• Sonuç bulunamadı

Yolculukta Namazların Kısaltılması (Kasru’s-Salât)

İMAM ZÜFER’İN FIKHİ GÖRÜŞLERİ

1. Yolculukta Namazların Kısaltılması (Kasru’s-Salât)

Mezhep içinde mukim bir kişinin yolculuğa (sefere) çıkmadan önce sadece yolculuğa niyetlenmekle namazlarını kısaltamayacağı konusunda ittifak vardır. Seferî olan kişi, yolculuğa başlayıp yerleşim alanını geçtikten sonra namazlarını kısaltabilir. Vaktin başında, ortasında ya da sonunda yolculuğa çıkılması o vaktin namazını kısaltmaya engel değildir. Hatta iki rekât kılabilecek kadar az bir zaman kaldıktan sonra yolculuğa çıksa vaktin namazını kasr eder. Ancak bundan daha az bir zaman kaldıktan sonra yola çıkarsa, vakit namazının nasıl kılınacağı hususunda ihtilaf vardır. İmam Züfer’e göre yolcu, vaktin namazını kasr etmeyip dört rekât olarak kılar. Diğer imamlara göre iftitah tekbiri alabilecek kadar bir vakit kaldıktan sonra yolculuğa başlasa bile bu vakti kasr ederek kılar. Bu konudaki ihtilaf imamların usül farklılığından kaynaklanmaktadır. İmam Züfer’e göre bir namaz vaktinde farzı -en az iki rekâtı- eda edebilecek kadar bir zaman kalırsa; diğerlerine göre de iftitah tekbiri alabilecek kadar bir zaman kalırsa namazın vücûbiyeti sabit olur.

Bu usul farklılığı, vaktin en son kısmında adetli kadının temizlenmesi, çocuğun büluğa ermesi, kâfirin Müslüman olması, deliren veya bayılan kişinin, beş vakit namazdan fazla bir zaman geçtikten sonra ayılması gibi durumlarda da hüküm farklılığına sebep olmuştur. Bu gibi hallerde, İmam Züfer’e göre farz eda edemeyecek kadar bir zaman kalırsa, namaz farz olmadığı gibi farz olan namazın vasfında da bir değişiklik olmaz (kasr edilemez); diğerlerine göre vakit iftitah tekbiri alamayacak kadar daralmadıkça, vakit namazı farz olur veya namazın eda vasfı değişir (kasr edilir).263

261 Serahsî, a.g.e., I/188; Kâsânî, a.g.e., I/283; Merğînânî, a.g.e., I/84. 262 Şîrâzî, a.g.e., I/97; Aynî, a.g.e., I/720.

Bu meselede Kudûrî (v. 428/1037) İmam Züfer’in (v. 158/775) görüşünü; Kerhî

(v. 340/952) ve muhakkik âlimlerin ekserisi ise üç imamın görüşünü tercih etmiştir.264

Bir şehri kuşatıp orada on beş günden fazla kalmaya niyet eden Müslüman askerlerin, namazlarını nasıl kılacakları konusunda da ihtilaf olmuştur. İmam Züfer’e göre eğer hâkimiyet tamamen Müslümanların elinde ise, onların ikâmete niyet etmeleri sahih olduğundan, namazlarını tam kılarlar. Çünkü hâkimiyet Müslümanlarda olup düşmanın onları rahatsız etme ihtimali kalmamış ve askerlerin oraya yerleşmeleri mümkün hale gelmiştir. İmam Ebû Hanîfe (v. 150/767) ve İmam Muhammed’e (v. 189/805) göre de bu durumda olan askerler, ikâmete niyet etmeleri sahih olmadığı için namazlarını kısaltarak kılarlar. İki imam benzer bir meselede İbn Abbâs’a (r.a) (v. 68/687) sorulan bir soru üzerine onun, “ailene dönünceye kadar namazlarını iki rekât kıl” şeklindeki cevabını delil olarak getirmiş ve askerler, kâfirlerin her an saldırısına maruz kalabilecekleri için dârlharbin onların yurdu olmadığını, bu nedenle de sefer halinin devam ettiğini ifade etmiştir. Ebû Yûsuf’a (v. 182/798) göre askerler, şehrin dışında açık arazide kalıyorlarsa seferî hükmü devam etmektedir; evlerde kalıyorlarsa, ikamete niyet etmeleri sahih olur ve namazlarını tam kılarlar.265

Müslüman askerler darulharbe girdiklerinde, burada ikâmete niyet etseler de yine namazlarını kasr ederek kılarlar. İmam Züfer’e göre ikamete niyet ettikleri için namazlarını tam olarak kılarlar. İmam Ebû Yûsuf’tan da bu şekilde rivayet edilmiştir. İmam Şâfiî’den konuyla alakalı iki rivayet vardır: Bir rivayete göre askerler dört gün ve fazla kalmaya niyet ederlerse mukim olarak kılarlar. Diğer rivayete göre ikâmete niyet etseler de seferi olarak kılarlar.266

