• Sonuç bulunamadı

Yolsuzluğun tarihi insanoğlunun örgütlü toplum halinde yaşadığı ilk dönemlere kadar uzanır. Milattan önce de yolsuzluk suçlarının bilindiğini tarihçiler ortaya koymaktadırlar.

“En eski uygarlıklardan birisini kuran Sümerler de rüşvet suçunu biliyor ve cezalandırıyordu. Bu konu MÖ 2060 tarihli bir belgede yer almıştı...Yine Hind hukukunda MÖ 400 yılında toplanan Arthaçastra’da memurların ihtilas, devlet parasını çalma suçları cezaya konu edilmiş, ancak rüşvet düzenlenmemiştir.”224

222 Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 16.09.1987 tarih ve E.6829, K.4562 Saylı Kararı, Yıldırım Abdullah, Zimmet, Resmi İhale ve Alım-Satıma Fesat Karıştırmak,YYVD, Mayıs 1997, C.2, Sy.4, s.21.

223 Dönmezer Sulhi, Genel Ceza Hukuku Dersleri, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2003, s.199. 224 Mumcu, s.23-25.

“İlk çağın önemli hukuk eserlerinden olan Hamurabi Kanunlarında ise, rüşvetle ilgili bir konuda hüküm veren yargıcın, sonradan bu hükmü değiştirmesi halinde görevinden alınacağı, bir daha kesinlikle yargıçlık yapamayacağı ve davaya konu olan miktarın on iki katı tutarında tazminat ödeyeceği hükmü yer almıştır.”225

“Roma Hukukunda bilinen ilk toplu hukuk derlemesi Oniki Levha Kanunudur. Bu Kanun rüşvet alan yargıcı ölümle cezalandırıyordu....Roma’da memurlukların alım satımı hastalığı Kiliseye de geçmişti. Bu bozukluğa Simoni adı veriliyordu. Simoni kavramına zamanla her çeşit ruhani menfaatin herhangi bir dünyevi karşılıkla alınıp satılması anlamı girmiştir.”226

Ortaçağdan itibaren hemen bütün devletlerde kamu hizmeti alınıp satılıyordu. Bu sebeple çoğu ülkelerde kamu hizmetine girmek için rüşvet verilirdi.

Önceleri Osmanlı Devleti’nde maliye son derece güçlü idi ve alacağını Osmanoğullarından da olsa mutlaka alırdı. Buna ilişkin bir olay Öztuna tarafından şöyle anlatılmaktadır:

“Cem, Anadolu eyaletinin merkezi olan Kütahya’yı ele geçirmek üzere şehre doğru yürüdü. Anadolu Beylerbeyi Damat Sinan Paşa, korkusundan Kütahya’dan İstanbul’a kaçtı. Hem de karısını Kütahya’da bırakarak. Karısı ise, II.Beyazıd’ın büyük kızı idi... Amcası Sultan Cem’in Kütahya’yı ele geçirirse çok güçleneceğini biliyordu. Kale Komutanını (Kütahya Dizdarı) çağırdı ve kaleyi savunmasını emretti. Kaledeki devlet hazinesini de açtırarak içinde bulduğu 25.000 akçayı askere dağıttı. Gerçekten Sultan Cem, Kütahya’yı alamadı ve Bursa’ya doğru savuşup gitti. Bütün bu işler yatışınca Maliye, Ayşe Sultan’ın yakasına yapıştı, devlete ait 25.000 akçayı kanunsuz harcadığını, ödemesini bildirdi.”227

“Osmanlı Devletinden devraldığımız mirasın övünç ve onur duyacağımız yanları çok fazladır. Ama kabul etmek gerekir ki; tarihçiler, Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünü hazırlayan önemli nedenler arasında ‘rüşvet’in de bulunduğunu yazmaktadır. Tanzimatın ilanından sonra padişah ve yüksek rütbeli memurlar başta olmak üzere, devleti idare edenlerin rüşvet almamak üzere Kuran’a el bastığı bilinmektedir.”228

225 TBMM Meclis Araştırması Komisyon Raporu s.14. 226 Mumcu, s.30-43.

227 Öztuna Yılmaz, Büyük Türkiye Tarihi, C.9, Ötüken Yayınevi, İstanbul 1983, s.83. 228 TBMM Meclis Araştırması Komisyon Raporu, s.15.

“XVI. yüzyıla kadar henüz yozlaşma alametleri görülmediği zaman –her devlette olduğu gibi- Osmanlı Devletinde de rastlanan rüşvet asla yaygın değildi. Ve bu suçun yaygın olmadığı zaman halk halinden memnundu. XVI. Yüzyılın sonlarından itibaren başlayan yozlaşma içinde rüşvette gelişti.”229

Osmanlı’da rüşvetin yaygınlaşması ile birlikte memur atamaları yaygın bir şekilde çıkar karşılığı yapılmaya başlanmıştır.

