• Sonuç bulunamadı

İMAM ZÜFER’İN FIKHİ GÖRÜŞLERİ

F. Yemin, Nezîr (Adak) ve Kefâret 1 Yeminle Alakalı Meseleler

II. AHVÂL-İ ŞAHSİYE (AİLE HUKUKU) A Nikâh (Evlilik)

5. Mehirle Alakalı Meseleler

Mehrin en azının on dirhem olduğunda mezhep içerisinde ittifak vardır. Mehr-i müsemmâ, on dirhemden az ise üç imama göre, mehir on dirheme tamamlanır. İmam Züfer’e göre nikâhta mehrin on dirhemden az olması durumunda mehir fâsit olur. Mehrin fesâdı halinde de kadına mehr-i misil gerekir.576 Bu ihtilafa binâen, erkek, mehir olarak kadınla, örneğin beş dirheme anlaşır, koca vefat eder veya zifaftan sonra karısını boşarsa, üç imama göre on dirhem; zifaf meydana gelmeden boşarsa beş dirhem vacip olur. İmam Züfer’e göre on dirhemden aşağı konuşulmakla mehir fâsit

572 Serahsî, a.g.e., V/136-137; Aynî, a.g.e., V/65. İbn Âbidîn, a.g.e., IV/143, VIII/97. 573 İbnü’l-Hümâm, a.g.e., III/240.

574 Bâbertî, el-İnâye, III/608. 575 Bâbertî, a.g.e., II/246.

olduğu için, koca vefat eder veya zifaftan sonra karısını boşarsa mehr-i misil; zifaftan önce boşarsa mütՙa577 vacip olur.578

Belirli bir mehir konuşularak nikâh akdi yapılır, sonra koca mehirde artırma yaparsa; üç imama göre zifaf olur ya da koca vefat ederse bu ziyade caizdir. Ancak zifaftan önce boşarsa, ziyade batil olur. İmam Züfer’e (v. 158/775) göre akitten sonra meydana gelen bu ziyade caiz değildir. Bu meseledeki ihtilafın nedeni, akitten sonra semende veya mebîde yapılan ziyadeliğin akdin aslına iltihak edip etmemesidir. İmam Şâfiî’ye (v. 204/820) göre de akitten sonra mehri artırmak caiz değildir. Artırılan

miktar hibe hükmündedir.579

Zifaftan önceki boşanmalarda, mehirde meydana gelen müstakil ziyadeler580 (ﻞﺻﻷا ﻦﻣ ةﺪﻟﻮﺘﻤﻟا ﺔﻠﺼﻔﻨﻤﻟا ةدﺎﻳﺰﻟا) üç imama göre mehrin yarı yarıya bölünmesine engeldir. Bu durumda kadın asıl mehrin yarısının kıymetini kocasına iade eder. İmam Züfer’e göre bu ziyade, teslim almadan önce oluşan artışlarda olduğu gibi asla tabidir. Bu sebeple kadın, ziyadeyle birlikte aslın kıymetinin yarısını kocasına iade eder.581

Nikâh akdinde malî kıymeti olan bir şey ile birlikte herhangi bir menfaat, örneğin kadının bulunduğu şehirden başka şehre götürülmemesi veya diğer eşini boşaması gibi bir husus, mehir olarak zikredildiğinde; koca sözünü yerine getirirse kadın ittifakla mehr-i müsemmâyı hak eder. Sözünü yerine getirmezse, üç imama göre kadına mehr- i misil vacip olur. Bu durumda kadının aldığı mehr-i müsemmâ, mehr-i misile eşit veya ondan fazla ise bu mehir kadına ait olur, bundan bir şey alınmaz. Mehr-i müsemmâ, mehr-i misilden az ise bu mehir, mehr-i misle tamamlanır. İmam Züfer’e göre, kocanın, mehirle birlikte verdiği söz, değerli bir elbise almak gibi malî değeri olan hediye kabilinden bir şey ise hüküm böyledir yani kadına mehr-i misil verilir. Misil, müsemmadan az ise, müsemmaya tamamlanır. Verilen söz, ikinci eşini boşama gibi

