dr. Oktay Aslanapa yönetiminde yapılan kazılarda Artuklu Hükümdarı Melik Salih Nasıreddin Mahmut (1200-1222) zamanında yapılan bir sarayın temelleri meydana çıkarılmıştır. Bu

sarayda birçok edip ve bilim insanı yetişmiş, Medreselerde İslami ilimlerin dışında felsefe, tıp, geometri ve matematik gibi dersler de verilmiştir.

İçkale’deki Artuklu sarayında Cizreli Ebül-İz adlı bilginin yaptığı saz ve söz alemlerine hizmet eden, saz çalan makine adamlar, ağzından şarap dökülen tavus kuşları, otomatik kaplar, fıskiyeler, su terazileri Diyarbakır’daki kültürün ve bilginlerin ne kadar yüksek olduğunu ortaya koymaktadır (258).

Artuklu hükümdarları

Artuklular, 1102 yılında, Güney ve Doğu Anadolu’da kurulmuş bir beyliktir. İsmini Türkmenbeyi olan ‘seyyid’ Artuk Bey ‘den almıştır. 1091 yılında Kudüs’ü alan Artuk Bey aynı yıl burada öldü. Daha sonrasında Artuklular Hısnıkeyfa, Mardin ve Harput olmak üzere üç ana koldan idare edildiler. Hısnıkeyfa kolu, Artuk Bey’in oğlu Sökmen Bey tarafından kurulmuştur. Başkenti Hısnıkeyfa, daha sonra da Diyarbakır olarak belirlenmiştir. 1231 yılında Eyyubiler tarafından yıkılmışlardır (7).

Artuk oğlu İlgazi: 1118’de Artukoğlu İlgazi ve yeğeni Belek emrinde

Diyarbakır emirleri Haçlı seferlerine katıldı (90). Haçlılara karşı devamlı zafer kazanması üzerine Sultan Mahmud 1120 yılında İlgazi’ye Silvan’ı verdi.1122 yılında ölen İlgazi ,Silvan’da Kubbetüssultan yakınına gömüldü (91).

Artuklu Melik Süleyman Ayn-ızülal veya Balıklı suyu denilen yerin yanına

gömüldü.

Mesudiye medresesi: Ulu Cami’nin kuzeyinde camiye bitişiktir. Medresedeki

yazıtlara göre yapımına 1198-1199 miladi yılında, Artuklu hükümdarı Ebu Muzaffer

Belgede Diyarbakır ekonomi tarihi 1 (sayfa 89-94)