“Osmanlı’da da Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümünden sonra artık rüşvet verilmeden hiçbir makam elde edilemiyor, memurluklar arttırma ile satılıyordu.”230

“Osmanlı’da rüşvet kapılarını açan ilk vezir olan Rüstem Paşa döneminde hediye kabul edilir olmuş, hediye-rüşvet geleneği başlamıştır.”231

Bu arada bazı padişahların rüşvet aldıkları tarihçiler tarafından ileri sürülmektedir: “Osmanlıda III.Murat rüşvet alan ilk padişah kabul edilir.”232 “Rüşvet alması idamının sebeplerinden olan Padişah da vardır. Sultan İbrahim’in katil fetvasında “devlet hizmetlerini rüşvetle ehliyetsizlere vermek de onun katlini gerektiren suçlardan birisi olarak görülmüştür.”233

“Osmanlı İmparatorluğu döneminde, rüşvet ve yolsuzlukla mücadelede ilk ciddi önlemler, 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı ile alınmaya çalışılmış ve bir yıl sonra 1840 yılında yürürlüğe giren Ceza Kanunnamesinin beşinci faslında, rüşvet suçu geniş şekilde düzenlenmiştir. 1849 yılında bütün memurlara yönelik olarak rüşvet almayacaklarına ilişkin yemin etme usulü getirilmiş ve 1855 yılında ise yürürlüğe giren nizamname ile rüşvet sayılacak ve sayılmayacak hediyeler tespit edilmiştir. Ancak bütün çabalara rağmen, istenen sonuçlar elde edilememiştir.”234 Batıda kamu hizmetlilerine maaş ödenmeye başlaması ile yolsuzluklarının seyrinin azalmaya başlandığı görülmektedir. “Rüşvet XVII. Yüzyıl sonunda batıda azalmış, doğuda artmıştır.”235

229 Mumcu, s.309.

230 Mumcu, s.87.

231 23 Ekim 2004 tarihli Tercüman Gazetesinin 13. sayfasındaki “Rüşvetin Fatihi Sadrazam”başlıklı yazı. 232 Mumcu, s.113.

233 Mumcu, s.241.

234 İğdeler Serdar, Yolsuzluk ve Yolsuzluklarla Mücadele, TİD, Sy.77 s.79. 235 Mumcu, s.181.

Bu arada Cumhuriyet döneminde de yolsuzluk hastalığının devam ettiği gözlenmiştir.

“Cumhuriyet tarihinin ilk yüce divana sevk kararı 1928'de alın(mıştır.). Başbakan İsmet İnönü'nün 1927 yılında verdiği önergenin kabul edilmesi ile başlayan süreçte, Bahriye Eski Bakanı İhsan Eryavuz ile Bilecik Milletvekili Fikret Onuralp Divan-ı Ali’ye sevk edildi.16 Nisan 1928 tarihinde sonuçlanan davada Eryavuz 2 yıl, Onuralp ise 4 ay hapis cezasına çarptırıl(mıştır.).”236

“12 Eylül 1980 askeri darbesiyle birlikte geçmiş dönemdeki bazı siyasilerin hakkında yolsuzluk soruşturmaları açılmış ve 13 Nisan 1982 tarihinde Sosyal Güvenlik Bakanı Hilmi İşgüzar, 16 Mart 1982 tarihinde de Gümrük ve Tekel Bakanı Tuncay Mataracı görevini kötüye kullanmak suçlarından Yüce Divan’da mahkum olmuşlardır.”237

“Daha sonra iktidara gelen hükümetler döneminde, iç güvenlik ve terörün öncelikli gündem maddesini oluşturması, yolsuzluğun boyutlarını daha da artırmıştır. Bürokratik yapıdaki kuralsızlık ve denetim boşluğu, güvenlik alanında Özel Operasyon Timleri ve devlet içinde bazı yasa dışı örgütlerin kurulmasına yol açmıştır. Bunun sonucunda bürokrat-siyasetçi-mafya üçgeninden oluşan Susurluk Skandalı ortaya çıkmıştır.”238

“Yüce Divan'a son olarak, 13 Temmuz 2004'de, eski Başbakan Mesut Yılmaz ile Devlet eski Bakanı Güneş Taner, Enerji ve Tabii Kaynaklar eski Bakanları Cumhur Ersümer ve Zeki Çakan sevk edildiler. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir başbakan Yüce Divan'a sevk edilmiş oldu.”239

23616 Haziran 2004 tarihli Tercüman Gazetesi 76 yılda 6 mahkumiyet beraat başlıklı yazısı. 237 TBMM Meclis Araştırması Komisyon Raporu, s.19.

238 TBMM Susurluk Meclis Araştırma Komisyonu Raporu, 27.5.1997 tarihli 98 inci Birleşim Tutanağına eklidir. 239 http.//www.belgenet.com/dava/yucedivan_01.html, 06.02.2006.