577 Mütՙa: Nikâh esnasında mehir konuşulmamış, zifaftan önce de koca eşini boşamış ise, gönül alma kabilinden kadına verilen eşyaya denir. Mütՙada kocanın durumu dikkate alınmakla birlikte ortalaması üç parça elbiseden yani gömlek, etek ve başörtüsünden ibarettir (Nesefî, Tılbetü’t-talebe, s. 134; Merğînânî, a.g.e., II/492).

578 Serahsî, a.g.e., V/74; Merğînânî, a.g.e., II/493.

579 Serahsî, a.g.e., V/79; Aynî, a.g.e., V/146; Zühaylî, a.g.e., IX/226.

580 Akitten sonra malda meydana gelen ziyadelikler için bkz. Çeker, Orhan, Fıkıh Dersleri 1, 60. 581 Serahsî, a.g.e., V/66; Kâsânî, a.g.e., III/515.

menfaat kabilinden bir şey ise kadına sadece mehr-i müsemmâ verilir. Çünkü kıymeti

takdir edilemeyen bir menfaat mal ile tazmin edilemez.582

Bir kişi, bir kadınla, mehrinin mesela onu şehrinden çıkarmazsa bin dirhem, çıkarırsa iki bin dirhem olması şartıyla evlenirse; Ebû Hanîfe’ye göre birinci şart geçerli olup kocanın şarta aykırı hareket etmesi durumunda kadına mehr-i misil verilir. Bu mehir, mehr-i müsemmânın alt sınırından aşağıda, üst sınırından yukarıda olamaz. Ebû Yûsuf ve Muhammed’e göre her iki şart da geçerlidir. İmam Züfer’e göre, her bir şart diğerine muhalif olmakla mehirde cehalet söz konusu olduğundan her iki şart da fâsit olup kadına mehr-i misil verilir. Bu mehir konuşulan mehirden yani bin dirhemden az, iki bin dirhemden fazla olamaz.583

İmam Mâlik, İmam Şâfiî ve Ebu Sevr’e göre de her iki şart fâsit olur ve kadına mehr-i misil verilir.584

Eşlerden birinin, zifaftan önce, eceli ile ölmesi veya öldürülmesi durumunda mehrin teekküt edeceğinde ittifak vardır. Ancak kadın intihar ederse; üç imama göre hüküm yine böyledir. İmam Züfer’e göre kadın intihar etmekle, irtidât halinde olduğu

gibi kocasının hakkını elinden aldığı için kocadan mehir düşer.585 Şafiî mezhebinde

konu ile alakalı iki farklı hüküm bulunmaktadır. Sahih olan mehrin düşmeyeceğidir.586 Kadın, mehrini teslim almadan önce (ﺾﺒﻘﻟا ﻞﺒﻗ) tamamını kocasına hibe eder, sonra kocası, zifaftan önce onu boşarsa; üç imama göre mehir ister ayn (bütün vasfı belirli ve ortada mevcut olan mal) ister deyn (ortada mevcut olmayıp zimmette borç olan mal) olsun kadının mehri düşer. İmam Züfer’e göre mehr deyn ise kadın mehrin yarısını hak eder. Çünkü deyn olan malın ıskâtı (ﻦﻳﺪﻟا طﺎﻘﺳإ) onun kullanılması (كﻼﻬﺘﺳا) anlamına gelir. Kullanmak ise öncelikle malın teslim alınmasını (ﺾﺒﻘﻟا) gerekli kılar. Be sebeple kadın, bu durumda önce mehrini teslim almış sonra da onu kocasına hibe etmiş

hükmündedir.587

582 Serahsî, a.g.e., V/81; Kâsânî, a.g.e., III/468; Aynî, a.g.e., V/165-166. 583 Serahsî, a.g.e., V/82; Kâsânî, a.g.e., III/479; Merğînânî, a.g.e., II/498. 584 Aynî, a.g.e., V/167; İbn Rüşd, a.g.e., s. 457.