İmamla beraber namaza başlayan seferî bir kişinin (müdrikin) abdesti bozulur, abdest ile meşgul olurken imam namazdan çıkar, bu esnada da o kişi mukim olmaya niyet ederse üç imama göre farzın vasfında bir değişiklik olmaz, bu kişi namazını iki rekât olarak tamamlar. İmam Züfer’e göre farzın vasfı değiştiğinden, namazını dört rekât olarak tamamlar.267

264 Kâsânî, a.g.e., I/318; Aynî, II/65.

265 Serahsî, a.g.e., I/227; Kâsânî, a.g.e., I/326-327; Aynî, a.g.e., III/23. 266 Şîrâzî, a.g.e., I/195; Aynî, a.g.e., III/23.

Mukim imamın arkasında namaza başlayan seferî bir kişi imamla birlikte namazı tam olarak kılar. Daha sonra imamın, namazı ifsâd ettiği anlaşılırsa üç imama göre seferî olan kişi namazını iki rekât olarak kaza eder. İmam Züfer’e göre muktedi, imamın namazını üzerine ilzâm ettiği için dört rekât olarak kaza eder. İmam Mâlik,

İmam Şâfiî ve İmam Ahmed’e göre de dört rekât olarak kaza eder.268

Seferî olan kişi mesela öğle namazını kılarken ikinci rekâtta teşehhüdü okur, selam vermeden üçüncü rekâta kalkar ve bu rekâtın secdesini yaptıktan sonra mukim olmaya niyet ederse iki rekâtı tamamlamakla farzın vasfı kesinlik kazandığı için namazın vasfında herhangi bir değişiklik olmaz. Bu durumda namaza bir rekât daha ilave ederek son iki rekâtı nafile vasfıyla eda eder. Üçüncü rekâta bir rekât ilave etmeden o rekâtı bozarsa, üç imama göre namaz tamdır; ayrıca son iki rekâtı kaza etmesine de gerek yoktur. Selamı tehir ettiği için sehiv secdesi yapar. İmam Züfer’e göre son iki rekâtı kaza etmesi gerekir.269

Son rekâtta selam vermeyi unutup ayağa kalkan mukîm kişi de bu rekâtı secde ile kayıtlamışsa bir rekât daha ilave eder. Bir rekât ilave etmeden beşinci rekâtı bozarak namazdan çıkarsa hüküm yine aynıdır. Yani üç imama göre bu rekâti kaza etmez,

İmam Züfer’e göre kaza eder.270

Seferî olan bir kişi, namazda sehiv secdesi yapmak zorunda kalır, iki rekât kılıp sehiv secdesini yaptıktan sonra selam vermeden önce mukim olmaya niyet ederse namazını dört rekât olarak kılar. Bu durumda sehiv secdesi namazın ortasında yapılmış olacağından üç imama göre namazın sonunda sehiv secdesini tekrar iade etmesi gerekir; İmam Züfer’e göre iade etmesine gerek yoktur.271

Seferî olan bir kişi, aralarında seferîlerin de bulunduğu bir cemaate namaz kıldırırken abdesti bozulur ve yerine imam olarak mukim birini halef olarak tayin ederse (istihlâf), yapılan bu istihlâfın caiz olduğunda hem fikir olan imamlar, cemaatten seferî olanların namazının dört rekâta dönüşüp dönüşmediği hususunda ihtilaf etmişlerdir. İmam Züfer, mukim olan imamın arkasında seferîlerin namazı tam kılması gerektiği hükmünden hareketle, onların, halef tayininden sonra mukim bir

268 Şîrâzî, a.g.e., I/194; Aynî, a.g.e., III/24. 269 Kâsânî, a.g.e., I/329.

270 Kâsânî, a.g.e., I/552; Aynî, a.g.e., II/620, 624. 271 Kâsânî, a.g.e., I/331, 332.

imama tabi olduklarını ve tam kılmaları gerektiğini ifade etmiştir. Üç imam ise, mukim, zaruretten dolayı halef bırakıldığı için namaz rekâtının sayısında asıl imam gibi olduğunu; bu nedenle seferîlerin aynen seferî imamın arkasında namaz kılıyormuş gibi hareket etmeleri gerektiğini söylemiştir.272

Seferî imamın arkasında namaza başlayıp abdest bozulması gibi bir sebeple lâhik hükmünde olan bir yolcu, imamın selamından sonra kılamadığı rekâtları kaza ederken ikâmete niyet ederse bu kişi, üç imama göre imamla namaz kılan kişi hükmünde olup namazını iki rekât olarak kılar. İmam Züfer’e göre, vakit içerisinde namazın vasfını değiştiren ikamete niyet etme sebebi mevcut olduğu için namazı dört rekâtlı olarak kılar.273