585 Kâsânî, a.g.e., III/500; Merğînânî, a.g.e., II/510. 586 Şîrâzî, a.g.e., II/467.

587 Serahsî, a.g.e., VI/54; Kâsânî, a.g.e., III/504. Merğînânî, a.g.e., II/497. Serahsî burada mehrin ayn veya deyn ayrımına girmeden Züfer’e göre kadının mehrin yarısını hak ettiğini ifade etmektedir (a.y.).

Mehir dinâr veya dirhem cinsinden ayn olup kadın mehri teslim aldıktan sonra kocasına hibe eder, kocası da zifaf olmadan önce de onu boşarsa; üç imama göre koca mehrin yarısını karısına iade eder. İmam Züfer’e göre, koca mehirden herhangi bir şey iade etmez. Çünkü altın ve gümüş para akit ile taayyün ettiği (ﺪﻘﻌﻟﺎﺑ ﻦﻴﻌﺘﺗ ﺮﻴﻧﺎﻧﺪﻟا و ﻢﻫارﺪﻟا) yani belirli hale geldiği gibi fesih ile de taayyün eder (ﺦﺴﻔﻟﺎﺑ ﻦﻴﻌﺘﺗ ﺮﻴﻧﺎﻧﺪﻟا و ﻢﻫارﺪﻟا).588

İmam Mâlik’e (v. 179/795) göre koca mehirden herhangi bir şey vermez. İmam Şafiî’den (v. 204/820) bu hususta iki görüş vardır. Sahih olan kocanın mehrin yarısını vermesidir.589

Bir kişi karısını, mehrini teslim ettikten sonra ve zifaftan önce boşarsa, kadın aldığı mehrin yarısını iade eder. Burada üç imama göre kadın, mehir aynen mevcut olsa dahi aynının (mehrin aynısının) yarısını iade etmek zorunda değildir; mislinin (benzerinin) yarısını iade edebilir. İmam Züfer’e göre mallar fesih ile de taayyün ettiği

için mehir aynen mevcut ise, mislinin değil aynının yarısını iade etmek zorundadır.590

Kadın, mehrinin yarısını teslim aldıktan sonra, teslim aldığı ile birlikte mehrin tamamını veya sadece kalanını kocasına hibe eder, kocası da zifaftan önce karısını boşarsa; Ebû Hanîfe’ye (v. 150/767) göre, mehir ister taayyün eden isterse taayyün etmeyen bir mal olsun, karı veya koca birbirinden her hagi bir hak talebinde bulunamaz. İmam Züfer’e göre koca, karısından mehrinin yarısını talep eder. İmameyn’e göre, kadının teslim aldığı mehrin yarısını karısından talep eder.591

Mehir, taayyün eden (yani para cinsinin dışında) bir mal olur, kadın mehrini teslim alsın veya almasın, mehrini kocasına hediye eder, daha sonra kocası da onu zifaftan önce boşarsa istihsanen kadın mehrinden hiçbir talepte bulunamaz. İmam Züfer’e göre kıyasen kadın mehrinin yarısını talep eder. Çünkü bu durumda vacip olan kadına mehrin yarısının verilmesidir. İmam Şâfiî ve İmam Ahmed’e göre de kadına mehrinin yarısı verilir.592

Kadın ve erkek mehir olarak, belli sayıda deve veya koyun ya da Herat kumaşı gibi cinsi bilinen ama vasfı bilinmeyen bir mal üzerinde anlaşırlarsa, koca muhayyer

588 Serahsî, a.g.e., VI/54; Kâsânî, a.g.e., III/505. 589 İbn Rüşd, a.g.e., s. 454; Şîrâzî, a.g.e., II/469. 590 Kâsânî, a.g.e., III/510.

591 Aynî, a.g.e., V/163.

olur ve mehir olarak ya konuşulan malın vasat olanını ya da bunun kıymetini verir. Koca kıymetini verdiğinde kadın bunu kabul etmek zorundadır. Mehrin, mesela muayyen (belirlenen) bir Herat kumaşı olması konuşulur ama verilen mehir Herat kumaşı olmazsa; Ebû Yûsuf’a göre, kadın vasat kalitede Herat kumaşının bedelini talep eder. İmam Züfer’e göre bu durumda kadın muhayyerdir: Dilerse kumaşı aynen alır, dilerse kocasından orta kalitede Herat kumaşının bedelini talep eder. Çünkü akit, belirlenen bir kumaş üzerine izafe edilerek yapılmış; fakat kumaş konuşulandan farklı çıkmıştır. Bu nedenle de kadın muhayyer olur. Vasfı belirlenmemiş mutlak bir Herat kumaşı mehir olarak konuşulur, koca da bu kumaşı veya bunun kıymetini verirse; kadın bunu kabul etmek zorundadır. Kumaşın vasfı ayrıntılı olarak belirlendiğinde, mezhepte tercih edilen görüşe göre, kadın malın bedelini kabul edip etmeme hususunda muhayyerdir. Ancak İmam Züfer’e göre bu durumda kadın muhayyer değildir; koca kumaşın bedelini getirirse bunu kabul etmek zorundadır. Çünkü kumaş, vasfı ayrıntılı olarak konuşulmakla mislî kabul edilir ve selemin caiz olduğu mallar sınıfına dâhil olur. İmam Ebû Yûsuf ise bu durumda mehrin muaccel veya müeccel olmasına itibar etmiş ve mehir muaccel ise muhayyer olmayıp kocanın verdiği bedeli kabul etmek zorunda olduğunu; müeccel ise kadının muhayyer olup kıymeti kabul

etmek zorunda olmadığını söylemiştir.593

Bu tür meselelerde karı veya kocanın muhayyerliği konusunda ölçü şudur: Selem caiz olan bütün mallarda muhayyerlik kocanın, selem caiz olmayan mallarda ise muhayyerlik kadınındır.594

Henüz kocanın elinde iken mehirde basit bir kusur meydana gelirse üç imama göre bu durumda kadının muhayyerliği olmaz. İmam Züfer’e göre kadın mehri kusursuz olarak hak ettiği için muhayyerlik hakkı vardır. Kusur büyük olur ve semâvî bir afet ile meydana gelirse ittifakla kadın muhayyerdir: Dilerse akdin yapıldığı

593 Serahsî, a.g.e., V/72-73; Aynî, V/172. Mehir, malûmü’l-cins ve’l-vasıf olunca tesmiye edilen şeyin verilmesi icab eder. Mesela zimmetinde borç olmak üzere mekîlattan veya mevzûnattan bir şey, vasfı beyan olunarak mehir tesmiye edilse bunun verilmesi lazım gelir. Fakat mehir tesmiye edilen şey, cinsen malum olduğu halde vasfen meçhul bulunsa zevc bunun vasatîsinin kıymetini verme hususunda muhayyer olur. Mesela lâalettayin bir at, bir koyun veya Bursakârî bir sevb mehr tesmiye edilse zevç, dilerse bunların orta hallisini verir, dilerse kıymetini eda eder. Vasfı beyan olunmaksızın tesmiye edilen mekîlât ve mevzûmât hakkında da hüküm böyledir. Mehir tesmiye edilen şey hem cins hemde vasfen meçhûl olursa bâliğan mâ belağ mehr-i misil lâzım gelir (Bilmen, a.g.e., II/121- 122).

gündeki mehrin değerini talep eder, dilerse mehri kusurlu olarak kabul eder. Mehri kusurlu olarak kabul ederse üç imama göre kusurdan kaynaklanan farkı kocadan talep

edemez. Ancak İmam Züfer’e göre mehir kocanın elinde iken mazmûn binefsihî595

olduğu için, farkı kocadan talep edebilir.596

Zifaftan önceki boşamada, mehirde kadından kaynaklanan bir noksanlık meydana gelirse; üç imama göre koca, noksan haldeki mehrin yarısını veya yarısına tekabül eden kıymetini geri alır, noksanlıktan kaynaklanan farkı talep edemez. İmam Züfer’e göre, mehir, akitle değil teslim alınmakla (kabızla) tazmîn edilir. Kadın mehri teslim almakla tazminle mükellef olduğu için (ﺾﺒﻘﻟﺎﺑ ﺎﻬﻴﻠﻋ نﻮﻤﻀﻣ ﺮﻬﻤﻟا), koca noksanlık nedeniyle meydana gelen farkı ona tazmîn ettirebilir. Mehirde, kadından kaynaklanmayan bir noksanlık meydana geldiğinde de hüküm İmam Züfer’e göre yine böyledir.597

Baba, küçük oğlunu evlendirir ve onun mehrine kefîl olur ama mehri ödemeden vefat ederse; kadın mehrini kayınbabasının terekesinden alabildiği gibi kocasından da alabilir. Mehrini kayınbabasının terekesinden alırsa üç imama göre, vârislerin bunu oğulun hissesinden alma veya taksimat yapılmış ise bizzat oğuldan talep etme hakları vardır. İmam Züfer’e göre, vârislerin böyle bir hakkı olmadığından bu meblağı oğuldan talep edemezler. Çünkü kefâlet akdinde, borç ödendiği zaman kefîl borcu kefîl olunan kişiden talep edemez. Bundan dolayı baba hayatta iken mehir borcunu ödeseydi, bunu oğlundan talep edemeyecekti. Vefat ettikten sonra da terekesinden mehir borcu ödendiğinde vârisler bunu kefîl olunan kişiden yani oğuldan talep edemez.598

Baba küçük kızını evlendirirse, onun mehrini alma velâyeti babaya aittir. Babanın mehri teslim alması için, üç imama göre nikâh akdinde kızını hazır bulundurması şart değildir. Ancak İmam Züfer’e göre şarttır. İmam Ebû Yûsuf’un son ictihadı da bu şekildedir.599

595 Mazmûn binefsihî: Kendi öz değeri ile tazmîn edilmesi gereken şey. Gasbedilen ve sevm-i şira’ üzere teslim alınan mallar gibi. Bu gibi malların, telef olması halinde, gerçek değeri üzerinden tazmin edilmesi gerekir (Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, s. 332).

596 Serahsî, a.g.e., V/67-68. 597 Kâsânî, a.g.e., III/520.

598 Serahsî, a.g.e., IV/209; Aynî, a.g.e., V/187; İbn Âbidîn, a.g.e., IV/279. 599 Aynî, a.g.e., V/188.

Karı ve koca ev eşyaları konusunda ihtilaf ettiklerinde, nikâh aralarında hala mevcut ise İmam Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre kadına uygun olan eşyalar kadının, erkeğe uygun olanlar da kocanın hem kadına hem de erkeğe uygun olanlar ise kocanın olur. Ebû Yûsuf’a göre, kadının emsallerine çeyiz olabilecek eşyaların tamamında kadının sözüne itibar edilir. İmam Züfer’in konuyla ilgili iki görüşü vardır: Bir görüşüne göre kadın ve erkeğin kendilerine ait olduklarını iddia edip kime ait olduğuna dair delil bulunmayan eşyalar, aralarında yarı yarıya taksim edilir. Diğer görüşüne göre, karı ve koca hür olduğundan ev eşyalarında her ikisinin hakkı söz konusu olduğu için eşyaların tamamı aralarında yarı yarıya taksim edilir.600

İmam Şâfiî (v. 204/820), Osman el-Bettî (143/760), el-Leysî (v. 466/1074) ve Zahirî mezhebine göre karşılıklı yemin ettikten sonra eşyalar aralarında yarı yarı taksim edilir. İmam Mâlik (v. 179/795), Ahmed (v. 241/855), İbn Ebî Leylâ (v. 148/765) ve Sevrî’ye (v. 161/778) göre, yeminleri ile birlikte erkeğe uygun olan erkeğin, kadına uygun olan kadının olur. Her ikisine de uygun olan aralarında yarı yarıya taksim edilir. Ancak İmam Mâlik her ikisine uygun olan eşyaların erkeğe verileceğini söylemiştir. İbn Şübrüme’ye (v. 144/761) göre kadının üzerinde bulunan elbiseler dışında bütün eşyalar erkeğe verilir. Hasan-ı Basrî’ye (v. 110/728) göre ev kadının ise erkeğin elbiseleri hariç bütün eşyalar kadının; ev erkeğin ise kadının elbiseleri hariç bütün eşyalar erkeğin olur.601

Bu ve benzeri konularda toplumlar arasında, hatta bir toplumda bölgeler arasında çok farklı uygulamaların bulunduğu bir gerçektir. Bu sebeple farklı bölgelerdeki uygulamaların dikkate alınarak o bölgenin örfü ile hareket edilmesi birçok niza’ın önüne geçecektir.

Koca vefat eder, kadınla kocanın vârisleri arasında ev eşyalarının taksiminde ihtilaf çıkarsa; Ebû Hanîfe’ye (v. 150/767) göre, kime ait olduğuna dair delilin olmadığı eşyalarda kadının sözüne, Ebû Yûsuf’a (v. 182/798) göre kadının emsallerine çeyiz olabilecek eşyaların tamamında kadının sözüne, İmam Muhammed’e (v. 189/805) göre kocanın vârislerinin sözüne itibar edilir. İmam Züfer’e göre, eşyalar, aralarında yarı yarıya taksim edilir.602

600 Serahsî, a.g.e., V/188; Kâsânî, a.g.e., III/535-536.

601 Şîrâzî, a.g.e., III/424; İbn Kudâme, a.g.e., VIII/454; Aynî, IX/373; Zühaylî, a.g.e., IX/247. 602 Kâsânî, a.g.e., III/537; İbn Âbidîn, a.g.e., VIII/366.

Kâsânî (v. 587/1191), bu konuda İmam Züfer’in (v. 158/775) görüşünü tercih etmiş ve tercihinin gerekçesini şu şekilde izah etmiştir: “Koca hayatta iken ev eşyalarında karısından daha fazla hak sahibi idi. Vefat ettiğinde kocanın bu hakkı zail olmakla kadın da vârislerle aynı hakka sahip oldu. Bu sebeple aralarında eşit taksim

edilmesi daha uygundur.”603

Bir kişi, iki karısına hitaben: “İkinizden biriniz boşsunuz” der, hangisinin boş olduğunu beyan etmeden vefat ederse; her iki karısı ile zifaf yapmış ise ikisi de mehrin tamamını hak eder. İki karısı ile zifaf gerçekleşmemiş ise iki eş aralarında bir buçuk mehri (tam mehir ve tam mehrin yarısını)604 taksim eder. Eşlerin nikâh akdi esnasında mehirleri belirlenmemiş ise eşler aralarında mehr-i misli ve mütʻayı taksim eder. Birisi için mehir belirlenmiş, diğeri için belirlenmemiş ise mehri belirlenen eş mehrin dörtte üçünü alır. Çünkü bunun nikâhlı eş olma ihtimali olduğu gibi boşanan eş olma ihtimali de vardır. Nikâhlı eş olma ihtimaline binaen mehrin tamamını, boşanmış eş olma ihtimaline binaen de mehrin yarısını hak eder. Bu sebeple mehri belirlenen eş, her iki durumdaki mehrin yarsını; yani toplamında belirlenen mehrin dörtte üçünü alır. Mehri belirlenmeyen eşin de nikâhlı eş ya da boşanan eş olma ihtimali vardır. Nikâhlı eş olma ihtimaline binaen mehr-i mislin tamamını hak eder, boşanan eş olma ihtimaline binaen de mehirden hiçbir şey hak etmez. Bu sebeple mezhepte tercih edilen görüşe göre mehri belirlenmeyen eş, mehr-i müsemmânın yarısını hak eder; istihasanen kendisine mütʻadan hiçbir şey verilmez. İmam Züfer, bu eşin, boşanmış eş olma ihtimaline binaen mütʻanın da yarısını hak ettiğini söylemiştir. O, bu hükme varırken kıyas delilinden hareket etmiştir. Şöyle ki kadın nikâhlı eş ise mehr-i meslin tamamını, boşanmış eş ise mütʽanın tamamını hak eder. Bir durumda mehr-i mislin diğer durumda da mütʽanın tamamını hak etmesinden dolayı her ikisi yarı yarıya bu eşe verilir ki bu da mehr-i mislin ve mütʽanın yarısıdır. Söz konusu bu hüküm, nikâh akdi esnasında mehri belirlenen kadın bilindiği zaman bu şekildedir. Mehri belirlenen eş bilinmiyorsa; her iki eş tam mehri ve tam mehrin dörtte birini alarak bunu aralarında yarı yarıya taksim eder. Çünkü her iki eşin, nikâhlı olma veya boşanmış olma ihtimaline binaen mehr-i müsemmâ ve mehr-i mislin tamamını ya da yarısını hak etme

603 Kâsânî, a.g.e., III/537.

604 Eşlerden biri, zifaftan önce boşanmış olacağından mehrin yarısını hak eder; diğerinin mehri, kocanın ölümü ile teekküt etmiş olur (Haz.).

ihtimali vardır. Bu iki ihtimale binaen eşlerin her biri, mehrin dörtte üçünü ya da mehrin yarısını hak eder. Bu nedenle her birine hak ettikleri mehir yarı yarıya hesap edilerek; yani mehr-i müsemmânın yarısı, mehr-i mislin de sekizde biri verilir. İstihsanen eşlere mütʻa verilmez. İmam Züfer, yine yukardaki kıyastan hareketle her bir eşin, mütʻanın da yarısını hak ettiğini ifade etmiştir.605

Hristiyan bir erkek Hristiyan bir kadınla mehir konuşulmadan ya da mehrin meyte olması konuşulur, bu da dinlerinde caiz olursa; İmam Ebû Hanîfe’ye göre, zifaf olsun veya zifaf olmadan kocası boşasın ya da koca vefat etsin fark etmez, kadına mehir verilmez. Dârulharpte de hüküm bu şekildedir. İmameyn’e göre, harbîler hakkında hüküm Ebû Hanîfenin dediği gibidir. Evlenen kişiler zimmî iseler, zifaftan veya kocanın ölümünden sonra kadına mehr-i misil verilir, zifaftan önceki boşamada ise mütʽa verilir. İmam Züfer’e göre hem zimmîler hem de harbîler hakkında hüküm İmameyn’in dediği gibidir. Yani bu durumda harbî olan kadın için de mehr-i misil vardır. Çünkü nikâhın mehir karşılığında olacağı hükmü, ْﻢُﻜِﻟاَﻮْﻣَﺄِﺑ اﻮُﻐَـﺘْـﺒَـﺗ ْنَأ ْﻢُﻜِﻟَذ َءاَرَو ﺎَﻣ ْﻢُﻜَﻟ ﱠﻞِﺣُأَو

“… Bunun dışındâkiler, mehirlerini vermeniz şartıyla size helâl kılındı…”606 ayet-i

kerimesinde umumi olarak ifade edilmiştir. Bu umumi hükme harbîler de dâhildir.607